19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2ö Şubat 1938 CUMHURIYET Schuschnig'in nutku ((Biz Almanız, fakat istiklâlimizi ve Avusturyalılı§ımızı muhafaza edeceğiz)) Avusturya Başvekili, Hitler'in bu esası kabul ettiğini ve Avusturyada Naziliğe artık yer verilmiyeceğini söyledi Viyana 25 Diin mecliste beya natta bulunan Başvekil M. Schuschnigg, harb sonrası Avusturyasınm siyasî hayatıBin da tablosunu çizmiş ve sosyal demokrat rejimler tarafından yapılan anschluss teşebbüslerini tenkid eylemiştir. « Bu teşebbüsler, demiştir, bir günlük bedbinlikten doğan lüzumsuz ve manasız teşebbüsler olmuştur. Geçici siyasî sebebler dolayısile uzun zamana ihti yac gösteren meseleleri hemen halledivernıiye kimsenin hakkı yoktur. Avusturyayı Almanyaya bağlıyan bütün rabıtalara rağmen, beş sene süren kanlı ve feci kardeş mücadelesi, hepimi zın hatırındadır. Bugün, bu kardeş mücadelesi, bütün milletin alâkadar olduğu umumî sulhu tehlikeye koyuyordu. Bu dakikada, eski yaraları deşmeyi doğru tulmuyorum. Yalnız Şansöliye Doll fuss'un ölürken söylediği sözleri hatır latmak isterim. Dollfuss ölüm halinde iken, ben sulhden başka bir şey istemiyorum, demişti. Avusturya, kendi AJman karakterini daima muhafaza etmek istemiş ve daima Alman olduğunu söylemıştir. Berchtesgaden görüşmelerinin hedefi, 11 temmuz 1936 anlaşmasmdan sonra muallâkta kalan suitefehhümleri ortadan kaldırmaktı. laşmanm esas şartlan, Avusturya kanunu esasisinin tanınmasıdır. Alman hükumeti, parti Alman makamlarmın Avusturya dahilî işlerine hertürlü müdahalelerine mâni olacak tedbirleri almağa hazırdır. Alman hükumeti esasen, Avusturya hükumetinin bu gıbi müdahalelere kat'ıyyen müsamaha etmiyeceğini de pek iyi bil mektedir. Yapılan, şerefli ve namuskâr bir sulhtur. Eğer Avusturyalılar, kendi kanunu esasilerini şiddet ve tethişle müdafaa etmek mecburiyetinde kalmış ol salardı, bu namuskâr bir sulh olmıyacaktı. Biz, bu anlaşmayı yapmaktan kork madık ve çekinmedik. Zira, Alman milletinin mukadderatmı muvaffakiyetle idare eden Hitler'in sözüne itimadımız vardır ve bu anlaşma, Avusturya halkının lehindedir. Bu saatte aramızda yenî uçurumlar açmaktan sakınalım. Artık partizan sıfatile düşünmiye hakkımız yoktur. Bundan sonra ancak Avusruryalı ve insan sıfatile düşünebiliriz. Herhangi bir te şekkülün iktidarı elde etmek için yapa cağı mücadele, benim tarafımdan ezile cektir. Bu benim vazifemdir. M. Schuschnigg memlekin selâmeti ve menfaati için sosyal bir sulh lüzumu üzerinde ısrar etmiş ve orta Avrupada büyük bir nosyonal sosyalist devlet fik rini bilhassa reddetmiş ve sonra müşte rek ideal için, Avusturya için mücade leye davet etmiştir. M. Schuschnigg nihayet Avusturyanın şehidlerini ve bilhassa büyük Şansöliye Dollfuss'u anmış, Tanrıya imanını te yid etmiş ve sözlerini «yaşasın Avusturya» diye bağırarak bitirmiştir. Atatürkün Selânikte doğdukları ev Bina bir müze haline getirilmek üzeredir Selânik (Hususî) Türkiye hüku meti tarafından Cumhur Reisi Atatürkün doğduğu evin civarında satın alınan mahallerin süslenmesi meselesini tetkik etmek üzere Ankaradan Türk mühendisleri gelmişlerdir. Atatürkün doğduğu ev, müzeye tahvil edilecektir. Yanıbaşına da Türkiye konsoloshanesi sarayı inşa edilecektir. Her iki bina geniş bir parkla çevrelenecektir. Bu in şaat dolayısile şehrin esas plânında bu kısımda küçük bir değişiklik husule gelecektir. İHEM Yalan hakikatin postuna kurulmak istiyor Yazan: HÜSEYİN RAHMİ Yenilenmek demek çöken eskimişın tekrar bir aynini kurmak manasma de ğildir, zaten zaman eskiyi öldürüyor. Fakat yeniliklerin de bir dereceye kadar gene eskiliklerin enkazından seçilmis taraflan bulunuyor. İnsan nekadar yeni lense dimağ cevherinin beşeriyet hususiyetini büsbütün başkalaştıramıyor. Dinî, ahlâkî, içtimaî sahalarda kökleşmiş bazı an'aneler vardır ki asıl fayda bunların zıddını iltizamda olduğuna halkı inan dırmağa çalışmak küfür sayılır. Bu çürümüş mazi itikad köklerini söken büyük inkılâblar bile sonradan süren filizler bırakıyorlar. Çünkü hiçbir inkılâb sahayı bu muzır fikir mikroblarından büsbütün temizliyememiştir. Günü geçmiş akidelere tırpan atmaktaki hakkı herkese teslim ettirterek bu çok pürüzlü zeminde kalem yürütülemez. Bununla beraber biz şimdi bu çakıllı, dikenli yolun üzerinden bila yuvarlıyacağız. Tanınmış Fransız muharrirlerinden birkaçı toplanır. Kalemlerinin sihirkâr kuvvetine güvenen bu yazı kabadayılan halkın müesses itikadlan üzerinde işitil medik büyük bir inkılâb yapmağa karar verirler. Benim yarı lâtifeye aldığım fi kirleri şudur: Eski telâkkiler hep kullanılmış elbise gibi tersine çevrilecek, bugüne kadar felsefî, ahlâkî (criterium) kmteriyum'larda çok aldatılmış olduğumuz ispat edilecek. Meselâ çirkinliğin güzelliğe, yalanın hakikate, açgözlülüğün kanaatkârlığa hat ta seyienin fazilete ve ilâ. üstünlük leri gösterilecek... Gökü yerde arıyacağız. Balığı tarlada, buzu fırında... Akıntının bu kadar tersine gitmekteki inkılâb ifratından bilmem fikrî bir eğlence olmaktan fazla bir netice alınabilir mi? Hakikat böyle olmakla beraber menfiyeti hakkmdaki müessis itikada rağmen bazan zurnada peşrev çalmdığı da vakidir. Eski zihniyetler kıyma makinesinden çekilirken oluktan arasıra ufak tefek hakikat kırıntılan da belirmez değil. Bu ahir zaman edibleri müspetleri menfileştirmek mevzularını aralannda paylaşırlar. Ben burada yalnız yalanm vakvaklıyan kurbağayı midesine indiren yılan gibi hakikati nasıl yuttuğu faciasını antatacağım. Böyle zıd cereyanlar ihdası amilin de benim en önce sezdiğim hile, eserlerine sürüm temini hokkabazlığıdır. Bazı kumaşın tersi yüzünden güzel görünür. Hakikatin methinden yalanın zemminden aman illâllâh bıkıldı artık. Tarafeynin hadleri değiştirilince muadele cazib bir şekil alıyor. Kulaklarımıza yeni bir hava çalan bu hoş dubaranın içinde asrî bir ihtiyacın gizlenmiş olmasmı da büsbütün reddedemiyor gibiyim. Hakikati bilmem nasıl tasavvur edersiniz? Kocaman vakarlı kavuğundan öğüdler, tekdirler, tahzirler, takdirler a kar. İnsanı ezen azarlayıcı bakışlan ö nünde kendimizi suçlu bularak mahcubiyetten yerlere geçeriz. Çünkü çoğumuz onun metbuu görünerek gizlice yalanın tabiiyetinde yaşarız. Yalana gelince o esatir perileri gibi köpükler içinde yüzen çırılçıplak billur vücudlu fıkır fıkır bir kadın, âlemi kendine taptıran bir melikedir. Ele avca sığmaz. Hakikat babanm bile bazı bazı «innallâhe maassabirin» evradıle iç çekerek bu aşifteye göz kaydırdığını söylerler. Bu cazib, bu oynak hasbanm perestiskârı olmadık bu kubbe altında kim var?. Hangi veli? Hangi peygamber? Ahlâkçılann, vaızlarm şiddetli tahztrlerıne rağmen en ağırbaşlılarımız hergün onunla dil a?ındırırız. Bazan yalan hakikatin ortasına çöreklenerek bu pullu örtü altında daha güzel görünür. Etrafa afarozlar saçan dinî, ahlâkî tahzirciler çoktanberi tepemizden bu kamçıyı şaklatıp duruyorlar. Bu küflü yalancı hakikatlerin foyalan sıyrıldıkça marta vallar bir bir sırıtıyor. Bu sahtekârlıkların tahlillerini yaparak faıllerını mahkemeye veren de bugünkü ilim, fen, yeni felsefedir. Şimdive kadar bu üç şey yalancı şahid yerinde kullanılıyorlarmış. Asırlardanberi yalanla beslenmişler ve beslemişler. Hakikat zannile halkın ta pındığı putlar, meğer sırmalı kaftan giydirilerek ortaya salıverilmiş boynuzlu yalanlarmış. MUSAHABE NALINA MIH1NA Üç Cebelüttarık I GÜRPINAR Adliye tayinleri » Hâkimlere aid yeni tayin listesi çıktı Ankara 25 (Telefonla) Antalya sulh hâkimliğine Midyat hâkimi Ragı'o, Çeşme hâkimliğine Mardin azası Eşref Sami, Gönen ceza hâkimliğine Gemlik Müddeiumumisi Ekrem, Bartın hukuk hâkimliğine şarkî Koçhisar hukuk hâkimi Hamdi, Karamürsel Müddeiumumiliğine Salihli Müddeiumumisi Tahsin, Bor ceza hâkimliğine Saideli hâkimi Bedreddin, Saideli hâkimliğine Antalya sulh hâkimi Ata, Kars Müddeiumumiliğine Mudanya Müddeiumumisi Süreyya, Mardin azalığına eski Tarsus sulh hâkimi Hüsrev, Balıkesir sulh hâkimliğine terfian Balıkesir aza mülâzimi Kemal, Izmır ıcra muavın hâkimliğine Karamürsel Müddeiumumisi Enver, Uluburlu Müddeiumumiliğine Milâs Müddeiumumisi Fahri, Milâs Müddeiumumiliğine Uluburlu Müddeiumumisi Mithat, Tokad Müddeiumumî muavinliğine Sıvas Müddeiumumî muavini Mustafa, Kütahya hâkim muavinliğine Eskişehir hâkim muavini Nezihe, Eskişehir hâkim muavinliğine hâkim muavini Firuzan, Yenişehir sorgu hâkimliğine Ergani Osmaniye sorgu hâkimi Necati, Geyve sorgu hâkimliğine Ağrı aza muavini Nuri, Ergani Osmaniye sorgu hâkimliğine Ardahan sorgu hâkimi Hasan Tahsin Nizib sorgu hâkimliğine UzunkÖDrü sorgu hâkimi îsmail Hakkı, Sıvas Müddeiumumî muavinliğine Tokad Müddeiumumî muavini Kâmil, Merzifon sorgu hâkimliğine Havza sorgu hâkimi İhsan, Kuruçay Müd deiumumî muavinliğine Giresun sorgu hâkimi Mehmed, Uzunköprü sorgu hâkim vekilliğine Nizib sorgu hâkim vekili 5evket tayin edildiler. Başmüddeiumumî muavinlerinden Cevad Serim de terfi etti. hakikatin meddahlığile vakit geçireceğimize meğer dalkavukluğu yalana etme limişiz. Alıcısızlıktan piyasası düşen hakikat mide bozan bayat konserve kutulan gibi kütübhane raflarının tozları altında unutulacak.. Yerleşmiş dünya fikirleri cereyanmm aksine kulaç atan bu üstadlardan (Etien Rey) mevzuların paylaşmasında yalanın avukathğını kabul eder, herhangi bir davada tarafeyni teşkil eden avukatlardan her ikisi de ayni derecede hak sahıbı olamaz. Hakla batıhn çarpışmasında bütün bedahetlere rağmen hakikati kepaze ederek hâkim çatlatan avukatların çalçenelıkleri karşısında sınirleniriz. Fakat bu sefer mubalâğalı medihlerle yalanı şı martarak hakikati gücendirenlerin lâtifelerine güleceğiz.. Burada sözü Fransız üstadma veriyorum: «Yalanm büyük cazibesi onun şahsî oluşundadır. O sizin meharetiniz eseridir, her yalancı imaline göre bir san'atkâr sayılır. Hakikat ise haricden gelir. Sizi hükmü altına alır. Eğip bükerek ona istediğiniz şekli veremezsiniz. Kendine dokundurtmaz. O tıpkı cesim, kesif bir blok gibidir. Altında nefesiniz tutulur. Sıkmtıdan çatlarsmız. Yalanın ise ensicesi oh nekadar havaî, nekadar püftendir. Ya lanı ihtiyaca göre dokur, lüzumunda değiştirir, cazib renklere boyar, süsler, teller, pullarsınız, yalan söylemek yarat maktır. Gönülleri çabucak teshirde ha kikat yalanm eline su dökemez. Mahir yalancılar sürü ile ümmete sahib küçük ilâhlardır. Yalan içtimaıyatın bünyesi, hakikat alâkadarlığı ise hayattan haric dir. Onun meftunları ihtiyar âlimlerdir. Filvaki hakikat ancak diğer hislerin paydos ettiği ihtiyarlığa mahsus bir meş gale olabilir. Çünkü bütün dünya zevklerile münasebetleri kesilmiş bu kadidler için yalanm ne lüzumu kalır? Bütün yaşama keyiflerinin benimseme mücadele sinde silâh terketmiş ihtiyarlar hakikatin üzerlerine ördüğü ağın içinde kıpırdanamazlar.. Bütün sevgilerden müsteskal bu zavalhlar artık yalnız hakikatin âşıkıdırlar..» «Erkekler yalanm pespaye takımını, kadınlar aristokratik kısmmı teşkil ederler. Bir hattı müstakimden çirkin ne vardır? Dosdoğru şeyde ne sevim olur? Asırlardanberi çiğnenen sakızlar artık çeneleri aşındırdı. «İki kere iki dört eder» işte bıkılmış bir hakikat.. Hâlâ bu riyazî kat'ivetlerle düşüncelerimizin önüne Kafdağları mı çıkarılacak? İki iki yanyana gelince yirmi iki de edebilir. Yalan ek seriya tarihini şaşırmış bir hakikattir. Fen de öyledir. Aşk da öyledir. Yalanm tehlikesi irtikâbı esnasında bazı sirkatler, cinayetler gibi şeriklere ihtiyac göstermesindedir. Kadınlar daima sadık bildikleri muhibbeleri tarafından ele verilirler.» «Yalandan nefretinizi ilân ettiğiniz zaman nekadar fodulca bir gaf yaptığınızın farkında olmaz mısmız? Azıcık düşünseniz öğünerek söylediklerinizin yüzde elli yalan katışık bir hakikat bulamacı olduğunu anlarsınız. O halde nefretinizin büyük kısmını nefsinize çevirmiş oluyorsunuz. Bu hakikat halitasile gurur getirenler de az gülünc değillerdir.» «Oh yalancı ise sözü tatlı, yumuşak bir mütevazıdır. Hiç sert iddialara kalkışmaz. Kimyahanesinin eksirini karşı sındakine nezaketle hazmettire ettire yutturur.» jj ngilterenin, bugün, üç Cebelüttarıkı II vardır: 1 Akdenizdeki birinci eski Cebelüttarık, 2 Hind Okyanusundaki ikinci Cebelüttarık: Aden. 3 Asyadaki üçüncü Cebelüttarık: Singapur. Bu üç Cebelüttank îngiliz împaratorluğunun deniz yollarını kontrol ve mu hafaza eden üsler ve kaleler tesbihinin imameleridir. Akdenizin büyük kapısı demek olan birinci Cebelüttank Atlas Okyanusundan Akdenize girmek istiyenlerin yolunu keser. Harb zamanında, kimse. izinsiz buradan geçemez. İkinci Cebelüttarık olan Aden Akdenizin arka kapısıdır. Hind Okyanusundan gelip Kızıldeniz Süveyş yolile Akdenize girmek istiyenlere de Adendekı İngiliz topları «dur!» emrini verır. Üçüncü Cebelüttank, Singapur ise, Hind Okyanusu ile Büyük Okyanus arasında bir kapıdır ki bu iki açık denizin birinden diğerine geçmek istiyenlerin yolu üstüne dikilmiştir. Singapur hakkmda 21 şubat tarihli «Cumhuriyet» te bol bol malumat vardı. Onları tekrarlıyacak değilim. Singapur, kabma sığamıyan Japonyanın Hind Okyanusuna taşmasmı durduracak büyüW ve yıkılmaz seddir. Japonlar, Siyam ile anlaşarak Maîaka yarımadasını Kra'da bir kanal açmak suretile ortasından kesseler ve burada daha kısa bir deniz yolu vücude getirseler bile Singapur, İngiliz donanmasının kuvvetli bir üssü olmaktan çıkmaz. Büyük Britanya Singapur'u tesis ederken cidden büyük işler görmüştür. îngiliz ler daha 1928 senesinde, buraya 50,000 tonluk bir sabih havuz göndermişlerdi. İngiltere kıyılanndan Singapur'a 8,200 mit mesafe vardır. Bizim Gölcükteki sabih havuzun iki mislinden daha büyük olan bu 50,000 tonluk havuzun romorkörler tarafından çekilmek suretile en sert de nizlerden geçirilerek sapsağlam Singapu'a götürülmesi ne büyük muvaffakiyettir. îngiltere, sabih havuzlann, hava hü cumlanna karşı müdafaası güç olduğunu ve tayyare bombalarile batabileceğini düşünerek orada dünyanın en büyük kuru havuzunu yaptırmıştır. Geçenlerde açıl' ma töreni yapılan «George VI» havuzu 57,000 tonluk zırhlıları bile alabile > :ek bir büyüklüktedir. Bu itibarla İngil tere, Japonyaya karşı giriştiği deniz si lâhları yanşında 57,000 tona kadar gidebilir. Donanmasını takviyede geç kalmış olan îngiltere, mevcud donanmasının ve yeni yapacağı büyük zırhlıların yuvasını hazırlamakta asla geç kalmamıştır. Muazzam Singapur limanı 381 ve hatta 452 milimetrelik toplarile hiçbir do • < nanmanın yanma yanaşamıyacağı müthiş bir deniz kalesi olmuştur. Bir harb ha « linde, îngiltere Singapur'un ve Çin sula* rındaki Hong Kong harb limanının sa« yesinde, Uzakşark sularına hâkim olabiı lir. Yalnız elverir ki İngilterenin eski deniz satvetini bulacağı 1942 senesine kadar bir harb patlamasın. Chamberlain'iri A\Tupada takib ettiği uzlaşma politika sının bir sırrmı da, vakit kazanmak va Japonyayı yalnız bırakmak arzusunda' aramak yanlış olmaz. Chamberlain'in dediği gibi «artık İngilterenin sesi tekrar işitilecektir» amma" en küçüğü 35,000 tonluk olacak olan 10 dretnot daha denizleri yardığı zaman... Bu görüşme esnasında, M. Hitler, Alman hükumetinin Avusturya federal devletinin tam hükümranlığını tanımakta olduğunu bildirmiştir. Her iki hükume tin, dahilî inkişafı yalnız alâkadar memleketi ilgiliyen bir mesele telâkki etmeleri kabul olunmuştur. Bu deklârasyon ayni zamanda nasyonal sosyalizmi de istihdaf Gratz Universitesinde dersler eylemekte bulunmuştur. Bu deklârasyon tatil edildi üzerine Alman hükumenin Avusturya Viyana 25 Viyadan verilen emir dahilî işlerine ademi müdahalesini ga üzerine, Stirya'da nasyonal sosyalizm ranti eden bir seri tedbirler ahnmıştır.» tahrikât ocağı olan Gratz UniversitesinSchuchnigg bundan sonra bu şeraiti de dersler tatil edilmiştir. vücude getirmek üzere yapılan teşebbüsDiğer taraftan, dün nasyonal sosya leri saymıştır: Avusturyada siyasî azmin list tezahürcülerin tazyikile, belediye yegâne tezahürü olarak vatansever cep binası üzerine gamalı haç işaretli bayrak henin tanınması, hertürlü gayrimeşru fa çeken Gratz belediye reisine mezuniyet aliyetten vazgeçilmesi, kanunu esasî da verilmiştir. Bu mezuniyet bir azil mahi hilinde işbirliği yapmak istiyen her A yetini haiz bulunmaktadır. vusturyahya vatansever cepheye girmek Romada tefsirler hakkı verilmesi. Roma 25 Schuschnigg'in Avus îşte bu şeraitin tatbikını garanti etmek turyanın istiklâlini müdafaa etmek az içindir ki, umumî af ilân olunmuştur. minde bulunduğunu söylemesi, siyasî Schuscnigg, burada, 1 1 temmuz an mahfillerde heyecan husule getirmiştir. laşması neticelerini bozmağa çalışan A Bu mahfiller, Avusturyanın Başvekili vusturya nasyonal sosyalist partisinin tarafından ileri sürülen noktai nazarın gayrimeşru harekâtma karşı hücumlarda istikbalde de Avusturyanın müstakil kabulunmuş ve sözlerine şöyle devam et lacağından şüphe etmiyen îtalyanın nokmiştir: tai nazanna uygun olduğunu beyan et Bu zamanlar artık geçmiştir. Alman mektedirler. yanın dahilî meseleleri, bundan sonra, Fılhakıka Schuschnigg'in sözleri Berch Avusturya dahilinde siyasî münakaşaya tesgaden mülâkatmdanberi kararmağa mevzu teşkil etmiyecektir. yüz tutan îtalyan Alman münasebetleBiz, eski sosyalistleri ve eski nasyonal rinin bir noktasını memnuniyete şayan bir sosyalistleri, vatansever cephe dahilinde şek'lde aydınlatmışlardır. işbirliğine davet ettik. Fakat bu işbirliği, Dolaşan bir şayiaya göre, Avusturya müstakil Avusturyanın kanunu esasisî meselesi, yakında İtalya ile îngiltere açerçevesi dahilinde yapılacaktır. Hiçbir rasında cereyan edecek olan görüşmeler parti teşkilâtı tanımıyoruz, yapılan an esnasında mevzuu bahsolacaktır. (a.a.) Ille müstemleke Hitler dün Münihte gene bu talebi tekrarladı Münih 25 Hitler, dün taraftarlarile bırlıkte nasyonal sosyalist partisinin kurulduğu tarihî Burgerbrau salonunda nasyonal sosyalizmin ilânının on seki zinci yıldönümünü tes'id etmiştir. Münih mıntakası nasyonal sosyalist şefi Adolf Wagner «yarın şüphesiz bütün hüsnüniyet sahibi insanların ümidi olacak olan Führer» hakkmda sitayişkâr sözler sövlemiştir. Hitler de bir nutuk söyliyerek, Alman müstemlekelennın iadesıni istemiş, bazı ecnebi gazetelerin yalanlarmı takbih etmiş ve Almanyada Yahudi tahrikciler aleyhinde tedbirler alacağını beyan et miştir. (a.a.) Sofyada tahrikât Fransada is kanunu Eski nazırlardan dört kişi tevkif edildi Sofya 25 Çiftçi partisine mensub eski nazırlardan iki kişi ile sosyalist partisine mensub eski bir nazır, sabık nazırlardan Vazilief'in evinde içtima ettikleri 6ir sırada tevkif edilmişlerse de sonradan gene serbest bırakılmışlardır. Nazırlar yakında yapılacak olan intinabata nazaran siyasî içtimaları mene den kanuna müsteniden tevkif edilmiş lerdi. (a.a.) Meclis yeni kanunu ekseriyetle kabul etti Paris 25 Parlâmento 108 reye karşı 442 reyle müşterek iş mukavelele rmin tanzimi hakkmdaki kanun lâyihasını kabul etmiştir. Bu lâyihada bilhassa UTnumî idare nizamnamelerinin tanzimi esnasında en çok temsil salâhiyetini haiz amele teşekkülünün umumî iş federas yonununun mütaleasına müracaat edil nıesi derpiş edilmektedir. Sureti umumiyede zannedildiğine gö re aşağıdaki kanun lâyihalarınm kat'î metinlerinin kabulü için 28 şubatta bu rr.etinler parlâmento ile âyan meclisi aras:nda birçok kereler güçlüklerle gidip gelecektir: 1 Uzlaşma ve hakemlik usulleri, 2 Müşterek iş mukavelelerinin tanzımi. Hükumetin bu kanun lâyihalannı kabul ettirmek için âyan ve meb'usan mecIislerinde mes'uliyet altına girip girmiyeceği sorulmağa değer bir keyfiyettir. (a.a.). BaşvekiHmmn Atinaya gideceği haber veriliyor Atina 25 (Hususî) Elefteron Vima gazetesinin Ankaraya gönderdiği hu susi muhabiri Türkiye Başvekili Celâl Bavarın önümüzdeki mayıs içinde Atinayı ziyaret edeceğini çok mevsuk bir membadan haber aldığmı bildirmek tedir. r KISA PABERLER Hayat pahalılığile mücadele tedbirleri Ankara 20 (Telefonla) Hayat pahalılığı ile mücadele mevzuu üzerinde esaslı tetkiklere başlanmaktadır. İktısad Vekâleti, bu yolda tetkiklerde bulunmak üzere bir mütehassıs angaje etti. Müte hassıs, îsviçrenin muhtelif şehirlerinde hayat pahalılığı ile mücadele mevzuları üzerinde ilmî tetkikler yapmış olan profesör Lorens'dır ve Federal hükumetin de bu işlerle muvazzaf memurudur. Profesör Lorens martm ilk günlerinde Anka raya gelmiş bulunacaktır. * BELGRAD 25 Parlâmento 96 reye karşı 183 reyle 1938 39 senesinin bütçesi hakkmdaki kanun lâyihasmı kabul etmiştir. * ATİNA 25 Müteveffa Prens Nikola'nın zevcesi Prenses Elena yanında kızları Prenses Olga, Düşes Marina ve Kontes Töring olduğu halde Belgrada hareket etmiştir. * LİMA 25 Buenos Aires'e gitmiş olan ve Amerikaya dönmekte bulunan 6 Amerikan bombardıman tayyaresi bu sabah Lima'dan hareket etmiştir. * BELGRAD 25 Demiryolları umum müdürlüğü Yugaslavyayı ziyaret eden ec nebi seyyahlar için yeni kolaylıklar yapmıştır. Bu cümleden olmak üzere ecnebi seyyahlar bir yerde 5 gün kaldıklan takdirde yüzde elli tenzilâtla seyahat edebileceklerdir. * ANKARA 15 Ziraat Vekâleti Hukuk Müşavir muavini Avni ayni Vekâlet hukuk müşavirliğine tayin edildi. «Yalanlarınızm bir mektub sahifesinde klişesini yapmayınız. Hakikî yalancı hiç yazmaz. Musanna bir mektub daima yazanın aleyhinde bir delil teşkil eder. Yalanmız, zararlarına uydurduğunuz kim selerin ellerine geçebilir. Fakat telefonla istediğinizi atıp tutabilirsiniz. Bu alet sanki yalana asrî bir hız vermek için icad olunmuştur. Beğenilmeyi bilmek yalan sövlemevi bilmek demektir. Kendinizi maddî, manevî bakmıdan olduğunuz gibi apaçık mevdana korsanız hiç beğenil mezsiniz. Sakladıjınız kusurlarınıza aid hakikatlfin yerini hep yalanlar alır. Ufak bir doğruluk taslamak için sakm hakikati sahid tutavım demeyiniz. Ondan daima kacınız. Hakikat önünüze çıktığı çünü işiniz bitiktir. Baskalarına söylediSiniz yalanlar kendi nefsinize karsı irtiYalanla hakikatin muharebesinde bük?b ettiklerinize nisbeten hiç hükmündetün cihan o fitnekârın safına dizilmiş fedir.» dakâr gönüllü askerleridir. Yalan müs«Yalan askı öldürür derler. Ne büyük tevlidir. Asıl hakikatse ezeldenberi henüz kendine yer edinemiyen bir zavallıdır. yalan! Yalan aşkın günlük gıdasıdır, onu Ustünde yaşadığımız bu âleme yalan derhal hançerliyen asıl açık hakikattir. «(Loire) Lovar nehrinin altında yadünya derler. Yalanın içinde hıç hakikat bulunur mu? Acı hakikatle zehirlenmek lan, bir muaşeret düsturu ve ırkî bir netense tatlı yalanla keyiflenmesi bir zaru zakettir derler. Siz söyleyiniz nerede böyle değildir? ret mazereti sayılmaz mı? Bir çivinin tepesine vurunuz. SıkısıkıBu yeni moralin ilânında kopan şöyle ya çakmız. Gömülür. Tıpatıp yerleşir. sevinc yaygaraları işitiyoruz: Ne ahmakmışız.. Bilememişiz, bi Muvafık bir zemine yalanı çakmız. Perleroemişiz. Yeni filozofların haklan var. çinleyiniz. Hakikat olur. Filhakika ellerinizi hayatm tecrübe Şimdiye kadar bir kânnı göremediğimiz Et fiatları tarifesi bugün tesbit ediliyor Bir marttan itibaren ucuzlıyacak olan et fiatlarınm tetkikile meşgul bulunan komisyon, işini bitirmek üzeredir. Belediye İktısad müdürlüğü kuzu ve kıvırcık fiatlarınm 65 ten 50 ye, dağlıcın 60 dan 47 ye indirilmesini muvafık görerek raporunu komisyona vermistir. Komisyonun bu fiatlan biraz daha düşüreceği tahmiri o'unmaktadır. Gerek bunlar ve gerekse diğer cins etlerin fiat tarifeleri bugün tesbit edilecektir. zemini üzerinde dolaştırıruz. Parmakla • < rınız bütün sahalarda hakikat namma cakılmış yalan çivilerine tesadüf eder. Herşey yalan, dolan, inandıklannızdan çoğunun aslı astarı yoktur. Nekadar uğraşsanız tırnaklarınız kanar, bu yerleşmiş ekserleri sökemezsiniz, çünkü onların paslı uçlan halkın ruhuna gömülüdür.» Oh Mösyö (Etien Rey).. Zamanm ne büyük filozofusunuz. Sizden aldığım bu ince derslerin intibahıle etrafıma ba • » kıyorum ki çakan çakana!.. Çakmız efendim çakmız. Bugün perçinlediğiniz yalan yarın hakikat olur.. HÜSEYİN RAHMt GÜRPINAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle