16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
BAHİFE DÖRT 14 Mart 1966 CUMHURÎYET •• ••«• • • a « • « «« • • • James Bondl > •• • • • • • • • • • * • • • • • • • • • •••••«••••*!«< • • • • • • • • • • •• • TEIN.IKE 16 Ne mutfağın, ne de yiyeceğin yerini bilmiyorlardu Arkalarında bıraktıkları değerler o kadar büyüktü ki, yiyecek kavramına hiç biri akla getiremezdi. Ev sahibi olan Şifânın annesi son derece genç bir kadındı. Henüz kırkına girmişti. Çıl dırmamış olsa, misafirlerine gereken yardımı yapacaktı. Fakat duruınu dile gelmiyecek kadar acıydı, onun da. Şifâ, annesinin durgun halini bir türiü mânâlandıramıyordu: «Durmadan aynı sözleri mınldanıyordu, niye!» Onunla başbaşa konuşması imkânsızdı. Herkes, bir ağızdan konuşmakta, durmadan başlanna gelenleri anlatmaktaydılar. Çocuklann mızmızhğı, bu gürültülerin etkisiyle. daha da arttı. Şifâ kendini toparlamaya, annesi hakkında daha iyi şeyler düşünraeğe çaba etti; «herkes perişan. Annem de şaşkınlaştı. Onu daha fazla kurcalamahyım. Çocuklan do yurmağa bakmaJı> diye düşündü. Fakat bu iş zordu; mutfak bahçedeydi. Gözlerini etrafındakilerde gezdirdi; tSezdirmeden bahçeye çıkıp, mutfağa gidebilirim», diye düşündü. Bu sırada bakışlan çıkıs kapısına takıldı; otuz kişi kadar olan ev halkı. odalarda oturma yarak, salona toplanmışlar, kapınm önünü kapatmışlardı. Sokaktan du yulacak bir gürültüyle, bahçeye fırlamayı düşünür gibiydiler. Orasınm daha tehlikeli olduğunu anlayamıyacak haldeydüer. «Onların arasmdan sıvışma yolunu bulmalı» diye düşünen Şifa, bu sırada annesinin bakışlannı üzerinde sezdi Evet, her an, aynı mınlülarla kızına bakıyor, olduğu yerde taşlaşraışçasına duruyordu. Fakat 5u ankidek bakışlardan ürkmemişti; «Bombos bir gülümseyiş dolu gözlerl vardı, onun..» Durumun acılığını kavrayaralc, annesine doğru yürüdü. Ona sımsıkı sanlarak, hıçkınklannı yutmağa çalıştı; yalancı bir gülümseyişle; «Anneciğim, dedi; Hamdolsun he pimiz sağız ve bir aradayız. Sen bi raz yatmahsın, gel benimle. Odana gir, ne olur.» Genç anne çekildiği yöne doğru giderken, Arif bey kızının yanuıa yaklaştı; •Bu felâketin en büyüğu yavrum, dedi. Annen toparlanamıyor bir türlü. Acaba!» «Hayır, hayır., diye bağırdı, Şifâ: Ne olur baba onun yanmda kal. Uyumasına yardım et. Çıkart ma onu dışarıya. Bu curcunadan uzaklaşsın biraz. Bu mahalle olduk ça emniyetlidir. Baştmıza bir şey gelirse nasılsa gelecek. Girin odaArif bey, dışarıya atılrnayı, çarpışanların arasına karışmayı tasar hyordu. Çâresizlikle başını yere eğerek; «Peki yavrum, dedi.. Senin dediğini yapacağım. odamıza kapanıyoruz. Bizi merak etrr.e, dijerierine yardım et.> Şifâ. gözlerini kurulayarak, etrafmdakilere bakınmaya başladı; Onüç, yaşlarındaki iki kız çocuğu görünce; <Onları a'ır, bahçeye çıkarım» diye düşündü. Fakat çocuk lar başlarmı annelerinin bacakları arasuıa sokmuşçasına oturmaktaydılar. Bu korkulu halden onları kurtarmahydı. Usulca yanlarma yaklaşarak, birinin omuzlarını okşadı. Birden, salonu büyük bir çığ lık doldurdu; Çığlığın sebebini anlamayan dığer insanlar da, şaşkmca basrışmaya başladılar. Şifâ, etrafına bir an için bakmdı.. Sinirle rin ne kadar gergin olduğunu anlamıştı. Fakat bu dunımu kabul etmek çok zordu. Sesini yükselterek. çocuklan kucakladı; «Bağırmaym. Ne var, neden ayak landmız? Silâh seslerine saatlerden beri alışmadmız mı? Sabırlı olun kardeşlerim.. Rica ederim odaya gi rin.. Yalvarırım panik yaratmayın..» Aralarında tek erkek bu!un mayan bu zavallılar, ürkercesine odanuı birine girdiler. Kulaklannı parmaklarıyla tıkayarak. kerevetlerin ucuna iliştiler. Şifâ, onları kırmış olduğuna üzül müştü. Fakat yine onların iyiliği için yapıyordu her şeyi. Kapıdan çıktığuıı gdren olursa, kıyametin kopacağını biliyordu. Mutfağa gidiş plânı kurarken, ksrşısında Hasanı gördü; ellerini burnuna koymuş, bir şeyler işaret etmeğe çalışıyordu. Çocuklarm mızraızlığı bir hayli artmışü. Daha fazla düşünmeden, onun elini yakaladı. Usulca, salondan sıvışıverdiler. , Mutfajc ve kiler, iç içe geçme iki odaydı. Şifânın babası bir hayli düşünceli adamdı: Yıllar önce âni bir Rum saldırısma uğramışlar, günlerce aç kalmışlardı. O zamandan beri. kutuyla bisküvi, te'nekeyle peynir, diğer yiyecekleri de top tan alırdı. Aç'ığını şu ana kadar belli etmeyen Hasan, yiyecekleri görür görmez, raflara atılarak, avurtlannı doldurdu. Onun hahni gören Şifâ, «Herkes aynı durumda» diye acı acı düşündü. El birliğiyle gerekli eşyayı da yuklenerek, geldıkleri gibi, uçarcasına bahçeden uzaklaştılar. Eve gırınce. Hasanın yuzünü değisık bir endışe kaplarnıştı. Elındekı yiyecekleri rasgele yere bırakarak; «Merak ediyorum» diye kekeledı «Buradan sesler çok duyulya..» Müfide Zehra EÛKİN mu^or. Bahçeden ne kadar yuksek silâh sesleri geliyordu. Osman abıyle, Ahmet abi ne yapıyorlar acaba?» Şifâ, içındeki kuruntuları ayaklandıran Hasana, sakin bakışlarla bakmıya çalıştı. Saçlarmaan er.sesıne kayan firketeierin soğuk luğunu ancak bu an sezmişcesıne, onlan toparlayarak; «Ben de senin gibiyim yavrum» dedi. «Dua edelim onlar için..» Hasan başmı dikleştirerek söylendi : «Ediyorum, amma mer3kım geç miyor. Ne olur bırakmda onları bulmağa gideyim. Onların karınları da açtır belkı. Hacıbaba,, Caç insan kuvvetsiz olur) derdi. Kuvvetleri tükendiyse ne olurlar?..» Aklına gelrr.iyen bu düşünceler, Şifâj'i tıtretti; «Olmaz!» diye direndi. «Bır daha dısarıya çıkmaktan söz edersen sana küserim. En kuvvetli arkadaşım sensin burada. Hem. çocuklar sensiz ne yapar? Abilerın çok kuvvetli insanlardır Bir daha böyle söz söyleme e mi!» Hasan çâresizlikle basını salladı Kosarak odasına daldı. Şifâ, sırasıyle çocuklan doyurdu. Hasana da; «Kardeşlerinle oyna, birazdan yamnıza geleceğim» diye tembih ederek, öbür odaya girdi. Fakat, biraz önce odaya kapanmak istemiyenler. şimdi de salona çıkmak istemiyor lardı. Vakit bir hayli ilerlemiş, saat on üçe gelmişti. Evdekilerin tîünlerdenberi buraya sıSındığını biliyordu. Hepsi de açtılar. Kimsenin durumunu sorup öğreneme mişti; herkes bir ağızdan konuşup bağırmağa başlıyordu sorulunca. Sesini tathlastırmağa çah^arak yalvardı : «Hepiniz salona çıkın komşularım.. Birer lokma bir şeyler yiyin. Size yiyecek hazırladım, haydi komşularım!» Kimisi kıpırdadı, kimısı boş gözlerle bakındı. Hepsı de «salona çıkmaktan korkarız» der gıbıydı. Şifâ karın doyurmakla, bir yardımda bulunamıyacağını anlamışcasına odadan çıktı. «Anneme ve babama bakmalıyım» diye dusunerek. tepsınin içine bir 51şe sut ve biskuvi kuydu Bu vakte kadar onların sesleri duyulmamıstı Uyuyup, dınlenmiş olabılırlerdi! Usulca kapıyı açtı. Elindekileri az daha f^rlatacaktı, bu an yerler kumaş toplan, elbiseler, cıncıklarla dolmuştu. Genç anne kocaman sandıklarm içine düşecekmiş gibi dalmıs, içindekileri harmanlarcasma karıştınyor, ne bulursa etrafa atıyordu. Arıf bey, kansının dizi dibinde tetikteymiş gibı duruyor. onun ne yapmak isıediğini, ne aradıSını anlamağa çalışıyordu. «Ne arıyordu acaba!» Şifâ bağırmamak için dudaklarını ısırarak babasma bir kaş goz işareti yaptı. Onun acı bakışlan karşısında konuşmadan. annesine yaklaştı. Süt şişesini onun dudaklanna dayıyarak, bir bisküvi parçasmı eline sıkıştırdı. Genç anne, etrafma bakınmadan, sütün hepsini içti, bisküvi parçasını da ağzına attı Bakışlannı başka bir noktaya çevirmeksizin, tekrar sandıklarm içine daldı; «Gelecek, gelecek..» diye mınldanıyordu, arasıra. Şifâ, elindeki diğer yiyecekleri babasına uzatarak; «Onu yalnız bırakma, baba..» diye inledı «Banyoya biîe çıkma!.. Gereken her şeyi yamnıza getıreceğım.. Nedir bu başımıza gelenler Tanrım!..» Arıf bey acıyla başmı sallarken. Şifâ çırpmarak dışarıya atıldı. Gecenin geç vaktine kadar ev halkının durumunda değisiklik olmadı; Şifâ çocuklan ve annesini sık sık yedırdi. Odaya tıkılanlara. bir şeyler yemelerini söyledi. Saskır.ca, bir oraya, bir buraya koşundu. Ne silâh sesleri. ne de içlerdeki acılar eksildı. Saatler ilerledikçe ümitler azaldı, Hasanın yüzünü bile büyük bir endi^e kapladı. Ertesi gün, 25 aralığın öğle vaktiydi. Evdekilerin hepsı baygın bır haldeydı. Çocuklar bile bisküvilen yemeden, yahyarak bırakmaktaydılar. Etrafındakilerin perişan dunımu onlann küçücuk kalblerini de yaralamış, sezılerini kıpırdatmıştı. Silâh sesleri aralıkh duyulmağa başlamıştı. Tuhaf bir değisiklik var gibiydi durumda Şifâ, kafasını işletip, düsünebümek için. basmı soğuk suyun altında birkaç defa yıkadı; «Bu koca şehirde yalnız kendileri mi sağdı. yoksa. Aman Allahım! Ne felâkettü. Çocuklann odasır.a girerek, usu'.ca gözlerini pancurlann aralıklanna dayadı. Fakat, korkunç bir uğultunun kulakları sağırlastırmasiyle, olduğu yerden geri çekildi. Diğer odada kulaklanm tıkayarak oturmakta olanlar bile bu gürültüyle pencerelere atıldilar; Şifâ katlanma gücünü yitirmi«. ne yaptığını bilmez hale gel mısti Gürültü!erin nedenini anlamak istercesine, olanca gücüvla kepenkleri itti; «Ne olursak olacağız. gözlerimle göreyim şu kâfirleri» diye düsünüyordu. Ona saskınca bakmmakta olan Hasan, odaya dolan temiz havayı ciğerlerine çekerken bar bar bağırmağa başladı : «Uçaklar uçaklar geçiyor. Damımızı yıkacaklar nerdeyse, yat, yere yat Şifâ abla..» Şifâ hiçbır şey duymamışcasına yarı beline kadar dışarıya sarkınca, saatlerdir içine attığı sesler, birdenbire çığlıklara eevrildi; «Korkmayın Türk uçaklan.. Türk uçaklan geldi kardeşlerim. Açın pencerelerinizi.. açın! Kurtulduk artık.. kurtulduk...» Bu ses evin her yanını titretti. Açlıktan ve uykusuzluktan ölmek üzere olanlar, bütün bir ömür uyuyup, tıkabasa doymuşlar gibi sevinçle zıplamağa, kapılara koşmağa başladılar. Günlerdir görmedikleri gökyüzüne bakışlarını çevirmişler, ellerini' havaya kaldırarak dualara garkolmuşlardı. «Allahım, kurtar bizi. Türk kardeslerimizi sağlıcakla yanımıza indir.. kurtar bizi!..» diye ağlaşmaktaydılar.. (Devamı var) •••••«••••••••••• c'a«!!t!m!rî!!!*a!! • • • • • • ••••• TiffAMY JOüfS \ AAAAAv SfiMM 1 VVVV' V%*^^" X İ 1P TÇvvvvvvv\ ]VWWVYV\ J ^ ll gSSSı. VBTİ. > o&uıeiM • ' * : ••••••••••*•••«•! «<«mJ ««1111HL Elif hanım •| H 1 I 'îr tfi.»^^^ SAAT İİ.KUUJP TOPLAWTI3J Ktİ BULAVIM. I ^.r^ Sayın Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in devam etraekte olan rahatsızhğı dolayısiyle Türkiye radyolan normal programlanru yayınlayamamaktadırlar. Normal profframlara dönülünceye kadar radyo profframlanmız ya^nnlanmıyacaktır. Baş ağrılarına karşı İŞ SAATLERİ Çok ayıp olur böyle yaparsa... O kadar zengin ınsanlara doğrusu bu yakısık almaz!.. Ama, asıl böylelerdir ki... Ihtiyar kadımn ıztirap çektiği belliydi. Etrafmdatii bütün o eski püskü şeylere, sanki onları kaybedecekmiş gibı müthiş bir korku M bakıyordu. e \e Maigret'nin elı tam da portfö.ün üzerindevoı Neredeyse onu açacak, içipden ulacık bir kağıt parçası çıkaıaeak ve onu iki kacma gösterecek.. Sevinçten zıp zıp s)ı.<ajıp oy. naraıvacakları ne malum .. Mil yunlar.. ve yine ııııtvonlar.. An» bn milyonlara, ancak Avustraly ı v a gıdip, nidhUemenın kararını elde rtlııteıı sıuıra kıvuşabileeeklerdı Amma \e luriin:. Onlar or<ı ya rautlaka gıtierlcd" Maigret. şimdi bu iki kadım gemiye binerken, inerken, ve orada vakur tavırlarla dolaşırken havâl eder gibi oluyor! Artık işlerini yaptırmak ıçın bir bay Peiitfils> de ihtiyaçlan olmıyacak. Noterler, avukailar o.ılara yardım edecekler. Siz çalışmamza devam edin, ben gidiyomm, yarın yine gelirim. Taksi kapıda bekliyordu. Axabaya bindi, fakat adres vermedi. Soför, kapıyı aralık tutarak bek liyordu. Maiçret nibnyet: Can nes'a dedi. Şimdi, Avustralya'daki VUllıam'ı düşünmiye başladı. Zengin, iyi yetişmis, biraz mahçup, ve anası babası ile otnran bir delikanlı... Derken zamanı gelince iyi bir aile kızıyla evleniyor, ka dın ona bir sürü çocuk yapıyor. Aynı William'ı şimdi Avmpa" da görüyoruz.. Yasaklar birden ortadan kalkıyor. Kendini artık daha fazla zaptedemezdi ya! Her şey onn çılgıns döndürüyor, ve Çeviren: SEMÎRAMİS nibayet Cannes'dan Menton'a ka dar uzanan bu bulvann bir numaralı müdavimi oluyor.. Cannes'da yat, Nices'de bakara partileri... Memleketine dönmek gerekince de bütün benliğini sonsuz b/ tenbellik kaphyor: Ge lecek ay.. Ertesi ay da yine aynı nekarat.. Bunun üzerine barçlığını kesıyorlar. îşlere kayın birader ne zaret ediyor. Bütün Brown'lar. müdafaaya geçiyorlar. O ise, bul varın, Cbte'ın gevşek atmosferini ve rahathgını kolay kolay bırakamıyordn... Sonra... Yat ta gidiyor.. Sadece küçük bir villâya kalıyor. Kadınlann dünyasında da bir kaç derecellk bir iniş yaparak Gina Martini'de dnraklıyor. Canı bir zevksizlik istiyor, bir nizamsızlık arznsu çekiyor onn.. Antibes burnundaki villâ ona fazia burjuva gelmiye başlıyor. Nibayet Gatnsızlar Barı'nı keş fediyor... Jaja.. Sylvie... Ve, akıllı usln yerlerinde oturan bütün bu Brown'lara karşı mahkemeye devam ediyor, onları çileden çıkarmak için ne yapmak lâzımsa yapıyor. Hatta, öHimünden sonra da deliye dönme leri için işi bir aaviyetnarae ile sağlama bağhyor. Maiçret, şimdi de babayı oğ luyla, yani şu efendi, kendine ha kim, isini bilen Harry İle mnka vese ediyor. Gerçi Harry intlzam sızlığı sevmiyordn ama, onnn da bir takım ihtiyaçlan vardı. Farrat bnrnunda bir villâya metreslni yerleştirmiftl, Tafamaaını bilen, rabıtalı, ketum bir genç terseniz burada bekMyindnl. Hatta, Harry indiği otelde Tesekkür ederım. bile onun geceyi bir kadınla geSokakları arşınlamayı tercih çirdiğini bilmelerini istemiyor etti. Karşıdaki barda, hallerindu. den pek uygnn olmadıklan anlaDüzen.. Düzensizlik.. Düzen... sılan bfr kaç müşteri vardı. Bir Düzensizlik. elindeydi! tstese pencere açıldı bir taraflarda. Güsimdi, bir anda dört kadını bir rültüyü duymuş olan bir kadın birine düşürmek işten bile deği) tirkerek sornyordn: Sen misin di, alimallah!.. İşte o zaman, bu lean? dört kadımn oraya gitmelerı Hayır: müthiş bir âlem olnrdn. Saat on olmuştn. Jaja balâ Araba raeşhnr bnlvardan geçiortalarda yoktu. Her adım sesi vordu. Cannes şehrinin ışıkları duydnkça Maigret'nin yüreği görülüyordu. bop ediyordu, artık beklemek bit Bir mesele falaıı çıkmasın!.. ti sanıyordu.. Ama ne gelen, ne Taksi tam Ambassadeur'ün öde giden. Elli metre boynnda. nünde durdn. Şoför sordn: Ne iki metre genişliginaeki bu soka reye götürüyornm? ğın kötü kaldırımlannda mekik Hiç bir yere, Uurun! dokudn komiser. Gökyüzü sadeee Maigret arabacının parasını bu daracık sokağın üzerinde kaverdi. Gazino aydınlıktı. Zengin lıyordn. Bir barın aydınlatılmış arabaları gelmiye başlaraıştı, zi vitrini, karanlıkta gömülü gibi ra saat akşamın doknznna yak duran bir başka bar. Eski püskü lasıyordn. evler, şekilleri bozulmns penMaigret yürüyerek Gamsızlar cereler. Barı'nın balnnduğn küçük sokaMaigret karşıdaki bara girdi. ga kadar gitti. Fakat bar kapah Nereye gittiğini size söylemeidi. Işık bile yoktn. Sadeee bir di mi? sokak lâmbası ön camlara vnra Hayır! Bir »ey almak iıterak içerde çinkoyn ve para mamez misiniz? kinesini aydınlatıyordn. Oradaki müsteriler, Maigret'Kapıys vnrdn. Vnrnşların künin kim oldnğn her balde kendi çüciik sokakta bıraktıgı aklsler lerine fısıldanmıs »lacak ki, kodnynlnyordn. O anda arkasında miseri tepeden tıraağa sflzdü bir kapı açıldı. Bn, karşıki barın dnrdular! kapısı idl. Garson Maigret'ye ses Merci! eniyordn: Jaja için mi? Teniden sokagin kSşesine ka Evet. dar yüriidü. Burası, nortnal bir Kirain tarafından? hayatın canlandırdığı aydınlık Komiser tarafından. öyleyse size bir haber var. nhtımlar ile utanç mnhitinin aJaja bir kaç dakikaya kadar ge< rasında bir bndnttn. (Osvamı var) lecek» Beklemenizi rica etti.. ts Şimdi oturup arpacı kumrusu gibi düşünüyordur, son söz bende kaldı diye. Gözümle çörür çibi bilivorum. T.C, Ziraat Bankası jstanbul (Karaköy) Subesi Müdürlüğüüden1. Matbua Bastırılacak 1 Bankamızda kullanılmakta olan özel matbjaıann basımı işi kapalı zarfla teklif almak suretıvle eksıitrr.eve çıkarılmıştır 2 Bu işe ait sartnameler her gün saat 917 nrEsınria Şubemiz Levazım Amirliğinde görijlebiKr. 3 Eksiltme 14'4'1966 persembe günü saat 15 de Şubemiz hizmet blnasında toplanan Le\ »zım S^'ıralma Komısyonunda yapılacaktır 4 Taliplilerin, bazırlıvacaklan teklif meVtuo'arını en geç 14/4'1966 günü saat 14. e kadar el'mizdo >iacsk şekilde postalamaları veya Şubemize tevdı ftmeıeK lâzımdır. 5 Postada vâki gecikmeler nazan itılıare alnmiz 6 Şubemİ2 ihaleyi yapıp yapmam?kta veva terch hakkını kullanmakta serbesttir. ı'Basn ş, dlş, adale, ^sinir^ağTilanna karşı ^aydahdır. 'OPON»ibayanlann muayyen*zamanlardaki sancıla,nnda başan ile kullanılır. OPON: günde ; 6. adet»ahnabilir. OPON T«nl 1938/2685 Âmasya Teknik Ziraat Müdik.üğü Oüner Sermaye Zîraal İşletmesi MüdürSüğüRden PickUp, traktör, diskli pulluk, toprak tes\'ive Sleti ve mibzer ayrı ayn veya toptan satılacaktır. Toplam muhammen bedel 37500 lira olup muvakkat teminat 2812.5 TL. dır. İhale: 21/3/193C tarihinde saat 14.30 ia Teknik "îraat Müdürlüğünde Komisyon huzurunda vanı'acaktır Şartname Amasya, Ankara ve tstanbuı Teknik Ziraat Müdürlüklerinde görülebilir. (Basın 8983/2697;
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle