02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Scföat CUMHURİYE^ Gazi Anteb Halkevi modellik eden Balık servetimizden Heykeline yanarak öldü sürekli faaliyet içinde Kadın da nasıl istifade edebiliriz? Açıldığı gündenberi kiiltür ve içtimaî yardım Heba olan servetlerimiz Tıpkı Jan Dark gibi! Bunun içîn evvelâ her mevsimde balık soylarının muhtelif tahlillerini yapmak, balıkların mevsimlere göre kıymetlerini tespit etmek lâzımdır 2 Balık" servetîmlzden tam manasile isiifade edebilmek için konulacak prensipler; biri memleket içinde, diğeri de memleket dışında olmak üzere şöylece hülâsa edilir: 1 Memleket Içindet A Her zaman, her yerde balık te darikini temin etmek. B Memleket halkını balık yedirmeğe ahştırmak. 2 Memleket dışında: A Medenî dünyanın emniyet ve itimat edebileceği şekilde temiz ve nefis mamulât meydana getirmek. Her zaman, her yerde balık tedarikini temin etmek için tutulacak yolların başında balık sanayii gelir. Vesaiti nakliyesi olan büyük şehirlere taze balık göndermek ve oralarda alınacak tedbirlerle lç Anadolunun büyük şehirlerinde taze balık istihlâkini temin etmek de mümkündür. Aîıcak gerek memleket içinde ve gerekse dışında istihlâki ar tıracak tedbirlerin başmda ve birinci plânda balık sanayii geldiği cihetle biz bu nokta üzerinde biraz durmak isteriz. Türkiyede kurulacak balık sanayiinin plânmı çizmek o kadar kolay değildir. Bu işin tetkike muhtac tarafları çok ve zamana muhtacdır. Sularımızda en mebzul avla nan balıklar akış balıklarıdır. Akıs balıklarmın mevaddı mürekkebeleri her zaman, her bulunduğu suya ve mevsime göre değişir. Bunun için her muhitte bulunan balık soylarının muhtelif tahlillerini yapmalı ve bu tetkikat bize balıklarımızın mevsimlere göre kıymeni tesbit etmelidir. Balık avcılığı da balık sanayiinin ön plânında yer alan bir kıymettir. Ancak avladığımız balıkların kıymet ve ehemmiyetini ilmî olarak tesbit edebilmiş olmak için tahlil işini ön plâna aldık Avcılığının vüs'at ve ehemmiyetini tetkik etmek ikinci plânda gelir. Yukarı da da söylediğimiz gibi memleketimizde en geniş avlanan balık akış balıklarıdır. Kıymeti tesbit edilmiş balıklar için î Âk deniz balıkçılığı ile dip balıkçılığına hususî kıymet ve ehemmiyet vermelidir. Eski kayidlere göre Karadeniz Boğan civarmda 12, Boğaz içinde de 30 dalyan mevcuttur. Gene eski kayıdlara göre Boğaz içinde elli sekiz tane voli yeri vardır. Marmarada 124 dalyan sayılıyor. Bu dalyanlarla voli yerlerinin çalışmaması sebebleri nelerdir? Bu sebebler birer birer tetkik olunduktan sonra izalesi mümkün olan mahzurlar ortadan kaldırılmah ve her bir dalyan ve voli yerinin balık cinsleri üzerine verim kudreti tesbit olunmalıdır. Yalnız bu tetkikatta gayritabiî ahvali çok dikkat ve ehemmiyetle göz önüne almalıdır. Bilfarz geçen yıl Karadenizde yapılan Yunus balığı bu yıl îstanbulda yapılan Orkinos balığı avcılığı her zaman ayni mikyasta yapılabilir mi? Karadenizde ikincikânun ayında Mezit ve Barbunyanın bir tanesi ilâç için bulunamazken bir aydanberi esen lodos rüzgân bu balıkları şaşırttı. Şimdi Ka radeniz kıyılarmda bol bol Mezit ve Barbunya avlanıyor. Bunlar normal değildir. Kimyevî tahlilleri yapılarak kıymeti tesbit olunmuş balık cinslerinin avla nabilecek miktarını normal olarak ta yin ettikten sonra hangi balıktan ne suretle istifade olunabileceğini karar laştırmak çok kolaylaşır. Ancak bu işlerde bid'ata lüzum yoktur. Bütün dünyanın alışkın olduğu bir tarz vardır. Bizde bu tarzı ele aldıktan sonra onun üzerinde yürüyebiliriz. Burada bir misal verelim: Almanyada son zamanlarda Uskumrudan (Marinat) çılık yapılıyor. Biz de bunu yapalım, diye işe başlarsak bu pek heveskârlık olur. Çünkü: Acaba Almanyada (Marinat) yapılan Uskumruda maddei şahmiye nekadardır? Bizim balıklarımzda nekadardır? Iptidaî bir tetkikle anladığımıza göre bizim balıklarımız daha yağlı olduğundan dışarıdan yağ koymadan yapacağımız ve uzak lara gönderecek kadar muhafazasını temin edeceğimiz konserve şekilleri vardır. Yağdan sarfınazar; kavanoz, kutu gibi memleketimizde pahalıya malolacak ambalâjlar bu metaları harcıâlem olmaktan çıkarır, zengin yiye ceği kılığma sokar. Bununla beraber (Marinatçılık) Türkiyede yabancı de ğildir. Yalnız Türkiyede yapılan (Marinat) balıkların yağsız zamanlannda yapılır. Ve haricden konan yağla lezzeti temin olunur. Konservecilik, tuzlamacılık, kurutmacılık, tütsülemecilık gibi bir çok iş lerin arasında balık yumurtası, siyah havyar, balık yağı, balık unu, istihsalâtı, balık derisi debagati de mühim yer alır. Türkiyenin muhtelif denizjerinde bulunan muhtelif mahsullerimizden yapacağımız istifade şekilledini önceden kararlaştırarak, imalâthaneleri buna göre vücuda getirmeli ve muhtelif mıntakalara yerleştirmelidir. Bilfarz, Trabzon ve Rizede dünyanın en yağlı ve en lezzetli hamsi balığı gübre olarak tar lalara atılırken başka mıntakada Ançüvez imalâthanesi vücuda getirilemez. Akdeniz kıyılarmda Sardalya balığı işe yaramıyor, diye tutulmaz ve denize atılırken, kutu sardalyası imalâthanesi başka yerde kurulmaz. Bir imalâthaneyi bol, bol idare edecek binbir çeşit baİık bulunurken balık sanayiinin en kolayı ve en basiti olan tütsüleme ve tuzlamacılık îstanbulda yapılamaz. Bu noktai nazarımızı biraz izah edelim: Karadeniz Ereğlisinde bir balık konserve imalâthanesi v,ardır. Bu imalİthM^R.jpıubJglîl. &Wcl»danwı. pilâkî, buki memleketimizde binde, belki de on binde bir kişi balık çorbasmı bilmez ve yemez. Bu imalâthane muvaffak o labilmek için halkın istediğini temin etmek sonra sürümü artırmaktır. îkinci misal: Marmara adasında bir Ançüvez imalâthanesi ve bunun yaptığı konserve şekillerinden bir Ançüvez ezmesi vardır. Ancak bu ezmede ambalâj olarak krem veya diş patı (tüp) ü kullanılıyor. Herhalde ambalâj muh teviyattan daha pahalıya mal olduğundan bu güzel malumatımız da harcıâ lem olamıyor. Esasen Ançüvez imalât hanesinin Türkiyenin daha başka yerlerinde daha başka müsait neticeler vereceğine de kanaatimiz vardır. Bu mi salleri çoğaltabiliriz. Bazı kimselerin hayatında hakikaten harikulâde denecek hâdiseler vardır. Pariste, Vignon sokağında, 16 numarada oturan Jeanne Valeri Laneau ismindeki kadının akıbeti bu nevi harikulâdeliklere feci bir misal teşkil etmektedir. Jeanne Laneau, 1874 te, heykeltraş Fremietnin, Pyramides meydanına dikilmek üzere yaptığı Jan Dark heykeline modellik etmişti. Jura köylülerinden fakir bir ailenin kızı olan Jeanne, köyünün civarında bir sayfiyede oturan heykeltraşın kansının nazan dikkatini celbetmişti. Kadm, Je anneyi pek sevmiş, almış beraberinde Parise getirmiş, yanında büyütmüştü. Jeannenin vücudü fevkalâde güzel olduğundan heykeltraş Fremiet kendisini Jan Darkın meşhur heykeli için model ola rak kullanmıştı. O tarihtenberi kocaya varmıyan ve ihtiyar kız kalan Jeanne, Vigan sokağın da bir evin tavan arasında oturuyor, dikiş dikerek hayatını kazanıyordu. Birkaç gün evvel, bir gece, Jeannenın sahalarında takdire değer işler gördü Eli ayak, ayağı el görenler! Kavalah Mehmed Ali zade Ibrahim Paşanın zenci bir kölesi vardı, pençesini koyduğu yerde hayır kalmazdı. Bu pençe at belini çökertecek, deve hörgücünü hamura çevirecek kadar yamandı. îbra him Paşa Mora eşkıyasını tepelemeğe memur edilince bu köleyi de birlikte ge tirdi, suçluları söyletmek için işkence aleti olarak kullanmıya başladı. Suç ortaklarını ele vermiyen bir çeteci, silâh depolarının yerini saklamakta inad eden bir kocabaş, yüzükoyun yatınlıp ta belkemiğine kölenin pençesi dayanır dayanmaz silindir altına düşmüş gibi kendinden geçerdi, istenilen şeyi inliye inliye söylerdi. Bir gün gene bu ameliye yapılıyordu. işkence mahkumu bir kaptandı, beline yapışan ağırlığın bir el olabilmesini tah min edemedığinden acı acı bağırdı: Ayağını çek arab, belımi kınyor sun! Bu söz tarihe geçti! *** Geçen akşam muharrir Sabıha Ze keriyya ve romancı Reşad Nuri ile îstanbuldan Kadıköyüne geçtik. O gece ko pacak fırtınanın aldatıcı kılavuzu olan yağmur, şınl şırıl dökülüyordu. Tram vaya koştuk. Modaya gidecek tek bir araba vardı, o da tıklım tıklım doluydu. Hatta yağmurdan kaçıp doluya tutulmayı, yani mengeneye girmeği göze alan birkaç babayiğitin yan vücudü kapı dı şında kalmıştı, yağmurla kamçılanıp duruyordu. İkinci bir arabanın geleceğini umarak yağmur altında bekliyen biz üç gafile iltihak eden başka gaflet erleri de peyda olmuştu. Hep birden bu elektrikli sardalya fıçısının nasıl hareket edeceğini merak edip duruyorduk. Nihayet düdük öttü, arabanın yürümesi lâzım geldi, fakat kapılar açıktı ve bunlann kapanmasma imkân yoktu. Çünkü, söylediğim gibi, birkaç adamın yarı bedeni dışarıdaydı. Kontrolör işte bu durumda seslendi: Baylar, bayanlar, elenizi içeri çekin! Sudanlı zencinin elini ayak sanan a dam, işkence altında idrakini kaybetmişti, inliyordu. Ayaklan el zanneden bu memur ise galiba, iskenceye konulan yolcuların ıstırabile eğleniyordu. Gazi Anteb Halkevinin bahçesi Örnek ittihaz ettiği on köyde büyük yenilikler vücude getiren İçtimaî Yardım şubesi, Çocuk Esirgeme kurumile elbirliği ederek 250 çocuğun sıcak öğle yemeklerini temin etmiş ve Gazi Anteb lisesindeki kırk kimsesiz talebe için ucuz bir tabldot tesis etmiştir. Türkiyede çıkan bilumum gazetelerin geldiği kütübhanede bin beş yüz cild kıymetli eser vardır. Bunun yambaşmdaki okuma odası hergün dolup boşalmakta dır. Kültür faaliyetleri Gazi Anteb gazetesile yapılmakta ve bu işte gazetenin muvaffakiyeti takdire şayan bulunmakta dır. Köycüler kolu, çiftçinin ucuz fiatla pulluk almasını temin etmiş, köylülerin vilâyetteki işlerini takib etmiş ve on köyde temizlik, kültür ve bayındırlın yönünden iyi işler görmüştür. tngilizce, fransızca öğreten kurslara rağbet fazladır. Parti başkanı Ömer A sım Aksoy tarafından verilen öz türkçe derslere devam eden elli vatandaş diplomasını almıştır. Resmî ve hususî memur lar için kuyudata dair olarak açılan kurstan da fayda görülmüştür. Gazi Anteb (Hususî) Şehrimiz Halkevi 24 haziran 932 tarihinde açılmıştır. O tarihten şimdiye kadar gördüğü işler takdire lâyıktır. Folklöre aid bilgilerle yerli türkü ve destanları toplıyan ve Tarama Dergisi üzerinde oldukça mühim emeği geçen E debiyat şubesi şimdiye kadar sekiz büyük ve kıymetli eser neşretmiştir. Bunlardan sonuncusunu teşkil eden (Halkevi Bro şürii) hakikî bir yokluğu doldurmuştur. Beş yüz büyük sahifeden ibaret olan Broşür, Halkevinin mesaisini hulâsa et tikten sonra Anteb müdafaasına dair muharrir Ali Nadi tarafından yazılan taHeykeltraş Fremietnin yaptığı rihi veriyor ve bunu takib eden sahifelerJan Dark heykeli oturduğu evde birdenbire yangın çıkmış, de ise şehre aid işler izah olunuyor. Güzel San'atlar şubesi; halka resim ateş tavanarasmı sarmış, itfaiye yetiştiği vakit, ihtiyar kadının odası baştanbaşa zevkini aşılamak maksadile iki sergi tertib alevler içinde kalmıştı. etmiş ve Müzik kolu, istekli bulunanlaitfaiye efradı odaya girdikleri zaman ra piyano ve keman derslerile umuma ihtiyar Jeanneı, yan tutuşmuş eşyasmın konferanslar vermiştir. arasında, simsiyah bir kütük halinde bulSporcular, kendileri için tanzim etti muşlardır. Vücudü baştanbaşa yanmış, rilen geniş sahada ekzersizler yapmakta gözleri alevlerin şiddetinden patlamıştı. ve civar vilâyet sporcularile temasa geçİtfaiye neferleri, bu bir avuc kömür ha mektedirler. Son zamanlarda cirid oyunlıne gelen vücudün yanma yaklaştıkları larına da fazla önem verilmeğe ve bu eszaman, artık hiçbir acı duymıyacak ka ki Türk oyununun ihyasına çahşılmağa dar fazla yanıp mahvolmuş görünen bu başlanmıştır. et yığınmdan, mezardan gelir gibi mevTemsil şubesi için 600 kişi alabilecek taî bir ««s çıkmışhr: genişlikte bir salonla güzel bir sahne yapIntıyar Jeannenın yanık vücudü he ıınıııu; vc KCIHICI uuııu muteaKiD raaııyemen hastaneye kaldırılmış ve biçare ka te girişmiş ve birçok millî piyesleri temsil etmişlerdir. Bu salon ve sahnede aynca dm orada son nefesini vermiştir. Parisin meşhur bir meydanmda Fran mektebliler tarafından eserler oynanmış sanm millî kahramanını tuncdan bir abide ve Çocuk Eisrgeme kurumu menfaatine halinde ebedileştiren Jeannenın, heykel toplantılar tertib olunmuş, sekiz balo vetraş Fremietye ilhamlar veren güzel vü rilmiştir. cudü, tıpkı canlandırdığı kahramanm vücudü gibi alevler içinde kül olmuştur. . nosundan) (1) mamul (Mayatka) ve (Koloridya) imalâtını genişletmek ve yabancı pazarlara hilesız çıkarmak Gelibolu ve Ege denizinden Sardalya, Karadenizde Ançüveze, İstanbulda (Ton)a hususî kıymet ve ehemmiyet vererek bütün dünyadaki eşlerinin üstüne çı karmak ve beynelmilel pazarda rakib siz bu imalâta istihlâk sahası bulmak daima mümkündür. Her memleketin balık sanayiinde bir hususiyet vardır. Bizde de böyle husuyetler yaratabilir. Ancak bizim yapa cağımız balı]j sanayiinin ön plânında bütün dünyada tanınmış şekiller gelmeli ve (Ispesiyalite) ikinci dereceye geçmelidir. Zamanla bu ispesiyalıte yine birinci safa geçebilir. îşte şu kısacık yazıda da görülüyor ki deniz sularında ve deniz yosunlarından önce tetkike muhtaç binbir işimiz vardır. İkinci beş senelik sanayi pro gramımızm ana hatları çizilirken balık sanayiimizin de esas hatları çizilmiş bu lunmasını gönül çok istiyor. Nazilli Ilkmekteb yavrularının hamiyeti Millî Iktısad ve Artırma kurumile birleşjlerek muhtelif sergiler vücude getiril misHr. Müze ve Sergi snhesi tarafından hazırlanıp memleketin mahsul ve masnuatını toplıyan sergi 934 Artınm Hafta sında açılmıştır. Gene bu şube, Erkinlik savaşmda Gazi Antebin harb kıyafetle Uç muharrir birbirimize bakıştık. tçi rini, silâhlannı toplıyan bir müze hazır mizden biri vaziyetin felsefesini yaptı: lamakla meşguldür. Uzüm üzüme bakarak karanrmış. Kadıköy tramvayı da İstanbuldaki ağa beyisine benzemeğe başladı! M. TURHAN TAN Müsabaka bitti Tarihte milletimize ve memleketimize dair söylenmiş sozler hakkmda açtığımız müsabaka 25 inci yazı ile hitama erdi. Bundan sonra müsabakanm ikinci kısmı başhyor. Karilerimizin 25 ecnebi büyüğünden en çok hangisinin sözlerini beğendiklerini 25 şubata kadar bize bildirmelerini rica ederiz. Mektublar "Cumhuriyet tarihî müsabaka memurluğu» na yollanacaktır. Ondan sonra bu mütalealar tasnif edilecek ve okuyucularımıza kıymetli hediyeler verilecektir. Hediyelerin listesini ileride neşredeceğiz. görmemişti: Niye bu kadar şaştın? Ali Tunc, kendini toplamıştı: Solmazm anyacağını, matbaaya geleceğini hiç düşünmemiştim de... Sekreter, Ali Tuncun şaşkmhğına gülüyordu: Ummadık taş, baş yarar... Yoksa, bu hastalık, siyasî bir hastalık mıydı? Bizim için ehemmiyeti yok, olağan şeyler... Yıl on iki ay, hepimizin yapnğı mız kaçamaklar... Fakat ailene karşı siyasî bir vaziyetse... İş kötü, azizim, bu fena bir cürmü meşhud!.. Sekreterin alayı, kinayesi belki daha sürecekti, fakat içeriye klişecinin girme si, onun gülen yüzünü karartıverdi: Gel bakalım usta... Seninle kavga edeceğiz! Ali Tunc, bu vazıyetten istifade et meği düşündü, başile sekretere selâm verdi, kapıya doğru yürüdü. O, kapıdan çıkarken, sekreter bağı Sulanmızda bulunmayıp Manş denizinden Soğukdenize kadar bütün Avrupa kıyılarmda pek bol avlanan ve bütün dünyada istihlâk edilen ve memleketimizde (Firisa) diye satılan Ringa ve Kefal bahğından yapılan (Likori nos) gibi beynelmilel kıymet ve ehemmiyeti haiz bir veya birkaç (Ispesiyalite) vücude getirebiliriz. Bu münasebetle şunu da söyleyelim ki: Memleketimizde; yabancı ellerde rağbet kazanmış balık imalâtı yok de ğildir. (Çiroz) ve (Lekârda) yalnız Türkiye malıdır. Fakat hileli imalât ve ihracat yüzünden dış pazarlar bizim için bugün tamamen değilse bile kısmen kaybolmuştur. Marmarada yapılan ve az mıktarda olduğu için ticaret pazarlarına bile çı[•] Bundan evvelki makale 11 şubat tarlhli sayımızdadır. karılamayan (Kolyos) ve Kolyos (Ve B.G. [1] Kalyosun ufağı. Nazilli (Hususî) Burada maarif lıayatı hayli ilerilemektedir. Sırf merkezde bir orta ve üç ilkmekteb vardır. Yalnız Beşeylul ilkmektebinde yedi yüzden fazla talebe vardır. Bununla beraber mektebler ihtiyaca «kâfi gelmediğinden seneye yeni bir ilkmektebin açılması düşünülmektedir. Gönderdiğim resim Beşeylul ilkmektebinin birinci sınıf talebelerini muallimlerile beraber göstermektedir. Bu yavrular yüksek yurdseverlik duygusunu taşıdıklarını ispat ederek aralarında 10 lira toplayıp Hava Kurumuna teberru etmişlerdir. çamaklı cevab verdi: Ben, devli değilim. Sekreter, yumruklarını masanm kırıstali üzerine dayamıştı: Onu biliyoruz. Yani anandan babandan ayn mı ayşıyorsun? Ali Tunc, bıyık alhndan güldü: Ötedenberi ayrı yaşanm. Dargm mısın? Hayır! Benim girdiğim çıkhğım saat belli olmaz. Evdekileri vakitli va kitsiz rahatsız etmemek için ayrı pansi yonum var. Onun, bütün uysal görünmek isteme sine rağmen tok tok söyleyişi, sekreterin gözünden kaçmamıştı: Azizim, senin hususî hayatına karışmak vazifemiz değildir. Fakat hasta olduğunu telefon ettin; sonra da evden aradılar. Pek tabiî olarak merak ettik. Bizden sordukları zaman, bir cevab veremedik. Adresini arkadaşlar da bilmiyorlar. Tuhaf bir mevkide kaldık! Ali Tunc, sekretere hak veriyordu: Doğru... Her ihtimale karşı, adresimi bırakacaktım. Dalgmlığıma geldi. Peki, evden, niçin anyorlar? Sekreter, boynunu bükmüştü: Vallahi.. bilmiyorum, evden tele fon edilmişti. Önce, iyi anlıyamadık, hasta olduğunu söyledik. Evdekileri, pek hakh olarak bir telâş aldı. Tekrar telefon ettiler. Tevile imkânı da yoktu. Dün, bir gene kız geldi, sizi sordu. Sekreter, önündeki çekmeceyi çekti, dese deste edilmiş kâğıdlan kanştırdı: Durun, ismini söylemişti, bir yere yazmıştım. Kâğıdlan aradı, aradı ve çekmecenin sol tarafına kaymış küçük bir bloknotu aldı, baktı: Hah, buldum... Solmaz! Akrabanızdanmış! Ali Tunc, gerilemişti, alt çenesi düşmüş gibi ağzı açılıvermişti: Solmaz mı? Bu isimde bir akrabanız yok mu? Ali Tunc, kekeledi: Evet... şey... yani... var... Sekreter, düşüncesini gizlemeğe lüzum mışh, gözlerini kırpıştırarak bakıyordu: Kim arıyor? Afkve maeera romanı Sekreter, kinayeli bir bakışla güldü: Biz, arıyoruz. Haydi, onu bir yana bırakahm... Fakat azizim, sizi aileniz de anyor. Ali Tunc, ne cevab vereceğini şaşır mıştı: Ailem mi arıyor? Bu, onun hiç beklemediği bir şeydi. Yazan: MAHMUD YESAR1 Birkaç gün değil, haftalarca, hatta ay larca evin semtine uğramaz ve kimse de 17 onu aramazdı. Acaba annesi mi hasta Ali Tunc, fazla dinlemedi, merdi kulağınıza girmiyor... lanmıştı? Evin durgun, sakin hayatında venleri ikişer ikrçer atlıyarak çıktı ve Gözü, Ali Tunca ilişmişti: bir değişiklik mi olmuştu? Ailesinin, pa sekreterin odasma girdi. Geçmiş olsun... Merak ettik... ra, geçinme sıkıntılan yoktu. O halde niYazı işleri müdürü, kılişecinin çıragıVe kılişecinin çırağile uğraşmaktan çin ve hem de ısrarla ne diye anyorlardı? nı haşlıyordu: vazgeçmiş gibi yüzünü buruşturdu, elini Sekreterin gözlerinde garib bir şaşkm îki sütunluk verdiğimi üç sütun hızla salladı: lık ışığı yanmıştı: Iuk yapmışsınız... Dekupe olacak, diye Ustanı gönder bana... Baştan savde tenbih etmiştim, çerçeveli, battal bir ma iş istemiyoruz. Affedersin amma, sen, ailenle berajey yapılmış... Sahife bozulmuş, berbad Kılişecinin çırağı odadan çıkmca, sek ber yaşamıyor musun? olmuş... Gece sekreteri de şaşırmış, ge reterin yüzünün buruşuklan düzeldi, du Ali Tunc, bir gene kızın aramasını ve ceyansı, bana telefon etti, yazı sığmı daklannda yapma bir gülümseyiş belirdi: arayanın bir aile kızı olmasını, yahud bu yor! dedi. Ben de şaşırdım. Elbette sığ Azizim, seni arıyan arıyana... süs, bu çeşni verilmesini biraz şüpheli tnaz! Sizinle başımız derdde... Lâkırdı Ali Tunc, sekreterin masasına yaklaj buluyordu; her ihtimali düşünerek ka rıyordu: (Arkan var)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle