19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE CUMHUBIYET 5 Hatlran 1965 YINE OZEl SEKTÖR Ö dalar Birliğinin son toplantısı dolayısıyle «özel Sektör» yeniden günün konusu olmuştur. Bn toplantıda özel sektör hakkında föz alan hatiplerin büyük bir kısmı serin kanlı bir objektivizm ve gerçekçilikten ziyade özel sektör «sevgisi» ve özel sektörle hürriyet arasındaki bağlantı üzerinde duran bir romantizm havası içinde meseleyi ele almıslardır. Halboki asıl dâvâ özel sektörün bugünkü kalkınma çabası içinde payına düseni yapıp yapmadığıdır. özel sektör yatırınılarının toplam mikiarı nmnlan rakamlara yaklaşsa bile bannn sektörlere ve coğrafi bölgelere dagılmnın plân hedeflerine nymadıgı bilinen bir çerçektir. Meselâ sadecc yatırımlann yapılması ile halledilmivor. özel isletmeler cesametleri, işletme teknigi. organizasvon ve sevki idare bakımından çagımızın ölçülerinin eok dışında kaimaktadırlar. Bütün buıılardan baska, objektif iktisadî sartların gerektirdiğinden daba fazla ve sübjektif âmillere bağlı olın »sırı kâr e|ilimine sahiptirler. Başka bir degimle özel miiteşebbis tesebbüs hizmeti ile sermayesine diğer üretici faktörlerinkinden çok daba büyük bir bedel istemektedir. özel sektör bu iddialarla halk efkârı ve ilim huznrnnda yargılanmaktadır. özel Sektör Kontrolünün Dısındaki Amiller: Bunda kendi kontrolunun dısında bnlunan ve bu sebeple sorumsuz oldu&u ârniller vardır, Bunlardan birincisi iktisadî gidisi etkileyen iktisat politikası tedbirlerinin tutarlı, sistematik ve istikrarlı bir hüviyete sahip bulunmamasıdır. Kalkınma Plânımızın özel müteşebbislere yol gösterdifri şüpfaesizdir. Fakat otıları plân hedeflerine yöneltecek iktisat ve maliye politikası tcdbirleri beklenen şumule ve tntarlığa sahip olamamıs ve sistematik bir şekilde vaz edilip istikrarlı bir hüviyet kazanamamıştır. tç iiretim ve dış ticaret alanlanndan hergün yeni bir malî veya iktisadî tedbirin alındı|ını förmek kabildir. Bn bilimsizlik ve istikrarsızlık havası içinde özel yatırımlann istenilen kollara akması ve kâr haddinin nycnn bir seviyeye düsmesi heklenemez. Bandan baska. müstahsil yatırımlann yanı basında yer alan ve sosyal bakırodan verimli olmayan kazanç kolları özel müteşebbisiıı aklını çelmekte \e nakdi sermayesinin bn alanlara akmasına sebcp olmaktadır. Spekülâtif gayri menknl »lırn satımı ile diğer kıymetler üzerinde çok kârlı spekülâsyonları buna misâl olarak zikredebiliriz. Prof. Dr. Ahmet KILIÇBAY doneminde yapılacak olan 49,1 milyar lirs tutarındaki cari kamn harcamalannın bir kısmı yine dolaylı olarak özel sektöre yardım edecektir. ögretim, arastırma \e carî masraflardan karşılanıp yatırım hüviyetini tasıyan bazı kalemler gibi., Bütün bu harcamalar özel işletmelere, kamn sektörü tarafından yapılan yardım, bir tür «sübvansiyoıı» dur. Karma niteliğini taşımayan ekonomilerden bu çesit harcamaların çoğunun bizzat özel tesebbüs tarafından karsılanıp masrafına katlanılması gcrekmektedir. Bandan baska masrafları genel bütçeden 5denen «Kalkınma Plânı» sadece kalkınraa faalijetine düzen veren bir vesika defil özel sektöre yol gösteren onu birçok «risklerden» koruvan ham madde, döviz kıtlıjı ve benzeri denksizlikIer yüzünden üretimi kesintili olmaktan kurtaran bedelsiz bir «iktisat müsaviri» dir. Kalkınma plânını iyi inceleven bir özel mütesebbisin, ufuklarını genisletip yolunu daha büyük isabetle çizmesi mümkündür. Plân, faaliyelte bulunduğu iktisadî muhitin sartları, üretim kolları arasındakt bağlantı ile derinen alâkalı olmayan mütesebbise iş gördüğü atmosferi tanıtma bakımından yardımcı olabilecek niteliktedir. Plânın gelecege ait talep ve üretim projeksivonlarını dikkatle inceleyen is adamı yaklaşık olarak hedefini tatin edecek bir pusulava bedelsiz olarak sabip olabilir. * SOSYALIZM milyonluk Hindistanm ancak c • 30 unun oku> ip yazma bildiği ve 10 yıllık kalksnmaya rağmen nüfus başma ortalama olarak düşen mılli gelirin 69 dolar olduğu duşünulürse, böyle bir memlekette demok ratik bir rejımin başarı ile işleme derecesi hususunda cıddi şüphelere düşülebılir. Fakat Hındistanın, Türkiye çibi, ötedenberı devlet kurmuş düzen ve medeniyet sahibi bir memleket olduğu hatırlanırsa Hindistandaki demokratik denemen:n başarı ıle yurüyüş nedeni anlaşılabilir. Esasen bu anlamda olmak U zere son zamanlarda yayınladığı ve Turkçeye de çevrilen (Polıtikava gınş) adlı eserinde «politik rejimler ile memleketterin sosyal • ekonomik yapılan arasındaki münasebetleri araştıran ünlü Prof. Maurice Duverger»; Az gelişmiş, fakat istikrarh toplumlarda ilgi çeken pluralist demokrasi orneklerine rastlandığmı ifade etmektedır. Fakat Hındistan gıbı yeterli derecede milli sermayesi teşekkül etmemiş ve az gelismiş toplumun butün sefaletlerıni ve mahrumtyetlerini arzeden bir ülkenin, her şeye rağmen 18 inci yüzyılın antisosyal kapitalizmi ile kalkınamıyacağı da muhakkaktır. Onua içindir ki Hindistan 18 inci yüzyılın «Siyasi» olan demokrasisini ekonomık ve sosyal bir muhtevaya kavuşturmanın çabası içindedir. Esasen yine Maurice Duvergerrun işaret ettığı gibi, çağımızın en önemli olayı, Doğu yani komünist bloku ile Batıdaki gelişmenın aynı anda demokratik sosj'alizm yönünde olduğudur. Duverger'in «3 üncü Dünya t'lkeleri» olarak adlandırdığı az gehşmış ve tarafsız memleketler de, geriden de olsa, aynı yonde yurümektedırler. oğrusu istenirse, gelışmış toplumlarda dahi sağ ve sol arasındaki gerginlik azalmakta, s^Wıp;ânlanW»ve sosyal güvenüfc, kavcemla^ıa» ve onların gerek5ermı kabul etmesıne mukabil, «sol» mıUüeştirme ve devlet mudahalesine ve kontroluna bir sınır tanımaya yanaşmaktadır. Bu suretle de ünlü Ingiliz sosyalisti Crosland'm deyimi ıle «eski problemler yeni bir açıdan» ele alınmaktad'.r. 1961 Anayasaraıza ekonomik kal kmma ile ılgıli hükümler bakımından önemli derecede fikri kaynaklık etmiş Hındistan Anayasası, muhtelil yerlerinde, halkın refahını sosyal adalet ve fakat aynı zamanda demokratik bir düzen içinde gerçekleştireceğini ıfade etmiş; kısaca 1961 Anayasamız gibi kalkınma için «plânlı ve fakat demokratik» bir rr.etod kabul etmiştır. Zira yine Duverger'in de dediği gibi; en zorbaca yolun en etkilisi olacağı muhakkak değildir. Çin örnefi bu bakımdan itiraz götürür bir şekilde ortadadır? Bazı siyasî hürriyetleri geliştiren daha az otorıter yani ihtilâlcı olmıyan bir sosyalizm tasavvur edilebilir; bu da gerçek ve Batılı anlamda demokratik sosyalizme doğru bir merhale olabilir. Nitekim Aysa ve Afrikada bir çok ülke yollannı bu yönde aramakta ve fakat bunun sonucu olarak çağımızda sosyalizm deyımi, anlam ve mahıyetmi kaybetmiş bulunmaktadır. Nitekim bu anlamda olmak U zere Prof. Joad: «Sosyalizm herkesin basına giymesinden dolayı biçimini kaybetmiş bir şapkaya benzemektedir» dernıstir. KALKINMA O Prof. Dr. Ismet GiRiTLi ileri süren Ingilız Fabianıstlerın etkısi ile teklıf ettiği «Demokratik sosyalizm» in, bugün dünyada en fakir ve fakat nüfus bakımından en büyük demokrasisinde (458 milyon) uygulama alam bulmuş olması çok enteresandır. Bernstein'a ve onu takiben (1961 deki Hindistan millî geliri i 30.450 mil. (438 mil.) 15 milyon Kahlornıa eya letinin millî gelirinden daha az ) bütün demokratik sosyalistlere ve ya sosyal demokratlara göre; demokrasi hem amaç, hem de araçfar. Demokratik Sosyalizm Çağımızda Leninist ve Marksistlerden tutunuz da, Sukarno, Nasır, Nkrumah ve Ben Bella'ya kadar herkes sosyal izmden dem vurmakta ve fakat sosyalizmi işine geldiği gibi anlamaktadır. Fakat Hindistanm bütün bu «maskeli» ve «sahte» sosyalizm taklitlerinden ciddî olarak ayrıldıgı ve Batılı, başka bir deyımle gerçek anlamda bir demokratik sosyalizm kabul ettigi görülmektedir. Nitekim Hindistanm iktidar partisi olan Mılli Kongre Partisinın 10 Ocak 1964 te Bhubaneswar top lantısmda kabul ettiği bir 'karar sureti ile demokratik sosyalizmi bir uygulama ilkesi olarak benimsediğini ve Hindistan siyasî hayatının içıne kesinlikle aldığını göriiyoruz. u suretle 3 üncü beş yıllık kal kınma plânımn sonuna gelmiş olan Hindistan gibi yüzyılların ihmaline uğramış ve somürülnniş bir ülke dahi, Batılı ornekleröen ayrılmanın luzumsuz lugu sonucuna varm:ş. kabul edılen karar suretmde açıkça; özel sektörün memleketin ekonomik hayatında taçıdığı önemli rolden ve bılhassa tarım, ticaret ve küçuk ölçüdekı sanayi kollarında gıtgide artan önerr.ınden bahsedılmiştir. Böylece geçen yuzyıhn sonunda >ıne bir Alman Yahudısi olan Edouard Bernstein (1850 1932) in Marksizme karşı ve bi'.hassa Marksizmın «ihtilâlrilik ve sınıf kavgası» metoduna karşı doktrınci olmıyan tedricî bir sosyalizmi SOnUMLULUK Bütün hn izahlar sonunda özel sektör: «faaliyeti, tntuma ile ve tüm o'.arak toplumu tatmin etmekten nzak kalıyor» iddiası üzerinde durmak gerekiyor. Yukanda belirttiğiraiz gibi özel sektör mütesebbislerinin ferden soromla olmadıklan, iktisat politikası yapıcılarının ve yöneticilerinin düzeltmeleri gereken hususların bulundufcu süphesizdir. Bnna rağmen özel sektörümüz örnek gösterdikleri, onlar çibi serbest hareket etmek istedikleri Batının özel müteşebbislerinden çok daba talihlidirler. Batının özel mütesebbisleri tam liberasyonnn bedelini yıllık 't 8 kâra çok sükür diyerek, en ufak bir hata sonanda rekabetin amansız eııkazında ezilerek ödemektcdir'.er. O rekabet çarkının insafı. sikâyet edecek mercii yoktnr. Buna karsılık ekonomimizde büyük hatalara, sevki idare kusurlarına ve organizas\on yetersizliklerine, iktisadî olmavan küçücük cesametlerine. verimcizliklerine rafemen ayakta daranların sayısi pek düşük değildir. özel sektör, karma düzeni yaşatmak istiyor»a değiscn iktisadi sartları görerek anla^maya (kompromi) yanaşmak, organizasyon, sevki idare ve isletme teknisHnde devrim yaparak «kâr» anlayıslarını değiştirmek zorundadır. özel sektör karma ekonomi düzeni içindekl gerçek yerini bulup millî sorumlulusunun sınırlarını çizmekte bir hayli geç kalmıstır. Odalar Birliçi ve benzeri özel Sektör tesckkülleri kendi kendilerini kritfk bir tablile tabiî tntarak özel tesebbüs alanında islâhat yaptıklan takdirde ekonomimıze büyük bizmette bulunabilirler. Bu itibarla bir memlekette sosyalizmın mevcut olması için or.u seçmenlerın çoğunlugunun arzula ması lâzımdır. Esasen ötedenberi Hindistar.da savunulan sosyalizmin bir ihtilâlcı sosyalızm olan komünizm dernek olmadığı belirtilmiş ve bu memleketteki bir kısım aydınlar «Plânlı ekonomik kalkmmayı» komünist modeli bir sosyalizme yöneltmek ıstedikleri için, bu husus üzerinde önemle durulmuştur. Ge çen yazın başında vefat eden Hind.stan Başbakanı Mr. Nehru; Marksist ekonomınin bu^ün bir çok bakımlardan demode hale gel digini ve üstelik Marksist • Leninistlerin yani ihtilâlci sosyalistlerın kullandıklan cebir, tahrıp ve ıfna metodlannın «akıl ve medeniyet dışı» olduğunu açıkça ifade etmiştir. (5). Denilebılü ki çağımız bütün insanlığının unutulma büyük sima sı Mahatma Gandhi (1869 1948) nın mirası olan bağımsız Hindistan yine Gandhi'nın ileri sürdüğü «Şıddete itibar etmiyen sosyalizm» metodunu vasiyeti olarak uygulamaktadır. Oysa Dünya Bankası eski Başkanı Eugen Black'ın de belırttığı gıbı, kalkınma metodlan en aşağı kalkınmamn kendisi kadar önemlidir. B AVANTAJLAR Birinci Beş Yıllık Plân doneminde (1%31967) 6zel ve kamu sektörlerinin toplam yatırımlarının 59.6 milyar liravı bulacağı umulmaktadır. Bu«nn 35.7 milyar lirası kamn ve 23,9 milyar lira«ı özel sektörün payına düşmektedir. Kamu sektölHi tarafından yapılacak olan yatırımlann büyük bir kısmı özel sektör >atırımlarının \crimini dolaylı olarak artıracak «alt yapı yatırımları» dır. Yollar, barajlar. enerji santralları, büyük sulama tesisleri, ilmî ve tekniksel arastırtna. teknik öğretim v.s. eibi. Bandan başka yine 5 yıllık plân Kalkınma ve hürriyet sentezi Türkiyede yabancı sermaye tartışmaları gittikçe canlanarak siirüp gitmekte .. Bu arada yurdumuzda bulunan yabancı kurumların çalışmaları bakımından en açık ve secik rakamların kamu oyuna sunulması yabancı sermayenin denetleme altına alınması için gereklidir. Tabancı sirketlerin Türkiyede verçilendirilmeleri nasıl olmaktadır? Meselâ kurumlar \erçisi Türkivede yüzde 20 oranındadır. Bu oran yabancı kapitalist ülkelerde ortalama jüzde 50'ye yükselmektedir. Bir yabancı sirket Türkiyede iş görmekte ve kurumlar vergisı olarak yüzde 29 oranında vergi ödemekte . 1%3 yılında bu kurumların ödedikleri vergi 15^68.039 lira olarak çörünmektedir. Eçer bunlar kendi ülkelerindeki mspetlerde vergilendirilseler, ortalama olarak bugün ödedikleri verginin birbuçuk katı kadar daha vergi iidemek zoronda kalacaklardı Hazineye 1963 yılında yabancı sirketlerin ödedikleri 15.868.039 liranın birbncuk katı ise 23.802.C58 liradır. tşte size açık ve seçik bir rakanı ki, bizim bütçemizin ka\bıdır. Bu konuda söyle bir mekanızma dönmektedir : Tabancı sirketler Türki\ede >üzde yirmi oranında kurumlar verçisi ödedikten «onra bir de kendi devletlerine hesap vermek zorandadırlar. Ve kendi devletlerince diyelim ki yüzde 50 oranında knmmlar vergisi alınmaktadır. Bn durumda vabancı sirket. kendi devleiine ödiyecegi verciden Türkiyede ödrdisi ver;ivi düser. Ve kendi devletine kalanını öder. Yani, yabancı sirketler Türkiyede ödemedikleri verçiyi kendi devletlerine öderler. Maliye uzmanlarına göre. bu sakıncanın önüne geçmek için kurumlar vergUinin vergi nispetini açıklıyan 25 inci maddesine şövle bir fıkra eklemek gerekmektedir : Yabancı kurumların ödıyecekleri vergi, kendi memleketlerinde teklıf edildikleri bu çe^ıt verginin oranından du=ük olamaz Bu fıkra eklendiği zaman yabancı şirketin kendi çıkarlan bakımından bir kavbı yoktur. Nasıl olsa cebinden çıkacak bir parayı dısarıva götürmiyecek. Türk Hazinesine ödiyecektir. Ve simdiki hükümlere söre. Hazinenin geliri yabancıların ödedikleri kurumlar venUindrn otomatikman birbuçuk misli yükselecektir. Ancak bu ilkenin genel olarak tatbiki halinde, yabancı sirketlere Türki\ede taııman. ama kendi memleketlerinde. tanınmıyan daha birçok istisnavı kaldırmak da mümkündür. Bütün bu avantajlar nasıl olsa yabancı sirketlerin yanına kâr kalmadığına göre ve yabaneı dfvletler lehine islediğine çöre, ortada bir mesele yoktur. Cünkfi devlet olarak biz yurdumuza gelmiş bir yabancı özel tesebbüse : Ben seııden az verei alacafım. sen git bunan fazlasını kendi devletine öde !.. diyoruz. Tani vergilendirme politikamız kendi Hazinemiz faydasına değil: yabancı devlet hazinesi lehinedir. Böyle çarip bir anla\ısı simdiden ortadan kaldırmamak için bir engel yoktur. Mesele enine boyuna tartışılmalı ve her yıl milyonlarca liranın boş yere yabancı devletlerin hazinelerine kavması önlenmelidir. Uzmanların yaptıklan hesaplara göre. eğer Türkiyedekı yabancı sirketlere kendi ülkelerindeki kosnllar uygulanırsa, bizim bütçemize 30 milyon dolârlık bir gelir daha sağlanacaktır. Bn gelir nasıl olsa o sirketlerin cebinden çıkmaktadır. Ama dışarıya kaçmaktadır. Türki>ede yabancı sirketlere tanınan haklann üstünde titizlikle durmak zornndayız. Amerikan Cooley kredilerinden tntunuz. petrol sirketlerinin henüz tam anlamında ortaya çıkanlmıyan çesitli kombine/onlarına kadar genis bir alan. halk oyu için karanlıktadır. Çünkü simdivc kadar konusulması yasaklanmıstır. Bu vasagın sürdürülmesi için elindcn geleni ardına kovmıyan bir küçük azınlık hâlâ çırpınmaktadır. Ama halk. nasıl sömürüldücünü \e Türkiyede kazanılan paraların kimlere yaradığını artık öğrenmek istemektedir. Kendi çıkarlarını hesap edemiyen ve savunamıvan milletlerin çözü kapalı bir si>aset kavgası içinde kurtnlacağına inanmıvoraz. Tabancı sirketlerin savıları. kosulları. kârları, yıllık kâr beyanları ve kâr transferleri açıklanmalıdır. Böylece millet kendi sinesinde bulunan yabancı girisimleri kontrol etmek imkânlarını bulacaktır. Hemen atılabilecek ilk önemli adım budur. Bunlar hep hesap meselesi! 1 D B Gençlik ve Türkiye sorunları: MKHTAP CANAL ile ERGUN Ö.NEN Nikâhlandılar Ankara 4.6.1965 CTumhurıyet 6307 Ahmet Güryüz KETENCI T.M.TJ. Genel Başkanı GERt KALM1Ş BİR D TtRKtYEbusuıı üzerinde hemeıı ÜLKEDİR. Türkiye bütün iktisatçıların birlesti^i gibi geri kalmış bir ülkedir. Oeri kalmış ülkelcrde Feodal unsnrlann yâni toprak açalığı denen kummların hâlâ varlığını sürdürmeleri, işsiz yıçınının günden güne artması, toprak.sız köylülerin şehire akınının gün geçtikçe hızlanması, bu ülkelerin özelliklerinden bazısıdır. Geri kalmış ülkelerin bağımsız iilke olmaktan vok \arı bağımlı halde olmaları bir diğer özpllıkleridir. bugün hemen herkesin dilediği. Nevar ki Avrupayı Avrupa yapan ve ondaki gelişmeyi sağlıyan sanayiin kurulmus olmasıdır. Türkiye'mizde sanayileşme günden ?üne yurdumuzda artan işsiz yığınına is bulabileceği gibi dışarıya kaçırdığımız emek gücünün de yurdumuzda de|erlendirilmesini saîlıyacaktır. E 1 Gerçek dcmokrasi sanayileşmiş bir temel "™ üzerinde jeşerir. Deraokrasi ve hürriyet sözünün en çok edildiğı >er Türkiye olmasına rağmen Demokrasinin \e hiirriyrtin gene en çok katledildiği yer Türkiye'dir. Bu yüzden artık halkımız da bu çok perdelı oyundan birsey anlıyamaz hale çelmiştir. Demokrasi, iktisadî temeller üzerine giydirilnıiş bir elbisedir. tjer iktisadi yapı bir yumruvsa \eya hiç yoksa, elbise oturmaz veya acaip durur. O zaman. demokrasiyi bu yapı üzerine oturtmak için herkes sasından solundan keser ve demokrasi. demokrasi olmaktan çıkar. SANAIÎLEŞMEM.N Z O R U N L L G L . MELAHAT ilP B A\rupalılaşmak büs sa>esinde Türkiye bu çıkmazdan aydınlı|a ulaşabilir mi? 27 Mayıs 1960 dan sonra Türkiye'nin fikir ortamında tartışılan baslıca konu budur. Biz Istiklâl Harbini yapmış bir milletiz. Istiklâl Harbimizin mâna ve ehemmiyeti, diğer savaşlara benzemez. O zamana kadar yaptığımıı savaşlar bir düsman ordusuna karşı idi. Istiklâl Sa\aşı Türk llusunun yalnız siyasî istiklâli değil aynı zamanda iktisadî özgürlüğii için yapılmıstı! tstiklâl Savasımız yabancı sermaye temeli üzerine otnrtulmus düşmana karşı girişilmis bir Millî kurtulus hareketidir. Atatürk bunu söyle belirtir: «Bizi yutmak isteyen emperyalizme ve kapitalizme karşıyıı.» Enıperyalizm, geri kalmış ülkelerin kurtulus yolu olan sanayileşmeye karşıdır. Çünkü gelismiş iilkeler, geri kalmış ülkeleri var olan halleriyle yâni geri kalmış sanayilesmemiş durumları ile tutmsk isterler. Gelişmis ekonomiler için pazar halinde olmamız ve onların gönderecegi malları satın alıp iç zenginliklerimizi dışarıya akıtmaırıız emperyalistler için ne kadar iyi ise bizim için de o kadar fenadır. Demek ki bizdeki özel tesebbüs yolu İle kalkınmayı en başta yabancı sermaye engellemektedir. TARIK ZAFER TUNAYA Bvlendıler <VI.1965 u suretle Hındistan ilk defa olarak sosyalizmi, ekonomik plânlamayı ve demokratik me tod"u bir* anayasa ıle bir ara;.a getiren, başka bir deyimle; kalkmma ve hürrıyet sentezıni bir anayasa müessesesi olarak düzenliyen memleket olmuştur. Türkiyeye nazaran kat kat fakir ve geri olan Hindistanm, demokratik rejim yönünden verdıgi bu örnek «hürriyet içinde kalkınmayı» (demokrasi içinde ilerleme> bir siyasi ilke olarak kabul • • den memleketimiz için (is kanaatımizce ümit ve cesaret verici ıyt bir örnektir. Yazımızı büyük Gandhı'nin şu sözleri ile bitirmek istiyoruz. «Ce bir hiç bir maksada hizmet etmez. Biz imansızlığı imanla, adaletsizliği adaietle, yalancılığı doğrulukla .Jcarşılamalıyız. Hile v« desıseyi açıklık ve anlaşılabihrlık; şıddet ve korkaklığı cesaret \» yenmeliyiz.» (5) Shriman Naraj'an Socialism in Indian Planning, 1964, p. 8. PERDE ARALIGINDAN SON İ^'*> BBSKI ÇIKTI Cumhuriyet 6306 Genel Dağıtım: BATEŞ Cağaloğlu Tel: 27 38 07 SOSYAL GÜÇLER yola H Türkiye'yt kapitalist olmayan zinde sokacak olan sosyal güçler hiç şüphesiz kuvvetlerdir. {Gençlik • isçiler basın ordu düşünürler.) İşçilerimiz Türkiyede kalkınmamiz İçin en büyük yükü çeken ve karsılığında en az nimetlere sahip güçtür. Ordudan sonra teşkilâtlanması en lazla gereken kuvvettir. Oys» ki, sendikaların başında bulunan bazı liderler, isçinin itici gücünü izale etmek, onnn toplum meselelerinde söz sahibi olmasını önlemek için gayret göstermektedirler. tsçilerin en uyanık olması gereken husus işte bu olmalıdır. Köylüler, ırgatlar, küçük toprak sahipleri, büvük sermaye eşrafının malî gücü karsısında gün geçtikçe ezilmektedir. Menfaatleri işçi toplulnkları ile ortaktır. GENÇLİK : Geri kalmış ülkelerin en uyanık gücüdür. Emperyalizmi lânetleyen, haksızlıkların karsısına çıkan gerçeğin savunacusu, halkın savunucusudor. Devrimci hareketlerin öncü kuvvetidirler. Hiçbir menfaat bağı ile sartlandırılmamış olduklarından en objektif karar alma niteligine sahip olan güçtür. Bu itibarla daima ulusun yanında, onnn hizmetindedir. Teşkilâtlanmanın zorunluğu. Türkiye gerçekte büyük dönüsümlerin olacağı bir devreye giriyor. Herşej Atatürk'çü ve devrimci kuvvetlerdcn yana, ne var ki bn güçler teskilâtlanmış bir durumda değildir. Atatürk'çü devrimci çüçler biran evvel geniş anlamı ile baskı grupu olabilecek bir gfiç haline gelmelidir. Türkiye'nin istediği sos\al reformlan yaptıracak ve geleceğin aydınlık ülkesi haline getirecek tek kurtulus >ola sosyal güçlerln teşkilâttanmasındadır. Mutlu yarınlar Devrimcilerin ve Atatürkçülerindir. BİRTALİHLİYE KAZIM HIKMET1E ÜC BÜÇUK YİL ORHAN KEMAL Bu kıtapta NÂZIM HİK.MKI' n hapıshane hayatını değcrlı lomancı ORHAN KEMAL'm kalemınden oku\ dcaksııiız. fotu^ıaE ve poıtre, uç renklı haukulâde bir kapak Fıatı : 6 Lıra Çıkarar. GREVLtR Demokrasinin sartlarından bıri sermayenin • sermaye ile rekabetidır. Oysa ülkemizde özel tesebbüs şampiyonluğıınu yaparlar, Liberalizmin temel ilkelerinin uygulanmasına müsaade etmezler. Demokrasiııin bir diğer şartı sermaye ile emeğin rekabetidir. Bu da isçinin ekonomik ve socyal durumunu knvvetlendirmek için yapacağı grevlerle gerçekleşir. Grevler gerçekte memleket ekonomisini gelistirecek faktörlerdir. Çünkü gre\ler sonunda isçinin gündeliâini arttırmak zornnda kalan işvereni kaybettiğı kazancını sağlayabilmek için daba modern istihsal vasıtalan saglamaya zorlar, bu ise memleketimizde sanayileşmeyi hızlandırır. Ne var ki grev bir sürü şeklî sartlara bağlanmış ve hiç bir ülkede rastlayamayacağımız formalitelere koyularak işçilere verilmıstir. Ve bn formalitelerden birinin uygulanmaması grevIeri kanunsuz grev olarak nitelendirmeye yeter sayılmıştır. Bütün bunlar kurulma ve jrerlesme yolunda olan Türk Demokrasisini can evinden vurmaktadır. Grev; aslında hiç bir müsaadeye tabî olmadan yapıiabilmelidir. Netice olarak diyeceğis ki; Demokratik bir ortamı kurmak ve anayasayı tastamam uygulamak Utiyorsak, germayenin sermaye ile karsılıklı rekabetine ve sermayenin eraekle olan rekabetinde sınırlamalar yapmamalıyız. RİTürkiye'nin kalkınması, kapitalist olmayan •*• bir düzenle olabilir. Bütün yukarıda savdı^ımız aksak durnmlardan bizi kurtaracak jol hangisidir? özel teseb ÇIKTI BİRTALİHLİYE DAİRESİ SOSYAL YAYlNLAR Genel Daqıt:m • ÜNVERDİ KOLL. STİ. ı Cumhuriyet Amerikan malı eşva, kristal, teknik eşya, avıze ve biblolarm emsalsiz üzayedesi 6 haziraıı 1965 PAZAR saat 10 da. Kadıköy, Moda, Moda Cad 177 No.lu Panorama Palas 5 NoJu dairede (İş Bankasınm yanı) Son model Moderno stilinde 9 parçadan ibaret yemek odası. Hiç kullanümamış kadar yeni 8 parçadan ibaret yatak odası. Amerikan malı DinetSet masa ve sandalye. Montgomery stilinde maun ağacı koltuklar, kauç divan etajerler, salon masalan, büyük bir parti kristal ve gümüş vazo. şekerhk, 3Ürahiler, su takımı ve şamdanlar. Amerikan malı General Llektrık buz dolabı. Möbl havagazı fırm ocak Piliç kıyartma makınesı; Blander Mixter; elbise muhafazaları; emsalsiz çatal hıçak takımlan. Renk renk bardaklar, genç kız odası. Avizel=r, aplıkler,. portmanto; beyaz eşya, em&alsiz mutfak takımlan PORTAKAL, Tel: 44 54 59 47 70 57 Üâncılık 70856028 TÜRK TİGARET BANKASI :: SON PARA YATIRMA TARİHİ 5 CUMARTESİ jUkiimsılık j
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle