Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET 10 Subat 1937 PUŞKİN'İN Hayatı ve eserleri Yazan : Peyami Safa Sovyetler Rusyası ve dışarıda bütün bir beyaz Rus âlemi, büyük millî şairleri Aleksandr Sergeeviç Puşkin'in ölir miinden sonra tam yüz yaşma basan hatırasını kutlulamak için ihtifaller yapıyorlar. Sovyetler Rusyasında, bütün klâsikleri unuttunnıya ve sadece yeni marksist propaganda edebiyatını yapmıya çalışan bir kaç sene evvelki dar zihniyet baki kalsaydı, bugün orada Puşkin'in admı anmak hiç kimsenin hatırından geçmiye cekti; f akat birkaç senedenberi umumî kütübhanelerde halkın bütün klâsik Rus edebiyatına karşı salgın halinde gösterdiğı rağbet üzerine, Maxim Gorkı ve hükumet, Dostoîevski gıbı en muhafazakâr muharrirlerin eserlerini bile yeniden bastırmış ve bu yüzden revolüsyoner muhitlerin tenkidine uğramıştı. Mazi ile, mazinin büyük şahsiyetleri ve millî an'anelerile mütareke yaparak halkın asla iştirak etmediği o klâsik düşmanlığma açıkça nihayet veren Stalın, iki senedenıberi, Rusyanın en büyük millî şairi Puşkin'i görühnemiş bir tantana ve ihtişamla tepçil ettirmek için Gorki'nin riyaseti altında 51 kişilik bir komiteyi harekete getirmişti. Sovyetler inkılâbının yirminci yılına raslıyan bu merasimi, Avrupa gazeteleri arasında, bolşevizmin «millileştirilmesi» telâkki edenler var. Sovyetlerin gazetesi Pravda bile, Puşkin'in «Rusyaya», «Rus lisanına» hizmetlerinden hususî bir ehemmiyetle bahsediyor: «Büyük proletarya inkılâbı, diye yazıyor, ilk defa olarak Puşkin'e hakikî millî şair, Sovyetler memleketi ahalisinin büyük şairi payesini vermektedir. Bunun manası şudur ki Rus edebî lisanı, milyonlarca işçinin îfadesi, fikirce inkişaflarmın ruhu haline gelmiştir. Puşkin, güzel, kıvrak ve kudretli Rus edebî lisanının yaratıcısıdır. O daima büyük bir üstaddır ve Sovyet gencliği, eserlerini etüd ederek, Puşkin'in aşkı içinde büyümüştür. Bugünkü edebiyatımız, Puşkin'in tesis ettiği muasır Rus edebiyatınm klâsik mirasile besleniyor.» Moskovada çıkan Za industrializatsu gazetesinden fransızcaya tercüme edilen şu satırlan rürkçeye alalım: «Bütün Sovyetler Rusyası, büyük şairin hatırasını, Rus edebiyatınm gururu, Rus milletinin gururu Puşkin'imizin hatırasını iftiharla kutluluyor. «Puşkin! Onun hayatımızdaki yeri ne kadar büyüktür! Kütübhanelerimizde, kulüblerimizde, amele, asker, doktor, kolhozlu, mühendis, herkesin e\rinde Puşkin'in eserleri bulunur. Puşkin'in kahramanları sahnede ve beyaz perde de bize lâkırdı söylerler, şiirleri her yerde, tekrar tekrar okunur. Mevzuları müzisyenlerimizin ve ressamlanmızm en mü" kemmel eserlerine zemin olmuştur. Puşkin'in cümleleri, ata sözleri gibi uzun zamandanberi cari lisana, halk diline gir miştir. «Şairin feci ölümünün bu yüzüncü yıldönümü günlerinde. memleketimizin bütün ahalisi, görülmemiş bir hararetle onun ölümsüz hayalini yâdediyor. «Halkımız Puşkin'i sever; bunun için Sovyet hükumeti de, eserlerinden mil yonlarca nüsha bastırarak, onun namma yeniden büyük abideler yaptırarak, hakin'în rürkçeye hiçbir eseri çevrilmemiştir. Masal ve ro man olarak birkaç kitabmı okuduğum ve şiirleri hakkında hiçbir fikir sahibi olmadığım Puşkin'den bahseden bu ya zılanmda, sadece, bir nâkil vaziyetinde kalacağım ve rusça bilen Avrupa muharrirle rinin delâletile, Puşkin'in in san ve şair olarak portresini aslmdan çizenlerin peşinden aynlmıyacağım. Nicolas Brian Chaminov onun hayatını şöyle anlatıyor: Aiçksandr Sergeeviç Puş kin, Ondördüncü asırda Rusyaya gelen Radşi yahud Radgi isminde bir Prusya asilzadesinin sülâlesindendir. Kibar bir aileye mensub ol makla beraber Puşkin'ler zengin değildiler. Müstakbel şairin babası, Onsekizinci as ıta büyük hayranı vc a melî kabiliyetten tamamile mahrum, edebiyata heves eden bir küçük muallimdi. Karısı Nadeja Ossiforna, Habeşis tanlı Anibal sülâlesinden ve Büyük Petro'nun sarayına genc yaşında gelmiş ve bu dünyaya kocasından daha az bağlı olmıyan bir kadındı. Kocasından başlıyarak üç çocuğunu (biri kız, ikisi erkek) ve hizmetçilerini dehşete düşürüyordu. Azametli, müstebid, görülmemiş öfkelere ve şiddetlere düşen bu kadm, miza cını, 6 mayıs (6 şubat) 1 799 da dünyaya gelen büyük oğlu Aleksandr'a nakletti. Çocuk (Puşkin), tembel, sükutî ve beceriksizdi. Annesi, kendisini karakte rize eden enerjisile onu ıslaha çalışıyordu. Çocuk büyük annesinin odasına sığınıyor, büyük iş sepetinin arkasına gizleniyordu. Yalnız onun sütninesi ve sonralan sair tarafından tepçil edilen bir iyi kadm Arina Radianovna ona uyarak, fransızcadan başka bir dil konuşmuyorlardı. Daha dokuz yaşında, çocuk, babasmın hemen tamamile fransızca kitablardan mürekkeb kütübhanesinin hararetli bir okuyucusu oldu. Plutarque*ı ve Homere'i yuttuktan sonra Onyedinci asnn klâsiklerile, rönesans mütefekkirlerile teması temin ederek, Onsekizinci asnn aşk ve hiciv edebiyarile istinas peyda ettik ten sonra kütübhaneyi hatmetti. Ailesi onu Petersburg'da Rus aristok" rasisinin çocuklarını gönderdiği Cezvit mektebine yollamak istedikleri zaman çocuk on iki yaşmda idi. Fakat tam o sırada (1881), Birinci Aleksandr, tasavvur ettiği hükumet ıslahahna yarar bilgili ve modern memurlar kadrosu hazırlamak arzusile TsarskcJie Sielo lisesini tesis etmişti. Ailesi Puşkin'i oraya gönderdi. tUCCAftl Puşkinden bir küçük hikâye Çeviren: Hamdi Varoğlu Tabut taciri Adrien Prokhorov'un, tekmil pılısı pırtısını yüklediği cenaze arabasına koşulu iki lâgar beygir, Bas mannaya ile Nikitskaya arasmdaki me safeyi, o gün dördüncü defa olarak ka tettiler. Adrien, eski dükkânmı kapadı, kapınm üstüne «Sahlık ve kiralık dük kân» levhasını asü ve cenaze arabasının peşinden yürüdü. Çoktanberi göz diktiği ve nihayet yüklüce bir para sayarak sabn aldığı san boyalı, küçük eve yaklaşırken, ihtiyar tabutçu, yüreğindeki keyif ve neşenin artmamasına hayret etti ve, yeni meskeninin kapısı önüne gelip te, içerisini taşınan eşya ile karmakarışık bir halde görünce, tam on sekiz sene kusursuz, mükemmel bir intizam içinde muhafaza ettiği eski, ufak evini özledi. Tembel tembel iş gördüklerinden dolayı kızlarını ve hizmetçisini azarladı, sonra onlara yardım etmeğe başladı. Çok geçmeden, herşey yerli yerine konulrrruştu. Dolab ve aziz resimleri, büfe ve tabak taknnı, masa, divan, karyola, dibdeki odaya yerleştirildi; üstadm kendi eserleri olan renk renk, boy boy tabutlar; mumların, matem şapkalarının ve matem esvablarının durduğu dolablar, mutfağa ve salona istif edildi. Büyük sokak kapısının üstüne, dükkânın tabelâsı asıldı. Bu tabelânın üstünde, başaşağı bir meşale tutan tombul bir aşk timsali resmi ve şu ibare vardı: «Burada, boyalı ve boyasız tabutlar satılır ve ihzar edilir; müstamel tabutlar kiralanır ve tamir olunur.» Tabutçunun kızlan kendilerine ayn lan küçük odaya çekildiler. Adriyen evin içini dolaştı, pencerenin önüne oturdu ve hizmetçiye, semaveri hazırlamasını emretti. Münev\rer okuyuculanm bilirler ki, Shakespeare ve Walter Scott, mezarcılan, şen ve alaycı insanlar şeklinde tas vir etmişler ve bu tezadlı tasvirle, mu hayyelemiz üzerinde tesir yapmak istemişjerdir. Hakikatten ayrılmamak kay gusu bizi, onların isrine u>Tnaktan menediyor. Bizim tabut tacirinin ahlâkı, mevtaî mesleğine tıpatıp uygundu. Adrien Prokhorov, ekseriya somurtkan ve dü şünceli yaşar, nadiren lâkırdı söylerdi. Bu da, kızlannı pencere önünde haylazlık ederken, geleni geçeni seyrederken yakaladığı zamanonlan haşlamak, ya hud, tabut almak mecburiyeti karşısında 3izlanan (bazan da memnun olan) müşterilerden fazla fiat koparmak için olurdu. îşte, şimdi de Adrien, pencerenin ö nünde oturmuş yedinci çay bardağını boşaltmakla meşgulken, bermutad, kasvetli düşüncelerle kafa işletiyordu. Sekiz gün evvel, o mütekaid zabitin cenaze alayı şehrin dışına yaklaştığı sırada birdenbire boşanan yağmur sağanağı aklına gelmişti. O gün kaç tane cenaze esvabı ıslanıp büzüknüş, kaç şapkanm biçimi bozulmuştu. Başına koca bir masraf kapısı açıl mıştı. Eski cenaze esvablan kullanılmıyacak bir haldeydi. Vakıâ elde, bir yıldanberi ha öldü, ha ölecek diye bekled'ığı Triukhina, o ihtiyar tüccar kadına satı lacak cenaze levazımı vardı. Fakat Triuklina, orada değil, Razguliai da can çekişiyordu. Ya mirasçılan, söz vermiş olmalarına rağmen, ta oradan buraya kadar gelmezler de, bulunduklan yerdeki bir dükkâncıya mallan devrediverirlerse ? îşleriniz nasıl gidiyor? Schultz cevab verdi: E h ! Şöyle böyle! Maamafih şikâyetim yok; hem de benim sattığım malla sizin mallar arasında şu fark ta var ki, canlı bir insan kunduradan vazgeçebilir; ille ve lâkin bir ölü tabutsuz yaşıyamaz! Bak, bu cihet doğru! Ayağa kundura alacak parası olmıyan canlı bir adam. Yüzünüze karşı söylemek gibi olmasın amma, yalınayak ta dolaşsa birşey çıkmaz; fakat, ölünün en dilencisi bile, parasmı verse de vermese de mutlaka içine girecek bir tabut bulur. Tabutçu ile kunduracı, bir müddet daha yarenlik ettiler; nihayet, kunduracı kalktı, Adrien'den müsaade istedi ve davetini tekrarlıyarak çıktı gitti. Ertesi gün, tam saat on ikide, Prok horov ve kızlan, yeni evlerinin bahçe kapısından çıkıp komşulannın evine girdiler. Bugünkü, romancılanmızın usulü hi lâfına hareket edeceğim ve, ne Adrien Prokhorov'un Rus biçimi kaftanından, ne de kızlan Akulina ile Dunia'nın Avrupakân tuvaletlerinden bahsedeceğim. Yalnız, genc kızlarm her ikisinin de başlarmda san renkte birer şapka bulunduğunu, ayaklanna kırmızı kunduralannı giydiklerini ve bu tuvaletin de resmî günlere mahsus kıyafetleri olduğunu zikretmekle iktifa edeceğim ki, bunun da lü zumsuz bir izah olmadığı kanaatindeyim. Kunduracınm daracık evi davetlilerle dolu idi ve bu davetlilerin çoğu da karr lan ve çıraklarile beraber gelmiş Alman işçilerdi. Rus memuru olarak, yalnız belediye çavuşu Yurko vardı. Içtimaî vaziyetinin küçüklüğüne rağmen, Yurko, kunduracınm dostluğunu ve muhabbetini kazanmıştı. Yirmi beş senedenberi, Po zorelsky'nin (1) tatan gibi, vazifesini «sadakat ve dürüstî» ile ifa ediyordu. On iki yılı yagınında Moskova harab oldu ğu zaman, onun sarı nöbetçi kulübesi de beraber mahvolmuştu. Fakat, düşman tardedilir edilmez, ayni noktada yeni bir kulübe daha peyda oldu; bu yeni kulübe kül rengiydi ve dorik üslubu, beyaz sütunlarla süslü idi. Yurko, bu kulübe önünde, yeniden vazifeye başladı. Nikitzzkaya kapısı civarmda oturan Almanların hemen hepsi Yurko'yu tanırlardı. Hatta, içlerinden bazılan, pazar akşamlarını, onun merkezdeki odasında geçirirlerdi. Adrien, er geç kendisine ihtiyaç hisse dilmesi muhtemel olan bu adamla tanışmakta istical gösterdi ve davetliler sofraya oturduklan zaman, o da, belediye çavuşunun yanına yerleşti. Mösyö ve Madam Sehultz ve on yedi yaşmdaki kızlan Matmazel Lottchen, yemekte bir yandan misafirlerini ağırlamakla meşgulken, bir yandan da sofra hizmetine ba kan ahçı kadına yardım ediyorlardı. Bira, su gibi akıyordu. Yurko fil gibi yemek yiyor, Adrien onunla aşık ahyordu. Adrien'in kızlan nazlanıyorlardı. Saat ler geçtikçe, sofra başmda, sesler yükscliyordu. Birdenbire, ev sahibi, herkesi susturdu ve ağzı mühürlü bir şişenin mantarıru açarak rusça, şöyle haykırdı: Luiz yemek şerefine! Şampanya köpürdü. Kunduracı, kırklık refikai hayatının yanağına müşfik bir buse kondurdu ve davetliler, kadehlerini, Luiz'in şerefine yuvarladılar. Şairin başka bir portresi tırasına mahsus bir sergi açtırarak ve biri Leningrad'da, biri de Mihailoskoye'de iki Puşkin müzesi kurdurarak, yüzüncü yılını ona lâyık merasimle tepçil ediyor. «Bütün Sivyetler Rusyası işçileri büyük şairin, büyük Rus millî dehasının hatırasını canla başla kutluluyorlar.» Bu satırlarda mubalâğa yoktur. Sovyetler Rusyasının millî şairine bağlılığının derecesini riyazî bir ölçüye vurmamızı temin eden rakamlardan mahrum değiliz. Sovyet Akademisi tarafından Puşkin'in külliyatı 18 cild halinde 540,000 nüsha; devlet matbaası tarafından 6 cild halinde 600,000 nüsha; «Akademya» Neşriyatevi tarafından 6 cild halinde 150,000 nüsha olarak basılmıştır. Bundan başka şiirlerinin ve romanlarınm halka mahsus tabılan 8,400,000 nüshayı rada içildi; sonra bu zanaatlardan herbirının şerefine ayn ayrı ıçıldı; sonra ustalann şerefine, ondan sonra ustabaşılann şerefine içildi. Adrien aslan gibi içiyordu. Oyle neşelendi ki, bir aralık o da kadehini kaldırıp, aklına esen bir «şerefe» içti ve içirdi. Ondan sonra şişman bir fınncı kadehini kaldırdı ve «kendileri için çalıstığımız insanlann şerefine!» diye haykırdı. Bu teklif te, ötekiler gibi, ittifakla ve neşe ile kabul edildi. Sonra, davetliler, birbirlerini selâmlamağa koyul dular. Terzi, kunduracıyı selâmladı; kunduracı terziyi selâmladı; fınncı her ikisini de selâmladı; herkes fınncryı se lâmladı ve böylece bütün davetliler se lâmlastılar. Bu karşıhkh selâmlaşmalar dan sonra, Yurko, yanmdakine dönerekî Haydi, babalık, dedi. Şu senin mevtalar şerefine iç bakalım! Herkes gülmeğe başladı. Bu, tabut tacirinin gururuna dokunmuştu; kaşlanm çattı. Fakat buna aldıran olmadı. Davetliler içkiye devam ettiler. Masadan kalkıldığı zaman, kiliselerde akşam çanlan çalınıyordu. Davetlilerin çoğu hayli olgundu. Şişman fınncı ile, yüzü kırmızı sahtiyandan bir kitab kabma benziyen mücellid Yur* ko'nun kollanna girip nöbetçi kulübesine kadar götürdüler. Tabutçu, evine dön * düğü zaman körkütük sarhoş ve mülhiş öfkeliydi. Ne demek yani! diye avaz avaz bağınyordu. Benim zanaatım onlann i şinden daha mı kötü? Tabutçu isek, cel« lâd yamağı değiliz ya! Beni maskara yerine mi koyuyorlar bu imanı yoklar? Or* tada gulecek ne vardı sanki? Ben de, yeni eve taşındım diye bu münasebetsizlere mükellef bir ziyafet çekmeği tasar lıyordum. Bulsunlıaır da, alsınlar şimdî ziyafeti! Ziyafeti imanile ölen, dini bütün müs* terilerime vereceğim! Hizmetçi, Adrien'in kunduralannı çö* zerken: Aman efendiciğim, dedi, neler söylüyorsun? Çabuk tövbe, istiğfar et! Hıç ölüler ziyafete davet edilir mi? Aman Yarabbi, ne günah, ne büyük günah! Evet! Yemin ederim ki davet edeceğim! Hem de yanndan tezi yok. Ge« lin, en mubarek ervah! Yarın akşam bu« rada size mükellef bir ziyafet çekece * ğim. Ve tabutçu, bu sözleri söyledikten sonra yatağma girdi, biraz sonra horla * mağa başladı. Daha gün doğmadan gelip kendisinî uyandırdılar. Triukhina, tüccar kadm, o gece vefat etmişti ve kâtibi Adriene bir adamla haber yollamıştı. Tabut tüccarı, haberi getiren atlıya on kopek bahşi| verdi, alâcele giyindi, bir arabaya atladı ve Razguliai'ye gitti. Ölü evinin kapısı ö • • nünde belediye çavuşlan nöbet tutmuşa lardı ve esnaf, leşe üşen kargalar gibi kapı önüne birikmişlerdi. Rus âdeti muci * bince bir masanın üstüne uzahlan cenaze, balmumu gibi çehresile orada upuzun yatıyordu. Cesedde henüz tahallül eseri yoktu. Ailesi efradı, komşulan ve adamlan, etrafında telâşlı telâşlı dolaşıyorlar» dı. Bütün pencereler açıktı. Mumlar yanıyordu. Papazlar dua ediyorlardı. Adrien, Triukhina'nm yeğenine yaklaştı. Bu, şık bir redingot giymiş genc bir tacirdi. Adrien, ona, tabutu, mumları, tabut örtüsünü ve bütün cenaze levazımıni derhal ve mükemmel bir halde tedarika hazır olduğunu söyledi. Ölen kadının varisi, tabutçuya baştansavma bir teşekkür ettikten sonra fiat hususunda pazarlığa girmiyeceğini, bu meseleyi, Prokhorov'un sütüne havale ettiğini söyledi. Tabut taciri, bermutad, malın değerinden faz'a birşey istemiyecğine yemin etti, kâtible bir göz işareti teati ettikten sonra hazır * Puşkin'in çocukluğu buluyor. Programda, aynca Puşkin'in hayatından bahseden bir eserden yanm milyon basılacağı kaydedildiği gibi eserlerinden seçilen parçaların Sovyetler Rusyasında yaşıyan muhtelif milletlerin lisanlarına ve bundan başka ingilizceye, fransızcaya, almancaya tercüme edile ceği yazılıdır. Puşkin'in hayatma ve e serlerine dair edebî tetkikler, musiki kompozisyonlan vücude getirilmiştir. Yekun: 13 milyon 400 bin nüsha. Aylardanberi dostumuz Sovyetler, gazetemize, Puşkin'in hayab ve eseri hakkında bilgiler veren muntazam bül tenler ve resimler gönderiyor. Yazı masamın gözünde Puşkin'e tahsis ettiğim iki büyük zarftan biri, bunlarla, şişkin biı tomar haline geldi. Fransız gazetelerin den ve bu vesikalardan çıkardığım malumatı birkaçk makalede hulâsa ediyorum Fransızcaya pek az tercüme edilen Puş Çocuk yeni muhitine çarçabuk intıbak etti. Mektebde edebiyata, bilhassa Fransız edebiyatına, tarihe ve eski mütefekkirlerin etüdüne verilen ehemmiyet ona çok uygun geliyordu. «Büyük» liseliler tarafından mektebde çıkanlan gazetede, lâtin ve Fransız şairlerinden ilham alarak yazdığı küçük piyeslerle, faal bir hisseye sahib oldu. 1814 te henüz on Kapıya vurulan üç darbe, tabutçunun beş yaşında yoktu «Şair dostuma» adlı düşüncelerini yarıda kesti. Prokhorov: bir şiiri Petersburg'un büyük mecmuala Kim o? rından birinde neşredildi. Diye seslendi. Kapı açıldı. İlk bakışta, Alman zanaFakat, kalbine ve zekâsma aid kaliteleri takdir eden küçük bir dost zümresi atkârı olduğu anlaşılan bir adam odaya dışında, Pişkin, canlılığı, müstehzi ko girdi, tabut tacirine yaklaştı ve neşeli bir nuşması, dobra dobra söz söylemesi yir tavırla: zünden az seviliyordu. 1817 de liseyi bitirdikten sonra haricî münasebetler kollejine tayin edildi. Sonradan orası Hariciye Nezaretine istihale etmişti. Hakikatte Puşkin oraya birkaç dost elini sıkmaktan başka birşey için ayağmı atmamıştı. Neşeli arkadaş grupları arasında bulunmadığı zamanlar, vaktini okumakla, edebî sahada çalışmakla, yahud hulyalarla geçiriyordu. Petersburgtın üç birinci kışı (1817 1820) haya tınin en intizamsız ve en hareketli devri oldu. Bu, onun ilk şöhretini kat'î olarak yapan şiiri Ruslan ve Lüdmilâ'yı yazmasına mâni olmadı. mezan (Arkası yann) Affedersiniz, muhterem komşum, dedi, sizi raiıatsız ediyorum. Sizinle bir an evvel tanışmak istiyordum. Ben kunduracıyım. İsmim Gottlieb Schultz'tur; bu sokağın karşı tarafında oturuyonım: pencerenizin tam karşısındaki şu küçük evde. Yarın izdivacımın yıldönümünü tes'id ediyorum. Kızlarmızla beraber sizi davet etmeğe geldim. Teklife tekellüfe bakmadan yemeğe bize buyunın. Tabut taciri, daveti memnuniyetle kabul etti ve kunduracıya bir fincan çay ikram etti. Gottlieb Schultz'un teklifsizliği sayesinde, ahbablığı çabucak ilerilettiler. Adrien, kunduracıya sordu: Ev sahibi, ikinci bir şişe daha açarak: Sevimli misafirlerimin şerefine! Diye haykırdı ve davetliler bu temenniye teşekkür ederek tekrar kadehlerini tokuşturdular ve sıhhate kalkan ve boşalan kadehler birbirini takib etti. Herkesin şerefine ayn ayn içildi; Moskovanın şerefine içildi; sonra bir düzine kadar Alman kasabası şerefine içildi; nekadar za lık görmeğe gitti. naat erbabı varsa hepsinin şerefine bir a (Arkası yarın)