Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHLKİYET 13 Aralık 1953 Haftamn Şakaları Pinti Ali Lâkırdı bu vadide iken orurduklan odanın camlarından biri birden bire şangır şangır kırıldı İçeriye bir taş düştü. Taşa ona sanlmış bir de buruşuk kâğıdAli Bey kendinden umulmıyacak bir çevıklikle yerinden fırladı.. kâğıdı aldı ve hemen: Çıkahm bu odadan.. sofaya gi delim... üranın penceresi yoktur.. dedi. Tabiî evdekiler şaşaladılar... Arnavud Huseyin: Ben bir bakayım.. diye dışan çıktı... Halil de onu takib ettı. Beş dakika sonra eve dondüler. Kımse yok Birısi muziblik etmiş olacak... dedller. Halilin aklına geldi: Kâğıd ne imiş, kâğıd!. Ali Bey, sert cevab verdi: Hıç .. Namussuzun birisi küfrediyor. Alçaklar... Ali Bey... Kim bu alçaklar? Ne bileyım ben? Hâdise üzerine tabiî toplantının tadı kaçtı. Biraz daha oturdular... Veda edip gittiler... Zülfiye kocasına sordu: Ali Bey, ne imiş o kâğıd? Senin ne üstüne vazıfe!. Hiç... Birisi bana küfrediyor Polise haber verelim. Ne olacak haber verirsem... Kâğıd yazanı bulacaklar mı? Pencere ne olacak? Bir yastık tıka!. Perdeyi de sıkı sıkı kapa!. Yarın camı taktırırız... Üç gece sonra gene Ali Beyin evinde toplanmışlardı.. Hafızla Ali Bey dama oynuyor, Halil ile Arnavud Hüseyin de tavla oynuyorlardı. Halil sordu: Ali Bey, ne oldu o mesele? Hangi mesele? Senin camı kırdılar ya!. Hiç... Bekçiye falan söylemedin mi? Hayır... Söylemedim... Ne yaptın? Bir tabanca aldım... Sen tabanca kullanır mısın? Allah göstermesin ama icab ederse kullanmm... Hiç attın mı? Askprlikte nişan attım. Par • • Yazan: Burhan Feleh Ötekiler de gülerek içeri ler. Çocuklar kapsül. tabancası atmışlar yahu!. Artık sende de vahime... Handıyse,.. Ali Bey muttasıl ba^'nı sallıyor: Öyle değil. öyle degıl .. Dıyoıdu. Aradan bir hafta kadar geçtikten sonra bir gün Ali Bey. K?nV"". cı Halili kahvede gördü. Halil, bıze kadir gidelim Senin le bir konusacağım var. Pedi. Halil merakla yernden kalktı. bir beSiyah Eve geldıler. Zülfiye/e: Bize birer kahve Disır kızıcn . taban Gazeteye ilân vereceğîm. Ne lüzumu var böyle bir adamın? Beni takib ediyorla.. Beiıi öldürecekler... Kendime ınuhafız tutacağım .. Poliste bulunmuş birisi olursa daha iyi olu... Sen işi büyültüyorsun Aii Bey . Bu vahime sana nereden geldi? Vahime degil .. Dur... Dedi ve cebinden çıkardı>ı oüıdan'ndan hen çlzgili kâğıda ytzılmi| üç rnel.tub verdi. Hali' okudu: ^Ecer bir haftaya kadar Ka?ım pd^aaaki bostanın kapuıııın jnnındaki taşm nltrna bin lira kiymaz san kendini yok bil!» Ikmcısi: oppraları getirraedin. Snn günlertn yaklaştı. Aklını beşıni ıl.» Üçünrüsü: «Ali Paşanın karısınrian aldıcm rrhin elmaslan sana juıturımy.ırağız. Bin lirayı bir çaı?ıe tağıd na sarıp bostanın kapısınn yanındaki büyük yalağın içine yan.i j.ece yaıısı bırakmazsfin hav ıtınt crhenıiı mt göndîrecejU» Halil• • Bunlar ^aka Ve biradsr! Şaka falan değil... Geçen gece camı kıran işte bu mektub! At1 Paşanın karısı .. Dıyo yazAı olan mı? Evet!. Böyle bir şey var mı? Var, var ama öyle değil.. Yani? Yani bunu yapanlar, benim işlerimi takib ediyorlar.. bugün de Bedestende otururken birisi geldi.. bir antika hançer vardı.. onu istedi.. evirdi çevirdi.. Bununla adam öldürülür.. dedi.. gözüme dik dik baktı.. brraktı gitti.. şimdi ben artık.. yalnız sokağa çıkamam.. Halil sordu: Polise haber verejim.. Olmaz.. Neden?.. Olmaz Halil!. Polis beni bu *damlann elinden kurtaramaz. Onun için bana bir adam lâzım.. Gazpte ile aHnm arnnır mı yahu' parırsam kârdır. Ya o beni sokağa Oyle ise sen birini bul!. Peki... Bana yann akşama ka atacak, ya' öteki kanlar bunu soyup soğana çevirecekler... dar müsaade et! Yaaa! Hay Allah belâsını verHalili bir düşünce aldı.. Ali Bey sin.. hay anasını sattığım pintisi.. *** den bu paraları kim ister? Onun ne Aradan dört gün geçti... Ali Bey iş yaptığım kim bilebilir?. Nihayet polisten emekliye ayrılmış Lutful Halili buldu.. İşler kötüleşti.. bugün Bedeslah isminde bir arkadaşını münasib gördü.. kendisile görüştü. Elli beş tene gene geldiler... Açıkça paraları yaşında olmasına rağmen eli ayağı ıstediler. Vermezserr. öldurecekler.. Lutfullah nerede idi?. tutar bir adamdı. .Cinaypt masastn Su dokmeğe gitmişti.. da çalışmış, gözü pek birisiydi... A Ne dedin?.. lıp Ali Beye getirdi.. haîtada 80 Ne dıyebilirdim.. tir tir titrekâğıda pazarlık ettiler.. Ali Bey: Çok para, çok para.. diyinre; dim.. yann paraları vereceğime yemin ettim. Halil: Verecek misin? Ya bu adamı mıhlarlarsa r«k Hayır vermiyeceğim.. sen liraya geri gelir mı? diye sus Ne yapacaksnn?. turdu . Ondan sonra Lt^tfullah her Senden rica edaceğim.. bu yere Ali Beyle giderdi. Lutfvıllahın Lutfullah da iyi çocuk ama sen de cebinden ubanca&ı eksık olmazdı. bulunursan fena olma2.. Nerede? Bir gün Ali Beyin neıleolup dı Bir kaç gece bizim evde yat!. şan çıkmayışından istifade eden Ne çıkar ondan?. Herifler senı Lutfullah Halili buldu. Hatyl güle Bedestende temizlıyebilirler.. rek sordu: Ali Bev titredi... Ne haber, senin pintiden? Gıtmem.. evden çıkmam... ya Ağabey! Bu herifte bir şey var hud gizli çıkarım. Görmezler. Sen ama anlıyamıyorum. bıze gel, bize!. Zülfiye sana guzel Ne var? bir yatak yapsm.. Kardeşim üçtür, Hasköyde bir Peki... eve kadar gidiyoruz. Bana «Sen bir Halil o gece Ali Beyin evinde saat kadar dolaş. sonra gel. kapıda kaldı.. Lutfulbhla nöbetleşe beklebekleu dıyor. Övle yapıyorum.. ev diler.. ertesi gece Ali Bey bağıraden ncşeü neşeli çıkıyor.. ağzı da rak odasından fırladı.. içki knkuyor. Mcrak ettim, ertesi Camda gördüm.. birisi bakıyor gün oranın karakolunda tahkiknt du. diyince Halil hemen bahçeye yaptım.. evde «Civelek» diye hir fırladı... Bir tabanca sesi, bir dakadın otururmuş. bir de rfazel kızı ha! Ali Bey kulaklarını tıkamıştı.. varmış.. galiba kanlar Ali Beyi Halil içeri girdiği zaman elinde tasızdırıyorlar. Malumatın olsun.. bancası vardı.. Hahl bu haberi ahnca. doğru Ali Tutturamadım. .karanhkta Beyin kansı Zülfiyeye gitti.. hava kaçtılar.. dedi.. Lutfullah da sokak disi sövledi. Zülfiye şaşmadr: tarafında bir şey görememişti.. po Biliyorum...Haberim var.. şim lisler geldiler, Bahçede hırsız gördük.. de sidi elinden elmaslari alacaklar, sonra da paraları. Jcarıya âşık olmu?.. lâh attık.. diyen Lutfjllahın, eski Hav Allah belâsını versin. Bu kapı yoldaşıdır diye sözüne inandılar.. pinti herif?.. Ali Bey iki gün sonra Halil va Evet, bu pinti herifl kaz gibi sıtasile bin lirayı. bostanın taşı alyoluyorlar.. tına koydu... Ne olacak şimdJ?. Allah belâlarını versin.. canı Bakalım.. elbette Allah cetasım mı kurtarayım da, bir şey istemem. vere;ek? Peki.bu tehdid raektublaruu dedi.. ertesi sabah merak eden Lut fullah gidip paranın olduğu yere kim yazıyor acaba? baktı.. paranın sarılı olduğu gaze Ben .. teyi buldu. Bir gün sonra Lutful Aaaa' Sen mi? Evet1 Cüikii heriften ne ko Ağabey seninkini bugün müdiriyette gördüm.. beni görünce şaşaladı... «Bir ahpaba baktımi) dedi. Ama ben soruşturdum. Pasaport çıkartmış. Yaa! Nereye?. Beyruta. hem bir de kadın pasaportu almış... Hasköydeki Civelekle olmasın, Muhakkak.. kaçıyorlar... Peki... O gun Halil Zülfiyeyi gördü.. kadın memnundu.. Bin lira, bin liradır Halil ağabey.. bankaya koyarız Bu herıf beni bırakıp giiecek.. Gidiyor zaten... Zülfiye birdenbire: Nereye? Beyruta gidiyorlar. Pasaport almışlar.. Kımler? Seninki... Hasköydeki metresile.. Yaa! Allah gözunü kör etsin. verdiğim emekler canına karim olsun.. ınçallah yetişıp ermesın, diya başladı ağlamağa . HaM teskin etti.. Ağlama kızım' Allah büyük.. bin lira paran var. Ali Bey o gunlerde pek neşeli idi. Karısına: Ne o senin bir durgunluğun var.. diyordu. Zülfiye: Biraz kınkhğım var, diye ce» vab verdi. Halil üç gündenberi artık eeceleri eve gelmivorHu. Lut inti Ali Bey, Kasımpaşa ile Tozkoparan arasındaki yokuşta babasından kalma ahşab evde otururdu Pivayete göre yüz bin altını vardı Halk dilinde dolaşan bu rivayetten büyük bir miktar tevatür payı ayırmak lâzımdır. Hakikatte Ali Bey zengin adamdı. Belki 1015 bin altmı vardı. Ali Beyin Bedestende de bir küçük dolabı vardı. Görünüşte hiç bir iş yapmazdı. Lâkiri'Çarçida herkes bilirdi ki Ali Bey tefedlik ederdi. Hero de elmas ve mucevher mukabilinde. Ona elmas gp*irirler. Yan fiatına yüzde 20 den paa verirdi. însaflı adamdı. Vadesi gelince mal sahibile anîaşır; ne k H a r borc verdiysft iki misline m=s!' kapabrdı Kimsenin haberi olinaHı. Ali Bey, babasının büyütmesi bir kız'a evliydi. Bütün derdi bir cocuğu, erkek . çocuğu ohnası idi. L^kin bir türlü emeline muvaffak cUmıyordu. Ali Beyin karısı Zülfiyenin babası saraçtı. Bektaşi olduğu için kızınm adını Zülfiye koy mustu Kız gerçi fakir bir ai!e çocuğu idi ama babasının bektasi olması yüzünden bir çok varlıklı adamlann babasile olan sohbetlerinde bulunmuş, gözü açılmıştı Ali Beve onu mahalleli münasib buldu. Tek başına kalmış bir adama baka~ak biri lâzımdı. Ali Bey naturası bakımından zayıf bir adamdı Her kış basmda bronşit olur, Kasımpaşadaki Bahrive hastanesinde tanıdığı kapıcı vasıtasile kendini oranın hekimterine tedavi ettirirdi. Sakalını bıyığını tıraş ettiği, ken di de sanşın oldufu için kaç yaşmda olduğunu ilk nazarda kestirmek kabil olamazdı. Ali Bey ha."?ti. Alışverişi mutlaka pazar yerlerinden yapar. gayet mütevazi yer içer, on para bir yere sarfetmek istemezdi. Bu yüzden mahallede kendisine; Pinti Ali Bey derlerdi. Bu isim yıllarca tekrar edile edile artık onun firması olmuştu. Biri?i borc para aradı mı: Pintiye git! diye tavsiye ederlerdi. A'i Beyin ikl şeye merakı vardıBirii dama oyunu, öteki nargile. Be'Iestenden aldığı nargilesini karısı daima temizler, tönbekiyi ıslatıp doldurur ve yemekten sonra ks v vesüe beraber verirdi. A'i Bev geceleri sokağa çıkmazdı C!Cukluktanberi tanıştıklan bir iki ahpabı ona ziyarete gelir. Oturur. dama oynar, muhabbet ederlerdi. P Tabanca attın mı?. j Atmadım... .Kullsrunasını biliyor musun? Tabancanın kullanmasından ne olacak? Horozii kaldınp tetiği çekmek değil mi? Ama o tetık bazan o kadar ağırlasır ki. . Getir şunu goreyim.. Canım jlmdi ne yapacaksm? Tabanca işt«... Getir Allahaşkına... Belki bozuk bir şeydir. Sonra kaza ya, . " • ' Ali Bey kalkto... tçerıden ze sarılı tabancayı getirdi. renkii, toplu btr tabanca .. Haa! Eski Smit Veson cası. , Boj mu? Bo«.. Ama dur bir kontrol edelim Halil tabancayı açmağa çalışırken: Bommni! diye bir patlama işitilince, Ali Bey:. • Aman, vuruldum... Diye bağlrdı. Fakat, Halil: ^ Ne olüyorsunuz yahu?. Bu tabanca boş... Se$ sokaktan geldi (Ali Beye) Nerenden vuruldun, Ali' Ali elini tutuyordu... Karşısındaki Hafız da gülrnekten kasıklarını .. Ne gülüyorsun yahu? Ben senin elindeki tabancaya bakarken, damaya çıkıyordum: Taşı tahtaya vuruyorum diye Ali Beyin eline vurmuşum... Canı yandı da vuruldum sandı.. Ama da ödlekmişsin yahu?. Ne oluyorsun? Ali Bey elini uğuşturaarak: Öyle değil .. Öyle değil .. Üç akşam evvel camı kırdılar Bu ?kşam da.. tabanca... Bu sırada bir patlnma daha iş! tildi. Hemen sokağa fırladılar. Bir küçük çocuk... Ellnde bir ovuncak tabanca İle sokakta oynuyordu. Halil: Ulan ne dolaşıyorrun, piç? Diye bağırdı. Piç sensin! Biı film oynuvoruz. Sen ne kanşıyorsun, moruk? Dedi. Diyen Ali Bey odaya gırmce... bir: Ooooof... Of! Çekti. Ne oluyor Ali?. Nen var yahu? Fenayım. Beni öUlürecek'er.. Kim öldürecek yahu? Neden öldürsün?. Sende mernK 7ar, raerak... Öyle değil .. Hele kahveyı getirsin de... Sonra gönişürüz .. Kahveler geldi: Zülfiye kızım! Biîi yslnız bırak... Diyen Ali. Bey Vansı çıkmra kapıyı kilidledi. . Halilin yanına geldi. Cebinden bir kâğıd ç'.kardl... Şuna ne dersin?. Halil okuduktan jonra: Ne olacak bu? Gazeteve vereoeğim. Anadolu Efsaneleri Gene böyle bir eece toplanfısmda idiler. Zülfiye Hanım rmrffakta bulaşık yıkayordu. Ali Beyle arka Psihe ile Yazan: Halikarnas Balıkçısı den ayıramazdı. Kız yalnız kalınca hüngür hüngür ağladı. Ne var ki kanncalar kıza acıdılar. birbirine haber saldılar, alay alay. ordu ordu yetişerek hemencecik taneleri birbirinden ayınp, ayrı ayn kümeler teşkil ettiler. Afrodit tanelerin böyle çarçabuk aynldığına kızarak, Psiheye bir dağ yamacında otlamakta olan altın yünlü bir koyun sürüsünden yün getirmesini tenbih etmiş. Ne var ki o koyunlar kaplan ve parslardan daha beter insan paralayıcı hayvanlarmış. Fakat bu sefer Panm sevip de kendisini saza çeviren. Sirinks perisi, kıza acıyıp imdadtna koşmuş, peri kızı düdüğünü öyle tatlı öttürmüş ki nepsini de uyutmuş. Psihe de koyun ların yününü istediği gibi toplayabilmiş. Afroditin her verdiği işi yaptıkça Afrodit daha da gücüni verdi. Afrodit nihayet kıza hir kutu vererek, onu yeraltı âlomine götürmesini ve Prozerpinden kutuyu güzellikle doldurmasmı istemesini, ve kutuyu açmadan getirmesini emretti. Psihe ruhları cehennem ırmağının öte tarafın pötüren kayıkçı Karona kendisini de karşı tarafa geçirmesini yalvarmış. Psihe kutuyla geri dönerken kutunun içindeki güzelliği Rörmek, ve bunca çileden yorgun argın ve zayıflamış olduğu iç:n Erosa güzel görünmek niyetile biraz güzellik çalmayı istemis, ve kutuyu açmış. Zaten Afrodit Psihenin böyle yapacağını biliyormuş. Kutunun içi güzelliklp değil, fakat uyanışı olmıyan gaflet uykusile doluymuş. Kız o uy kuya dalmış. İş bu kerteye vannca Eros artık dayanamamış, Afrodit Erosu Oümposun bir odasına kitlemiş miş. Ne var ki sevgi Erosun yureğine kanadlar vermiş. Kapı kapalı idiyse pencere açıkmış. Eros tanrı Zevse başvurmuş. Onun izniyle Eros, derin gaflet uykusunda uyumakta olan Psiheye gı dip bir öpüşle gözlerinden ağır uykuyu silmiş. Bu çiftten Genclik ve Sevinc diye iki çocuk doğmuş. Psihe ruh demektir yani gönül Eros da sevgi demektir. Gönülle Sevgi birbirine kavuşunca genclik ve sevinc olur. Bu masai iste bunu anlatmak ister. Bir de birbirini sevenlere yaradılıst? herşeyin hattâ karıncalarm yar dım ettiğine işarettir. Tannlar tanrısı bunun üzerine Psiheye Anbroziya şarabı içirmiş Onu içen lâyemut olurmuş. Böylece Psihe yani insan gcnlü lâyemut olmuş. Psihe ile Erosun Olımpostaki duğunlerinde Afrodit bile kalkıp dans etmiş. daşı Arnavud Hüseyin dama oynuyordu Hüseyin palabıyıkh, iri yarı bir adamdı. Karaağac Salhanesinde kesici idi. Hafız diye anılan Hur ' |id de civardaki mescidde kayyım ] îık. müezzinlik, Defterhanede iş \ kovalayacılığı eder bir adamdı. Dcrdüncüsü kantarcı Halil, İstanbulun tanınmış külhanbeylerinden | di. Yaşı elliye vardığı halde hâlâ j eli ayağı tutardı Ali Beyin en çok j damanna basan bu idi. Zülfiye ile | de uzaktan bir akrabalığı olduğu için Ali Beyin en çok yakını bu adamdı. Kahveleri içerken Halil: Ali be' Bu arpa kahvesini nereden aldın? Yeter be birader Arpa içmekten ata döndük. Diyetakıîdı. Ali Bey önündeki dama tahtasmda. bir taş sürdükten sonra Haüle döndü: Sen de böyle dersen. bpn kime derdimi anlatınm yshu' Surmn şuras'nda kıt kanaat pecinjvoruz. Ben seni bu fıkara halimle otuz bin altma alınm Ver paralan... 20 bine razıyım. . . '. Haaa! "Demek o kadar altının var. Nerede? Lâf ol?un diye söyledim Şu sırtimdaki urbayı, be= sene ev\Tel jrahrnu'dpaşadan aldım. Eak kclları tirfillendi. Beş on para bir araya getirerniyorum ki bir kostüm 3İayım* İki defa tornistan ettir'"Ti. övle pivdim. Vah vah1. Yahu sana bir jübile "yapalım da.. hav3tmı kurtarahm.ne oluycrsun yahu? Dive sörüsürlerken Zülfiye içeri girdi. Misafirlere birer bardak lim^ng*a şetirdiAli Bey eünde de&il adamınbirdenbire: Yahu! Yetrekten sonra limonata içilir mi? ^Saftin midesini ekşitir.. İimona, şekere yazıkGülüştüler. *',, Be brader! Btrîk da kann misafirlerine bir bardsk limonata ikrsm etsin Ne oluyorsun yahu! Et?iri. e*=in ama!. (limonatayı t?darak) B^vle limonsta içilir mi? Sirke gibi bu kadar limon adamm midesini bozar, üstelik. limonu yirmi kuru^a aîıyoruz .. Şeker de 150 kuruş.. limonata içmek biziöı nemize.. bir finearı l^ahve kâfi.. dostluk, ahpâb'lık ^imonata ile mi olur? ' ; Amaaan, sana da 'Jsvekkeü Pinti dememişleri. hasislikten şünün birinde kuyruğu<,titxeteceksin. Yakındoğunun tarihten önceki larsa o yürek yüreği delinirken I devırlerde sevgıye aıd dokuz ef kimi görmekta ıse onun kara sev| sanesı vardır Bunların beş tanesı dalısı olurmuş. Bu albn kanadlı Anadoluya aicıdır. Bunların ara Eros sayesınde imiş ki insanlar ' sında Psıhe ile Eros efsanesi baş dostluğun saadetıni ve hakikî I ta gelır Ünu kadim tarihin en aşklarla beraber gelen derin acıI derın manalı bir masalı sayarlar. lan tanırmış. Çünkü Eros safaya [ Tamamen Anadoluda peyda ol cefayı, ve gülüşlere gözyaşlarını muş Anadolulu olan bu efsane karıştırıp katıştırmağı çok severı güzelliği dolayısile nefsi Yunanis miş. Eros hemen uçmuş, Psihenin | tana maledilmiştir. onüne konmuş fakat onun güzelBüyük Menderes nehrinin Ar liğıni görünce öyle şasırmış ki şipele aktığı yerde vaktile Egenin aşk okunu yaya yerleştirirken, orrtavi dalgalarile sanlmış Milet kun ucunu kendi göğsüne saplayarımadası ve şehri vardı. (Men mış ve bunun neticesi Psiheye deresin taşıdığı topraklarla bu hemen orada abayı yakmış. Öyle yarımada ve onun üzerindeki meş ya Yusufun güzelliğine hayran hur şehir şimdi denizden kilomet kalıp elma soyarken, parmakları| relerce içeridedir) Milet ilkçağ nı yalnız Zeliha kazara doğra| da çok güzel ve çok zeki ve ma maz a. Psihenin babası kıza hiç namL lumatlı kadınlar yetiştirmekle an san salmıştı. Hattâ Periklesin dos zed çıkmadıSına müteessir olarak tu, ve Sokrat, Platon gibi zama bir kâhine başvurur. Kâhin kıza nın en ileri dimağlarımn hayran kara matem elbiseleri giydirilerek bğını kazanan Aspasiya da Milet eece bir uçurum kenarma bırakılliydi. Ancak Milete uğradıktan masını ve orada ona koca olacak sonradır ki Büyük İskender As bir yılanın gelip onu alacağım yanın hayranı olmuş ve ordusu sövledi. Baba ana bu kara habere nun askerlerinden Asyalı kadın pğladılar. K>zı gece vakti Miletın larla evlenip Anadoluda kalacak Sanson Hpğ" ındaki bu uçuruma olanlara paralar va'detti. götürdüler. (Bu son cümle 'ou Milet şehrinde bir krahn her masalın en eski bir metninden biri bıribirinden güzel üç kızı synen alınmıştır. Çünkü bu cümvardı. İki büyük kız insan güzeli !e masalın nereye aid olduğunu sayılıyorlardı. Onlarda asrımızın gösterir. Müteıkıb metinlerde ya j bir tabirine göre seksapel vardı hiç yer eo'sterilmez vevahııd gös I kı koca olmağa namzed olanlar terilse bile, Yunanistanda bir yer ' bala üşüşen sinekler gibi kızlara gösterilir.) ' talıb çıkıyorlardı, öyle ki kızlar Kız orada beklerken tatlı ve mavı bir meltem rüzeârı yani ZeI henüz çocukluk çağından fir (yunancası Zpfiros) ksnadla1 I iken evlendiler. En küçük kıza gelince, ona kar rile rüzgân yelpazeleye yelpazele ı şı duyulan duygu sevgiden çok ye gelir, kızı tüyden daha hafif daha derin ve çok daha öte bir imiş gibi yavsşça kaldırır ve onu hayret ve hayranlıktı. Gözleri bir sskin bir orm?nm koynundaki bü | tanrujm nuru gibi gpzleri kamaş yülü saraya tasır. Saraydsn tatlı I tırıyordu ve ona karşı du>uHn musiki ile beraber peri se^leri sel aşk bir tanrıya yspılan derin bir mektedir. O sesler kıza, «Biz dua, ve kendinden geçkin bir sana hizmet edecfk ptrileriz, se , tapınma tezlığin» vanyordu: övle nin hemen yanındayız, yalnız göki artık halk, sevgi ve güzellik ze görünmeviz.D diyorlardı. Psihe âlihesi Afroditin üzerine değil 5arayın önündeki gölün berrak fakat en küçuk kız «Psihe» nin sularında yıkındı, 2ece oldu. Kı t başı üzerine vemin ediyordu. A zın yüreği heyecanla çarpıyordu. nadojunun Knidos bumundaki, Zifaf geces'ydi bu. Kıza koca diye tanım.aHığı bir mahluk geleKıbriEin"Çafos şehrindeki ve Sicekti. Kâhinin söyledikleri kızın adasmaı küçük Sitera şehhatınna geliyordu. Gene bir bâf Afrodit mabedlerine art:k kirenin zifaf gecesi, yatpkta kobiricik çift kumru olsun getiren casını beklerken duyduğu şeyleolmuyordu. Âlihenin heykelin'i ri duyuyordu. Bir merak, bir ayak ucuna konulan demet demet korku, hoş bir hulya, bir itminan, çiçekler çok'an çürüyüp kurubir sevjnc, bir kedpr vclhasıl muştu İşte bu hale Afrodit fena hepsi vardı. Kız şimdi tepeden halde kızdı ve hemen oğlu «Etırnağa cayır cayır a*°ş sibi yaross u (grekce Eros, lâtince Kunarak titriyor, şimdi de buz ?.\bi pidon ve asrî dillerce Amor) çadonarak taş kesiliyord'j. Nihiyet ğırarak ona, «Hemen şimdi kakocası olacak şey geldi. Fakat genadlarını pırıldat. git şu Psihe ceydi, karanlıktı, kız onu görehınzırını bul, ve bu kızın gerdamiyordu. Kız çekinsen cekingen runa aşk okunu sspla. öyle ki kız onun yüzünü yokladı. Bir insan yeryüzünün en çirkin insanına yüzüydü o, bir ejderha. bir cadeli divane «âşık olsur.» dedi. navar yüzüne hiç de ben'.emiyorEros yahud «. Sevgi« altın okla du. Kocası safak sökmezder. önce rmm biruli kimin yüreğine sap I kızdan ayrîldı. Bu tuhaf fakat hoşa giden hale kız alışmakla kaldı, fakat kâinatlarca mesud oldu. Bu hal günlerce ve gecelerce devam etti. Yalnız Psihe. babasının ve anasının ve kızkırdeslerinin kendi?ini merak ettiklerini düşüerek onlan gidip grirmek üzere kocas'ndan izin istedi. Psihenin okşayışlarına, tatlı sesine, ve candan yalvarışlarına dayanamıyan kocası ızni verdi. Psihe kızkardeşlerine ne kadar mesud olduğunu anlatınca kızkardeşleri onu kıskandılar. Kocasmın mutlaka vüzünü göstermıyecek kadar çııkın bir canavar olduğunu ve onünde sonun'ia kendisini öldüreceğini, binaenaleyh o mahluk uyuduktan sonra kızın bir eline bir kandil ötekine bir bıçak alarak onu kendi gözlerile görmesini ve bir dev veya yamyam ise öldürmesmi söylediler. Psihe söyledikleri gibi yaptı. Fakat kocasını görünce ona bin kere daha fazla âşık oldu. Psihe adeta büyülenmişti, gönlü ve gözü sevgilisinin güzelliğine dalgındı. Bıçak kızın elinden düşüp yerde şakırdadı. Kızın elleri titriyordu. Erosun gnğsüne bir damla kızeın yağ damlayıp delikanlıyı yaraladı. Eros uyandı, kıza derin derin baktı. ses çıkarmadan bırakıo gitti. Çünkü itımadm olmadığı yerde sevgi yaşıyamazdı. Bu olayı Afrodit duydu ve Olimpos dağında yaralı oğlunun odasına koştu. Psihe ise Afrodite başvurdu, ve ondan affedilmesini yalvardı. Kız elverir kı affedilsin, ne kadar ağır olursa olsun her türlü çîleyi çekmeğe razı olacağım söyledi. Kızın bu sözü üzerine Afrodit birbirine iyice karıştınlmış arpa, buğday, afyon, yulaf, ve mısır tanelerini kızın önüne dağ gibi yığdı, ve bunlan o günün akşamıni kadar birbirinden çeşıdine göre ayıımasını soyledi. Psihe bu taneleri değil bir günde belki bir asırda bile birbirin fullah da aşağı karta yatıyor.. A'.i kendini emniygttfr'fch&igrliyordu. Çünkü bin lirayı verdi verell artık tehdid mektubu gelmez olı «nuîtu. T f * * * G«ce saat sekize doğru Yeşilköy hava mevdanının kapısı önünde bit taksi durdu.. içinden güzel bir rr ın toya bürünmüs gene bir kadın. bir de daha yaşlısı, arkadan sıska. öksürüklü mıskin bir adam... çıktı... Kadınların valizleri gümruğe gitti.. pasaport muamelesi yapıldı., Kadınların valizleri muayene editdi.. bir şey bulunmadı.. gümrük memuru o miskin l'erifîn eski va* lizini gösterdi: Bunda ne var? Kadın yan türkçe ile: Ne olacak, bu bir uşak sdamdır. Bir kaç çorab. .bir kaç don... Açınız... Uşak denilen adam valizi açtı,, içinde eski püskü şeyler.. Memur kapadı... Yerdeki sepeti gösterdi: Orada ne var? Biraz sucuk, pastirma, biraz reçel, lokum.. Görelim... Uşak durdu... Koysana su tezgâhın Cstüne! Zorluklakaldırırker birdenbire düştü... Kadınlar: Ayyy.. dediler... Ağır sepet tezgâha hamal tarafından kondu.. Uşağa sordular.. o ken dine gelirken sepet açıldı.. kurular açıldı.. lokumlar açıldı. sardalya kutulan açıldj... *** Ertesi gün gazetelerde şu haber okundu: «Dün gece Yeşilköy hava meydanında miıhim bir altm kaçakçılığı yakalanmıştır. Ali isminde birile metresi olduğu anlaşılan bir gene kadın ve anası yiyecek maddeleri ve kutulan içine yerleştirdikleri alhnları tayyare ile Beyruta kaçınrlarken gümrük muayene memurları tarafından yakalanmışlardır.» Bir gün sonraki gazetelerde şu haber okunrnuştur: oDün Yeşilkby tayyare meydanında Beyruta kaçırıhrken yakalanan ve Pinti Ali isminde hasis bir ı zengine aid olan 5000 altının yanın! daki metresi tarafından gümrüğe ihbar edildiği ve bu suretle yaka; lanan altınların yansının kaçalîçıIığı ihbar eden bu kadına verileceği hayretle öğrenilmiştir.» Ali Bey Halilin bulduğu kuvvetli avukatlar sayesinde kaçakçıhk işini 5000 altın kaybetmek suretile atlatta ve tövbekâr olup karısı Zülfiye ile barıştı. Serveür.in yarısını karısına vermek suretile hasislıkten de kurtulduğunu göfterdi.. Kasimpaşa ile Tozkoparan arasmdski evi ciddî surette tamir ettıler. Döşeyip dayadılar.. mahalledeki ılkmektebden on çocuğu beslemeyi deruhde etti. Kızılaya 1000 lira, verem der' r.eğine 2000 lira, Çocuk Esirgeme Kurumuna 1000 lira verdi; fıkat evinin önünden gpçenler ge.ıe: ; Pinti Ali Beyin evı1 Hiye göstermekten vatgeçmedılfr. Bu bir firma olmuştu. I B. FELEH v..