22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 firineiteşrin 1938 CUMHURİYET Atatürk ve genclik Yazan: PEYAMI SAFA Ulu Önder Yazan: KEMAL ED1B Feryada kulak ver, kadın, erkek sana <«/ön» der; Göçtünse adem semtine artık, Ulu önder, Her gün, gene, candan duyulan emrini gönder; Şarkın kara bahtında ışıktın, niye söndiin?.. Yoksulluğa, zenginliğe, noksanltğa lânet... Lânet, ebedî acz olan insanlığa lânet... Lânet, şu b'lüm adlı perişanlığa lânet... Şarkın kara bahtında ışıktın, niye söndün?.. însanhk utansın şu'(kader) safsatasından... Zehr içmemeliydin b'lümün yaslı tasından... Tarihi bırakttn, niye mahrum Atasından? Şarkın kara bahtında ışıktın, niye söndün?.. Mutlak şu (ecel) adlı kadim avcı kudurdu; Bilmem ki nasıl bir pusu kurdu, seni vurdu? Sonsuz yaşayıp başta kalaydın, ne olurdu? Şarkın kara bahtında ışıktın, niye söndün?.. Sendendi bütün kudretimiz hamle yönünden; Düşman ve taassub yenilip kaçtı önünden... Sesler geliyor Dumlupınardan, tnönünden; Şarkın kara bahtında ışıktın, niye söndün?.. Lâyıktı hududsuz ebediyet sana... Heyhat... Bir kutlu babaydın bize sen, hem ana, heyhat... Bilmem ki niçin oldun ölümden yana?.. Heyhat.,. Şarkın kara bahtında ışıktın, niye söndün?.. Yüksekliğin eksilmiyecek halk üzerinden... Millet yaralanmış bugün en ince yerinden... Sızlar, Büyük önder, vatanın kalbi derinden; Şarkın kara bahtında ışıktın, niye söndün?.. KEMAL ED1B İsmet Inönü Yazan: M. TURHAN TAN • • Ebedî Şefin hatırası üsiünfe boşalan gözyaşı sağanaklar* dinmek bilmiyor. Dün de genclik, açıkça ve yeni baştan, hüngür hüngür, katıla katıla ağladı. Ne muhteşem, ne necib, «e ulvî, ne samimî bir matem manzarası! Biz yaşta olanlar üç padişahın ölümünü idrak ettik. Hangi birinde, bütün memleketi bir tpk ev, bütün milleti bir tek aile haline getiren böyle müştejek, böyle coşkun, böyle içten bir matem manzarasına şahid olduk? Yadtnda mı doğduğun zamanlar? Sen ağlar iken gülerdi âlem; Bir öyle ömür geçir ki, olsun Mevtin sana hande, halka matem. Diyen şairin muhatabı olan nesiller ve milyonlarca insan erannda, Atatürk kadar bu sade ve harikulâde öğüdün manasına yükselebilmiş tek kişi görebildik mi? Işte binlerce yıl sonraki Türk çocuğu için bile, asırların üstünden bakacak, ebedî, yük$ek ve koskocaman bir örnek! Yalnız o örneğe bu bağlılık, bu matem ve bunun ihtişamı, necabeti, ulviliği ve samimiliği, yeni Türkiyenin ve Cumhuriyetin istikbali için ne sapasağlam bir garantidir. Genclik bugün and içecekmiş. Biz bu yerinde ve güzel tezahüre lüzum kalmadan bile onun Atatürk davasma ne kopmaz, hatta ne el dokunulmaz bağlarla sarılmış olduğunu biliyorduk; fakat gencliğin bu matem üstüne boşalan içinin köpürmüş dalgalarından, bağlılığınm sağlamlığına, ölmezliğine bir kere daha şahid oluyoruz. Neden Atatürk, «asırlardanberi çekilen millî musibetlerin intibahı ve bu aziz vatanın her kösesini sulayan kanların bedeli» telâkki ettiği neticeyi bütün millete değil de, gencliğe emanet etti 7 Çünkü her inkılâb, taze guddelerin, taze hüceyrelerin, taze istek ve iradelerin eseridir. Böyle devirlerde bütün milleti, «kârazmude» recüller, «tecrübedide» ihtiyarlar, «pirifani» ler değil, genclik, yalnız genclik temsil eder. Ferda senin, senin bu teceddüd, bu inkılâb Herşey senin değil mi ki zaten, sen, ey şebab? Fakat, şairin de, Atatürkün de hitab ettiği genclik, yalnız bir ve yalnız bu neslin çocukları değil, sonsuz bir istikbali sıra sıra dolduracak, sayısız nesillerin genclikleridir. Şu var ki bugünün gencliği, ardını arkasını, ucunu bucağını gözümüzün seçmediği istikbal nesillerinin en ön safındadır. Yarmın gencleri onun zekâsına, faziletine ve iradesine ayak uyduracaklardır. Gelecek ve karanlık asırlar önünde ne büyük mes'uliyet! Ben eminim ki, ey kardeş genclik, sen her günden ziyade bugün o tarihî mes'uliyetin büyük şuuruna ve idrakine varacaksın! PEYAMt SAFA Iki millî Vazifemiz Yazan: ABİD1N DAVER Türk milletinin ve Türk yurddaşının bugün iki millî vazifesi vardır. Bu iki vazifenin biri, Cumhuriyetin Baş Kurucusu Atatürkün matemini tutmaktır. Bu, bizim ilk millî matemimizdir, içten gelen matemimiz. Atamız için ağlıyacağız. Milletçe ve ferdce gözyaşı dökeceğiz. Düşmanların esarete ve ölüme mahkum ettikleri bu milleti kurtarmakla gözyaşlarımızı silen, yüzümüzü güldüren, alnımızı ak eden, başımızı yükselten ve göğsümüzü kabartan Büyük Türke ağlamayıp da kime ağlıyacağız? Milletin Atası olduğu için, ona kendi babamızdan ve anamızdan çok ağlıyacağız, O Türkün öz Atası olduğu ve henüz 57 yaşında iken gözlerini hayata kapadığı için Ona insanlık ağhyacak, Ona medeniyet ağhyacak, Ona tarih ağhyacak, Ona istikbal ağlıyacaktır. Çünkü, o manen ölmez ve ebedî Büyük Adam, maddeten de ölmez ve ebedî olmalıydı. Fakat gözyaşlarımız teessür ve tahassür gözyaşlarıdır; yoksa ümidsizlik yaşları değil; çünkü, O, kudretli elile Türk milletinin gözlerinden ümidsizlik yaşlarını ebediyen silerek ebediyete öyle karışmıştır. Ikinci vazifemiz, bütün kederimize rağmen ve hıçkırıklarımız arasmda Onun bize, millete emanet ettiği Büyük Eseri yaşatmak, güzelleştirmek, büyütmek ve yükseltmektir. Matemimizin acıları ve gözyaşları arasında bu Büyük Eseri bir an, bir lâhza bile unutursak, onun aramızdan hiç ayrılmıyan ve üstümüzden hiç eksilmiyecek olan büyük ruhunun, muazzeb ve mahzun olacağını unutmıyalım. Atatürk için ağlıyacağız, faakt Atatürkün Büyük Eserini ağlatmıyacağız. Çocukluğumda okuduğum bir cenk destanını hatırlıyorum: Bir kahraman, taşıdığı sancağı yüksek tutmak ve muzaffer etmek için döğüşe döğüşe şehid olur. O zaman, bayrağı başka bir cengâver, yere düşmeden hemen kapar ve şehid oluncıya kadar döğüşe devam eder. O vakit sancağı balka bir yiğit ahr ve böylece, bir kahramanlar silsilesi o mubarek sancağı, asla yere düşürmeden, elden ele teslim ederek döğüşürler, ölürler ve muzaffer olurlar. Bu destan bir semboldür. Ferdlerin fani, sancağın, ülkünün ve milletin baki olduğunu, onun için ve onun yolunda birer birer hepimizin öleceğimizi gösteren kuvvetli bir sembol. Ey Türk yurddaşı ve bilhassa ey Türk genci, senin vazifen, bu sancağın altında ölünciye kadar çalışmak, uğraşmak ve onu asla yere düşürmemektir. Atatürkün bize yadigâr bıraktığı ve emanet ettiği Büyük Eser, işte, daima yüksek tutmağa çalışacağımız bir sancak olmuştur. Bugün, bu yüce sancak, Atatürkün en yakın ve en kudretli mücadele ve zafer arkadaşı İsmet İnönünün elindedir. Onun gür sesinde, daima, Atatürkün emirlerini duyarak çalışalım. ABİDİN DAVER Atatürkü kaybettik. Bu, bizim için hayatın dürüvermesindenden daha ıstırab verici bir hâdisedir. Çünkü Atatürk bize güreşten daha nurlu, hayattan daha tatlı görünen bir varhktı. Onun adını anınca idrakimize inkişaf, vicdanımıza inşirah gelirdi. trademiz gürbüzleşir, ruhumuz gülerdi. Türk ilini yad ellere düşmekten kurtarıp Cumhuriyeti kuran Atatürk, reis seçilirken Büyük Millet Meclisinde tarihî bir an belirmişti. Bütün meb'usların dudaklarında o gün neş'eli bir tebessüm doğuran bu an, bugün yeni bir tarihin başlangıcı oluyor. Atatürkün o intihabda Cumhurreisliği için Malatya meb'usu lsmei İnönüne rey verdiğini hatırlatmak istiyorum. Evet, bütün millet ve milleti temsil eden meb'uslar dil birliği, gönül birliği, vicdan birliği içinde Atatürkü tekrar reis intihab ederken o da, millî bîr vazif e olarak telâkki ettiği intihab işine iştirak etmiş ve reyini İsmet İnönüne vermişti. Reylerin tasnifi sırasında yalnız Atatürkün mubarek adı duyuluyordu ve o ad, pusulalarda okundukça bir alkış tufanı kopuyordu. Bir aralık kâtibin sesi gülümser gibi oldu, ve Atatürkün ismini duymağa alışkın kulaklara başka bir isim aksetti: İsmet Inönü! Şimdi bütün gözler ona dönmüştü ve o, yerinden sıçrıyarak bu sürprizi iftihar hissettiren bir sesle izah ediyordu: Gazinin reyi, Gazinin reyi! O sırada «Gazi» diye anılan Atatürk de oturduğu sandalyeden İsmet İnönüne bakarak tebessüm ediyordu. Bu tebessüm bir lâhzada bütün dudaklara ve yüreklere yayıldı. Atatürkün en yakın silâh arkadaşına, en yakın inkılâb yoldaşına, en sevgili kardeşine, gösterdiği cemile, umumî bir tebessüm hâlesi içinde alkışlandı. O an, tarihî bir hatıra olarak gene tarihe mal edilmişti. Fakat bugün tarihten çıkıp gözlerimizin önünde canlanıyor. Zira bütün milletin dileğine, arzusuna tercüman olmak salâhiyetini taşıyan Büyük Millet Meclisinin dün dil birliği, gönül birliği ve vicdan birliği içinde yaptığı intihabla ve İsmet İnönünü Cumhurreisliğine getirilmesile anlaşılıyor ki vaktile Atatürkün İsmet İnönü için verdiği rey, sade bir muhabbet ve teveccüh nişanesi, sade bir dostluk cemilesi olmayıp istikbalde tutulacak yolu da gösteren bir işaretmiş. O tarihî hatırayı gözönüne getirenler dünkü intihaba Atatürkün de evvelce verdiği reyle iştirak ettiğini düşünmekten geri kalmamışlar ve İsmet İnönünün Cumhurreisliğini bu suretle bir kat daha tabiî bulmuşlardır. Büyük selefine lâyık Büyük Reise muvaffakiyetler dileriz ve dünkü intihabı İsmet İnönünün vadettiği parlak istikbal dolayısile candan kutlarız. M. TURHAN TAN f Ankarada tarihî gün intıbalarmdan j Ankarada tarihî gün intıbalarmdan j :t . • 1 J : Meclis Reisi Abdülhalik Rcnda, Cumhurreisliğine yapılan intihabı müteakib, ittifakla seçilmiş olan İsmet Inönünü ikametgâhından almak üzere Mcclisten hareket ediyor Meclis önünde toplanan halk Reisicumhur İsmet İnönü yemin etmek ve nutkunu BÖylemek üzere Meclise gelirkea
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle