05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
BAHİFE İKİ 30 Temmuz 1966 CUMHURİYET Personel Kanunu maaş zammı ve fiallar Prof. Dr. Ahmet KIUÇBÂY Memur maaslarmda geçicl bir artıs sağlama t»lebbüsü Ud tesir altında yapılmıştır. Birincisi, Per•onel Kanununun söz verilen tarihte yürürlüğe konmaması, ikincisi ise fiatlardaki devamlı artıştır. Fakat geçiri zam hiç bir maksada hizmet edemiyeeektir. Personel Kanunu ile ulaşılması umulan sonuçlarm kısmen olsa bile sağlanması güçtür. Zira Personel Kanunu bir maaş kanuna değildir, bundan evvel uygulanan memurtn kannnlarından da larklıdır. Personel Kanunu kamu sektöründe iş gö ren, yânl devletin faaliyctlerini yürüten insan faktörünün islâhını hedef giiden, onon verlmlni artırmayı gaye edinen bir dökümandır. Bu sebepledir ki Personel Kanununda memurlann tâyin terfileri tamaraen yeni esaslara bağlanmış ve kamu hizmetlerinin üstün kaliteli kisiler tarafindan gördürülmesi hedef lutulmnştur. Maaşlarla ilgili hükünıler Kanunun tamamlayıcı bir kjsmıdrr. Kamu sektöriinün gittikçe önem kazandığı modern Dünyamızda devlet personellnin kaliteU elefaanlardan meydana gelmesi gerckir. Devletin Lktisadi kararlar alan, plân yapan ve onu uygulayan bir nitellkle iktisadî hayatın gidişine geniş ölçüde tesir ettiği Ulkemlzda memur kalitesi bilhassa önem kazanır. Geçid maaş zammı Personel Kanununun bir bütfin olarak uygulanmasmı geciktirecektir.. Bugünkü şarllar altında gecici maas artısmın, devamlı fiat yük «elişinden dolayı sıkıntıya düşen memurlann durumnnu düzeltmesi de beklenemez. Zira fiatlarda, bilhassa aile geçimi ile ilgili fiatlardaki artış, dikkati çeken bir bız kazanmıştır. Bu ırtıslar yüzünden, geçicl zam da dahil obnak üzere memurlann sahip olacaklan satın alma güçleri iki •ene evvelkinin üstüne çıkamıyacaktır. Fiat artışlarını önleyen köklü tedbir alınmadığı takdirde önümüzdekl yıllarda memurlann geçim sıkıntısının, ma as zammına rağmen, artması Ihtimali çok kuvvetlidlr. Devlet adamlarmın Maliye Teskilâtmm, Parlâmentonun değerll 1; saatlerini alan; basını ve haik efkânnı uzun zamandan beri oyalayan zam konusu millî ekonomimiz için bir kayıptan başka bir jey ola mıyacaktır. Öte yanda geçid maaş zammı veya son günlerde söz konusu edilen ikramiye, Türkiyede Iktisadî ve malî meselelerin hâlâ ciddl, sistematik uzun vâdelî tedbirlerle değil, ilerl görüşü olmayan geçid ve uyuşturucu araçlarla halledilmeye çalışıldığmı göstermektcdir. Uzun devreleri kavrayan bir kalkınma plânına sa hlp bulunan ülkemlzde bu kadar önemli bir meselenin geçici tedbirlerle halledilmeye çalışılması cidden üzücüdür. •••••M«mna a««««fB«fl| •SS9 •SSS •••* • ••• • >•• •••• • ••• Ne yapılmolı? • ••• :::: «Personel Kanunu ve onun getireceği yenilikler le», «enflâsyon» son yılın en önemli konulanndan •••• ikisi olmuştur. Bunlardan bilhassa ikincisi, yâni fi!••• • ••• at artışlan, toplumu yakından ilgilendiren ve acı • ••• sı her gün her vesile ile hissedilen bir dâva olmak niteliğini korumusrur. Enflâsyonunun önlenmesinde, iki grupta toplanabilecek tedbirlere basvurmak gerekir. Birincisi nzun vSdeH, sistematik bir fiat politikasıdır. Bbyle bu politikanın Türkiyede başan sağ • *•• jjH layalıilmesi için Kalkınma Planının «Fiat istikran» tedbirleri ile çok sıkı bağlantı ve ahenk kurulma:::: •••• sı lâzımdır. •••• *••• *••• Plânın «iktisadl istikrar» prensipleri ve tedbirleri ile celişen ve çatışan iktisadi kararlardan kaçınmak gerektiği aşikârdır. İktisat maliye ve para politikası alanlannda plânla, istikrar prensipleri ile celişen ve rastgele alman tedbirlerle yürütülen islprden olumlu sonnç almak imkânsızdır. Fiat artışlannın önlenmesinde alınması gereken ve ikinci grupa dahil olan tedbirler arasında «sistematik ve bilimsel» fiat kontrolunu zikredebüiriz. İktisatçı meslekdaşlannuzdan büyiik bir kısmı fiat kontrolunun başansma karşı şıiphe beslemekte ve fiat te şekkülünde iktisadi âmillerin, yâni arz ve talebio başlıca rotü oynadığmı belirtmektedirler. Bu görüşler dolayısiyle kendilerüıe hak vermemek imkânsızdır. Fakat Türkiyenin iktlsadî bünyesini, sa tıcılarm davTanışlarmı ve hızla genişleyen büyiik şehirlerdekl gıda maddeleri piyasasının özelliğini gözönünde bulundurarak fiat kontrolunun lüzumuna işaret etmek lsteriz. Bilhassa gıda maddelerini içine alan fiat kontrolu iki alanda yapılabilir. Birincisi, satıcı kârmı sınırlamak bnkânmı veren eti ket kontrolu, diğeri toptaneı tekelleri ile fiatlan suni alarak yüksek tutmak amacını güden kasıtlı arz kısılmalannı önleyecek tedbirlerdir. İiü Barış gonullulen faydalıdır Sayın thsan Mersinoğlunun 25 Temmuz tarihli gazetenizde «Barış Gönüllüleri» hakkında yazdığı ağır tenkidleri esefle okudum. Memleketimızde bir kaç yıldan beri dı? ülkelerden, ve bilhassa Amerikadan, gelen her türlü etki hakkında fayda veya zarar üzerinde hiçbir ciddi araştırma yapılmadan «kötü» damgasım yapıştırmak bir moda haline gelmiştir. Barış gönüllüleri bugün sayıları onbine yakın olup 80 memlekette çalıjmaktadırlar. Bu memleketler arasında sağcı ve solcu, kapitalist veya sosyalist olanlar vardır. Banş gönüllüleri ancak ve ancak o memleket tarafindan dâvet edildikleri takdirde gelirler ve ancak o memleketlerın tayin ettiği sahalarda çalısırlar. Yaşları 18 ilâ 20 arasında değil. bilâkis 25 civarındadır. Aralarında 65 yaşında olanları bile vardır. Yazarın «ne idüğü belirsi» dediği bu grupun »1 80 i üniversite mezunudur. Hepsi ken dı sahalarında mütehassıstırlar. Ayrıca hem kendi memleketlerinde hem de tâyin oldukları yerlerde lisan, âdet, ve örfler hakkında sıkı bir eğitime tâbi tutulurlar. Bu eğitim çoğunlukla gıdeceklerı memleketlerin vatandaşlan tarafindan tatbık olunur. Bu çaba yanm düzine kadar memlekette tatbık olunmaya baslanıp, sayılan şimdi 80 e çıkmıştır. Hiçbir memleket Barış Gonullülerini çıkarmağa yeltcnmemiş, bilâkis sayılarının artma sını istemiştir. Birleşmı; Milletlerin birçok yaym» bu programı en muvaffak olmuş bir deney oliıak vasıflandırmışlardır. Banş gönüllüleri hayatlarmıa ep kntık «nelerinde gönüllü olarak iki senelerini çok cüzî bir para karşılığında hıc bılmedıklerı bir yerde geçirmektedırler Bu pıogram bizde bir kaç yıl evvcl yedek subayhk devresinin Dir kısmınm köy öğretmenliği şeklinde olması hamlesine çok benzemektedir. Yalnız bizimki zoraki ve plânsız bir şekilde hazırlandığından muvaffak olamamıştı, onlannki ise aksıne. Yazılarda Banş Gönüllülerlnın «e;izli maksatlarla» eeldiklerı ıddia edılmektedir. Bu gızii rraksatlar nedir? Oysa kı ne Sa> ın Kenan Esengm, ne de Sayın Ihsan Mersinoğlu Banş Gönüllülerınin çahstıkları yerlerden bir tane bile olsun kötü örnek gosterememişler, iddiaları tamamiy le bir dedikodu desteği üzerinde kurulmuştur. Bugün maalesef birçok müsbet çabalar politik ve ideolojik düsüncelere karşı geldiğinden baltalanmaktadır. Faydalan artık butün dünyaca kabul edilmıs < > • lan bu çalışma da tamamiyle millî bir teşkilât kurulması temennısi gerekırken aynı şekılde yıkılmak ıstenmektedır Ahmet tNAL İSTANBI'L Tartışmacı, Yılmaz Çetiner'in, Batı Trakya Türkleri hakkmdaki yürekler acısı yazılarını hiçe alıyorlar ve bu yazılar dolayısiyle Türk Yunan dostluğunun (!) bozulmasından endişe edıyorlar. Ismail Hakkı bey üzülmesin hiç bir şey olmaz. Tartışmacı «Velevki haklı olsa bile» cümlesmi kullanmak suretıyle, hiç de iç açıcı olmayan bu olayların, âdeta yalan olduklarını söylemek is tıyorlar. Ayıp vallahi. Yunanlılar her fırsatta Türk'ü ezmek ısterler. Zaten Türklerle ilgili tek emelleri budur. Gırit elimızden nasıl çıktı, gor duk, Kıbrıs nasıl çıkıyor görüyoruz. Imroz, Bozcaada'da elimızden çıkabilir. Dıkkatli olalım. Yunanhlar, Türklerle asla ve asla dost olmak ıstemezler. Siyasî oyunlara kurban gitmıyelim. «Arkadaş! ben seninle dost olmam, ber fırsatta kafanı ezecegim» diyen birisinden sen nasıl olur da dostluk beklersin? Yazımı, sayın tartışmacı Mehmet Tiryaki'nin bir cümlesi ile bitirmek istiyorum. «Eski dosttan düşman olmaz da. eski düşmandan dost olur mn?» Saygılarımla... Emin GtNDOGAN ALANYA *** lerine karsı çıkan insanlar olduklarını belirten bir vesika aldık. 1966 raporundan: «Çetin Ceviz» beklendiği üzere yaptığı gibi «Atatürk'ün millî politikası» ikill anlaşmalar, üsler vesaire gibi csn sıkıcı soraları tekrar ortaya «tmaya çalışarak hfikumete Uarşı entrika ve tecavüzlerini artırmaktadır. DiSer taraftan çok müessif tarafsızlastırma çabalarınm daha başan ile nygnlanmasının müşterek çayretlerle sağlanması gerekli görülmektedir. (tlisik listenin bu maksada yardımcı olacağı kabul edılmektedir.)» Osmanlı Hanedanının Kurtuluş Savasında Atatürk'e ve onun etrafmdaki bir avuç milliyetçiye karşı tutumunu bildiğimiz için Sadrazamın yukandaki 36 numaralı belgeyi vermesini gayet norma! karsüadık. Aynı belgeler arasmda padışahların saraylarını korumak ıçın Ingiliz mandasmı kabul «ttiklerine dair belgeler vardır. Fakat 1966 Türkiyesinde Atatürkün millî politikasını ve Türkıyenın bütünlüğünü, bağımsızlığını, şeref ve haysiyetini korumak istiyen «çetin eeviı» ve listede ısmi olan veya olmıyan aydınlarımızın bertaraf edilmesini müşterek bir gaye sayan (çıkarcılarla Amerikanın müşterek gayesı, Türkıyenın değil) o Türküm diy» geçinen vatan hainı ne derece gaflete düştüğünü öfrenmek istiyorsa Türkiyenin tarihine bir göz atması kâfidir. Memurlar... memurlar... Ocak 1966 nın son haftasında. Adalet Partislnin Basbakanı Süleyman Demirel: « Personel Kanunu mart aytnda uygulanmaya başlıyacakür...» diye kesin bir dille konuşmuş. kendisi ve hükfimeti adma söz vennişÜ. Bunun üzerine 27 ocak 196fi tarihli Cumhuriyet Gazetesinde ve bu kösede biz şu saürları yazmıştık: «Birkaç gün önce Başbakan «Personel Kanunu mart aymda uygulanmaya başlıyacaktır» demiştir. Bu demeci okuyan bütün memurlar, maaslannın artacağı düşüncesiyle sevince kapılmışlardır. Oysa Demirel'in Personel Kanunu malî hükümlerini mart ayında uygulamasına imkân yoktur Ve memurlanmız mart ayında gene avuçlannı yahyacaklardır. Demirel bugün verdiği sözü de tutmıyacaktır.» NHekim mart ayı gelmiş çatmış, 2S şubat 196fi tarihli ve çok satıslı bir sabah gazetesinde su haber cıkmışb: «Yanm milyona yakın memur ve hizmetlinin büyük bir sabırsızhk ve ümitle beklediği Personel Kanununun tatbikatı aybaşına üç gün kala geri kalmış ve durum bir tel yazısı ile bütün Defterdarlık ve Malmüdürlüklerine bildirilmiştir. Maliye Bakanlığuıdan gönderilen tel yazısmda maaşların eski şekle göre ödenmesi istenmiştir. 1 mart'ta zamlı maaş bekliyen memur ve hizmetlilerin bu ümitleri tanunısbr.» 1 mart 1986 daa sonra Demîrel Hükumeti durumu kurtarmak içfaı başka bir yola sapmıştı. İleri siirülen yeni formül şöyle idi: «1 mart 1966 da Personel Kanunu uygulanamamıştır, ama Personel Kanunu 1 mart 1966 esas alınarak uygulanacaktır. Yâni memurlar 1 mart 1966 dan başlıyarak malî hükumlerden faydalanacaklardır* Demirel iktklanmn bu sözleri de gerçek dışı Idi. Çünkü Penonel Kanununun nygulaması için üç milyara doğru uzanan bir paraya flıtiyaç varth. Oysa bütçede bu işe 470 milyon lira aynlmıstı. Aradan birkac ay daha geçti. ve buçünlere geldik. Demirel bilmem kacıncı bir kere daha politikasınm iflâsrnı ilan ederek Personel Kanunu uygulamasmdan vazgeçti. Onun yerine güdük bir Zam Kanunu tasansmı Meclise sevketti. Ve Adalet Partisi Meclis Grupu karsısında bn davranışmı şöyle savundu: « Önemli bir nokta Personel Kanunu mali hükümlermin tatbi kinde'bütçeye tahmil edilecek yiiktür. Katsayı dört kabul edildiğl takdirde iki milyar üç yüz milyona ihtiyaç vardır. Katsayı beş olduğu takdirde üç buçuk milyar Iiraya ihtiyaç vardır. Bugünkü bütçemiz ve gelir kaynaklan buna mütehammil değildir.» İşte Demirel Hükflmetmin pcrlşan poHtikasmın birkaç ay Içlndeki çizırileri bunlardır. Daha dün «Personel Kanunu mart ayında uygulanmaya başlıyacaktır» diyen klşl. nasıl olur da bngim hiç tasa duymadan Personel Kanununun uygulanmasma karjı çıkar? Bu sorunun iki cevabı olabilir: Ya Süleyman Demirel, Kanunun aygulanmıyaeatını bile btle gerçek dısı konuşuyor. ve memurlan uyutuyordu .. Ta da hükumet yönctiminio ve Bütçe'nln gerçeklerinden habenlzdi. Her iki ihtimal de çok ağır ve çok acıdır. Biz şimdiye dek Süleyman Demircl'in söylediklerb'ie yaptıklan arasında hiç bir münasebet bulunmadığını ve söylediklerinuı ciddiye alınamıyacağım çok yazmışızdır. Verdiği söze en küçük bir saygısı olmayan politikacıyı şimdi bir daha gözler önüne serijoruz. Bu işi yaparken de amacnnız Süle>~man Demirel'in perişanlığinı belirtmek değil, memurlarıraızı uyarmaktır. Çünkü memurlanmız görüyorlar ki kompradorlar politikasınm bütçesinde onların insan gibi yaşaması icin gerekli tahsisat yoktur; ve kompradorlar politikası Türkiyede iktidarmı sürdürdükçe olmıyacaktır. Memurlanmız kompradorlar iktidannın memurlan olmayı tabiî saydıkça süriinmekten kurtulanuyacaklardır. Maaşlanyla geçinemiyetı ler arasında yolsuzluğa sürüklenenler olacaktır, ahlâk çöküntüsü başlıyacak. rüşvet ve suüstimal devlet memurluğu mesleğinin sereflerini kurt gibi kemirecektir. Sefalet ve yoksulluk içinde yaşıyan memurlar hallerinden sikâyet ettikçe de kompradorlann politikacılan 7a yalan söyleyip boş vaadler savuracak, ya da: Ne yapalım fakir milietiz. bütçemiz ve gelir kaynaklanmız bu l»e mütehammil değildir... diyeceklerdir. Ama memurlann durumunn düzeltmeye mütehammil olmayan o devlet bütçesi, tantanalı temel atma törenlerine, araba saltanatma, bol ödenekli Avrupa gezilerine miitehammildlr. Köpeklerme mamayi Avmpadan getiren, nasırmı tedavi için Amerikaya giden kompradorlann onünde iki kat eğilen politikacı, onlann aziz keselerinden vergi almazken. gelir vergisinin >iızde 69 ını faklr memurun cebmden sağlamayı pekâlâ bilmektedir. Memurlar uyanımz! Bir kendi verdiğinfz vergiyl hesabediniz; bir de memleketin millî gelirini sömürenlerin... Ve bıanınız ki bu memlekette sosyal ndalet gerçekleşmedn insan gibi yaşamak imkânlarmdan yoksun siirüneceksintt. Bu yolda size verilen «türlü çeşitli ve çeşitli türlü. sözler, yalancılık politikasınm uyutma makamında söylenmiş ninnileridir. Sonuç Personel Kanununun bir bütün olarak uygulan ması ve isükrarü kalkınmayı engelleyen enflâsyo nun önlemesi kalkınma dâvamızm iki önemli sonınudur. Bunlar uzun vâdeli bir plân ve bilimsel esas lar çerçevesi içinde sistematik olarak halledilmedikçe memurlann kamu hizmetlerini başan ile görecek bir nitellk kazanmaları beklenemez. Bundan başka, yukarıdaki tedbirler alınmadan geçici maaş zamlan ile memuılann geçim sıkıntılannın giderileceğini ummak aşın bir iyimserlik olur. Geçici maaş zammı sosyal maliyeti yüksek tesirleri çok zayıf tedbirden başka bir sey olamaz. SİYASİ İKTİOARIN GUCü Kenan ESENGiN ı gelişmis fllkelerde uygulanaa biçimseJ demokrasUerde herhangi bir parti bazı etkflerle seçmen çoğunluğunun oyunu alarak iktidara gelebilir. Bu ülkelerin halkının °o 60801 okuyup yazma bilmediğinden seçmen niteliğinin baslıcası olan kendi iradesiyle tercih yaparak oy verme imkânına malik olmadığından siyasS lradenin ve §iyasi lktidann gücü üzerinde her zaman için durmak gerekir. Genel olarak bir siyasî iktidarın gücfl «nı faktorlere dayanır: •) Tercih etmek kudretine sahip seçmenlerin bflerek ve kendi tradeleriyle verdikleri oy sayısına, b) Genel ölçüde oy sayısı az olan fakat dü•ıfinen ve hâkim unsur olan müesseselerin, aydın tüçlerln çoğunlu|uyla o siyasî iktidarın progranı Te icraatını destekleyip desteklemediğine, c) Siyasî iktidarın çeşitli kadrolannın bilçi TB zihniyetiyle memleketin çeleccfi için ümit verid olup olmadığına, bağlıdır. Şimdi bu faktörlerin yalnız kalın cizgileri fizerinde dorarak bugünku siyasî iktidarın ne dununda olduğuna ve gücünün derecesini ölçelim. BUindiği gibi bagunkü siyasî iktidar her çeslt duygnsal istismara basvnrdn|n, kaynağı meçhnl hesapsu paralar sarfederek seçmen iradesine etki yapacak elemanlan seferber ettiği ve Anayassnın kesin yasaklanna karsılık en kötü araçları knllandığı halde (14) milyondan çok olan seçmen vatandaşın ancak (5) milyonunun oyn ile iktidara gelmiştir. Geriye kalan (9) milyonluk vatandas siyasî iktidar ile beraber olmadığını güstermiştir. Bu (9) mflyon vatandas nerededir ve neler düşflnfiyorlar, işte siyasî iktidar için en büyük naflardan birisi budur. S A örtbas eötn mettfsrerhT ve D<*»retin haysiyetryle ilgili meselelerl f* göremiyen, ya da. kişiseİ endişeler ile görmek istemiyen ve Başbakanın bir çeşit itaat mangası balinde günlük işleri yürüten kişilerden ibarettir. Siyasî iktidarın diğer zayıf yanını ve güçsüzlüğfinü bu nokta teskil etmektedir. Bu iktidarın yürütme orgamnı doğru yola yöneltmek vazifesi birinci derecede iktidarın Meclis Gruplarına düşer. Fakat onlar da üç günlük siyasî hayatlarını ve kişisel menfaatlerinl tehlikeye koymak endişesiyle lnızu kuzu oturmaktadırlar. Kendisine güvenen kişilerin bulunmayışı bu durumun devamını kolaylastırmaktadır. • ••• • ••• •••• •••• •••• Millet bizimle beraber u kısa tablo gösteriyor ki, siyasî iktidar çok güçsüz bir durumdadır. Bir fiske ile yıkılacak kadar temel kuvvet ve gflçlerden yoksundur. Türkiye'nin muhtaç olduğu gerçek problemleri çözmek kudretinde değildir. Fakat bazı çevrelerin etkisi altında, kötülüklerine inat ve israrla devam ediyor. Mezarlıkta şarkı söyleyen korkaklar gibi ikide bir (Millet bizimle beraberdir) diyen Başbakanın haykırması bu endişeden doguyor ve karşı kayahklardan belki yankı gelir ihtiyacını duyuyor. Bunu yapacağına, bir siyasî iktidara düşen normal ve dürüst işleri yürütmeye çalışsa, o zaman düşünebilen yurtsevenlerden hoş vankılar geldiğini görebilir. Bugünkü siyasi iktidarın zayıf taraflarmdan birisi de yabancı hayranlığı töhmeti altında bnlunmasıdır. Yabancı hayranhğı, yabancı adamhğı damgasını yiyen Devlet adamlarımn özel olarak Ortadoğu ülkelerinde çok acı sonuçlan görühnüştür. Türkiye'de bir Damat Ferit, Mısır'da bir Nuhas Paşa, Irak'ta bir Nuri Sait ve İran'da bir Pişaveri hikâyesi bu ülkelerin tarihinde uzun zaman yaşayacaktır. B Türk • Yunan ilişkilerı Î •••• •••a Çöküş devri unun yanında memlekette düşünebilen ve her toplumda hâkim unsur olan bele az geüşmis ülkelerin temel gücünü teşkü eden mücsseseler ve aydın giiçlerin çoğunluğunun bugüniğer bir önemli mesele de Af Tasarısının hakü siyasî iktidar ile beraber olmasına imkân gözırlanışmda güdülen maksat ve Meclisteki rülmemektedir. Çünkü bu siyasî iktidarın proggörüşmeler sırasında Adalet Partisinin garip davramı, zihniyeti ve icraatı Türkiye'nin muhtaç ol ranışlan ve Başbakanın 21 Mayısçılar için söyleduğu Uerlemeye, kalkınmaya, hızlı gelismesine dikleri sözler olmuştur. Bir yandan bütün Devlet ve bir takım vurguncu, sömürücü zümrelerin hazinesini soyanları, milyonları çalan döviz kaelinden kurtulmasına imkân verici degildir. Ter çakçılarmı, yurt dışına kaçarak orada memleket üine bağlayıcı, aldatıcı, sömürücü ve toplumu kave ordu hakkında en ağır ve şeni yazılar yazanranlıkta bırakıcı bir maksat giitmektedir. Kültür ları affederken diğer yandan hiç bir hukuk ve alanında, sosyal gelisme alanında, ekonomik kaladalet ilkesine dayanmayan sözler ve bazı çevrekınma alanında, medenî bir seviyeye ulasma alalerin baskısıyla 21 Mayısçıların af ediunemelerini nında ve mevcut Atatürk devrimlerini yaşatmak istemek ve bunların (Devlete karşı silâb çektikleve yeni refonnlar yapmak alanında izlenen yolun rini) beyan etnltk gariptir. Bu sözler bize eski bu siyasî parti ile mümkün olamıyacağı artık an alaylı ve mantelli kol ağalarımn suç ve ceza anlasılmıştır. Herkes Türkiye'de ileri gitmek değil layışlannı hatırlattı. Başbakan iyi bilsin ki, norbir çöküş devrinin başladığı kamsına varmıştır. mal bir devlet düzenine karşı kimsenin silâh Bugünkü siyasi iktidarın kadrosu korkunç kullanması düşünülcmez. Fakat silâhlı güçler de tur. İhtilâl sonrası ortamdan faydalanarak politi vurgunculann, Cumhuriyet düşmanlannın memlekaya sızan ne kadar maceracı, vurguncu, şeriatçı, keti yabancılara soydurmak istiyenlerin ve nihayet meşruluğunu devam ettirmesini bilmeycn ikAtatürk ve Cumhuriyet düşmanı, nurcu, küçük menfaat duygularma esir olacak kişiler ve geç tidarlarm bekçisi değildir. Durum böyle olunca mişi hortlatmak istiyen kinci takımı varsa, siste Devlet düzenini yeniden kurmak ve korumak için min de kötülüğünden istifade ederek meclislere silâh kullanmak borç olur. Öyle görülüyor kl. gelmişlerdir. Bunların içinde yüzdeh fazla yolsuz Başbakan şuurunun altındaki duygulann ve kenlnk, suiistimal, devrim kanunlarına karşı gelme disine telkin edilen fikirlerin etkisiyle konuşmuşve diğer suçlardan samklar vardır. Başbakanın tur. Bu davramşlar siyasî iktidara karşı beslenen durumu bile zaman zaman münakaşa edilmekte olumsuz fikirleri tüm güçlendirmiş ve ona ümit bağlayanlann da ümidini yok etmiştir. dir. Bu kadrodan meydana gelen yürütme kadroTürkiye iç ve dış meselelerin en yoğun. en stnran çoğu da Devlet yönetiminden, dünya görü çetin bir devrinde her yönüyle çok güçsüz bir sişunden, büyük meselelerin çözüm fikrinden yok yasî iktidar elinde bulunmakta ve bunun için de sun, partizan zihniyetli, icraatını memur değiştir vann endişeleri büyümekte, çözüm yollan düşümek yönünde toplamış olan ve her çeşit kötülüğii nülmektedir. B Güdülen maksat D •••• •• • • • • • •• • • • • • • • • • • • • • • • » • • • • • • • • • » • • • • • • » • • • • • • • • • • • • • • • •• • • • • • • • • • l .••••««••>••••••••«•••••••••••••••••««•••«•••••••••«•••••••••••«••«•••«••»!î5 « • • • • • • • • • • • • « « « •• • • •• • • • • • • • • • » • « • • • • • • • • • • • • • • • • • •<•• « • • • « • • • • • • • • • •• •• • • • • ; .••"••«•••••••••••••••«••••••••»•••••^^•••••••••••••••••••••••••••••••* [ MİLLİ PİYANGO • • • • • • • • » • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •• • • • • • • • • • •• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • » • • • • Basıa 17029/ 8825 artışmacı Sayın tsmaıl Hakkı Uluğ, Türk Yunan dostluğunun (!) düzeltilmesı için müzakerelere başlandığı bir sırada, Sayın Yılmaz Çetiner'in, Batı Trakyadaki soydaşlanmıza yapılan Yunan baskı ve tehdıtlerini gün ışığına çıkaran yazılarını, j'ersiz ve dostluğa gölge düşürücü nitelikte bulmaktadır. Türkiye olarak komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurmak kuşkusuz başhca amacımızdır. Ancak bu dostluğu iki ülke arasındaki o lutnlu hareket ve davranışlarla ispat edilmesi zorunludur. Iste bu yönden ben, Yunan dostluğuna ınanmıyorum: Yunan hükümetinden almış olduğu emirlerle hareket eden eli kanlı Papaz Makarios, Kıbrıs' takı Rumlarla ırkdaslarımız arasındaki çatışmaya «Ateş kes» emri ile son verildiğinı söylüyor, buna güvenerek silâhlarını bırakan ırkdaşlarımıza, arkadan ve kahpece Rum palikaryalarını saldırtıyor.. Dahası var: Kendi öz toprakMuhlis ÖKTEMER lanmızda üslenmiş ve bir din kuBOSTANCI rumundan ötede «Yunanistanın Türkiye üstündekı emellerinin si *** yasî bir kurumu» haline getirılen Patrıkhane ve «Türk düsmanı yetiştiren» Heybeliada Papaz Okuluna ne demeli!.. Bunları düsündükçe, Yunan dostluğuna b;r türlü akıl erdiremıyorum Yunanlılann bu denli tutumları yanında Sayın Çetıner, sadece gerçekleri ortaya koymuştur. ayın Haydar Tunçkanat CumBu bakımdan O'nu yermekten huriyet Senatosunda her Turçak tebrik etmenin daha uygıın kun ibret ve hayretie karşıolacağı kanısındayım. ladığı çok önemli bir raporu aSaygılarımla. çıkladı. Bu rapor ile 1920 yılında Edip POLAT yabancı ajanların Lord Cürzon'a verdikleri belgeleri karşılaştırdı*** ğımız zaman onemlı netıceler elde etmekteyız. lşin tuhaf tarafı 1920 belgeleri yabancı ajanlar hazırlandığı halde ayın tartışmacı tsmail Hak tarafindan 1966 Türkıyesinde aynı mealdeki kı Uluğ'un «Türk Yunan raporun bir Türk tarafindan hailişkilerı» başlıklı yazılarını zırlanmasıdır. tekrar tekrar ve düşünerek okudum. Turk Yunan dostluğunŞımdı bu belgelerin bazı'.annı kısaca karşılaştıralım: dan bahsediyorlar. Ve «Dost milletler arasında zaman zaman Vesıka No.: 36 30 Mart 1920 ıhtılâflar tevlıd eden meseteler AmıraJ Sır F de Robackten Lord doğabılır» dıyorlar t>Tiaıl Hak Gürzon'a: kı Dey bu dostluk trfrıhte n= ^a «Sadrazam Mostafa Kemal'i ve man geıseklesmı^tır. Hıj Dir bütün milliyetçi liderleri kotiileyen ve bunların hükumetin emir O çıkarcı veya çıkarcılara hizmet »den satılmışın, bilmesi lâzıradır ki Kurtuluş Savasında ihtiyarı, kadını, çocuğuyla, cepheden galip çıkan vatansever bugün de Kurtuluş Savaşının ayın Burhan Feleğın bir ya başka bir örneğini vermektedir zısında kullanmış olduğu Bu savaştan da Atatürkün önTransıstör kelitnesı hiç te derliğındeki Kurtuluş Savaşı giyanlış değildir. Tersine çok usta bi «Çetin Cevizlerin» önderlica yerine oturtulmuş bir kelime ğinde galip çıkacaktır. Bundan dir. Elektronik Mühendisi Ali kimsenin şüphesi olmasın. Maroğlu imzasiyle tenkide yelKemal CGUR tenen sayın okuyucu izın verırlerse hoşgörürlüklerine sığınarak tktısatçı kendisinin yaptığı yanlışlıkları *** ve dolayısiyle haksız ve insafsız saldırısını düzeltmeğe çahşacağım. Bir kere Transistör «Radyo» dur ama her Radyo «Transistör» olaraaz. Zira «Radyo» aslında parlak ışık veren anlamına geayın Oğuz Kâzım Atok çok len bir kehm^dır. «RddyoAktiönemli bir konuya değinivıte» (ışın yayma özelliğı» ve yor: Türkçemizde DEYİŞ «Radyoelektrisite» (Telsız olarak akım gönderme) yani «Herz» dal GÜCÜ. Anlaşırken, özleşirken bu deyis gücünü elde edebilme, galarından faydalanma gıbi iki gerçekten dil sorununun en zor tane birleşik kehmenın on eki yanı. olan bu kelime nasıl ki sızın de Resmi bir organda her gün des j anladığınız ve kabul ettiğiniz gibı tek başına «Kinâye» yolu ile telerce yazışma elimden geçmek ™ Radyo alıcısı yerine kullanılıyor tedır; onları, an dilin bilincine sa (Aslında Radyo cihazları alı erdirmek uğrunda, onümde sozKıtfın panı^ırlırı. tolra IrtO vt yıtık IrtD ttkımlınnıni cı ve verici olarak iki türden o lük, anlamlannı kelime kelime M u n y*aili«tl«rint iilonlınmızda kulabillrslnlz. turudur). Verıcıler elektrik akı yeni bır yapıya ulaştırmaya çalışırım. tlk günlerı zoruma gıdımını manyetik dalgaya çevırerek vordu bu çaba. Ama zamanla verır Alıcılar da manyetik dalTurkçenın o bızım olan sesını ^rtv\ elektrik akımına çevirerek kıxı ESTER PARDO yakaladıkça, başka bır deyişle alır. İşte cıhazlardaki bu çevırme İSTİKIÂL CAD. 198/3 «AUTASARHY TEL : 44 26 69 işıni lâmbalar (Anot, katot ve Oğuz Kâzım Atok'un üzerıne ısrarla parmak basdığı dıhmızın ızgara devirleri bulunan havası deyış gücü kaynağına mdıkçe seboşaltılmış tüpler) görur. Sun Ilâncılık 49238834 vıncim artıyordu. Her görevlı, yıllar Alıcılar, Vencılerden dabenım harcadjğım bu soluğun ha sade olduğu için cüsseyi kubir parçasını harcasa, Türk dili çultmek amacı ile lâmba yerine valnız sanatçıların, aydın yazar«Transistör» konuldu. Bir kere ların çile alanı olmaktan çıkar, lâmba ve Transistör cihaz değil ancak elemandır. Zira cihaz baş Turk dilını hep bırhkte daha zen lı başına ışgören bir tümü, ele gın ve daha engin bir dünya dıli man da her bıri görev almış par değerıne ve katına yükseltinz. çalardır. Fonksiyonu da mıknaBa? yazannız Sayın Nadır Natıs dalgasmı ses dalgasına çevirdının. fıkra yazannız Sayın tlmektir. cDedektör» ve zayıf olan han Selçuğun birinci aınıf yazar ses dalgasım kuvvetlendinnektir. olmalarına ana neden, bence ko«Amplifikatör» sırf AmplıfikaYatısız bakımh bulunan okulda öğle yemeklerlyle giyim nuları sağlam Türkçeyle işlemetor elemanlarından kurulu bu lerıdir. Çok bılgın Profesörler ya esyası, oğretim araçlan ve harçhkları okulca sağlanır: cihaz da «Amplifikatör» (Ses yuk da guçlü yazar geçınenler var ki, Okula girebilmek için : seltici) deniliyor da ses çevirıci soyleyışlerını Turkçe dej'is gucü1) İlkokulu bitirmiş, ortaokuüarda okumu; ise. sınıfmı geçmış «dalga çevirici» elemanmdan ne yaslatmadıklarından, ne denolmak, kınaye neden «Transıstör» denıl li çekimli düşunüleri de olsa, o2) Yaşları 13 ü bitirmiş. 16 yı geçmemiş olmak, kuyucu onünde basarısız kalıyormesin. Nasıl ki serbetçiye b:r 3) 1 Eylul 1966 tarihinde ilkckul programlarına göre, Türkçe. lar. portakal ver dendiği zaman porMateraatik ve Tabiat Bilgisi derslerinden yapılacak seçme takallı şerbeti anlarsa, DondurSayın yazarın lsaret ettiği giimtihanlarını ve sağlık muayenelerini kszanmış olmak şarttir. macıya vişne ile süt istiyorum bi, Yurutme Gucüne bu konuda dendığinde vışneli ve sütiü donAday kaydına 1 Ağustos 3966 tarihinde başlanacaktır. İstektarıhsel sorumluluk düşmektedurmayı anlarsa, Dünya kamu lilerin 31 Ağustos 1966 günü akşamına kndar ilkokul diploması dır. Neylersin kı, Yürütme Güoyu da «Ankara» dendiği zaman cü bövle bır sorun tanımamaktaile nüfus kâğıtlarının ash, ikametgâh ve aşı kâğıdı ile 3 adet Ankaradaki Türkiye Hükumetini, dir. dahası var, tersine bir tutuvesikalık fotoğraflarını Denizcilik Bankası Erkek Sanat EnstiWashington dendiğınde Amerika mu desteklemektedır. tüsü Müdürlüğüne hıt?ben yazacaklan bir dilekçeye ekliyerek hükumetini anlarsa Radyo tekBız gene ozanlar, aydın yazarKasımpaşa Azapkapı arasında kâin Haliç Tersanesi içınde bukinâye neden «Transıstör» denillarla bırlikte bır avuç dil savulunan okula bizzat başvunnaları ılân olunur. ce bal gibi Transistörlü radyo ge nucusu, kendımız ne yapacaksak Basın 17580/8828 yapacağız lir akla. Bu yönden Sayın Üstad sanarak değil bilerek söylemiştır Asaf KÖKSAL kanısındayım. Saygılarımla. Transistör üzerine Deyişgücü S SARA ESKENAZİ ve OrL Denizcilik Bankası Erkek Sanat Enstitüsttne bağlı Sanat Ortaokulu birinci sınıfına seçme imtihanı ile öğrenci alınacak Esrarengiz raporlar S 8 v e 9 AĞUSTOS SAAT 21'de ACIK HAVA TiYATROSUNDA Haklı olsa bile S Reklâmcüık 3U428840
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle