Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 Temmuz 1951 CUMHURÎYET Kendinizi ele vermeyin ! Hüviyetinizi saklamak mecburiyetinde olmıyabilirsiniz. Fakat, insanın bazı hususiyetleri, huylan, alışkanlıklan vardır ki yabancılara belli etmek istemez. Halbuki, ban hareketlerımiz bizim bu sırlanmi7i açığa vurur ve nasıl bir insan olduduğumuzu derhal ortaya koyar. Buna mâni olmak isterseniz şu noktalara dıkkat edin. Çeneyi kaşunak Sıkılganlık alâmetidir. Insanın bir «bityeniği» olduğunu gösterir. Kadınların çene altını, boyıınlannı kaşımalan veya oralarda parmaklarının tersini gezdirmeleri yaşlı gorünmekten korktuklarına ve genc görünmeye çalıştıklanna bir delil sayılabilir. Bu, gayriihtiyari yapılan ve çuuraltından gelen bir harekettir. Fakat, bimek istediklerini gösterirler. Fakat, aynı hareketin sık sık ve yersiz tekrarlanması za'fa delâlet edebilir. Bu, çaresiz kalmış insanlann bir nevi yalvanşıdır. Söslü hareketler Sigara içer Hayat Kaynağı Güneş Ölüme de sebeb olabilir mi? /•• \ Eskidenberi şiiphe edilirdi, fakat şimdi tıb âlemince kabul edilen bir hakikat oldu: «Cildin güneşe fazla tutulması deri konserine yol arabilir mi?» Bir cok doktorlar buna «Bazı şartlar altında evet» diyorlar. Amerikamn en tanınmış tıb yazarlanndan biri olan J. D. Ratdiff bu bahsin münakaşasına şöyle bır misalle başhyor: «Geçen sene, tanıdığım dört kişi deri kanseri oldu. Bunlardan biri muthiş golf meraklısıdır, yaz, kış oynar. Ikmcisi açık havaya âşıktır ömrünün büyük bir kısmını plâjda yahud bahçede geçirmiştir. Uçüncüsü bundan otuz sene kadar evvel uzun müddet plâjlarda nobetçilik etmış, denizde boğulmak tehlıkesinde olanları kurtarmıştır. Dorcîuncüsü de on sene Fransız Rivi*ra'sında bulunmuş ve bütün vaktini yelken sporile geçirmiştir. Yani dördunde de müşterek bir nokta var: Her gün saatlerce güneşte kalmışlardır.» olmak üzere, hepsi deri kanserine tutuldu. Çoğunda hastalık kulakta görülüyordu ki bu da o kısmın, tüysüz olduğu için, güneşe daha fazla maruz kalmasından ileri geliyordu. Sun'î güneş ışığının kansere sebeb olduğunu tesbit eden bu tecrübelerden sonra hakikî güneşle de denemelere gırışildi. Arjantinli bir tıb âlimi, Dr. A. H. Roffo, elindeki tecrübe farelerini her gün uzun muddet güneşte bıraktı ve büyük bir ekseriyetinin bu afete tutulduğunu gördü. Alt dudağı çekmek Aynı şekilde düşunceye alâmettir. Fakat bu düşünce daha mantıkî bir mahıyet gosterir ve ekseriya makul bir muhakemenın ışaretidir. Bununla beraber, gene gizli bir dügünceyi açığa vurmaktan geri kalmaz. Kulakla nynamak Zıhinde gizli bir duşunce olduğunu açığa vurur. Bu hareket ekseriya polis hafiyelerınde veya muhım bir işi hal için kafa yoranlarda gorülür. Fakat fikirlerini gizlemeye çalışanlann ço lüdür. Bir şeyi parmakla göstermek, umumiyetle ve bilhassa lüzum olmadığı zaman, muaşeret âdabına uygun sayılmaz. Fakat, sözlerine kuvvet vermek için, hitab eder gibi, parmağı ileri doğru uzatmak, fikirde kat'ıyet ve arzuda sebat gösterir. Bu harekette parmak gergın, avuç kapahdır. Bir de parmağm gevşek, avueun yan açık bulunduğu bir hareket daha vardır ki bu, bilâkis, tereddü|e ve fikirde sebatsızlığa, söylediğinin doğruluğuna inanmaya isarettir. Kola yapısmak Mahcub ve ğu gayrühtiyarî ellerini kulaklaniradesi zayıf kimselerin gayriihtina gotürürler. «Pijano çalmak» Parmaklan yari başvurduklan bir harekettir. masanın uzerıne veya koltuğun ke narıaa, pıyano çalar gıbi vurmak sabırsızlığa ve can sıkıntısma alâmettir. Karşınızdakine yanında canımzln sıkıldığını veya konuşmasmdan bıktığınızı belli etmek istemiyorsanız bu hareketten sakınmahsınız. Aynı şekilde ayağı yere vurarak tempo tutmak da can sıkıntısmı gösterir. Yumruk sıkmak Hiddet ve sinirhlık alâmetidır. Bir fikri kuvvetle ifade veya bir davayı ısrarla Onlann içinde öyle bir his vardır müdafaa makammda başvurulan ki, konuştuklan kimsenin koluna yapışmazlarsa samimiyetlerini başka türlü gösteremiyeceklenni zannederler. Parmakla dokunmak Fıkrini karşısındakine zorla kabul ettirmeye işarettir. Başkalanna hâkim olmak ve onlara dediklerini yaptırmak ternayülünde olan kimseler parmaklarile karşılarındakilerin omuzuna, göğsüne veya kaburga kemiklerine dokunurlar. Kollan kavuşturmak Kapah ruhlu insanların huyudur. Bu gıbi bu hareketlerin azmi ve iradeyi ifa kimseler içlerinden geçenleri hiç de ettıği zannolunur veya öyle sa bir şekilde belli etmemek isterler nılsm istenilırse de .hakikatte o m ve bunun için, ko.llann! göğüslesanın keniı fikrinin doğruluğuna rinde kavuşturarak, ellerinın veya guvenmedığini ve bunun için si parmaklannın her hanği hareketinıılendığinı gösterir. ne mâni olmaya çahşırlâr. Elleri açmak Safiyet ve samiSaçlan kanştırmâk Umidmıyet ifadesıdir. Konuşurken iki sizliğe ve zavalhlığa alâmettir. Fîeılerini ilerı doğru uzatarak açan kirlerini lâyıkile ifade edemiyen ken bası arkaya atıp dumaru havaya savurmak, nefes çekerken goz leri kapamak, gösterişe, süse ve kunım satmaya fazla düşkün bir karaktere alâmettir. Bu gibi hareketler, böyle yapılmca insanın kibar bir hal alacağı düşüncesınden ileri gelir ki bu kanaatte olanlar da ekseriya «züppe» sıfatile tavsif edebileceğimiz kimselerdir. Bilhassa başı arkaya atıp saçları savurmak, sigarayı havada tutup parmaklan yelpaze gıbi açmak huyunda olan lâkis, boyunda kınşıklık husule kadınlar süse ve lükse düşkün olgetirerek insanı büsbütün yaşlı gös duklannı gösteririer. Parmakla göstennek tki türterir. . Güneşin zararını önlemek için ~* Ne yapmalı' Ne yapmamalı? \ Güneş ve deniz banyolannı iki Bütün sene güneşe maruz bir günde bir veya hergün kısa müd hayat yaşamamalı. detlerde yapmalı. Bilhassa öğle saatlerinde güGüneşte kalınacak zamanları neşte durmamalı. sabahleyin ondan evvel veya gundüz dörtten sonraki saatlerde inDeniz ve güneş banyosunu bir tıhab etmeli. mecburiyet gıbi kabul etmemeli, ancak zevkalırdığı takdırde Sıcak saatlerde güneşte kalmak yapmalı ve karannda bırakmah. mecburiyeti varsa geniş kenarh (Güneşin vücude en büyük fayşapka giymeli, cilde yağ veya dası D vitamini temin etmesı ve krem sürmeli. (Kanseri husule bünyemizin umumi gidişini intigetiren, güneşin kısa dalgah ültra zama koymasıdır. Fakat bunlar vıyole ışınlarıdır. Yağ veya krem hayatımızm zarurî birer unsuru ler onların geçmesıne mâni ol olmakla beraber bütün unsurlamakla beraber, zararsız olan uzun rın hepsi değildir. Güneşin bu gidalgah ışuılann geçmesine imkân bi faydalanna mukabil zararlanverirler. Cildi yakan ve deriye nı da düşünmeli ve onu tıpkı bir günes yanığı rengini veren de bu ilâc gibi ölçüsünü kaçırmadan kullanmalıdır) ısınlardır.) Güneşte kara gözlüksüz dolaşmamalı. (Keskin günes. ışığmın muvakkat bir zaman için de olsa, gözü bozduğu ve görüş kabiliyetini yüzde 1218 nisbetinde azalttığı tesbit edümiştir. Bir gün zarfında güneşte gözlüksüz dolaşanlann gece otomobil kulıanCildinizde devamh bir yanma makta zorluk çektikleri de görülveya bir bozukluk hissediyorsanız müştür.) derhal mütehassıs bir doktora Spor zevki ve sağlık endişesi göstermelisiniz. Deri kanserinin tedavisi nisbeten kolay olmaila müstesna, lüzum olmadıkça güberaber ne kadar başında tedbir neşte durmamalı ve imkân varsa alınırsa o kadar iyidir. daima gölgeyi tercih etmelidir. Günej, aynı zamanda, sinirleri (Esasen güneşte fazla kalan innisbeten zayıf clan kimseler üze san terler ve vücud ter yolile rinde daha başka tesirler de doğurur ve umuml bir halsizlik, bir kaybettikçe kalbin çalışması zorkesiklik verir. Bu gibi hallerde laşır. Bu gibi hallerde sık sık su doktorun tavsiyesine göre hare ve, bilhassa tuzlu ayran içmek ket etmelidir. tavsıveve şayandır.) Kadınlar bilhassa âdet günlerinde ve gebelik esnasında cildlerini güneşe karsı korumalıdırlar. Zira, sebebl bilinmemekle beraber, o sıralarda cildin daha nazık olduğu ve tahrişe daha müsaid bir hal aldığı tesbit edümiştir. Bütün bu tecrübelerden öğrendiğımiz bir şey daha var ki o da, deri kanserinin ancak uzun muddet ve fasılasız denılecek kadar sık olmak üzere güneşle temasta buluGüneş, şüphesiz, hayat kaynağı nan cidlerde görüldüğudür. Yalnız dır ve bu bakımdan, insanların çok yaz aylarında günde bir iki saat iyi bir arkadaşıdır. Fakat bu öyle bir arkadaştır ki suyuna gıtmek lâ banyo ile, derisini meşin gibi yazımdır. Aksi takdirde size kızar ve kan bir msan için böyle bir tehlıke pek bahis mevzuu olamazsa da buhatır gonul tanımadan, haşlar! insanların güneşle fazla lâübali tün ömrunu plâ]da geçiren ve «deolmalan 1920 yıllannda, plâjlara nizden çıkmıyan» kimseler bu tehmayo ıle çıkma modası ıle başla likeyi hatırlanndan uzak tutmasamıştır. Güneş ışığının hayata hayat lar iyi ederler. kattığı hakkındaki kanaat umumi* * * leşip kökleşince herkes, o zamana kadar sırtlannda muhafaza ettıkBizim yeni öğrendığimiz bu halerı gomlekleri de sıyınp atmışlar kikati sıcak memleketlerin ahahsi ve vücudlerini mümkün olduğu eskidenberi bilir. Arablar uzun elkadar çok güneşe arzetmişlerdır. biseler giyip başlanna beyaz örtüIstatistikler bugün bütün kanser er sarmayı bunun için âdet edinnevıleri arasında deri kanserinin mişlerdir. Bır çok Asya memleketen büyük yekunu teşkil ettığini lerinde tarlalarda çahşanîar geniş gosterıyor. Cıld mütehassısları da kenarh şapkalar ve kollan, bacakbunun cildin güneşe fazla tutulma an örten bol elbiseler giyerler. smdan ileri geldiğini kabul ediyor Gene o memleketlerin kadınlan güar. Bundan ,eskidenberi şüphe e neşin einsanı yaşlandırdığın^ bidılırdı, fakat bugün, ciddî ve uzun lirler. Son zamanlarda bizim kadıntecrübeler sonunda, kanaat kuv ların da akılları başlanna gelmiş vetlenmış bulunuyor. olacak ki plâjlarda uzun paçalı bol Gene istatistiklerden öğreniyoruz mayolar ve geniş kenarlı şapkalar ki deri kanserine tutulanların ekseri moda oldu. si gemici, balıkçı, çıftçi gıbi, ömurle Bundan başka, gene son zamanrinin büyük bir kısmını güneşte ve yan çıplak bir halde geçirenlerdır. arda, tıb sahasındaki yeni keşifDiğer taraftan, deri kanserine A lerin halk tarafından öğrenilmesi vustralya gibi daimî güneşlık ve ve benimsenmesi üzerine, fazla sıcak bir memlekette Ingiltere gibi yanmak modasının da tarıhe kasısli bir memleketten daha çok rast nşmak üzere olduğunu haber veren bazı işaretler görülüyor. Meselandığı da tesbit edilmiştir. lâ bu sene Amerikada kadınlar Belki bu misaller ve müşahedetunclaşmak merakmdan vazgeçler de kâfi değildi. Onun için, memişler ve hafıfçe pembeleşmekle sele lâboratuarlarda ilmî tecrubeiktıfa etmeğe başlamışlardır. lerle tetkik edildi ve şu neticeye Sozumuzü bitirmeden evvel şunu vanldı: Sun'î guneş ışığı ile ültra vıyole ışınlanna tutulan hayvan ilâve etmek isteriz ki, hayat kaynağı larda deri kanseri görüldü. Bu tec olan güneşin bazan ölüme de sebeb rubelerden birüıde fareler gunde 4 olabıleceğini öğrenmek, ona artık dakıkadan 45 dakikaya kadar ve bir duşman gozile bakmayı icab haftada beş gün muddetle sun'i gü ettirmez; yalnız, bize şu hakikati neş ışığına maruz bırakıldılar, ki bir kere daha hatırlatır: Her şeyin mısi üç ay, kimisi yedi ay sonra azı karar, çoğu zarardır. Karanlıkta gören gözler 1112 mart 1943 gecesi saat 2055 de Holandada GılzeRijen meydanından Doriner tipi bir Alman bombardıman tayyaresi havalandı. Pilot asteğmen Rabbe'ye çu talimat verilmişti: «Ingilterenin şimal »ahillerinin hayli açıklanndan geçip batı kıyılarına yaklaşacak ve oradaki hedefleri bombardıman edip geri döneceksiniz!» meydana inmesi bekleniyordu. Şimdi âlimle arkadaşlanmn me» rak ettikleri nokta şu ldi: «Tayyare geîdiği sırada verid cihazdan gönderilecek radyo dalgası oraya çarptıktan sonra • ri uine« • cek ve radyoda bir ses çıkaracak mı?» WatsonWatt'in hesablan ve nazari tetkikleri bu suale müsbet ceab veriyordu. Fakat acaba tatbiİki buçuk saat sonra, 23.25 de kat da aynı cevaba iştirak edecek asteğmen Rabbe hedefe geldiğini mıydi? tahmin etti. Yanındaki rasıd arkaBu cevab da müsbet geldi ve radaşı da tam hedefe ulajmi} oldukdann muvaffakıyetle tatbik edılelarını bildirdi. bileceği anlaşıldı. Tayyare, isabetli atıs yapabilmek Mr. WatsonWatt bunu anlatıriçin 300 metreye inmek üzere yere ken diyor ki: doğru burun verirken hırdenbire «Şüphesiz, o ilk tecrübemiz müthis bir infilâk oldu ve bom pek mahdud ve iptidaî mahiyetteybardıman uçağı alevler içinde yu di. Fakat, o gün aldığımız netice varlandı. bizi buluşumuzu daha geniş sahalara tatbika ve daha mükemmelSaat 23 30 idi. Pilot, hayatla ölüm arasındaki .eştirmeye cesaretle sevketti.» Radann icadma esas olan fıkir bir anlık mesafe zarfında eğer düşünebıldiyse zihnmden her halde reni değildı. Çok daha önce, İn;iliz âlimleri gökyüzündeki elekşunlar geçmiştir: trıkli hava cereyanlannı aynı u «Bu gece ziyaretinden kimse sulle ölçmeye muvaffak olmuşlarnin haberı yoktu. Nasıl oıdu da tam dı. Fakat bu, pek dar bir tatbik hedefe yaklaşırken ve gayet isasahasıydı. betli bir atışla bizi imha ettiler?» 1933 den sonraki buhranlı seneGökyüzünün karanhğını delip lerde, harb tehlikesine karşı her oradaki düşmanı görerek isabetli memleket yeni müdafaa sılâhlan atısı temin eden bir göz vardı ki düşünürken, radardan da bu sahada adına cRadar» deniliyordu ve ük istifade edilebileceğini ilk defa Mr. tatbikatı o gece yapılmıstı. WatsonWatt akıl etti ve yukarıdaki bahsettiğimiz muvaffak tec* * * rübeyle neticelenen araştırmalara Radar, daha ilmî tâbirile »radyo irişti. dalgalarile mahal tayını» ilmin ha*** yata tatbıki bahsinde devrimizin 1939 senesinde, daha Mussolini en muvaffak eserlerinden biridır. Fakat, böyle olmasına rağmen, o Arnavudluğu işgale başladığı gunnun kıymetini bir kat daha arttı denberi, İngılterenm Manş sahılleran bir olay da, tam zamanında ye rinde geniş bır gozcu teşlcıiâtı kutışmis olmasıdır. Denilebılır ki ra ruldu ve bu şebeke harbin sonuna dar olmasaydı ikinci dünya har kadar gece, gunduz tetıkte bulunbinde Ingiltere müdafaa olunamaz, du. Duşman tayyaerierını gunduhattâ Avrupa harbi kazanılamazdı. zün uzaktan haber alıp müdafaaya Asrın bu fevkalâde icadı, gürül geçmek için elde bir çok âlet vardı tüsüz patırtısız dünyaya gelmış ve bu bakımdan hiç bir endişe dutir. 26 jubat 1935 günü Ingilterede yulmuyordu. Gece gelecek davetsız Deventry civanndaki bir tayyare misafırleri de, harbin ilk günlerm» meydanında yapılan tecrübeyi an de değılse bıle Ingiltere mudafaacak dört kişi seyredlyordu ve bun sının bilhassa tehlikeye gırdiği bir lann hiç biri, sekiz sene sonra devirde de radar lâyıkne karşıladünyanın gidişini değıştirecek bir maya başladı. hâdıse karşısında bulunduklarını İkinci dünya harbinde mühim bir akıllanndan bile geçirmiyorlardı. vazife başarmış ve munakkak ki İçlerinden yalrtız biri, Robert sulhü temınde büyük bır rol oynaWatsonWatt ötekilerdea daha he mış olan radardan ileride daha fazyecanlıydı, çünkü icaduun kat'î la istifade kabil olacaktır. Bu saneticesmi bekliyordu. hada son zamanlarda elde edilen tTanıdıklanrun «dâhi» sıfabna bı rakki ve tekâmül bir gün olup rahakkın lâyık gördüklen bu orta darın silâhları doğrudan dcğruya ken yaşlı, gözlüklü İskoç âlüninin dü diliğinden harekete getiren gızli bir şUndüklerini tatbik sahasına koya kuvvet olarak kullaniıabileceğıni bümek için öyle uzun uzadıya ha gösteriyor. Bir İngılız icadı olan ıırılıklara, tesisat ve teçhizata ih radann bugünkü tekâmulünde c« tiyacı yoktu: Bır telsız verici ci gene Ingiltere başta ge^mekte ve hazı, alelâde bir radyo makinesi. Ingiliz radar âlimleri hâlâ onun dabir de tayyare. Bunlardan ikisi ha ha başka sahaiara tatbıki bahsi üzırdı, üçüncüsünün de o sıralarda zerinde çahşmaktadırlar. veya ne söyliyeceklerini adamakılb tasarlayanuyanlar başlarını kajımak, saçlannı ellemek gibi hareketlerde bulunurlar. Parmaklan kenetleinek, Zihnın daimi surette mesgul olduğunu gös terir. Elleri iki yana bıfakârak par maklan diiz bırakmak azimsizlığe ve kararsızlığa işarettir. Kollan 'Jci yana sarkıtarak elleri yumnık yap mak ise fazla asabj bir karaktere delil sayılabilir. Avuçlarıru kalçalarına kapayârak duranlann da iar bununla sıze derd yanmak ve fazla kendini düşünür kimseler •jlfıkirlerıni muhakemenize tevdi et duğuna hükmedebilirsiriz. Aşk ve Macera Romanı ŞANGHAY Çinli, tabancasını cebine sokarai «Bu da mı ölmüş?» 8en: «Evet,» dedim. «O da kan kaçtı. kyabede ede öldü.» Ölümden kurtulmuştuk ama, 'taÇu telefonla konuşurken, Çinll tili de elden kaçırmıştık! nia içeri gircjiğini" görünce birdenShot başmı kaldırmağa çahşarak, blre durmuş ve ahizeyi elinden kısık kısık nefes ahyor, bir şeyler boşluğa bırakmıştı. Kordonun u. söylemek istiyordu: * cunda sallarian ahize duvara çarpıp «Bakm.. » dedi. Unutmayın: ses çıkanyordu. Çinli bu ses üze Meyer'le beraber... bir liste hazırrine o tarafa baktı ve cebinden ta lamıştık .. yazıhanede » bancasını çektiği gibi Çu'ya ateş Neden bahsettiğini anlamıştık: etü. Ortadan kaybolan altın para kalıÇu kapıya doğru koşarken Çinli bını kimlerin çalmış olabıleceğini arka arkaya iki el daha ateş etti. düşünürken, böyle mühim bir hâÇü yârâiahıp yere yıkıldğı halde diseyle, hükumette mevki sahibi Kapıya doğnl sürüklenmeğe devam olan bazı kimselerin ilgili bulunaediyordu. Çinli elebaşı zavallının bileceğine kanaat getirmiş ve, bukula^lriâ bir el ateş etti. Çu kıvra nun üzerine, o günlerde şehre genarak hareketsiz kaldı. lip giden mühim simalann isimleÇinli bize döndü ve isaret etti: rini toplamayı kararlaştırmıştık. «Gelin!» Shot, gözlerini bana dikerek yüzüme baktı: «Hayır!» dedim. «Mark, sen misin?» diyebildi. «Geleceksıniz!» dedi. Sonra «Seni niçin vurdular?» diye sesini yükselttı:. «Israr ediyorum.» Yerimizden kıpırdamadık. sordum. «Bilmem...» dedi ve kendinTabancasını üzerimize çevirdi. Bu sırada dışarıdan bir canavar den geçti. Polis tahkikata be;lamıştı: duduğu duyııldu. Eczanenin kapısı «Bu kim? Siz kimsiniz?» önünHeki kalabalık dağıldı ve güBu sırada Meyer konuşmağa bajrültü kesüdi. Polis geliyordu! M ACERASl «Burası eczane,» dedim. «Sorguyu karakolda yapsanız daha yı olmaz mı?» Cevab vermedi. «Size orada daha fazla malumat verebilirim,» dedim. Bunun üzerine komiser, bir iki memuru yarahların yanma bırakârak beni aldı, merkeze götürdü. görmüştüm.. » «Kadın» sözü alâkamı arttırmıştı: Ben de Vyanor'u yaralıların başın «Nasıl bir kadın?» diye sor da bırakmayı tercih etmiştim. dum. *** «Güzel bir kadın,» dedi. «Bar Başkomisere kendimi tanıttığun artisti.» Muammanın bir halkası daha a zaman, bu pos bıyıkh Çinli yüzüçılmıştı: Gazetelerin bahsettiklcri me sert sert baktı. «Nedir hâdise?» diye sordu. kadındı bu! «Görünüşte iki yaralama vakaMeyer bunlar anlatırken, bize ismimizi soran, fakat cevab alamı sı,» dedim. «Fakat hakikatte devyan polisler me.akla dinliyorlardı. lete karşı büyük bir suikasd.» Çinli kaşlarım çattı; Komisere benziyen biri: «Son «Suikasd mı? Ne demek istira?» diye sordu. «Devam edin!» Meyer devam edecek halde değil yorsunuz? » Meseleyi kısaca anlattım: di. Susmuştu. Fakat hikâyenin ar «Altın para kalıbını çalan, hü kası anlaşüıyordu. Ondan evvelki safhalara aid malumatımı da ekli kumette mühim mevki sahibi bir yerek polise meseleyi anlatabilir şahıstır. Komünistlerle anlaşmış ve dim. Lâkin, acaba onların hakıka1' devleti içinden yıkmak üzere faadinlemeğe cesarttlerı var mıydı? liyete geçmiş bulunuyor Biz kendisini tamnuyoruz, fakat kim olaKomisere dondum: ladı. Shot'un bıraktığı yerden devam ediyordu: «Listeyi hazırladjk İsimlerin sahiblerini birer birer arayıp bulmak üzere faaliyete geçecektık... Yazıhaneden çıkarken içeri bır adamla bir kadın girdi... Kadmı tanırdım. Bir gece Çu'nun yanında Yazan: Ahmad Kamal Valya'nın: «Bırisıni öldürmüşler'» demesi kulaklarımda bir bomba ınfılâkj gıbi akis uyandırdı. «Kımı?» dıye haykırdım. «Bılmıyorum,» dedi. «Shot mu, yoksa Meyer mi?» dıve sordum. «İkisinden biri, zannederim. Ağabeyım sadece: «Mark'a telefon et, haber ver,» dedı, kosa koşa gitti.» «Ne zaman?» «Bir dakıka evvel » «Ben gidıp derhal bakayım ..» İyi edersm. Fakat kendine dkkat et!» Telefonu kapadım, yeriraden fırladım. *** Otomobilden çıkarken Vyanor da kendısini getııen taksınin parasını veriyordu. Vaka mahalhni bulmakta zorluk çekrn<=dik. Bir eczanenin önünde ahali top'.annuştı. Yerde kan vardı ve izler dukkâna kadar gidıyordu. Merakla bakm'rken gözüme Çu ilıştı. Yuzü bembeyaz ke^ı'miş. kor kudan gözlerı yuvalarından fırlatnıştı. Bizi görünce el salladi ve İ5ÜÜmüze düşerek kalabaiı|ı yârdı, îçeri girdik. Yerde Meyer yatıyordu. Başından kanlar akryordu. Gözleri açıktı. Mâ|i ucuridâki saridaiyeye de Shdi oturinuş, kollarıhı dizlerine bırakârak b'aşını arkaya itmiştı. Gözleri kapaiıydı. Onun dâ feöğsündeh kanlar sızıyo'rdli. İkisinin de ağır yârâÜ oldulii ânlaşıhyordu. Çu'ya döndüm: «İmdad otompSlll ça|ırmâdln mı? Çabuk, pollse haber ver.» Çu telefona koştu. Vya»or aa sargı bezi bulmağa gitti. Shot gözlerini açü. « Geçmiş olsun,» dedim.. Merak etme, bütün tedbırleri aldık. Şimdi sizi hastaneye kaldıracağız.» Biraz sonra Vyanor elinde sargı bezlerile geldi. Biz yarahları sarmağa uğraşırken içeri bir Çinli girdi. Bakar bakmaz tanıdım: Vyanor'un evıni basıp öteyi beriyi arayanlann başındakı adamdı bu. Evvelâ yerde sırtüstü yatan Meyer'i gözden ge'''dı. Sonra Shot'a bakıp bu« sordu: bileceğini tahmin için ba^ı araşürmalara giriştik. Bunü da haber aldı, çünkü fjiziîn yazıhanede çahşan Çu, bu adarhın casusu olan ğüzel bir kâdının, 6ir bar artistinin dostudur. Çu iyi bir çocuktu, sırrımızı istemiyerek fasettiğini anlaymca çok müteessir oldu ve bu yüzden Ölüm halinde yaralanan arkadaşlanmıza iyilik etmek için hastaneye telefon ediyordu, içeri bir Çir.Ii girdi. Çu'nun maksadını anlayarak onu öldürdü. Bizi ahp götürm^k istedi, mukavemet görünce silânına davrandı, bu sırada polis geldi, anavar düdüğünü duyar duym*z kaçtı. «Ağabeyim dedi.u Vyanor'a baktım. Alaylı alayu gülüyordu, sonra ciddî bir tavır "akmdı: (ıBana bak, Mark,» dedi «Bı memlekette bize rshat yok. Çekip gidelim. Fakat bir şartla: Valya ıle evleneceksin!» «Hoppala!» dedim. «Şimdi âs sen mi tazyika başladın?»> KBenimki tazyık değil ,tehdida dedi. «Eğer teklifımi kabul etmezsen Çinhleri senin basma musal'<t ederım. «Paralann kalıbı bundadır» derim, yakanı kurtaramazsın!» Baktım: Yapar mı yapardı hani yani! «Peki» dedim. Sonra Valya«Bu kadar ipucu size yeter sanıyorum. Üsttarafını bulmak sizin ya dönHüm: «Balayına nereye ?idıyoruz? » vazifeniz.» «Honolulu'ya!» diyerek boy*** numa sarıldı. O zaman icimde tatlı bir pişmanEve dönmüs, elimi yüzümü vıkılığa benzer bir his uyandı: yordum. Valya ile Vyanor geldi. Valva'nm dedığini niçin daha Vyanor dönüp: «Ne oldu?» evvel kabul etmemiştim de günlerisormama kalmadan, Valya atı'dı: mi hayhuv içinde geçırmiştim? «İstedığim oldu'» Honolulu !?üzel bir verdi, Valya i* «Ne oldu?» guzel bır kız «Sennle evleniyorum.9 «Kim dedı?» ''