14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29Mayul95S H askeri A B BİR DAKİKAt Metnleket Röportajları: 5 Türfc gücü Türkiye * xRusya sınırından notlar V i v birinin bir makalesini yayınhyan Kemsley gazeteler grupu şöyle demektedir: «Türkiyede Türk ordusunda müçavir sıfatile bulunan Birleşik Amerika ve İngiiiz subaylannın, Türkiye bir hücuma uğradığı takdirde bu taarruza girişecek düşman karsısında muazzam bir askeri kuvvet bulacaktır. > demektedir. Muhabir makalesinde Türkiyede yeni kurulmakta olan Uçak meydanlan ve diğer askeri tesisler hakkında geniş malumat vermektedir. Mussolini'nin nmdelerini aynen benimsiyen İtalyan Sosyalist Hareketi ve Monarşistler Birliği Makalenin canlı bir yerinde Londra 28 (Nafen) Türk as Washıngton, 28 (Usis) AmeBari ve Napoli'de seçimleri keri gücü hakkında Ankara muha rikalılar, Türkiyedeki hayat ve te Kuhn, »ınıra yaptığı bir gezintide kazandılar Takkınm her sabasma karşı gittikçe artan bir alâka beslemektedirler. National Geographic Magazine ımecmuasKiın haziran sayısında, kuzeydeki ananevi düşmanlan kar şısında, hürriyet içinde, mağrur insanların yaşadığı Türkiyenın kuzey doğu smır vilâyetleri hakkında bir makale vardır. Resimlerle süslenmiş makale, tanınmış Amerıkan gazetecisi Ferdinand Kuhn tarafından yazılmıs. tır. Washington Post muhabirlerinden olan Kuhn, bu bölgeyi geçen sene zıyaret etmiştir. Kuhn, bu makalesinde, Türkiyenin son seneler zarfında gösterdiği süratli gelışmenin sırnnın okullarda aranabileceğine isaret etmektedir. Kuhn, talim gören Türk askerini anlatmakta ve bunlann moralini yüksek bulduğunu söylemektedir. Gazeteci, Türk kara kuvvetlerinin eğitimine yardım eden Amerikan subaylannm ve Amerikan askeri yardım misyonu başkanı General Will:am H. Arnold'un da bu fikri. ne iştirak ettiğmi beyan etmektedir. Kuhn, Generalin, Türk askeri için tşimdıye kadar gördüğüm askerler arasında en yüksek morale sahib asker ve «Müttefikimiz olacak büvük bir insan» diye bahsettiğini nakletmektedir. gördüğü son Sovyet traktörüriden bahsetmektedir. Kuhn, vazifeli Türk nöbetçisine, Sovyet tarlalannda bunlardan daha çok olup olmadığını sorduğu sırada, hududun Rusya tarafından traktörün çimenlik bir sahada tembel durduğusu söylemektedir. Kuhn'da göre Türk nöebtçisi şu cevabı vermistir: «Biriiğimiz 56 kilometre uzunluğundaki bölgeyi daimt bir nezaret altında bulundurmaktadır ve gördüğümüz yegâne traktör, burada, bu yaylanın karsısında durandır.» Kuhn, hükümetin halkla ve memleketin en ücra köşelerinde derdleri ile yakından ilgili olduğunu söylemekte ve Karsta ve her yerde halkın memleketini korumağa hazır olmasınm sebebıni bunda görmektedir. Kuhn, Türkiyenin kuzey • doğu dağhk mıntakasında hayatrn bazan çetin olduğunu bildirmekte, fakat halkı hürriyetlerini, kuzeydeki düş manlanndan korumak için, mağrur ve azünli bulduğunu söylemekte ve yazuına föyle nihayet vermektedir: cKanaatimce, kendinden emin ve soğukkanh olan en yeni müttefikimiz bugunkü Türkiye ile karsılastun.» Roma 28 (A.P.) italyan seçim lerinde Italyanm ikinci siyasî kuv veti olarak komünizıni tehdid eden son derecede milliyetçi bir faşizm hareketi ortaya çıkmıştır. Bu, italyan sosyalist hareketidir ki, bu parti, anayasanın faşist hareketleri menetmesine aldırmıyarak, Mussolini'nin umdelerini aynen benimsemistir. Romadan Sicilyaya kadar yapılan ve pazar, pazartesi günleri cereyan eden seçimlerde, faşist par tisi, Monarsistlerle işbirliği yaparak 2400 sehir ve 26 eyalet içinde büyük bir sürpriz vücude getirmiştır. Romada Başbakan de Gasperinin Hıristiyan Demokrat partısı ka zanırken, italyan Sosyalist Hareketi ve Monarşistler birliği Bari ve Napolide ekseriyeti elde etmişlerdir. Binncisinde Amerikan levazım teşkilâtı ve ikincisinde Amıral Carney karargâhı vardır. tngiliz basını, Türkiyeye karşı taarruza girişecek düşman, karşısında muazzam bir askeri kuvvet bulacakttr, diyor Tanınnuş bir Amerikalı gazeteci makalesinde: «Kendinden emin ve soğukkanlı olan en yeni ntüttefikimiz Türkiye ik karşılaçtım» diyor İtalyada faşist hareketi Hosım konıata Müliyet arkadafimızda *Crünün meselesi» u'mumi bajttğt altmda. bir makale: Türkiyede verem mücadelesi. Hangi güniln meselesi, birader, »enelcrin meselesi. Hangi »enelerin, asrvn, asırlarm meselesi. Ezeli, ve bu gidişle heyhat, galiba ebedt mesele! D. N. Ambarda yemek vakti Yazan: Yaşar Kemal Karadeniz tütüyor. Öylesine taze bir hali var. Aksu, kıyıda uğramadık yer bırakmadı. Her uğradığı yerde de en az bej saat bekliyor. Dönüp dolaşıp, vardığım yer güverte. Fakat güverteye adım atmağa korkuyorum. Acının, derdin bu kadan da insanı kahrediyor. Güverte, ambarlar şimdi daha kirli, daha pis, öldürücü bir kokuyla kokuyor. İçerisi güneş ahnca, güneş ambar deliklerinden içeri sızıyor ve bol ışık altında manzara daha başka türlü, daha aşikâr görülüyor. Şimdi burada, yalnız, sararmış insan yüzleri, halsiz çıplak ayaklar, eller görülüyor.. Gerisi, yani, geriye kalan vücud kısımlan üstıinü toz bağlamış, çamur ohnuş, liyme liyme bir paçavra yığınından ibaret. Bu paçavra yığmı arada sırada kımıldıyor. O zaman anlaşılı yor ki, burada bir can, bir hayat eseri var. öğle vaküdir.. Bahar günesinde Aylakdık elimizde ne var, ne yok Telefonda yeni bir ârıza ebekesi çok genişlemij olan Istanbul telefonları için fena işliyor demek haksızlık olur. Bu idare, İngiiizlerden devir alınabberi mutta sıl tevsi, ikmal, tecdid edilerek bugünkü muazzam hale gelmiştir: fakat şebeke genişledikçe derdleri artmaktadır. Biz bu yazıyı türlü müşküller içinde gelişmeğe çalışan idarenin daha mükemmel hale gelmesini teraenni için yazıyoruz. Şehrimizde telefon derdi (ekono. mi politik) meseleler arasındadır. Telefon isteyenler, sırasına rszı olmazlar. Eğer telefon sırası beklemek için, kişelerde olduğu gibi bir demir cendere olsa kendioi imti. yazlı sayan çok şukür az sayıda manyaklardan başka kimse ses rıkannaz, hakkına razı olurdu; fakat maalesef bu idarenin yakuı mazisinde sıra tanunıyan bir devir de bulunduğu için müstakbel aboneler daima şüphe içinde sıra bekler ve idareye, türlü kanallarla nüfuz etmek çaresini ararlar. İşfe bu yüzden idare de türlü müşküllerle karşı karşıya bulunur ve tabii idare eder. Bu idare çareleri arasında şebe> keye haddinden fazla abone yiıklemek usulü tatbik edüdiği için, Istanbul telefonu haddinden fazla yolcu almış otobüse dönmektedir. Gayrifennî olan bu idare şekli bundan evvel, telefonu acanların «çal!/> scsi isitmelerine mâni oluyor ve aboneler beş on dakika beklemeden karşısındakini çağırabilmek imkânına malik olamıyorlardı. Buna çare baldular.. Şimdi açtığımız zaman makinelerde düdük sesini işitiyoruz, işitiyoruz ama işte o kadar! Istediğiniz numarayı çevirdiği niz zaman orası çalmıyor. Yani sizin kadran, o numarayı düşunnüyor. Bekjiyorsunuz, bekliyorsunuz, çalmıyor, tekrar kapayıp açıyorsunuz. Tekrar çal sesfaıi işitiyor ve numa. rayı anyorsunuz. Gene ses, sada yok. O zaman mecbur oluyor, şîkâyete başvuruyorsunuz. Orası eğer çok meşgul değilse sizden aradığınız numarayı soruyor ve alacağı cevaba göre o numarayı bulup veriyor. Bu finzaya, en ziyade mükâlemelerin sıkışık olduğu sabahtan öğleye kadar tesadüf ediliyor. Mütehassıslann ifadesine göre buna sebeb, merkezleri birbirine bağlayan hatlann kifayetsizliği imiş. Yani gene sebekeye tahammülünden fazla yük yuklenmiştir. Bu <!a aboneleri memnun etmek; telefon isteyenleri reddetmemek için alınmıs bir tedbir olarak ileri sürülmektedir; ama çifayda ki bugün dediğim saatlerde telefon etmek, hele acele işi olan bir adam için cidden âsâbı bozacak bir hal alıyor. Bir çeyrek, hattâ yaran saat uğraştıktan sonra ancak görüşmeît kabil oluyor, o da vakti geçmemiş ise. İdarenin bu mütalealaroıuza vereceği cevabı ben yukanya yazdım. Üsttarafı müşterek bir müşahededen ibarettir. Bibniyonım; yıllardanberi mütemadiyen takviye ve tevsi edilen veya yeniden ihdas edilen muhtelif merkezler arasındaki bağlar o merkezlerin kapasitelerile mütenasib olmazsa merkezlerin kuvvetlendirilmiş olması neye yarar? Uzun zamandır bir çok abonelerin şikâyetini mucib olan bu hali burada Telefon İdaresi teknisyenlerinin dikkat nazarlanna sermeklo umumi bir şikâyeti fonnüle etmi? oluyorum. Umanm ki; sözlerimiz bir ma"kes bulsun ve bir müsbet netice elde etmek kabil olsun. Ankara, 28 (Telefonla) Kütahya Valısi Haluk Nihad Pepeyınin Toprak ve İskân İşleri Umum Müdürlüğüne tayini yüksek tasdık tan çıkmıştır. Haşim İşcan, merkez valilığine nakledıltniştir. Toprak İskân Işleri Umum Müdürlüği Türkiye Upanya ticaret anlaştnası Milletvekilliğine seçilen memurlann emeklilik haklan Ankara, 28 (Te'.efonla) Milletvekilliğine seçilen memurlann teşriî hayatta geçen senelerının emeklilik haklarına kaülması yolundaki kanun teklifi Meclisin bugunkü oturumunda görüşüldü. Teklif, Müfid Erkuyumcu ve 83 arkadaşı tarafından yapılmıştı. Mec lıste geçen senelerin terfie de müessir olmasma dair hüküm bir önerge ile tasandan çıkanldı. Ve birinci müzakeresi tamamlanan tasan kabul edildi. Akdenizdeki Müttefik filo manevralan SUMERBANK™ İkramiye Köşkü Ankara, 28 (T.HA.) 19 haziran 1951 de imzalanan Türkiye ile tspanya ödeme ve ticaret anYukanda anlattığım haller öğle laşması ve ekleri bugün tasdik e üstleri, birden değişiveriyor. Padilmiştir. çavra yığınlan kısım kısım, birbirValinin, Atîna elçiliçine lerine dayanarak doğruluyor. Ve bizim bildiğimiz insan suretine geçitayin edileceği doğru değil yorlar. Ankara, 28 (Telefonla) İstanÖğle üstleri ambarlan, kızarblan bul Valisi Ordinaryüs Profesör Fahreddin Kerim Gökayın Atina hamsilerin ağır dumanı alıyor. ŞuBüyük Elçiliğine tayin edılmekte nu da söylemeden geçmiyeyim. Amolduğuna dair haberler alâkahîar barda bir de lokanta var. Hamsiler orada kızartılıyor. Fakat bu tarafından tekzib edildi. lokanta öylesine pis ki .. Parası olanlar, tabak tabak hamsi alıyorlar. Bir kısımlan da evlerinden getirdiklerini yiyorlar. **• İşte bir ihtiyar kadın.. Başındaki yazması paramparça.. Yıruklanndan gür, aksaçlan dışan nrlamış.. Kirpıkleri de top top olmuş yaş ile.. Dizinde sararmış, incelip bir deri kalmış, incecik bıyıkh bir delikanlı yatıyor. Delikanlının rengi, korkunc bir sarı.. Herkes yemek yiyor da anaoğul yemiyoriar. Beni artık yukarı ambarda her kes tanıyor. Can ciğeriz hepsile. Daha şimdiden bir yaşlı kadınla anaoğul olduk. Ben yanından aynlırsam, hemen aratıp bulduruyor. Derdleşiyoruz. Çocuğu dizinde yaşlı kadının yanına gittim. Beni, artık iyice tanıdığı için hiç çekinmedi. Gel, dedi, gel otur yanıma çocuğum. Yanında, oturacak yer var mı idi sanki.. Ancak çömelebildim. Geçmiş olsun teyze, inşallah iyi olur, dedim. İçini bir çekti ki, ciğerleri tümden söküldü sandım. inşallah, dedi, inşallah çocugum. Sonra anlattı. Oğlanın babası da ince hastalıktan gitmiş. Bu çocuksa babasından sonra dünyaya gelmis. O zamanlar halimiz daha kötüydü. Bizde, diyor, tarla yoktur. Kayalarm arasında bulduğumuz, el kadar bir toprak parçasına, çapayla ekeriz, tohumu, sonra da tutam tutam toplarız. Gün görmedi çocuğum. Sırtuna bağlardım bebemi götürürdüm terlaya. İşte böyle, sırtımda büyüttüm. Derd içinde, belâ içinde büyüttüm. Kara saçımı süpürge eyledim de, bu yaşlara erijtırdim. Kadının elleri, bütün Anadolu elleri gibi, aşın derecede büyüktü. Nasır bağlamıştı... Aynı kaplumbağa sırtı gibi.. Son zamanlarda azıok, halimiz dirliğimiz iyileşti. Derd eksik olmaz ki başımızdan. Oğlan evlenme parası kazanmak için gurbetlere düştü. m bos bir de bu hastalıkla döndü. BUr fındıklığımız vardı ağam, onu sarhk. Ben sırtımda odun taşıdım şehre, onun parası ağam... Londra, 28 (Nafen) Akdenizde cereyan etmekte olan büyük deciz manevralannda İngiiiz, Amerikan, Fransız, Yunan ve İtalyan gemileri bugünlerde Malta adasına müşterek bir «hücuma» gi. rişecekleri açıklanmaktadır. Batı Amiralhk çevrelerinde AkKahire, 28 (a.a.) Kıbns Ordenizde yapılmakta olan bu müştodoks Başpiskoposu Makarios buterek manevraya çok büyük önem gün Lübnan, Surıye, Yunanistanda, atfedilmektedir. Kıbns adasının Yunanistana ilhakı Ulaştırma Bakanlıgına için mücadelede bulunmak üzere bağk genel müdürlükler Mısırdan bu memleketlere müteveccihen hareket etmiştir. Ankara, 28 (TJÎA.) UlastirHareketinden evvel Muır bannıma Bakanlıgına bağlı Genel Mii na demecde bulunan Makarios, İndürlüklerin İktisadî Devlet tslet giltere, adayı işgalinden çıkarıp meleri haline ifrağ edılmesi için burada Yunanıstarun haklannı tahazırlanan tasan B. M. Meclisine nımadığı müddetçe Kıbnshlar için «evkedilmistir. sulhün bahis mevzuu edılemiyeceTasarının. Meclisin yaz devresin ğıni belirtmiştir. de görüsülmesi için lâzım gelen Makarios, bu arada Istanbul Pattedbirler alınmakta ve büyük gay riğınm kendisini vazıfesinden afretler, gösterilmektedir. fettıği yolundaki haberi de yalanSağlık Şurası toplanıyor larmştır. Makarios bu münasebetle, Ankara, 28 (T.H.A.) Sağlık Kıbrıs kılisesinın müstakil ve muhŞurasının yıllık ikinci toplantuı tar olduğunu da ilâve eylemijtir. yarın saat H de Sağlık Bakanlı Makarios sözlerıne şunlan ilâve ğında açılacaktır. Şuraya iştirak etmiştir: edecek olan delegeler iki gundent Türkiye de Lozan nvuaheberi Ankaraya gelmeğe başamış desi ile Kıbns üzenndek: bütün laardır. haklarından feragat etmiş bulunToplanü. üç gün devam edecek maktadır.» tir. Kıbrısın Yunanislana ilhakı için açilan möcadele General Ridgvray yarın vazifesine başlıyor Paris 28 (a.a.) General Ridgway bu sibah saat 10 da muvakkat ikmetgahından kuzey Atlantik P«ktı teşkilâtı kuvvetleri g e nel karargâhına gelmistir. General bugün kurmay heyetlerinin yapae&klan toplantılarda hazır buluna. rak Gerieral Eisenhower, kurmay başkanı General Gruenther ve ayni zamanda bellibash mesai ar. kadaslarile görüsecektir. 30 mayıs cuma guml genel karargâhta yapılacak kısa bir törende General Eisenhover Avrupa daki müttefik ordulan başkomutanlığını resmen halefkte devredecektir. Bilindiği gibi General Eisenhower 31 mayıs günü akşamı Washingtona müteveccihen uçakl» buradaa aynlacaktır. Sorbonne'da bir Türk profetöriinün konferansî Paris (Hususî) Ankara Üniversitesi Arkeoloji prfoesörlerinden Ekrem Akurgal, Sorbonne Edebiyat Fakültesi yeni anfisinde (Anadoluda kadim Yunan medeniyeti) mevzuunda ve son hafr'yatlara aid projeksiyonlu bir konferans vermistir. Seçkin bir dinleyici kütlesinin hazır bulunduğu bu konferansta College de France profesörlerinden Louis Robert, Arkeoloji enst'tülerinden Prof. Devambez, Prof. Charbonaux ve Chapautier Türk arkeoloğunu alâka ile dinlemişler ve Anadoludaki son hafriyatlann başarısıru takdir ve tebrik etmişlerdir. Proi. Akurgal önümüzdeki hafta Louvre müzes' salonlannda (Anadoluda Hitit medeniyeti ve son kazılar) mevzuunda yeni bir konferans verecektir. doktorlara verdik. Ondan, günden güne sarardı soldu. Şimdi de neleri var, neleri yok satıp savıp bir güverte bileti kestirmişler, ver elini Istanbul hastaneleri. Çocuğun yüzüne baktım, İstanbula ya varır, ya varmaz. Vapura bindik bineli hiç yemek yemeyip, su içiyor, onu da kusuyor. Çocuk aynen ölü gibi hiç kımıldamıyor. Bizizn tarafların insanları, hep ince hastalıklı. Bu hastalıktan gitmiyen yok. Bizleri hep bu hastalık götürür. Anlattıklanndan anladığıma göre, Çukurovada sıtma ne ise, Karadenizde de ince hastalık oymuş. Ne denir, yolun açık olsun cefakâr ana! Çocuğunu inşallah hastaneye yatınrlar. *** Öğle yemeği, şu kadınlarm hali yürekler paralayıcı.. Erkekler ağızlarını şapırdata şapırdata yemek yiyorlar. Yesınler, helâl olsun ya, iş başka .. İş kadınlann haiinde, onlar çarşaflanna bürünmüşler, erkeklenn ağız şapırtüannı seyreyliyorlar. Bunlardan bir kan kocaya gözüm takıldı. Sofra kirli bir bez parçası, ekmekse kapkara, toprak gibi ufalanan bir ekmek, ortada da yumruk kadar bir lor peyniri parçası.. Erkek çok genc, kadın da byle. Kara gözlü, uysal... Erkefin koltuğuna sığınmış bir hali var. B'kek, iştihah istihajı habire aüştınyor. Kadınsa büzüldüğü yerden onun yiyişini hayran hayran seyreyhyor. Erkek, yiyip doydu. Elinin tersile de kabadayı kabadayı bıyıklannı sıvazlayıp, ağzını sildi. Sonra, bir mart kedisi gibi, bir uçtan bir uca gerindi. Beni bir meraktır aldı. Ya jimdi ne olacak? Kadın, aç mı kalacak? Sofra açık duruyor. Sofranm üstünde, bir elin yansı kadar bir ekmek parçası, baş parmak büyüklüğünde de peynir.. Erkek, sıvazlanıp gerindikten sonra, sağ elile ekmek parçasıru kadının önüne atıverdı. Hani, hırsız kedder olur, epeyce zaparta yedikleri için, kendilerine verılen yiyeceğe bile sine sine, korka korka yaklaşıriar. Kadının şimdiki hali de tıpkı onlar gibi idi. Öyle ürkekti ki... Ağzma her lokma ahşta bir kocasuıa, bir etraiına üzüntüyle bakıyor, sonra yavaş yavaş çiğniyordu. Duyardım da inanmazdım. Dererdi ki, Karadenizde, erkekler oturur, her işi, tarla işini, ev işini, pazar işini kadınlar görürler. Bu hali gördükten sonra.. Şu ambarda güvertede kaç övun yemek yendiyse hep erkekler önce yedi, kadınlar baktı. Kalan artıklan da köpeğe atar gibi, kadmlara verdiler. Türk Devrim Ocaklannın açılışı töreni Türk Devrim Ocaklftn tsUnbul tl teşkilâtınm açılıjı munasebeül» 31 mayıs cumarteel gunü aat 14 te Ürüverslte Talebe Blrllğlnln Marmara lokallnd* bir toren terUblenmistlr. Bu törende Behçet Kemal Çaglar, Tahsin Nejad Gencan. Vedad Özsan, Profesör HaîU Nlmetullah Örturk. Orhan Arıman, Bıza Feıhatoğlu ve Profesör Macıd Gökberg >oz alacaklardır. O gün için hususl «urett* Ankanulan geleeek olan Hikmet Bayur da «Devrlmlerimizln partller ü*tü v« gündelUt polloka dıjı öneml v« Devrtm Ocakla. rlnın partller üstü durumu* mevzulu bir konleran» verecektir. Uhıdağ bölgesinde zelzele Bursa, 29 (T.H.A.) Dün gece Türkiye «aatile 23.59,15 geçe bir yar sarsıntısı olduğu Rasadhane • den blidirilmiştir. Yer saremtısırun merkez üssü Rasadhaneden 120 irilometre uzakta olup, Uludağ bölgesine isabet etznektedir. Güzel bir kadının reulik ettigi kaçakçı şebekesi yakalandı Muhabank, faaliyet tahasuu genifletiyor Muvazzaf v« emekli subay ve diğer ordu mensublarının temin ettikleri sermaye ile kurulmuş olan Eski Muharibler Bankasının sermayesi İş ve Türk Ticaret Bankalanmn da istirakile bir misli arttınldığından Banka faaliyet sahaeını geni§letmektedir. Banka, İstanbulda da bir ajans açacaktır. Banka tarafından taahhüd edılmiş bulunan Büyük Millet Meclisi yeni binasının bir kısmına dair siparişleri yapmak ve Banka ile alâkalı krom ışleri hakkında ecnebi fırmalarla temas etmek üzere Bankarun Umum Müdülngiltere, Isviçreyi 30 yendi rü Naci Korkmaz şehrimize gelmiştir. Umum Müdür şehrimlzde Zurich 28 (AP.) İngiltere muhapazarlar mevrulannı da in İsviçre millî futbol maçını İngiltere celiyecektir. 30 kazanmıştır. Malatya 28 (Anka) Emniyet memurlan, Adıle Kuyumcu adında 35 yaşlannda güzel bir kadıtun ıdare ettiği bir ksçakç» şebekesini meydana çıkarmaya muvaffak olmuştur. Ahnan tertibat ürerine Adile Kuyumcunun evine yapılan baskm neticesinde 20 bin lira değerinde ipekli kumas, aynca yüzlerce kombinezon, sütyen, ipekli kadın çamasırlan bulunmuştur. Bu arada evin yüklüğünde bir yorgan içinde, sanh olarak Suriyeli tanınmış bir tüccar da ele geçirikniştir. Ismi açıklanmıyan bu Suriyeli tüccarm üzerinde de büyük miktarda para ve binlerce lira değerinde V mücevherat bulunmuştur. Adile Kuyumcunun şebekesine dahil olarak Asım Rencber, Mehmed Mat, Vircini Rencber adında diğer bir güzel kadın da ele geçirilmiştir. Tahkikat derinleştikçe bu şebekenin Türkiye ve Suriyede genis kollan olduğu anlaşılmıştır. denizin 150 metre yakmında asfalt üzerinde bulunan bu köskiin bir katı açhracağuıu 150 lirahk bir hesabla sizin olabilir, acele ediniz. B. FELEK SÜMERBANK »F NtMBI'SDN «Cumhuriyet» in edebi tefrikası: 1 içinde bu bedbahthktan hiç bir suretle kurtuluş yolu göremlyorâu. Vakıâ annesinin ona: «Haydi, •eni alıp götüreyim!» demiyeceğı de muhakkaktı. Zıra babasının evine artık dönüs ümidi yoktu. Danyal bey bu şartı kendisine en başta koşmuştu. Saide hanım sözüne devamla: Dünyada tasavvur ettiğini bulmak güçtür Neslihan, dedi. Ama zamanla her şey düzelebilir. Sana evvelce söylediklerimi unutma! Mesud olabilmek için kanaatkâr olmak şartür. Sonra... Ahşacaksın .. Zihni, gecenin kâbusuna dalmıs ol&n Netlihan uykudan uyanır gibi: Neye anne? diye sordu. Saide hanım aniayışlı bir şükutla bir an durakladıktan aonra: tyi günler mi?... Neslihan hayret ve teessürle annesinin yüzüne baktı. Hiç mürnkün müydü? Acaba Saide hanım buna biszat ina* nıyor muydu?.. Neslihan o kadar bedbahttı ki, şu hayatın hududlan Her şeye. . dedi. Ben önünde canlı bir misalim Bedbahtlığım kızına ilk defa itiraf ediyordu. Ona yaşadığı ömrün sahife'.erinden üstü kapalı bir kaç örnek verdi ki, Neslihanın hayretten ağzı açık kaldı. Ve o ana kadar annesini de, babasım da tanımamış olduğunu gördü. Fakat annesi bu şeylere nan.1 tahammül edebilmis ve nasıl halinden hiç renk vennemiştı? Kocalar hep böyle miydi acaba? Aralannda daha halden anlıyanı yok muydu? Saide hanım o vakur ve sakin ifadesile kızının cesaretini desteklemeğe çahşırken, Neslihanın ondan bekledığinden de fazlasını yapmıs oluyordu. Lâkin gene Neslihan temin olamıyordu. Çünkü bütün bu nasihatierde, sadece sabvr ve cesaret telkin etmek istiyen bir şey vardı. Kendisine hiç bır yardım vadedUmiyordu. Bilâkis hayatla bir başına mücadeleye tesvik ve terkediliyordu. Saide hanım, çiftlığin idaresi key fiyeüne de temas ederek Visaleddinin daha ilk günden uyandırdığı endişelere rağmen istikbaMen ümidle bahsetti. Bütün işlerin yoluna girecegini Neslihana bir kere daha temin etti. Neshhan, bu sözlere inanmış göriinmekten başka yapacak bir şey olmadığını anhyordu. Dünyada kimseden bir fayda yoktu. İşte en karanhk bir gününde kendisini doğuran ana bile .onu yamız bırakmakta idi. Evet, hayatla yalnız başına mücadele edecekti. Bıkmadan, yıhnadan bahtının ınsafsızlığına saldıracak ve onu yenecekti. O anda buna ahdetti. *** Saide hanım çiftlikte kaldığı bir hafta zartnda, kızının yuvasında hiç değilse maddi refahı sağlıyabilecek bir vaziyet kurmağa muvaffak oimuştu. Eşyalar onun nezareti altında yerleştirıldi. Neslihan her köşede, annesinm o ahşkın olduğu tertıbimn eserini gördü. Mus işler hakkmda fıkrini sorması icab ederdi. Bu lâkaydî nefsine çok ağır gelmişti doğrusu! Bir yandan vaziyetini hazma çahşırken, diğer taraftan da çiftiikte alıp yürüyen ıslahat faaliyetini merakla takib edıyordu. Hakikat aranırsa, Fatine hanım artık işlerin yoluna konmasını temenn:den uzaktı. Bilâkis her şeyin altüst olmasmı diiıyorda. Ancak bu suretle kendisine yapılan bu muamelenin hıncını çıkarabilecekti. Bununla beraber bir gün Neslihanı bir kenara çekerek: Bana bak kızım, dedi. Sana kocanı şikâyet gibi ohnasın! Velâkin ben onun tutumumı beğenmiyorum. Bir büyük çiftlığin idaresi böyle çocuk oyuncağı değildir. Daha pek genc ve iş hususunda cahil... Bu gidişle vaziyetin sonu neye vanr bilmem... O Lâtif keratasma güveniyor; onun tavsiye ettiği adamlan is başına geçirtiyor... Halbuki bunlann topu hırsızdır, anladın mı kızım? Hırsız ve belâlı... Hem haberin olsun o serseri, kocanı da baştan çıkartacak... Yo, hatırına fena bir şey geJmesin! Hani beraber rakı filân içiyorlarBeri tarafta Fatine hanımın da mış diye duydum da... Sen aklını elleri böğründe kalmıçb. Vakıâ başına al, onu biraz çekip çevirmeİzzeddin beyin vefatındanberi çiftğe bak... likte onun borusu zaten ötmez olBu ifade karsısında hiç bir haymuştu ama, ne olsa yeni beyin liyakatli bir emektar sıfatile kendi ret ve telaş eseri göstermiyen Nessine bir parça pâye vermesi. ha • ihan: tıruu biraz olsun sayması, bazı Ben kocamın işierine nasıl luk başlarında bile, onun titızlığınin bir ifadesı olarak çift sabun ve ikişer takım havlu yer almıştı. Yatak odasına bitişik olan gusülhanede kolaylık sağlayıcı değışıklikler yaptırıldı. Saide hanım, pasaklı tabiatteki damadına nezafet telkini hususunda da, titiz ahlâkını iyıce aşılamış olduğu kızına bazı tedbirler alırdı. Neslihanı en çok ilgilendıren de bu oimuştu. Çünkü kocasmdan iğreniyordu. Fa kat onu öyle kolay ko ay yola getirebüeceğıni de pek ummuyordu. Nitekim Saide hanım gittikten sonra Visaleddin vaziyete tamamen hâkim oldu. Neslihana kıymet bile vermiyordu. Esasen Neslihan onun yüzünü ancak geceden geceye görebilmekte idi. Bütün gün evin semtıne uğramıyordu. Üzerine aldığı muazzam işe sanlmış bir iş adamı tavrile ekseriya geceyarılanna kadar dışarıda kalıyordu. Ve her gece o kadar yorgun dönüyordu ki, kendmi doğruca yatağa atıyor; bazan Neslihan onu yarı uykuiu bir halde bizzat soymağa mecbur oluyordu. kanşabilirim Fatine hanım? dedi. Benim vazifem ona ıtaat etmekten ibaret! Büyüklerim bana bunu emrettiler. Fatine hanım ona dik dik baktıktan sonra başını saliadı. Yavan bir gülüşle: Şu büyüklerini hiç anma! dedi. Bana da bütün bildiklerimi söyletme! Bütün bi'.diklerinizi bilmek isterdim Fatine hanım. Neslihan bu sözü gayet sade bir tavırla söylemişti. Kadın durakladı. Sonra Neslihanm oturduğu sedirin köşesine bağdaş kurarak y ieşti ve tütün paketini açtı: Kızım, seni gördüğümdenberi her halinden hoşlandım, bir evlâdım gibi sevdim. Fakat ne yazık ki talihsizmişsin... Bunu böyle yekten söylediğime saşma. Ben bunca yaş yaşamış kadınım. Saçlanmı un değırmeninde ağartmadrm .. Hişâ! Kocanla aranda bir şey var demek istemiyorum. Birbirinizden hoşnud olun, o başka... Velâkin mesele, içine girdiğin ailenin ne mal olduğudur. Her halde baban, kaynatan hakkında iyi tahkikat yapmamıs olacak. Eğer yapsaydı, seni onun gibi bir adamın oğluna vermezdi... Neslihan gene sükunetle: Nasıl bir adamın Fatine hanım? diye sordu. KORDON BLO* Parisin sevimli şarkıcısı LİNE ANDRES,» SON HAFTASI 86652 Tel: (Arkası var)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle