Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mart 1941 CUMHURÎYET Tadilât komisyonları General Weygand'ın Bina ve arazî vergileri tadilât komisyonVışıye donuşu ları muvazzaf memurlardan olacak Ankara 6 (Telefonla) Bina ve mühim bir varidat membaı olan arazi vergileri kanunları mucibin bina ve arazi vergilerile bir kısım ce umumi tahrirler haricinde yapü kazanc, veraset ve intikal vergi ma3i iktiza eden ferdi ve hususî lerine ve bazı belediye ve tapu harctartilât muamelelerinin tadilât ko larına matrah teskil eden kıymet misyonları tarafından yapılmakta ve irad'arın tayin ve takdiri muaolduklan malumdur. Bu muamele meleleri de teahhur etmektedir. Bu lerin bir takım hususiyetleri diğer sebebledir ki, lüzum görülecek yertaraftan, İstanbul, İzmir, Ankara, lerde tadilât komisyonlarınm muAdana gibi büyük şehirlerimizde inşaat ve sair tebeddülât işlerinin vazzaf hale konulmaları zarureti çoğalması, işlerin mevcud komis hasıl olmuştur. Muvazzaf komisyonyonlarla muntazam bir surette gö ların bir reisle iki azadan teşkili, *¥» rülmesinde müskülâtı mucib ol reislere azamî 60, azaya da azamî Bugünkü mağlub ve perişan Fransa maktadır. Bu komisyonlardaki aza 50 şer lira maaş verilmesi deroiş onın elinde yakın istikbal namına ümid gayrimuvazzaftır. Her vakit içtimaa lunmaktadır. Bu esasları ihtiva eden bağlayabileceği iki kuvvet vardır: Biri gelememekte, halkın işleri gecik bir kanun lâyihası hazırlanarak Fransız donanması, diğeri Fransız im mekte, hususi idareler bütçesinde Meclise verDmiştir. paratorluğnnun vahdeti! Mareşal Pe ırMuınlllllllllllllllllllllllllllllllllHIIIIIIIIIIIIIIIHIIIIHMIİIımıiHMiı» tenle şimdiki muavini Amiral Darlan'ın Fransız donanmasını leslim etmemek azminde olduklan anlaşılmıştır. Amiral Darlan bu yolda en kat*î teminatı vertniş, Fransız donanmasının Fransaya ftid olduğuna ve ancak Fransa tarafından kullanılarak hiçbir yabancıya devrolunmıyacağını söylemişti. Fransanın bu yoldaki karannı değiştirdiğini gösteren hiçbir emare yoktur. • ** imalî Afrikadaki faaliyetleri, mağlub Fransa hesabına, bilhassa Fransanın yakın istikbali namına bir ümid panltısı gibi aksettirilen General Weygand"ın birdenbire Vişi'ye dönerek Mareşal Peten ve satr Fransız ricalile temas etmesi günün en miihim haberleri arasında yer alıyor. Acaba General VVeygand neden geri döndü? Ve Mareşal Peten hükumetile hangi meseleler üzerinde istişareye liizum gördü? l Dil ve edebiyat davast I { Amerika bahriyesi için yeni tahsisat Eczacı noksanı Nevyork 6 (a.a.) New Republlc Amerikan mecmuası kongrenin harb gemileri inşası için 6,500,000,000 doAnkara 6 (Telefonla) Hastanelarhk tahsisat kabul ettiğini yazmak ler eczacıhklarile memleket ve betadır. 9 eylul 1940 tarihinde takrilediye eczacılıklarına pek nadir taben dört milyar dolar kıymetinde Muhterem Halid Ziya Uşakhgil üstalib çıkmakta, talibler ekseriyetle 200 harb gemisi sipariş edilmiştl. dımız da «Son Posta> daki seri yazılannmatlub evsafı haiz olmamakta bu Bahriye Nezareti, tezgâhlarmın da «müdür, müşkül, mümkün..« gibi keyüzden bir çok eczacılıklar münrandımanmı arttırabilmeleri için limelerin neye böyle «ü> ile yazıldığına hal kalmaktadır. Bunu önleyecek hususî finnalara malî yardımda buitiraz ederek şöyle diyor: «Başka bir libir tedbir olmak üzere bir kısım lunmaktadır. Bu maksadla hususanın malına ne hakla tecavüz edildiğine eczacı talebenin de Tıb Talebe Yursi müesseselere şimdiye kadar 76 akıl erdiremiyorum.» dunda okutularak mecburî hizmete milyon dolar verilmiştir. Hayır üstad, bir kere eski harfler tâbi tutulması faydalı görüimuş ve Çok yakın zamana kadar vaziyeÜ bu 7 saffı harb gemisi, 115 muhrib, 43 zamanında onları müdir, müşkil, mümSıhhiye Vekâletince bir kanun lâmerkezde telâkki etmemek için de se denizaltı, 27 kruvazör ve 8 tayyare kin diye okumuyor, sadece gözümüzü yihası hazırlanmıştır. beb yok gibiydl. Fakat Almanyanın Si gemisi inşasını derpiş eden prog aldatıyorduk. Alimi, cahili, kadını ercilyada yerlefinesinden ve Trablusgarba ramdan hükumet tezgâhlanna büTalebe Yurduna Vekâletçe lüzum keği hepimiz konuşurken «müdür bey •evkiyat yapmasından sonra vaziyet tün saffı harb gemilerile, 17 muhgörülecek miktarda eczacı talebe ageldi.» deriz. Yalruz o kelime terkib hadeğişti. lınacak ve bunlar, kanunun etıbrlb ve sekiz denizaltı gemisinin inline girdiği vakit aslındaki telâffuza baya tahmil ettiği bilcümle müAlmanya, Sicilyaya geldikten sonra şası havale edilmlştir. Diğer gemibürünür ve o zaman «müdiri dirayetsekellefiyet ve mecburiyetlere tâbi Tunusun, Bizerte ttssiinü de ele alarak ler hususî bahri inşaat tezgâhlarınmir» olur. Demek ki kelime kendi başına tutulacakkrdır. sarkî Akdenizle garbî Akdeniz arasında da yapılmaktadır. kahnca bizim, yabancı kaideye sığındığı muvasalayı kat'i bir surette kesmek iszaman da bizim değil. Sonra «başka liYardım lâyihannda yapılan tediğini &östermis, o zaman General sanın mahna tecavüz etmek...» Ooh, tadilât Weygand da Fransız Uslerinin kimmuhterem üstad, buna büsbütün hayır, Vaşington 6 (a.a.) Ayan mecseye verilemiyeceğini söylemişti. ortada başka lisan yok, benim lisanım llsl, dcmokratlara jiardım kanun Fakat Almanya, Bizerte üssünii istevar. proiesinde diğer bir tadil yapmışmekle kalmadı, üstelik Trablusgarba da Müstakil olan her lisan mutlak olarak tır. Bu tadile nazaran Harbiye, Bahkaçamak müfrezeler sevketti. Dış görütasarruf hakkına maliktir. Tasarrufa riye Nasırlan ve diğer nazırlar, İnnüşe göre Trablusa sevkolunan ve mikhakkım yoksa istiklâlim yok. Hem bu giltereye devredilecek mevcud teçtarlan anlaşılamıyan Alman askerlerihakkı şimdi biz vermiyonız. Bu hakkın hizatm kıymetini takdir edebileceknin vazifcsi, İtalyan askerlerinin manefermanı çok eskiden verildi. Kemal Palerdir. viyatını yükseltmek ve onlara yalnız olşazade Said Bey 1299 (1883) te RousGrevleri önlemek için madıklanm göstererek İngilizlerle harTokyo 6 (a.a.) Domei ajansının seau'dan tercüme ettiği «fazaili ahlâkiye betmelerini temin etmektir. Vaşington 6 (a.a.) Buzvelt, bildlrdiğine göre, Siyam Fransız ve kemalâtı ilmiye» risalesinin, isminFakat vaziyet, Alman askerlerinin va müdafaa konseyi azasından Knud ihtilâfında mutavassıt rolü oynı deki iki izafeün de doğru olmadığına (ifesi hakkında ileri süriilen bu iddia sen ile sanayii teşkilâtlandırma ko yan Japonyanın yaptığı tekliflerin dair yapılan itirazlara karşı, ahlâkî ve nın esaslı olmadığını gösteriyor. Çünkii mıtesi reisi Murrayı kabul etmlştir. başlıca .noktaları üzerinde Fransız, ilmî diye Farisl nispet edatı alan keligrev Japon ve Siyam murahhasları mü melerin arabca mütabakat kaidesine İngilizlerin Siranikayı işgal etmeleri, Bu toplantıda fabrikalarda leri önlemeğe matuf tedbirlerin gö tabık kalmışlardır. Bu mütabakat uymıyacagını kabulle beraber, Arab İtalyanlann Trablusa çekilmelerile Iibüç devlet tarafından ayni zamanda yapmıyorsa biz yapıyoruz, bu da bizim ya harbi durmuş ve burada iki taraftan rüşüldüğü zannedilmektedir. neşredUen aşağıdaki tebliğle bildi hakkımızdır diyerek, şu mısrakrı, türkbirinin aradaki çölü geçmek niyetinde Amerika • Meksika anla?man rümiştir: çenin bir istiklâl bayrağı gibi, dalgalanolup ounadığını kollamaktan başka yaVaşington 6 (a.a.) Hariciye, «Japon hükumeti tarafından tek dırıvermişti: pılacak iş kalmamıştır. Nezareti, Birleşik Amerika Ue MekArabca isteyen Urbana gitsin, O halde Alman askerleri buraya niçin sikanın 31 haziran 1940 ta Havana lif edilen uzlaşma plânı, esas itibaAcemce isteyen İrana gitsin, rile, Fransız ve Siyam hükumetle getirildi? da kabul edilen Panamerikan dekFrengiler frengistana gitsin. rinde kabul edilmiştir Bununla belârasyonu mucibince müşterek mü• ¥* Ki biz Türküz bize Türki gerektir. raber teferruata aid bazı noktalar Trablusgarbla Tunusun birbirine biti dafaa tedbirlerinin telifi hakkında henüz tetkik edilmektedir. BunlaOndan bir kaç yıl sonra da Muallim (ik olması, Trablusa gönderilen Alman istişarede bulunulmasma dair bir rın da bir kaç güne kadar halledil Naci «İntikad» isimli eserinde şöyle diaskerlerinin Siranikayı kurtarmak için anlasmaya vardıklarını bildirmis mesi muhtemeldir.» yordu: «Tenkid doğru değilmiş, intikad mukabil bir laarruz hazırlamaktan faz tir. demeliymiş. Arab bunu istimal etmemiş Mütareke bilâmüddet uzahldı la, Tunusa hulul ederek Bizerte üssünii Meksika hükumeti, Birleşik AmeŞanghay 6 (a.a.) Hanoi'de res diye kaldınp atalım mı? Arab beğenmiicabında zorla ele geçirmek gibi bir va rikaya ve Meksikaya bir taarruz vumen bildirildiğine göre, Fransız yorsa biz beğeniyoruz. O kadar da esatife ile mükellef olduklan ihtimali ileri ku bulduğu takdirde tatbik edile Siyam mütarekesi müddetsiz olarak ret içinde yazı yazılmaz. Lisanımız vartürülmektedir. Çiinkü Almanyanın Ak cek karşıhklı yardım plânlarını Vauzatılmıştır ve ancak evvelden ha sa onda tasarruf etmeğe de hakkımız denizdeki muvasalayı kesmek için baş şington hükumetile birlikte tetkik ber vermek suretile muayyen bir vardır.» ladığı işi, ancak bu hareket taroamlar etmek için Meksikanm Vaşington Bu yalnız bir hak değil en heybetli müddet geçtikten sonra feshedileve bu da Almanyanın Akdenizle meşgul daki deniz ve hava ataşelerini mebir hakikattir. Fesahatçiler o kadar uğcektir. olraağa ne derece ehemmiyet verdiğini mur eylemiştir. raştılar, onların «doğru» dedikleri hep Japon kabinesinin fevkalâde teharüz ettirir. devrildi, «galat» dedikleri de hep ayakiçtimaı General Weygand'ın, Visi hükumetile ta kaldı. Dilimizin tasarruf hakkım Tokto 6 (a.a) Röyter: Fransız göremedikleri için iğriliğin sunturlusu görüşmek üzere şimalî Afrikadan bu sıSiyam Ihtilâfının halli için Japon asıl onlardaydı. Dil neyi kabul ettiyse rada ayrılmasmı da ancak bu ihrimal yanın tavassut ederek teklif ettiği Izah edebilir. Almanya, Trablusgarbda Ankara 6 (Telefonla) Fransa sulh projesine Fransız hükumetinin doğru olan o. kâfî bir kuvvet tahsid ettiyse onun yap ile aramızdaki ticaret, kontenjan, Tasarruf hakkı uzun heceleri kısalhr: maktan çeldnmiyeceği bir şey, ana tediye anlaşmaları ve merbutları k a t l surette cevab vermemesi üze Hazırlanahm deriz, hâzır demeyiz. Harine Japon Başvekili Prens KonoFransa gibi. Fransız imparatorluğunu da hükümlerinin önümüzdeki iıazlratırlıyorum diye konuşuruz, hâtırlıyorum tazyik etmek ve ilk fırsatta Fransız im nın sonuna kadar temdidi takarrür yenin fougün kabineyi fevkalâde bir diye değil. «Âteş» i ateş, «âzad» ı azat, içtimaa dâvet edeceği zannedilmekparatorluğunu kundaklamaktır. «âzar» ı azar, «tâbut» u tabut yapanz ve etmiştir. Bundan başka Irakla araGeneral Weygand'm bu sırada Vışi mızdaki veteriner anlasmasının tas tedir. ne «kitab» ı uzatınz, ne «selâm» L Bildirildiğine göre. Japonya Ha hükumetile basbaşa vererek görüsmesi dikma dalr kanun lâyihası da MecDil ince heceleri kalınlaştırarak tasarriciye Nazın Matsuoka dün Frar=ı ruf eder: «Behâne» bahana, «hevâ», hani ve bir hattı hareket kararlaştırmasım lise verilmiştir. büyük e'.çisinden öğleye kadar müs va, «ehali» ahali olur. Bunun aksine. fcab ettirecek hâdise de bu ehemmiyette Sovyetler Mühimmat Nazın pet veya menfi bir cevab vermesini bir de bakarsın ki kalın heceleri incelolabilir. taleb etmiştir. Bu yüzden General Weygand'm seyatiyor: «heca» yı hece, «heman» ı hemen değiştirildi hati yalnır Fransa ve Fransa îmoaratorDikilide zelzele yapar. Canı isteyince bazan iki ameüMoskova 6 (a.a.) Havas: Sovlueu bakımmı'an değil, AMenizîn umu yetler Birliği Presidiumu Mühim İzmir 6 fa.a.) Evvelki gece saat yeyi ayni kelimeye bile tatbik ediverir: tnî vazijeti bakımından da ehemmiyet mat Halk Komiseri Sergeyef'i vazi 2.25 te Dikili kazasında altı sanlye mâye» nin birinci uzun hecesini kı«jallidir. fcsinden affederek yerine Gorem devam eden orta şiddette bir zel tırken ikinci ince hecesini kahnlaştırır: •*• Maya. zele olmuştur. Hasar voktur. kin'i tayin etmistir. Bahis mevzuu ettiğimîz bu ihtiroal Tosun Ağa bir iki sene sonra öldü: varidse ki varid olduğunu gösteren delâil vardır Fransanm mühim bir karar ölürken oğluna «intikamımm al» diye vermek mecburiyerinde kaiacajnnı söy tekrar etti ve ona, Sönmezoğlundaki zümrüdlü altını ecdadlarmdan kalan o lemek. yanln bir tahmin teskil etmez. mücevheri de Sönmezoğlunda bırakmaHerhalde Fransanın vaziyeti dikkat masını, onu yabancı ellerden kurtarmave merakla takib ohınmağa «Jeğer bir sını vasiyet etti. mshiyet ahnaktadır ve Fransanm vereBir iki sene sonra ailesinin ısran kareeği karar Akdeniz sahasinda şi<Met şısında Sönmezoğlu tekrar evlenmeğe peyda etmpk üzpre olan harb üzerinde karar verdi. Sevdiğini unutmuş değildi. derin bir te>=!i haiz olacaktır. Sık sık onu Esroanın mezan başında ömer Rıza görüyorlardı. Neşesiz, asık yüzlü, haşin bir adam olmuştu. Fakat herkes ona evlenmesini, bir cocuk sahibi olmazsa sü anladım. Fazla konuşmazdı. Yüzü hiç I lâlesinin söneceğini söyliyordu. Çocuk gülmezdi. Fakat bana karşı daima hiümidiledir ki evlenmeğe karar vermişti mayekâr, iyi davrandığmı itiraf etmeliO zaman ben on altı yaşındaydım. A yim. Ona Esmayı unutturmadıysam bile likanlı oluyordu. Karanlık yüzlü, zalim ilemi ailesine denk, beni ona münasip ıztırabını oldukça teskin ettiğimi zan bakışh bir çocuktu. Her fırsatta intibulmuşlar. İstediler. Babam «peki. dedi nediyorum. Öbür karılarından daha Londra 6 (a.a.) Röyter: Resmî Esmanın ölümiinden sonra onu görmüş çok beni korurdu. Hele bir sene sonra kam alacağını söylüyor, alayla kahveAlmanya, İtalyan felâketleri karşı tüm. Öyle karanhk bakışları, kederli bir dünyaya bir erkek evlâd getirdiğim lerde: Biraz daha çoğalsınlar bekliyorum, sında Alman halkmın gösterdiği az hali vardı ki beni korkutmuştu. Fakat zaman adeta mes'ud oldu. Gülmiyen diye, söyleniyordu. Hele oğlu büyüsün, sempatik hattı hareketin bariz bir yüzü güldü. Neş'esi yerine gelir gibi hele zaman geçsin... şekilde görülmesine asla taraftar itiraz etmeyi aklımdan bile geçirmedim. Babam kime isterse verecekti, söz onun oldu. Ne mes'ud zamanlardı... Oğlumuz Bizdeki bütün kan davalarmda hadeğildir. büyüyordu. Ortaklarım çok eziyet e sım taraf daima beklemesini, sabretdu. Buna binaendir ki, Bgrlin polls Sönmezoğlu düğün şenliklerine hiç iş derler, beni kıskanır, bin türlü fesad mesini bilmiş ve en can alacak noktayı rnüdürünüı. bütün tiyatro ve kabatirak etmedi. Çiftliğe çekümişti. Sanki lık yaparlardı. Sönmezoğluna söylesem vurmayı kollamıştır. On sene on beş re direk.tcrlerine şu kelimelerle nibelki hepsini kovardı. Fakat buna ce sene bekleyen ve artık eski kinini, kan hayetlenen bir ihtar gönderdiği öğ evlenen o değildi. saretim yoktu. Onu hem sever, hem davasıru unuttu sanıldığı esnada birBeni aldırmak için adamlar yolladı. renilmiştir: çekinirdim. Ağam, efendim, kocam her denbire işini görenler, kendi ailesinden Tiyatro ve kabare direktörleri, ar Anamdan babamdan gözyaşları içinde şeyimdi. birini öldürmüş olan adamın oğlunu. tistlerin İtalyan ordusu aleyhinde | ayrıldım. Onun yanına gittim. Karısı Öbür tarafta Tosunların Şevket bü hattâ günahsız torununu öldürenler yapabilecekleri Istihzalardan şah olduktan pek az zaman sonra onun hiç te öyle korkunc bir insan olmadığını yüyor, yavaş yavaş kocaman bir de bizde çok görülmüstur. san mes'ul tutulacaklardır. Fransız imparatorluğuna gelince General Weygand'm konıyuculuğa sayesinde ondan yana merak edilecek hiçbir fey bulunmadığı iddia ediliyordu. Rivayete göre General Weygand, Imparatorluğun herhangi bir kazaya uğramasını önlemek için her askerî tedbiri almış, ve bunlan en kuvvetli teşkilâta istinad ettirmiş, elhasıl imparatorluğun enavatana benzememesini temin için berşeyi yapmış ve bu sayede Fransanın Imparatorluk yiizünden telâşa düsmesine mahal kalmamıştı. **• Kongre 6.500,000.000 dolarhk tahsisat kabul etti Bir kısım talebe yurdda okutularak mecburî hizmete tâbi tutulacak Şiir cihangiri Virjil'in iki cidlik «Eneid. ini büyük bir dikkat ve titizlikle türkçemize maleden muhterem Ahmed Reşidin bu yüksek himmetine rağmen üslubunda yer yer terkibli atıflı eski tarzdan ayrılmadığı için geçen sene çıkan «Avrupa edebiyatı ve biz» kitabında, (S. 144) şöyle demiştik: «Artık bugün güzel türkçemizde Farisî izafetlere, atıf terkiblerine, Arabi cemilere, hulâsa yabancı kaidelere hiç tahammül edilemiyor. Mensub olduğu edebî ailenin en büyük nesir üstadı olan Halid Ziya bile son yazılannda eski üslubundan nekadar mes'ud mesafelerle ayrıldı.» Bu yazrnin sonunda mütercimin fesahatçilik yapmasına karşı da şöyle denılmişti: «Bugün artık türkçeye hâkim olan Türk fonetiğidir. Kelimeleri, eski fesahatçiler gibi kendi asıllanndaki telâifuza riayet ederek değil, Türkleşmiş olan sese hürmet ederek kullanıyoruz Bütün eski Osmanlı lugatleri Türk halkının benimsediği telâffuza hep galât dediler. Eneid tercümesinde «tehlüke deniyor, fakat Türk halkı bunu «tehlike» diye kullanır. Orada hep «mehabbet» denrnektedir, biz buna «muhabbet» diyoruz. Reca değil, rica, hisab değil hesab... Bunları «İmlâ lugati> de böyle kabul etti. Artık bu iş şahsî bir zevk işi değil resmileşmiş, umumileşmiş ve dogrulaşmış bir kaidedir. Hiç birimizin bu kaide haricinde çıkmağa hakkımız olamaz.» Tasarruf hakkı ve fesahatin ölümü Yazan : > Bir mahalle hikâyesi turduğumuz mahallenin Rumeli caddesi denilen bir sokağı vardır. Bir aralık orada garib kimseler oturduydu. Türkler vardı, Bulgarlar vardı, Yunanlılar, Sırplar hatta Ulahlar vardı. Hani mahalle değil adeta canlı bir harita. Ama ben bu caddeyi pek severdim. İnsan türlü türlü adamla temas eder, her birinin kendine mahsus keyif ve kederinden hisse alırdı. O devirlerde bir Bulgar komşumuz vardı. Geçmiş zaman, adını iyi hatırhyamıyorum: Malinof muydu, Malihulyanof muydu? Hulâsa sonu (of) ile biten bu adamın adı sanki onun müşteki mizacını hulâsa eder gibiydi. Bu adamcağızın derdi şuydu: Babasından kaldığmı iddia ettiği evinin arsasından yanmdaki Ulah komşusile alt taraftaki Yunanlı yer çalmışlar; bunlan geri almak isterdi. Ötekilere sorarsanız, onlar da Malihulyanof'un dedesi bu topraklan beleşten eline geçirmiş olduğunu ve şimdi yerlerini geri aldıklannı ileri sürerlerdi. Doğrusu benim toprak işlerine pek aklım ermez. Çünkü bugün bir kayıd çıkar, size hak verir, yann bilmem nerede bulunan bir meşruhat, ötekini haklı gösterir. Bu toprak davası yüzünden Bulgarm uzun zaman komşularile arası bozuk gitti. Kahvede anlattıklarına nazaran benim arsa nakkmda da ağzından lâf kaçırmış ama galiba çekindiği için bana birşey demezdi. Demedikten başka her rasgeldiğim zaman hal hatır sorar, dostluğunu teyide çalışırdı. Derken Ulah hastalandı. O civarda bir Nemseli doktorun kliniğine kaldırdılar. Hastalığmm septicemie pernicieuse yani habis kan zehirlenmesi olduğu anlaşıldı. Ümidsia dediler. O kliniğin de bir fena şöhreti ardı. Hangi hasta girerse iflâh olmaz derlerdi. Lâkin kimsenin sözünü dinlemiyen Ulah orayl istedi, oraya gitti ve günün birinde öğrendik ki; büyük ihtilâclar içinde vefat ermiş. Fransa Siyam arasında anlaşma Mütareke; bilâmüddet temdid edildi Fransa ile anlaşmaiar temdit edildi CUMHURİYET » İN EDEBÎ ROMANI: 75 ye götürdükten başka «tıraş» dan arabca «matruş» sigasını da çıkardık. Dilde mantık aranmaz. Çaput ve çul parçası manasına «pelâspare» den «çal yaka» manasına «palaspandıras» ın doTasarruf harfieri değiştiriyor: «Gaıb ğacağı kimin aklına gelir? Mide nası kayıb, «harita» harta, «hâin» hayin, en pahalı bir gıdayı kabul etmez, onun «dane» tane, «iştiha. iştah, «tali'» talih, yerine en püften bir şeyi hazmederse «meşale» maşala, «şem'a» şama, «per bir uzviyet olan dil de öyle yapıyor. hiz» periz... Yalnız harfieri değiştirerek Tasarruf dilin yalnız hakkı değil kenditasarrufumuza değil değiştirdiklerini si. FesahatçUik ölmüştür. Bu kadar zatasrifimize de alır. «Faide» yi fayda ya man o kadar uğraşmasına rağmen fesaparız, ve tasrif: Faydalanmak, faydalı, hat bir yanlışı deviremediği halde dil faydasız. «Ayine» ayna olur, «işler ay onun bütün doğrularını yere serdi. Tasarruf hakkı nasıl fesahati dinlemenalı veya aynasız» deriz. Dilin tasarruf hakkı harekelere hük diyse kendisini kaideleştirmeyi de dinmeder: «EbdaU değil aptal, «peştümal» lemiyor. Madalyayı iki tarafından gördeğil peştemal, «nevbet» değil nöbet, meli. Türk fonetiği Arab ve Acemin «çemen. değil çimen, «tedarük» değil ucun hecelerini kısaltmağa temayül göstedarik, «hisab» değil hesab, «muhtemil teriyor diye bunu kaideleştirerek hedeğil muhtemel, «terceme» değil tercü men bütün uzun heceli kelimeleri imlâ me... Ahmed Reşid gibi üstadlar hâlâ lugatine uzatma işaretini koymadan doğrusu öyledir diye istedikleri kadar aldık. Sanki onlar yavaş yavaş kısa oku«bîhude» yazıp dursunlar, beyhude uğ nacaklar. Bu işe tasarrufun kendi de isyan etti. O fesahate karşı nasıl yalçın raşıyorlar! Tasarruf hakkı yeniden kelime uydu bir kudretse kaideciliğe karşı da dikrur: Evet arabcada «tenkid» yoktur. baştır: Tasarruf hakkı «hatırlamak», Onun yerine ya «tenakkud. veya «inti •hal hatır» gibi yerlerde kelimeyi kısalkad» demeliymiş, denmedi. «Bakir» de tıyor, fakat «hatıra» diyince... O zaman «bakire» de, «bekâr» da yanlış. Hatta bırakıyor ki kelime boynunu uzatsın. İşte on iki senedir tecrübe ettik, isterse bekârı «nabekâr» da yaptık. Galat içinde galat. «Mühür» Farisî olduğu için yüz sene, üç yüz sene de edelim. Halk arabca kaidesile mühürlemek manasına diline kadar inen «çare», <cani», «hâ«temhir» yanlış, onun yerine «tahtim» dise», «hafıza», «şair», «kanun», «pervademeli. Hayır, dil mührünü «temhir» e ne», «tane» gibi^ sürü sürü kelimeleri bastı. Farisî «nazik» kelimesinden arab kısaltamıyoruz. Öyleyse onları neye akca «nezaket» diye kelime icad etmişiz. sansız yazarız? Hem bu kendi koyduğuKabalık yapmadan bu güzel kelimeyi at muz umumî kaideye de zıd düşmektebakalım. Arabda «mülkiyet» yok, bizde dir: Bir taraftan yazıda fonetik esasına var. Hele «maarif. e ne dersiniz? Bir istinad etmek, diğer taraftan kısa yazıp millet maarifini bile yabancı kelimeyle uzun okutarak fonetiğe riayet etmemek. mi anlatmah? Korkmayınız, onu guya JŞahıs isimlerinde meselâ «Ali» yi marifet» in cem'i diye biz uydurduk. «Ali» den, «Hamid» i «Hâmid» den ayırNemseli doktor sade hekim değil ayni mak için ikincilere uzatma işaretini koKelime kimsenin değil bizimdir. yuyoruz, fakat diğerleri uzun okunduk zamanda iş adamı olarak şöhret buknua Tasarruf hakkı kelimelerin manalarıbir adamdı. İşittik ki; hasta Ulah ölmenı altüst eder. Nekadar yazıp bağırdılar, ları halde aksansız yazılmaktadır: Halid, den evvel Nemseli doktorun ısran üzeHalis, Salih, Cahid, Hazım, Şakir, Nadi, şafak» gün doğumundan evvelki zarine Bulgar komsusuna münazaalı arsaman değil, gün batısından sonra ki za Tahir, Hami, Hadi, Cavid, Nadir, Nabi, yı iade ettiği gibi gösterdiği hazakatten Nahid, Sami, Naci, RaşidL. Say sayabilmandır diye. Fakat bu millet hep «şafak dolayı kendi yerini de doktora vasiyet attı» dedi. Bizim «mekteb» i Arablar sa diğin kadar. etmiş. Bir çocuğun, yahud türkçeyi yeni öğdece büro manasına kullanırlar. OnlarBulgar bayıldı keyfinden. O günden da «müzahref» ziynet ve mücevher ma renen birinin bunları uzun okuması için sonra da nesi var, nesi yok artık Nemnasına gelir, biz onu bir de arabca ce öyle okunacağuu kulaktan bellemesi lâmiliyerek süprüntü manasına «müzah zım. İyi ama eski harflerin de en büyük seli doktorun eline verdi. Ulahm vefamahzuru bu değil miydi? Mekteb sıra tından ve Nemselinin onun evine yerrefat» yaptık! leşmesinden pek az zaman sonra bilmem Tasarruf hakkı kaidelere kanşır. A larında çocuklann okurken yaptıklan tek hata medli kelimeleri medsiz oku kendi kuruntusu, bihnem doktorun terabın bir çok cemilerini müfredleştirmisiri, Malihulyanofun sinirlerinde baa şiz. İstiyen manasına «talib» in cem'i makta görülüyor «Âlicenab» ı «âli» ye değil «ali» ye izafeten okunmaktaki zâf âsan görünmeğe başladı. Mahallede «talebe» bizde müfred. Hizmet eden maşayi olan rivayetlere göre Nemseli doknasına <hâdim» in cem'i «hadem» keli gülünclüğü düşününüz. tor eline geçen adamlan evvelâ hasta mesi ise bir de te'nis edatı ilâveslle haBu işi türkçede med yok diye yapı eder, sonra tedavi için kliniğine alarak deme oldu. Baa cemilerin müfredlerini yorsak düşünelim ki türkçede med yok onlan yiyim yeri yaparmış. Dedikodu. hiç bilmeyiz. «Budala» nın müfredi sa Türk hançeresinde medde kabiliyet Gözümüzle görmedik ya! Fakat görünen «bedil» dir. Baa cemilerin müfredleri var. Bu kabiliyet bizim ahenk urüdadışu idi ki; Bulgar komşumuza günün bine ise ters mana vermişiz. Birine «ev mızdan geliyor. Ermeni hançeresi med rinde bir melânkoli geldi. «Komşulanm lâd. ın müfredi olan «veled» le hitab yapamaz. Onun için Ermeni taklidlerinde esas kaide medli kelimeleri kısa o benim malıma göz diküler. merakile edersen kavga çıkar. laşlayan bu hal nihayet bir paranoia Bütün bunlar dıştan bize doğru ta kumakür. Tasarruf hakkı neyin tasarruf edilip, neyin edilmiyeceğini bizden eklini almağa ve beni yok edecekler, sarruf, bir de bizden dışa doğru tasarruf iorkusu haline gelmeğe başlayınca onu yapmışız. Yani yabancı kelimeleri ken iyi bilir. Medlerin dilde ahenk zenginla Nemselinin kliniğine kaldırdılar. Öydimize uydurduğumuz gibi kendi keli liği yaptığını tasarrufun kendi de bildiği le istedi. Başkasına emniyet etmiyordu. melerimizi de onlara uyduruyoruz: şundan belli ki bazı kelimeleri kısalttığı Acıdık adama! Kendinden başkasına «Emek», «iş, gibi öz türkçe kelimelere halde çoğunu medli bırakıyor. Tasarrufun yaptığı yapılanın en tabüsidir. Ta zaran yoktu. Allah şifa versin! dedik. 'arisinin «dar», «güzar» gibi edatlarını Dedik ama az sonra öğrendik ki; klieklemiş, «emektar», «işgüzar» deyip sarruf hakkına nasıl fesahatçileri kanşıikte paranoiadan tedavi edilmesi bektırmıyorsak biz de kanşmıyalım. durmaktayız. «kat bekat», gün begün» lenirken zavallıya bitler hücum etmiş gibi tabirlerle türkçeyi yabancı kaidetsmafl HABtB ve ordu humması dediğimiz lekeli hummaya hıtuhnuş. Onu da ümidsiz dedir. Rumen lktısad Nazırı BeıFinlandiyadaki İngiliz Arasıra evinin önünden geçerken adalinden direktif ahyor gönüllüleri mına sorardım: Berlin 6 (a.a.) D N S . ajansı Londra 6 (a.a.) Henüz Finlan Nasıl sizin efendi? İyidir insallah! bUdlrlyor: diyada bulunan İngiliz gönüllüleri Bir Makedonyalı bahçıvan olan bu eAlman İktısad Nazın Funk, halen hakkında sorulan bir suale Butler mektar adam içini çekerek: Almanyada bulunan Rumanya İktı aşağıdaki cevabı vermiştir: İyi diyorlar, bugün gördüm. Hap sad Nazırı Otopeano'yu kfebul et< Flnlandiyada halen bu gö rTituyordu. diye, çetrefil bir ifade ile emiştir. İki nazır Almanya ve Rundisinin halini ve ilâc aldığını anlatırnüllülerden 130 kişi kalmıştır. Fin manyayı alâkadar eden iktısadî dı. meseîeler hakkında uzun müddet hükumeti tarafından yardım gören Aradan günler geçti. IVIalihulyanofun bir teakilât bunların iaşe ve Iskângörüşmüşîerdir. sıhhati hakkında kâh iyi, kâh kötü halarını temin etmektedir. Biz de gün onun sadık Ingiltere ile îsveç arasmda imkânımız daireslnde bunlara yar berler ahyorduk. Birbahçıvanı sokakta ıdamı Makedonyalı dım ediyomz ve vaziyetlerinin aa gördüm. Sırhnda bir küfe ile gidiyordu. vapur seferleri başhyor lâh mılduğunn bildirmekle bahti Yan şaka bir tarzda: Londra 6 (a.a) İktısadi Harb yarım. Ne haber dedim! Efendi gene haNazın, biri İngiltereden kalkmalt üBu gönüllülerin yegâne yol olan ıını yutuyor mu? zere beş İsveç vapurunun her ay Gözleri yaşararak: Gotheborg limanına girmesine mü Sovyetler Birliği yolu ile memlekete Evet! dedi. Hapı yuttu! saade edilmesl için İngiltere ile İs iadelerini temlne çalışıyoruz. Şim Anladım. Ve üstelemedim. Fakat O vaç arasmda bir anlaşma yapılmış diye kadar bunlardan 15 kişi Sovdevam etti: ve bu anlasmanm halen mer'iyete yet vizesi almıştır.> Ben de artık açıktayım. Doktor bagirmiş olduğunu bildirmlştir. An cak bu vapurlardan hiç birlnin her Hindistanda 30 bin ttalyan na yol verdi. Hangi doktor? hançi bir düşman limanına veya esiri var Hani o bizim efendiye hapı yuttndüşmanm isgali altmdakl limanlaYeni Delhi 6 (aa.) Hlndlstan ran doktor Şimdi gehnişür onun evine ra uğramaması ve Baltık denizine bir vapur girmeden önce diğer bir kuvvetlerl başkumandanı General ıturur. Bahçıvanın bana anlattıklannı teyid vapurun çıkmış bulunması meşrut Sir Claud Auchinleeck, Hindistan tur. Bu anlasmanm devamı bu Ls da bulunan İtalyan esirlerinin 1 eden rivayetlerle öğrendim ki; paranoia veç vapurlarına ne suretle olursa martta 30,000 e baliğ olduğunu söy e lekeli hummaya tutulan ve klinikolsun hiç bir düşman müdahalesi lemiştir. Bunların arasmda 21 ge te uzun müddet kalmasma rağmen bu hastalıklardan bir türlü tahlisi giriban nin vaki olmamasına baSlıdır. neral ve bir amiral vardır. demiyen komşumuz Malihulyanof da kendisine ve afiyetine olan hizmetle oğlan varır bir şey yapar korkuyorum» Bu konuşmadan on gün sonra hazır rinden ve hazakatinden dolayı vannı landık. Kemali aldım. Bir iki adamı yoğunu Nemseli doktorun üstüne ederek mızla yola çıktık. Yola çıkmadan evvel vefat etmiş. Toprak derdinden ölüme kadar giden Sönmezoğlu bir zamanlar Esmanın boynunda görüp hayran olduğum o bicareye toprağı bol olsun diye dua ettik, geçtik. zümrüdlü altını bana verdi. Gö»ünü toprak doyuTsun! Lâfı ne Bu sizde kalsm, dedi. Onu saklayın, başka ellere geçsin istemem. A doğru lâftır. B. FF.I.EK ziz bir yadigârdır.. İsmail Habib Alrmn barlarında Italyanlarla alay edilmesi memnu ! Yazan: Peride Celâl Sönmezoğlu ile ikimiz babanın üzerine titriyor, Tosun Ağanın oğlundan çekiniyorduk. İkimiz de onun sözünde duracağına. bir gün karşunıza çıkacağına emindik. Ninem tekrar sustu. Derin bir soluk aldı. Dinlediğim bu korkunc hikâyenin tesiri altmda hayretten donmuş bir halde ona bakıyordum. Ve devam etmesini, her şeyi bir an evvel söylemesini istiyordum. Sabırsızlığımı, heyecanımı anlamış gibi o daha hafif, yorgun bir sesle devam etti: Baban on beşine bastığı zaman Sönmezoğlu bir gün beni karşısına aldı: «Tosunların oğlu gene kahvelerde, meydanlarda olur olmaz şeyler söylenip duruyormuş, dedi. Ben bizim çocuğu buradan aşırmak istiyorum, deli Bundan ötesini sen de biraz biliyorsun. İstanbula geldik yerleştik. Babam burada okuttum. Sönmezoğlu her ay bol para gönderiyordu. Hareketimizden bir iki sene sonra onun ölüm haberini aldık. Tosun Ağanın oğlu Şevket intikam almaya başlamıştı. İlk kurban dedendi. Sonradan bize «Of, tan haber geldi. Akrabalar «oğlunu iyi koru, diyorlardı. Bu Şevket yaman adam. Daha onlardan iki can alacağım diye, söylenip duruyor. Bir oğlu oldu. Onu da hep intikam, kin telkin ederek büyütüyor. Pek yakında o taraflara gelecckler sanıyoruz. Galiba sizin izinizin peşindeler.> Bu haberi aldıktan sonra hayat bana zehir oldu. Kemal evlenmişti Geçen şevleri ona olduğu gibi anlatmıştım. Havatmın tehlikede olduğunu biliyordu. Kendisini. karısını öldürmelerinden cok korkardı. Sonra sen dünyaya geldin, büsbütün evhamlı oldu. (Arkaa var> Yeni taksiler Ankara 6 (Telefonla) Devletçe satın alınan taksi otomobilleri yerine sahibleri tarafından ikame olunacak otomobillere yeniden plâka verilebilecektir. Bundan başka 85 numaralı Koordinasyon kararının 2 nci maddesindeki servLs otomobilleri hakkmdaki hüküm. deniz nakil vasıtaîarma da teşmil edilmiştir. Milânodaki Banka Komerçiyale İtalyana Müdiriyeti merkeziyesi 1940 se nesi bilânçosunu tetkik etmiş ve yüzde dört nispetinde dividand tevziini 22 mart 941 tarihinde toplanacak olan heyeti umumiyeye teUif eylemeği 20 subat tarihinde karax altına almıştır.