02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 Şubat 1936 CUMHURİTET PERDE ARKASI İnkısamlı muhabere usulile görüşme nasıl olur? Anagramla verilen haberler Yazan: Sir Oliver Lodge 4 Kilise, uçurum arkasına haber isalinin ve oraya göçenlerden haber almaklığın mümkün olduğunu kabul eylemekAs TİAfLS * le beraber bunun şeref ve haysiyeti muhil gayrimakul bir hareket olduğunu ileri sürmektedir. Fen adamlan ise böyle birşeyin im kânsızhğını, hepsinin vehim ve hayalden ibaret bulunduğunu, ölüden geldiği zanA AE.ST nolunan haberlerin, en itimada şayan tecrübelerde bile, hazır bulunanlar tarafından verilen malumattan veya onlann da haberi olmaksızın akıllanndan geçen şeylerin okunmasından ileri geldiğini iddia ve hâdiseleri hazır bulunanlann telepatisi tarzında tefsir eylemektedirler. Itilâfgiriz âlimler de, umumiyetle teIepatiyi bile kabül etmek istemiyerek, öMister Piddingtona gönderilen lülerin bir tesir yapması ve yaşıyanlara Anagramın fotoğrafı herhangi bir suretle haber göndermesi ihtimalini kat'iyyen inkârla hâdiseleri baş çok kayidler ve celseler nazarı itibara a•Juunıyarak hükümsüz bırakılmıştır. ka türlü izaha çahşırlar. îhtisassız ve ehliyetsiz hazirundan saÎHm ve fen âlemi dir olması muhtemel bu gibi hataların ilDiğer âlemle muhabere fikrinden hoş mî talim sahibi kimselerden bile, gayri lanmıyan kilise tarafmdan serdedilen iti şuurî olarak fikri okumak suretile, varid razları, esasatı teşkil eden mühim pren olması ihtimal dahilindedir. siplerin cevablarını vermek suretile bil Bir ispirtizme sahnesinde hazır bulu vasıta baltaladıktan sonra bunlardan da nan bir kimsede, sorulan şey hakkında ha çok kuvvetli o bir malumat varsa, medyum dimağınm lan fennî itirazlara gayrişuurî fikir okuma kabiliyeti vasıtageçeceğim: Z i r a sile bunun bilinmesi ihtimalini her za bunlar haberleşme man için varid olmasa bile kabul etmek nin tamamen imkândoğru olur. Gayrişuurî olarak fikir okusız bir hayalden i ma meselesi, iktihamı pek kolay olmıyan baret bulunduğu müşküllerdendir. nu iddia etmekte Meselenin ehemmiyetini hakkile tak dirler. Bu zevata dir eden Ruhî Taharriyat cemiyeti müngöre, medyumların tesibleri bu mâniayı ortadan kaldırmak söyledikleri şeyler, için hertürlü mesai sarfından çekinme onların tahteşlşuur bulan Mister mişlerdir. Bu gibi hatalar ihtimalini pek Hodgson haletlerden farklı iyi bilen F. W . H. Myers bu yolda çok olmayıp ölülerden geldiği zannolunan gayret göstermiştir. Geçen defaki ma haberlerde orada bulunanlann fikirleri kalemde bir misaljnden bahsettiğim inkınin okunmasından başka birşey değildir. samlı muhabere usulü de bu sayede vü Telepati cud bulmuştur. İnkısamlı muhabere usulü Bu itiraz çok dikkatli cevaba şayan köklenmiş bir iddiadır. Kiliseninki gibi, Biz bunun diğer âlemdeki arkadaşlaalelitlâk inanmamazlık veya bütün med nmız tarafmdan ilham edildiği kanaatinyumlara hilekârlık isnadı gibi bir hare deyiz. Ruhî Taharriyat cemiyeti yaşıyan ket olmayıp ehemmiyetle tetkike değer azasının hâdiseleri anlıyabilmesi için biraz bir meseledir. Bunlar medyumun samımî zaman geçmiştir. ve namuslu olabileceğini, başka bir âlemBu usul ilk defa olarak Misis Sid le temasta bulunduğuna kendisinin de ina grickin âtibi Mis Johnson tarafmdan bunabileceğini kabul eylemekte, fakat med lundu. Bu keşif muhtelif medyumların, yumun gayrişuurî bir surette telepati te tefsir edilmek üzere kendisine gönderdiksiri altında kalarak aldanmakta olduğu leri vesikalardan çıkanlmıştır. Bu med nu ileri sürmektedirler. Filvaki hazirunun yumların bazılan, vefat edenlerden ha telepatisi hakikî bir hâdisedir. Bunun da ber vermek işile meşgul olmıyan, edebî ima mümkün olduğunu hesaba katmak mevzularla alâkadar, fakat otomatik yazaruridir. Ötedenberi bizi işgal eden müş zı yazma hassasına malik kadınlardı. küllerden biri de bu keyfiyettir. Bazılan da Ruhî Taharriyat cemiyeti aMüptedî ve tecrübesiz kimseler huzu zasındandılar. Biri İngilterede, diğeri runda yapılan celselerde bunların, ken Hindistan civarında ve biri de Amerikadileri de farkında olmaksızın, bir takım da bulunmak itibarile biribirinden ha isimler ve malumat verdiklerini biz pek berdar değildiler. Fakat bu usule dair oiyi biliriz. Böyle hususî ve memnuniyeti lan imalar ayni zamanda hâdis oluyormucib haber alanlar inanırlar ve se du. vinirler. Halbuki bunların hiçbir kıymeÖlen bir kimsenin bir haberi, iki üç ti yoktur. Fakat bu gibi hâdiselerin bazı medyum vasıtasile, yani bir fikrin birkaç defalar vâki olması ciddî bir şakird için aletle ifadesi suretile dünyaya bildirme ehemmiyete şayan değildir. İyi bir med si usulü hayatta bulunduğu esnada Mis yum bu adî malumatlan tard yolunu bi ter Myers tarafmdan ortaya atılmıştı. lir vc ekseriya fazla konuşan hazirundan, Myersin vefatından sonra Mister Piddikkatsizlikle ifşaatta bulunmamalan için, dington bu mevzuun muhtelif parçalansükut etmelerini ister. nın, ancak hepsi birleştirildiği zaman bir Bir raporun ilmî tetkikata esas olabil mana çıkanlmak üzere .muhtelif med mesi ve gayritabü görünen herhangi bir yumlara verilmesini ve bu suretle aralahâdiseyi ispata delil olarak ortaya ko nnda telepati ihtimalinin bertaraf edil nulabilmesi için söylenen, sarih ve zımnî mesini kendisinden istedi. herşeyin kaydedilmiş bulunması lâzım Bu ilham Myerse Mister Piddington dır. tarafmdan icad edilen hususî bir usulle Bu husustaki ihmallerden dolayı bir ve o zaman hayatta bulunan Dr. Verralle Kâbile gitmek istiyen doktorlar Ayda bin liralık kazanc talibleri çoğalttı Kâbil Tıb Fakültesi için İstanbuldan mütehassıs doktor götürmek üzere Efgan Hariciye Nazırile birlikte şehrimize gelmiş olan Tıb Fakültesi eski profe sörlerinden Hasan Resad burada mezkur fakülte için beş doktor tedarikile meşguldür. Hasan Reşad burada tanıdığı doktorlarla temas etmiş ve pek çok müracaatler karşısında kalmıştır. Kendisi bu müracaatleri tetkik et mektedir. Gitmek istiyenler arasında bir de kadm operatör vardır. Efganistana gitmeğe talib olanların sayasının çok olması kendilerine 150 îngiliz lirası teklif edilmesinden ileri gelmektedir. Bu para 900 Türk lirası kadar tut maktadır. Haricdede iş jfıpıldığına göre bir doktorun kazancı ayda bin lirayı geçmektedir. Bu suretle Efganistanda beş, altı sene kalacak olan bir doktor istikbalini temin edecek kadar para ile memleketimize dönmüş olacaktır. POKTOBLARIMIZ HE D İ Y 0 R L A B 7 Içkiye ve tütüne verem Iran pulu yapıştırmalı kardeşiMaarif Nazırınm tetkikat yapıyor Doktor Fahri Can, cehalet ve sefaletin doğurduğu veremle mücadele için büyük sermayeli geniş teşkilâta ihtiyac olduğu fikrinde... Adlî Tıb işleri müessesesinin müdür muavini doktor Fahri Can her Türk münevverinin ve Türk münevverleri içinde bilhassa her Türk tabibinin büyük bir alâka ile üzerinde tevakkuf etmesi icab eden bir yerli derdimiz hak kında şimdiye kadar en çok söz söylemiş, o mesele ile hakkile meşgul olmuş bir hekimimizdir. zılı kocaman bir zarfın içinden bir mektub çıkardı. İşte mektub. O zaman bana şunlar yazılmış: «Verem Mücadele cemiyeti H i i S ' ^ n n sinesinde toplanmıştır. Ve biz orada şöyle yapacağız, böyle yapacağız.» Hilâliahmer Reısi Ali Pasaya gelince o da içkiden alınacak para gayrimeşrudur, diye bana hücum etmişti. O zaman Cumhuriyet gazetesinde kıymetli meslektaşımız Abidin Daver, ve Vakit gazetesinde Hakkı Süha ile b*n o zata cevab vermiştik. Fa kat ondan sonra da bu iş 19 ncu asırda Türk Iran münasebatı Iran Maarif Nazırı Cenab Ali Asgar Hikmetin kardeşi Mehmed Ali Hikmet birkaç gündenberi İstanbulda bulun maktadır. Paris Hukuk Fakültesinde doktorasını veren Mehmed Ali Hikmet, diplomasını almak için bir tez hazırlamıya başlamıştır. Bu tez, Türk îran si yasî münasebetile alâkadar olduğundan Mehmed Ali Hikmet Hazinei Evrakta ilmî tetkiklere başlamıştır. Mehmed Ali Hikmet dün bir arkadaşımıza şunlan söylemiştir: Bursa muallimlerinin toplantısı Bursa (Hususî) Bursa muallimleri Belediye salonunda toplanarak kendi aralarında samimî ve ailevî bir eğlence yapmışlardır. Belediye salonunda 200 den fazla muallim bulunmuş; İlbayımız Şefik Soyerle, Müddeiumumî, Belediye, Fırka ve Halkevi reislerile gazeteciler de davetli olarak bulunmuşlardır. Eğ lence büyük ve samimî bir neş'e içinde sabaha kadar devam etmiştir. tercüme ettirilen Çiçeron zamanının lâ tin lisanile yapıldı. Bu ihtiyatlar haberi isal eden kimsenin haberden malumattar olmasına imkân vermemek maksadile ittihaz edilmişti. Bu lâtince haber Misis Piperin catalepsie halinde bulunduğu bir sırada Amerikada doktor Dorr tarafın dan Myerse iblâğ edildi. Bundan mak sad hertürlü telepati şüphesini deffede cek surette her medyuma muhtelif şey ler bildirilerek bunların mecmuundan hepsine faik bir mana çıkarılması kazi yesiydi. Haberin diğer âlemdekiler ta rafmdan anlaşıldığmı göstermek için bunu, herbiri ayrı ayn çalındığı takdirde bkşeye benzemiyen, fakat hepsi birleş tiği vakit güzel bir ses çıkaran bir musiki notasma benzettiler. Bu fikir, kendi icad eylediği ergonu nu düşünerek Abt Vagler ismi altında Browningin yazdığı «Bir musikişinasın kendi kendine konuşması» şiirinden ha tırlanmış olacaktır. Bu ilham bir inkısamlı muhabere şekline konularak Hope (Ümid), Star (Yıldız), Browning suretinde iblâğ o lundu. Star kelimesi üzerinde bilhassa ısrar edilmişti. Biraz sonra bu kelime birçok otomatistlerin yazılannda Aster, Stella şeklinde ve Arts, Tars, Rats gibi anagram halinde veya Rates, Tears, Stare tarzlannda görünmeğe başladı. Bunların muhtelif medyumların biribirine muvafık otomatik yazılarını anlamak için bugün ve bundan sonra kabul edil mesi lâzım gelen usul hakkında bizim nazarı dikkatimizi celbetmek maksadile yapıldığı aşikârdı. Bu anagram usulü bu gibi işlere alâka göstermiş olan doktor Hodgsonun bir hediyesidir. Bu esnada kendisi ölmüş ve bizim di ğer âlemdeki Ruhî Taharriyat cemiyeti grupu namını verdiğimiz kafileye kanş mıştı. Hodgsonun vefatından sonra profesör William James onun yazı masa smda, resmini bu makalede gördüğünüz anagram yazıyı bulmuştur ki bu kendi sinin el yazısıdır. Bu sahife, o zamana kadar birçok o tomatistlerin bu haber hakkındaki yazı lannı deşifre etmiş olan Mister Piddingtona gönderildiği zaman adamcağız hayretinden donakalmıştır. demektir... Ne emriniz var? Onu söyleyin... Ferid ağabeye bakıyordu: Necminin kullandığı araba, Muhlis dayımn değil mi? Ferid ağabey, başile tasdik etti: Muhlis dayının... Gel gelelim, Necmi, hastanede olduğu için, araba, garajda yatıyor... Sorduğum da bu ya... Necmi hastaneden çıktıysa, iş çatallaşır. Garajda ise mesele yok. Muhlis dayı, bana emniyet eder. Sormadan da garajdan çıkarabilirim. Yol gösterir gibi Ali Tuncun önüne geçmişti: Buyurunuz, usta! arabâyı şimdi hazırlarım. Ali Tunc, Ferid ağabeyi selâmladı; kahveden çıktılar. Garaja doğru gider lerken, Ali Tunc, Ismailin omzuna do kundu: Şurada bir kahveye oturalım. Ismail, şaşkına dönmüştü: Ne var, usta? « Tezimi hazırlamak için evvelâ Ankaraya gittim. Maarif Vekâleti Talim ve Terbiye heyeti reisi İhsanla görüştüm. Bana karşı çok mültefit davrandı ve büBen Cumhuriyet gazetesinyük kolaylıklar gösterdi. Kendisine mü de veremliler arasında anket teşekkirim. Tezim için lâzım gelen ma yapmağa başlayınca bu an lumatı toplamak üzere Hazinei Evraka kete karşı da nazik bir alâka gidiyorum. Tezimde yalnız 19 uncu asgösterdi. Onun bu alâkasını rın baslangıcmdan 20 nci asrın başlan gördüğüm için meşguliyet gıcına kadar Türkiye ile Iran arasındaki Dr. Fahri Can leri arasında kendisini ziyaretsiyasî münasebatı tetkik edeceğim.» ten çekinmedim. Kıymetli doktorumuz bu tamamile uyumuştu. Fakat bugünlerde Mehmed Ali Hikmet on gün kadar mesele etrafında düşündüklerini şöyle an görülüyor ki gene içki şişelerine pul ya daha şehrimizde kalarak çalışmalanna lattı: pışsın, diye bir söz var. Bence böyle kırk devam edecektir. « Mütareke senelerinde İstanbulda paralık pulla bu iş başarılamaz. Bence bir Zaman gazetesi çıkardı. Orada verem birinci nevi rakılarda kiloda on iki, ikinci mevzuu etrafında uzun uzun yazılar yaz nevilerde kiloda sekiz, üçüncülerde ise dım. O yazılarımla verem hakkında dü kiloda altı kuruş zam yapılmalı. Bunu şündüklerimi ortaya koydum. El'an da kimse farketmez. Hatta bundan şikâyet fikrim değişmemiştir. Türk milletinin üs etmez. Çünkü bir adam kendisi eğlenir, tüne çökmüş ve ırkımızın bütün hayatiye keyif ederken veremli vatandaşlara böyle tini, varlığını kemiren üç başlı bir ejder bir yardımda bulunduğunu bilmekle davardır: Verem, frengi ve sıtma. Bu ej ha fazla bir zevk duyar. ikinci bir rakıtstanbul Ziraat Müdürü Tahsin dün derin kalbi de cehalettir. Bu ejderi öl nın yarım kilosu 96 kuruştur. Bu yüz ku kendisile görüşen bir muharririmize, Büdürmek için «bir taraftan hastalıklarla ruş olursa kim bunu vermekten çekinir. yükdere fidanlığında istiyenlere bedava mücadele edilirken, bir taraftan da ceha Biz bir barda oturup içki içerken yanı fidan verildiği şeklinde çıkan şayialar letle mücadele yapılmalıdır» demiştim. mıza gelen çiçekçi Rus kadınından kötü hakkında şu izahatı vermiştir: Bilâhare hükumetimiz cehalete karşı ge bir karanfili yirmi beş kuruşa almaktan « Fidanhktan kimseye bedava fidan niş bir savaş açmış, geniş bir frengi mü çekinmiyoruz da veremlilere yardımdan verildiği vaki değildir. Birinci boy fidancadelesi, jjeniş bir sıtma mücadelesi ya mı çekineceğiz. Bunların filiyata geçmesi lar 30, ikinci boy 25 ve ücüncü boy da pılmıştır. Fakat her nedense maalesef bu matbuatın elindedir: «Haklı olduğunu 20 kuruşa satılmaktadır. Meyvacılığı ingüne kadar ciddî bir verem mücadelesi bildiğin bir dava intihab et, onun için kişaf etmemiş köylere, vilâyetin tensibile yapılmağa başlanmamıştır. Halbuki me çalıs, onun için yaşa, onun için öl...» bu fiatlardan daha ucuza fidan satılmakDoktor bir dakika sustu, sonra: selâ frengi hiçbir zaman verem kadar sa Işte, diye devam etti, ben de sizin tadır. ri ve tahribkâr değildir. Sirayet vasıtaBüyükdere fidanlığının fidanlannın lan muayyendir. Fakat veremin sirayeti yaptığınız ankete girecek bir vak'a zikredeyim: Benim dayım genc yaşında ve pazar yerlerinde satıldığı haberi de doğmüthiştir. Ona insan her yerde ve her şekilde yakalanabilir. Halbuki frengili bir remden öldü. Kansı hâlâ hastanededir. ru değildir. Çünkü tarlasından çıkan fidanın açıkta bekletilmiverek hemen yerine hasta eğer vicdan sahibi ise isteyince has Yirmi üç yaşlannda münevver ve kıymetli hn insan olan oğlunu ayni şekilde kay dikilmesi lâzımdır. Müessese, her şahsa talığını kimseye sirayet ettirmez. bettik. Kendisini sanatoryoma yatırmak kendi bahcesine dikmek sartile fidan satBunun için vereme karşı ciddî bir şeİçin müracaat ettik. O öldükten kırk gün makta ve bu hususta kendilerinden de imkilde mücadeleye geçmek lâzım geliyor. sonra sırası geldiğini bildiren kâğıdı al za almaktadır. Büvükdere fidanlığında Bu mücadele için evvelâ fazlaca bir paradık. Bence Kızılay verem mücadelesini satıcılara fidan «atıimamaktadır.» . ya ihtiyac vardır. Ben 1930 senesinde bir yapamaz, o beynelmilel ve umumî bir cegazetede bu mevzu üzerinde bir makale yazdım ve kısa bir hesabla verem müca mivettir. Verem mücadelesini onun içine delesine karşılık olarak iki yüz elli bin li sokmamalıyız. Verem mücadele teşkilâtı Yeni bir kaza teşkil edilmiyor ralık bir memba gösterdim. Inhisann içki müstakil şekilde çalısmalıdır.» Eyübde yeni bir kaza teşkil edilmek SUAD DERVt$ üzere müracaatler vaki olmuş ve hazır şişeleri ve pahalı tütün paketleri üstüne yapılacak küçük bir zamdan çok büyük lanan kadro da Dahiliye Vekâletine bir menfaat elde edileceğini yazdım. Gegönderilmisti. Bu yeni kaza teskilinin başSömestr tatili bitti ne bu yazıda memlekette bir sağlık haf ka bir zamana talik edildiği haber alın Üniversite fakülteleri, sömstr tatili bittası yapılması, bu hafta içinde tiyatrolarmıştır. da, radyolarda konferanslar verilmesini, tiğinden bugünden itibaren tekrar ders gazetelerde makaleler neşrettirilmesini ve lere başlamısjardır. Adanada asrî bir tabakhane sereiler açılmasını teklif ediyordum. yapıldı Fidan satısı Büyükdere fidanlığında parasız fidan verilmiyor Bu hafta zarfında posta ücretlerine matbua haric olmak üzere konulacak bir pul ücretinin mücadeleye varidat olarak ahnabileceğini söylüyordum. Postane den getirttiğim istatistikler üzerine yaptığım hesablarla da bu varidatın senede iki yüz elli bin liralık bir varidat temin edeceğini iddia ettim. Benim bu yazımdan 15 gün sonra gazetenin birinde Fransaya aid çıkan bir yazıda benim bu tekliflerimin oralarda tatbik edildiğini okudum. Ve rem mücadelesi için orada bir pul yapmışlar. Evvelâ bu fikirle onlar da birçok alay etmişler, fakat pek kısa bir zaman içinde bu pulla milyarlar kazanılmış. Bunu okuyunca bana daha cesaret geldi. O zamanki Sıhhiye Vekiline bir mektub yazdım ve ondan karşılık olarak şu mektubu aldım.» Doktor Fahri Can, üzerinde verem yaAli Tunc, dişlerini sıkarak: Ustayı, çırağı bırak, dedi. Seninle konuşacaklarım var. Ismail, sesini çıkarmadr, uysal uysal başını salladı. Ali Tunc, îsmaili kolundan çekti, caddeden arkasokağa saptı ve yol üstündeki kepenkleri henüz açıl mış kahveye girdi. İsmail, bir iskemlenin kenarına ilişti, onun söze başlamasını, saygı ile bekliyordu. Ali Tunc, kelimeleri teker teker söy liyerek konuşuyordu: îsmail, beni dinle, amma, cankulağile dinle... Sana vereceğim işi, ne yapıp yapıp başaracaksın... Anlıyor musun? Anlıyorum. Bütün kurnazlığını, açıkgözlüğü nü, bu işte göstereceksin... Güç bir iş sanmıyorum. Eğer istersen ve gözünü dört açarsan, yaparsın. îsmail, kendine güveniyormuş gibi ö ğünen bir gülümseyişle bakıyordu: Güç de olsa, evelallah, hakkından gelirim. Sen, hiç tasa etme. Bandırma Istanbul seferleri çoğaldı Bandırma (Hususî) 1 şubattan itibaren Bandırma İstanbul arasında işliyen vapurlarla Bandırma îzmir tren seferlerinde mühim değisiklikler ol muş, vapur postaları haftada dörtten beşe, ekspres trenleri de ikiden üçe çıkanlmıştır. Bu değişikliğe göre, vapurlar tstan buldan cumartesi, pazartesi, salı, çar şamba ve perşembe günleri saat 21 de, Bandırmadan cumartesi ve pazar gün lerinden maada her gün yani pazartesi, salı, çarşamba, perşembe günleri gece saat 22.30 da îstanbula hareket etmeğe baslamışlardır. Trenler de Bandırmadan îzmire pa zar salı, perşembe günleri; îzmirden Bandırmaya pazartesi, çarşamba, cuma günleri ekspres, diğer günler muhtelit katarlar halinde işlemektedir. Ali Tunc, not defterini çıkarmıştı, yapraklan karıştırdı, yeşil gözlü kadırun bindiği otomobilin numarasını buldu: «T. 41887»... Bu numarayı tanıyor musun? Ismail düşündü: Kulağıma pek yabancı gelen bir numaraya benzemiyor amma, anlanz. Belki yanılırım diye, şimdi bir şey söy lemiyorum. Numarayı bir yere yaz. Unutma. Ismail, cebinden, siyah parlak mukav va kabı muşambalaşmış, buruşuk bir defter çıkardı, Ali Tuncun uzattığı kalelemi aldı: f$ir daha söyleyin... Ali Tunc, numarayı tekrar etti. îsma il, kalemi geri verirken sordu: Numaranın doğru olduğuna emin misiniz? Eğer numarada bir yanhşlık varsa kabahati bana yükletmeyin... Hayır.. Ben, yazdım. îsmail, defteri cebine sokmuştu: Peki, bu, oldu... Şimdi söyleyin, Adana (Hususî) Adanada tabakhk (debagat) ötedenberi hayli geniş bir faaliyet sahasıdır. Yakın zamana kadar bu, pek iptidaî vasıtalarla başarılır bır işti ve müesseseler, hemen hemen şehrin içi savılacak bir verde idi. Cıkan fena kokudan ve iptidaî vazivetin bertaraf edemediği pisliklerden sehir halkı çok sıkıntı çekerdi. Son zamanlarda. tabak esnafı Beledivenin devamlı ih tarlarını da tahakkuk ettirmek gaye sile toplanmışlar ve sehrin 5 kilometro kadar cenubunda, Seyhamn sağ kı\n sında, ve nehrin mukabil sahilinde bulunan mezbahanın tam karşısında bu lunan bir arsayı (Tabaklaryeri) ola rak tesbit etmişlerdi. Asrî tabakhanenin açılma töreni büyük merasimle yapılmıştır. Böylece, Adana, yeni, faydalı ve güzel bir mües sese daha kazanmıştır. ne yapacağım? Ali Tunc, cevab vermiyordu, Ismail, devam etti: Kimin arabası, kim kullanıyor? Onu mu anlıyacağım? Makineyi, çaktırmadan muayene mi geçeceğim? Yoksa, arabayı dikiz mi edeceğim? Ali Tunc, îsmailin bileğini tuttu, kuvvetle sıktı: Hayır!.. Biri değil... Anlıyacaklann şu: Bir; dün gece, arabayı kim kullanıyordu? Saat kaçta? On ikiden sonra.. Peki, kolay... Kolay diyip geçme... Beni, iyi dinle... Dinliyorum. Arabaya binen kırmızı mantolu kadın nerede indi? «Kırmızı mantolu kadın» sözünü du yan şoförün, gözleri gülüvermişti, Ali Tunc, anlatıyordu: Aşk ve macera romant ahat Yazan: MAHMUD YESARt 7 Ali Tunc, hep gülümsiyerek dinli yordu; tekrar kahvenin duvar saatine baktı: Doğru saati bir öğrensek! fsmail, kalktı, kahveden çıktı, ileri doğru seğirtip döndü: Yedi buçuğa beş var. Hava pusank, daha ortalık karanlıktı. Ali Tunc, düşünür gibi durdu, ağır bir sesle: Sekizde bir randevum var, dedi. Ayni ağırlıkla yerinden kalkmıştı: Ismail, bana, bir otomobil lâzım. Ismail de, hemen toparlanmıştı: Siz mi kullanacaksınız, usta? Hayır... Bir yere gideceğim. Size, iyi bir araba bulayım. Ali Tunc, kaşlarını oynattı: Yol, biraz uzunca... Tanıdık bir şoför istiyorum. Sen, gelemez misin? Ismail, onun karşısında el pençe duruyordu: Ben, çalışmıyorum... Burada pi nekleyişim işsizlikten... Eğer açıktan bir iş çıkarsa, gündeliği düzeltiyoruz... Ama, e? dost sağ olsun, bütün arabalar, bizim, (Arkan var)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle