20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 Temmuz 1939 CUMHURtYET İçtimaî tetkikler Atina elçimiz ayrıhrken. Ruşen Eşref, Metaksas'ın verdiği ziyafette Türk Yunan dostluğunu tebarüz ettiren bir nutuk irad etti Atina 30 (a.a.) Atina Ajansı bildiriyor: Türkiye elçisi Ruşen Eşref Unaydm, Başvekil Metaksas'ın kendi şerefine ver diği öğle ziyafetinde, Generalin nutkuna verdiği cevabda demiştir ki: « Atinadaki vazifemin nihayete er diği bugünde, güze! Helladanın cazib payitahtındaki son saatlerimiz, bizim için çok hususî bir manay: tazammun edecektır. Zira karım ve ben bu saatleri, sizin ve pek muhterem Bayan Metaksas'ın yanında yaşamak saadetine nail olmuş bulunuyoruz. Atinadaki vazifemin nihayet bulduğu bugün, bana böyle bir hazine teslim etmiş olduğunuzdan dolayı çok mes'u dum. Bu hazineyi büyk bir itina ile memleketime götüreceğim. Sizin asil sözleriniz, sîzi tanıyan ve esasen bizzat kendiniz de birçok defa müşahede fırsatını elde ettiğiniz gibi sizi takdir eden bütün Türk mületinin kalbinde hassas bir aksi sada uyandıracaktır. Temsil etmekle büyük şeref duydugum Türkiye Reisicumhuru ve Türkiye Cum huriyet hükumetinin ve bütün Türk mil letinin bu fikirlere ve bu hislere müttefikan iştirak ettiğini söylemekliğime bilmem hacet var mi? Bu derece yüksek bir salâhiyetle tavsif ettiğiniz bu dcstluk siyasetinin Elen milIeti tarafından da umumî surete tasvib edildiğinden eminim. Ankarayı ilk ziya retinizi müteakıb vatanınızm payitahtına dönüşüniiz, daima hatırımda kalacaktır. O gün Faler ile Atina arasında ancak bir saatte katedebildiğimiz büyük caddenin iki tarafı heycan içinde bir halk ile dolu idi ve bu halk mevkibinize iki sıralı alkış safı teşkil ediyordu. O gün, benim de heyecan içinde şahidi olduğum gibi, canlı bir plebisit arasından geçmiştiniz. Altm şualı Türk Elen dostluğu abidesine bu kadar muhteşem bir çelenk çok ender vazedil misti. Bu Türk Elen dostluğu bidesî, mevcud iş birliklerinin ve karşılıkh anlayışla nn en samimî adına muazzam gayretlerle iki memleketi zimamdarlarının dikkatleri ölmez bir eseridir. Bu, nutkunuzda telmih ettiğiniz gibi, iki milletin müşterek şahe seridir. O iki millet ki mukadderat onları asırlarca ve bir çok defa muhtelif şekillerde temas haline koymuştur. Fakat, büyük bir memnuniyetle müşahede ediyoruz ki, bu temaslarm esası, nihayet sarsılmaz bir dostluk halinde kendisini gb'stermiş bulunmaktadır. Milletlerinin vicdanındaki sadayı duyabilmek gibi elle tutulmaz, gözle görülmez, efsanevî bir hassaya malik olan zimamdarların kafasından doğan bu dostluk, bida yetinde yalnız birinde iken biraz bir za manda karşılıkh millî bir hisse inkılâb etmis ve ileri doğru tekâmülünün bugünkü safhasında nihayet bir an'ane haline varmıştır. Bu dostluk, artık hicbir tahribden korkmıyan müşterek bir maldır. Yaşıyan kahramanların olduğu kadar ö'len kahra manların da eseri olan bu tezahürün iyilikleri, övülmekle bitirilemez ve bundan dolayıdır ki, ebedî telâkki olunmaya lâyık tır. Sizin çok mes'ud bir surette tebarüz ettirdiğiniz gibi, bu yapının en esaslı husu siyeti, sulha tahsis edilmiş olmasıdır.» Unaydm, bundan sonra harbin fecaatlerini anlatmış ve sözlerine şöyle devam eylemiştir: « Harbin manzarasını, bütün deh şetile gözümüzün önüne getirdiğiniz za man, Balkan Antantınm diğer iki rüknünün büyük zimamdarlannm da muzaheretile, memleketlerimiz büyüklerinin vü cude getirdiği bu eserin insanî ehemmi yetini daha iyi anlıyoruz. Avrupanın bu mıntakasında müesses sulhu edebileştir mek ve bu mıntakanın istiklâlini azimkâr bir surete temin eylemek asıl hedefini güden bu gayretlerin semereli neticeleri, her türlü medhü senanm fevkindedir. Temennimiz, ayni muhadenet ve sulhsever işbirliği idealinin, huzur ve sükun içinde yaşamaya susamış bütün insaniyeti aydınlatmasıdır.» Ruşen Eşref Günaydın nihayet demîştir ki: « Memleketimîn ve hatırasına ebediyen perestiş edilecek olan Ebedî Şef Atatürkün idaresi altında olduğu gibi, büyük selefinin en yakın iş arkadaşı ve en şerefli halefi Millî Şef Reisicumhur îsmet înönünün idaresinde Türkiyenin takibden bir dakika fariğ olmadığı sulh îdealinin hizmetinde naçiz bir amele olan benim hakkımda ibzal ettiğiniz iltifatkâr sözlerden size minnettarhğımı nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Ebedî Şef ve Millî Sefin yüksek direktifleri altında, ben ancak kabiliyetin nispe tinde onlann emirlerini yerine getirmeğe hasn vücud etmişimdir. Bu münasebetle, Majeste İkinci Georges'un bana göstermek lutfunda bulun dukları çok kıymetli kolaylıkları, derin minnettarlık hislerile hatırlamayı kendi me bir vazife telâkki ederim. O majeste İkinci Georges ki saltanatı, gayretlerini bir dakika sarftan fariğ olmadığı bir sulh ve muhadenet saltanatıdır ve Türk Elen dostluğu ve Balkan dostluğunun takviyesi sahasında parlak bir merhale teşkil eylemektedir. Ekselânsınız nezdinde gördüğüm bütün kolaylıkları da minnettarlıkla ananm. Siz ki, birbirini itmam eden milletlerimizi birbirine bağlıyan çok samimî ve sıkı dostluğun bu memlekete en Iiyakatli mümessilisinizdir. Kraliyet hükumetinin gösterdiği bütün kolaylıkları da minnetle yadederim. Vazifem, Atina sosyetesinin, entellek tüel muhitlerinin, kültürel teşekküllerinin nezaket ve hüsnüniyeti içinde ve bütün sempatik Elen mületinin arasında en mü said muhiti boılmuştur. Sizin huzurunuzda bunların hepsine en derin ve en dostane minnettarhğımı bildiririm. Yunanistandan ayrıhrken asil E'.en milletine karşı sarsılmaz bu dostluk hatıraarını birlikte götürüyorum. Bunu, daima, cok kıvmetli bir surette saklıyacağım.» IIIIIHItlllHlllııııııtMı Amerikalı bir gazeteciye göre Japonyada iaşe müşkülâtı baş gösterdi Hong Kong 30 (a.a.) Amerika gazetecilerinden Shanghai Ebening Post gazetesi müdürü Randall Gould, geçenlerde Tokyo ve Chunking'i ziyaret etmişti. Mumaileyh, Chunking Tokyo unvanı altında yazmış olduğu bir makalde bu iki payıtahtm dahilî vaziyeti hakkında dikkate şayan mütalealar serdetmektedir. Gazeteciye, Chunking'de güzel ve ne fis bir yemek ikram edilmiş ve yemek esnasında Çinli ve ecnebi dostlarile açık ve samimî görüşmelerde bulunmuştur. Halbuki Tokyoda birçok gıda maddelerinin yerine kimyevî terkib mahsulü olan mevaddın ikame edildiğine şahid olmuş ve sözlerini guya bir takım ecnebiler dinliyormuş gibi konuşmalannda ihtiyatlı davranmıştır. Japon milleti, harbden ve tamamile intizamsız bir hayat yaşamaktan usanç getirmeğe başlamıştır. Halbuki Chungking'de hal böyle değildir. Orada Çin milleti, Japon taarruzuna kurban olmuş olduğunu müdrik bulunmaktadır. Çinliler iki sene muharebe ettikten sonra zengin henterlanda yerleşmişlerdir ve uzun müddet devam edebilecek her hangi bir harbe mukavemet etmeğe amade bulunmaktadırlar. Çinliler bu mmta'kalardaki tabiî menabi ve vesaiti işletmeğe başlamışlar dır ve enerjileri, nikbinlikleri ve haya tiyetleri bütün ecnebilerin kendi lehlerine olarak nazarı dikkatini celbedecek derecededri. Çin milleti, nihaî zaferi elde edeceğine kat'î surette kani bulunmaktadır. Goulde beyanatmda şöyle demiştir: « Japon milletinin Japon matbua tının «Çin hâdisesi» hakkındaki haber lerini münakaşasız ve itirazsız kabul etmekte olduğunu söylemek mümkün değildir. Maamafih, Japon gazetecileri ile Japonyadaki ecnebi gazeteciler, resmî Japon menabii tarafından neşredilen teb liğlerin sıhhatini tetkik için hakikî bir arzu izhar etmektedirler. Fransız ihtilâli ne zaman başladı? Yazan: Dr. ZİYAEDDİN FAHRÎ Fransada 14 temmuz kutlulanırken bazı Fransız mütefekkirleri, ortaya şu meseleyi atıyorlar: Kutlulanacak gün 14 temmuz mu, yoksa 5 mayıs, 1 7 haziran, 4 ağustos mu olmah? Bu tarihlerden her birinin manasını anlamak için tarihin kuşbakışı hikâyesi lâ zımdır. Fransız idare hukuku tarihçesinde adı «Etats generaux Umumî tabakalar» diye tercüme edilebilecek meclisin ehem miyeti malumdur. Bu meclis ilk defa 1302 de, son defa da 1614 te toplanmıştı. Bir nevi Fransız parlamantarizmi rolünü oynamış olan ve sırasile papazlar, asilzadeler ve burjuvalar (şehirliler) tabaka sından teşekkül eden bu meclis, 1614 ten 1789 a kadar kapalı kaldı. Onaltmcı Lui'nin 1 789 senesinin 5 mayısında tekrar topladığı bu mecliste üçüncü tabaka, artık 1302 1614 arasında olduğu gibi açıkbaş ve çökük diz ile değil, papazlar ve asilzadeler gibi Örtülü başla kralın huzuruna çıkmıştı. Bu kıyafet ve tavır tebeddülünün manası büyüktü. Kral, nutkunda o gün bu farkı tebarüz ettirirken «dörtgözle beklediği bugün» ü görmekten sevini yor ve meclisin «millet için yeni bir saadet kaynağı olmasını» temenni ediyordu. İşte 5 mayıs, içtimaî sınıflar arasındaki bu nisbî muvazenenin tezahür ettiği gündür. Fakat sonraki vukuat bu ümide cevab vermedi. Bir rey meselesi yüzünden «papaz asilzade şehirli» tabakalan birbirlerine karşı menfi vaziyet aldılar. Papazlar ve asilzadeler toplantıya gelmediler. Nihayet Mirabeau: îster gelsinler, ister gelmesinler, biz gene toplanıyoruz! Diye haykırdı, bir başka burjuva mebus, Sieyse, derhal meclisin «miilet meclisi» olarak ilânını teklif etti, teklif kabul edildi. İşte 1 7 haziran da halka aid olan teşriî kuvvetin papazlara ve aristokratlara rağmen bölünmez olduğunun ilân edildiği gündür. Lâkin gittikçe tabaka ve sınıf tezadları keskinleşti. İradesiz ve kararsız kral, etrafınm oyuncağıdır. Halka mütemayil görünen Necker'in sürgün edilmesi, yeni bir yığın ruhunun doğmasına sebeb oldu. Başına bir dal, göğsüne ümidin sembolü olan yeşil bir rozet takan bir Fransız delikanlısının arkasına takılan yığın, üç gün süren kükreme neticesinde, silâh bulmak fikrile, Bastille'i ele geçirdi. 14 temmuz, bu halk hareketinin şahlandığı gündür. Kral, «millet meclisi» ile anlaşmak mecburiyetinde kaldı. Zaten üçüncü tabaka, yani burjuvalar da kralcı idiler. Kendilerine iltihak eden bir kısım papazlar ve asilzadelerle birlikte teşriî vazifeyi ifaya devam eden bu meclis, bir gece, Fransanın içtimaî çahsını altüst eden bir karar verdi. Tabakalı ve sınıflı Fransa, papazların ve aristokratların Fransası yıkıldı: Vergi müsavatsızlığı, kilisenin aldığı âşar, derebeylik mahkemeleri, papazlara ayhklarından başka verilen tahsisatlar... ilâh. hep kalktı. Bu gece, Jaures'e göre sosyalist cemiyetin, demokratlara göre demokrat Fransanın temelleri atıldı. Bu gece, 4 ağustos gecesidir. Daha ileri gidilebilir: 4 ağustos bile ihtilâl vetiresinin nihayet bulduğu nokta değildir. Çünkü 4 ağustos gecesinin büyük kararını veren meclis, ayni zamanda krala «Reslouraleur de la liberte françaiseFransız hürriyetinin iadecisi» unvanını da vermişti. En sonunda kralsız ve sülâlesiz bir siyasî cemiyet yaratmak ideali tahakkuk etti. 21 kânunusani 1793, bu bakımdan, inkılâb mekanizmasınm tamamile gerçekleştiği bir gündür. îşte azamet ve isyan dolu bir kaç senenin küçücük hikâyesi. Fransız İhtilâîini, bunlardan hangisile başlatmalı? Ihtilâllerinin 150 nci yildönümünü kutlulayan Fransızlar içinde, millî bayramın menşeini bu tarihlerden birine veya diğerine bağlıyanlar yok değildir. Şüphesiz her birinin ileri sürdüğü mantık, kendine göre haklı. Meselâ 5 mayıs tarihini düşünen lere bakmız: Demokrasi, İngiltereden Fransaya girmiş bir ihracat metaı değildir. Onun temeİleri 1302 deki ilk Eiats generaux'larda bulunmaktadır. 1614 bu an'anenin bozulduğu bir tarıhti. 5 mayıs 1789, tekrar o meclislerin teşkil edildiği bir tarihtir. 5 mayıs beklenen neticeyi vermedi. Papaz ve aristokrat tabaka ile sarayın istibdadından kurtarılan burjuvazi, ancak 17 haziran kararile inkılâbı gerçekleştirdi. Bunu da kabul etmiyen bir mantık daha: Ehemrniyetleri ne olursa olsun bu iki tarih. henüz Fransız halkınm içten bir sarsıntı geçirmediği bir devre aiddir. Paris, ve onunla birlikte bütün Fransa 14 temmuzda tin teşekkül ettiği dönüm noktası ancak 14 temmuz olabılır. Krala karşı «bu bir isyan değil, bir ihtilâldir!» diye bağıran ha!k meb'usunun arkasmdaki kuvvet, 14 temmuz olmadıkça vücude gelemezdi. Nihayet şu son muhakemeye işaret edelim: 5 mayısta başlıyan hareket, 4 ağustos gecesi karariledir ki yeni Fransa, İhtilâl Fransası, beşeriyete ders veren Fransa yaratıldı. Radikal sosyalizmin şeflerinden Eduard Herriot, daha ziyade 4 ağustosun kutlulanmasını istiyenler ara sındadır. Ona göre 14 temmuz, ancak yedi mahpusun bulunduğu bir yerin ele geçirilmesini ifade eder. Herriot'yu dinliyelim: «Bilâkis 4 ağustos gecesi kadar güzel bir inkılâb günü olabilir mi? Meb'uslara, heyecanlı gözyaşları arasında, dereblylik hukukunu, derebeylik adliyesini, kilise âşarını... ilga ettiren, bütün Fransızlan bir seviyeye çıkaran bir gece! Ben sevdiğim Fransayı bu gecenin parıltıları arasından görüyorum. De Noailles, de Blancon.. gibi liberal asilzadelerin, Chartres rahibi gibi halk papazlarınm üçüncü tabaka olan burjuva larla, halk ile kucaklaşarak hürriyeti tesis ettikleri bir gece! Artık bu geceden sonra, asilzadenin, papazın, halkın ayrı ayrı Fransaları değil, Fransızın Fransası halkedildi... Anavatan fikri bu gecenin eseridir.» Mücerred fikirlerin ve nazariyelerin mantığından tamamile ayn bir mantıkla kurulan dinî veya millî bayram an'anelerinin, nekadar isabetli, hatta doğru olursa olsun, ferdî tenkidlerle değişeceğini zannetmek hatadır. Fransa, Fransa kaldıkça ve pek radikal bir sağ tarafından idare edilmedikçe biz daima 14 temmuzun kutlulandığını göreceğiz. Buna rağmen nazarî bakımdan Herriot gibi düşüncelerin düşüncelerini benimsememek imkânsız dır. Bütün dünya icin olduğu gibi, Türkiye için de Fransız İhtilâli, Bastille'e hü cum hâdisesinden değil, içtimaî sınıfları hukukî bir müsavatçıhğa kavuşturma ameliyesinden ibarettir. Bilhassa bizde Tan zimat hareketinde (1839), Hüseyin Paşa komitesinin teşekkülünde (1859), ilk kanunu esasinin ilânında (1876), ikinci kanunu esasinin ihdasında (1908) ve millî hakimiyetin tesisinde teşkilâtı esasiyemizde (1919 1923), tesiri aşikâr olan Fransız İhtilâli, bizce, ancak 4 ağustos gecesinin kararlarındaki mana ile anlaşılabilir. Zuhurunu dörtgözle beklediğimiz bir Türk hukukçusu veya siyasî muharriri, İhtilâl Fransası ile, ıslahat ve inkılâb Türkiyesi arasında bu bakımdan mevcud olan münasebet ve alâkaları, ilmin objektif ışığı ile aydmlattığı gün, bu cihet daha iyi anlaşılacaktır. İHEM NALINA MIHINA Nezaket değil zaaf! eyoğlunda Beyoğlu isimli fransızca bir gazete çıkar. Bunun sahibi ve başmuharriri G. Prımi isminde bir İtalyandır. Primi'yi şahsan tanırım. Benim gibi denizcilik meraklısı ve gazeteci olduğu için aramızda yakınlık ve ahpablık vardır. Primi'nin, mütareke senelerindenberi Istanbulda olduğunu biliyo rum. Kimbilir, belki de burada doğmuştur. O karagünlerde, Galata ve Beyoğlunda çıkan başka dillerdeki gazeteler değil, hatta türkçe gazetelerde bile, bu vatan aleyhinde olanları, Millî Mücadeleyi şakavet diye tanıtmağa çalışanları vardı. Primi, o zaman, karşı gazeteleri arasında, Ankaranın ve Türkiyenin davası lehinde. arasıra, yazılar yazan tek adamdı. Bu Beyoğlu gazetesi, son zamanlarda, bir Berlin Roma mihveri çığırtganı haüni aldı. Primi'nin mütareke senelerindeki bazı yazılarını hatırlıyarak üç ay evveline gelinciye kadarki politikasına müsamaha ile bakıyordum. Esasen, o zaman, Türkiye, İngiltere ve Fransa ile müttefik değildi. Bugün ise, vaziyet değişmiştir; artık, Türkiye mukadderatını sulh cepheîine bağlamıştır. Bu itibarla memleketimizde, sulh cephesi aleyhinde sistematik neşriyat ve propaganda yapılmasına razı olama yız. Muhterem okuyucularımızdan bu hakikati gören ve bana şikâyet edenler çoğaldı; Primi'nin de, hükumetin de dikkatinî celbe karar verdim. Bu gazetenin 23 temmuz tarihli nüshasını tetkik ve tahlil edelim: Bir okuyucum gönderdiği için bu sayıyı seçtim. Yoksa Beycğlu hergün ayni ruhla intişar ediyor. Birinci sahifede Berlinden gelen bir telgraf, İngilterenin Almanyaya borc para vereceğini tekzib ediyor: Serlevhası şu • dur: «Budalaca bir haber» Romadan gelen ikinci bir telgraf: Alman milletine mektublar gönderen King Hall ismindeki İngiliz, İtalyan askeriniîi kıymeti hakkında fena sözler söylemis, Giornale d'îtalia adlı İtalyan gazetesi buna sert bir cevab vermiş, İtalyan askeri ve ordusunun kahramanlığını hikâye ettikten sonra, İngilizlerin müstemlekelerdeki zayıf kavimlere karşı gaddarhğından, zu!münden bahsetmiş, Beyoğlu, bir sütuna yakın olan bu yazıyı büyük serlevhalarla aynen neşrediyor. Londradan membaı meçhul amma bizce gayet malum bir telgraf: Burada İngiliz Sovyet müzakerelerinin iflâs ettiği artık muhakkak addediliyor ve saire. Büyük bir serlevha: «Moskova müzakerelerinin tam iflâsına doğru» Birinci sahifede Sicilyalılarm, «Duçeye azim minnet ve şükranlarını bildirdiklerini» gösteren bir haber daha. İkinci sahifede ecnebi matbuatının huîâsaları ve iktıbasları var. Fakat, yalnız Gaz zetta del Popolo'nun «Çemberleme sıyaseti yerinde sayıyor» başlıklı bir yazısmı almakla iktifa etmiş. Hem müstehzi, hem zehirli bir dille yazılmış olan bu yazı, bizim de dahil old,uğumuz sulh cephesinin tamamile aleyhindedir. Bir îtalyan gazetesinin yazabileceği kadar. Üçüncü sahifedeki muhtelif havadislerin hemen hepsi İtalyaya aid propaganda haberleri. Limana gelip giden vapurlara aid malumatm yüzde doksan beşi İtalyan vapurlarına dair. İtalyan demiryollannın tenzilâtlı tarifeleri sena ediliyor. (Yolda İtalyan polisi tarafından geri çevrilmemek şartile). Dördüncü sahifede gene îtalyan ve biraz da Alman havadisleri. Roma radyosunun Türkiye için yaptığı neşriyatm programı, Ankara radyosu programından iki misli büyük harflerle yazılmış. Sonra bir resim, altında şu yazı: «Harb cinneti. nasıl idame ediliyor? Paris parklarında hava hücumlarına karşı rnüdafaa. tedbirleri alınıyor» Halbuki resim Paris bahçelerinde müdafaa tedbirleri alındığtm değil, Pariste hava müdafaasmı halka göstermek için yapılmış ve kısa bir müddet sonra kapanmış olan sergiyi gösteren bir fotoğraftır. Londra elçiliğinden Adliye Nazırlığına nakieden Grandi'nin tahlifinden bahseden telgrafta Son Excellence yani hazretlcri elkabmın S. E. işareti bile unutulmamış. Hulâsa, bütün gazete, İtalyan prooagandasile doludur ve bizim de dahil bulunduğumuz sulh cephesi, Fransa ve ingiltere aleyhinde neşriyatı ihtiva etmekfedir. Primi'ye bu neşriyatını değistirmesini ve Türkıyede İtalyan propaganda ajanı olmaktan vazgeçmesini tavsiye ederim. Bir nokta daha: İtalya hükumeti, İtalya aleyhinde arasıra vazı yazmış bir Türk gazetecisi diye beni îtalyadan gecirmedi. Türkive hükumeti ise, bir İtalvan gazetesinin, İstanbulda Türkiyenin dahil bulunduğu sulh cephesini yıkacak nesrivat ya^masına müsaade ve mü^amaha edivor. Birincısınm adı kabalık, ikinci«inîn ise n e " ket değil, zâftır. Mektubcular arasında yeni tayinler Ankara 30 (Telefonla) Karade niz Ereğliii kaymakamı Refik Kuzucu Hatay, Bingöl mektubcusu Sıtkı Ha tunoğlu Yozgad, Savşat kaymakamı Süreyya Eşkan Ağrı, İçel mektubcusu Hüseyin Bilecik, Bilecik mektubcusu Nihad Tormolay Gazianteb, Elâzık mektubcusu Mithat Gülnar îçel mektubluğuna tayin edilmişlerdir. Hatay sıhhiye müdürü Ankara 30 (Telefonla) Hatay Sıhhat ve İçtimai Muavenet müdürlüğü ne Samsun Sıhhat ve İçtimaî Muavenet müdürü doktor İbrahim Sırrı Sugun tayin edilmiştir. Bir kısım cezası affedilen mahkum Ankara 30 (Telefonla) Gelinini zehirliyerek öldünmeğe teşebbüs suçun dan 6 sene ağır hapse mahkum olan Hüseyin karısı Fatmanın, gayrikabili şifa maluliyetinden dolay. geri kalan iki sene, dokuz ay, üç günlük cezası, Vekiller Heyeti kararile affedilmiştir. Dr. Ziyaeddin FAHRÎ Wohltat izin aldı Berlin 30 (a.a.) Wohltat, dün öğleden sonra tatil zamanını geçirmek üzere Berlinden hareket etmiştir. Gideceği yer, henüz malum değildir. Türkiye hakkında Çinde öldürülen misyonerler güzel bir eser Figaro gazetesi, memle 600 Japon askeri bir ketimiz için bir ilâve kiliseye ateş verdi, birçok kimseler öldü neşretti Paris 30 (a.a.) Havas ajansı bildiriyor: Figaro gazetesi, bugün on sahifelik bir Türkiye ilâvesi neşretmiştir. Birçok resimlerie müzeyyen olan bu ilâve, yeni Türkiyenin her sahadaki gayretlerinin umumî bir hulâsasını vermektedir. İlâvenin başında Suad Davaz ve Rene Massiglli'nin Türk Fransız dostluğunu tebarüz eHiren beyanatları vardır. Bu ilâvede en yüksek Türk ricalile Türkiyeyi çok iyi tanıyan Fransızların im zaları vardır. De Chambrun'un Ata türk hakkındaki makalesinin karşısmda Hüseyin Cahid Yalçın, İsmet Inönünün portresini yapmaktadır. Paris akademisi fahrî rektörü Charbety, Fransız Türk entellektüel münasebetleri hakkında mufassal bir etüd neşretmekte ve Hasan Âii Yücel, Türk maarifinin prensiplerini anlatmakta, Hüsnü Çakır, endüstrileşme hareketinin karakteristiklerini bildirmektedir. Loyang 30 (a.a.) Kwaiking garni zonuna mensub piyade kıt'asından 600 Japon neferi, Ünited Church Mission of Canadayı (Kanada misyonerlerinin kilisesi) ateşe vermişlerdir. Misyonerlerden birçoğu Japon askerleri tarafından öldürülmüştür. Posta, Telgraf umum müdürlüğünde bir tayin Ankara 30 (Telefonla) Gümrük ve İnhisarlar Vekâleti Tetkik müdür muavini Reşad Aras terfian Posta, Telgraf ve Telefon Muhasebe müdürlüğüne ta yin edilmiştir. İzmirde ekmek buhram yokmuş İzmir 30 (a.a.) Şehirde bir ekmek buhranı olduğu hakkındaki haberler üzerine Belediye reisi gazetecilere şu beyanatta bulunmuştur: < İzmirde ekmek buhranı diye bir mesele yoktur. Bu, bazı mahdud kimselerin narhı yükseltmek için ihdas etmek istedikleri bir vaziyettir. Bazı semtlerde bir iki fırıncının az ekmek çıkararak narhı yükseltmek istedikleri işitilmiştir Belediye, böyle vaziyetler ihdas eden fınncıları dikkatle takib etmektedır. Şimdiki şartlar altında ekmek fiatını yükseltmeye makul bir sebeb yoktur.» Millî piyango idaresi Ankara 30 (Teleforiia) Tayyare piyangosunun Merkez Bankasına devri ve bir millî piyango idaresi teşkili hak kındaki kanunun tatbikma başlanmıştır. Piyango idare heeytine Maliye Vekâleti Varidat Umum Müdür muavini Nihad Âli Üçüncüden sonra Ziraat Bankası Merkez şube müdürü Mehmed Ali Tamay, Merkez Bankasından Muhasebe müdürü Abidin tayin olunmuşlard'.r. Eğede çekirge mücadelesi İzmir 30 (a.a.) Eğenin muhtelif bölgelerinde yapılan çekirge mücadelesi son safhaya girmiştir. İzmir, Aydm, Manisa ve Muğla vilâyetleri çekirgeden temizlenmiştir. Çin Japon harbinde zarar gören Amerikalılar Vaşington 30 (a.a.) Şanghaydaki Yahudiler Amerikan konsolosu tarafından HariciRiga 30 (a.a.) Letonya polisi, Çekoye Nezaretine gönderilmiş olan rapora Slovakyadan gelmiş ve gayrikanunî sunazaran Çin Japon harbi esnasında rette Letonyaya girmiş olan birçok Yavukua gelen hâdiselerde mutazamr ohudiyi tevkif etmiştir. lan Amerikan tebaasının miktarı 600 e Bulgaristanda yeni bir baliğ bulunmaktadır. Letonyada tevkif edilen Davis kupası maçları Belgrad 30 (a.a.) Avrupa mın takası Dawis kupası tenis maçmın finali Zagreb'de yapılmış ve Alman Hen ile Mentzam, Yugoslav Punchech ve Kuenlijerer'i yenmişlirdir. Fransız bisiklet turu bitti Paris 30 (a.a.) Fransa bisiklet turu, bugün nihayete etmiştir. Turu 4224 kilometreyi 132 saat 3 dakika 17 saniyede katetmiş olan Belçikalı Sylververe Maes kazanmıştır. demiryolu Sofya, 30 (a.a.) Kral, bugün, Kraliçenin, Prens Kirilin, Başvekil Köseivanof'un, bütün hükumet azasının, yüksek devlet memurlarının ve büyük bir halk kütlesinin huzurile cenubî Bulgaristanda Çepino Yakuruda Belitza demiryolunun küşad merasimini yapmıstır. Jores'in 25 inci ölüm yılı Yeni demiryolu, altmış kilometre uzunParis 30 (a.a.) Binlerce kişi, Jan Türk san'atine, ziraatine, turizmine, ti Jores'in ölümünün 25 inci yıldönümü luktadır, takriben iki yüz milyon levaya ^arî, malî ve iktısadî meeslelerine de ay mün3" u ~' ; 1e yapılan merasime iştirak m*l o'mn e t"r ve Bp'?a'"'f?n'n en güzel 4 fi ayrı sayfalar tahsis oluvmuştur. 'halkm ayağına getirten mukaddes kuvvei etmışlerdır. "nntakasmdan geçmektedır. Başvekilimiz Ankarada Ankara 30 (a.a.) Başvekil doktor Refik Saydam beraberinde Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu olduğu halde bu sabah Ankaraya gelmişlerdir. Başvekil Saydam, istasyonda B. M. M. Reisi Abdülhalik Renda ile Vekiller ve şehrimızde bulunan meb'uslarla Ankara Vali ve Belediye reisi, Emniyet direk törü. Vekâletler ileri gelenleri tarafından kaışüanmıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle