05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHtFE tKl 2 Şubat 1966 CUMHTJRtYET PİRİNÇ ve SOYA YA6IİTHALATI Doç. Dr. Osman N. KOÇTÜRK azeteler Bakanlac Kurulunun yapügı blr toplantıdan sonra «halkın zaruri ihtiyaçlan nı kfifi miktarda ve uygun fiyatlarla elde etme•ini sağlama» gerekçesl ile pirinç, soya yağı, donyağı, fcütük demlr ve çlmento ithaline karar verdiğinl haber vermektedir. (1) Aynca saym Basbakan «hangl maddenin sıkıntısı çekiliyorsa o madde ithal edilecektir» sekllnde blr beyanat vermij bulunuyor. Halkın gerçekten muhtaç olduğu ve sıkıntısı cekilmekte olan maddelerin yabancı fllkelerden Ithali bir zaruret Ise de, soya yağı, pirinç ve donyağı gibi maddelerin larnti ihtiyaçlar olarak vasıflandırılmasınm doğru olup olmayacağı tartışılabilir blr konudnr. Bize kalırsa pirinç ve •oya yağı ile donyağı Tfirk halkınm zaıuri ihtiyaçlan olmaktan ziyade Birleşik Amerikada bir firetim artığı olarak stoklan teşekkül etmis ve kullanılış yeri bulunamadığından behemahal ihracı gereken «surplus» maddelcri olduğu için Türkiyeye satılmakta bunu mümkiin kılmak için de sadece Türkiyeye değil, koşullan Türkiyeye benzeyen bütün tnemleketler üzerinde dolaylı baskılar uygulanmaktadır. Şu halde bu defa ithaline karsr verdiğimiz soya yağı, pirinç ve donyağuıı Türk toplumunun zaruri fhtlyacı gibl kabullenmekten»e, bunları Amerika için ihracı zaruri üretim artıklan olarak isimlendinnek çok daha doğru bir hareket olacaktır. ••••••••••••••••• Sakın ha! G Amerikanra Ihraeatı engellemis olması dolayısiyle 40.000 ton zeytinyağını satma ve elinden çıkarma imkânından mahrum kalmıs zeytin üreticilerl, sessiz yürüyüşler ve protesto gösterileri yapmış Iardır. Elinde satamadığı yağ ıtoklan olan bir mem leketin, bundan zarar görmüş olmasına rağmen soya yağı ve donyağı İthalInde lsrar gostermesindeki gerekçeyi anlamak gerçekten güçtür. Aynı şekilde bir insanın bir yılda 268 kilo tahıl tükettiği bir toplumda pirincin zaruri ihtiyaç olarak vasıflandınlma sı insanın tuhafma gidiyor. Bizim tahıl ve yağa değil, et, süt, yumurta ve balık gibl zengin protein kaynaklarma ihtiyacnnız var. Fakat Amerikalı dostlanmız bize bu çesit yiyecekler yerine nrf kendilerinde artık madde stok lan teşekkül etmis olduğu için daha çok tahıl, daha çok yağ satmaya çalısıyor ve bunda da muvaftak oluyorlar. Türklye beslenme koşullan bakımından ikl cekedi olmasına rağmen pantolu aşınmıs bir insan durumundadır. Halbuki hayvancıhğımızı kalkındırabilir ve tahıl ihtiyaeımnla yağ ihtiyacımun da kendi kaynaklanmızdan sağlayabiliriz. Ihtilâlci bir Yüzbaşı titün lmparatorluk tarihi b o yunca bi» bir Ordu Millettik. Ordularımız neredeyse, vatanımızın sınırlan oradaydı. Ordular çekilince, vatan topraklan da geriledi. Hattâ son Osmanlı neslinin Turan hasreU bile, daralan vatan topraklan ve bizden kopmalan mukadder ülkeler karşısında, gene bir vatan, bir çılnş noktası, bir Ergenekon aramak çabasmdan başka bir şey miydi? Mustafa Kemal bu Ordu Milleti Misakı Milll sınırlanna oturtuncaya kadar, bizde Vatan anlamı, ordularımızın ileri karakollan İle daima bağlı kaldı. İşte bu Mustafa Kemal neslidir ki, karanlık bir istibdat potesı içinde, kendi kendini yogurup, kendi yoiunu açmâk ve aonra bin bir mücadele ve mihnet içinde kendi kendini arayıp, kendi hüviyetini bulmak için, herbiri hayatlan boyunca, birer Devler Savaşı yaşadı.. Bu Devler Savası; o karanlık istibdat günlerinde, sahipsiz bir Ordu içinde, bir ellerinl tabancalanna, diğer ellerini Kur* anı Kerime basıp, kurduklan gizli ihtilâl cemiyeti ve içtlkleri ihtilâl andı fle baslar. Edirnede Kunnay Yüzbaşı Mustafa İımet, 1907 de, işte bu ihtilâl andı içenlerden biridir ., B Çaresi Soya irleşik Amerika yılda 18 milyon ton soya fasulyesl firetmekte ve bunun küspesml hayvanlara yedirerek bol miktarda et, süt ve yumurta elde etmektedlr. Margarinlerin sağlık için zararlı olduğu anlasıldıktan sonra tüketim imkânlan azalmıs olan soya yağı ise Türkiye, Paklstan, Güney Amerika memleketleri gibi henüz blllnçlenmemis ve neye muhtaç olduğunu iyi bllmeyen toplumlara satılıyor. Birleşik Amerikada bir tnsan blr yılda 89 kilodan fazla et tükettiği halde Türkiyede bn miktar 1215 kilo eivanndadır. Amerikalı çocuğuna hergün bir kilo süt verebilirken, biz insan başına blr yılda 103 kilo süt tüketebiliyoruı. Çok tahıl üreten Amerikada bir Insana blr yılda 646 kilo tahıl Isabet ettlğ) halde, tahılm çok miktarda yenmesindeki mahzurlan iyi blldiği için Amerikalı bunun sadece 67 kllosuna yemekte, gerl kalanı hayvan yemi ve lhraç maddesi olarak değerlendirmektedir. Soya küspesinin hayvan yemi olarak kullamlmasinuı yarattığı bu mutlu ortamı, soya tanmını plânlı sekilde geliştirmek «uretiyle biz de Türkiyede yaratablllrlz. Fakat Amerikalı dostlanmız Türkiyede soya ekilmesini arzu etmemektedlr. Türklye soya ektiği takdirde bir taraftan, eğer varsa yağ açığmı kapatacak ve Amerikanm artık maddeleri için bir pazar kaybedilmij ola caktır. Ordu ilinde faaliyete gecen soya fabrikası elde ettiği 750 ton soya küspesinin 85 tonunu iç plyasada değerlendlrmiş ve 657 tonunu ise dıs memleketlere lhraç etmls bulunuyor. tçinde • 1012 yağ ' « ihtiva eden diğer yağlı tohum küspeleri Türkiyede hayvan yemi olarak değerlendirilecek yerde dıs pazarlara ihraç edillyor. Sadece bu küspelerde bulu nan yağ ile yağ açıfrımızın Önemll blr kısmını kapatabiliriz. Fakat küspenin ihracı ile yağın ithalinde çıkan olanlar bunu dr* dolaylı yollarla engellemektedirler. Yakın tarihimiıde bir avuç Kurmay Snbay vardır ki bunlar, 1908 ihtilâlinden sonra adlan daima duyulan, kılıçtarım daima Devletin kader terazisine koyan, miüetin hayat ve istikoalinde, daima müdahaleleri olan bir avuç aktif insan, hattâ bir avuç Önderler ve Kahramanlar Kadrosu olarak sivrildiler. Enver, Mustafa Kemal, Cemal. Vehip, Ali Fuat, İsmet, Karabekir, Halil Paışalar, Ali Fethi bey ve diğerleri... Acaba bu insanlann hepsinin de aynı devrede, aynı mektepten yetişmeleri sadece bir tesadüf tnüdür? Hayır! Bir nesil vazifesine haarlanıyordu! ve vasıtasız ordunun harb kudreti çok şüpheliydi. Türkiye üzerinde devletlerarası anlaşmazlıklarm gittikçe bir karara dogru gittiği söylentileri yayguıdı. Meselft İngütere Kıralı Ue Rusya împaratoru arasında bir mülâkat hazırlanı yordu. İşte bu şartUr içinde ve Türkiye'de topyekun bir idare değişmeglnden başka kurtulus çaresi olamadığını, bunun da ancak bir askert lhtüâlle olabilecegini düsünen tek ve küçük kadro, gizU İttihat ve Terakki Cemiyetiydi. Cemiyet Asıl Selârük ve Makedonya' da kök&alrmş olmakla beraber, Edlrne'de de hem şubesi, hem eski bir hâtırası vardı. îşte tam bu hava içindedir ki, bir gün, Yüzbaşı Refet Bey lsminde bir Jandarma subayı Selânik'ten Edirne' ye geldi. YUzbası tsmet Beye gizli bir mektup getirdi. Mektup Selânikte Kurmay Fethl Beyden (Okyar • Mebus, Vekil, Başvekil) geliyordu. Fethi Bey, İsmet beye, mektubu getirene inanmasını vo onun tertipleyeceği şekilde gi3İİ lttihat ve Terakki Cemiyetine dahil olmasım teklif etmekteydi. İsmet Bey, gençliğinde de çok düşünen, geç karar veren bir insandı. Fakat Fethi Beyi tanıyordu. Fethi Beyden bahsederken: Onunla Erkânıharb mektebinde üç dolgun sene geçirdik. diye konuşmuştur. Memleketin ha 11 ve gidisatı ise belliydi. Tereddüt etmedi. Karannı verdi. Cemiyete girdi. Mustafa îsmet artık, gizli. bir İhtilâl Cemiyeti âzasıydı. Hedef Padişahln istîbdat idaresinf yıkmak, meşrutiyeti kurmak ve vatanı kurtarmaktı. 23 yaşım henüz dolduruyordu. Ama tanınmış ve güvenilen bir subay ve bir insandı. Inönü'nün gizli bir ihtilâl cemiyetine katılmak suretiyle politikaya fiilen karışışı, bugün tam 60 yıla varır. Bu maddelerin ithali ile paramızı ve imkânlarımızı gerçekte muhtaç olmadığımız bazı yiyeceklerin mübayaası Içln İSTaf etmlş ve kendi halkımızın çıkarmdan çok Amerika]ı üreticiler ile is adamlaruıın cıkarma hizmet etmls oluyoruz. B terhis edilen bir erler kafilesini Edirne'den Izmir'e sevke memur ettiler. Yola çıkarken gizli cemiyet ona, tzmirde kendisini oradaki cemiyet teşkilâtının bulacağını da bildirmişti. Nitekim tzmir'de Süleyman Askerl beyle karşılaştı. Inönüye göre, «Ölünceye kadar ateşli ve bareketli bir insan olarak kalan» ve îttihat ve Terakki' nin Selânik'teki öncülerinden olan Süleyman Askeri, îsmet beye kendisini önemli bir şahsiyetle ta nıştıracağını söyledi. tzmirdeki gizli hazırlıklar hakjonda da bilgiler verdi. İsmet beyin bir gece, bir kenar mahallede küçUk bir dükkânın üstündeki bir odada t»v nıştınldığı bu sahsiyet, Tütüncü Yakup Ağa ldi ve İzmir'de o küçük tUtüncü dükkanını işletiyordu . Tütüncü Yakup Ağa, lttihat ve Terakkinin kuruculanndan ve daha 1889 daki kuruluş devresinde, Cemiyetin Paris teşkilatında merkez Uyesi ve îstanbul teşkilâtının da temsilcisi olan Dr. Nazun beydl. îstanbul tıbbiyeslnde cemiyetin ilk çekirdegi, 1889 mayısının 21 inde meydana getirilmişti. Dr. Nazım, bu teşekkül tarafından yurt dışına gönderüdi. Paris'teki merkezle birleşti. 1907 ye kadar orada çalıştı. 27 eylul 1907 de ve bir hoca kıyafetinde gizli olarak Selâniğe geldi. Selânik merkezl ile Paris teşkilâtınm birliğini sagladı. Sonra îzmir'e geçerek bir kilçük tütüncü dükkânı açtı. Bilhassa .subaylar arasında çalışmaya başladı. Dr. Nazım'ın oradakl hareketli çalışmalan YUzbası tsmet beyin üstünde hayranlık uyandırdı. İsmet beyin db'nUş yolu Selânik'ten geçecekti. Selânik Gizll Cemiyetin merkeziydi. Selanikte İsmet bey. kendisinin tttihat ve Terakkiye girmesine detâlet eden arkadaşı Fethi beyle buluştu. İşte o günlerde Mustafa Kemal'le, fakat artık yalnız Erkânıharbiye mektebinden şöyle böyle tanışan iki kişi gibi değil, aynı gizli cemiyetin, gelecekte bir şeylere hazırlanan iki ihtilâlci üyesi olarak karş:laştı ve konuştu. Öyle anlaşılıyor ki bu seyahat va karşüaşmalar, 1907 nin sonlarına doğru olmalıdır. tnönü Selânik'teki günlerini şöyle nakleder : Ankaranm havası oldum olasıya dumanlıdır. Ankaranm havası ni Ş çln dumanlıd r? Apartıman bacalanndan duman çıktıgı için ml duman 3 Iıdır? Kurtlar dumanh havayı sevdikleri için rai dumanlıdır? Yoksa a dumanlı hava kurtlan sevdiği için ml dumanlıdır? Bilinmeı. Bilinen a şey. Ankaranm bavasınm daima dumanlı olduğudur, • Son günlerde Ankaranm havasının daha da dumanlı olduğu söy • leniyor. Ciice Şubatın soğuğunda v« dumanlı havada konastukça in | sanlar, ağızlanndan çıkan soluk, cama yapışmış sıcak nefes gibi bnğulamyor. Konuştukça dumana duman katıyor insanlar; ve kalorifer bacasının zifirine politikacınm zifiri katıldıkça Ankaranm havası büsbütün berbatlaşıyor. Soluk almmaz hâle gellyor. Neferi tükenenler: Yetti artık! diyorlar. Bi Demlrkırat gazeteslnin Yassıada'dan eıkmıs yazan M11I1 Birlikeilere tehdi' savuruyor: Yarm, öbürgün kimin kellesinin omuzlan üstünd» kalacajı belli olmaz!. Dogrusu biı böyle konusan herkeal ayıplıyoruc. Uygarlıfa yakifmıyan sözter bunlar... Ne demek kelle! Ben kendi hesabuna ihtil&l yapmak isteyen kişiler varsa bu niyetlerinden vazgeçmelerini alenen rica ediyorum. Biliyorum Ankaranm havası dumanlıdır; ve biliyorum bir toplumda her zaman ihtilâl niyetlileri bulunur. Hattâ ihtilâl ortamına girildlgi vakit, niyetlilerin niyetleri tehiikeli de olabllir. Ama her kim gu anda eğer blr ihtilâle nlyetleniyorsa o saym kisiye seslenlyonım: A man ihtilâl yapmaktan vaıgecln!. tllâllah bu ilıtilâlcilerden canım! Bırakalım şu işler bir iyiee dökülsüıı ortaya... Zaten fiyatlar fırlamış, pahalılık aimış yürümüş, borçlarla faizleri arapsaçına dönmüş, plân karışmış. haplıhanelerde Isyan, toplu tözlesmelerin eli kulağında, dif politikada iflât, iç politikada iflâs, memurlar makamlannda değil, yatak yorgan denklerinln başında, Danıjtav tehiri icra karan verip haksıılıklan düıeltmeye yetişemiyor, dış yardım damla damla... ve yabancı efendilerimiz: Kalkınma hızını yüzde 6 ya düşürün .. diye emir buyuruyorlar. Kıbr > dâvasında fiyasko, öğretmenlere hücum berdevam, camlltr» Zaruri ihtiyaç mı ? esmi açıklamalara göre Türkiyede Insan bagına yılda 268 kilo kadar tahıl tüketilmekte ve bunun sadece 45 kilosu pirinçten ibaret bulunmaktadır. Halkın çoğunluğunu teşkil eden köylü, pirinç yerine bulgur ve buğdaydan yapılan diğer yiyecekleri kollanır. Esasen pirinç ile buğday arasında besleyici değer bakımından önemll farklar da mevcut değildlr. Başka deyimle pirinç yerine, bulgur yiyen bir lnsanın sağlığı bozulmaz ve yasantılanm aksamadan devam ettirebilir. Bir yılda 268 kilo tahıl ve sekiz kilo kadar yağ tüketen Türk vatandaşları günde 2660 kalori sağlamaktadırlar (2) Kalori esası üzerinden düşünülecek olursa halkımız Batı Almanyd, Fransa, ttalya gibi ileri memleketler halkının beslenme standardına yaklasık kosullar içinde beslenlyor. Beri taraftan et, süt, yumurta ve balık gibi hayvansal protein kaynakları nın yokluk ve yetersizliği ciddi bir hal almıştır. Bir insanın bir günde ortalama 3035 gram kadar hayvansal protein alması gerektlği halde, bu mikta nn Türkiyemizde 1316 gram civannda bulunduğunu görüyoruz. Kalori ihtiyacı en iyi sekilde karsıIanmakta olan Tfirk halkı, bundan dolayı pirinç ve »oya yağı' gibi boj kalori kaynaklarına değil, ete, süte, yumurta ve balığa muhtaç bulunuyor. Hükumet halkın zaruri Ihtlyaçlarmı karsılamak ta tiyorsa yağ ve pirinç Ithalinden çok et, süt, yumur ta ve gerekirsc balık ithaline yönelme durumunda dır. Halbuki bu noktada tamamen ters hareket edilmekte ve EtBalık Kurunıu bir süre önce Erzurum çevresinden topladığı hayvanları Arap mem „ leketlerine ihraç etmb bulunmaktadır. Konya ve Erzurnm kombinalan eevrelerinden miibayaa ede "teV. bfîyiik sehirlere ve yabancı ülkelere sevkettiği hayvan mlktanntn yüksek oluşn dolayısiyle bu iki hayvancı bölgenin halkmı tükettikleri et miktan bakımından tamamen yoksun hale getirmiş ve hayvanmı satarak elde ettiği para ile ithal malı margarin, dallı basma ve tahıl satın alan köylüler eocuklannı kızamığm öldüriicü saldırılarmdan ko ruyamamışlardır. (3) Bu fasit daireden kurtulmanın tek çaresl, Blrlesik Amerikanın tüketmekte ve Dünya pazarlannda müşteri bulmakta sıkıntı çektiği soya yağı, pirinç ve donyağı gibi üretim artıklarını ithal etmek ve bunları halkuı zaruri ihtiyacı imiş gibl göstermek için gayret sarfetmek değil, Türkiyede hayvancıhğı geliştirerek köylü ve kentliye daha çok et, daha çok süt, yumurta ve balık sağlamaktır. R Orduda blr öğretmen » htilâlcUik, bir miıaç meselesidir. Herkes ihtilalci olamaz. Şartlar ve atmosfer, ancak bir ihtilalci mizaeı İle yofurulurs» ihtilalci doğar. Halbuki Edirnede, 22 yaşmda Kurmay Yüzbaşı Mustafa İsmetin terbiyesi, mizaeı, uysal, fakat herkesle arasında daima mesafe bırakan davranışlan, onu bir ihtilâlciden ziyade, bir as kerl öğretmen, bir büro kurraayı gibi geliştirecek sanılabilirdi. Oer. çi o da Kurmay Akademisinde Namık edebiyaündan nasibini almıştı. Ama orada, meselâ Mustafa Kemal gibi, ne bir gizli teşkilât kurmuş, ne de mektebin gizli ve ihtilftlci gazetesine yazılar yazmıştı. Rumelide îkinci Ordu Merkezl olan Edirneye tayininden az sonra ise, önce kendi arkadaşları arasında ve sonra da daha genis bir askcrl çevrede, yeni stratejinin getirdigi harb şartlan üstünde dersler veren bir öğretmen olarak sivrildi. Bu hal, Abdülhamit sarayınm nihayet, Rumelide bir tatam tehlikeler sezip de, oraya orduyu ıslah için bir takım saray generalleri göndermesine kadar sürdü. Ama çok geçmeden Yüzbaşı tsmet, onların da kulaklanna çalmdı. Alatür't Türklyesinde MUslUmanlann MiitlUmanlıtı için ne eksikti? Namaz Istiyorsan kıl, camiye istiyorsan git. ntevlld istiyorsan okut, Kur'an istiyorsan oku, onıç istiyorsan tut! Yetmedi ama. Dinl politikaya âlet edenlrr «Dln iman elden gitti» diye çıkıverdiler ortaya... Ortalığı sardı yobazlar, ve gene de yetmedi. Daha da yobazlık isterler . Benim bir dosfum var. Dln iman tldea gldlyor diyen çığırtkanlara bakarak Ben iktidarda olsam tam müslümanlık üstüne düzen kurarun . diye «öyleniyor. Hırsızlık edenln ell kesllecek. Dört kanya cevaz. Faİı haram. Günde beş vakit namaz mecburi. Oruç yiyen sokakta falakaya Ramazanda bütün lokantalar kapalı. Namazı boslndın mı ylrml dört saat katıksız lıapis. Karakollara, komuerlera yetki vereeeksin. Müslümanlğın bütün sartlanna riayet etmiyenlere sopa. Bak « laman ne olur. Bir hafta sonra şlmdl Müslümanlık taslıyanlarm hepıl •Vicdan hürriyetl yok mu» diye utkaklara hrlar. Şimdi onu halırlıyorum. Ve dlyonım kl tclişh olanlara: Bırakin adanılar barutiatını harcaıııılar! Aman önüne gecmiye kalkmaym! Ve duyduk duymadık demeyln ihtilâlcller! Aman ha! Sakın ha! • de AtatürkçUlük aleyhinde vaaılar, bütçede mllyarlık açık, ber H7 baştankara... Aklıbaşında bir insan manıaraya baktıfmda uykulan kaçar. I »HER $AHESER ROMAN KİTAPLIÖINIZA YENİ BİR DEĞER KATAR* Sonuç thaline karar İ ve donyağı . W 5ARKI BİR ACI keşfedecek! ! 12M/1C87 Aldanıyoruz oya yağı ithalinln zeytinciliğimize ve Türk halkının sağlığı ile ekonomik yapımıza lka ettiği zararlar ortadadır. (4) Bunu sadece biz değil Istanbul Ticaret Odasının resmi yayın organı da tafsllâtlı blr şekilde açıklamı; bulunuyor. Bu yıl verdiğimis pirinç, soya yağı gibi maddeleri halkın zaruri ihtlyaçlan gibl güstermek lutalıdir. Halkrmız b»*a*.şit kalorifik yiyeceklerden ziyade et, süt, yumurta ve balık gibi hayvansal protein kaynaklarma muhtaç bulunuyor. Bu cins yiyeceklerln halkımıza yeter seviyede üretilebilmesi için Türkiyenin soya tarunma yönelmesi, küspe ihracmı durdurarak her yıl açlıktan ölen milyonlarca hayvanı bu küspeler İe beslemesi gerekmektedlr. Soya fasulyesl, yurdun her yerinde yetiştirilebilecek bereketli bir mahsul, iyi bir insan yiyeceği ve hayvan yemi olduğu İçin Amerika gibl biı de soya ekmeli ve bunun sağla yacağı avantajlardan faydalanmalıyız. Taşıma su ile değinnen çevirmek mümkiin değildir. İthal edilen soya yağı, yağ üreticilerine, pirinç tahıl üreticilerlne zarar vermekte v» bu operasyon tümü ile hal kımızın sağlığı, Türk tarım ve ekonomisi için zararlı olmaktadır. Yıllardır üzerinde durduğumu* bu gerçeği bir daha hatırlatıyoruz. (1) (2) (3) <4) Cumhuriyet Gazetesi, 21 Ocak 1966 Birincı Beş Yıllık Kalkınma Plânı, 1963 Koçtürk, Osman N., Kızamık ve Tahıl Tüketimi, Cumhuriyet Gazetesi 17 aralık 1965 Istanbul TicaretOdası Mecmuası, Mart Mayıs 1965 «HER SAHESER ROMAN KİTAPUĞINIZA YENİ BİR OEĞIR KATAR» Serânikteki günler i ^ geldiğini saraan kendlmi büsbütün başka bir muhitte buldum. Tanıdıgun Kunnay subay lan bana yakın dostlnk jösterdiler. Fethi beyle hemen hep beraberdik ve Atatürkie çok görüştük. Kendisini Seltnlk'te gordUğüm taman şahsiyetinin, arkadaşları ve muhiti içinde lyice belinnlş olduğunu anlıyordum. Atatiirk'le Erkânıharbiye smıflannda görüştüğümüz olurdu. Ama aranıızda iki sene vardı. Bu mesafe, tnektep he sabiyle iyice geniştir. Daha mektepteyken Atatürk, sınıflar arasında dikkati çeken, hususi halleri ve tavırlan olan bir sahsiyet tesiri yapardı. Kendisini Selânik'te gördügüm zaman şahsiyetinin, arkadaşlan ve muhiti içinde iyice belirmiş olduğunu anlıyordum. Yaradılıştan hevesli ve lctidatlı olduğu bir. taraf vardır. Mutlaka bir kaç kişi, yani bir cemiyet içinde bulunraayı, o cemiyette konusmayı arayan tablatı belliydi. Bu mlzac muhitinde daima kabul ve tehâlük görmemiştir. Fevkalidelik şundadır ki, konuşmasuıdan ve te airlnden uzak kalmak lıteyenler de, nihayet o teslre kapümışlar, ondan zevk almışlardır. Anlasıb> yordu ki, gelecekte büyük isler ba ıında bulunmak istidadı, Atatürk'te cemiyet içinde yaaatnak ve toplayıcı, tesir edici vasıflar lahlbi ol mak şekliade belirmistir. Ordu erkânıharbiyesinden Cemal beyle de (Bahriye Nazuı Cemal Paşa) hem dairede, hem toplandığımız evlerde göriistuk. Benl Talât beyle de tanıstırdüar (Talftt Paşa • Sadrazam). Hepsi çok ns> zik, teşvikçl ve cesaretliydller... İnönü bu arada Enver beydtn de bahseder: «Enver Paşa, Binbaşı Enver bey olarak, oradaki çalışmalanndan dolayı berkesin saygıb dilindeydi...» Hülâsa Yüzbaşı îsmet bey gizli ihtilâl cemiyetinin artık yalnız içinde değil, ortasındaydı. VE DURGUN AKARDI DON ŞOLOHOF 1965 Nobci armağanını kazanan kitap • ••• • ••• • •• • •• « §•• • •• :u İİİİ 1 fii! • . . ' • ; " • ' , ' . ' • • • ' . . . " " . 20 otorite Imza, neşredllmemiş vasikalar ve fotoğraflarla 25. MECM l VSI SAYISl ÇIKTI 80 sahife 250 Wuru$ Bayilerde Bulamıyuılar P. K. 67 lj;tanbuldan istiyebilirler. ;•.;••'••.;.. ' • • • , " : ; . . • % • . • . • / : İnönü, subaylık ve kurmaylık günlerinden bahsederken gözlari olaganüstü bir enerjiyle parlar. Gerçi, saflanna kaüldığı o günfcU ordunun zaaflannı, çatlaklanm görmüştür. Fakat gençliginin mabedine gölge düşürmez. O günlerin hâtırasmda kendi gençligir.i bıüur. Meselâ şu sözleri okuyalım: Düşün! 22 yasında bir kurmaydım ama, bu Yüzbaşı İsmet'i, çok geçmeden Edirne'de tanıdılar. Hani padisahın yolladığı o saray feneralleri vardı ya? Orduyu ıslah için Edirneye gelişlerinln haftasına, bu YUzbası tsmet'l gelip buldular... Erkânıharb mektebini bitiren Mustafa İsmet, yüzbaşı olarak, 2 ekim 1906 da Edirneye gitmistir. Ordu karargâhı onu Sahra topçu 8. alay 3. bölük kumandanı olarak görevlendirdi. Bölügundekl teğmenlerin hepsi kendlsinden yaş lı ve kıdemliydiler. O bu MülâzimJerin adlarını bugün de hatırlar. Erzincanlı Yasar (sonradan general) Edimeli Osman (İstiklâl Savasında şehit) Üsteğmen îsmail Hakkı. Bir de lonradan bir takım siyasl işlere karısan bir Çopur Nuri'den bahceder. Bölüğün mevcudu 120 dir. İlk defa makamına oturup da, kendisine tam ha berirü getiren Başçavuşa ne cevap vermek lâzım geldiğini bllemez. Pekiyi der. Ama usul saten bundan ibarettir. Bir nesil hazırlanıyor ttihat ve Terakkinin Edime teşkilâtımn çalışmaları Ustünde elimizde hâüralar, etrafU bilgüer olmaması bir eksiklıktir. Fakat meselâ Kurmay Yüzbaşı Kâzım (Karabekir) bu merkezin üyelerindendi. tnönü o günlere ait ruh halinl söyle nakletmektedir: «Makedonya'dan aldıfımız ha* berler bizi mesgul ediyordu. Garip bir ruh haleti, taşkın blr §urette ruhlanmuı istilâ etmisti. Vaziyetl haımetmek bizim İçin mümkiin olmuyordu.» «Odalanmızda toplandığımıı za man, subay arkadaslarımızda toplandığımıt taman, Subay arkadaşlarla, vaziyeti tetkik ederdik. Sanki devletin müdafaasını ve yüksek siyasetini ilfilfndlrtn bu konulan n mesulüymüşüz ve çareleri bizim elimizdeymiş gibl meşgul olurduk.» Bu cümleler; üıtünde durulmaya değer. Hele son cUmleyi ancak, kendilerinde geleceği kapsayan bir miıyon, bir aksiyon önsezisl duyan soy insanlar söyleyebilirler. Nitekim aynı yıl, belki de aynı günlerde, önyUzbaşı Mustafa Kemal de Selanikte, Beyaa kule gazinolarmda arkadaşlarını etrafına topladığı zaman, geleceğe ait hizmetlerini böyle bir önsezi ve böyle bir nefse inanışla haber verirdi. HUlftsa son günleri artık yak lasan Abdülhamit rejimirün altında, bir genç subaylar nesli yetişiyordu. Bu nesil tedirgindl v« tarih onu vazifeye çağınrsa, bu nesil bu dâvete Urkmeden seı verebilirdi. Nitekim öyle de oldu... I 3. CİLT ÇIKTI Turkçesi: Rusca aslına uygun olarak kitebın Moskova baak««jdan. Tektaş AĞAOĞLU BÜTÜN KİTAPÇILARDA Ağaoğlu Yayınevi: Ankara Cad. 37'7 fVüâyet karjısı) İstenbuJ Cumartesi Gecesi Pazar Sabahı 20. Yüzyıhn ikinci yarısmda, bir İngiliz lşçisinin hayatını nası) yorumladığını, kavgalannı, ümitlerini, haval kırıkhklirmı, aşklarını izliyeceksiniz. ALAN SÎLLITOE BÜTÜN KİTAPÇILARDA Ağaoğlu Yayınevi: Ankara C«d, 37/7 (Vilâyet Karşısı) fstanbul Cumhuriyet 1093 Asistan Âlınacaktır Sanatoryumuna IW göğüı haıtalıklarj nacaktır. Sanatoryum, tam sür» îhti»as verme yetkisjne haizdir. Aylık bürüt 1500. TL. dır. Bekâr olması v« bu Hhad> Devlet Asistanlık ihtisasmı kazananlar tereih »dilir Cumhur iyet 1119 Politikaya kayışı Uzbası Mustafa îsmet'in, genç bir kurmay olarak çevresinde sivrildifi ve kendisine yasuun ve rütbesinin Ustünde vazifeler verildigi o günler, onun aynı zamanda, politikaya da kaydığı ve karıştığı günlerdlr. Fakat bu kayısı daha iyi anlayabilmek için, 1908 ihtilftli öncesinin ve hele 1907 yılının Rumelide estirdiği havayı hatırlatmak lâzımdır. O sıralarda Osmanlı İmparatorluğunun bir taksim arefesinde olduğu, hele Rumeli'de açıkça hissediliyordu. Zaten Selftnik'te ldare garip bir şekil alnuçtı. Üç vilâyete (Selânik, Manastır, Kcsova) Umuml Müfet tiş olarak tâyin edilen Hüseyin Hilmi Paşanın yatunda Avusturyaıl, Rus, Fransız subayları, bir müşavirler heyeti gibi vazife görüyor lardı. Çete savaşlan son baddine gelmişti. Bulgar, Sırp, Yunan, Ka radağ ordularının seferber oldukları veya olacakları haberlerl yay gındı. Telâş son haddlne varmıştı. Saray, bir takım Alman taraf tarlığı, İngiliz taraftarlığı oyvınla rı içinde güy» bir kuvvetler muvazenesinden faydalanmak lşine devam ediyordu. Donanmaxun kud reti sıfırdı. Kara ordusu gerçl, kağıt üzerinde ve bütün impargtor luğa yayılrruş 295.000 kişilik bir hazar kadrosu gösterlyordu. Ama Trablusta (Libvn^ Yemen tsyanlannda. Rume!) tçanşıVlıV'annda, Surivp rvanİRHnris baş' df>rtte O Uludağ Sanatoryumu T. A Ş. Boy Hekimliği • Bur$a Cumhuriyet *110 TEŞEKKÜR cenaze merasimme iştirak etmek, çelenk göndermek, bizzat evimize kadar gelırek, telefon ve teîgrafla taziyetlerini bildirmek lütfunda bulunan bütün akraba ve dostlarımıza, bilhassa hastalığı esnaEinda ihtimamlarmı esirge/niyen kıymetli aile doktorumuz REMZt KORAPa. Saym Ord. Prof. EKREM ŞERIF EGELİ'ye, Prof. MÜFİDE KÜLEY'e, Prof. $INASİ ERKL'e, Gureba Hastahanesi Üçün cü Dahiliye Servisi ve Alman Hastahanesi doktorlanna, asistanlarına, hastabakıcılarına ve personeline derin teşekkurlerimlzi arzederiz. GOGL'N AİLESİ Cumhuriyet 1111 MELEK GOGEN'in OZEL AMBULANS Cankurtaran SıhM imdat ha»ta nakil arabaları Y her saatinde emriniidedir. Bir ihtilâlciyle tanışma YARIN ^ KO\FFRA\S Tesisimize» tertiplenen 19651966 dönemi seri konleran»lardan dordüncüsü bugün saat 17.30 da İstanbu) Sanavi Odasında İ£L'A8 68 86 urt (çi va yurttfcşınaaarvls yapılır Evlere oksijenSeromher guruptan kan ehliyetli hemşire gece gündüz gönderilir. v» Y üzbası İsmetin hakiki bir üıtilftlciyle tanışrnası da o günlere rastlar. Yüzbası îsmefi bir defasuıda, Edirne ordusundan YEMENDE BİR KURMAY BU REKLAS1I KESİP SAKLAYINIZ. GÜNÜN BİRİNDE LÂZIM OLUR. konusunda Maliye Bakanhğı Baş Hesap Uzmanı Adnan Barlas taraimdan verilecektiı. serb«sttir. İKTİSAPÎ ARAŞTIRMALAB TESIS1 Reklâmeılık 470/1096 "VERGİLERİN AÇIKLANMASI,, Üâncılık: 1300/1105 Afife Erden'ln kıymetli eşi, Alı, Hakkı ve İhsan Enden'in »evgili babaları, IHer Bankası mensuplarından YÜKSEK MÜHENDİS müptelâ bulunduğu hastahktan kurtulamıyarak 31.1.1966 günü jaat 22 30 da vefat etnüştir. Cenazesi 2 Şubat 1966 çarşamba günü öğle namazını müteakip Hacıbayram Cammiînden kaldırıUcaktır. Tanrı rahtıet eylesın. (Hu: 1M> 111» ACI KAYIP İLAN Federasyonumuz 22 mart 1966 tarihinde iş kollan yönetmeliğin 26. cı sıra numaralı Deniz Taşttmacüığı İş Kolunda Denizcilik Bankası TJL.O. Genel Müdürlüğü ve kendisine bağlı bütün iş yerlerini kapsayan Toplu İş Sözleşmesi yapacaktır, Durum 275 sayılı kanunun 12. nci maddesinin 1. inci nkrası gereğince ilgililere duyurulur. Saygüanmızla Türk Deniz Ulaj İş Federasyonu Genel Başkan Genel Sekreter Genel Sekreter Feridun Şakir A. Kerim Akyiiz Öğünç MİTHAT ERDEŞ Üç Harita! Yusuf Ziya ORTAC Cumb.uriy«t 1080 FTIGÜNKÜ BAŞYAZISI: OFFICE CLERK WANTED FOREIGN TRADE FIRM LOOKING FOE MALE CLERK GRADUATE OF UNıVERSıTV OR COLLEGE MUST WRıTE SPEAK PERFECT ENGUGH AGE UNDER 35 APPLY WıTH CÜRRıCULUM VıTAE ıN ENGLıSıı AND PHOTOGKAPH POBOX 852 ÎSTANBUL. Cumhuriyet 1089 lan bu «ajnf t^kilâtlı, t«çhlitwt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle