06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8ABİFK tırl 16 Şubat 1966 CUMHURÎYET İŞÇİ TARİFİ VE İÜ KİIÇÜK ESNAF Doç. Dr. Haydar KAZGAN hiç bir şekilde gelir getinnesi imkânı olmıyan emek ve küçük sermayeye bir gelir sağlamanın tek yoludur. Bu yol da günumüzde fazla zorlanmakta"dır. ürkiyede geniş halk kitlesinin klâsik tarife uygun işçi olmaması, küçük sermaye ve emeğin çok küçük cesametteki işletmelerde çok kötü bir şekilde değerlendirilmesine yol açmaktadır. Şöyle ki, bugün büyük işletmeleri yaygın hale getiremediğimiz için, bu işletmelerde değerlendiremediğimiz küçük sermaye ve emek heder olmuş sayılmak gerekir. En kapitalist memleketlerde pazarlama safhasmda bile büyük mağazalar sistemi hâkim kıbnırken bizde bazı semtlerde 10 eve bir bakkal, 20 eve bir tuhafiyeci düşmesi Türkiyede bol sandığımız emeğin değil, sermayenin de heder olması için gerekli ortamın yaratılmış olduğu bir gerçektir. Keza sanayi kollarında küçük sermayeye iş fırsatlannm yaratılmış olmasını da sermaye ve emeğin ztyanı olarak kabul etmek gerekir. lâsik işçi tarifine girmiyen bakkal, soför, küçük sanayici işveren, Isportacı vj.. gibi küçük sermayeye cesaret ve emeğini katan insanlan işçi saymayıp, nasıl başka bir statüye sokarız. Diğer taraftan bu kişilerin hayatını yakından takip edersek göreceğiz ki bunlar sıralan geldikçe klâsik işçi olacak ve bir müddet sonra yine bu statüden çıkacaklardır. Şayet yatınmlar plânlaştınlmaz ve büyük işletmelerin kurulması için gerekli tedbirler alınmazsa Türkiye dünyaya ucuz emek ihraç eden bir ülke olarak kalmıyacak, fakat hiç bir sosyal ve ekenomik güvenliği olmıyan küçük esnaf bolluğuna sahip bir memleket olacaktır. Aslında ekonominin gelişme hızını düşüriicü bir rol oynamaktan ve mevcut kaynakların kötüye kullanıldığınm ispatı olan bu küçük esnaf bolluğu bizi üzerinde düşünülmeye değer bir çok meselelere gebc görünmektedir. Bugün işçi tarifi üzerinde bu kadar hassas olurken, işçi işveren münasebetleri üzerinde çeşitli incelemeler yaparken, işçi konusundan daha ehemmiyetli görünen küçük esnaf meseleleri karşısında klâsikleşmis usullerin dısına çıkmamak, gerçekleri görmemek olacaktır. Hele küçük esnaf işverendlr, tüccardır diye onu kendilerine çekip reyleri toplıyan politikacılarımızın bu konu üzerinde hassasiyetle eğilmeleri bir vazife olmalıdır. tktisadî ve sosyal kalkmmayı liberal yollardan gerçekleştirebilmek için, işçi sayısının bir kaç katı küçük esnafı ne bugün, ne de yarın bir destek değil, bir engel olarak karşımızda gönnek gerekir. Zira bu küçük esnaf dediğimiz insanlann büyük bir çoğunluğu asbnda iktisadî gelişmeye pek fazla bir şey katmadıklan halde bir şeyler almakta ve bununla oyalanmaktadırlar. Oysa ki bunların kullandığı sermaye ve insan gücü gerçek mânada sanayi ve ticarette değerlendirildiğinde milli gelire yapılacak katkı çok daha büyük olabileceği gibi, yaratılan gelir bugün olduğu gibi vergi dışı kalmıyacaktır. Bugün küçük esnaf asgarl geçim seviyesinde bir gelir elde ettiği veya elde edilen gelirler bu seviyenin üstünde olsa bile devamlı ve tesbit edilmis işyerlerinde elde edilmediği içhı kullanılan sermaye ve emeğin devlet yatırun ve harcamalarına iştirak etmemektedir. Oysa ki aynı insanlar devletten hizmet beklemektedirler. Geniş bir kitlenin sermaye ve emeği devlet masrafları için gelir sağlamaktan yoksun olunca, bilhassa şeu iki neticeden faydalanarak işçi tarifhnize hirlerde kümeleşmiş bu kimselere devlet hizmetyanyacak yorumlar yapabiliriz. Vukarıda alerini götürmek güçleşmektedir. Nitekim bugün çıkladığımız niteliklere sahip işyerlerinde çalışanlar mesken, hastahane, okul gibi yerleşmenin getirdiği fevkalade haller dışında işçilik vasfını uzun bir hizmet talebi işçi çoğunluğundan değil, esnaf çomüddet devam ettirecek kişilerin hâkim işçi un ğunluğundan gelmektedir. Gecekondu semtlerinin suru olduğu bir gerçektir. Bu durumda olan işçiproblemi sadece işçi Kinıfının değil, küçük esnatın ler kapitalizmin işçi tarifine girmektedir. Fakat da problemidir. Biz ise liberal sistemin yapıcı unTürkiyede içinde bulunduğumnz şartlar sadece kü surudur diye küçük esnafı baştacı yapıp, onu kençük işletmelerde çalışan ve yakın bir gelecekte di mukadderatı ile başbaşa bırakmayı onun istekendileri de küçük bir işveren olmayı tasarlamış diği bir şey olarak biliyoruz. Bir işçi meselesi varolan işçiler yanında bugün için işçi statüsünde bu dır deyip işçi tarifi ile vakit geçiriyoruz, diğer talunan herkesin bu statüden çıkıp küçük işveren raftan her bakımdan Işçiden daha geri olan küstatüsüne girmesine müsait bulunmaktadır. Hattâ çük esnafın tarifi bizi hiç ilgilendirmiyor. Bunu hayatını kazanmaya işçi olarak atılmaya mecbur da liberalizmin bir ilkesi sayıyoruz. Gerçekler ökalan kimseler için, küçük işveren veya esnaf ol nünde bu kadar yetersiz kalan kalkınma felsefemak imkânı mevcuttur. Bu da Türkiyede çok kü miz üzerinde biraz daha uzun boylu düşünmek geçük sermaye ve biraz cesaret ile hiç olmazsa başka rekir. ukukçularımız 1} Kanunn, Sendikalar Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesi ve Grev Lokavt Kanunları ile sair mevzuatı ele alarak işçi tarifinde bir birlik kurulamamasından dert yanarken, Türkiyede iktisadî olaylar karşımıza değişik tarifler çıkarmakta devam etmektedir. £} Hukukçulanmız dert yana dursunlar, Türkiyenin bugünkü iktisadî ve sosyal sartları içinde işçiyi tarif etmek bazı gerçeklerin gün ışığına çıkanlmasma bağlı kalmaktadır. O kadar ki bugün çeşitli mevzuatm işçi saydığı insanlan dahi iktisadî ve sosyal anlamda işçi saymamn mümkün olamıyacağı ortaya çıkmaktadır. Basit bir tarifle işçiyi bir başkasının işyerinde bedenen veya bedenen ve fikren çalışan kimse olarak tarif edersek bu enstantane bir fotoğrafa benzer. Oysa ki Türkiyede bu tarife uygun bir işçiyi ele alıp en az bir sene içindeki durumunu takip edersek gerçeği gönnüş oluruz. Nitekim bugün Türkiyede işçiyi koruyan mevzuata. sosyal güvenlik tedbirlerine rağmen en basit tarife uygun işçi adedi 1 milyonu geçmediği gibi bu 1 milyonun en az yarısı bir sene gibi bir kısa zamanda bu tarife uygun işçi olmak niteliğini kaybetmekte, yerini başkalaruıa bırakmaktadır. İşte yazımızda meselenin bu yöniinü ele alacak ve gerçeklere daha nygun bir işçi tarifi yapmaya çalışacağız. iltndiği gibi, her nıemlekette kendi sermaye ve teşebbüs kudreti olmıyan kişiler geçimlerini temin için bir başkasının sermaye vc teşebbüs imkânındaa işçi olmak suretiyle faydalamr, yani emeklerini kiralamak suretiyle gelir sağlarlar. Fakat Türkiyede bugün bu şekilde işçi olmak istiyenlere talep yaratacak olan işyerleri emek arzmı karşüıyacak seviyede olmadığı gibi, bir çoklan işçiye devamlı İş sağlıyacak isyerleri değildir. Açıkçası büyük ve uzun ömürlü işletmeler azlığı yanında sahibinin dar imkânlarma ve müteşebbis olmaktaki vasıflarının yetersizliğine bağb olarak, kısa ömürlü olmaya mahkum bulnnan isyerleri emek talebinin teksif edilmiş olduğu işletmeler çalıştırdıklan işçilerin gerçek mânada işçi olmalarına imkân bırakmamaktadırlar. Zira bunlar vermekte olduklan ücretleri devamlı alarak ödeyememek ve yükselen ücret seviyesine ayak uyduramamak veya saha değiştirmek, işten çekilmek, iflâs sahibinin ölüraü gibi haller dolayısiyle işçi kadrolarını isim olarak uzun müddet aynı olarak muhafaza edememektedirler. Böylece iş piyasasında işçi niteliğini haiz bir çok kimseler devamlı şekilde işsiz olduğu için veya daha iyi bir iş aramak üzere işsiz görünmektedirler. Aynı tip işletmelerin yaygınlığı, toplu sözleşmelerin, işçi sendikalannın, sosyal giivenlik vesair tedbirlerin getirdiği maliyetlerin büyük ve orta boy işletmelere yüklenmiş olması, buna mukabil bunların bu maliyetlerden muafiyet kazanmalandır. Bu gerçek iki netice meydana getirmektedir: Birincisi işçi olmaktan başka hiç bir ümidi olmıyan kişiler haklannı en iyi bir şekilde savunabildikleri ve haklanmn en çok korunduğu, sosyal güvenliklerini az çok sağlıyabildikleri büyük ve orta işletmelerde işçi olmak gayretini göstermeleridir. İkincisi küçük işletmelere daha ziyade yeni işçiler ve en mühimmi işçi olmayı geçici kabul.eden ve hattâ kısa bir zaman sonra kendileri de küçük bir işyeri açmak tasavvurunda bulunan kişflerin başvurmalarıdır. «««»;»»»»:;»:::~::::::::»>':n::t:.'.i:tiîî:::::"3 iiii İİİİ • ••• •••a »an H T «••• »••• K •••• •••• •••I iiii • •••) •••• B • ••• •••• •••• •••• •••• • •>• •••• I iiii •••• •••• ayılan belirli bir kısım ciddl gazetelerimizde ciddl fikir adamlan tarafından her çeşit ulus ve yurt gerçekleri en ufak bir şüphe götürmiyecek derecede açık olarak yazılıyor, çiziliyor, ortaya konuyor. Ciddl olarak nitelediğim bu gazetelerden birl de hiç şüphesiz Cumhuriyet'tir. Cumhuriyet'in tartaşmalar için ayırdığı bölümüne her dereceden insan kendince fayda umduğu konularda düşüncelerini yazabiliyor ve her türlü konular enine boyuna tartışılıyor. Bir ulusun basımndan da beklenen ulus ve yurt sorunlarım ciddl ve bilinçli şekilde gözler önüne sermek, yöneticileri ve toplumu uyarmaktır. Sayın Ecvet Güresin'in «Nereye?» başlıklı bir yazısı çıktı. Bu soruyu aslında her aklı başuıda insan kendi kendine sormalı ve başını ellerinin arasına alıp uzun uzun düşünmelidir?.. Saym yazan n var olduğunu söylediği «Güvensizlik ve huzursuzluk» sorunu, «Ekonomik ve toplumsal» sorunlar, «Kıbns sorunu, Ermeni sorunu, Şarktaki Kürt sorunu, Yunan emperyalizminin karşımıza çıkardığı sorunlar, gericilik ve sömürgecilik sorunları...» Bütün bu sorunlara iki hafta Meclis ve Senatomuzu lşgal etmiş olan Johnsonun mektubunun karşımıza çıkardığı sorunları da eklersek ne denli bir çıkmaza doğru yönelmiş olduğumuzu görürüz. Sayabildigim ve burada saymama İmkân bulunmıyan daha nice sorunlanmızın değü tümü, yalnız bir teki dahi aklı başında ulus çocuklanna gecelerl uykulannı yitirtecek kadar ağır ve ulusumuzun varhğını tehdit eder niteliktedir. Her aklı başında ulus çocuğu büyük bir uyanıklık içinde bu gidişlmizi izliyor olmalıdır. S Demokrasi nedir, ne değildir? Anadolumuzun bir çok yerlerinde «ilkel Afrikahların» yaşantılanna eşit koşullar içinde yasamalannı sürdüren zavallı soydaşlarımızın da sevgi, ülkü, coşku yuklü yüreklere duyduğu özlem açısında suçlu gördük kendımizi. Örneğin devlete olan zorunlu hizmet yükümünü bile yerine getirmekten genellikle katı bir egoizmin tutsaSüleyınan ÖZBAY ğı olarak kaçınan bazı hekimleriMemur Usküdar mizl andık. Devlet mall gücünün de üstünde ücret ödediği halde sağlık hizmetlerinin sosyalleştirüdiği bölgelere hekim bulunmaması nı, özellıkle bu olguya ters orantılı bir oluşumla da büyük kentlerlmizdeki hekim yoğunluğunun nedenleri tırmaladı ıçimizi A ydın olarak eylemlerimiz etkin olmaktan fazla edilgin rd. Prof. Hıfzı \(Hdet Velide(pasif), yapıcı yürütücü olmaktan deoğlunun «Af tasarısı ve fifazla yıkıcı ve tutucu, verici olkir suçları» başlıklı ilginç ya mak yerine alıcı niteliktedir. ialzısını büyük memnuniyet ve nız tıpta değil yönetimde, öğretimzevkle okudum. Bu konuda benim de, ziraatte, ticarette, inşaatta; her de söyliyeceklerim var. Gerçekten, dalda. Ödev, yetki ve sorumlulukümmetçi fikirlere karşı müsamalarımızı zorlayamıyoruz. Egolanhalı davranış yanında, sosyal ve mızı yenemiyoruz. Halka eyüemiekonomik düzenin tenkidi mahiye yor, bağnnda yetiştiğimiz toplutindeki fikirlerin tümünün şüphema gönül veremiyoruz. Diplomatli olarak karşılanması ve komülarımız köşe kapmak için elde enistlikle damgalanması veya semdilmiş büyüleyici bir anahtar sanbolize edilmesi 20. ncl yüzyıun bilki... hassa 2 nci yarısında şayanı arzu Evet sayın Tütengil kalemin dert değüdir. görmesin: «Daha iyi bir dünya karBir fikir, İnanç veya kanaat insa şüık beklemeksizin hizmet gönm, kafasında veya gönlünde doğ renlerin, kendini verenlerin alın te dukça ve yaşadıkça, yazarın beri üzerinde yükselecektir». Hele lirttigi gibi suç teşkil etmese gede bizim yurdumuz... rek. Zira o düşünce veya itikat an Yine de karamsarlığımızı sillcak o şahsı ilgilendirmekte ve yor ileriye umutla bakabiliyoruz: başkası tarafından bilinmediği gi«Bataklığın yürümesine rağmen bi çevresini de etkilememektedir, filiz veren tohumlar da vardır.» ki bu fikir veya inançlar yıkıcı Turgut HACIOĞLU veya yapıcı nitelikten hangisinl Memur Kagızman kapsamış olursa olsun ancak, başkalarına aşılandığmda mahiyeti meydana çıkacaktır. Suç teşkil edıp etmiyeceği de sadece o vakit belirli olacaktır. Bu bakımdan Pro fesöre hak veriyoruz. Yalnız sayın yazarın fikrine şu yönden bazı ilâveler yapmayı lUzumlu bulmaktayız. Şöyle ki: gibi bir «uyutmaca demokrasiye» özenmıyorsak, demokrasi fikri üzerinde anlaşmaya varmak gerektir. Böyle bir anlaşma olmadan yüzyıllarca önce doğruluğu ispatlanmış, uygulanmış, yazılmış, çizilmiş, fikirleri hâlâ kuşku içinde tartışıp durmak bir fayda saflamaz kanısındayım. Hayatta iken... Bu satırlan Ankaradan yazıyorum ben... Siz iki gün sonra okuyacaksınız. Şu anda Gürsel komadadır. Yazım yayınlandığl zaman Cemal Paşa'yı ya kaybetmiş olacağız; ya da koma sürecek. Bir üçüncü ihtimal: lyüeşme. Tıp bilimi üçüncü ibtimale kredi açmıyor. Gazeteciliğin katı taraflan vardır. Ve her meslekte olduğu gibi bu katı icaplar, duygular bir yana itilerek yerine getirilir. Sav»? kesiminde vazife gören basın fotoğrafçısı, «Acaba ilgi çekici bir poz yakalayabilir miyim?. diye düşünür. Bir tepeye bayrak dikiiirken foto muhabiri kendisini duygularına kaptırdı mı hapı yuttu. O heyecanlı anda makinesini kullanmayı nnutmıyacaktır. Yarahlar, ölüler ve ateş, ancak meslek plânında ilgilendirir onu... Zelzele olmus, millet birbirine giriyor: Gazeteci gazeteciliğini yapnıak zorundadır. Son yıllarda sayısız örneği var bu tutumun... Cenaze töreninde kendini gözyaslanna bırakıp vazifesini unutan muhabiri Tszı Işleri Müdürü affetmez. Gürsel'in ölürnle pençelestiği şu günlerde, g3zetecinin sorumunu bir daha anladık. Okuyucn Babıâli knlisini bilmez. Hastalığın ağırlastığı ilk günlerden baslıyarak, Yayın Müdürleri, acı haber geldiği zaman okuyucuya *ıasıl duyurulacağını plânlamışlardır. Bu hazırlık sebebiyle kimse gazeteciyi kınayamaz. Arkadaşlanmız içten içe: Keşke kurtulsa! Keske şu hazırladığımız klişeleri, yazıları ve sayfa düzenlerini hiç kullanmasak... diye üzülerek görevlerini yapmışlardır. . ölenler ölecek: Taşıyanlar yaşıyacak ve ödevlerini yapacaklar. Hele bir Cumhurbaskanının ölümü, yalnız insanî açıdan ele alınamaz. Siyasî bir olaydır bu... Ve geleceğin topluma getirecekleri üstüne kafalars takılan soru işaretlerine gazeteci ısık tatmak zorundadır. Cemal Paşa gibi sadeliği, babacanlığı, alçak gönüllülüfü ile herkese kendisini sevdirmiş bir Cumhurbaskanı tam sağlığıyla göre vine devam edebilseydi, süphesiz yüreklere güven duygusu verirdi bu. Cemal Paşa, ve Orduda tanındıgı çibi Cemal Ağa, katıksız bir askerdi. Politika dünyasının girdi çıktısını bilemezdi. 27 Mayıs ihtilâlinden sonra omuzlanna aldığı ağır sorum altında sıhhatini kaybetti tlk felcin 14'Ier olayından hemen sonra vücudnna yapıştığını unutrnıyalım. Eski Silâb srkadaslan arasında. bir gropun öteki grupu tasfiyesine kadar giden fikir ayrılığı Gürsel'i ta içinden sarsmıştı. Son aylarda birbiri ardından gelen haksız kararnamelere Iraza atmak dnrumunda kalmasının ds kendisini büyük sarsıntılara sürüklediğini bilmiyen yok. Zaman zaman istifa düşüncesine kadar giden bir hnzursuzlnkla görevine devam ettiğini gazeteler yazmıslardır. Hasta bir gövde, düsüncelerle bu kadar ağırlasmış bir basa dayanmazdı. Nitekim dayanamadı da. . Ve daha ilerledi hastalığı. 27 Mayıs ihtilâlinin lideri Gürsel, Türkiyede klâsik asker tipini temsil eder. Bu tip, 27 Mayıs'ı düşünen, ama 28 Mayıs'ı düsünmiyen tiptir. Atatürk ve tsmet Pasa kuşağının formasyonu baska Idî. Meşrutiyetten başlıyarak nice siyasî hareketin içinde pişmislerdi onlar... Cemal Gürsel gibi kışlanm düz disiplininden aynlıp blnbir politika entrikasının daleralan arasına düşenlerin ne kadar »or koşullar içine düstüklerini tahmin etmek zor değildir. Bütün bunlara rağmen, Cemal Gürsel Pasa'nın sağduyusu ve temlz yüreği vatandaşlann tümünü kavramıstır. Hastalık bu kişiliğin temel çizgilerini hiç bir zaman değiştiremedi. Ama özellikle son aylarda bir takım etkilere daha açık ve daha yumusak bir karaktere bürünmüştür Gürsel Paşa... Ne olursa olsun Gürsel Paşa deyince aklımıza bugün de yarın da alçak gö'nüllü, sade, iyi yürekli, sağduyn sahibi bir insan gelecek. Gerçekte ihtilâllerin ve devrimlerin insanı sayamayız Cemal Paşa'yı... Disiplinin, emri kumanda zincirinin, klâsik kurallann insan tipidir o Ama Türkiye'de olaylar öylesine gelişmiştir ki Cemal Gürsel klşiliğinde bir askerl ibtilâlin lideri olmak için zorlamıştır. Hepimizin sevgili Cemal Ağa'sı Slse de yaşasa da kendisi hakkında yazacaklarım bunlardır. Bu satırlann yazıldığı dakikalardan bu satırlan okuduğunuz dakikalara kadar geçecek zamanda neler olur bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey var: Bir ölüm yazısı değildir bu!... En hoslanmadığım yazılar ölenler için yazılmış olanlardır. Bunun içindir ki Cemal Paşa'ya hayatta iken yazıyorum. flf tasarısı ve fikir suçlan O Merihte bir ülke Gençlik ve S : 5 B TEŞEKKÜR Aramızdan ebediyen ayrılmış bulunan kıymetli büyuğümüz DRAMALI un hastalığuım devamı süresüıce çok yakın alâka ve ihtünam gösteren ve bir evlâdı gibi hizmet eden Dr. FEHMİ KETEN, Dr. İhsan Çetik ve Eczacı Seyhun Çetik ile candan komşularımıza, yardımlarım lutfeden Dr. General MEHMET ALİ ÇAKMAK, Dr. Osman Savcı, Dr. Rüştü Burlu, Dr. İhsan Urgancıoğlu, Dr. Şerafettin Zeyninoğlu'na, gerek bizzat ve gerekse telefon, telgraf, mektupla acımızı paylaşan ve cenaze roerasimine iştirak eden, akraba, dost ve din kardeşlerimize jükranlarunızı arzederiz. Eji ve Çocoklun Cumhuriyet 1665 HÜSNÜ DRAMUR TEŞEKKÜR Azlz eşlm, müteveffa Dr. Ahmet Bayülgen'in seneler süren tedavisinde büyük bir şefkat ve ihtimam gösteren Nümune Hastahanesi 2 nci DahiUye Şef Muavini Dr. HAYDAR ALTIOK'a hastalığı devammca ve cenazesinde alâkalarını esirgemiyen D.D.Y. Işletme erkânına ve doktor arkadaşların», cenaz* merasirainde bulunanlara. telefon, telgrafla ve «vimize kadar gelerek acımızı paylaşan dost ve yakınlarımıza gazeteniz delâletiyle tesekkürlerimizin iletUmesinl dilerim. Kft: SAİME BAYÜLGEN ayın Prof. Fehmi Yavuz'un ıGerilik ve ilerilik basamakları» nı ilim görüşüyle incelemeden bahseden yazısını ilgiyle okudum. Bu yazının «Sonuç» u üzerinde bir olumlu ve verimli tartışmaya girişebilmek için ilkin şu sorunların cevaplan yönünden anlaşmış olmamız gerekir: O İlme göre akun tarifi nedir? Bu tarife dayamlarak, «tlmî bir tasnif» te geçen beş dereceden birincisindeki «akıl dışı güçler» den ne anlaşılır? Q Yine o tasnife göre beşinci derecede bulunan ve en ileri deBunun neticesi de; ulusun uyan recede sayılan «güvenliğe yönelmasını istemez, dış sömürücülerle miş» toplumlann hepsi dinlidir, ve dış güçlerle ve yurdunun zara bunlann pek çoğu hiristiyandır. rına olarak işbirliği yapar, güç Huistiyanlık o toplumlarda «ağır birliği yapar. Kendinin işbaşında da basmak» tadır. Bu ağır basış kalabilmesi için her türlü hırsızlık ilerlemeye niçin engel olamıyor? olaylarına, dış güçlerin sömürme A Yazının «sonuç» unda geçen güç çabalanna göz yumar, hattâ «dinî hurafeler» den maksat nebundan zevk bile duyar. Sömürü dir? cülerden, vurgunculardan vergi aO hlm, niçin dinleri ortadan lamaz ve almaz, fakir fukara ve kaldıramıyor, onların yerine geçeülkenin memurlan vergi yükünün miyor? ağırhğı altında inim inim inler... % İlerilik ve gerilik, bir ölçüÜlkenin hiç bir kurum ve örgüile değerlendirilebilirse bu ölçü tünde ulus yaranna verimli bir nedir? çalışma yapılmasım İstemez. DevSaygılanmla... let yararlannı dış ve iç çıkarcılar ve sömürücülere karşı koruyanlar Nevzat AYASBEYOĞLU ve korumak istiyenler bay milletErenköy tstanbul vekilinin gazabına uğrarlar. Bu *** şekil bir seçim yolu ile işbaşına gelen kişiler; her kurum ve örgütü kişisel çıkarlan için kullanmak tutkusunu taşırlar. ayın yazara düşünce ve endişelerinde hak vermemek müm kun değil. Fakat yazı hakkında daha fazla söz söylemekte fayda görmüyorum. Ben bugün başka bir konuyu okurların ilgilerine sunmak niyetindeyim. Ben «demokrasi» kelimesine son derece saygı duyan bir insanım. Çünkü kelime «halk yönetimi» anlamını taşıdığı için ve gerçek demokrasi de halk yaranna halk yönetimi olduğu için. Ama ben burada bu saygı duydugum «demokrasiyi» değil, Merihte var olduğunu kabul ettiğim hayall bir ülkedeki «uydurma demokrasi» yi anlatacağını. Merihte bir ülke; yönetim şekll demokrasi. (Halk yaranna, halk idaresi). Bayrağı, ulusal sımrlan var, nüfusu milyonlan aşan bir ulus yaşıyor üzerinde ve bağımsız.. Meclisi, okumuşlar meclisi, hükümeti, ordusu, üniversitesi, çeşitli kurumlan var... Hepsini saymak gerekli değil. Bu ülkenin düzenine bir göz atıyoruz: tlk gözümüze çarpan; ulusal buyrultu diye ulus aldatılıyor. Seçimle işbaşına gelen her türlü kuruma hile karışıyor. örnek: Bir kişi mületveklli olacak; adam açıyor kesenin agzını; binlerce, yüz binlerce lira su gibi akıtılıyor. Köylüye sabun, sigara dağıtılıyor oy karşılığı. Ülkenin yurt taşı bir kalıp sabuna, bir paket sigaraya veya beş on liraya güle oynıya oyunu veriyor. Milletvekili adaylanndan kim daha çok para harayabüiyorsa (zenginse) o seçilip Meclise yollanıyor. Bu bay milletvekili sonra da ulusal buvrultunun belirmesi nsticesi Meclis te bulunduğunu savunuyor. Açıkça söylersek, bunun, dış ve iç çıkarcıların elele vererek sistemli bir şekilde gerl bırakılmasına, uyanmamasına itina ettikleri bundan büyük yararlar sağladıklan; aç, susuz ve büerek uyandırılmamış bir ulus çoğunluğunun oylarını çalmaktan; hırsızlık yapmaktan başka bir anlamı yoktur. Ceza kanunundaki «fikir suçlan» deyimini (ki bu konumuzun esasmı teşkil etmektedir) hatalı bir tâbir olarak kabullenmektedir. Sa erslerini büyük bir zevkle izyın Profesör bunun yerine «yıkıcı lediğimiz hocamız Sayın Nefaaliyetler suçu» terimini daha uyzahat Arkun'un «Gençlik ve gun bulmaktadır. Biz ise bu ibaüniversite sorunu» başlıklı yazısırede dahi anlam eksikliği görmeknı, okuduk. Mesleğe yöneltme hak • teyiz. Zira, zora veya kaba kuvvekındaki söylediklerina ejcliyeceklete; sahsl ihtiraslara dayanan müdahâleler de yıkıcı • faaliyetlerden. , rinıiz var. özellikle mesleğe yöneltme lşl dir. Halbuki yazar da takdir eder az gelişmiş Ulkelerde kaçınılmaz ki, yazısında bunu ifade etmek lsbir zarurettir. Çünkü bu toplumtemiyor. Biz ise bilhassa anlatış lar henüz bir çok sorunlannı çözve açıklık bakımından Sayın Promüş değillerdir. Bunların çözülefesörün kullandığı «yıkıcı faaliyetler suçu» yerine «yıkıcı fikir, inanç bilmesi için her lşin başında; o iş ve kanaat faaliyetleri suçlan» de ten anlıyan, yeterli, Istekll, fedayiminin daha uygun olduğuna i kar İnsanlann bulunması gereklr. Biz de az gelişmiş bir ülkeyiz. nanmaktayız. Saygılarımla. Mesleğe yöneltme bizim için de Dr. Rafi BENSAN önem taşımaktadır. Ama bizde baş Antakya ka bir özellik arzeder. Diyelim ki *** mesleğe yöneltme bürolarmı kurduk, gençlere testler uyguladık. Zekâ durumlannı ve kabillyetlerini ölçtük, listeler hazırladık, sen şu mesleği, sen de şu mesleği seçeceksin diyebilir miyiz acaba? Sanmam. Üniversite sorunu D •••••«•••••••••••••••I ••••••••••••••••••••••••••••••••a ACI BİR KAYIP Merhum General Zeki Oytun'un eşi; Albay Sami Oytun, Erdoğan Oytun, Teoman Oytun ve Bilgin Tüzün'ün sevgili anneleri; Nuran Oytun, Afiye Oytun, Cina Oytun ve Adil Tüzün'ün kayınvalidcleri; Ahmet, Aysen, Jülide, Aser Oytun'un babaanneleri; Ahmet, Tayfun Tüzün'ün anneanneleri, RALTHATT \HSVANDAN Gerilik ve ilerilik basamakları S leğin özelliğl genellikle önemll değildir. Çok para getiren bir meslek olsun da hangisi olursa olsun. Bunun önüne geçmek için, öğrenim süreleri aynı olan mesleklerin, kazançlan bakımından tamlık değilse bile; bir yaJanlık olmalıdır. Bir fakülte mezunu ayda 500 600 lira kazanırken diğer bir fakülte mezu nu 3.000 4.000 lira kazanmamalıdır. Adaletli bir şekilde bunun ortalaması bulunmalıdır. Böylece mesleğe yöneltme sorunu doğal olarak gerçekleşebiltr. O zaman her genç kendi ilgisine göre bir meslek seçimlnl düşünür. Gölge ilgiler nedenl ile, burada bazı yanılmalar olsa da bu metod gene de çok önemli etkiler yapabilir. Yoksa bu kör döğüşü daha uzun süre devam edip gidecektir. Pedagojl ögrenclsl Ç ünkü bizde meslek seçlmlnde ük ölçü getirdiği paradır. Mes SANİYE OYTUN HANIMEFENDÎ 14/2/1968 da Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Kederli ailesine başsağhğj dileriz. EREĞLİ DEMİR ve ÇELİK FABRİKALARI Genel İşletme Müdürlüğü Mensuplan Manajans 161/1678 AGI BİR KAYIP Erzincan eşrafından Hacı Izzetpaşa torunlarından, merhum Reşit Beyin ve merhume Raife Hanımın kızı, emekli Albay Sım Ataman'ın biricik eşi, Aydemir Atay ve Erdoğan Atamaa ın sevgili anneleri, Nursağ Ataman ve Samih Atay'rn kıymetli kayınvaldeleri, merhum Fuat Atay, Ayşegül ve Mihrinev Atay'm anneanneleri; Elvent Kutluğ ve Halil İzzet Ataman'm babaanneleri kıymetli insan fazilet timsali GÖKLER Okuyucuianmıza «2 nci Adam» adh seri yazının yayını münasebetiyle bir süreden beri veremediğimiz «Tartışma» köşesini bugünden itibaren haftanın muayyen günlerinde bu «ütunlarda bulacaksınız. ALİYE ATAMAN HANIMEFENDÎ" 15 şubat salı günü Hakkm rahmetine kavusmuştur. Cenazesi 17 şubat perşembe günü öğle namazmı mütaakıp Teşvikiye Camiinden kaldınlarak Zincirlikuyu mezarlığına defnedilecektir. Mevlâ rahmet eyleye. XOT: Çelenk gönderilmemesi rica olunur. Cumhuriyet 1630 Dr. Schweitzer ve ülkücülük BÜTÜN TÜRKİYE BUGÜN AKBABA OKUYOR! Haftanın Başyazısı: Uydurma demokrasî " şte Merıhteki bilinmez ülkenin seçim şekli ve devlet yönetimi özet olarak budur. Hiç bir şeyden haberlerl olmıyan, sistemli şekilde uyarılmamalanna özenılen hayall ülkenin çoğunluk insa nına demokrasi olarak yutturulan düzon budur. Bu kapkaççı ve sömürücülük düzeninin adı bence asla demokrasi olamaz. Ben «uydurma demokrasi», «uyutmaca demokrasi» derim. ÇUnkü halk Sfaranna, ulus yaranna işlemiyen bir düzen ancak «uyutma ve uy durma» düzenidir. Sayın Cumhuriyet okuyuculan demokrasî hakkındaki görüşümu açıkladıktan sonra «gerçek demokrasi nasıl olur ve ounalıdır?» konusunun sizler tarafuıdan enine boyuna tartısılmasmı istlyormn. Utrthln bjytll Cumhurlyet 1679 I ÖNCE HANGİSİ? Yusuf Ziya Ortaç Bu sayıda: 3'j Karikatür, "5 Hikâye Roraan, Resimli Roman Şiirler, Fıkralar. ayın Doç. Dr. Cavit Orhan Tütengil'in «Dr. Schweitzer ve Ülkücülük» adlı yazısını okuduk. Etkilendlk. Ve yazıdakl ışığın ülkemizin gerçekleri içindeki anlamını değerlendirmeye çalıştık. Özelllkle bu kesimdeki yoksulluğumuzu da görmenin yarattığı duygusallıkla yüregi insan sevgisiyle; insanhğa hizmet tutkusuyla dolu bu ölümsüz ülkü adamının ruhunun, kıtalar aşarak bizim aydmlarımızın iç dünyalarına da sinraesi dileğinde bulunduk. Kişisel nimetlerin tümünü bir yana atıp, çalışma alanı olarak «Afrikanm ücra bir köşesini, kendi kendine terkedilmiş cüzzamlıları» seçmesindekl kutsallığa; servetlni, ilmini, bir asra yakın ömrünü ülküsü yoluna koymasındaki duyduk. BOjriM» te S Hareket l'arihis Lüks K a m a r a (Yemeklı) 4.50üGidiş Saat Konforlu t e k yatakU » 3.700.tstanbul t 18.3.966 11.00 Konforlu 2 • 3 > » 3.100.tzmir 12.00 193566 Turistik A. » 2.500.tskenderun : 21.3368 15.00 Turistik B . » 2.100.Oönüş: Yatakh Mevki (Yemeksi*) 1500.Cidde : 12.4.966 24.00 Gidiş • dönüş olan Ccretlere dış harcamalar, dlYembo ! 13.4.966 17.00 ğer vergiler ve ayak bastı parası dahildlr. tskenderun : 17.4566 12.00 tzmir : 19.4566 13.00 tstanbul'a : 20.4.966 1100 Müracaat: Denızyollan ve bütün seyahat Acenteleri... tstanbul Telefon tzmir Telefon Ankara telefon 27 11 54 44 U2 07 22 674 11 64 81 27 28 28 27 H 60/39 N o t : Ucretler, Istanbul, tzmir ve t s k e n d e r u n d a n aynıdır... Denizcilik Bankasının Denizyolları TRABZON YOLCU VAPURU İLE GİDİNİZ DAC SEFEKİ^E (Basın 8637/1657)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle