05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Ebedf Şet Aiatfirk Ankarada lBa$taraft 1 tnci sahttede) 21 Ikinciteşrin 1938 CUMHURIYET cihanda sulh» ülküsünü güden Büyük Insanın aziz hatırası önünde birbirlerile «elâmlaşıyorlardı. însanhğın büyük kaybı karşmndaki cihanşümul teessürün birer timsali halindeydiler. Atatürkün kurduğu ve tarihe malettiği Ankara, Türk istiklâl ve inkılâbmın rema. Ankara, Türkiyenin en manalı şeh ri Ankara, işte böylece kucagına on bir devletin askerini ve bütün cihanın mü messillerini almış olarak Atatürkün aziz hatırası karjısında eğiliyor. Ihtiram merasiminjn tam bir intizam dahilinde cereyanmı temin edecek emniyet ve inzıbat kollan vazifeleri başına gitmek üzere erkend«n yola çıktılar. Büyük Millet Meclisinden istasyona uza nan caddc üzerinde de askerî ihtiram lut'alan sağlı sollu yer almışlardı. Istasyon hemen ayni saatte dolmuş bulunuyordu. Hazin merasimin yapılacağı sahaya bakan sırtlan bir an içinde kesif bir insan seli kaplamışh. Garda her geçen dakika, yüreklerdeki elemin ağırlığile yüzleri sararttı. Arbk sesler kısılmış gibiydi. Kahredici bir ıstırabı görüp katlanmağa mahkum yüzlerce gözün )stiTabı, kenarlannda beliren yaşlardan okunuyordu. Onu böyle mi görecektik? Fakat dakikalar amansız bir şekilde ilerliyor. Atatürkün her zaman gelişinde gardan çıkıp otomobiline bindiği yerde şimdi bir top arabası tabutunu taşımak için bekliyor. Cenaze rrenini uzaklardan karşılıyan tayyare filolannın motör ve pervane sesleri işitiliyor. Vekiller ve Parti erkânı, meb'uslar bir yanda ihtiram safı teşkil etmişlerdi. Ordu erkânı da toplu bir halde küler. Biraz sonra matem marşı çalacak olan bando bir tarafta idi. Dünyanın her tarafından gelmiş olan gazeteciler bir kenarda bekleşmekteydiler. Fotoğrafçılar, sinemacılar mevkilerini almışlardı. Saat 9,50 de Cumhur Reisi îsrnet lnönü gara geldi. On dakika sonra cenaze treninin lokomotifi göründü. Katar, gara agır ağır giriyordu. Toplar atıldı, tekrar hava filolan ucuştular. Cumhur Reisi Ismet lnönü, Genel Kurmay Başkam Maresal Çakmak, ayni trenle gelmiş olan Başvekil Celâl Bayar, Ve kiüer, Orgeneral Fahreddin Altay, ta butun bulunduğu vagonda büyük ölüyü selâmladılar; garda bulunanlar tazlmle eğildiler. Cumhur Reisi tsmet înönü başta ol mak üzere kimse gözyaşjarmı zapta muvaffak olamadı. Acı ve ağır vazife başlamıştı. Sanduka vagondan indirildi ve on iki general tarafından tazimle top arabasma nakledildi; şanlı Türk bayrağına sarıldı ve bu sırada yüz bir pare top ahldı. 6 siyah kadananm çektiği top arabası önde olarak, alay, 10,40 ta harekete gecti. Sağda askerî inzıbat ve solda polis memurlarından müteşekkil bir stra, alayın imtidadmca ve alayla birlikte ilerlemekteydi. Büyük Millet Meclisînin önünde kurulan katafalkın çok muazzam alb sütunu üzerine yerleştirilmiş olan meş'aleler, alayın hareketile birlikte ateşlendi ve meş'alelerin alevleri ve siyah dumanları yükseldi. Katafalkın bulunduğu bütün ceoheleri muazzam çelenklerle örülmüştü. Çelenkler o kadar fazla idi ki, katafalk, hizasmda ve yol boyunca sıralanmıslardı. Bu arada Büyük Millet Meclisinin, Vekâletlerin, tesekküllerin çelenkleri de görünmekteydi. Türk köylüsü için rl« dört metre kutrunda muazzam bir çe Sus vapurunun kaptan köprüsünde yiz. Zafer torpidosunun ağır ağır, Yavuza yaklaştığını görüyoruz. Türk donanmasının bu en kuvvetli varlığma, Türk milletinin, bu en büyük emaneb' teslim edilirken, Haydarpaşa açıklanndan itibaren, limanın ağzını dolduran, yabancı harb gemilerinin üstünden de derin, matemli bir hava dalgalanmakta gecikmiyor. Hepsi de, silâhendazlannı, küpeştelerine dizmişler, işaret direklerinde yarıya çektikleri bayrağımızla, Atatürkün ölümünden duyulan milletlerarası teessüre tercümanlık ediyorlar. En başta Yavuz var. Arka güvertesinin, üzerinde taşıdığı büyük millî emaneri; kıskanc bir dikkatle göğsüne bastıra rak, ağır ağır demir alıyor. Haydarpaşa açıklarına uzanan ıslak bakışlanmızda, Şimdi gecenin en geç yaktidir; meş'a matemden ziyade gufurun ifadesi okunuleler yanıyor ve Büyük Ölü, sevgili An yor. Biribirini nakzeden, tezad hislerin karasmm koynunda engin bir huzur için tesiri altmda, kâh başbaşa verip ağlşıyodedir. ruz, kâh, ağlaşmağı bırakarak, bu kadar MEKKÎ SA1D ESEN eşsiz bir kahraman doğunnuş olan milletimizin erişilmez kudret şahikası önünde Bugünkü merasim iğilmek ihtiyacını hissediyoruz. Ankara 20 (Telefonla) AnkaraCenazesi karşısında bütün Avrupanin ya yakın köy ve kasabalar tamamen bobaş kestiği Atatürk, ne olurdu, şu rengi şalmış gibidir. Oralardan gelen muaz içimizi yakan ipek bayrağm altında bir an zam bir vatandaş kütlesi katafalkın önüniçin uyansa ve karadan, denizden, havade bütün gece devam eden ihtiram tezadan manevî hüvviyetine hitab eden bu hürlerine kabldılar. Onbinlerce kişi ya tacak veya dinlenecek bir yer tedarik et müthiş sevgi tezahürlerini gene bir an meyi bile düşünmeden kendi isfteklerile için kendi gözlerile görebilseydil.. Ebedileştirdiği Türk milletinm, Onu, açıktadır. Ve şimdiden Genclik parkı saebediyetin başladığı yere kadar bizzat hasmda toplanmış bulunuyorlar. Sabah saat 8 e kadar geniş sahanın bir insan se teşyi etmek kaygısile, nasıl gece uykulannı feda ederek, sokaklarda, aç, susuz, lile kaplanmış olacağı şüphesizdir. bekleştiklerini, beşikteki yavruları, ve Bu saatten sonra nakil vasıtalan işle tilmiyecektir. Otomobiller saat 8 e kadar bir ayağı çukurda, ak saçlı ninelerile, naumumî caddelerden geçebilecek 81e do sıl, hiçbir işaret beklemeden, hatta ahnan kuz arasmda Havuzbaşı, Necatibey, tedbirlere gözlerini kapayıp verilen öğüdHipodrom, Meclise gidebilecektir. Ya lere, kulaklarını tıkayarak, geçeceği yolrın millî cenaze alayını takib ede lar üstüne, sel gibi boşandıklarını, yattığı cek olan halk da Belediye binasile şu iki top tareb'nin arasmdan, keşfetmek Samanpazan ar&sında şimdiden yer bahtiyarlığma erseydi!.. almağa başladılar. Demirini tarayan Yavuz, bir anBugün 13 ten itibaren gece geç vakkulesindeki varda bante kadar Atatüjkün katafalkı önünden da, Galata tazimle geçenlerin sayı$ri2ö bînden faz dranın işareti üzerine üstüste iki kere la idi. Yarın cenazeyi takib edecek pro hıçkırarak, ilk matem topunu attokola dahil zevat ve ecnebi murahhas b. Başta Malaya olmak üzere, bütün heyetleri ve askerî kıt'alar saat dokuza ecnebi harb gemileri de, kendi düdüklekadar toplanmış olacaklardır. Tabut tam rile, bu acı çığlığa iştirak ettiler. Yavuz, saat onda 12 meb'us tarafından kaldın en önde idi. Büyük ölüyü, incitmekten larak Meclis önünde bulundurulacak o korkar gibi, adeta denizin üstüne basmalan top arabasma konulacaktır. Burada dan; ağır ağır ilerliyordu. cenazeye ref akat edecek olan 12 general Iskelesinde iki denizaltı gemîmîz, santop arabasının iki tarafında kılıclannı çe cağmda Zafer ve Tınaztepe torpidolankerek mevki alacaklardrr. mız, Yavuza refakat ebnekte idiler. Hamidiye adeta adım adım, Yavuzu takib ediyordu. Malaya drednoru, Hamidiyenin hemen yanmda, yol alıyordu. Mala ya'nın arkasmda sırasile Rus torpidosu, Ankara 20 (Sureti mahsusada gön Alman kruvazörü Emden, Fransız kru derdiğimiz arkadaşımızdan) Türk vazörü Emil Bata, Yunan ve Rumen milletine zaferler yaratan Atatürk, îs torpidolan, ve sağlı sollu Şirketi Hayritanbul topraklarmdan «Zafer» le ayn yenin, Denizbankm halka tahsis ettiği valıyor. Bu, son ve ebedî aynlışında, yal purlar, yer almışlardı. lenk konmuştu. Alay, Büyük Millet Meclisi önüne varınca 12 meb'us tarafından top arabasından indirilerek mahalli mahsusa kondu ve vücude gelen katafalkın önüne Cumhur Reisi Ismet Inönünün çelengi bırakıldı. Birer general, birer subay ve erden müteşekkil büyük üniformalarını lâbis heyet kılıclan çekilmiş olarak tazim nöbetine başladılar. Reisicumhur Ismet İnönü, Meclis Reisi Abdülhalik Renda, Celâl Bayar, Vekiller, meb'uslar, başta Mareşal olmak üzere kara, deniz ve hava kuvvetleri mensubları, mülkî erkân, Cumhuriyet Halk Partisi erkânı kata falkın önünden geçerek resmi tazimi ifa ettiler. Bunu Sekan ve profesörleri başta olmak üzere Ankaradaki fakülteler, Harb okulu ve diger yüksek okullar talebeleri, m«murlar, malî ve ticarî teşekküller mensubları takib etti. Bir yandan da caddelere birikmiş olan halk bu sıradan sonra katafalkın önüne şitab ettüer. Ağlıyanlar, hıçkıranlar ve bayılanlar oldu. can kopanr gibi götürüyor. Atatürk, şu anda bir tabut değil, heybetli bir donanma.. Hatta, yalnız bir tek donanma da değil, bir beynelmilel do nanma oldu. Cumhurreisimiz tnönü, dün Yunan Başvekili Metaksas'ı kabul etti Ankara, 20 (a.a.) Reisicumhyr Itmet lnönü bugün kendilerini ziyarete gelen Ekselâns Metaksas'ı kabul etmiş ve uzun müddet görüçmüftür. madiyen kara dumanlar fışkırbyordu. Bu kara dumanlar arasmda, Sarayburnu. matem tüllerile örülmüş esab'rî bir tablo gibi, yavaş yavaş gözden silindi. Türk denizcisinin derin acısı, sanki ufukta halka halka kabaran bu siyah gölgelerin dilinden ifade ediliyordu. Dumanlar, bir ara öyle kalınlaşb ki, Yavuzu arbk göremez olduk. Bacalar dan fırlayıp, havada, dolana dolana yükselen siyah sürunlara, bir servi ormanının hüzünlü manzarası çökmüştü. Türk donanması, Yavuz zırhhsmın parmağile Atatürkün ölmiyen ölüsüne, şimdiden yükseklerdeki erişilmez makamını işaret ediyor gibiydi! Biraz sonra, Savarona yab, yüzü donanmaya dönük, bir vaziyet alarak durdu. Şimdi, yerli yabancı bütün donanma cüzütamlan, başta Yavuz olmak üzere Atatürkün yab önünden bayraklannı yanya indirerek, geçiyorlardı. Yavuz, her beş dakikada savurduğu güllelerden birini daha, boşlukta gümleterek kesif du manlar arasmda kendini biraz daha gizledi. Ebedî Şefin, aziz habralan, sinmiş olan Savarona, sanki, o gene, çalâk gemi değildi! Onun da bizim gibi, içindeki bütün neşe kaynaklan kurumuşru! Atatürk, ona hiç binmiyecekti artık... Ve işte şu dakikada; koca yat boş, bomboştu. Atatürksüz Savaronaya kumanda etmenin azabını çeken kaptana karşı yüreği mizde sonsuz bir acınma var! Yavuz, gene önde, fakat ötekiler arada bir rota değiştiriyorlar. Zaferle Tı naztepe Yavuzun yanında, annelerinin dizi dibine sokulan iki masum çocuk gibi görünüyorlar. , Ecnebi gemiler, büyük millî matemimize; bütün varlıklarile iştirak etaıiş olduktannı göstermek için hiçbir tezahürii ihmal etmiyorlar... Hepsinin işaret di reklerinde, yanya çekilmiş bayrağunız, ve arkalannda, gene yarıya çekilmiş kendi bayraklan dalgalanıyor. Yavuzun önünden geçerken, bayraklan, büsbütün indiriyorlar. Bu manzara, Atatürkün tabutu karşısında, bütün Avnıpanm işaretsiz, bir millet haline gelişi değil midir? Sulhun en büyük kahramanlanndan birine yapı lan bu derin »aygıda, Türk milleti en büyük payı alıyor. Atatürk, birincı derecede Türkün, sonra da, bütün dünyanındı. Tabutu üstüne kapananlar arasmda, dünkü düşmanlannm çelenklerine hepsinden geniş yer ayrılması, «sulh» un, onu, büyük zaferden sonra, asla bir taarruz harbi yaparken görmemiş olmasıdır! Ve bugün, te miz Türk sularına, âlemşümul matemin yaslannı ve yaşlannı akıtmağa gelen bu ıguhtelit donanmanm, tek manası şudur: Atatürk, smırlanmızm dışında da içindeki kadar kuvvetli idi. Bu kuvveti, o öl dükten sonra da nesiller, nesillere emanet ederek ebediyete kadar götüreceğiz! yeb* içinde durdular. Biraz sonra da ağır ağır, Yavuzun önünden, bayraklannı indirerek geçbler ve bu, yakın ve uzak Avrupa milletlerinin, deniz üstünde, Atalürke son selâmı oldu. Atatürk Ankaraya gidiyor!.. Ve bunun içindir ki, bugün yollarımızm hepsi, onun kalbinin gömüleceği toprağa, kısaca Ankaraya çtkıyor. Biz, bir cenazeyi değil, ölmez Türk milletinin ölmez bir hatırasını, ebedî başşehrinıiz Ankaraya teslim etmeğe gidiyoruz. Nihayet Izmitteyiz. Atatürkün tabutu, Izmitlilerin gözyaşlan arasında, görülmemiş bir heyecanla karşılandı. Köylerden inen binlerce mi safirle, îzmit şehri, bir yanm îstaabul kadar kalabalıktı. Binlerce insan, Atanın tabutu huzu runda bir kere olsun iğilebilmek için, geceyi uykusuz geçirmişlerdi. Şu sabrlan yazdığım dakikada, şehir, kıyamet gününden bir sahnedir. Vali Hâmid, ordu, donanma, şehir mümessilleri, Atatürkün tabutunu, bü yük bir huşu içinde karşıladılar. Ankara yoluna çıkıyoruz. kahraman Mehmedcikleri tunc yüzlerinde beliren ulvî bir elemle son ihtiram seîâmını ifa ettiler. Bando matem havası çaldı. Halkm, gene kızlann, Vilâyet ve Belediyenin mekteblerle cemiyetlerin hazırladıkIan çelenkler vagonun etrafma serpildi. Tren istasyona bir nur ırmağı gibi girmişti. Yollarda ışıktan huzmeler ve kalblerde deva bulmaz kederler bırakarak Eskişehirlilerin gözyaşlan ve derin feryadları kadar ağır ağır bizden uzaklaşmağa başlayınca, saatlerdenberi teessürünü zapta çalışan halk coştu, taştı ve sarsıîdı. Kadm, erkek, gene, ihtiyar herkes «Atamız gitme, Atamız nereye gidiyorsun?» diye inliyor, ellerini Onun mübarek varhğı arkasından uzatarak titriyordu. Sabah olmak üzere... Birkaç saat sonra güneş doğacak, fakat Eskişehir halkı gurub eden En Büyük Güneşin acısile uyumuyor, ohırmuyor, ağlıyor ve caddelerde dolaşıyorlar. îstasyonun bir ucundan şeker fabrikasma kadar uzanan bütün demiryolu boyunca binlerce Türk hâV la" Ankaraya doğnı bakarak hıçkınyor. Polathda Polatlı, 20 Sabahm yaklaşmiş ol* masma ve soğuğun artma«na rağmen trenm geçtiği yollarda ellerinde meş'ale tutan halk yığınlan göze çarpıyor. Nemil gözler Büyük Atanın naaşmı taşıyan vagonu anyor. Vagon çiçekler içmde ve k«tann en sonundadır. Atatürkün vagonu görününce hıçkınklar ve feryadlar bafl** yor. Tren Polathda büyük tezahüratla karşılandı. Uzak köylerden akan halkm iltihakile istasyonda alb binden fazla kalabalık birikmiştL Tren kısa bir müddet durdu ve gözyaşlan içmde yoluna devama başladı. SALÂHADDtN GÜNGÖR Bilecikte izmit yolunda... r ATEŞTEN . efrika : 31 1 nız bütün bir mille* değil, bütün bir Bu görülmemiş ihtişamlı mevkibin içindünya, Onun teşyiine koştu: Atatürk de bükük boyunlu bayrağile Savarona gidiyor! yatı da vardı. Atatürkün, içinde, ancak elli altı gün Onun, biz on bir sene evvel, Istanbula gelişini de biliriz. Heyhat ki, bu gidiş, o misafir olduğu talihsiz yat, şu dakika da, gelişe benzemiyor. Atatürk gitmiyor, ar kahraman süvarisini feci bir kazada kurban veren başıboş bir küheylâna, nekadar tık!.. Götürülüyor... Götürülüyor... Çok sevdiği Marmara, şimdi bir tahb benziyordul Saat on dördü otuz sekiz geçe, mev revan gibi, Onun muhteşem mevkibini omuzlan üstüne almış, arkasından hepi kib, yarım yolla ilerlemeğe başladı. Yamize gözyaşı döktüre dötüre, canımızdan vuz, gene başta idi ve bacasmdan, ır.ütebiî çok üzüldük. Buraya tayin edilmiştim zaten. Serab Hanım annemin mekrubunun bir köşesine ilâve ettiği birkaç sabrla sana geçmiş olsun demek istediğini bildirmişti. Serab Hanım da haftalardan beri burada mıydı? Hayır... Doktor Nafiz, büyük bir şaşkınlıkla yüzüne bakan gene kıza gülümseyerek sözüne devam etti: O zaman Serab Hanmıın yola çıkması mümkün değildi. Kendisine söz verdim. îlk fırsatta haber yollayacağımı ve kolayını bulursam emniyetli bir vasıta ile buraya aldıracağımı yazdım. Ahmedin içinde sanki serin bir nefes dolaşb. Daha canlı bir sesle: Teşekkür ederim dedi. îkinize de çok teşekkür ederim. Yoruldunuz, zahmet ettiniz. Serabm zihni, Ahmedin beklediği, telgraf çektiği şahsa saplanıp kalmişh. Telgraftan kendisinin haberi yoktu. Çağırdığı kimdi? Kim olabilirdi? Yoksa bir kadm mı, hiç beklenilmeyen bir anda ortaya yabancı bir kadm mı çıkıyordu? Ahmedin uzak ve resmî davranîşi büsbütün âsabını bozdu. Odadakî mevcudi Bilecik, 20 Atatürkü hâmîl buknan tren Izmitten dokuz buçukta kalkb. Şehrin içinden gözyaşlan ve hıçkırıklar arasmda geçtik. Tren bütün istasyonlarda birer dakika duruyor, istasyonlar meş'alelerle aydmlanmış, hattm iki tarafmda toplanan gözlri yaşlı halk, Büyük Atasına son teşyi vazifesini yapıyor. Arifiyede Adapazannr' ~^n kesif bir kalabalık gene meş'aleleı '"^rşiladı. Ağlamalar ve feryadlar ara. \n Etimes'udda karaya doğru yollanıyoruz. Etimes'ud, 20 Şafakla beraber ABilecikte mahşerî bir kalabalık var, tatürkün naaşmı selâmlamağa gelen taybinlerce\halk toplanmış, Büyük Atayı se yareler gözüktü ve geniş kavisler çizerek lâmlıyor. trenin üzerinde uçmağa başladılar. Alaca karanlıkta hattm iki tarafına dizilen halk Eskişehirde yığınlan görülüyor. Herkes boynu bükük, Eskişehir, 20 Bilecikten sonraki is gözleri yaşlı, Büyük Ataya son teşyi vazitasyonlarda da ayni hazin ve candan tefesini yapıyorlar. Ankaraya yaklaşhkça zahürata şahid oluyoruz. Gece yansmtren güzergâhmda kesafet artıyor. Etimeidan sonra olmasına rağmen her istasyonudda kesif bir kalabalık var. Tren dört dada ellerinde meş'aleler tutan kadm ve erkika istasyonda durdu ve bu tevakkuf kek binlerce insan Büyük Atayı ziyaret gözyaşlannın serbest bir cereyan alma?ıve tavafa geliyor. Ağlıyan ve dövünen na vesile oldu. (a.a.) insanların Büyük Ölünün bulunduğu vaEcnebi heyetler gonun etrafında gösterdikleri hazin ve Ankara 20 (a.a.) Dün Ankaraya" matemli tezahürat anlatılamıyacak kadar içten bir ifadeye maliktir. Ellerinde meş gelen Irak ve Fransız manda idaresi heale tutan ihtiyarlar, kadm ve çocuklar «A yetile Bulgar heyeti ve Bulgar askerî tamızı kaybettiğimize inanamıyoruz» diye kıt'ası, îran, Yugoslav, Sovyet, Fransız feryad ediyorlar. ve Alman kıtaatından sonra bugün de sıEskişehir, 20 Aziz naaşı getiren ra ile hususî trenlerle Yugoslav heyeti, tren mukarrer saatten doksan dakika son îngiliz heyeti ve askerî kıt'ası, Sovyet, ra ve sabaha karşı geldi. Garda hiçbir Fransız, Alman, Polonya, Arnavudluk, » ferd yerinden kımıldamamıştı. Tren istas Mısır, Macar, Italyan, Estonya, Holan • da, Belçika, Çek, Japonya, tran, Efgayona girmeden on dakika önce Kolordu erkân ve subaylan, Vali, Belediye Reisi, nistan, Milletler Cemiyeti, Düyunu umuVilâyet ve Belediye erkânı, esnaf cemi miye heyetlerile Yunan ve Rumen heyetyetleri, Parti, Halkevi mensubları, lise ve leri de askerî kıt'alarile birlikte Ankarailkokullar öğretmen ve talebeleri, askerî ya gelmişler, heyet azalan Ankarapalat kıt'alar, bando, polis ve zabıtai belediye ve Belvü palasta kendilerine tahsis olu efradı ve on binden fazla halk, istasyo nan dairelere, kendi elçiliklerine, îngiliz nun bir ucundan müntehasına kadar dizi kıtaab Gazi Terbiye Ensticüsüne, Yunan lerek matemli ve hazin bir ihtiram safı teş kıtaab İnşaat Usta mektebine, Rumen kil ettiler. Yüzlerce meş'alenin elemli ışı kıtaatı da jandarma enstitüsüne yerleşti ğmda bütün gözler yaşlı idi. Tren ağır a rilmişlerdir. ğır gara girince, sürekli bir hıçkınk ve dehpanyol heyeti rin bir inilti heryeri kapladı. Herkes aziz Atatürkün cenaze töreninde buluna * Atasmı derin uykusunda rahatsız etmiş gi cak olan Ispanyol heyeti, dün öğleden bi seslerini yükseltmeden içli içli ağlıyor ve sonra saat 14 te iki tayyare ile Yeşilköye «Atamız, sevgili Atamız» diye mliyordu. gelmiş ve bir müddet sonra gene tayyare Tren garda durunca on binlerce elemli ile Ankaraya gkmiştir. baş hususî ihtiram ve matemle yere eğildi. Nafıa Nazın Bernar Giner Dolsri Saat 16... Büyükada önlerine geliyo Aziz Atanm mukaddes naaşlarmm bulun yas'ın riyaset ettiği heyebn arasmda nız. Biraz daha ilerliyince bütün gemiler, duğu vagon tam altı oklu veda meş'ale Barselon kumandanı General Rikelme Adayı iskelelerine alarak, ihtiram vazi sinin hizasma tesadüf etti. Ulu Başbuğun de bulunmaktadır. yetinin lüzumsuzluğunu anlamaktan gelen bir sıkmtı içinde titriyordu. Kafasmda yekdiğerini kovalıyan düşünceler, kalbinde taşan, köpüren, isyan eden duygular vardı. Nereden geldiği belli olmıyan bir kuvvet durmadan içinde konuşuyordu: «Yazık, ne yazık, ben bir vehme kurban olmuşum. Yıllarca arkasından koştuğum kalb, bir taş parcasından başka birşey değilmiş. Kendi hislerimin coşkunluğu içinde bir hayal dünyası kurmuşum. Arbk bitti. Hepsi ve herşey bitti...» Içini çekti... Kırık bir sesle: Siz iki arkadaş uzun boylu konuşursunuz dedi. Müsaadenızle ben gideykn. Zaten başhekim ancak on dakika için izin vermiştı. Ahmed örtülü üstünde titreyen ellerini uzatb. Durgun bir sesle: Güle güle Serab Hanım dedi. Zahmet olmazsa, gitmeden gene gelirseniz pek memnun olurum. Beklerim. Serab odadan çıkacağı dakikada geri döndü. Bakışlarında apaçık bir şikâyet ve isyan ifadesi vardı. Dudaklan aralanmışb. Birbirine çarpan dişlerinin pınltısı görünüyordu. Gene kız, başına biricik aşkım bağladığı adamın üstüne atılmak, onu parçalamak, tokatlamak istiyordu. Uğradığı hayal kınklığınm tesiri öyle müthişti ki, bir an çıldırmaktan korktu. Gene kızm duyuşlarını yüzünde çkumağa çalışan doktor ona yaklaşb. Birşey söylemeden kolunu Serabın omuzlanndan geçirdi. O, o kadar kmlmışb ki, uçuruma yuvarlanan bir insanın can korkusile ellerini parçalayan çalı yığmlanna sarılışı gibi başım doktorun omuzuna dayadı. Koridora çıktıklan zaman: Bedbahtun, çok bedbahtım diye inledi. Doktor, canlılığmı artık tamamen kaybeden bahıtsız kıza bakh. tçinde ona acıyan ve onu korumak için herşeyi göze alan bir köşe durmadan sızhyordu: Metin ol Serab. Her hâdiseyi olduğu gibi kabul etmek lâzımdır. Onu, odasma bıraktıktan sonra Ahmedin yanına döndü. Hasta yasbklardan kaldıramadığı başını konıldatarak: • Kim var orada? diye inler gibi sordu. Benim Ahmed. • Yalnız mısın? Evet. Şu halde söyle de bizi biraz yalnız bıraksmlar. Seninle uzun uzun konuşmak istiyorum. Doktor, kapıyı kapadıktan sonra karyolanın yanma yaklaştı. Sandalyesini bir az daha çekerek arkadaşmı dinlemeğe hazırlandı. Hastanm sesbde en büyük tehlikeleri göze almış bir adamm korkmazlığı vardı. Öteden beri maksadmı açık ve kısa sözlerle söylemek âdetiydi. Bunu yakınında bulunan herkes bilirdi. Ön söze lüzum görmeden konuşmağa başladı: Nafiz, ne sorarsam, neyi öğrenmek istersem bana doğru söyleyeceksin. Tabiî Ahmed. Buna yemin eder misin? Doktorun aînı kırışb. Bakışlan bulandı. Pek müşkül mevkide idi şimdi. Onu biraz fazla bekletmek kuşkulandıracağı için cevabmı verdi: Yemin ederim Ahmed. Sargılarım açıhnca büyük bir tehlike beni bekliyor değil mi? Henüz belli değil kardeşim, Kör kalacağımı söylemeğe dilin varmıyor mu Nafiz? Yemin etmiştim değil mi? Doğru söylüyorum Ahmed. Henüz hiçbir şey belli değil. ı Hangi ihtimal daha kuvvetli? (Arkan var) i i ı 1 1 DA Yazan: MÜKERREM KÂMÎL SU Bu kanşık düşüncelerin buhranı içinde olduğu içindir ki Serab: «Geçmiş olsun Ahmed Bey. Nasılsmız? Beni tanıdınız mı?» dediği zaman kalbinde kopan kasırgalan çabuk yatışhrmağa muvaffak oldu. Kör olması ihtimali o kadar kuvvetle kafasına yerlemişti ki, arbk bu müthis hakikate yavaş yavaş alışmağa çalışıyordu. Hislerini etrafında bulunanlara sızdırmamak için gayet sakin bir sesle: Oo siz misiniz Serab Hanım, diye karşıhk verdi. Nereden çıktınız böyle? Sesinizi önce bir başkasmm sesine benzetc'^tim. Gerc kız günlerden beri kendini tanıtmaktan ürkerek hastanm etrafında pervane olmuştu. Onun ağır işlerini yapmaktan, gece yanlarına kadar başım beklemekten ıranmamışh. Bu pek soğuk karşılanış bird^n sinirlerini bozdu. O bir vehme mı kurSan gitmişti yoksa?! Hasta tekrar söze başladı: Bir başkasını bekliyordum. Telgrafımı almadı mı acaba? Serabm ne çetin bir şüpheye saplandığmı, uğradığı sukutu hayali sezen doktor, vaziyeti idare etmek istedi. Şen bir sesle: Eski dostlar bu kadar uzak mı karşılanır dosrum diye söze kanşb. Arkadaşmm sesini duyan Ahmedin, sargılann altmda görünen çenesinde ve dudaklarmda bir titreme oldu. Kalbinde kopan kıyametin sarsıntısı kendini göstermeğe başlamışb. Sesi bozuk ve hınçlı gibiydi: Sen de buradasın Nafiz? Hoş geldin. Hem de haftalardan beri. Ya? Niçin daha evvel tanıtmadın kendini? Doktorlarin yasagına uymak için dostum. Doktor, arkadaşmm buhran geçirdiğini, kalbinin ve kafasınm birbirine zıd hislerle altüst olduğunu çabuk farketti: Hastalığmı duyduğumuz zaman ta
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle