19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHtiFE tK? fTTJMHTJRIYET 19 Haziran 1965 PIAN'IN BAŞARISI eri kalmış memleketlerin süratle kalkınmaian için kaynaklarını hangi yönlere hangi sıra ile ve hangi zaman ölçüleri içinde yöneltmeleri gerektiği «PLÂN» fikrini doğurmuştur. Kalkınmayı sağlayacak iktisadi, kültürel ve sosyal faaliyetlerin Plân çerçevesi içinde tahakkuku ise biitün kaynak ve imkânlann plân ve proğramlara sadakatleri nisbetinde muvaffakıyet a n eder. Konunun hu cephesi muhtelif iktisadi rejimlere göre şu şekillerde tahakkuk etmektedir. 1 Ferdi kaynaklann bahis konusu olmadığı •e hütiin kaynakların Devlet elinde bulunduğu yerlerde ve rejimlerde Plân'a sadakat diye bir konu yoktur. Bnralarda biitün kaynaklar Plânın emrindedir. 2 Ferdi kaynakların kısnıen veya tamamen dirige edUdiği yerlerde ve rejimlerde bu kaynakların Plâna sadakatlan muayyen ölçüler içinde ancak sağlanabilir. 3 Ferdi kaynaklara hiç bir suretle müdahale edilçmiyen serbest iktisadi rejimlerde ise bu kaynaklar, ferdlerin nzaları hilâfına, Plâna sadakata mecbur tutulamazlar. Bu yerlerde ve rejimlerde Plâna sadakat ferdlere makul bazı mükellefiyctlerde muafiyetler, imtiyazlar, yardımlar gibi • toplum fedakârlığı nev'inden • çekici tedbirlerle sağlanmaya çalışıhr. ••«• •••• Suat ARAY derpiş edilen döviz fonlarının tamamen eski borç ların taksit ve faizlerine tahsisi zorunluğunu meydana getireceği ifade edilmiştir. Böylece dıs kaynak da faydalılık ve verimlüiğini kaybetme durumuna gelmek üzeredir. Bir önemli konu da, plânlı devreye girüdiğinden beri kendini hissettiren ve fakat bir türlü, önemi ile ölçülü olarak, su yüzüne çıkmayan kaliteü elemanda çekilen sıkıntı hatta buhrandır. Bir yandan adedi yetersizlik, öbür yandan kalite düşüklüğü sebebi ile plândaki işleri hayli etkileyen ve israflı çalışmalara sebep olan bu konu üzerinde gereken önemle durulmamaktadır. Bir çok kaiiteli elemanların dış ülkelere aralıksız olarak akmahırı, mevzuu gittikçe daha vahim hale sürüklemekledir. Dış ülkelere gitmek önlenemeyeceğine göre sıkıntı ve buhraıun mutlaka gerek ejitim müesseselerinde gerekse işletmelerde süratli bir yetiştirme ile giderilmesi büyük bir zarorettir. İzah ettiğimiz bütün bu durumlar karşısında Plânda çizilmiş olan kalkınma hızı nasıl sağlanabilir? Burada evvelâ kalkınma hızına müsbet süratte müessir bir faktörden bahis etmek lâzım geliyor. Bilindiği üzere kalkınma hızı nüfus artışı ile doğrudan ve yakından alâkalıdır. Halen yürürlüğe girmiş bulunan doğum kontrolü tatbikatının yapılmıs bazı sondajlara göre • Toplumda hüsnü kabul göreceği ve doğum artış hızını muayyen ölçüde kesebileceği anlasılmaktadır. G Buğday ve TAKITSMA Bağımsızlık îiHir ahmetli General Burhanettin fazia olduğu anlaşılmış olur kani'sındayım. Kentten verilen miUluç: «Bu millet gerekirse sâl, sadece sokaklardaki görülenmısır koçanı da yer. Tardımlarıdir. Köylerimizde ise, durum nı başlarına çalsınlar!» demişti. çok hazin. Toplum tamamen orKromit yolsuzluğu görüşülüyorta çağ hayatı yaşamaktadır. du Senatoda. Bir özel fırmamn Bu günkü köylerimizin, büyük borcunu millete ödetmek için bir çoğunluğuna yayın organının bir büyükelçi devrin Başbakanı girmedıği bir gerçektir. Onsekiz înönü'ye bile gitmıs, baskı yspbin köyümüzde okul bile yoktur. mış, yaTdımı keseriz ihtarını saOkulu olan pek çok kdyierimizvurmuştu. Hükümet de bir tasarı de. öğretmen fikren kaybolmakhazırlamış, millete borç ödetici tadır. 20. Yüzyılda bu büyuk top kanunu çıkartmıştı. Oysa Kurlumun Atatürkçüiükten haberı tuluş Savaşında ulusça mısır kobile yoktur. çanı öğutmüş, yemiçtik. Gene de yerdik. Ulusal onurumuzu Şahsi menfaatleri için, din iskurtarırdık. Ba^ımız dık olurdu. ti^mar edilerek halk soyulmakYeter ki, kendimize güvenmeliytadır. Toplum fıkir özgürlüğü sa d:k. Kendimize gıiven duygusu yesinde kalkınacaktır. Bir kez yıireklerimıze sindi miydi milsu bir hakikattir ki, bu koşullar letçe katlanmayacağımız çaba 'altında toplumumuzu özgür düyoktu. Hep birlikte çalışır, birîünceye kavuşturamayız. likte yorulur, birlikte üretir, birDün, batı kentlerimızi doldulikte tüketirdik. Hem kendi kenran, doğu ve orta Anadolu köydine davranış bağımsızlığının lü kardeşlerimizin, bugün, Avverdiği öğünç başkaydı. Namerrupaya akm ettiğini gorüyorum. de muhtaç olmadan yaşardık. Yarınki kuşakta bu koşuüarla Millî güvenliğimizi koruyan oryaşarsa vay halimize. dumuzu da biz donatır, ordumuMükremin TEKlN zun ellerin verdiği ile güçlenmeögretmen Sakarya sini değil, halkımızın verebildiğince donatılmasırıı sağlardık. U Ne Amerika. ne Rusya, ne de bilmem ne belâ başımızdan eksik olurdu. Gene de olabilir. Atatürk'ün yolu açıktır. Sömürgecilere karşı kırk yıl önce Kurtuluş Savaşı vermiş bir ulusun çocuklarıyız. En gerçek yol göstericimiz bilimdir. Bağımsızlığımıza kıskançlıkla sarıhrız. Kalkınma seferberliğine girişiriz. Bir kuşak sonra sanayii tam, 1arımı gelişmiş, uygar bir ülke olur, başkalannın vermediğini de ğil, başkalannın yapamadığını da yapar hale geliri^. M. Vasıf ERSOT Ankara C. Savcısı Td. sevk edenler hakkında Türklş' ın harekete geçmesi gerekır. Nurettin ÇELİKBAŞ tşçi ille de satılmak mı gerek? Önce bir karara varmak, ve hepimiz için çok önemli bir soruyu kesin olarak cevaplandırmak zorundayız: Türkiye bağımsız yaşıyabilir mi? Yoksa bir yabancı devletin hinıayesinde ve ipoteği altında yasamak zorunda mıdır? Biz iddia edijoruz ki. Tarkiye bağımsız yaşıyabilir. Ama Türkiyenin şu dünya düzeni içinde bağımsız yaşıyamıyacagına inanmış kimseler de vardır. Ve Arnerikanın bizim bağımsızlığımızı gölgeleyeeek ölçüde memleket içine sokulması ve örgütlenmesi tenkit cdildiği zaman bu kimseler: Sanki Ruslar daha mı iyi? .. diye kıyaslamalara girişirler. Yirmi yıldan beri beyınler iyice yıkandığı için vatandaslarımız arasında şöyle düşüncelere kapılanlar da eksik değildir: Nasıl olsa bir devletin himayesi altına girmek zorundayız; Amerika.M seoelim baM... 1963 Türkiyesinde bu hazin manzaraya sık sık rastlaraak mömkündür. Farkında olmadan öyle bir propagandaya kapılıp gitmişizdlr. Kafalarıraızda kendi millî \arlığınuza güven duygusuııu yitirdigimiz için bir başka dcvlete kapılnnmak zorunda imişiz gibi gelir bize... Bir büyük dcvlete pevk olmadan yaşamanın imkânsızlığına inanmışızdır. Bugün sürdürdükleri refahı Amerikanın Türkiyedeki ilişkilerine ba^layanlar ise. Amerikanın Türkiyedeki tutumu tenkit edildi mi İ5ter isteınez rahatsız oturlar. Ve bu rahatsızlıkla: Yâni ne yapalım Kusyaya mı yanaşalım?.. di>e sorarlar. Yani ille de birine satılmak üstüne yorumlar yapılır. Mütarekede olduğu gibi: lııgiliz hinıayesini mi kabul edelim? Anıcıikan mandasını mı istiyelim?.. hikâyesinm bir benzerini farkına varmadan yaşar dururuz. Bir yabıuıcı devletin koltuk altına sığınmadan yaşıyacağımıza inanmıyanlara katılmıyonız biz... Atatürk devrindeki Türk dış politikasının bugün de geçerli olduğuna inanıyonız. Bugün veryüzünde Atatürkün izinden yürüyen az gelişmiş ülkeler «Üçüncü Dünya» diye bir varlık yaratmışlardır. Peyk'lik mesleğini savunanlara bu dünyayı göstcririz. Hiçbir süpheye yer bırakmıyacak biçimde ispat edilmiştir ki, «peyk» oldun mu sijmiirülürsün. Ve çün geçtikçe daba da çöker, yaşama gücünü kaybedersın. Türkiye Amerikan peykliği şüphesini yaratacak bütün ipotekleri üstünden silkrlfmedikçe dâvalannı çözümlemek inıkânlarını kazanamıyacaktır. Bir devletin elbette baska devletlerle münasebetleri, ittifakları, anlaşmaları olur. Yeryüzünde yalnız yasamaya imkân yoktnr. Siyasi, askrrî, iktisadi ilişkilere daima şrirmek zornndadırlar devletler... Ancak bütün bn temasların çetirdifi sonuçlar, siyasî kararları bağımsızlıkla vermek yeteneğinden bir devleti yoksun kılmamalıdır. Yabancı sermaye ve dıs kapitalizme yamanmış bir iktisadî yapı, az gelişmiş ülkeleri yabancı ipoteği altına düsürmektedir. Bu gerçeğin bilim açısından geniş izahları kitaplıklan doldurmaktadır. Türkiyede bnçün bazı çevrelerin: Solcular bizi Kusyaya satacaklar... diye bağrışmaları «ille de satılmak» prensibinden doğmus bir iftiradır. Bunlar, gelecefe ait bir asılsız ithamı Türkiyenin butrünkü dnrumunu tnazor göstermek için kullanmaktadırlar. Eger ille de bir yabaneı devlete satılarak yasıyaeaksak onların sözlerine hak verelim... Ama yok mudur bagımsız ve haysiyetli bir ülke olarak yasamak imkânı? Yoktur... diye ortaya çıkacaklarla bn nektadan tartısmaya başlamak gerek. Şu veya bu devlete peyk olmak arasında hiç bir fark çöremez Atatürkçüler... Atatürk 1920 lerde reddctmişti yabancı bir devletin himayesine sı.^ınmak tekliflerini... ki >« sıralarda daha Türkiye Cumhuriyeti kurulmamıştı. Mustafa Kemal, daba kurulmamış ve sınırları belli olmıyan bir devletin özleminde «ıstiklâli tam> diyordu. O. bu özlemi gerçekleştirip, bize bir bağımsıı Türkiye Cumhuriyeti emanet etti. Biz kırk beş >ıl sonra bugün: Amerika mı, Rusya mı?.. tartışmasına girişiyornı. Tazık bizlere... Ve yazık böyle düşünenlere... / •»•• " Anadoludan Resimler „ K öylu...» deyip deSERHAN'm Fatma Irfan «Anadoludan resimler* adlı yazı«ını, birkaç kez daha, hem de sindırerek okıımalıdırlar. Okuyanlar, köylünün ne olduğunu anlayacaklardır. Köylü. «her gör düğüne paşam» deme devresini atlatmıs, kendi sorunlarına eğilmek düzeyine ulaşmıstır. Köylü, toplumsal ilerlememizde üzerine düşen görevlerin bilincindedir. Köye, politik bohçalar içinde yeni düşünceleri allayıp pullayarak götürdüklerini sananlar, sadece «alay konusu» olmaktadırlar. Hele kö\lü, «Şunu yapacağız, bunn yapacagız...» politikasından tiksinmistir. Köylü için, «Şnnu. bunu yapmıyacagız» diyenlerin davranışları daha bir «erkekçe» görülmektedir. Köylü, «Şunu, bunu yapacajız» deyip de hiçbir şey yapmayanlardan bıkmıştır; «Şunu. bunu yapmak zornndasınız. Türkiye'nin $elece|i sizin emek'lerinize baflıdır» diyebilen gerçek .önderleri beklemektedir. Seçim devresine girdi ğimiz şu günîerde, köye yeni bir şeyler götüreceklerini sananların ne kadar yanıldıklarını, 15 haziran 1965 tarihli CUMHVRİYET'teki «Anadoludan resimler» yazısındaki «değinmeler» belgelemektedır. Köylü, «Anadoln thtilâli» ne dek yüzüne donülüp bakılmayan Anadoîuya, köye dönül mesini istemektedir. Köylü için Boğaz üstüne kurulacak köprü. «ak gerdanları süsleyen bir ziynet esyasından başka bir sey değildir. Oysa köylünün gerçek süsü, bulutlara denk koyulukta gökleri kaplayan fabrika duman ları olacaktır. Polıtikacıların, «ağzının kenarında hep o yarım gulüşüyle uyarlığa koşan» köylümüzün çaalarını degerlendirrneTerî ""devri gelmiş. hattâ geçmektedir. «Ak gerdanları süsleyen» zengin ziynet eşyalarına köylümüzün karnı doymustur. Poütikacıların söy ledıklerinin çoğu, fakir giysiler içinde ak gerdanma ziynet eşyası takılan bir oyuncu gülünçlüğündedır. Politikacı, «gülüşten çok tükenmış bir aeıtın son kalmtısı gibi» köylümüzün gözlerin dç ışıyan uygarhk şimşeklermi görebilmelidır. Ancak ozaman go revlerimizi yerine getirmiş oluruz. Adnan BtNTAZAR Öğretmen * Verdiğüniz feahlara göre «Plâna Sadakat» veya «Plânın Muvaffakıyeti» nin ferdlerin hürriyet ye serbestisi ile çalışma balinde bulunduğu, bu sonunculardan tavizler verilmek mecburiyetinde bulunulduğu kanısı uyanmaktadır. Böyle olsa dahi hürriyet, çalışma serbestisi gibi en tabii haklara riayrtkâr rejimlerde bu yolda bir çatışraada hürriyet nizamı aleyhine bir tavizin bahis konusu olamayacağı tabiidir. Böylece bu rejimlerde bir millî hedef halini almıs bulunan • Kalkınma Plânının muvaffakıycti büyük ölçüde «Devlet» ye «Devlet Sektörü» ne yüklenmekte ve İktisadi Devletçilik hususi sektörü.ı Plân konularına riayetile orantılı olarak gelişmeler kaydetmektedir. Türkiyede İktisadi Devletçilik hareketi, daha bir Plân mevzuu olmadan hususî sektörün, bütün teşviklere rağmen, bilhassa sanayi sahasına itibar etmemesi üzerine yerleşmiş ve memlekette, başta sanayileşme olmak üzere bir çok iktisadi alanlann gelişmesini saglamıştır. Bugün de «Kalkınma plâm» nın muvatfakıyeti yine büyük ölçüde devlet sektörünün omuzlarındadır. Plânlı devrenin, hazırhk yüı dahil. üç senelik tat bikatında bu durum tamamen kendisini göstermiş ve hususi sektör • kontrolsuz, rekabetsiz ve tabii çok kârlı, çok cazip bir iş alanı olan konut yatırım sahası hariç • israrları üzerine kendilerine ayrılmış bir çok sahalarda dahi bazen hiç, ekseriyetle de cüz1 faaliyetler göstermiş bulunmaktadır. Doğum kontrolü D İç kay naklar P lân muvaffakiyetinin önemli unsuru olan Finansmanını Türkiye iç kaynakları ile sağlayabilirmi ihtimali ve sualini cevaplandırmak gerekirse: Tabiatın pek ranstesna olarak büyük zenginltk ve çeşitlilikle Vurdumuza bahşettiği potansiyellerin, bu günkü seviyede dahi, işletilmesinde hususi sektörün Plâna sadakat göstermesi ve Işletme neticelerinden arame haklarını dürüstlükle devlet bütçesine aktarması ile finansmanda büyük ferahlık sağlayacağı mütalâa edilebilir. Ancak, Hususi sektörün evvelâ en büyük istihsal alanımu oIan Zirai sahadan başlamak üzere Kamu hissesini Bktarmada yani mali mükellefiyetleri yerine getirmede büyük kayıplara sebebiyet vermesi ve yine sektörün, ileri serbest rejim anlayışmda pek normâl olan vergi açıklanması servet beyannamesi gibi müeyyidelere şiddetle karşı koyması finansman bahsinde iç kaynaklan önemle zedelemektedir. İç finansmanın arz ettiği bu durum karşısında müracaat edilen dış kaynaklara gelince: 19301964) yıUan arasında bunların hesapsız ve gavesizce işlenmesi neticesinde o zamandan gelen taksit ve faiz vadelerinin ber yıl artması; Plânın üç yıllık tatbikat devresinde yine bu kaynaktan sağlanan fonların çoğunlukla kalkınma kredisi yerine kısa vadeli, yüksek faizli ticari kredi mahiyetinde olması sebebiyle bir iki yü sonra buradan sağlanması oğum kontrolü böylece küçümsenmiyecek müsbet bir faktör olarak Plânın muvaffakıyet hanesine kayıt edilebilecektir. Bu müsbct (aktörün yamnda. 1 Plânlı devrede elde edilen tecrübelere ve memleket realitelerine dayanılarak potansiyellerimize süratli ve hacimli verim sağlama yönünden yeni bir priorite tanınması; 2 Yatırım mevzuunda da yine umumi bir revizyona gidilerek çabuk ve faydalı alanlara yönelinmesi; 3 Kaynak ve imkânlarımızı şiddetle zorlayarak tahakkuk ettirebilecek (veya ettirilemiyecek) Elektrikli, dizelli lokomotü* ile otomobil sanayii kurmak gibi bir yönden istimal sahası mahdut, öbür yönden çok büyük yatırımları gerektiren ve umumiyetle süratli ve pahalı inkişaflara mazhar ve maruz olan sahalardaki iş kollannı Plânın daha ileri bölümlerine aktarmak suretiyle bu devrede ferahlık yaratüması. (Burada bilhassa şu mütalâamızı belirtmek isteriz.: Plân yapmak, bilhassa Kalkınma Plâm gibi çok önemli bir işe tevessül etmek bizde pek yeni ve bilmediğimiz bir ihtisas konusudur. Yabancı uzmanlardan istifade bahis konusu olsa dahi, tecrübesizlik devresinde yapılmıs bir Plâm tabu haline getirmek, kanaatımızca memleket ve hattâ bir Kalkınma Plâm realitesine uygun düşmez. Bu bakımdandır ki biz bu ilk Plân üzerinde «Plân selâbeti» yerine «Tecrü be ve Realite» faktörlerine yer verilerek Plânda bazı rötuşlara gidilmekte büyük fayda mülâhaza etmekteyiz.) 4 Harekete grtirdiğimiz potansiyellerin, İşletmecilikten ticaretine kadar iktisadi sonuçlarının amme haklan olarak tahakkuku gerekli paylarının sıkı müeyyidelerle tamamen cibayetinin sağlanması; 5 Faaliyetleri başarı ile yürütecek mütehassıs ve kaiiteli personeli süratle yetiştirecek tedbirler alınması, 6 Plân finansmanında pek mühim bir konu olan döviz istihsalimizin hiç bir kayba uğramadan döviz bütçemize intikalinin sıkı müeyyidelere bağlanması. 7 Dış kaynak sağlamada Milletlerarası sermaye piyasalannm (Bilgi ile) takip edilerek uzun vadeli kalkınma kredi fonları elde edilmesi, suretiyle Plâna daha reel ve samimi bir yön vermek ve muvaffakıvetini sağlamak mümkün olabilir. Bu günkü durumu islâh edici tedbirlere gidilmemek, yatınmlarda varamayacağımız hedefleri Plân içine alıp bunlara erişememek, sonunda büyük zorluklarla memlekette yerleştirdiğimiz «PLÂN» Fikir ve inancının zedelenmesine sebep olur ki bu hal telâfisi imkânsız büyük bir durum varatır. Çan Grevi Çan grevi ile ilgili çeşitli yazılarınıza bir şey daha eklemek istıyoruz. 13.5.1965 tarihinde Çanakkale seramik fabrikalannda başlayan grev 3.6.1965 tarihinde bir ek pro tokol imzalamak suretiyle son bulmuştur. Bu 22 gunluk grev müddetince grevi idare eden Türktş Ikinci Başkanı sayın Hasan Türkay ve ona candan bağlanan işçıler. olgun hareketleri ile sendikalar tarihine bir altm yazı ilâve etmişlerdir. Isverenlerle 3.6.1965 tarihinde anlaşmaya oturan sayın Hasan Turkay ve 3 üncü bölge eğitim mudürü Altan Sönmez işçilerin birçok sosyal haklarını sağ'.adılar i«e de iş teminatını maalesef saslıyamamışlardır. t>: teminatı sağlanamadığmdan grev esnasında vuku bulan ufak tefek hâdiseler yuzünden mahkemeye verilen 85 ışçı keyfen işe Alınmadıkları gibi bütün haklardan da mahrum edilmektedirler. Greve istirak eden işçiîer ise iş'erıne dondüğünde branşlarına ve kısımlarına verilmeyip branşları haricinde iş'.ere verılmişlerdir ve kendı'.erine çeşitli müşkülâtlar gö=terilmektedir. Bu iş lere a:t maddeler ek protokola niçin dahil değildir? Bu ek protokolda böyle bir maddenin bulunmamasından istifade eden işveren grev isçisını elinde oyuncak yapmıstır. Izdırap içjîrsinde ça'.ışan işçıler ilgili makamlardan yardım beklemektedirler. Is çiyi hiç düşünmeden bu yola Buğday ve çıkarlar Q ayın llhan Selçuk'un Ameri"^ ka'dan buğday geldi adlı fıkrasını ilginç buldum. 1954 ten bu yana Amerika'dan yardıra adı altında gönderilen tarım ürunlerinin, ashnda Amerika'ya ne denli kâr sağladığını, îlhan Selçuk bey açık bir biçirade ortaya koyuyor. Bu konunun bir de «u yönü var: Ulus olarak çoğunluğumuz koy lerde yaşarız. Dünya tarım pazarında iyi bir yer tutması müm kün, tarım ürünleri yetiştirecek giiçte, verimli bir ülkemiz var. Ama ne var ki, biz kendi tüketimimizi kar^ılıyacak kadar ürete biliyor muyuz? lsin özu: Kendimize yeterince doğaya egemen miyiz? Gerçekleri bilmeden, araştırmadan Amerika'dan buğday gel dı diye sevinenler, Amerika çıkarlan lehine buğday vermeyince siz ne yapacaksınız? Oysa ne Amerika, ne de başka bir ulus, kendi çıkarları olmadan bize buşday değıl, hiç birşey vermiyeceklerini iyicene kafamıza yerleştirmeli ve ona göre kendimize yeterince, hiç değılse bugday üretmelıyiz. Tekin SÖNMEZ Kuyumcn •«••••••a••••••••••••••••••• GÜNEŞ YANIKLARI Ve Böcek S o k m a l a r ı n d a • f ri ıtis ı i \ A •.••"»• POMAT ; Piyasaya arzedilmiştir llâç Fab. İstanbul Reklâmcılık 'İ583 6982 r Sayın Doktorlarımızın nazarı dikkatine Verem mücadelesinde yeni silâh r~" Y / fÎKV ••I BARTO ile ENGİN GÜRAK Evlendiler tSCİ Hiihiiıı Liüeüi lliidiirliiğüıııleıı j (Cumhurıvet : 6975) ••••••••••••••••••••••*: Gaziantebin kadinı Cenani ai.esinden tshük ve Râsim Paşalann hafidesı, eski Ticaret Vek ; li Ali Cenani ve Nâzire Cenani"nın kızı, Rıza Cenani'nin yeğeni, eski Gaziantep mebusu Ekrem Cenani. eski Liverpool Başkonsolosu Kemal Cenani, Doçent Dr. Afife Cenani Demirel ve Avukat Râsim Cenani"nin ablaları, Dr. Esat Demirel'in baldızı, Fahire Cenani. Husniye Cenani. Beria Cenani'nin görumcesı, Ahmet, Tengün, Ülya. Ali. Fatoş ve Harunun teyze ve halaları, Gaziantepten Nezihe Güzel, Mihrinisa Bayram, Çiftçi Râsim Cenani, Nebile Hacıhanefıoğlu. Dr. Âsım Cenani. ve Yavuz Cenani'nin amcazâdeleri. Emine Bazoğlu. Müfide Tascıoğlu, Saadet Özgül. tciâl. Sehbal, Ayşenin teyzezâdeleri ve Hatça Akyıldızın hâmisi VEFAT İikokul mezunlarımn okulumuzun hazırhk smıfına aday kay J dına 28 Hazıranda son verilecektir. Giriş imtihanı 29 Haziranda • saat 9.00 da yapılacaktır. " Eski öğrencilerımiz kayıtlannı 1 Eylule kadar yenüemelidir • ler. Duyrulur. ! ADRES : Beyoğlu, Tomtom sokak No. 11 m AVUKAT Zir.at Yük. Müh. NEVZAT KOÇ Evlendiler 186.1965 Cumhuriyet 6978 NESRIN ALTA.V Ue «••••••••••••••••••••••••••••••••••••«•••••1 Milletin Hakemliği letin Hakemliği» yazısına bir itirazım var. Petrol konusunda mil leti hakem yapmamak için ileri sürülen düşunceler halkımızın geriliği v.s. halktan oy hakkını geri almağa kadar varabilecek bir mantık zincirine yol açabilir. Oysa halka bütün tezlerin açıkça ve serbestçe anlatılabildiği bir ortamda halkı hakem yapmamak için bir neden olamaz. Hem de en çapraşık sorunları bile halka sunabiüriz. Çünkü nasıl olsa o en çapraşık sorunlar dahi sonunda dönüp dolaşıp halkm çıkarlannı ilgilendirmektedir. Yeter ki, «orunları halka ç'özümüyebilen işin iç yüzünü anlatabilen siyasal önderler bulunsun. halka her türlü düsünceyi okumak, duymak. tanımak fırsatı verüsin. Sina AKŞİN rof. P çıkan Arsel'ın Cumhuriyet'te «Millilestirmede Mil SABIHA CENANİ Piyasaya arzedilmiştir. LiteratUr ve numune için P.K. İstanbul 651 17 haziran 1965 de vefat etmişür. Cenazesı bugün 19 haziran 1%5 cumartesi günu Teşvikiye Camiı şerifinden öğle namazını mütaakıp kaldırılarak Edirnekapı Sehitiığındeki aile makberesine tevdi olunacaktır. Çelenk gönderilmemesi rica olunur. AİLESİ Cumhuriyet 6977 îlâncıhk 72S2, 6959 ACI BİR KÂYIP TARABYA PLAJtNIN Bufe işletmesi 1965 sezonu için ihaleye çıkarılmıştır. Şartname Genel Müdürlüğümüzden temın edilir. Son teklif verme günü 23.6.1965 saat 17, Tel.: 47 97 50 47 97 51, Emek tnşaat ve Isletme A. Ş. Valikonağı Cad 77/45 Nişantası Istanbul. (îlâncıhk : 7276) 6958 Şehıt Ersan Oze> in dedesı. Meliha Özey ın vefakâr eşi, Dündar Özey, Sevim Olcay'ın sevgili babaları, Neclâ Ozey, Celâl Olcay'ın kayınpederleri, Ziya Dayıoğlu'nun dayı«!. Erhan özey, Serpil, Sevgin Sp»ra Olcav'm rterîelfri YASAR ÖZEY kısa suren bir hastalıktan kurtulanı:yarak Hakkın rahmetine kavusmuştur. Cenazeji bugün öğle namazını müteakip Hacıba^'ram camiinden kaldırılacaktır. Mevlâ rahmet eyleye. AİLESt < Cumh'urivet : 6974) PHILIPS Elektrogramofon ve pikapları İstanbul Asliye Onikinci Hukuk Hâkimliğinden: 9S4 720 Pol Zaza vekili Avukat Kıza Gürsel tarafmdan dâvalılar. Maria Mersedes ve 18 arkadaşı aleyhine açılan tescil dâvasır.da: Dâvahlardan. Şişii Sıracevizler 1315/2 de oturur Teodora Amata, Tepebaşı Büyük Londra otelinde mukira Luzi Matil Lataur. SLmon Fruko, Danyal Fruko, llartini Fruko, Ceril Jones, Petrika Buggian kocası Juljias Buggian, İgnenasyo Mainetti, Alberto Mainetti, Stephania Benson, Lili Dulgeridis adına çıkanlan çağrı kâğıdı ve dâva dilekçesi ilânı üzerine tâyin edilen günde duruşmada hazır bulunmadıklarından haklarında verllen gıyap kararının ilânen yapılmasma karar verilmiştir. Karar gereğince dâvalıların duruşmanın bırakıldığı 21.9.1965 aah günü saat 10/5 da mahkemede hazır bulunmaları zımnmda ve gıyap kararı yerine kaim olmak üzere llanen teblig olunur. (Batın: 1M89) 8M1 Konuşulan Ingilizce Ücretsiz Yaz Kursları 2 Ağustos 3 Eyliil Türk Orta, Lise. Kolej ve ve Üniversite Talebeleri için Öğıetmenler Yer Saat : Amerika Birleşik Devletleri Barış Gönüllüleri : Robert Kolej Yüksek Okulu 11.50 de veya \ 17.00 de * Pazartesi Cuma Okunacak metin: Gatenby, A Direct Method English Course t t * t * * Köydeki Gürültüler I >J Haziran 1955 pazar gunü ' •* (Sokakta Gürültü Var) baş lıklı makale ulusal sorunlarımıza değir.iyor. Sayın Nadir Nadî, sorunlanmızm ancak, fikir özgürlüğü sayesinde çözüleceğinı ifade ediyor. Yırmi iki yıl önce de bu yazıları yazdığım, o zamanlardaki gürültülerden bu günkü gürültülerin, daha fazla clduğunu beürterek, kentten misaller veriyor. Koylerimizden de. birkaç miuU ytıirıek, gurüitulerin daha AG 4126 TR Elektrogramofon Fiatı TL. 490, AG 2456 TR Ceryanlı Pikap Fiatı TL. 295, (Her sınıf günde bir saat ders yapacaktır.) YAZILI OLARAK yapılacak MÜRACAATLARIN 15 Temmuz 1965 tarihine kadar Robert Kolej, Washburn Hall No. 42, Bebek İstanbul adresine gönrierilmesi gerekmektedir. t Müracaatlarda aşağıdaki hususların açıklanması rica olunur: İsim, adres, yaş (eğer varsa) bugune kadar elde ettiği ingilizce eğitiminin derecesi, takip ettiği kitapların adı ve Robert Kolej yaz kurslarında uygulanacak iki kurs saatinden (11.50 * veya 17.00) hangisini tercih ettiği. * (Bu dor?ler icin öğrenci'crrlen herhangi bir ücret alınrruyacaktır.) Cumburiyat 6953 AG 2426 TR Pilli Pikap Fiatı TL 315. PHILIPS PARANIZIN EN OEĞERLİ KARSILIĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle