18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 Mart 1936 CUMHURtYET Ribbentropun hayatı Şarab tacirliğinden Alman devleti müzakereciliğine... Eğer bu sefer oturduğu masa başmdan da muvaffakiyetle kalkarsa onu modern bir Taleyrana benzetmek yanlış olmaz! Biz bize Edebiyat buhranı Bizde bir edebiyat krizinden bahsediliyor. Eskiler yenileri, yeniler de eskileri beğenmiyorlar. Hatta bu iki nesil arasında bazan oldukça şiddetli çarpışmalar da oluyor. Bence, bilhassa bu son seneler zarfında bir edebiyat buhranı vardır. Fakat bu buhran hemen bütün dünyaya şamildir. Ve bizim birçok milletlere nazaran azçok canlılık gösterdiğimizi iddia etmek mubalâğa sayılmamalıdır. Avrupanın en tanınmış gazetelerinden birinden alıp tercüme ettiğim §u şiiri okumanızı rica ederim: Serin deniz, Yeşil deniz, Sahilleri pırıltıh deniz, Çakıl çakıla, Direk direğe Senin sahillerini zikzaklıyoruz. Şimalden cenuba, Cenubdan şimale, Sen ecdadı taşıdın, Sürü sürü.. Ve böylece Günün birinde oğullan da taşıyacaksm. Istanbulda bu kadar berbad bir şiiri kabul edecek bir mecmua bulunduğunu sanmıyorum. Bugün az tanman şairlerimiz bile şüphesiz bundan çok daha iyi yazarlar. Birçoklanmîzın yaptıgi gibi edebiyatımız hakkında ümidsizliğe düşmekte mana yoktur. Kendimize inanalım ve çalışalım. Buhran ve işsizliğin azalıp çoğaldığı yerler Ikiyüzlülükten canı yanan şark şairlerinden biri ruhunda toplanan istikrahı şu zarif sözlerle ifade eder: «Her suç, her günah, her ma'siyet, şarab gibi sarhoşluk vereydi ayıklann sayısı yeryüzünde sıfıra SOOOOOO inerdi.» Şairin ne demek istediğini teşrihe lü aoooooo zum yok. Eski devirlerde öyle ikiyüzlüler vardı ki evlerinin görünmez köşelerinde canlı ve cansız mezelerle şarabın antika2O000O0 sını zakkumlandıklan halde kürsülere çıkıp bir kadeh içkinin imana zarar verdiğini haykırmaktan utanmazlardı. Gene öyle riya düşkünü seciyesizler vardı ki bir saniyelik zevkleri uğrunda düzinelerle genc ömrü heder ederler ve sonra eteklerini bellerine dolayıp halk arasmda «namus, namus, namus» diye bar bar bağırSolda. Am.erikada.ki işsiz nisbetini, ortada İsviçre, Fransa, Çekoslovakya, maktan çekinmezlerdi. Günahlardan koHolanda ve Polonyamn yekun olan işsiz nisbetini, sağdaki iki resim de Almanyadaki nisbeti göstermektedir. ku sızmamasma, ses çıkmamasına dikkat ederek her haltı yapanlann ise haddi, he1929 senesinde dünya iktısadî buhraYakın zamana kadar Avrupanın buhnı başladığındanberi her memlekette iş randan müteessir olmıyan bir vahası sayı sabı yoktu. îşte şair, bu ikiyüzlülükten şikâyet edisizlerin adedi artıyor. Geçen kânunusa lan İsviçrede dahi işsiz amelenin miktan nide Şimalî Amerika Müttehid hükumet 1932 senesıne nazaran yüzde yüz elli yor ve suç sayılan hareketlerin şarab gibi lerinde hükumetten yardım görenelerin artmış ve 50,000 kişiden 124,000 kişiye kendilerini kolayca belli etmemclerıne hayıflanıyor. sayısı 24 milyon kişiyi bulmuştur. çıkmıştır. * * * 1934 senesi kânunusanisinde bunlann Fransada da işsiz amele miktan son Yol terbiyesini, umumî sıhhate karşı sayısı 21 milyon, 1932 senesinde ise 12 senelerde iki misli artmıştır. 1932 sene taşmılması gerekli olan saygıyı, nezaket milyondu. sinde Fransada işsizlerin miktan 259,000 İngilterede geçen şubatta işsiz amelenin kişi iken geçen sene 487,000 kişiye çık kaidelerini öğrenmiyen bir takım insanlar var ki yüz para feda edip bir mendil almiktan iki milyon kadardı. 500 milyon mıştır. mazlar, tükürüklerini ve balgamlannı kalnüfuslu îngiliz împaratorluğu gibi gayet Holandada 1932 senesi eylulünde dınmlara saçarak, hatta gelip geçenlere geniş bir pazan bulunmasına ve en zengin 274,000 işsiz amele varken geçen şubatta sıçratarak uluorta yürüyüp giderler. Bunham madde membalannı elinde tutmasına bunlann sayısı 476,000 kişiyi bulmuştur. lardan birinin, yontulmamışlıkta yüksek rağmen İngiliz hükumeti hâlâ milyonlarca Lehistanda resmen tesçil edilen işsiz numara alanlanndan birinin dün bir baişsiz ameleyi hazineden besliyor. amelenin miktan 488,000 kişiye baliğ ol yanı balgam yaylımına tuttugunu ve zaBüyük sanayi memleketi olan Çekoslovakyada dahi işsizlerin miktan artıyor. muştur. 1932 senesinde bunlann sayısı vallı kadının çorabını, iskarpinini kirlettiğini gördüm. 1932 senesinde Çekoslovakyada 487,000 150,000 kişi idi. tste bu görüş bana, şarklı şairin yukanissiz amele bulunduğu halde geçen sene İşsiz amele yalnız Almanyada azal bu miktar 573,000 kişiye baliğ olmuştu. mıştır. 1932 senesindenberi Almanyada ya kaydettiğim sözünü hatırlath ve o haBu senenin iptidalarında işsiz amelenin işsiz amelenin sayısı beş milyondan iki yıflanışa benzer bir telehhüf te benim dudağımda belirdi: miktan 860,000 kişiyi bulmuştur. milvona inmistir. Acaba, dedim, kaldırım taşlan arasıra şaha kalksalar ve kendilerine atılan tükürükleri sahiblerine iade etseler, kaç kişinin yüzü maskaraya dönerdi?... M. TURHAN TAN Resmî istatistiklere göre muhtelif memleketlerde işsizlik yeni safhalara girdi 2I0000OO Taşlar şaha kalksalar? Von Ribentropun son seyahatinde Londrada Arkadaşlarlle beraber alınmıs fotoğraflarından Londrada başlıyan müzakerelerin tarihte emsaline nadir tesadüf olunur anlaşmalarla neticeleneceği ümid edil mektedir. Bu takdirde gelecek nesiller bu müzakereleri (1876) daki Berlin konferansma yahud 1815 teki Viyana kongresine benzeteceklerdir. Birkaç sene e v ^ l otuz yaşlannda bulunan sarışın bir gencin bu müzakere lerin en meşhur siması olarak şöhret bulacağı kendisine söylenmiş olsaydı muhakkak surette bunu hayalî bularak gülerdi. Von Ribbentrop bundan üç sene ev vel Londra, Paris ve Berlin arasmda ticaret işleri için mekik dokuyan, cevval ve faal bir iş adamıydı. Talih insanları bazan hiç te ümid etmedikleri yollara sevkeder. Bugün beynelmılel meseleleri beraber müza kere etmeksizin hiçbir işe girişmiyen Herr Hitlerin dış politika müşaviri von Ribbentrop bunun çok canlı misalidir. Şayed diğer arkadaşlarile birlikte toplandıkları masa başından muvaffakiyetle kalkarsa von Ribbentropu modern bir Tallyranda benzetmek hiç te yanlış olmaz' Mumaileyh geçen yaz Londraya bahriye işlermi müzakere için salâhiyeti vâsia ile gdnderildiği zaman birçokları bu genc diplomatın hakikî liyakatinden şüpheye düşmüşlerdi. Halbuki iki haftada tam bir anlaşma ile neticelenen bu toplantıdan sonra von Ribbentropu diplomasi âlemi büsbütün başka şekilde görmeğe başlamıştı; onun doğuştan iyi bir müzakereci olduğu anlaşıldı. N. Yeni vapur projeleri üzerindeki tetkikat Avrupaya ısmarlanacak olan yeni posta vapurlannın tekliflerini tetkik etmek te olan komisyon birkaç gün için mesa isine nihayet vermiştir. Buna sebeb, bazı mühim hususlar hakkında lktısad Ve kâletinden talimat almağa lüzum hasıl olmasıdır. Denizyollan umum müdür muavini Nihad bu maksadla Ankaraya gittniştir. Teknik tekliflerini ve plânlarını tetkik ve tasnif eden komisyon, şimdiye kadar aldığı neticeleri mufassal bir raporda toplamışhr. Nihad, îkhsad Vekâletile te maslarda bulunacak ve yann şehrimize gelecektir. Umum müdür muavininin avdetinden sonra komisyon tekrar çalışmağa başlıyacak ve şantiyelerin lstanbula gönderdikleri resmî ve salâhiyettar mü messillerle malî müzakerelere girişilecektir. Şehrimize gelen ingiliz mümessilleri alâkadarlarla gayriresmî surette temas lara başlamışlardır. Holanda tersaneleri mürahhaslannın da bugün gelmesi beklenmektedir. 15 yaşındadır, en küçük çocuk ta 6 aylıktır. Evi biraz da eski bir İngiliz ailesininkine benzer. Romanya Türkleri 15 nisandan itibaren nakliyat başlıyor Delinin zoru Apartımana girerek başkasının yatağına yatmış Londrada Alman sefirile beraber şağı İngilizler tarafınadn taharri edi lecek, içinde Alman bulunursa gayet tabiî olarak tevkif edılecekti. Harbde ve harbden sonra Gemide bulunan beş yüzden fazla yolcu teker teker isticvab edildikleri zaman von Ribbentrop ve diğer bir genc Alman iki gün iki gece kömürler arasında son derece rahatsız saatler ge çirmekte bulunuyorlardı. Von Ribbentrop harbde bir Husar süvari alayında zabit olarak hizmet etmiştir. Birkaç zaman Rus cephesinde bulunduktan sonra ingilizce ve fransızcaya olan tam vukufu dolayısile Harbiye Nezaretine a lınmıştı. Harb sonlarında İstanbuldaki Alman erkânıharbiye reisliği maiye tinde bulunuyordu. Artık harb bitmiş, genc zabit isvil hayata avdet etmişti. Şimdi de bir şarab ıhracat ve i^halât müessesesi işletiyordu. Fransadan vâsi mikyasta şampanya ithal ediyor ve bu sebeble sık sık bu memleketi zi\'aret ediyordu. Harbden bikaç sene sonra zengin bir şampanya tacirinin kızı Fröulein Henkell ile ev lenmişti. Evliliğinin yedi sekiz senesini çok mes'ud ve muvaffakiyetli bir iş adamı olarak geçirmiştir. Kendisi ve zevcesi çok misafirperver insanlardır. Berlinin sayfiye mahallelerinden birindeki ev lerinde hiçbir zaman misafir eksik olmaz. Tenise, golfa ve ava meraklı olan von Ribbentropun spor hayatma zevcesi de iştirak etmektedir. Maamafüı von Ribentropun en sevdiği şey keman çalmaktır. O iyi bir viyolonisttir. Dört çocuğu vardır, en büyük çocuğu erkek, diğer üçü kızdır. Erkek Hükumetimiz nisanm on beşinden i tibaren göçmenleri kabul edeceğini a lâkadarlara bildirmiştir. Evvelâ geçen yaz Romanyadaki mülklerini satarak oradaki ilişiklerini tamamen kesmiş o lanlar getirtileceklerdir. Bunların sayı Asker bir aile Elyevm 44 yaşında bulunan von Ribbentrop, Metzde doğmuştur. Bir asker sülâlesindendir. Bunlardan biri Gene ral Blücher maiyetinde Waterloo harbine zabit olarak iştirak etmiştir. Ribbentrop küçükken bir sene Ingilterede ve bilâhare İsviçrede çok iyi ingilizce öğrenmiştir. O kadar ki birçok İngiliz ricali kendisini zevk ve gıpta ile dinleseler yeridir. On sekız yaşında ailesile birlikte Kanadaya giden von Ribbentrop orada velâ avcılığa merak sardırmıştı. Fakat aradan çok geçmeden bu spordan vaz geçmiş. müstemlekelerde bazu kuv vetile çalışarak ekmeğini kazanmak aşkına, (isterseniz hırsma diyiniz) dayanamamış ve St. Lawrence nehrinin ü zerinden geçirilmekte olan bir köprüde amele olarak çalışmağa başlamıştır. Dört sene Kanadada kaldıktan son ra Büyük Harble karşılaşan von Rib bentrop bu memlekette kalamıyacağını görerek Zuebece müteveccihen hareket eden bir Holanda gemisine atlamış bulunuyordu. Fakat yolda bir İngiliz li manma uğrıyacak olan gemi, baştana Politika hayatı 1928 ten sonra politika işlerine ka rışmağa başlıyan von Ribbentrop, Heır Hitlerin nazarında diğer müşavirlerine nazaran haricî işler hakkında daha vâsi malumat sahibi bir insan olduğu için seçilmiştir. 44 yaşmda olmasına rağmen hari kulâde zekâsı, doğru görüşlerile von Ribbentrop kendisine gösetrilen itimada her suertle lâyıktır. Vücudü, ve yüzü hâlâ gencliğini muhafaza etmekte dir. Söylendiğine göre von Ribbentrop ta eskidenberi İngiltere, Fransa ve Al manya arasmda daha dostane ve ya kmdan bir anlaşma taraftarıdır. Gerek Herr Hitler, gerekse von Ribbentropun garb milletlerine teklif etmekte oldukları yeni anlaşmaların istihdaf etmek te olduğu gayelere irişmek hususunda asmimî duygularla mütehassis olduk larına şüphe caiz değildir. lan aydınlatabilecek miydi? Yüzükten, gözlerini ayıramıyordu. Yüzüğe baktıkça, karanlıklar dağılıp açılıyor, büsbütün tersine, kafasını daha kara, daha zifiri karanlıklar boğuyordu. Ali Tunc, kendisi için genc kadının söylediklerini, birer birer hatırlıyordu; fakat ondon sonraki birkaç sahne, birkaç söz vardı ki Ali Tunc onlara mana veremiyordu. Beni tanıyor musun? Diye sorduğu zaman, Ali Tunc: Evet! Cevabını vermişti. Genc kadın, Ali Tuncun başını itmiş, bir sıçrayışta ayağa kalkmıştı, yüzü kıpkırmızı olmuş, dudakları titriyordu: Beni, tanıyor musun? Neden öyle sıçramış, neden öyle de ğişmiş, ateşlenmişti ? Kendinin tanınmasını istemiyordu Tanınmaktan korkuyor muydu? En kalabahk yerlerden, en umulmadık yerlere kadar girip çıkan, serbest bir hayat süren bir kadının, böyle bir endişe sı 11.000 dir. Bundan sonra Türkiye ve Romanya hükumetleri arasmda son yapılan itilâfa göre diğer Türklerin arazi ve mülkleri hakkında alım ve satım muamelesi yapılacak, hükumetimizce tayin edilecek nisbet dahilinde göç devam edecektir. Göç edeceklere aid zatî muamele, emlâk ve arazi satışlarınm teşekkül edecek muhtelit bir komisyon tarafmdan Rumen hükumetine devredileceği ve Bank Nasyonal tarafmdan bunlarır» kıymetlerini bildiren makbuzlarm da bilâhare Türkıyede aynen ödeneceğine dair Türk ve Rumen hükumetleri arasmda bir anlaşma husule geldiği söy lenmektedir. Gene bu haberlere göre bu emlâkin Rumen hükumetine devri mukabilinde memleketimize Romanyadan kereste, gaz, katran, tuz, şeker ithal edilecektir. Bükreş elçimiz Hamdullah Suphi Tanrıöver iki gün sonra şehrimize ge lecek ve Ankaraya giderek yeni anlaşGümülcinede çıkan Ülkü gazetesin ma hakkında hükumete malumat ve recektir. de okunduğuna göre Evros Müftisi Nevzad geçenlerde bir iş için Gümülcineye giderken yerine vekil olarak Hacı Yani Tolstoy hakkında bir oğlu Filipin ismindeki tercümanını bırakkonferans verilecek mış. Bu adam Nevzad gelinciye kadaı Ünyon Fransez reisi Kont dö Kursen ö bir takım fetvalar, ilâmlar vermiş, başkanümüzdeki cuma günü saat 18,30 da lanna aid kadınlar için izdivaç kaydi çıÜnyon Fransezde meşhur Rus edibi karmıştır. Ülkü gazetesi bu vaziyeti tetTolstoyun hayat ve eserleri hakkında kik ederek «Müslüman olmıyan müftü olabilir mi?» sualini soruyor. edebî bir konferans verecektir. Lâlelide Cumhuriyet caddesinde Halid Bey apartımanımn kapısına e\rvelki gün bir adam gelmiş kapıcının odasmda olmadığmı görünce binbaşı Salâ haddinin dairesinin açık bulunan kapısından içeri girmiştir. Bu garib adam binbaşının yatak o dasma geçmiş ve soyunarak yatağa girmiştir. Aradan yarım saat geçtikten sonra apartımanm kapıcısı gelmiş ve kendi odasmın kapısını açık bulunca apar tımana bir hırsız girdiğini anlamış, yukarıdaki daireleri gezmeğe çıkmıştır. Bu sırada binbaşı Salâhaddinin daire kapısınm açık olduğunu görünce içeri girmiş ve çıplak bir adamın yatak odasındaki karyolada yatmakta olduğunu görmüş ve keyfiyeti polise haber ver miştir. Polisler binbaşı salâhaddinin yata ğmda kendi evindeymiş gibi yatan adamı yakalamışlardır. Yapılan tahkikat ta bunun Şerefeddin isminde bir deli olduğu anlaşılmıştır. KÜLTÜR tSLERl Çocuklar için 36 spor meydanı yapılacak Maarif idaresi, tatil zamanlannda çocuklann vakitlerini sporla ve diğer fennî ve sıhhî oyunlarla geçirmelerini temin etmek için şehirde 36 spor meydanı tesis etmeğe karar vermiştir. Bütçe bu 36 meydanın birden hazırlanmasma müsaid ol madığından şimdilik yalnız, Şehzadebaşında Feyziye sokağında Evkafa aid bir arsa alınarak bir meydan hazırlanacakhr. Bundan sonra da bütçe müsaade ettikçe yavaş yavaş bu meydanlann hepsi tesis edilecek, icab eden spor alât ve edevatı da konulacaktır. Talebeler buralarda meşgul olurlarken başlarında spordan anhyan birer müfettiş bulunacakhr. Vapurculuk şirketinden devir ve teslim Vapurculuk şirketine aid vapurlardan Halicde bağlı duran muattal ve eski on vapurun da devir ve teslimi işi bitirilmiştir. Denizyollan İdaresi bu mütekaid vapurlara bekçiler koymuştur. Mahkeme tarafmdan takdir edilmiş yüksek kıymetlerle alınan bu vapurlar yakmda hurda demir fiatile satılacaktır. Alâkadarlar bu vapurlann satış tutannın mubayaa fia tından» nisbetsiz şekilde noksan olacağım söylemektedirler. Denizyollan İdaresi şirketin merkez bürolannda bulunan ve 8,000 liraya satılan demirbaş eşyalan da teslim almıştır. Teslim ve tesellüm muamelesi ikmal edilmiş olduğundan mukavele mucibince vapurlar bedelinin ilk taksiti olarak 200 bin lira mayıs ayı içinde verilecektir. ması!... Ali Tunc, bunlan da anlıyordu; fakat göğsünün üstüne bastınrken: Senden korkuyorum... Kendimden korkuyorum! Demesindeki manayı, sebebi anlıyamıyordu. Genc kadının gözlerinden yanaklanna sessiz sessiz yaşlar dökülürken s'?yledikleri, şimdi Ali Tuncun kalbine gozyaşlan gibi damla damla dökülüyordu: Söyliyebilsem... Anlatabilsem... Sen, bana, öyle iyi bir arkadaş olurdun ki... Akıllısın, yakışıklısın, centılmensin... Insanm, senin gibi kuvvetli bir arkadaşı olursa, neler başaramaz, ne engeller aşmaz! İnsan, müşküllerle alay edebilir! Müşküller, insanı sinirlendirmez, keyiflendirir belki... Tunc gibi bir vücud... Hem, eli kolu tutan bir sporcu... Lisan biliyor, dans biliyor, savuvar vivr biliyor, giyinmesini, konuşmasını biliyor... Zü ğürd değil... Tam bir centilmen... Bir kadının kolunda, yüzünü kızartacak degil, göğsünü gere gere öğündürecek bjr. Müslüman olmıyan müftü olabilir mi? Aşk ve macera romam Yazan: MAHMUD YESAR1 51 Çekine çekine elini, yakut yüzüğe değdirdi; yüzük, uçup havalanmadı, sır olmadı. Ali Tunc, yüzüğü aldı, inanmıya inanmıya bakıyordu. Nilüfer, yüzünü yıkarken, yüzüğü çıkarmış ve unutmuştu. ^ Ali Tunc, salona döndü; yüzük parmaklannm arasmda, şimdi, etrafına, başka gözle bakıyor, salonu ve eşyalan büsbütün başka gözle görüyordu. Eşyalar, belki biribirlerile fısıldaşıyorlardl; fakat artık onlar, gözlerini, Ali Tunca değil, onun elindeki «yakut yü zük» e dikmişlerdi. Meyvahklarda erimiş buzlann, el dokunulmamış meyvaların, boşalmış şişe lerin, yerdeki parçalanmış kadeh kmk lannın ve halmın üzerine atılmış buru şuk havluların, masanın üstüne atılmış sönük sigaramn, manalan vardı. «Yakut yüzük», şimdi, Ali Tunc için, yalnız bu akşamdanberi değil; günler den, haftalardanberi süren rüyasının ışık ışık yandığı bir ufuktu. Parmaklan arasında tuttuğu bu taşm kızıl parıltısı, acaba, onu saran karanlık si neye yorulabilirdi? Göründüğünden başka bir şahsiyeti mi vardı? Ses hıçkırıklarla burkularak: Sen, bana, fenalık ediyorsun... Bana, ettiğin fenalığı bilemezsin... Sana, bunu, anlatamam. Demişti. Ali Tunc, ona, ne fenalık etmişti? Ali Tunc, onun izlerinin tozlarını kovalarken mi fenalığı dokunmuştu? Bu fenalık, ne olabilirdı? Ali Tuncun başını, parmaklarile bir kıskac gibi tutmuş, adeta sayıklamıştı: Seninle, öyle konuşacaklarım var ki... Sana, kendimi anlatabilsem!.. Seninle anlaşmak isterdim... Senin gibi birile anlaşmam lâzım... Kendimi anlatmağı, açılmağı öyle isterdim ki... Ali Tuncla, neler konuşacaktı?.. Neye, kendini anlatamıyordu? Mademki anlaşmak istiyordu ve Ali Tunc gibi birile anlaşması lâzımmış, niçin, neden anlaşamıyordu? Niye yolumun üzerine çıktın? Bu yol, hangi yol ve naaıl bir yoldu? Ali Tunc, önüne çıkmakla, onun yolunu mu şaşırtmıştı? Ali Tunc, ne çıktığı yolun, ne de yaptığı fenalığın farkındaydı! Ali Tunc, gözleri yakut yüzükte, hep genc kadının sözlerini duyuyordu: Seni, sevemem... Anlıyor musun? Sevmemem lâzım... Sevemem... Sevmemeliyim!... Bunlar ne demekti? Içinden sevmek istiyordu, belki bir sevgi başlangıcı du yuyordu da, neden sevemiyordu? Sevmek için, neden korkuyordu, çekiniyor du? Arada ne gibi engeller vardı? Sen, benim sevdiğim kadınsın! Seni.sevdiğim kadm olarak tanıyorum! Dediği zaman, Nilüfer gerilemiş, Ali Tuncun bileklerini tutmuş, yüzünün kırmızılığı perde perde sönmüş, gözlerinin panltıh şimşekleri sönmüş, kan rengi dudakları, ateş gibi yanmağa başlamıştı: Onun, kısık sesle: Sus! Deyişi ve sonra: Susmanı istiyorum! Deyip, genc adamı kollan arasına al arkadas.!.. (Arhem var)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle