Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 Temmuz 1939 CUMHUKİtfET IBaştarafı 1 ind sahijede] Vekili Şükrü Saracoğlu, Millî Müdafaa Vekili Naci Tınaz, Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekili Dr. Hulusi Alataş, Riyaseticumhur Umumî Kâtibi Kemal Gedelec, Başvekâlet Müsteşarı Vehbi De mirel, Millî Müdafâlf Müsteşarı Korgeneral Nazmi, Emniyet İşleri Umum Miidürü Ali Rıza Çevik, Vali Nevzad Tandoğan, Millî Müdafaa ileri gelenlerile Matbuat Umum Miidürü Salim Gündoğan, Emniyet müdürü Şinasi Tungay, ve matbuat mümessilleri hazır bulunmuştur. Çukurova pamukları bu DünAnkarada merasimle Hava cereyanına karşı sene çok bereketli oldu diplomalar tevzi olundu oturmak tehlikelı mi? Karataşta idrakveedilen ilk mahsul Borsaya getirildi merasimle satıldı BİR İDDÎA Arkadaşlar, Diplomalarınızı ellerinize aldıktan son ra her biriniz verilecek vazifenin başma gideceksiniz. Maiyetinizde erler buluna caktır. Bunlar milletin size emanetidir. Onlan kendi evlâdlannız gibi koruyacaksınız, ve daima millete faydalı olacak tarzda çalıştıracaksınız. Biliyor musunuz ki, jandarma polis vazifesile de mükelleftir. Bu sıfatla yurd içinde emniyetin, huzurun ve sıhhatin muhafızı olacaksın:z Jan darma nizam unsurudur ve devlet kudretinin timsalidir. Nizam unsuru bizzat mun tazam, nizama riayetli ve bu hususta herkese nümune olmanızdır. Kuvvet timsali olmak itibarile mevkiiniz çok mühim ve naziktir. Kuvvet, vekar ister, temkin ister, itidal, basiret ve nezaket ister. Temsil ettiğiniz kuvvet devletin, milletin emanetidir. O ancak devletin ve milletin yüksek menfaatleri icab ettiği zaman ve devlet kanur.larının emrettiği hallerde harekete gelir. Şahsî °"ız ve r menfaate âlet olamaz. Birkaç h~ 'i evvel yanımzdaki kardeş müessesede polis enstitüsünde söylemiştim. Zabıta vazifesi zahmetli ve bazan tehlikelidir. Fakat vatan hizjmetinde zahmet ve tehlike ağırlığı nispetinde zevklidir. Şereflidir. Muvaffakiyet için en büyük rehber vicdanlarınızdır. Vicdanınızı faaliyetinde serbest bırakmız, kendinizi daima onun mürakabesi altında bulundurunuz. Onun irşad ve ihtarlarına uyunuz ve siz daima iyiye daima muvaffakiyete götürür. Vicdan al danmaz bir mürakıb ve ald^tmaz bir mürşiddir. Arkadaşlar, g Yukarıda söylediğim gibi nizam unsurudur. Fakat bizim hedefimiz olan nizam, cebir ve zora değil, adalete dayanan nizamdır. Ve ancak bu nizaiıdır ki, yurdda huzur ve refah yaratır. Bu nizam ancak Büyük Şefin 12 teşrinisani 1938 tarihindeki nutkunda ifade ettiği gibi «anarşiden ve cebirden uzak, bütün vatandaşlar için müsavi bir emniyet havası içinde» doğar ve yaşar. îşte bu büyük gayenin tabakkukunda sizin rolünüz mühimdir. Cumhuriyetimizin yüksek kurucusu bu kıymetli eseri Türk gencliğine emanet etmiştir. Siz o genclikte birer mevkii mahsus sahibisiniz. Büyük Şefin bu ulvî sesinin aksi kulaklannızdan uzak kalmasm. Başımızda bulunmasından yalnız iftihar değil, ayni zamanda huzur. ve itimad da duydugumuz Millî Şefimiz Büyük înönü genclikten ahlâk ve fazilet, vatan hizmetinde sadakat ve feragat istiyor. Arkadaşlar, Sizden söz istiyorum. Bu ulvî direktife uyacağınızı vadediyor musunuz. Bir senedenberi sizi şefkatle sinesine basıp yetiştiren bu büyük müesseseyi sözünüze şahid tutuyorum. Hepinize vatan hizmetinde muvaffakiyet ve verdiğiniz sözün eri olmağa maz hariyet dilerim.» Dahiliye Vekilimizin nutkundan sonra Büyük Millet Meclisi Reisi Abdülhalik Renda genc subaylara diplomalarınî tevzi etmiş ve davetliler büfede izaz edilmişlerdir. Yeni Jandarma Subaylarımız Kurandere karşı en çok endişeye kapılanlar Almanlardır; İngilizler cereyandan korkmazlar Mekteb müdürünün nutku Merasime genc subayların söyledikleti ve mızıkanın iştirak ettiği İstiklâl marşile başlanmış ve müteakıben okul müdürü albay Hüsnü Teksen bir nutuk söylemiştir. Albay Hüsnü Teksen bu nutkunda okulun kısa bir tanhçesinı yaptıktan sonra genc mezunlara su suretle hitab etnıiştir: « Genc meslek arkadaşlanm, Bugüne kadaı, sizinle muhtelif konular üzerinde konuştuk. Fakat, bugünün, kalblerinizde uyandırdığı pek tabiî olan, heyecan yüzünden, buTada olacak herşeyin ve söylenecek her sözün, her zaman dimağınızda akisleri kalacağını düşüne rek, sayın dinleyicilerimin müsaadelerine güvenerek, sizlere son sözümü söylemek isterim: Askerlik bilgilerinden sonra bu okulda meslekî bilgileri de bellemiş bulunu yorsunuz. Bu bilgiler genel olarak nazaridir. Bundan sonra, komutanız altında bir jandarma kıt'ası ve mmtakanızda, çogunu yurdun en sağlam bir unsuru ve müstahsili okn, köylu teşkil etmek üzere, bir halk âlemile karşılaşacaksmız vs asayiş idare makinesinin başma geçerek amelî hayata atılacaksınız. Bu ödevinizde muvaffak olabilmek için her zaman gözönünde bulunduracağmız esas şudur: Hertürlü idare sistemi yapısının en kuvvetlisi ve en sağlam temelleri halkın kalbinde olanıdır. Halktan kuvvet almayan her teşebbüs ekseriya akamete mahkumdur... Maiyetindeki efradın ve mıntakasındaki halkın sevgi ve itimadını kazanmıyan ve kalblerini teshir edemiyen bir zabıta âmiri birçok işlerinde hüsranla karşılaşır. İnsanların kaîbleri; aşılamıyan ve içine girilemiyen, metin bir kaleye benzer. Bu kalenin anahtarı; fazilettir, nefis fe ragatidir. Kısacası güzel huydur. Emriniz altına girecek yurd yavrularını, yalnız canlı bir makine gibi kullanmayı nız. Bunlarm da, yurdlarına hîzmet için toplanmış ve her birinin, sizin gibi, bir izzeti nefis sahibi olduğunu gözönünde tu tunuz. Halka karşı olacak muamelenizde: Bunlarm damarlarında dolaşan kanm, her zaman hâkim yaşamağa ahşmış ve fakat, kalbden bağlandığı kimseler için kanını dökmekten çekinmez bir neslin temiz kanı olduğunu unutmayınız. Cumhuriyet dev rinde büyük bir huzur ve refaha kavuş muş olan bu mukaddes Anayurdunun, daha çok yükselmesi, bu yaşayış ve huzurun devamile mümkün olur... Yurdun, bu en önemli ve en şerefli ödevini omuzlarınıza aldığınızdan dolayı sizleri tebrik eder demiş ve son söz olarak şunları söylemiştir: Hepimize can veren ve mes'ud yaşatan yurdumuzu, çok seviniz. Hayat çok tath bir şeydir. Bunu da çok seviniz, fakat bu sevgiyi, sizi faziletten ve yurda hizmetten ahkoyamıyacak şekilde sınırlayı nız. Ismet ve iffet remzi ve canlı timsali o lan değerli Sefimiz înönü, başta olmak üzere bütün büyüklerimizden görmekte olduğumuz fazilet ve çalışma örnekleri rehberiniz kanun ve vicdan, önderiniz ve ulu Tann yard'mcınız olsun.» Yeni mezunların isimleri Bu sene mezun olan subaylar şunlar dır: Tarık İnad, Hakkı Yılmaz, Reşad Gökmen, Lutfi Alpar, Mehmed Ç'vi, Sadi Talaysun, Celâleddin Erkont, Halid Akarsu, Safa Daralp, Ragıb Özer kan, Mehmed Önler, Feridun Atalay, Halid Görür, Tacedcfin Alper, Muzaf fer Kurd, Nihad Torkantoz, Mehmed lid Akarsu, Safa Daralp, Ragıb ÖzerNaib Kızıltepe, Fethi Yürekli, Mehmed Kuzey, Rasih Günhan, Sadık Özak, Basri Orhun, Mehmed Eraslan, Niha yet Salman, Sabit Günaç, Mehmed Al tay, Muharrem Erkan, Abdullah Özkara, Turhan Dele, Muhiddin Erol, Sadi Giray, Bürhaneddin Yenel, Ali Öner, Neşet İçer, Halid Karakullukçu, Faik Başar, Mahmud Kızıltuğ, Celâleddin Köksal, Dursun Çagatay, Ismail Günay, Faruk Özkan, Mustafa Artan, Cahid Coşkun, Nadir Say, Kemal Tekmen, Hasan Vuruş, Hüseyin Saracoğlu, Ne cati Karabulut, Hi';r.i Günaç, Sami Özalp, Rasim Civanbev. Kemal Ateş, Mehmed Ataman, Raşid Kızıltan, Mehmed Ali Acuner. Yazm sıcaktan ter dökerek bunalanlar, bir yandan rüzgâra can atarlarken, bir yandan da cereyana kapılmak endişesile huzursuzlanırlar. Bu mevzu, bu yaz ortasında da, sıcağı sıcağına yazı mevzuu oluyor. Bir Alman mecmuasında çıkan yazıda şöyle deniliyor: «Dokunan hava cereyanını izah güçtür, ondan sakmmak da kolay değildir. Cereyandan devamlı surette kaçan insanların bu korkularına rağmen boyuna soğuk aldıkları görülür. Kendilerine soruldu mu, cereyanın tesirile üşüdüklerini söylerler, bu hususta çok ihtiyatlı olduklanna işaret edilince de, anlaşıîan kâfi derecede tedbirli davranmadıkları cevabını verirler. Bunlar, artık havanm en ufak hareketinen bile kaçınacaktırlar, her yerde hava cereyanı tevehhüm ederek, şaşkına döneceklerdir. Hava cereyanına uğramak tan çekinenlerden bir kısmı, kavvetli ve soğuk dokunuşu belli cereyandan ürkmez ler de, kısmen kapah sahalarda deîiklerden bacaklara veya enseye değen hafif tertib ve keskin cereyan işlekliğinden korunmak hususunda ne yapacaklarını şaşınrlar. Bunlar umumiyetle sıcakta giyilemiyecek derecede kalın elbiseler giymeğe, sımsıkı örtünmeğe katlanırlar. Lâkin, cereyan tesirine uğramaktan bu yolda tevahhüş edilmesi, soğukalmayı ör.Iemeğe yaramaz. Bilâkis, bu gibi korunma tedbirleri, vücuddeki dafi kabiliyeti gevşetir, bedenî elâstikiyeti azaltır ve soğuk almaya karşı mukavemeti bir hayli giderir. Cereyandan aşın dcecede titizlenenlerin yüzlerinde okunan bu korku, sinirleri üzerinde icra ettiği tesirle de mukavemetlerini zâfa uğratnıakta rol oynar. Ruhî vaziyetin bu gibi hallerde başlıca bir âmil olduğu gözönünde tutulmak gerektir. Şu halde ne mi yapmalı? En iyisi, fazla vesveselenmemeli ve umacı gibi örtünecek yerde, idmanla, hareketle, vücudü sağlamlaştırmalıdır. Yazm sabahları hiç değilse balkona veya bahçeye konulan bir banyo tcknesine girmek, bu suretle gündüzün başlangıcında serinlemek, vücu dü sağlamlaştırma yolunda ilk adımdır. Vücud böyle serinlemeğe alıştın'dıktan sonra, soğuk su ile duş safhasma geçilebilir. Ondan sonra da açık pencere önünde bir müddet jimnastik yapılması faydalıdır. Hafif •giyinmek, şarttır; hatta kışın bile imkân nispetinde hafif giyinmeği tercih, etmelidir. Tabiî hastalıklı olanlas nn vaziyeti bu bahisten haricdir. Ev içerisile dışarısı arasındaki havaların nispeti, meselâ çok sıcaktan çok soğuğa birdenbire çıkmamak, hatta evde sıcağı fazlalaştırmıyarak mutedil bir havayı yeter görmek, bu hususta gözetilecek şeylerdendir. Vücudü soğuğa alıştırmak işini, anî hamlelerle değil de usul usul yapmalıdır.» Bu yazıda muharrir, Almanların hava cereyanına karşı en fazla endişeye kapılan millet olduğunu yazarken, îngilizlerin de bilâkis cereyandan hemen hiç korkmadıklannı söylüyor. Bu arada yazdıklarına göre, bir gün nüktedan bir tarihçiye Avrupa milletleri arasmdan İngilizlerin yeryüzünde en geniş ölçüde müstemleke arazisine sahib olmalarının saiki sorulunca, «bu, pek tabiî bîr şeydir! îngilizlerin evleri o kadar rahatsız edici sekildedir ki bu hal kendilerini evlerinden dijanya uğratmıştır. Dolayısile de bu hal, onlan başka yerler zaptetmeleri neticesine vard:rmıştır!» cevabı almmıştır. «îngilterenin iklimi ratibdir, îngiliz evleri de rutubetlidir. tngiliz evlerinin yapısında pencere kenarlarınm, kapı eşiklerinin hava cereyanı nüfuzuna müsaid derecede aralık olması, evleri devamlı olarak hava cereyanmın nüfuzuna maruz bırakmaktadır. Kışın şöminelerin harıl harıl yakılmasile ev içerleri tam hararetli havayla doldurularak, aralıklardan giren hava cereyanlarına karşı konulur. Bununla beraber, İngilizler, küçük yaştan bu cereyanlara alışkm yetiştiklerinden, cereyanIardan hemencecik rahatsızlannazlar. Hatta hava cereyanını sıhhî aayan, bu cereyanı faydalı bulan îngilizler de vardır.» Alman muharrir, bütün bunlan s:ralarken, yazm bunaltıa sıcağmda bir oda penceresindeki perde havalandı mı, telâşla yerinden fırlayanlarm bu hareketlerinin ekseriyetle evham neticesi olduğu noktasında ısrarla duruyor ve aynca, tren yolculuklarında vagonlarda geçen münakaşalara, kavgalara yer ayırıyor. «Katar tevakkuf vaziyetindeyken, kompartımanda sulh ve sükun hüküm sürer. Lâkin tren bir kere harekete geçti mi, rahat, huzur gider, çünkü yolcular iki parti olarak, açık pencere, kapalı pencere ihtilâfına dülerler. Bir kısmı hava cereyanından müteessir olmak endişesile ürpertiler geçirir, bir kısmı havasızlıktan boğulma üzüntüsünü için için duymakla kalmaz, asabileşir, bu asabileşmesini açığa vurur. HeIe bizde, şimendifer icad edileliberi, vagonlarda huysuzlanma manzaraları hiç değişmemiştir!» diyor. (Ba$tarafx 1 inct sahifede) faydalı yağmurlar bütün bu korkulu vaziyeti ortadan kaldırdı. întaş edememiş bulunanlarla bLrlikte umum mahsul normal bir inkişaf seyri takib etmeğe başladı. Hele temmuz ayı içinde esen sıcak poyrazlar bu iyi gidişi bir kat daha artırdığından bugün Çukurova pamuk mahsulünün iyi bir rekolte hasıl edeceğine aid ümidler umumî bir mahiyet almış bulunmaktadır. Nitekim, Adana tahmin bürosunun, neşredilen raporuna göre, bütün Çukur» ovanın 1939 pamuk rekoltesi 187,327 balya olarak tahmin edilmektedir. Bunun 151,750 balyası Seyhan ve 35,577 balyası da İçel vilâyetlerine aiddir. Bu yılki ekim sahası da vilâyet ve pamuk cinsi itibarile şöyledir: Seyhan vilâyetinde: Klevland 63,004 hektar Yerli 88,745 îçel vilâyetinde: Klevland 18,445 Yerli 29,348 Bu rakamlara nazaran bütün Çukurovanın bu yılki ekim sahası 81,449 hektarı klevland ve 118,093 hektan da yerli olmak üzere 199,542 hektardır. Geçen yılki ekim sahası ise 186,384 hektardı. Vâkıa, her iki yılın ekim sahası arasındaki fark pek o kadar fazla değilse de, geçen yıl, sıcak, vakitsiz yağmur ve fırtına gibi sebeblerle rekolte çok noksan olmuştu. Bu yıl bütün bu şartların uy gunluğu yüzündendir ki, rekolte geçon senenin 90 küsur bin balyasma mukaoH 187,327 balya yani iki misli olaxak tahmin edilmektedir. Şimdi ki halde fiatlar da iyidir. Binaenaleyh çiftçilerimizin vaziyetleri bu bakımdan şkâyete asla mevzu teşkil etmez. Ancak, Çukurova pamukçuluğunun umumî hatlan itibarile başkaca münakaşa mevzuu olabilecek şekil ve vaziyet lerin mevcudiyetin de işaret etmek lâzımdır. Filhakıka, beş yıl önce Çukurovada klevland cinsi pamuğun ekiminin tamimi mevzuu bahsolurken, yerli cinsi pamuktan maada cinslerin ekiminin menedilmesi de takarrür etmişti. Yapılan uzun tecrübelerden sonra Çukurova için, Amerikan cinsi pamuklar arasın da en uygunu olarak klevland cinsi kabul edilince ve bu cinsin ekimi genişleyince çiftçilerimiz bundan iyi netice aldılar. Gerek randıman, gerek evsaf itibarile üstün olan ve iyi fiatlarla satılan klevland, bu bakımdan süratle yayıldı. Lâkin, bir taraftan klevland kütlülerini çekecek fabrikalann bir emirle tefrik ve tayin edilmiş olmasına ve diğer ta raftan çiftçilerimizce bu tohumlann muhafazasında bir dereceye kadar itina göstermiş bulunmasına rağmen, klev land pamukları yıl geçtikçe hem evsa fmdan, hem de randımanından kaybetmeğe başladı. Bunun sebebi olarak, kâh yağmurların kifayetsizliği, kâh sıcak lann fazlalığı ve Ikâh diğer tabiî şartlar ileri sürüldü. Halbuki hakikatte, bütün bu tabiî şartlarla beraber, bizzat klev land tohumlannm ımuhite intibak ede rek dejenere olmağa başladığını kabul etmek lâzımdır. Nitekim tohum Lslah istasyonu bu hakikati görerek mütemadî seleksiyon ameliyesile uğraşmakta devam etti. Fakat ne de olsa, bu tarzdaki faaliyetle bütün Çukurovaya yetecek klevland tohumunun evsafmı muhafaza müşkül oluyordu. Son zamanlarda kat'î suretle anlaşümıştır ki, mıntakamızda ekilecek klevland pamuğu tohumlannı heur dört yılda bir tebdil etmek ve Amerikadan yeni tohum getirmek icab edecektir. Önümuzdeki yıllar içinde Çukurova sulama tesisatı bittikten sonra, şimdiki rekolteyi dört, beş fnisline iblâğ etmek gayesi de gözönüne getirilecek olursa, verilecek emeklerin ve yapılacak masraflaırın çiftçiye ve memlekete müsmir olabılmesi için bu esasa dikkat ve ehemmıyet atfetmenin lüzumu kendüiğinden tebarüz etmiş olur. Sonra. ikinci bir mesele daha var: Hükumetimiz, hem dahilî pamuk endüstrisinin bugünkü ve yannki ihtiyacım temin, hem de fazla ihracat yaparaK memlekete döviz getirmek düşüncesüe yurdun pamuk yetiştirmeğe elverişli mıntakalannda başlıca iki yeni cins Amerikan pamuğunun ekimini ve tamimini münasib görmüştü. Bunlardan klevland cinsi için Çukurovayı, akala cinsi için de Eğe ve diğer bazı mıntakalan tayin etmişti. Çukurovada klevland cinsinden, yukarıda kısaca işaret edilen sebeblerle, alınan neticeler her yıl daha az yüzgüldürücü bir mahiyet arzederken akala cinsi pamukların, klevlanda nazaran evsaf ve randıman itibarile üstünlüğü d^vam edıp gitmektedır. Fiat bakımından da akala, klevlanddan kiloda bazan 810 kuruş gibi büyük bir yükseklik göstermektedir. Bu hal, Çukurova pamukçulannı haklı olarak endişeye düşürdüğii için, mıntakamızda da akala cinsinin ekilmesine müsaade edilmesi hususurıda büyük arzu izhar edılmekte idı. Bu maksadla Yüreğirdeki tohum ıslah istasyonu nümune ve tecrübe tarlalannda gerek akala ve gerekse yerli pamuklar üzerinde tetkikler yapıldığı ve çok müspet neticeler almdığı memnuniye ( le öğrenilmiştir. Şimdi bu neticelere göre, Çukurova pamukçuluğu için tercih edilecek yeni bir şeklm tatbikı icab etmektedir. Filhakika, muhtin tabiî şartlan sebebile üç dört yılda dejenere olduğu anlaşıîan klevland cinsini muntazaman yeni to hum getirerek idame etmek ve ayni zamanda eğer fennî mahzurlar yoksa klevland cinsinin ekimine de müsaade eylemek gibi tedbirler bu meyanda ilk akla gelenlerdir. Şurası muhakkaktır ki, Çukurovada klevland cinsinden bekle nen ve umulan netice bugün oldukça gayrimüsaiddir. Bunu önleyici tedbir lerin hemen almması lâzımdır. Çünkü yann, sulama tesisatı bitip pamuk tarlalan sulanmağa başlaymca da, bugünkü gayrimüsaid netice bilhasas evsaf itibarile devam edecek olursa, verilen emeklerin ve yapılan bunca masraflann karşısında hazin hazin düşünmek gibi elim bir vaziyet doğabilir. Italyan Nazırlarının spor hareketleri J İstiklâl Savaşile bugün arasında Dahiliye Vekilinin nutku Bundan sonra Dahiliye Vekili Faik Oztrak, şu nutku söylemiştir: « Saym davetlilerim, Karşınızda gördüğünüz genc subaylar Harbiyede bir Türk subayı için lâzım olan bilgi ve terbiyeyi aldıktan sonra, bu müessesede jandarma mesleği için lüzum lu olan bilgi ve terbiyeyi edindiler. Devletin bir jandarma subayına vereceği bütün vazifeleri ve mes'uliyetlerj kabule ehliyet kazanmış oldular. Bugün huzurunuzla şeref verdiğiniz bu tören işte bu ehlivetin maddî ifadesi olan diplomalann tevzii için tertib edilmiştir. Burada hazır bulunmakİa bu genc hizmet unsurlarını ve beni taltif buyur dunuz. Hepinize teşekkürlerimi arzederim. Genc jandarma arkadasîarım, Şimdi size tevdi edilecek olan diploma lar çok mühim salâhiyetleri ifade etmekle beraber size çok ağır mes'uî'yet de tahmil etmektedir. Salâhivetlerini/.i kullanırken bu ehliyeti daima hatırlamanız lâzımdır. Güreş birinciliği İstanbul güreş birincilik seçmeleri dün Süleymaniye kulübü salonunda yapıl mıstır. Müsabakalara 74 güreşçi iştirak etti ğinden ancak 56, 61, 66 kilolar arasında seçmeler yapılmıstır. Şampiyonanın finali gelecek hafta yannı pılacaktır. IBaşmakaleden devami mını kendi endüstri tesisabmızla alabildiğiği de vardır. Biz kendimizi ve kendimizde ne çoğaltmak ve ilânihaye idame etmek sulh cephesini muvaffakiyetle müdafaa kudretine malikiz. etmenin bütün şartlarma malik bulunuyoUzak yakın dünya milletlerile münaseruz. betlerimiz dahi îstiklâl Harbi zamanına Türkiye, adına sinir muharebesi denilen nispetle Türkiyeye manen zırhh siperler telâş ve heyecana en az kapılan, hatta ona manzarası verecek kuvvet ve samimiyettekapılmağa asla lüzum görmemek hususun dir. da diğer Avrupa memleketlerinin hepsinİstiklâl Harbi zamanımız denilince iyi den üstün olan bir diyardır. Bu böyle olharicî münasebet olarak büyük şimal kommak için arkamızda Atatürk İnönü devşumuz Rusyayı hatırlamamak kabil değilrinin büyük eseri olan bir kurtuluş harbi, önümüzde ise o yoksul zamanımıza nis dir. Gene o zaman komşulanmız İran ve petle bütün imkânlara malik bir millet ve Efganistanla da dost ve kardeş münasebetlerine maliktik. Bugün eski samimiyetmemleket vardır. Ierini daha ileri götürmüş vaziyette olan Sakarya muharebesini yaparken elimizbu dostlara zamimeten Balkan Antantı de şimendifer namına Ankara Yahşihan devletlerinden başhyarak çok samimî yeni dekovili ile 7080 kilometrelik Ankara dostluklara da malik bulunuyoruz. Hepsi Mallıköy demiryolu parçası vardı. Bugün kendi varlıklarının korunmasile Ak ve Kaher tarafı binlerce ve binlerce kilometreiik demir ağlarla örülmüş memleketin bütün ra denizlerin emniyetinde alâkalı bu dostku\rvetlerini istediğimiz anda, istediğimiz lukların bizim için, bizim cephe için ve noktalara, çok değil, üç beş gün zarfmda nihayet binnefis sulh için çok kuvvetli bir teksif edebilecek vaziyette bulunuyoruz. teminat silsile veya mecmuası teşkil etmekte olduğu meydanda hakikatlerdir. İstiklâl Harbi zamanında kaması almBu şartlar içinde vaziyetimizi şöyle humış toplara atölyelerde kamalar takarak lâsa edebiliriz. Harb olmasını asla istemive bir ikicik tayyaremizi iptidaî vasıtalarla tamir ederek kullanmak ıstırarmda kalmış yoruz. Olursa ve bize, yani en hayatî alâolmakhğımıza mukabil bugün ordumuzun kalarla bağlı olduğumuz sahalara kadar her cihetle tam ve mükemmel olan silâhla gelirse ondan korkumuz da yoktur. ve ihtiyacı olabilecek her türlü levazı İtalya Mussolininin bir emri üzerine birçok nazırlar ve yüksek memurlar muhtelif spor hareketleri yapmışlardır. Yukarıki resimde nazırları . sırtlarında bisikletleri olduğu halde bir yürüyüş esnasmda görüyorsunuz. Baştaki zat Faşist Fırkası Umumî Kâtibi Akille Staraçe'dir. YUNUS NAD1 İsviçre Zürih ile Viyana arasında işlemekte olan tayyareler.den biri düşmüştür. Altı yolcunun ölümile neticelenen bu feci kaza Konstans göltfı civarında vuku bulmuştur.