02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 20 Şubat 1938 ( Şehir ve Memleket Haberleri Tarihi roman: Yazan: M. TURHAN TAN Arkadaş katili Fazla serhoşlukla ne yaptığını bilmiyormuş! Bir müddet evvel Tophanede Abdülvehab isminde bir genc arkadaşı Meh medi aralarındaki bir kadm meselesinden dolayı bıçakla öldürmüştü. Ağgırcezada devam edilen bu muhakemenin dünkü celsesinde suçlu Abdülvehab, fakrihal ilmühaberi çıkarttığını, kendisine vekil tayin edilmesi hususundaki talebine henüz cevab gelmediğini söylemiş, fakat reis, her fakrihal ilmühaberi çıkarana vekil tayin edilemiyeceği cevabmı vermiştir. Bundan evvelki celsede suçlunun gösterdiği iki müdafaa şahidinin celbi için müzekkere yazılmasma karar verilmişti. Fakat müzekkereye gelen cevabda her iki ahidin de ilk tahkikattaki ifadelerini müteakıb memleketlerine gittikleri bildirili yordu. Bunun üzerine iddia makamının isteği üzerine bu iki şahidin ilk tahkikattaki ifadeleri okundu: Saray Ocak savaşı! Her çarpışmada galebeyi Ocak kazandı, palâ Padişah kellesi bile uçuruyordu Bununla beraber vâkıanın mahiyetini anlıyan yoktu. Yalnız baskından bahsolunuyordu, yalnız telâş gösteriliyordu, yalnız gözyaşı dökülüyordu. Musluklahn susup da gözlerin sıcak sıcak yaş dökmesi hele bir hamam içinde çok garib bir haletti. Taraklann bir yana ablıp saçlarda parmakların oynaması ve o saçlann düzelecek yerde tel tel yolun ması ise bu garabete yaman biı acıkhlık getiriyordu. (Karılar hamamı) tabiri ancak şimdi hakikî mefhumuna kavuşmuş gibiydi. Çünkü yüzden fazla kadm şuursuz bir kaynaşma içinde manasız iniltilerle kubbeleri inletiyorlar, nemli duvarlan titre tiyorlardı. Kimsenin kimseye bir şey sorduğu, kimsenin kimseyi dinlediğı yoktu. Şu kadın: «Kocam» diye kaykınyorsa beriki: «Babam» diye inliyordu. Beriki «kardeşim» diye ağlıyordu. Bir başkası oğlunu çağırıyordu. Seher de bu hengâmeye, farkında olmadan, «Hüseynim» feryadüe kanşmış bulunuyordu. Onlar yangının yalnız haberini almış olmalanna rağmen alev içinde kaldıkla nıu sanarak çırpınmıya koyulmuş bir alay avarelerdi. Hamamı kimin bastığını, baskından maksadm ne olduğunu bilmedik leri halde kalçalanna kızgın nal basılmış gibi ağlaşıyorlardı. Daha doğrusu kulaklanna fısıldanan «baskın» kelimesi şuurlannı ihtilâle vermişti. Çünkü hamamda basılmak, dağ başında eşkiya eline düş mekten de ağır bir felâketti. Zavallılar bu felâketin akıbetlerini bir lâhzada düşündükten sonra inleyip sızlamıya koyulmuslar ve işin iç yüzünü unutmuşlardı. îçlerinden en zekisi, yahud baskında ep az zarar göreceğıni anlayanı neden sonra bu durumu kavradı, göbek taşının ortasına gelerek çıplak bir talâkatle hemcinslerini hakikati görmege davet etti: Yahu, dedi ayağımız kurudayken boğulduğumuzu sanıyoruz, bağırıp durujoruz. Ne olmuş, ne oluyor, içimizde bilen yok. Biraz temkinli olalım, işi anlı yahm. Eğer canımız, ırzımız gerçekten tehlikedeyse başbaşa verip kurtuluş yolu anyalım. Böyle körkörüne ağlamaktan ne çıkar? Çıplak hatib, kadınlann şuurundan ziy.ide merakını tahrik ettiğinden ağlamalar kesilmiş ve yerine çeşid çeşid suallerin doğurduğu yeni bir velvelî gelmişti. Şimdi herkes soruyordu: Hamamı kim bastı? Niçin basıldık? Basanlar kaç kişi? Nerede bu haydudlar? Kolluklara haber uçurulmamış mı? Baskının duyuluşundanberi hayli za man geçtiği halde içeriye hayırlı ve ha yırsız bir kimsenin girmemesi de yürek leri kuvvetlendirdiğinden kadınlar soğukkanlılıklannı ele alarak natırlan sorguya çekmişlerdi, kendilerine sunulan ıstırabın hesabını araştınyorlardı. Nihayet ana kadm ortaya çıktı: Hanımlar, dedi dört Yeniçeri geldi. Hamamı tutan Hafızı külhandan alıp köşebaşma götürdü. Bunlarm meramı hamamcıyı sızdırmaktı. Külhancıların de diklerine bakılırsa bin kuruş istiyorlarmış. Bu para verilmezse hamama girip birkaç kadmı omuzhyacaklarmış, Hamamcının da kulağını burnunu keseceklermiş. Işte baskın dediğimiz budur. Biz belki acele edip sırrı faş eyledik, sizi vakitsiz telâşlandırdık. Lâkin Yeniçerilerin bir halt etmeleri de beklenmez değil. Hafız Efendi henüz yakasını kurtaramadı, kül handaki yerine dönmedi. Onun için yüreğim hâlâ hoplamaktadır, içim bulanıp durmaktadır. Siz de dua edin, Allaha yalvarın. îçinizde helâl süt emmişler elbet vardır. Allah onlara acır da belki bizi şu sıkmtıdan kurtarır. Gozler yeni baştan nemleniyor, gö ğüsler bir daha kabarıp ınmeğe başlıyor, telâş ve yaygara tazeleniyordu. Çünkü dört Yeniçerinin istedikleri parayı ala rr.adıkları takdirde hamamı basacaklar.nı söylemiş olmaları va^iyetin çok ciddî clduğunu herkese öğretmuti. Yeniçeri?.. Bugün sade bir kelime olan bu sekiz harf o devirde kışlalara, sokaklara, şehirlere, ülkelere, kıt'alara değil, muhayyilelere bile sığmıyan korkunc bir mefhum taşıyordu. Tarih, hikâyemizin cereyan ettiği yıllarda Yeniçeriliği belki istihfaf ediyordu, küçük ve âciz bir teşekkül sayarak kendi «ahifelerinde ona şerefli bir satır dahi tahsis etmiyordu. Lâkin Yeniçeriler, tıpkı mecrasmdan ayrılıp günde bir yatak değiştiren tabiat dışı b'r nehir gibi devirici, yıkıcı bir coşkun luk içinde cinayetlerle, fezahatlerle, şe naatlerle dolu bambaşka bir tarih işliyorlardı. Onlar vaktile şarkın ve garbin tarihini değiştiren kudretli bir inkılâb unsuru idi. Hind denizinden Azak denizine kılıcla nnın pırıltısı içinde selâm getirip götü rürlerdi. Kafkaslarm, Karpatlann serin liğini gene kılıclannın ucile Hattı Istiva halkına tattırırlardı. îran sahralarından Fas çöllerine zafer menkıbeleri taşırlardı. Üç yüz yıl Avrupa, Asya, Afrika onlann gür sesini duydu. Düzinelerle taht onlann palalarına kurban oldu ve beşeriyet tarihi, o üç asır içinde yalnız Yeniçeri destanlarını kaydetmekle oyalandı. Sonra dısiplin bozuldu, ahlâk bozul du. Yeniçeri palası keçeden başka bir şeyi kesmez ve Yeniçeri kurşunu testiden gayri bir nesneye işlemez oldu. Kafanın kola, nizamın anarşjye, ilmin cehle hakimiyeti başlaymca Yeniçeriler için turulacak tek bir yol vardı: Zamana uymak!.. Fakat onlar ocak tarihinin şerefile tegaddi etmeği tercih ettiler, zamana tahak küm edeceklerini sandılar, kör bir gaf letle nuru kovup zulmete sarıldılar ve asırlarca yendikleri milletler tarafından yenilir oldular. Evvelce her zafer bu büyük kütlenin gururunu artırdığı gibi şimdi de her yeniliş gpfletini çoğaltıyordu. Niçin yenildiklerini düşünmiyerek sadece yenmek zevkini anyorlardı. Fakat bu zevk artık smır boylannda, yabancı ülkelerde ele geçmiyordu. Onun için gözler içeriye, öz yurdun bağnna çevrildi ve Yeniçeri palası daha ziyade îstanbul sokaklarında işlemeğe başladı. Saray da ayni tereddi içindeydi. Padişahlar artık Viyana önlerinde, Tebriz bağlıklannda avlanamıyorlardı, kendilerinden evvel bu nimete erenlerin neş'esini bulmak için öz yurdun böğründe hırslarmı tatmine çalışıyorlardı. Ocakla saray bu durumda dost ola mazdı. Çünkü ikisi de ayni musluğa uzanan kör iştihalı ve rakib dudaklar gibiydi.Önlerindeki suyu birbirlerine kaptırmadan içmek istiyorlardı. Bu vaziyetten bir Saray Ocak savaşı çıktı. Fakat her çarpışmada galebeyi ocak kazandı. Pala, Padişah kellesi bile uçuruyordu. Hatta ölüme mahkum ettiği tacidarlara Genc Osman vak'asında olduğu gibi hamam oğlanı muamelesi yapmaktan da çekinmiyordu. Saray, bu suretle teessüs eden, Ocak tahakkümünden öc almak için zâhirî bir korku altmda plânlı bir tahrib politikası gütmeğe koyuldu. Ocağı bakımsız ve başı boş bırakarak içinden yıkmıya girişti. Artık ocak askerî bir teşekkül ol maktan çıkmış, hovardalar ve soyguncular karargâhı olmuştu. Kuvvet, âdil ve insaflı oldukça asil görünür. O sıfatlardan uzaklaştığı gün hem iğrenc, hem korkuncdur. Çünkü zalim olmuştur. Yeniçeri ocağı da işte bu mahiyetteydi ve vatanı korumak, vatan daşlann malmı, ırzını, hayatını emniyet altmda bulundurmak vazifesile mükel lefken bu vazifelerin tamamile tersini yapıyordu. Halk bu hakikati gün başına tazelenen kanlı ve çirkin hâdiselerle çok iyi kavradığmdan Yeniçerilikten nefret ediyordu. Ocağı sevenler, ancak halkı soymak için Ocağa girenlerdi. Irzehli takımı o nizamsız, fakat menfaatte ortaklığın doğurdu ğu zaruretle pek mütesanid kütlenin adıih işrenerek anardı ve Yeniçeri yüzü görmcktense ölümle karşılaşmayı tercih e derdi. Hamamdaki kadınlar da bu umumî telâkkiye kanaatlerini uyduran bir halk parçasıydı. Dört Yeniçerinin hamamcı dan para istemelerini hiç de aykm görmüyorlardı ve güpegündüz soygunculuğa ç.kan bu adamların bir lâhzada küstah liklarını artırarak kendilerine de taarruz edebileceklerini hesabhyorlardı. Fakat baskm haberi üzerinden hayli zaman geçmesine rağmen hamamda Yeniçeri na rasının duyulmaması ve Yeniçpri palasının görülmemesı bu çıplak kürr.eye biraz gcniş nefes aldırmıştı. Şimdi hepsi, kir lcrini gene üstlerinde taşıyarak oradan uzaklaşmak ihtiyacmı duyuyordu. Yeniçerilerle hamamcı pazarlık ederlerken onlar bohçalannı koltuklayıp ıslak ıslak evlerine kaçmak istiyorlardı. var\ Deniz Erbaşları dün abideye çfelenk koydular j Siyasî icmal Avusturya ve devletler vusturya; zâhirde istiklâl ve tat mamiyetini muhafaza ederek' idare ve politikasını Hitler'ia partisi millî sosyalistlere bırakmıştır. Bu memlekette millî sosyalistler tamamile vaziyete hâkim bulunduktan başka açık bir surette Almanyaya ve doğrudan doğru>a Hitler'e bağlandılar. Dahiliye ve emniyet nezaretlerinin başına Avusturya daki millî sosyalistlerin başlıca lideri olup ayni zamanda Hitler'in de mu temedi bulunan Seiss înquart getirilmişti. Mumaileyh talimat almak için Avusturya Cumhurreisine yahud Basvekil Sehuschnigg'e müracaat edecek yerde doğruca Berline gitmiş ve buradaki A vusturya sefaretile temasta bulunmayıp Hitler'le uzun müddet görüşmüştür. Daha sonra Almanyanın polis nazırı Himmler ve Dahiliye Nazın Von Frick ve Prusya Başvekili Mareşal Görinp ile görüşmüştür. Daha sonra Avusturya kabinesine nezaretsiz aza olarak alınan millî sosyalist erkânından Horstenau Dahiliye Nezaretinin idare işlerine memur edilmiştir. M. Heiss bundan sonra Avusturyada her şcyin fevkinde bulunan Emniyet Neza retile münhasıran meşgul olacaktır. Ev velce Başvekilin Emniyet Nazın bulunmuş olan Skubl emniyet müfettişliğine yani müstakil olmıyan ikinci derecedeki bir vazifeye memur edilmiştir. Hulâsa Avusturyanm nizam ve intizamına ve as?yisine ve idaresine bakan bütün ma « kamlar Hitler'in adamları eline geçmiş tir. Bunlar doğrudan doğruya kendisinden talimat alıyorlar. Avusturyanm; sessiz, gürültüsüz ve bir damla kansız olarak tamamile Almanyanın hüküm ve nüfuzu altına girmiş olması bütün devletleri hayrette bıraktı. Hay rette kalmıyan ve bu işin olacağını evvelden bilen ve ihtimal Hitler'le vaktile anlaşmış olan yalnız M. Mussolini'dir. Binaenaleyh Italyanm diplomasi ve harıcî politika işlerile meşgul makamları ve gazcteleri iki Alman devletinin anlaşarak blrleşmiş olmalarını memnuniyetle ve alk.slarla karşılamışlardır. Bu vaziyetten en ziyade hayret ve dehşct gösteren Fransadır. Avustuıyayı hüküm ve nüfuzu altına alarak orta Av rupaya Almanyanın yerleşmesiıe ve hâkim ofmas'îha Tcarşı en'zıyade alâkadar büyük devlet clan Fransa bu vaziyeti değiştirmek için kendi kuvvetinin kâfi olmadığını pekâlâ biliyor. Bunun için Fransızlann bütün ümidleri Ingilterededir. îngiltere Avusturya n>n bugün müdahale yarın himaye ve öbür gün de ilhak suretile Almanyanın elıne geçmesine ses çıkarmakla kalmayıp ciddî bir harekette bulunacak olursa Fransanın bu harekete müzaheret ve iştirak edeceği aşikârdır. Lâkin Ingiliz parlâmentosunda cere yan eden münakaşalarda hükumet namma söz söyliyen devlet adamları; Stresa anlaşmasına dahil devletlerle istişare yap maktan başka yapacak bir iş olmadığını ve bu işte dahi ilk teşebbüsün îngiltere tarafından vaki olmıyacağmı kat'î olarak haber verdiler. 1934 senesi sonunda yapılan bu an • < laşmıya îngiltere, Fransa, îtalya ve Sovyetler dahildir. Münhasıran Avusturyan.n istiklâlini korumak maksadını güt rr.cktedir. Fakat Avusturyanm istiklâline bir taarruz \nkuunda alâkadar devletlerin kendi aralarında istişarede bulunmalanndan başka pratik bir çare tesbit edilmiş değildir. Halbuki herhangi istişare so nunda alınacak tedbirlerde en büyük roli îtalya oynıyacaktır. Nasıl ki Avusturyanm sabık dıktatörü Dollfuss Viyana d& millî sosyalistler tarafından öldürül düğü zaman îtalyanın müdahale tehdidi; daha o zamandan Avusturyanm bu parti eline ve neticede Almanyanın hükmü alt'na girmesine mâni olmustu. Şimdi îtalya ise Avusturyanm istiklâlini korumak şöyle dursun bilâkis iki Alman devle tiııin anlaşıp birlesmesinden memnuniyet göstermektedir. Devletler Ren gayriaskerî mıntakasının işgali gibi Avusturyanm da Almanyanın hükmü altına girmesine seyirci kalacaklardır. Donanmaya iltihak gününün şerefli hatırasını tes'id için mektebde büyük bir toplantı yapıldı Şahid Mustafa ifadesinde: « Abdülvehabla beraber kahveye gelmiştik. Bizim arkamızdan maktul Mehmed de kahveye geldi. Biraz sonra Donanmaya iltihak eden genc deniz erbaşları abide önünde İstiklâl ben kahveden ayrılırken Abdülvehabla marşı söylüyorlar, altta: denizciler geçid resminde... Mehmed münakaşa ediyorlardı. Bir daDeniz talim taburunda tahsil devrele aldıktan sonra, okul komutanı hazırlaha kahveye dönmediğim için vak'ayı görrini bitirmiş olan Deniz Gedikli Erbaş nan güzel çiçeği abideye koymuş ve bunmedim.» diyordu. okulu talebesi, dün, donanmaya iltihak dan sonra, Donanma mızıkası, istiklâl Memleketi olan Antakyada bulunan etmek üzere bulunduklan şerefli günün marşını çalmış ve talebe de mızıkaya rediğer şahid Cani de ilk tahkikatta şun hatırasını tes'id etmek üzere, dün öğle fakat etmiştir. lan söylemiştir: den sonra okulda bir toplantı yapmış ve Abidenin defterine okul komutanından « Ben kahvede oturuyordum. Ab ögle yemeğini hep bir arada yemişlerdır. sonra mektebi bitiren talebeden biri de dülvehabla Mehmed yanlarında tanı Toplantıda Okul Müdürü deniz yar şu hatırayı yazmıştır: «Bize sevgili milmadığım bir kişi daha olduğu halde bebayı Hilmi Gökbaray birkaç kelime ile; letimizin ettiği aziz emaneti bütün canıraberce kahveye geldiler. Abdülvehab genc erbaşlara, atılmak üzere bulunduk mızla koruyacağız: Deniz Gedikli Erbaş ayn bir masaya oturarak kahve ısmarlâ arı deniz hayatında başarılar dilemiştir. Hazırlama Ortaokulu bitırenleri 1937» dı. Fazla sarhoştu. Kahveyi içtikten sonYemeği müteakıb okul talebesi, önlerinBundan sonra, mektebi bitiren talebe ra masa başında uyumağa başlamıştı. de mızıka olduğu halde,' Tepebaşı yoli ile henüz mektebde bulunan talebe, koMehmed yanına gitti, Abdülvehabı ule Bevoğlu caddesinden geçmiş ve Tak mutanların önünde gayet güzel bir resmi yandırdı. Aralarında bir münakaşa başsimdeki Cumhuriyet abidesine merasimle geçid yapmıslar ve meydanı dolduran ladı, bu sırada Mehmedden bir tokat yigitmişlerdir. binlerce halk tarafından büvük sevgi ile yen Abdülvehab, hemen bıçağını çeke Çelenk koyma meraskninde îstanbul alkışlanmıslardır. îstanbul Merkez ve rek Mehmedi sol memesinden vurdu. AMerkez Komutanı General İhsan ile Deniz Komutanları mekteb komutanını ğır surette yaralanan Mehmedle beraber îstanbul Deniz Kumandanı yarbay Mah tebrik etmişlerdir. Mektebi bitiren ve Dohastaneye kadar gittim.» mud hazır bulunmuşlardır. Abide kar nanmava geçen genclere, yurda kıymetli Reis, suçluya bu ifadeler hakkında ne şısına dizilen bölükler selâm vaziyetini hizmetler ve muvaffakiyetler dileriz. diyeceğini sordu: Suçlu Abdülvehab: « Sarhoştum, kendimi bilemiyor' dum.» cevabını verdi. Bunun üzerine heyeti hâkifne, Petürkede bulunan şahid Mustafanın ora mahkemesince ifadesi alınması için tali mat yazımasına, dosyanın tetkik için iddia makamına tevdiine karar verdi, muhakemeyi başka bir güne talik etti. Muhtar İbrahimî kim öldürdü ? "Et içfaı y^ıi küi talimathame İşin içinde bir de kadm meselesi varmış! Kararların tatbikatı kontrol edilecek Maliye Vekili geldi Maliye Vekili Fuad Ağralı, dün sabahki ekspres trenile Ankaradan şehrimize gelmiştir. Fuad Ağralı. Haydarpaşa istasyonunda, tstanbul Defterdarı Kâzım ve şehrimizde bulunan malî müesseseler erkânı tarafından karşılanmıştır. Maliye Vekili, dün kendisile istasyonda mülâki olan bir muharririmizin, vergiler hakkında sorduğu bir suale cevaben: « Büyük Şef Atatürkün nutuklannda da işaret buyurdukları gibi bazı vergilerin indirilmesi etrafında tetkiklerde bulunuyoruz. Bu tetkiklerin neticesi alın dıktan sonra, hangi vergilerden ne miktar tenzilât yapılabileceği anlaşılacak tır» demiştir. Maliye Vekili, birkaç gün şehrimizde kaldıktan sonra Ankaraya avdet ede cektir. Silivri civarındaki köylerden birinde muhtar İbrahimi tabanca ile yaralıyarak öldürmekten maznun nalband Mustafa, Muharrem, Mümin ve Alinin muhake melerine dün Ağırcezada devam edildi. Dünkü celsede şahid olarak jandarma başçavuşu Etem ve çavuş Tahsin dinlenildi. Muharremin ölen kardeşinin kansınm Mustafa tarafından kaçınlması üzerine Muharremin akrabaları harekete geçmişler; dövüş esnasında işe karışmak istiyen muhtar lbrahim Mustafanın evinden a tılan tabanca ile ağır yaralanmış ve kaldırıldığı hastanede ölmüştü. Davacı vekili, maktul İbrahimle Mustafanın bazı meselelerden dolayı arala rının açık bulunduğunu söyliyerek hâdisede taammüd olduğunu ileri sürdü. Muharrem, Mümin ve Alinin vekili de, Mustafanın bir müddet evvel evli bir kadmı kaçırarak üç ay evinde kapadı ğını, bu hâdisenin akabinde Ganiden kardeşinin karısını nikâhla istediğini ve tabiî bu vaziyet karşısında Ganinin de red cevabı verdiğini söyledi. Suçlu vekili bazı müdafaa şahidlerinin celbedilmesi talebinde bulundu. Heyeti hâkime, mü dafaa şahidlerinin celbine ve tetkik için dosyanın iddia makamına verilmesine karar verdi, muhakemeyi başka bir güne bıraktı. ~DENtZ tSLERl Denizbank îstanbul şubesi İnşaatı bahriye mühendislerinden ve şeker fabrikaları şirketi teknisyen lerinden Osman, Denizbank fen kısmı umumî müdür muavinliğine, eski mülkiye müfettişi ve valilerden millî reassürans istihbarat müdürü Aziz Nami banka müfettişliğine tayin edilmişler dir. Bu arada şimdiye kadar müstakil idarelerin başında bulunan bazı zeva tın da yeni vazifelere tayin olunacak lan söylenmektedir. Öğrendiğimize göre, banka umumî müdürü ile müdiri umumî muavinleri ve idare meclisi azaları müdürlerin de iştirakile şehrimizde önümüzdeki cu ma günü umumî bir toplantı yapacak lard"\ Bu toplantıdan sonra Denizbankm İstanbul şubesi filen işe başlıva caktır. Bankanm îstanbul şubesi, Merkez Rıhtım hanmda iki katı işgal ede cektir. Banka umumî merkezinin kısım şefleri tstanbul teskilâtı üzerinde etüdler vapmıslardır. îstanbuldaki teskilâta aid bazı sirkülerler dün Ankaraya gönderilmiştir. Martın birinden itibaren et fiatlarında yapılacak tenzilât işile meşgul bulunan komisyon, dün de Parti Vılâyet merke zinde toplanmıştır. Bu toplantıda verilecek yeni kararların tatbikatını kontrol için bir talimatname hazırlanmıştır. Talimatname yarın Belediye riyasetine veri lecek ve riyaset makamının tetkıkinden geçtikten sonra Şehir Meclisine sevkolunacaktır. Meclisçe tasvibi halinde de marttan itibaren mevkii tatbika konacaktır. Mezbaha resmi için yeni tanzim olu nan tarifeye göre istihsal mıntakaların dan kesilmiş olarak gelecek etlerin kilosundan beş kuruş resim almacaktır. Ce lebler komisyona müracaat ederek buna itirazda bulunmuş ve bu kabil etlerden de mezbahada ayakta tartılan hayvanlar dan olduğu gibi yüz para resim alınması muvafık olacağı ileri sürülmüştür. Komisyon dünkü içtimaında bu cihet hakkında da tetkikat yapmış, kesik etlerin baş ve saire gibi bir kısım sakatatının noksan olarak gelmekte olduğunu gözönünde tutarak celeblerin iddiasını ye rinde görmemiştir. Esasen yeni tarife Sehir Meclisinin tasvibine iktiran eyle diğinden şubatın yırmi sekızinci günün den itibaren tatbik edilecek ve bu su retle martın birinci günü piyasaya çıka rılan etlerin resimleri yeni tarife üzerinA<"t\ verilmİ5 olacaktır. MÜTEFFRRİK Hava Kurumu ikinci başkanlığı Tayyare Pivango müdürü Fikri, Pi yango müdürlüğü uhdesinde kalmak üzere. Türk Hava Kurumu ikinci baş kanhğma tayin edilmiştir. Basvekil Celâl Bavar, dün kendisini karsılıyanlar arasında bulunan Fıkriye iltifat ederek Ankaraya ne vakit gelecegini sormuştur. Hava Kurumu ikinci başkanı, yakında Ankaraya gidecektir. Uzun senelerdenberi PiaŞngo müdürlüğünü büyük bir liyakatle ifa ' eden Fıkriye, yeni vazifesinde de muvaffakiyetler dileriz. CEMiYETLERnE Galatasaraylılar cemiyetinde intihab Dün, Galatasaravlılar cemiyeti idare heyeti toplanmış, idare ve murakıb raporları kabul edilmiştir. Yeni seçim neticesinde, reis. Naci ikinci reis Saim, muhasebeci Ba ha, Veznedar Hüseyin, umumî kâtib Bedri secilmiş, a^alıklara Rasih, tsmail, Reşid Sadreddin, Hasan aynlmıştır. ^ • • • ^ ^ Muharrem Feyzi TOGAY Binadan düştü ve öldü Taksimde Sıraselvilerde Nuribey çıkmazmda 130 numaralı evde oturan 40 yaşlarmda Yani kızı Marika anî bir buhran neticesi olarak binanın üçüncü katmdan aşağı düşerek ağır surette yaralanmış ve berayi tedavi kaldırıldığı Belediye hastanesinde ölmüştür. Ankarada toplanacak büyük ziraat kongresi için konserve sanayiile meş gul olanlardan sonra dün de çeltik sa nayiile meşgul olanlar Ticaret Oda smda toplanmışlar, noktai nazarlarını tesbit etmişlerdir. İstanbul mmtakasmdan sanayii ziraiye ve toprak ürünü ticaretile mesgul olanlar böylece içtimalar yaparak bü yük raporun hazırlanmasına esas olacak mütalealarmı tesbit edeceklerdir. Çeltik sanayiile uğraşanlarm içtimaı Pariste Türk borcu tahvilleri Paristen gelen haberlere göre, Türk borcu tahvillerinin kıvmetleri yükselmekte devam ediyor. Dün son gelen fiat 347,5 franktır. Cun ı h u r i yet Abone şeraiti NUshası 5 knnıştut. Baric Türkiye İçin icin 2700 Kr. Senelik 140€ Kr 1450 • Altı aylık 750 • 800 • Üç avlık 400 • Yoktu* 130 » Bit aylık Türkofis reisi geldi Türk Gemi Kurtarma şirketi idare Türkofiste bir tayin meclisi, dün bir toplantı yapmış ve şirTürkofis umumî reisi Bürhan Zihni, ketin bu ayın 29 unda toplanacak olan dün şehrimize gelmiştir. Bürhan ZihniMarsilya Ticaret Ataşemiz Server, heyeti umumiyesine aid hazırlıklarla nin birkaç gün şehrimizde kalacağı an İstanbul Türkofis teşkilâtma tayin edilmeşgul olunmuştur. miş ve yeni vazifesine başlamış.tır, 1 laşılmaktadır. Gemi Kurtarma şirketinde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle