Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 Ocak 1955 CUMHURİYET BEŞ Baş şehkde her gün bir kaç kokteyl parti verilir! Yazan: Feyyaz Tokar İ^ANKARADA PERDE ARKASI A YAZAN YAŞAR Kemal bibikler nakışlı, cünbüşlü kuyruklarını sallayarak, yol dan uçuyorlar, az sonra geri konuyorlardı. Hacıy»a eşeğine yan bınmiş, şapkasının siperini, butün sıcağa rağmen sağ kulağınm üstüne çekmişti. Gıdıl gıdıi, rahvan giden eşeği, arkasın da fırın külü gibı sıcak, savrulan bir toz kaldırarak yürüyordu. EHKin tam kıvamında, gıdıl gıdıl yürümesi çok hoştur. Üstündeki ku* tüyü yatakta imiş gibi rahat ed»r. At mı Allah belâsını versin. Sallaya sallaya insam öldürür Kıçı yagır olur adamın. Bir de deveyc binmek safahdır. Doyum elmaz. Hacıya sorarsanız boz sıpanın üstüne yoktur Hacı, ipekli, Haci, ku* tüyünden yatak istemez Boz sıpaya binip de san sıcagın altmda tarlaya doğru bır gidi*i vardır ki, eh dsme gitsin!.. m I Boz sıpa, çapa vuran trgadın önünden iki üç kere afili afili ge çer. sonra durur, başını havaya kaldınr. kuyruğunu havaya diker. uzun uzun amnr. Sonra da bir uzun işer Haeımn bacaklan uzundur Boz sıpanın üstünde, ejjer uzatsa veri süpürür Bu yüz den Haeı ayaklannı toplar. Topladıgı halde bile ayaklan yerden iki parmak vukarıdadır. Bacaklanna boz sıpanın isemiği sıçrar. Irgstlar gülüsürler Hacı, «it dölleri.n diye dişlerini sıkarak küfred»r Irsatlar daha çok gülüşürler Hıcı Kara Avj»vi s»ö?üne kes tirip, nbunları hep sen kışkırtıyorsun üstüme, seni şımdi yere yatırırım,» diye üstüne yürür. Kara Ayşe çapasını kaldırıp, «hcşt koea köp?kv> der Hacı böy lelikV ?(i'mı«vi hask3 yöne çevirir Bszı bazı düsünür: «Şu Kara Avşe ne iyi kadın. Bütün şakalan potürür.» «Butün »akaları götürürsün. Al'ah da seni götürsün Kara Eşe!» Kara Avçe hiddetlenir: «Allah bu ?enc vaşımda beni götürsceğine, senin gibi kırçı] dey yusu gotürgün. Bır işe yarar hıç olmazsa Avradm bir genc koca bulur da evlenir.» Bu saka, boylecene yanm saat kadar sürer, Sonra Hacı ciddilefir. Bundan sonra da kimser.in agzını bir zaman bıçak açmaz İkindi yeli çıkınca herken Hacıyı unutur. Türküye baslarlar Haeının sıpası amnnaya başlar. Kulaklarını diker. Nasıl bir gündü? Sıcastı belki de Dayanılmıyacak kadar Ha eı gelmis ırgatlara emır üstüne emir veriyordu Kızgmdı On bss. yıllık elcibafihk, ırgatbaşıhk hayatında bu kadar sert olmamıştı. Ağadan zılşıtı yediği belliydi. Irgatların arkasında, önündeki topal eşekte meyve yüklü bir satıcı duruyordu Yüzünden, kırmı*ı, taze yanaklarından Darendsü olduğu belliydi İt oglu it bir şeye benziyordu. Öyle bir duruşu vardı. «Namkörler NamkSr köpekler. Arkanızda ot bırakırsınız. Otu bırakır pamuğu vurursunuz. Ağs henimle cebbeleşir. Ağa beni yerJop vere vurur. Size ne!. olan bana oiur. Hacı rezil olur yerini» . Lır de paydos zamanı gelmeden. payrios edersıniz. Olmaz.» IrqpTİ3r boyunlarını toprağa cğ mişler büyük bir sessizlik içinde Hanyı dınhyorlardı ki birden boz sıpa anırmaya başladı. Arkadan da Darende'intfi ^şeği karıstı. Bir eurcunadır gitti. Eşeklerle be^aber ır^atlan da bir gülme aldı Hacı bunu beklemiyordu Cıleden çıktı Kziı knpürdü Kiifrftti. Çaresiz. Irgatların zenbrrekleri bnşarnrştı bir kere. Ha~'nın eözleri donTiüş. kanı başma S!C.ramıştı. Ortslıkta dört dö nü"ordu Sıpayı drifm'Se başlartı C£nı vPr demivfrdu < Ozün kör ol.«un Harı'n O eşeği döveıken gti'nrî'er iki kat arttı En sonunda Hacı yorgun, bitkin. öfkesini boz sıpadan çıkarmı|: «Allah belinızı versin Kara Eçe orüfpusu ds PÜ'üyor.» Boynu boğum boğum kıpkırmı Kira Ayşe: vBak.» dedi. «senin haline sıpa da fülüyor.» «Oruspu bu ırgadı sensin basfi «ife'aVtan Kara domuz. Vaktİn evvel paydosa vatıran.» Jjâ Ây$e dikeldi: «H«m de benifn Bncibaîı dedl yin de sati olur. Çifte çifte s«»Ü olur.» Irgatlar, hep bir agızdan: ğiyin de saati olur. Çifte çifte saati olur.» «Saati olur.» «Biz vakti saati ne bilelim. Ne bilelim.» Hacı suçluydu. Saat lâfı edilince arkada duran Darendeiinin gozleri ışılSadı. Eli şalvarınm cebindeki kocaman saate gitti. Saat belki üç yıldır işlemiyordu. Darendeli üç yıldır okutacak bir enayi anyordu. Saat, şöyle hızla sallanınca beş dakika kadar işliyor. sonra suyu kesılmış değirmen gibi duruveriyordu. Cebinde bir iki kere hızla salladı. Çıkanp önündeki ırgada gösterdi: «Satacak saatüniz de bulunur,» dedi. «Hem de baba yadigârı.» «Darendelinin satılık saati var T > «'Saati var.» "Saati » Hacı Darsndelinin yamna usul usul sokuldu. Elini uzattı, saati aldı Söyle bir tarttı. Saat ağırlığına ağırdı. Haci ağır saatlerin kıymetli olduklannı duymuştu. Gozu tuttu. Saat küçük bir kaplumbağa büyüklüğündeydı. Kulağına gotürdü saat çatır çatır if liyordu. Haeının içınden, «Saate bakmasmı köy kâtibinden bellerim İki günde bellerim. Meramın elinden ne kurtulur ki » geçti. Darendeli saati hemen elinden kaptı; elini var kuvvetile salladı Geri verdi. «Motor gibi işliyor. Tut tulağma. İyice tut kulağına. Türkiye ye böyle saat girmij mi ki sanırsın. Hay ağam hay! Şaşanm aklına. Baba yâdigân. Gurbet elde sık:«tık ta Yoksa milyonu koysandı şu tarafa Tövbeler olsun . » Saate tekrar «aldırdı. Var kuvvetiyl.s saüadı. «Şuna bakın mil!et! Böyle saat görülmüş müdür? Motor gibi işliyor. Oliver Kilitrak gibi işliyor. Çatırtısına bakın. AŞırlığma bakın» Saati teker teker her ırgadın kulağına dayadı. Irgatlar: «Amenna,» dediler, «böyle saat gorülmüs değil.» «Mctor gibi.» «Aynen motor gibi» «Aynen . » «Çatır çatır.» Darendeli saati var gücüyle tekrar ?alladı, Hacıya verdi. Hacı: «Eyı saat hoş sat ama, cermesi ne?» Darendeli: «Motor gibi.» Hacı: «Ceremesi?» Darendeli: «Baba yâdigâri.»» Hacı: «Bir atlan, bir deve (Jeğil ya.» Darendeli: «Bir boz sıpa da mı etmez?» Hacı: cEtmez Sıpa attan da ileri, de vsden de.» Kara Eşe: "Avradmdan da ileri. Pats iste bu gâvürdiri.» Saati Hacmın elinden kaptı, sal ladı. cBaba yâdigin...» Haeının kafasında bir şimşek çaktı. Saati Darsndtlinin elinden geri aldı. «Ver elini» Darendeli elini uzattı Haeı var gücüyle sıktı. «Boz sıpa senin, s»»t benim.» Darendeli: «Hayırım gör.» dedi, s«»ti kapıp salladı. «Aynen motor gibi. Çifte koj.» Sıpaya atladı. tepenin arkasını bir «nda dondü. Gözden kayboldu. Haeının içi içine sığmıyordu. Elinde evirip çeviriyor, orasma burasma bakıyor, kulağın» tutuyordu. Sonra: «Görmemişin bir çe«ığu olmus, tutup bacağını ayıntıı» derler,» diye, içinden geçti. Utandı. Saati eebine koydu. «Öteki saatim bundan eyiydi. O da aynen motor gibi işlerdi. Onu çaldılar,» dedi. Irgatlar: «Hayırh olsun. Hayırlan kııllan,» dediler. «Zamanında paydos verir, zamanında işe başlatırsm,» dediler. Hacı: «Zamanında,» dedi. Birden, bir yanında bir boşluk duydu. Arandı Sonra aklma gel di. Boz sıpa gitmişti. Yüreği sızladı Elmi eebine soktu bunun üstüne. aMotor gibi,» dedi, kendi kendine Saati çıkarıp bakmak için müthiş bir arzu duydu. «Görmemi|in çocutu.» Irgatların yamna geldi: «Benim öteki saatim » dedi. «Amma bu da iyi.. Motor gibi.. » Sonra aklına geldi. Afır ağır saati cebinden çıkardı baktı. Uzun uzun baktı. «Haydin çabuk. Vakit çoktan geçmiş. Bir saati geçmi|. Haydin cabuk.» İvice dinlenmiş ırgatlar: «İ|te saatin bu iyiligi v»r» d* diler. »Eli dert görmesin Darend?linin » Hacı saati kulağına götürdü Paibi duracakmış gibi oldu. Bütün kanı çekildi. Sapsan kesildi Öteki kulajhna götürdü. Berikine getirdi Bir kulağından bir kulağma saat bir zaman mekik dokudu Haeının elleri yanına dü|tü. ırHacıda bir başkahk diye sorgören gatlar, «noldu Hacı?» toparltdı dular Hacı kendini olacaktı Yoksa beç paralık ı'Hıç,» dedi. «Yok bir şey. » Hacı yerinde duramıyordu. Bc yuna dolanıyordu. Kendi kendine mınldanıyor lanabilir mi? Ne sattir bu! Hety ne saattir! Elli beyf^rlık Oliver Kı letrek gibi iıliyordu. EÜm değ*r değme» boruverdi» attım.» Saatçi ya#lı, uzun püskül, kırpiklı ı « t bır adamdı. «DÜB bir sıpa v«rdim. At gibi bir ııp». Aldığımd* motor gibi iîhyordu. Bozuluvwdı «lime dtgince. BoıuvMdim güıelım saaaü.» Saatçi gözüa* alatini taktı. S»ati açtı. Eh»mmiy«tl« bakark«n, birdtn kapadj, öfk«yU Hacıya dondü: San b«aiml« alay mj «diyorsun köft«hor. Bunun içtad» nt âlet kalmıs, ne bir sey... At gibi sıpa vermif!» Haeı aglamsı: <At gibi boz ııpamı verdim. Vallaha verdim.» Saati masanıa ü»tün« fırlattı: «Al,» dedi, al! ifim güeum vaı benim. Bas! Haeı inanmadı. Bafk» «aatiçiy» götürdü. Öyl« »»rtç» ctvab almadıysa da, kovulmadıysa da saatin tamirinin mümkun olamıyacagını ögrendi. Umudunu k««mi} köy« denüyordu ki, gene kendini ytmeğa ba|ladı: c O Darend«li çeeuk baaa »aati vardiginde elli b«ygirlik Oliver giW i|liyordu> İçind« âlet clmasa ifltr miydiT İslemezdi Bu Matçiln yalandırlar. Yalaadntor o namussuzlar. Ben de adam mıytm? Aldım elim* gül gibi »aati, bozuvtrdim. Namussuz saatçiltr. Ben de öt«kine » Fotografçı Kör Memed Ali da saatçilik yapardı. Onu unuttuğunu hatırladı. Geri dondü. Kör Merned Aliye geldiginda kan tara batmıt, toz toprmga belannüfti. S«ati çıkarıp htman alina uzattı. Memed AÜ uzun uzun saati muaycn* atti. Hacı: <At gibi bir sıpa verdim d» al dım. Boz sıpayı verdim. Nasü da islemez!» Kör M«mtd Ali Şç*n fltti. Saati bir iyiea «allidı. Si*t çât» |4fa illadi. «Nasıl da iflam**? DtW yeni saat.» Haeı, kulağına tutunet sıvladi: «Önun için Boi sıpayı vmdim. Kasıl da iflamis!» Kör &fe$ed Ali: <H*li| SerTtübf. fi*4 çal. Syle saflam.» H»cı, KÇtİ Mt b«#lik teki atti. Güıi aksaâ öluyordu, kötarcasma yoli iiiftü. Köyün, fcıyıiınf |eline«, saati çıkardı okjadı. G^gstmdeki gümüj fcorçtöriu İS^inün öriün* getir^i. ytk,#ırdı. İiÜiİıA h«iım İ lar. M0II4 Veli Çîtiitâı. Çltlâsın deyyuı. Hem de elli ÜaygirliS: mo tor ğib'i ijliyör. j«hv*tU okS3<Jı|ı saati kullŞuj^ gatilrdü. Oidufu yerdf fcallkîldı. Sİat İH kul«ktan sol Jcul«î» bir taman mekik dokudu. Geria iilamfyordu. DisieVinin arasınâan: <B«ı de adam mıyım. Elimt alır almaz bozuyorum.» Köylüler, «bu Haeı gibi yaman adam var mı? Bir sıpayâ bir tait almış. Hçnj de Hali* Sertiiof.» Hacı: «rElli beygirlik motor gibi,» £iyordu, «Bir sıpa defil, on upi <î#Jer. Ba$ı »ıkifraıi da .ftkaranın «Mrbet *ld» baba vldifirjBi ^jttı. Yoksa elden çıkarılır mı b?yîe jâ atler? Deli mi millet? Kejke btj on lirâ daha vfrsaydim l^İ Yazık oldu.» <rAldırmf.» diyorlardı, ıHaeı, köye ufrarîa ba« 6n lira daha virirsin. Sfm kel*pir olmadıfı n» malum. H*îii ŞşrkUof saat bir «pava veHlir «l?f Haeı kızıyörâü: "N* kelepir, lie İt İii f«y Hilis baba yadijİn. Sıkifmif fıkaSaaf dilrtâ M B H 1 du It6vün tefc siifllH . tmam oni tot]}y8f£il vİktt. «adlar oni, çirtçlİer. n i w « İfl dindar kİyVfttt cni... Her «örulujtî rîici «aati afo '*ır ç'^anyo'r, Önce 6ula|ınâ gŞtüriip dfajlîyor. Sonra gözünüiı Önifne tectir^ uiun ü»iri bll&yör, ikho*lyse üç, vakit akşamsa altı, öğleyse on bir diyordu On ikiye on var, diyordu. Saati soranın Tn z '^ti, ln jcine bakarak: heı gözüyle bakmamışım. Bakınea sevıliyormuş A hsmak da pek zor değilmis.. Ankaraya evvelki geliflarimde bir gün zarfında i$leri mi bitirip dönmek için çapalar, tsıkılıyorura, derdim, bu jehirde fazla kalınmaz!» Meğer kalınıyor, evet; hem de beğeniliyormus.. Artık Ankaralı olduk... Eksprat Haydarp;adan hareket adinea vefakir doatlara el sallar ken kondüktöre sordum: Yarın sabah kaçta Ankaradayız? 9.05 d« gitmemiz lâzım. Fakat daima bır iki saatlik rötanmız olur. Neden olur? Bilinmez. O halde tarifeyi bu daim! rötara göre ayarlasalar O da bize düşmez Sadece bir mısraını bıldiğim bir jarkı vardır: »Uzayıp giden ay tren yolları;» Bas.it, fakat ne kadar güzel ifade edilmif! Bu yollar bizım nv:ralekatt* uzuyor da uzuyor. Avrupadaki 120 kilometre süratli trenlere mukabil bizim 50 kilamatrelik tarihî |imendif»rl«ri miz... Izmita kadar yatmaya te$ebbüa «tmedim. Piamâniyecilerin uyudu ğuma pi?man edecelerinden emm dim. Kompartımana bakan fhı$ yatagunı yaparken aiz dedim, galiba çok u bir maas aiırsınız? Gülerak cavab verdi: « Bu ay d» b«rçlu çıktık e Ankarada hemen her giın verilen kokteylpartilerden birinde bayanlar fendim. Maaslar 60 70 lira. Ay başında bordroyu imzalarken bir mıktar da para odedım.» Alacakları bahşışle geçınırl.ermiş. Hastalanıp bir ay yatacak olsa çolugu, çocuğu, doktoru ve ilâcıyla, S0 ltra kazanan bu adam ne yapar? Belki hastalığımdan de ğil ama, her halde sıkuıüsmdan ölür... eden yemekli kokteyli gittigün ilk .v»t oldu. Bir kaç gün evvel verdiği müaadeyle Bsdii Fakik'i tevkif ettir S miş olan Mükerrem Sarol güzej bir çizgili lâciverd elbise giymiş*• * Çelikbaş o sıralarda henüz istifa etnvemiş olduğu için kabineye gireceği sadece rivayet olarak isitilen Samed Bey dostumuzla, (Feyyaz, güzel bir tesadüf; gelıfinin ilk gününde pek çok kımseyi gordün) diyen sempatik Valimız, Aygün kokteylın davetlıle ri idıler. Sarolda konuşmak istiyen bir insanın kıpırdanmaları müşahcie olunuyordu. Zira hakkmdaki neş riyata iki yazılı eevab vermiş fakat uğradığı hüeumlar kadar sert olamamıştı. Nitekim kısa zamanda etrafmı saran 20 ye yakın gazeteci onu konuşturmaya kâfi g3İdi. Ankarada henüz misafir ?a yılacağımdan bu konuşmaya ben sadece kulak misafiri oldum. ., d du: «Ama, gümüş kordonu değeı bir sıpa.» Sonra, kendi kendini kandırms ga çalıstı. «Bana verdigind« nîotor fibi çatır çatır iîliyord'u. $aat gormemis adamım. Elinie âlîpca bozüverdim. Yâ'fcJ: ğflfnlh. £atır çatır î|liyen saaö bo'ztıverdlm Yarindan te2i yok kagabayâ gidef yafJtirırım » O gece gö'zlerinç uyku fittSI' di. Kendini yedi bJÜfdi «Öeniir gibi âdam böyle ğüzel sââti <fNe saat birader. ne saat, ne seat' O Darendelinin anası babası nur içinde yatsın. Hali» Serkisoi. Bir dakka bile akssmaz. Elli beyîirlik tnotör gibi Bir köyün bır tek saati. Şu Parîndeliyi bir daha görsem, bat on lira daha va Ankaraya normal rötorla gelracefim Adam sıkısmif da sattı. dik. Sadece bir saat. Hafif sis ve Günah dafil mi?» ayaz var. Reisicumhuru, BaşveSaattan ırgatlar da liyadesile kili, beş yüz kusur mebusu ve bir memnundurlar. sürü umum müdürü olan bu şeÖğle yaklaaırkan: hirde ilk intiba: çok temiz (ta«Daha on iki olmadı mı?» dibif Istanbula nazaran! gerıye ne y« sorarlar. kaldı ki) Haa günün» göra, kaplumbağa gibi saati elinde evirir çavirir, ku iyi çalışan bir Belediyenin mev lağına götürür, ıağ alila üstünü cud bulunduğu derhal kendisıni ok$ar, <Şu Darandeliye na dua gösteriyor. Dört âdet ağır valizietsam azdır,» diya töylandikten mi otomile taşıyan hamallar sasonra: dece bir buçuk lira istiyorlar. An «Daha bet dakka var. On dakkara Palasa gid.en »oför yol kısa ka var. On baş, yirtni dakka var.» ama, bır saattir müıteri bekliyor diya etvab varir. Dakkalar delma dum demeden verdiğim parayı d«n da düdüğünü çalar. tetekkürle kabul ediyor. Bir gün Haeı dalgın bulunarak, Bu ilk intibalar devam edip giırgadlan vaktmden eweî ije kaldırdı. Azıeık kestiren Haej vakti .diyor ve Ankara, kafamdaki eski sevimsiz şehir değişip kibar bır hesablayamamıştı' O kadar ki bir çerçeveye bürünüyor.. saat istirahat yerine. en beş da• • » kikada kaldımustı. Bunun üstüne Ankaranın en göze çarpan hukıyamatler koptu. Irgadlar birbirlerin* girdilar. tse kalkmak issusiyeti bu şehirde yol sorarken temedilar. «uzak» kelimesinin kullanılmayı Haa bas bs> bajınyordu: 51. Ankara küçük şehir; uzak yer «B«n kimsenin hakkını yemem. yok burada. Ben şimdiye kadar iBir dakkasını bile yamem. t|te ki buçuk lirayı aşan taksi parasi saat. Öyle bozuk mezuk saat devermedim. Dolmuşlar bu sebebgil. Halis Sarkitoı..» ten rağbet görmüyor. Koca saati elinde tutuyer, kulaHemen her gün bir kaç kok|ma götürüvor: teyl parti ve bir o kadar ziyafetin tMotâr gibi de ifliyer. ©n ikiye mevcud bulunduğu bu sehirde N | kala geetiniz istirahata, biri Basın Yaym Umum Müdürünün BÜ) gaea dudük çaldım. On Ankaraya geli* gününe tesadüf ka 4* ftsUdan. Halia S Bu sait bir dakika bil* «ksamtf.» S«lti «linde salladı, kulıfına gStürdü. Saat isliysrdu. Cm çarpmı| gibi nayretinden sandeladi: «Ğalin! ğelin! kul»fınıza götürüri. Bakın n«»l motör gibi kütür kütur işliyor. Kılitrek metoru gibi.» K« kadar ırgad varti, napsinin kulağına dayadı geçti saati, dayadı geçti. «Bir diyaeafini* var mı?» Irgadlar: arie Antoinette'in ve cBiı na kadar istiranat ettiğiXVI. Louis'nin oğiu miıi bilmaz miyiı? O saat boLouis Charles'in 1785 tuk.» senesind* dünyaya gel«ö saat Boıuk.» diği bilinir. Fakat nerede ve na«Boruk . » sıl olduğu adsta muammadır. El Haeı bunu duyunea tivsnadan çıktı. Bafırdı, küfratti. Tepiridi deki vesikalar Louis Charles'in Haeının, böyla bir halini ırf adlar dokuz yaşmdayken «Temple» sanalar sanasi görmamislardi. Şahapishanesinde bulunduklan sı•ırdılar. Delirdi diye korktular. rada annesinden alınarak, Simon Haeı saati elinde döndürüyor. adında bir kunduracıya teslim «Söylevin bu mu bozuk? Halis edildiğini göstermektedir. Serkisof. Motor ğibi isliyor görTarihî kayıdlara nazaran; kral mediniı mi? GözüıiüzUn önünde, ailesinin Varennes'de yakalanma ât gibi bot sıpayı vardira de allarından sonra MilH Selâmet Kodım bunu. Irgadlann hakkı yanmşsin diye . » mitesi Marie Antoinette'i çoeuğundan ayırmağa karar vermiş Irgadlar afızlarını açmadılar. tir. Bunun için de müfrit ihtiyalöız, < kutunırauzu bağısla Ha. lâlcilerden Hebert'in gönderdiği eı,» İedller. altı kisi dul Capet'nin eski kraBundin sonradır ki Haeı bır liçenin odasına ani olarak girdaha fii$ bir zaman böyle bir dal 'vmlıfa diisüp. saatine bozuk demıj ve çocugu annesinden almak dirtmedi. İstirahat 6ir saat mi. istemijlerdir. Bu hâdiseye Marie Haeı bir bue.uk saat veriyordu. Antoinette'in 15 yaşındaki kızı Irjridltr: da şahid olmuştur. «Saat mi? Böyle saati Çukurova Louis Charles Capet, Temple Slkesi ğörmemistir Bir dakka bihapishanesinde Simon'un terbile afciâtmâz İskiden bir saat yeyesine tevdi edilmiştir. Bu adam rihe yarıni $aat bile ittirahat âlâson derece kaba ve câhil oldu«lyofdiült. Şlmdi .. Yâ ^inidi fündan çocugu terbiye ve bilgiSâati tîitn Darendeli derd gör3eh uzak olarak yetistirmeğe baş mtfa iriiâllsn » limıstır. Böylece galiz küfürler Hieıpıri Itoltuklan JcabaftyĞf: Ögrenmiî ve ânneeinin muhake«O Dar«ıâ«iyi bir daha g'örilfmesi sırasında aleyhinde en çir'**, beş ori \İTİ daha yereeejjm. küj iftiralarda dahi bulunmuştur. fit Sıpaya bSyff saat sâtılır mı? Fakat tarihçiler bunun Simon ve İelli ki çok sıknfflı| fıkara...» Hebert'in kışkırtmasile yapıldıİ gmda müttefikürler. Nİtelcim; «Ver Hâçı, ver,» diyorlârdı. uVebal koyma boynunda.» annesi de evvelce yazdığı bir Velhasıl Haeı ölüneeye kadar, m«ktubta; çocuğunun geveze ve Serkisof saatin gümüş kordonu hayalperest bir yaradılışta olaöğsünde parladı. Ölüneceye ka j iuğundan fikâyet etmi§tir. dar, her saati sorana, alçak gö; Kral soyundan gelen bu talihnüllükle vakti söyledi. j •z çocuk harU ihtilâlciler elinde i Öldüğü zaman. yelek eebinde. âdeta bir oyuncak olmuştur. Bir salvar cebinde, kuşagınm arasıntaraftan Marie Antoinette oğluna da, sandjğmda. neresi varsa, her fena şeyler öğretmekle itham bir yerinde saati aradılar bulams dılar. Saat ortadan urrolmuttu. | Ne sebeble verildiğini kimsenin anlıyam.dıgı kokteylde daldan dala programınm kâsif ve hazırlayıclS1 Erdoğan ile zarif eşi Azra nazarları toplıyan çıftler arasındaydılar. Kokteyl dağılırken ahn^ı alkol tesirini gösterdi. Zira bu resmî davette bulunan bazı mebuslar tenkidkâr konuşmaya başlamışlardı. «Aman dıkkat» diye lâtife edenlere mebusların cevabı: «Bır kısım isler iyi değıl ama, Basvekıl de hangi bırıne baksm? Bır insan seksen parça olamaz ki! Insan üstü bir çalışma yapıyor; Allah onu korusun» oluyordu. * * * Ankara, pohtıkamn yatagı olmasına rağmen bu kelimenın <ukanda çizdiğim tablosundan tamamen farklı bir şehirmiş. Dışarıdan kuru, sevimsiz ve sıkıcı, fakat içine, hem de uzun muddet kalmak için girince, bırakmıyor, rutuyor insanı.. Ankaranın en hareketl' yeri olan Ankara Palas Müdüru t.evi, Oeniral Montgnmery'i karşüarkcn Louis Charles M 1 Tetkikler MIEIIİ iddia etmiştir. Bunun üzerine Marie Antoniett'in nedimelennden Madame Ramboud Spandau'ya gıtmiş ve Noundorff'un saçlan ile vaktile kestifi küçük prensin saçlarının bırbirine çok benzediğini görmüştür Saatçi Noundorff Madame Rambaud'nun teyidile Avrupada hanedanlardan hayli yardıma nail olmuştur Holandanın Delft sehrînde 1845 te ölen Natmdorffun mezarı 1904 te açıldığı gibi, bundan dört sene önce de iskeletinin muvanesi maksadile tekrar açıldığı halde tarihin karanlıklan aydınlatılamsmıştır. Difer taraftan, veliahd Louis Charles'ın ve anne'i Marie Antoinette'in hapsediHikleri «Tem ple» da husule gelen bir durum hakikati daha zivade kanşık bir hale sckmnstur: «Temple» hapisanesindeki odalardan birinin duvarmm tamiri icab etmis ve emelinin vur duğu kazma üzerine büyükçc bir taş düşünce başka bir bölme meydana çıkmıştır. Buraya gerıldiği vakit çüıüm'is bir cesed bulunmustur. Aynı zamanda bir tutam san saç dikkatı çekmis ve yimlan muavsnede iskeletin küçük bir çocuğa aid olduŞu anlasıİTi'stır Bu tesadiif Fransa veliahdinin «Temple» in hududları içinde yaşampğa mecbur edilisi ve kunduracı Simon'un kötü bakımmdan verem olarak öldüğü iht:malini kuvvetlendirmektedir. Tarih, varsın bu meçhulü çöz meğe «ğraşadursun.. Şimdilik bir hakikat varsa o da; Fransa kraliçesi Maire Antointte ile veliahdi Prens Louis Ch?rles'in birbirlerinin akıbetinden haberdar olmadan bu dünyadan aynhşlarıdır. Yazan: Cenab Ozankan 17. Louis olunurken, gözlerini kan ve hıra bürümüş Hebert, «Pere Duch.s ne» gazetesinde Louis Capet'nin ve kız kardeşinin millete bir gün fenalık yapacağından da bahsetmiştır. Marie Antoinette konvansiyonun bir kararile «Templ«» dan «Conciergerie» ye nakledilmış ve nihayet Concorde meydanında giyotinin altına yatmıştır. Fa kat oflu ne olmuştur? Bazı kaynaklar Prens Louis Charles'in (yani XVI Louis'nin) mürebbisi Simon'un köfü bakımı yüzünden yaiamayıp bir kaç sene sonra öldüğunü yazarlar. Nitekim ti Bourbon hanedanından Provence dükünün XVIII Louis namile Napoleon'dan sonra Fran sa tahtına oturmasma kadar XVII. Louis'den ses çıkmamıştır. Bu tarihlerde ise Berlin yakmlannda Spar.dau kasabasmda Naundorff adlı bir şahıs, Fransa tahtının asıl varisinin kendisi oldusvınu, kunduracı Simondan, babasuıın adamlanndan bıri tarafından kaçınldığını