Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHİFE D0RT 16 Aralık 1968 CUMHURÎYET Ç/nce harflerle değil şekitlerle yazılır!... Çince tek heceU bir dildir. Her heee bir kelimeyi ifad* eier. Bütun dılde 800 fcadar esas hece vardır. Bunlardan uretüerek blleşik kelimeler ortaya çıkmıştır. Çinee'nin bir baska özelliği de kelimelerin değişmez olmasıdır. Her kelinıe hiç blr değişikliğe uğramadan hem isün, hem nfat, hem de fifl olarak kullamlabilir.. Çfacede çeşitli diyalekler. dili anlaşılmaz hale getirlr.. Bu feakımdan bir Çinli normal olarak kendi konuştuğu diyalekten başkasını anlamaz. Kantonlıı bir Çinli Ue Pekinli bir Çinli konnşarak biribirleriyle anlaşanazlar ama, mektup yaıarak anlaşabilirler. Çıinku Çin'in yazı dili her yerde aynıdır. Çlnce harflerle deg». şekfflerle yazılır.. Her şekü bir harfl değil, bir kelimeyi ifade cder. Bonlar sadeleştirilmiş. bicim veribniş resimlerdir. Meselâ, iki bacak insan, kuçuk bir kare agız anlamma gelir. Gunluk gazeteleri anlamak için 2500 şekli ezbere bilmek gerekUdir. Bilim adamlan ise 40 bin kelim» kullanırlar Çin, henüz Lâtin harfleri inkılâbını yapamamıştır HO'Yfl I dığı gibi hiç de oyle korfculacak insanlar degiliz!.. Ne onlann rgülü siyah parlak taçları finlii ganggterlerine bentiyornzomuzlarmdan aşağıya men ne de yüksek «oıyetelerinin kikaiın gozluklü genç kız ha bmr soygunculanna!.. Çin'i knrJçe gulerek; tarmak, Çin'i yükseltmek için Görüyorsunuı ya dedi... Ka bü\uk liderimizin fikirlerine talist ülkelerin baurunda yazıl inanan ena tapan idealist genç Üniversite'den!•••## lerit bta... Kızıl muhafızlar... Mao Çe Tung'un bütun dunyayı ilgılendıren Kızıl Muhafızlan arasındtydım... Bu lozlerı tatlı tatlı, ama kendinden gayet emın tavırlı Kanton Üniverııtesının Kızıl Muhafızlarından bırı soyluyordu... Bir genç kız... Tıbbıyenin 1. »ınıfında okuyan bir öğrenci... «Buyük Proleter Kültür Devrımı» nden «onra fakültenin adı değıstirilmisti. Eskiden Sun Yat Sen Ünıversitesıne bağlıyken, şımdi bağımsız blr enstitü, «Tıp Enstitttftt» olmuştu .. Genis, yemyesil bir bahçenin içinde eski ve yeni pek çok bına vardı... Hastahane ve polikli nık olarak kullanılıyordu bunlardan bir kaç tanesi... Ağaçlar, "Gerici profesörleri kovduk çiçek bahçelerı, muntazam yollar ınsana rahatlık verıyordu .. Mao'nun ırili ufakh heykellerı, kocaman kocaman resımlen, hiç bir yerde eksık olmayan sozlerı enstıtunun bahçesınde de *ık ıık karşımıza çıkıyordu... ekanın oturduğu binadaki ufak salonlardan bırınde, &arı «Yasemın» kokuiu Çin çayını yudumluyordum. Porselen bardakları da ne guzell. Şayet lçmeye bıraz ara vermek ıttiyorsanız, kapağını kapatıverıyorsunuz .. Sıcaklığını muhafaza edıyor boylece!.. Genış masanın etrafında 810 Kızıl Muhafız oturmujtu.. Bir asker, bir ı^çı, bir doktor ve og retmertler vardı ayrıca... Hepımlz aütemadıyen çay içıyorduk... Genç bir Ünıversıteli kız, hiç sormaya luzum gormeden butun bardaklara boşaldıkça, elındekı gugumden çay dolduruyordu... Şeker yoktu ortada. Artık alıçtığım ıçın, uteyıp kım tenın rahatını bozmuyordum... Mademkı âdetlerı boyle, o halde ben de onlar gıbı yapmalıydım... Tıp Enstitüsunun Ihtılâl Komitesı Bajkanı Bay Lı Çe az konuşan bir adamdı.. Popim pantolonu, beyaz gomleğımn uzennde bıraz daha kalın kuma?tan ceketı, tertemızdı. trı elmacık kemıklı yuzu, şıjkın damar lı alnı agır başh değışık bir hava veriyordu ona... Sual iurup bırşey ısteyınce daıma Bay Li Çe çıkıyordu karşıma. Acab» Fakültenin Dekanıyla,« yahnt Enstitunun Mıidurü görevinde bir Prolesorle gorü»ebllir miyim?.. öyle ya; Kanton'da, Tıp Fakultesını, yahut ısmi o değil de «Tıp Enatitüıiinü» zlyarete gelınce, ınsan bu zevatı arama» mı? Bay Lı Çe ağır ağır cevap verdı.. bir Fılozof edasıylal Şimdi yok onlar... pek cogn fittü. Anlamazdan geldim bu sozlerı.. boj boş yuzune bakarak: Nereye jittiler?» tatil falan mı? Pekin'de yahut ba«ka bir fehirdeler mi ?imdi?.« îhtılal Komıtesı Başkanı, çok sey oğrenmeye ıhtıyacım olduğunu anladı; teker teker butun arkadaşlarının yuzune baktı bir sure... Ve sonra o ağır lemposuyla dudaklarını kıpırdattı: Çin Krnsçevi Lia Şao Çi' nin revizyonist ajanları ülkemizin her yanında oldagv gibi, burada da faaliyet gösteriyordn . Ünivenitenin bünyeıinde gelifme yapüamıyordu onlann yüzünden .. Sistemi de|iş tirdik, idareyi biı ele aldık fim dl!.. Goğsunde çok i n bir Mao rozetı taşıyan, kirpı gıbı saçları dıkllmıj genç bir Kızıl Muhafız, asabıyetle elını vurdu masaya» hepımız gaj rı ıhtıyari o tarafa donduk .. Kovdnk onlan dedi.. kovduk!.. Revizyonist Ruslann bur jnvalaşmış usaklannı; attık ba devrimi düşünüyor Mao!.. Ressarnın anlatmak, canlandırmak ıstedığı bu herhalde?.. «Çin bir ak kâğittır*; işte bu kâğıda dıledığını duşunduğunu yazmavı tasarlayan genç ıhtılâlcı adım adım, dolaşıyor ulkesını... Batıdan aldığım notların dağarcığını şoyle bır kanştırı.vorum; 1937 yılında okul çağındakı çocukların °' 25 ı okula gi,o debılıyormus!. Bugün ıse °'o 46 sı.. Demek ıkı mlslıne vaklaşan bir yukselme var!.. Sonra; ılkı, ortası, lısesı, Unıversltesı butun bu okullarda 90 milyon öğrenci ckuyor şımdı... Yanı, aşağı yukarı 8 kışide bir kışi öğrenım goruyor... caba ne kadar ve Yüksek Oknl Kaç tane öğrenci ralarda? Kızıl Muhafızlar Universite var Çin'de.. oknyor bnbırıbırlerı  Çe hiç yadırgamadı bu hareketi: 400 kadar Ünivenite ve ¥fik sek Okul.. 1,5 milyondan fazla yüksek öğrenim tören öğrenci var... dedi . Pekı Kızıl Mnhafıı? Kızıl Muhafız ne kadar? Komık bır ?ey sormuşum gıbi bır guluşme başladı masada!.. Kızh erkekh butun Kızıl Muha fızlar kahkaha atarak kendı aralannda konuşuyorlarrtı .. Yarım dakika sonra tercüman ne sovledıklerını aktardı bana. Gozluklu kız: Mtlvonlan «aymak mfimkfin değildir, diyordu.. ötekısi ilâve edıyordu arkadan: Talnız Başkan Maa, Pekinde 12 milyon Kızıl Muhafıı kabul etti.. Görüştn, konustn onlarla... Bo\ lece öğrenıyordum ki, yal nız Universite öğrencilen Kızıl Muhafız değildir!.. Lıse, orta ridorlar tıklım tıkhm öğrend doluydu... Askerler, ışçıler ae vardı aralarınaa; hemen aıılaşılıyordu klmın kım olduğu.. Bız ıse, kultur ıhtılâlıne, Mdo' ya, Kızıl Muhafızların ateşll h* jecanlı konuşmalarına daimıstık .. 19t>6 yılının 5 Ma>ıs guou baı lamıştı «Bu>uk Proleler Kultur thtılalı».. Pekınde o saDah erken kalkanljr, unlu duvar ga zetesı DAZİBAO da Mao Çe Tung un kocaman bır maüalesıyle karşılaşmışlardı.. Adeta bır afışe benzeyen Dazıbao da Mao, şu parolayı verıyordu: «KAKARGÂHA ATE$!..» Yanı, burjuva kararganına ateş edın, saldırın!.. O sabah bırıbırme gırı>ordu. Çın neredeyse!.. Mao Çe lung'un ışaret ettığı Burjuva narargâhının başında devrın Cumhurbaşkanı Lıu Şao Çı vardı Hındıstan Başbakanı bdjan Gan dının «Asyanın en buyuk adamı» dedığı Lıu S>do Çı'. ı S da Mb Mao Cumhurbaşkanlıgınddiı çekıimış, >erıne o gelmı»tı. idKat bu sure zarfında ıkı eskı arkadas, ıkı eskı ıhtılâlcı «rasinüa sıddetlı goruş ayrıiıkları oelırmıştı... Mao, tek şeı, tek Korus taraftarıydı.. Kruşçev Ue ba»layan Ruslann revızyonut tutumunu kabul etmıyor, ıhtılâlın durmaması, devam etmesı tezlnı ılerıye süruvordu... «Eskı>e ait her »eyi tılmek, halkı tek goru^ etralında topla mak>.. amacı bu\du Lıu Şao Çi' yı ıstemıyenlerın!.. «Karargaha ateş> emrıne karsı olanlar da vardı Çin'de.. Bazı subayldr, generaller, profetorler... ve hattâ memurlar ve oğrenciler... Bunlara «Burjuva nşaklan» diyordu Maocular... Ve nıhayet yer yer kavgalar, numayısler başladı ulkede.. 16 Mayıs 1966 da Mao Çe Tung ve Lın Pıao Kultur lhtılâlını ılân ettıler... Karışıklıklann devam ettığı sırada (18 Ağustos) ıse Kı zıl Muhafızlar çıktı ortaya... Ünıversıtede başlayan bu hareket suratle butun Çın'e vayıldı, yayıldı... Bır hayll çetın mucadeleye gırışmiştı gençler... Netıcede, 3 yıl sonra bugun şu ıçınde bulunduğumuz hava, esmeye basladı «Dünyanın ortası» nda!.. D Kınl Mnhafızlar arkadatımıza universite bahçesini ;esdiriyorlar... Kollannda kırmızı bandlan, ellerinde kıro kitaplan var.. Arkadan Mao Çe Tungun heykeli rorüluyor... Disi Bond IODESTY JJÜSE Lniversitedeki isçi temsilcisi>le, thtilâl Komrteti Baskanı Li Çe, Kültür thtilâllnin nasıl yapıldıgını anlatıyordu... Önumüzdeki fincanltrda hiç bitmeyen sarı çay var.» Fotoğrafta ondeki isçi temsildsi... arka planda Bay Lİ Çe... nin yuzune bakmaya basladılar... Işçı temsılcısıyle, Ordu temsılcısi, oğretmenler durdular b|r an ve sonra hepsi birden Efıstı^unun devrim komitesi A>af kanı Lı Çe'ye donduler. Dekanın yerıne oturduğu ve onu temsıl ettiği anlaşılan Li okul ve hattl ilkokul ögrencllerl de katılmıslardır bu örgute... I A R I N : .İşçilet ve AMcterler Üniversitede D ışardan ayak seslerl gelnıeye başladı yine .. Kosusma lar, çığlıklar, tencere kapak larının biribinne çarpması!. Ko 13 Anne, kurumus, kararmıs, bükülmüs bir kocakanya fala baktırttı. Bes baklanın ıçınde, kıyısı kara, arası ak, ortaya doğru sarı, tam ortası gene kara, yuvarlak, goze benzer bir ta^ parçası vardı ki, kocakarı elinın bır savullamasıyla onlan serpelıyor, anlatıyordu: Yakın vakitte bir haber alacaksm kadınım. Dev let kuşu basa konmuş. Hep sevinecek, düğün bayram edeceksınız. Senın, bılemediğin bir düşmanın var. Gö zu hep sende. Lâkin sana bır kötülüğü dokunamıyor. Sıkıntıyı, kederi atıyorsun üzerınden. Feraha. aydınlığa çıkıyorsun. Benım fal yalan söylemez. Anne yutkundu. Kimi zaman koyulasan, çocuğa kalırsa ancak o zaman güzelleşen çakır gözlerinden ko vu bulanık bir gölge geçti. îçini çekıp, tasalı jekilde çocuğa baktı. Çocuksa, bunu görüp, gözlerini, baklaların ikisine bıtişik cam parçasına diktL Iyi hele, çok iyi Rabia Hanım.. diye konuştu komşunun gelinı. Ta buralara gelmene değdı, gordün ya? Parmakları kınalı, avuçları pembe pembe. Bile ğınde şangır şungur altın bilezikler; dırseklerine kadar. Senın sıkıntın benimkiyle bir değil, kocandan mektup aldığında uçar geçer. Ya benimki, ya benimkı! Ben ne yapayım, ben neylıyeyim? Içını bır çekış çekti, dar odanın bütun havasmı yuttu. Boyle yaslıgelın az gorulur. Epey hurmetli ve ortası eğikti burnunun, ağzına gırıyordu Ebem, oh giızel ebem, bır de benımkıne bak! dedi. Hatır gönül gözetme, ne görursen aynen soyle ki, derdime derman olasın. Derdi mın dile gelişınde fayda büyüktür. Doğru diyor! Anne, gelini boyle destekledi. Başındaki kara çatkıyı düzeltti vc çatuıdı kocakarı: Bas bakalım gönlünden ne koparsa.. Gelin, büyük yazmasınm ucunu çözdü, dana gözfl bir yirmi beşlık çıkardı, saygılı bir eilisle koydu kocakarmın onüne. Oldu mu kız? olmadı. Gelın, bir de onluk koydu. Falcı ıki avcunu kapatıp, salladı bıraktı baklalan. Saçıldılar. Gelın, çok genç ve parlak gözlerini baklaların saçıldığı kırlı bezden ayırmıyordu. Sustular. dıkkat kesildiler. Anne, cSen dışan çık!» gibilerden baktıysa da, ço cuk oralı olmadı. Parası olsa, o da baktıracak. Goze benzer yuvarlak cam. iri baklanın tam üstündeydi; binmış, inmıyor. Hoşt! dedi kocakarı. Gözün kör ola.. Dişsiz ağzı karanlık bir çukurdu o an. Allah seni kem goz lerden saklaya gelınim. Çenesi burnuna yapıştı. Aman derım dur sen. uzülmeyesin, gam kasavet çekmeyesin. Şuraya bak; köpek çatlıyor patlıyor kıskanç lığından. Oh! Bıldı bıldi.. deyip soludu gelin. Benim fal yalan söylemez. Haneniz kalabalık. Çok ınsan var hanende. Kaynanan var, kuznan var, gundelıkçiler... Komşusuna kaçamak bir bakıj yollayıp: Var evet, bıldı.. dıye fısıldadı gelin. Gözleri korkuyla büyümüştfl. Anne ellerini çıtlattı. Çıtır çıtır ottü parmak kemıkleri. Çok meraklanınca böyle yapardı. Onlara bır hal oluyor gelinim, bir hal oluyor Oh oh ki, aman mujdemı isterim! Gelin bır onluk daha koydu. Söyle ebem, mujde gelsın! Kocakarınm yumulan gözleri yeniden açılmıştı Beğenmez beğenmez baktı 10 kuruşa. Sonra kaalarının üstune kadar mdınp düzeltti çatkısını. Anne, gelıne dirsek attı: Az geldı. Varsa, 5 kuruş daha koy denklestir. Kadm aranıyordu, ama yanına o kadar para almıj. Kızara bozara: Yok anam, bulamadım.. diye kıvrandı. Anne, bunun uzerıne. kendı kesesıne el atmadan: «o Tiffany Jones : ANY JONES cıllcoçogluı konu ve resim: AVHANBAŞO6LUt j BUDİH KÖPRÜSÜ Sıyah uzun orgulu saçlı Kızıl Muhafız Ünıversıteli kız bembeyaz dışlerım gostererek konuştu: Zaten kendilerinin, para ka zanmayı düsünmekten ders vermeye zamanları kalmıyorda kü. Oniversite, ticarethanelerine ba samak olmuştu!.. Bır dığerı oturduğu yerden seslendı: llimden de anladıfı yoktu hiç birinin... Ne oknyorlar, ne de çalıjıyorlardı!.. Yerlerine kimse geçemezdi. Gençlere fırsat tanımazlardı bu gerici Profesörler .. Defettik hepgini!.. tşçı temsılcısı sıgarasından bır nefes çektı ve sonra; Proleteryanın idareye hâkim oldn|u yerde dedi.. Demok rasi vardır . Ama onlar balkın gücünü anlayamadılar.. Kop tular bizden.. Büyük Liderımiz Mao Çe Tung kültür devrimini tam zamanında isarct etti.. Yok sa elele çalışan revizyonist Ruslarla, Emperyalist Amerikalılar dan başımıza cok felâket gelecekti . am bır açık oturum başlamıştı masada... Ancak karşı fıkırlerı soylemek pek mum kun değıldi galıba!.. Sonra bu hava ıçınde kıme derdınızı anlatacaksınız? Dışardan sesler geliyordu ıçerıye... Gençler şarkı soylüyorlardı yıne . cDoğu Kızıldır» şar kısını!.. Hoparlorler gonuna ka dar açılmış koroyu dınletıyorlardı. Şoyle bır etrafına baktım salonda... Duvarlar Mao Çe Tung'un resimlerlyle süslu... Şu tam karşımda duran tablo, kımbılır hangı sanatçımn fırçasıyla vapıldı? Genç Mao, Hunan'dan, doğup buyudüğü yerden çıkmış, Çını kurtarmava gelıvor' Si«lı tepeıer ormanlar nehırler, ovalar ayaklarının altında... Buyuk Î Acelesi yok, bajka zaman verırsın.. dedi. Nasıl olsa gene geleceğiz. Sonunu hızlı söylemisti ki, kocakarı duysun. Duy «un da ona göre davransın. Gelgelelım, kocakarı bunların hiç birini duymadı •anki. Parmağını sert bir sekilde uzatıp: Bak, dedi, buraya bak gelin! Ahacık, ju kocan, fu da sen. Gordün mü?. Gördüm. Yanyana dü|tünüz, muradınız var. Neymiş muradınız? o da çocuk Uter, sen de çocuk isten Benim fal yalan söylemez. Onun bunu demesiyle gelinin boynu buküldü. Gözleri daldı. Derinden derıne göğüs geçırdıkten son ra, ağzının içinde bir seyler gevelemeğe başladı. Sesı fısıltılı, boğuk çıkıyor, ne dediği guç arüaşılıyordu. Gözleri dala dala: Sen doğrusun, bunu da bildin ya, olmuyor Ddn dü ebem.. demekteydi. Olmuyor. Ne yapam ben, elım den ne gelir ki? Ağlamaklı olmuatu. Falcı kadın topladı taslarını. Teneke kutuya koydu. Kutuyu kapattı. Sızlayan dizlennı tutaraktan, alt dudağını ısıraraktan doğruldu kalktı. Gene de ıkı büklümdü. Fukaralık maskarahk. cezvenin kulpu kırıldı, tutulmuyor. Yoğsa kahve pışıreceğdım, kahve ıçırmeden salıvermeyeceğdım. Anne ile gelın, ikisi birlikte: Eksik olma. sağol. İçmısle beraber.. dediler. Gelin!. Buyur Döndü ebem. Sen bana yarın öbur gün uğra, gel gene. Her derdin bir çaresi var, yolu var, kolayı bar. Bıldın mı? Suluman emminin nefesi üstiıne nefes yoktur burlağda. O okur, üfler, muska yazar bi gozel, ben ılâcını kaynatınm. Oldu say. Gelin: Aman. dedi, aman. Ocağma duştum. Kadmın ellenne sanldı, optu. Her derdin bir çaresi var, yolu var, kolayı var. Aman sen bilın ebem, sen bılın. Ne olursa senden olur. Altı yılın içinde gayet bızarım. Ataşım, alafım söndü mü ki, kımseler yüzüme bakmaz, derdin nedır sormaz oldu. Benı eyı tam, altında kalmam ben bu eyiliğın. Bugün günlerden ne ola? Birbırlerinın yuzune bakülar. Sonra, üçu birden dönup, çocuğa bakülar. Çocuk kekeledi: Sa.. sa.. salı. Oyle ya, dıye atıldı anne, kocam gidelı bugun tam tamına beşınci hafta doluyor. Kocakarı: Salıhler günü, dedi, uğurlu gun. Öyle belleyın. Aradan iki ikindi geçecek, geçmelı. Gelırkene bıze çok bir sey istemez, bir ölçek buğdayunı unutma, yeter. Buymğun cânım bâşım üzerine. Bir ölçek buğ dayın sözu mü olur, o neymış, sozu mu olur? Getir parmağını, ıplık dolayayım, unutmaya»m.. İstemez, heç bir vakit unutmam. Hele muradun yenne gelende gör beni, bak burası ne oluyor.. En iyısinden ve böyüğunden bir cezve, yüz dirhem çekü mıs kahve, dişine göre bır kutu lokum, başına göre boncuklu, pullu yazma gelıyor mu, gelmıyor mu? Falcı kadın avlunun dışına kadar selâmetledi onlan. Opülmesı için uzattığı elini anne aldı sıktı, opmedi. Gelin gibi bilgisiz. görgiısuz mü, etkisı büyuk denilen her nefese kanar mı o? Kanmaz elbet. Her seyin başında, koskoca bir eczacı kansı. Duyacak ol sa, «Beni rezil ettin kadm!» deyip küplere bmer. Buna karsın, dudaklannda kurnaz bir irtiliimseme be Hrmisti. Yakın gelecekteki iyi günlerin kokusunu alan burun kanatlan hafif hafif oynuyordu hattâ Gavrek bir «esle: (Arkası var)