03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHtPE tKf 27 Tcmmuz 1966 'UMHURfTTT PARLAMENTO HAKIMİYETİ VE HUKÛHEnERİN MUR AKABESİ Sadi KOÇAŞ SENATÖR ftteklerin hepsi reddedilmiştir. Bn denetleme isteklerini reddeden iktidar partisi mensuplanndan yüzleri kızararak önerge sahiplerinden özür dileyenler olmuştuı. Yüksek rütbeli bir devlet memuru dinleyicinin ifadesine göre, bir «z. kısrnı muhalefet mensuplannın elleıi red için havaya kalkarken, başlan hep öne eğikmiş. Memleketln Idaresi yetki ve sorumluluğunu fize(ine almıs bulunan hükumetler. mensup oldoklan Böyle demokrasi olmaz. Böyle Anayasa hâkimipartflertn millete llân edilen programları esaslarıyeti olmaz. Böyle milli irade de olmaz. Hele böyle na göre icradan sorumlndurlar. Ancak, lcraatları hiç Parlâmento hâkimiyeti hiç olmaz. Mr nıretle Anayasaya aykın olamaz ve parlâmento Bir Amerikan casus uçağı hiç bir Türk'ün hamurakabesi dışmda bırakılamaz. beri olmadan Türkiye'den havalanacak, Rusya üzerinde dusürülecek. Amerikalılar buna evvelâ inkâr Demokrasinin tam mânası Ue yerleşemediği memleketlerde görülen ve duyulan (Hâkimiyet mil edecekler. Pilot Rusya'da mahkeme huzurunda bülbül gibi konuşmaya başlaymca da (Bunun sorumletindir. Millet de bizl seçmistir. Biz milli iradeyiı) loluğu bize aittir) diyerek koea bir devletin haysidüşüncesl, sadece demokrasi oyunu oynayan, hakiyeti ile oynayacaklar. katte dikta idarelerine örenen memleketlerde baBu durumu bir parlâmento üyesi olarak hiikuhis konusu olabilir. Birde de blr süre böyle idareler görülmüştür. raete hatırlatacak, bu şartlar altmda bir gun devletin yfne müşkül durumda kalabileceğini belirteAma, Türk milletmin sahip olduğu haklannı korurek tekranna mini olunmasını istiyecek yol gosteyabilecek müesseseler vardı. Yıllarca Idarenln ıslareceksiniz; tam o sırada ikind bir nçafc Karadeniz hmı sabırla bekledikten sonra. blr gün fimitlerinl de düşecek veya düsürülecek. Hükumet hiç olmazsa kestiler ve milletin direnme hakkmı kullanarak raybu tesadüften dera alıp gerekli müdahaleyi yapacadan çıkan ldareyl yoluna oturtmak zaruretini hislettiler. Bugünkü durumnmuza bu fekilde ulaşıl ğı yerde önerge sahibl parlâmento üyesine cevap mıstır. dahi verilmeyecek; mnrakabe hakkmı ve kanunlan ihlâl edecektiı. Konu Senato kürsfisüne getirilecek. bu ve bunun kadar önemll, devletin hâkimiyet hakkı ile Insanların ve cemiyetlerin geçmişten, hele yailgili hasuslann görüşülmesi ve hükumetin bilgi km geçmişten ders almalan kadar tabii bir şey olavermesi için bir gizli eelse istenecek, fakat iktidar maz. Bu yüzden Türkiye'de yaşayan herkes şunu kendi grnpuna emir verip bn isteği reddedecek. Bu bllmeye mecburdur ki, BU MİLLET SÜRÜ DEĞİLmemlekette parlâmentonun hükumeti denetleme DİR. Kendisinl idare yetkisini hiç klmseye kayıtsn hakkı vardır ve işliyor denilebilir mi? Ve böyle dejartsız vermemiştlr. (Senl iktidara getirlyornm. mokrasi olur mu? Bana vaadettiğin programa sadık kalarak, AnayaBir vatan hainl soysnz isgüzarlık yapacak. Kensa'nm çizdiği hadutlar ve koyduğn esaslar dahilindi iktidarlanna muhalefet eden ve meşru yollarla de memleketl ldare et. Ben de seni Parlâmentom sustarnlamıyan kişilerin listelerini Amerikalılara vasıtasıyla daima denetllyeeeğim) demiştir. verecek, bunlann bertaraf edilmesinl isteyecek. Bazı Parlâmento öyeleri yazılı vesikayı ele geçirecekBu gartlarla milletin huzuruna çıkıp, bn sartler. Meclise getirecekler. İktidar bunun bile konularla Iklidara gelenler, iktidarlan süresince bu şartşulmasına mânî olucu direktifler verecek. lara riayet etmeğe raecburdurlar. Bunun dısına çıkmak Istediklerl gün milletin emanetine ihanet etmis Misâller hep böyle birbirini takip edecek; konuolurlar. lar hep böyle birbirinden daha önemli olacak; ama Parlâmento'nun hükumetl denetlemesi hakkı iktidar hep böyle Meclisteki çoğuniuğnna dayanabir Anayasa hükmüdiir. Bu hükmün ruhunda yatan rak Parlâmento'ya hesap vennekten kaçacak. Ne mâna, hükumetin, tasvip edilmeyen bazı hareket ve böyle iktidar olnr, ne böyle demokrasi olur, ne böyicraatı hakkında istendiği zaman Parlâmento'ya he le memleket idare edilir, ne de millet buna müsaaMp vermesidir. Yoksa, muhalefetten gelen denetlede eder. me Isteklerl, Parlâmento'da kısa bir izahattan sonra lktidar partisinin çoğunluğu tarafından reddedilir ve hiıkumet hiç blr hesap vermeden kolunu sallaya Ama milletin yeniden idaresini göstermesi yıllasallaya çıkar giderse. buna ne denetlerae hakkı, ne ra bağlıdır. O yıllan beklerken kaybedeceğimiz şeyParlâmento hâkimiyeti. ne de demokrasi demeye iraler büyüktür; mühimdir; hattâ millî haysiyetimiz ve kân yoktur. milli menfaatleriraizdir. Bugiin bizde tatbik edilen sistem budur. Ve bu iktidar partisi içinde bunlan bilen, gören, aynen hal Anayasa'nm metnine değilse bile, yukarıda bemuhalefet gibl düşünenler elbette pek çoktur. Onlirtilen rnhuna aykındır. Atatürk'ün raeşhur misâll gibi, 7 kere T'ye 50 eder lar da bu vatanın çocukları, onlar da aynı hamurdiyen 95 kişl, 7 kere 7 49 eder diyen 5 kişiye hiç bir dandır. Bundan emin olmak istiyoruz. Ancak bu sulaman üstün sayılamaz. Sayi çoğunluğu hiç bir su retle milletin, devletin istikbâlinden emin olmak mümkündür. Sağ duyularına güvendiğimiz bu ikretle bir milletin kaderine hiikmedecek kadar kuvvet tidar temsilcilerine millet huzurunda rica ediyor, ve kndret tahibl olmaya hak kazandıramaz. hiç olmazsa önemli milli meselelerde partizanlık 190 vatandaşın oyiannı 99 hukuk profesörünün yapmamalarmı, parti ve grup karanna boyun eğoyiarmdan üstün tutan bir rihniyet bir zamanlar memelerini. demokratik nizamı sadece bir sekil olabn memleketi o şekllde ldare etmek istemis, edemerak benimseyen blr avuç sahsî irade heveslilerine mij, ettirilmemlstir. kul ve âlet olmamalannı tavsiye ediyoruz. Milletin iradesini göstermesine daha yıllar var. I tkitdar içindeki samimî demokrasi taraftarlarına, Son bir ay içbıde Cumhnriyet Senato^ j e l j , ^'^"«Mİ»^* 0 m *W^aysJyet savunucularıaa. şahlet Meclisl'nde hep böyfe durumlar yaşannujrrr. Ik sı İrade ve fikır Istiklâline sahip saym millet temttdara mensup olmayan senatör ve milletvekillerl silcUerine güvenerek, kendi iktidarlan, kendi partimuhtellf ve çok önemli konularda Parlâmento'nun leri, kendi hükumetleri dahi olsa bu gidişe müsaade murakabe hakkmı kullanmak isteyen önergeler ver etmemelerinl hatırlatmak istiyoruz. mlsler; isteklerini izah etmişler; iç politika ile hiç Çünkü demokrasi ancak böyle yasar, bu yolla llgiai olmayan, münhasıran devletin ve milletin gelişir. Şimdiden sonra olsun, kendilerini seçen milyüksek menfaatleri ile ilgili dış meseleler hakkmletten, kendilerine bn hakkı veren demokratik nlda bllgi vermek istemis; hükâmetten bilgi almak is zamdan, bu basiret ve bu medenî cesareti esirgemitemis; ama İktidar partisinin grup kararları ile bu yeceklerini ümit ederiz. Çek partill gerçek demokrasilerde hâkimiyet, BıfUet adına parlâmentolar» aittir. Bu hâkimiyetin •nır ve esaslaruu da Anayısalar tâyin ve tesblt •der. Tanl. böyle memleketlerde Anayasa ve parlâmento hâktmiyeti «sastır ve her kuvvetin üstündeumhuriyet gazetesmde sayın Nadir Nadi'nin eğitüne ilişkin yazılan ile Millî Eğitim Bakanı sayın Orhan Dengiz'in cevaplannı okuduk. Sayın Dengiz, özetle, «ilkokulları sekiz yıla çıkarmanuı 20 yüdan beri nfukta bir ışık haiinde parladığından» ve ayrıca Bakanlıkta çalışan çeşitli iktjdarlarca denenmiş teknis yenlerin liyâkat ve değerinden bahsediyordu. Sayın Dengiz, Eğitim Bakam olarak ufukta parlayan küçücük ışık yerine içinde milyonların yaşadığı karanlık dünyayı aydmlatmak için tedbir alsaydı daha isabetli davranmış olurdu. Milli Eğitim politıkası tüm Cumhuriyet Hükumetlerinin, Eğitim Bakanlannın ve «denenmiş memurların» yüz karasıdır. 40 küsur yıldan beri halkın ancak ° o 3035 (?) / lni okutabüdik. Geri kalan % 6570 1 cahildir, «Ümmi» dir. tşte eğitimdeki başanmız... Gerisi lafu güzaf. Mehmet Karakas İSTANBUL Işte eğitimdeki başarımız... C Öyle bir çıkmaz ki II* Anayasanın ruhu Buyurun cenaze i namazına İİİ :: iz daima hazıra konalım lsteriz; yapılsın, raeydana getirilsin hangi yoldan olursa olsun. Bunun sonundaki maddi ve manevl yaralan, yıfcmtüan hiç düşünmeyiz. Halbuki «Cefa çekmeden sürülen sefa sabaha kalmış ay kadar sönüktür». Biz cefasına katlanalım, biz parlak sefasını sürelim. Ne ile? Geçenlerde gazetede oteudum. «İşçiler Amerikan İş yerlerinden sikâyet ediyor» başlığı altında ve Türkiye Motorlş tşçileri Sendikası genel başkanı Fikri Altay'ın bildirisi. Kendi topraklanmızda kurulan bu İş yerlerinde Türkleri çalıştırmak istemiyor onlan tahrik ediyorlar. Bu ne demektır? Misafirin şaşkını ev sahibini ağırlar derler. Bunlar öyle bir mi'saîir kl'ev s'ambihiri'&ihr kolunu bağlayıp yemeği onlann karşısın da iştahla yemeğe çalışıyorlar. Buyrun beyler her taraf size açık. Memleketimiz Üzerinde hayatın en guzeli size, refah size, saadet size, ezilmek bize. Olur mu? «Çekingen insan tehlikeden önce, korkak insan tehlike esnasında, cesur insan ise tehlikeden sonra korkar». Biz Turkler çok cesur ınsanlarız doğrusu. Saym Burhan Belek'in «Hâdiseler arasmda sütununda» durumun tahlilini tç hastalıklan raütehassısı gibi yapmış. Kendisine Tarihimizden b'.r örnek verelim Fransızlara da zamanında bü>uk imtiyazlar verıldi, yani kapıtiilâsyonlar Sonra bızi sömürdüler, sömürdüler Ancak Atatürk gibi buyuk bir insan ortaya çıktı da bu feci durumumuz Lozanda sona erdi. Biz bir '^ransa ile senelerce cebelleştik. Amerika Fransadan kat kat kuvvetlidir Felek'in yazılannı severek okurdum. Fakat, O bize ışık tutacağı yerde kendisi mağlübiyeti he men kabul etmiş. Şasmamak işten değil. Hikmet Türk DENİZLİ Ikvdarı ikaı B •a Casus uçağ macıru, nedenlerini şimdiye kadar kavnyamadığımız bir PERSONEL kurumumuz var. Yıllar boyu uğraştılar, öyle bir kanun taslağı getirdiler ki «Kaf Dağı» nın ta kendisi. Taslak kanunlaşınca piyasa da «Kaf Dağı» na ulasmak çabasma düştü ve başladı yükselmeğe. Mart 1966'ya doğru Ikinoi blr boy salma göründü pryasada. Ama memurun aylığı yine yerinde saydı. Aslmda insaflı konuşmak gerekse kanunun mall bölümünü uygulamak, Kaf Dağı"ndald ünlü «Dev» lerle dövüsmek gibi bir şeydi. Örneğin : 4 Şubat 1966 gunii Devlet Bakanı Cihat Bilgehan bana «1 Mart ta memurun cebine beş on kuruş fazla girmesini sağlamak amacımızdır.» demişti, ama söz yerine getirilemedi. Kanuna ve Personel kurumunca hazırlanan sınıf tuzüklerine itiraz etmeyen hiç bir kurum kalmamıştı. Hangi kurumda memur sayısı çoksa o kurum çok hırpalaruyordu ünlü tüzüklerle. Kanunun, memurlan yıpratıcı, maddeleri uygulanıyordu. Derken aylıklara yüzde 10 • 15 gibl devede kulak bir ekleme yapılması atıldı ortaya. Ne gerek bu eklemeler? Piyasa ayarlansın, Seçim kavgusu, seçmen hatın için Belediye Başkanları gormemezlığe gelmesin, çok şeyler düzelir. Memur aylığına ekleme yapmakla hiç bir şey düzelmez. Bu eklemeler insaflı ve eşıt oranda yapılsa bile. Yeniden bir çıkmaza giriyoruz. OnlU Personel kamınu ya tümden uygulansın, ya da tümden yürurlükten kaldırüsm Kaldırılırsa daha da hayırlı olur kanısmdayım Nabi Çınar (Merkez Çaydamar n a ' . ü . llkokulu Mödürü) A yazdığı yazıda aynı sütunu övmüs ve başka bir yazısında da kendisini tenkid edenlere (öteki gazetelerde) «tartışma» köşesini okumalarını tavsiye etmişti. Böylece sayın İlhan Selçuk, Kadıköy'lü S.T. nin yazısı dolayısiyle (belki de) hakh olarak tenkide tahammülsüzlüğünün bir örneğini vermiş; fakat bu vesüe ile de • tartışma> köşesi hakkındaki yazılanyla çelişmeye düşmüştür. Bahsi geçen köşenin yazarların dışmda sayılması ve tartışmacılarımızın isim ve adreslerinin yazılması arzusunun anlamı ne olabilir? Bundan maksat tenkidden kurtulmak ve tartışmacıların isimlerinin önünde Prof, Doç. Av. v.3. gibi unvanlarm bulunup bulunmamasına göre peşin bir hükme varmak için midirT Yaksa, Prof. Göksu'dan Prof. Aksoy'a, Prof. Kaynar'dan Prof. Yalçın'a ve Prof. Arsel'den Prof. Savcı'ya kadar bir çok profesörlerin yazılannı, Cumhuriyet okuyucularmm değerlendirmekten âcdz olduğu mu kabul ediliyor? , *** Cavit ÖZTÜRK EDREMİT ılı gUıalHğln ortojmdo konfor, BoyTamoğlo Sshl MahaÜMkıd* HOTEL BAYRAMOĞLU dvyat. feho ı d»nlıl, Nafiı y«m«kl«tl, Huıur v* «ükO»«« t» bk •larot Mxm«tinİM glna*kl* \*tM Rezervasyon: Tuzla PTT. Santralından Hotel Bayramoğlu Cumhuriyet 8747 MEVLIT Değerli büyüğümüz ŞAKİR ZÜMRE'nin aziz ruhuna ithaf edilmek üzere 28/7/1966 Perşembe jfünü (yann) ikindi namazını müteakip Eyüp Camii Şerifinde mevlid okutulacaktır. Akraba, dost ve yakınlarunizla din kardeşlerimizin teşriflerini rica ederiz. AİLESÎ Reklâmcılık (3006) 8730 Artık gerçek dostıı bilelim artışmacı tsmaıl Hakkı üluğ, değerli yazar Yılmaz Çetıner'in Batı Trakya Türkleri arasında yaptığı incelemelerden sonra yazdığı seri yazısına defınerek: «TUrkYunan dostluğunun düzeltilmesi ıçın müzakereler tam başladığı bir sırada Yılmaz Çetiner'in bu dostluğa gölge düşürecek yazılar vazması kanaatimce doğru değildir.» diyor. Tartışmacı şahsi fikrini söylüyor. Olabilir. Belki, gerçekten Türk • Yunan dostluğu yeniden kurulmayabilir. Hattâ bu konuda fikri çatışmalar da olabilir. Ama, Yunan efendi alınmasm da bizimle dost olsun "iye bir gerçeği ifade etmiyelim mi yani? Hem bize dost olacak bir milletin içten düşman, dıştan dost görünmesine üıtiyacımız da yofc gayri. Eğer, kendi topraklannda ırktaşlarımıza yapılan zulümieri yüzlerine karşı mertçe ve dostça söylememizden alınıp bizimle dostluk kurmaktan vazgeçecekse o Yunan, ne diye onunla dostluğu muzu bir pamuk ipliği ile bağlıyahm? Artık bize dost olamn gerçek dostlugunu bilelim. Bilelim ki ona dostluk sırlarımızı sakıncasızca açalım. Sayın Çetiner. Batı Trakyadakl Türklerin acı. fakat gerçek y»' şantılannı döktü ortaya. Yalan mı? Yalansa, Yunan hükumeti tekzip etsin Çetiner'i. Trakya Türklerine Türklüklerini hatarlatan ve öğreten bilinçli Türk öğretmenlerine basw yapılmıyor desin. dost Yunan hükumeti... Yok öyle şey. Bir pazarlıklı dost kazanacağız diye binlerce soydaşımızın ezilmesine rıza eösteremeyiz gayri. Hürmetlerimle. Lfitfi Kaleli MALATYA TÜRK HUSİKİSİNİHISTİKBAU Î 'ılmaz OZTUNA k Musikisl. Batı Musikisuıden sonra ycryürünün en yaygın musiki sistemidir. Atlantik kıyılanndan, Fas'tan, Çin'e, Sibirya bu•ollarından Hindistan ve Orta Avrupa'ya kadar ukanan alanlarda bu musiki sistemi ya hâkimdir veya o fiikelerin halk musikisini siddetle etkilemiştir. Bu sistemi Türkler, Orta Asya'dan Yakın Doğu'ya inerlerken beraberleruıde getirmişler ve bu musiki, Eskl Arap ve İran (Sasânî) musikilerini silip siipürerek yerine geçmistir. Türk musikisi sisteminin Araplardan, Yunanlılardan, şundan veya bundan •lındığı hususu, bu konuda tamamen hazırlıksız ktanselerin ortaya artıkları, Hmî mesnetten tamamen mahrum bfr iddiadan ibarettir. Bu iddiayı Sâdeddin Arel, «Türk Musikisi Kimindir?» (1939) adlı eserinde kesin şekilde çürütmüştür. Türk Musiklsi'nin bu yayguılığı, sistem lenginliğinden, ifade kudretinden ve estetik güzelliğüıden gelir. Bu sistem, bir sekizli'de 24 eşit olmayan arahğa dayanır. Bu aralıklar, tabiatın verdiği seslere hayret edilecek derecede uygundur ki bu hnsus, Ord. Prof. Sâlih Murad L'zdilek'in «Türk Musikisi Üzerinde Etüdler» (1944) adlı eserinde firik ve akustik bakımlanndan ispat edilmistir. Türk musikisi. bu aralıklarla yapılan 13 basit makama sahiptir. Batı Musikisi'nin «Majör» ve Minör» makamlan, «Çârgâh» ve «Buselik» adlanyla Türk Musikisinde de aynen mevcuttur. Ayrıca, fevkalâde orjinal bir çok mürekkep makam vardır. Usül (ritm) zenginliği de harikulâdedir. Türk makamlan ve usulleri, akla gelebilecek her türlü duyguyu ve olayı tasvir, ifade edebilme kabiliyetiyle >üklüdür. Bu kabiliyetten faydalanıiabilmi; midir? Bu soruya cevap vermek kolay değildir. Çünkü musikimiz, bir <nağme musikisidir. Çoksesliliğin (polifoni) ve orkestrasyonun pek kudretli desteklerinden mahrum olduğu için, nağmeler. kabil olabildiği ölçüde parlaktır. Zaten baska türlü yüksek blr sanat hâline gelmesl de mümkün değildi; çünkü teksesli'dir. Türk sanat musikisi. halk musikimizin, gelişmİ5 ve kültürlü bestekârlann elinde zenginleşmiş eeklidir. Yoksa her iki musikide de sistem, arahklar, makamlar, usuller, hatta çok defa şekiller aynıdır. Arada uslup ve muhit larkı vardır. Halk musikimiz, son derece «engindir. Belki dünyanın en zengin musiki folkloru hazinelerini sinesinde saklamaktadır. Fakat asla sanat musikisi olarak empoze edilemez. Dünyanın hiç bir milletinde folklor musikisinin sanat musikisi yerine geçtiği eörülmeneştir. Türk musikisinin şu harikulâde sistem zenginliği tüketilmek bir yana. daha modern ve cağdaş mu siki zihniyetiyle ele bile alınmamıştır. Bestekârlanmızı burada tenkide yeltenecek değilim. Birçoğu devirlerinin büyük, bir kısmı gerçek deha sahibi sanatkârlarıdır. Ancak, bazı gelişmelere rağmen, devirlermin büyük, bir kısmı gerçek dcha sahibi son yıllarda musikimizde oldukça açık bir gerileme müşahede edilebilir. Bunun başlıca sebebi, musikimizi bilmemektir. Bugün, XX. yüzyıluı ikind yansında. notasız musiki öğretim ve eğitimmi savunanlara. «Dede Efendi nota mı biliyordu?» diyenlere arada bir hayretle rastlıyoruz. Bu, allabesiz dil öğretimini savunmak gibi birseydir. Notasızlık yüzünden musikimizin yüzbinlerce eseri layl olmuş, unutulmuştur. Binden fazla parça besteleyen Itrî'nin elimizde bugün sadece 40 eseri vardır. Yani 25'te l'i. Gerçek Türkler, şu veya bu zamanda, bir düzine kadar nota yazısı kullanmışlar, fakat bunların hiç biri yayayılıp tutunamamıştır. Musiki bilgisi, XV. jüzyıldaıı bu >ana muntazaman ferilemis, ihmâl edilmis \e unutulmustur. XIX. yüzyılın en tanmmıs üstatları. bugün elimizde olan XV. yüzyılda yazılmış Türk musikisi bilgisine ait kitaplann icindekilerin en büyük kısmını hilmiyorlardı. Bu anormal bilgisizlik, gelişme kanunlanna bu derecede muhalefet, yüzyılımjzın başlaruıda birkaç musikisinasın dikkatini çekti. Üç Mevlevî şeyhi, Atâullah, Celâleddin ve billıassa biraz Batı musikisi de bilen Fahreddin Oede Efendiler, XV. yüzyılda yazılmış musiki kitaplarımızı inceleyerek, bu sanatm bir bilgisi olduğunu anlamış ve sistemi ortaya çıkarmayı düşünmüşlerdir. Bunlarla temaslan olan Rauf Yekta, Dr. Suphi Ezgi ve Sâdeddin Arel, Batı musikisi de bildikleri İçin, bu çalışmayı, ciddî şekilde devam ettirdiler. Rauf Yektâ Bey'den sonra Suphi Ezgi, nihayet Sâ deddin Arel, herbiri birer büyük merhale olan eserlerini yayınladüar. Cç bilgin, önce bir arada çalışıjorlardı. Sonra diğer ikisinin İstanbnl'dan ayrılmalan üzerine Rauf Yektâ Bey yalnız kaldı. Sâdeddin Arel, Suphi Ezgi ile beraber çalışmaya devam etti. Sonunda fizik bakımmdan Ord. Prof. Sâlih Murad Uzdilek'le mesai ortaklığı yaptı. Nihayet, teksesli Türk musikisi bilgisini mükemmel bir şekilde ortaya çıkardiği gibi, müstakbel çoksesli musikimizin nazariyet kitaplannı da ortaya koydu. «Türk musikisinin bugünkü şeklini müdafaa etmek hatırımdan bile geçmez. Bu sözü vaktiyle Arel söylemişti. Bugün ben, iman ederek tekrarlıyonım. Zira teksesli musikimizi mükemmel şekilde icra ettiğimizi, gelecek için musiki bilen icracılar, öğretmenler ve bestekârlar yetiştirdiğimizi asla iddia edemeyiz. Musiki o kadar büyük ve önemli bir sanattır ki, İstanbul Konservatuarı'nda ve radyolarımızda yapılan bazı ileri hamleler yeterli sayılamaz. Biz önce teksesli musikimizi iyice öğreneceğiz; mükemmel ve çağdaş zihniyetle yazılmış notalarımız. öğrettiklerini iyi bilen hocalarımız, anlayarak ve bilerek çalıp söyliyen icracılanmız olacak. Bu safhayı tamamladıktan sonra, belki bir kuşak sonra çoksesli musikiye geçeceğiz. Çoksesli musikiye mutlaka geçeceğiz. Yoksa teksesli musikimiz. o muhteşem güzelliğiyle beraber müzeye kaldınlmaya mahkumdur. Uzun zamandan beri bu işin ciddî şekilde hazırlıklarmı yapanlar \ardır. Çoksesli musiki geliştikten sonra, teksesli musiki de bir sanat dalı olarak mevkiini koruyabilir: bunun hiç bir mahzuru yoktur. Çünkü teksesli musikide bestekârlarımız, pek büyük eserler ortaya koymuşlardır. Hind, Çin, Japon musikileri gibi Türk musikisinin güzelliğiyle uzaktan dahi muka> ese edilemiyecek musikiler bile bugün yüz milyonİar arasmda sevilip hıtulmaktadır. Fakat gerçek Türk Musikisi, çok sesli olmıya mecburdur. Bu işi, XXI. yüzyıla varmadan başarmamız lâzımdır. Yoksa çağdaş ilim ve sanat öyle güçlü bir kudrettir ki, geride kalmış. ilkel, zamanm ihtiyaçlarını karşılayamıyan çağa uymamış bir sanatı, bu sanat ne kadar güzel ve cazip olursa olsun silindir gibi ezip geçer. Bu konuda şahsî kıskançlıklan hisleri alt düşünceleri bir kenara atmaya mecburuz. Türk musikisini gerçekten sevenler, onu ancak meyhanede icra edilen veya bir kaç parçasına batı sistemiyle acayip ve çirkin arraoniler yapıp topluluklarda çalınan bir «hafif Türk Müziği» hâline getirmek istemiyorlarsa, bu şekilde davranmahdırlar. Musikiyi sevdiklerini iddia edip gerçekte Ue davranışlanyla da onun kuyusunu kazmaktan vazsecmelidirler Bir kaç yıllık menfaatlerimizi değil, sevdiğimizi iddia ettiğimiz musikinin geleceğini düşünmeliyiz Batı musikisi. en büyük çapta dâhî bestekârlar tarafından sistem ve nağme olarak tüketilmiş gibidir. Mükemmel bir orkestrayla çahnacak müstakbel Türk Musikisi, milletinizin yüzünü bütün dünyada ağartabilir. aym Ord. Prof. Sadi IRMAK. aynı başlığı taşıyan yazısında.öğretim dâvâmızın en can alıcı noktasına, büyük bir vukufla değinmektedır. Sayın Profesdrün yazısının, fikirlerime ter cuman oluşu da, benım için deaer tasımaktadır Sayın Prof. IRMAK meselenın can alıcı noktasını sovle belırtıyor: «Geriliğimizin sebebini Maarife önem verilmemesi eibi basit ve müphem bir faktöre bağ lamak doğru degildir. Muazzam emeklerin verim eöstennemesi himrnet eksikliğinden detil, uygulanan metodun vanlıslıiindandır.» Gerçekten. bızde uygulanan öğretım metodu yanliitır. Nazari ve fuzulî bilgi kırıntıları vermek ten oteye geçememektedır Tatbıki hıçbır değeri yoktur Bızde, talebeye heı seyı oğretmek ve talebeden ;ok şey bılmesını istemek gibi yanüş bu tutum' taklp edilir. Avrupa oğretim sıstemlerinde ise öSrenciye az, öz, esaslı ve fakat hayatta tatbik kabiliyeti olan bilsıler verılir. Bizde öârencılpr. daha kendi memleketinin neresinde ne varriır. bunu bilmeden Avrupa veya Amerika'nın hangi bölgelerinde ne gıbı urunler vetıştığını ve ne fsbrikaları bulunnueunu. öğrenmeye mecbur tutulurlar Sonra. oğretımde hıçbır zaman • millî* nıtelığ] belırgın, onıınal bır öğretim sistemi bulamamışız dır. Daima su veya bu vabanci siftemı bütün aksak taraflarıyla. kendi eerçeklenmıze uvdurma» can veya uvgun olup olmadığını eozcuünde tutmadan. körü körüne uyçulamak çabaları eostermisizdir. ve gösterilmektedir. Bu sekılde bir eğitim ve ö|refımın memlekete ve millete yararlı olacasını ummak. haro havâl ile uerasmaktan baska bir şey değildir. r.ürtan DEMİRER Öğretimde nıçın geriyiz? S RAHATSIZLIKLARDA FAZLA GÜNEŞTE DURMAKTAN MÜTEVELLÎ'l OPON Türkiye Kömür İsletmelerî Kurumu Genel Müdürlüğü'nün Yenişehir İnkilâp sokak No: 6 ya taşındığı, Yeni santra! numarasmın: FAYDALIDIR OPON, ba;, diş, adale, sinir ağnlannı teskin eder OPON, kınklık ve yorgunluğa karşı başan Ue kullenılır OPON, gflnde. 6 tablet alınabilir *** Falan filân ivas'tan Bay Hüseyin öztürk, Sayın Burhan Felek'in aynı başlığı taşıyan fıkrasını eleştırmış. Ben de bir Cumhuriyet ve Hâdiseler Arasmda Felek okuru olarak bu konuda düşüncelerimle bildiklerimi sıralamak gereğini duydum Sayın Burhan Felek'e mektup yazmış bıri. Kur'anı Kerim'de anlamı anlaşılmıyan Âyetler olduğunu belirtmiş. Sayın Burhan Felek de «Bunu sabul edemem» diye yazmış. «Tefsir ilmini bilenler manasmı anlarlar ve anlamalıdırlar » diye de eklemiş. Tutulmuş buna Bay Öztürk. Tutulmuş da «Kesin hükümlü, nedensiz, so yut fikirleriyle gerçekleri bu günkü ortam içinde» değerlendirememekle suçlamış yazarı. Araa, çelişmeye düşmüş, «Kur'an'da okuduğumuz âyet ve badislerdeki müslümanlık Ue din adamı geçinenlerin yayınladıklan eserlerüıdeki müslümanlık arasmda büyük farkJar görülmektedir.» demekle Saym Burhan Felek, tefsir İlmini büenlerin anladıklannı ya da anlamalan gerektiğini ileri sur mektedır. Din adamı geçınenlerden söz ediyorum. Bay Öztürk 'ün de yakmdığı budur O halde arada bir anlasmazlık yok. Yok oiunca da suçlama kendi fcendlsıyle çehşmeye düşmesi demek tır Bay Öztürk'ün Hele «İslâm di ninin bir akıl dini olduğuna da hiç şüphe voktur. Ona anlaşılmaz hale sokmaga kimsenin hakkı olmadıği gibi AUab'ın emirlerini ve nehiylerini eenişletmeğe kalkmak O'nun işine karışmak olur. tslâmivetin sonrarian ufradığı bu şekil tecavüzlerin hâlâ acısını çekmekteyiz.» Sözlenni alkışlamaktan kendim a'^madıktan sonra... Bttrrem 4Menia ADANA Konuş ey Mılletvekili Yeni Ajans 5789 8746 S ayın Recep Bilgmer'in cKonuş £y Milletvekili» başlıklı yazılan beni çok etkiledi. Micel Angelo'nun kendi eseri olan Musa'nın heykelımn açılıs toreninde heykelın üzerinden örtünün açılmasıyla, kendinden geçerek «Konus ya Musa» diye haykırmasını örnek olarak benzetişi nedenli, anlamlıdır. Ancak bızım Milletvekillerimizin konuşraadıklan değil de ne konuştuklarmın tartısüması gereklidır. Mecliste Milletvekili kavgaları, çoğu zaman daha çok konuşmak, daha az konusturmak çabalarından çıkar. Hele seçımler yaklaştıkça bir kez de olsa radyodan adlarını söyletmek. seçim şanslannı arttırmak için konuşmağa can atarlar. Milletvekil lerimize konuşmazlar demek hak ÎJC «T* *î» sızlık olur. Milletvekilerimiz konuşuyorlar bence. Hem de 27 Ma yıstan sonra; âsü. necip, kahraman, vefakâr, cefakâr olarak dün yada tek ulus oluşumuzun övgü nutuklan yanmda: 17 bin köyün hâlâ okul ve ögretmen yoksunu olduğunu, ilkokullan bitiren köy çocuklarının binde birinin 8grenimlerİTie devam etme olanaSı ayın tlhan Selçuk bu yazısı bulamadığmı, 40 bin köyürnüzün ile, Tartışma köşesinin sevıvansından fazlasinm ıçme suyuyesiz yazılanndan ve düzennun bile bulunmadıgını. nüfususizliğinden şikâyetçi. Genellikle, muzun vüzde ıkibuçuâunun veaklı eren insanların bu fikre iştiremli olduğunu, büyük şehirlerâk ehneleri mümkündür Ne var r:n etrafının çığ gibl gecekonduki; sayın yazar tenkide tahammüllarla sarıldıSını. işsizliğın alıp lü olmadığmı göstermektedir. Deyürüdüğünü, milli gelirimizin danilebilir ki; Cumhuriyet gazetesi ğılımında büvük oransızlıklar olgibi bir fikir gazetesinin sütunladuğunu ve DoŞu Anadolu sehirrını yavan yazılann işgâl etmesi lerimn bazıiarmda hükumet talioş karşılanamaz. Saym İlhan Se!çuk'un tahammülsüzlüğünü bu yön bibi büe bulunmadıâını söyler!er.. den kabul etsek dahi gene de tenkid edilmeyi hazmedemediğini gos Fakat bunların çözüm volunteren amareler mevcuttur: Saym da nası! bir yöntem tutulması yazar, bundan evvelki yazılarında serektığine deeinmezler Halkbahsi geçen köşeye yazanlardan tan vana mı? voksa vurguncu(belki de bir kısmını) geleceğin ga dan vana mı? olduklanm açık j zetecileri olarak iftiharla bahsetça sövlemp/İP' Yoksa Mületve j mij; daha geçenlerde Cumhurikillerimiz k«"'""irlar yetin sati'inın seksen binden JÜZ' Kudret TASYAPAN i «Ui bin« sıkmuı mün*seb«tiji» KATSERI' S «SU Direkt telefon numaralarının (5 hat) oldueu, değişmediği, duyurulur. (Basın 17604 A 9663) 8724 BÜYÜK BİR ŞİRKET İÇİN 2 ... M A K İ N E MÜHENDİSİNE (Almanca ve askerliğini yapmış olanlar tercih edilir) Masa ile iskemle 1 ... TESİSAT ELEKTRİKÇİSİNE 2 ... İNGİLİZCE bilen DAKTİLO BAYAN'a îhtiyaç vardır Taüp olanların Şişli P. K. 68 e müracaatları. İlâncılık 4872 8733 İSTANBUL 6. İCRA MEMURLUGUNDAN ALACAKLI : T. C Ziraat Bankası Eminönü Şubesi BORÇLU : Birleşmis Eczacılar A. Ş. Deposu Güven Çarşısı 129x139 Samanpazarı ANKARA BORÇ : Masraflar hariç (486.00) TL. Dos. No: 965/6252 Alacakh bankaya emre muharrer senede müsteniden yukarıda yazılı borcunuzdan dolayı adresinize gönderilen ödeme emri bilâ tebliğ iade olunması üzerine zabıtaca adresiniz tesbit edilememiş olduğundan normal kanunî müddetlere 30 gün ilâvesi suretiyle ödeme emrinin ilânen tebliğine karar verilmiş olmakla işbu ödeme emrinin ilânı tarihinden itibaren 40 gün içinde borç ve masraflannı ödemeniz; senetlerdeki imzaya ve takibe karşı bir itirazınız varsa İcra ve Tflâs Kanununun 168 ci maddesi dairesinde merciine başvurmanız, aksi halde cebrt icraya devam olunacağı, borcu ödemez ve mal beyanında da bulunmazsanız 74 cü madde gereğince hapisle tazyik olunacağmız ilâner. tebliğ olunur (Basrn 4518) 8741 S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle