Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CÜMHURIYET Tiyatro Halk Operetinde Leblebici Horhor Amerikan hazinesi içeri çekiliyor Fort Knoxta adeta bir müstahkem mevki yapıldı Malî ve iktısadî işlerde son beş senelik depresyon devresinde ağzı kavrulan Amerika yeryüzünde mevcud altınm dörtte birinden fazlasını elinde bulunduruyor. Maamafih bu, sırf son senelerin erdiği acı tecrübelerin doğurduğu bir plân değildir. DOKTORLARIMIZ NE D İ Y 0 R L A R 7 Tam ve pürüzsüz bir muvaffakiyettir! Sanatoryom ideal bir şeydir; önce dispanser ... Markalı kostüm Bir dokuma fabrikası direktörünün fo iüdadığı şu hakikati yazıcı arkadaşlardan i haykıra haykıra ilân ediyor: «Bize yapılan siparişlerde büyük kumaş tadrleri filân ve falan markalann vurulmasıni şart koşuyorlar. Biz de, yüreğimiz yana pana, bu şartı yerine getiriyoruz.» Leblebici Horhordan bir tahne... Aylardır Beyoğlunda hareketli bir temsil faaliyeti içinde taazzuva çalışan bir sahne heyetimizin hakikî bir san'at varlığı halinde tekemmülüne şahid olduk. Halk Opereti köklü bir tiyatro müessesesi haline gelmiş ve bu kemalile içtimaî bünyetnizde yer almıştır, denilebilir. Hani bir cami meyzini bektaşiyi, mihrabm yanına çilingir sofrası kurup atıştınrken yakalamış ve veriştirmiş: Bu senin yaptığın dinsizlikten, edebsizlikten, ve saire ve saire... Zavalh bektaşi melul melul dinlemiş: Yanhş evlâd, demiş, hiç birinden değil, yersizlikten, yersizlikten... Onun gibi Halk Operet heyeti yeni doğuş anlarında iken de ona binbir bahane buldulardı. Halbuki zavalh grup, beş on istidad ve şöhreti bir araya toplayıp muhacir gibi sığındığı bir sahnede, dekorsuz, malzemesiz, bir temaşa hayatı kurmağa uğraşıyordu. Nihayet bu genclerin azmi müşkülâtı yendi, iddiasız ve samimî san'atlerile halkın alâkasını kendilerine bağladılar ve tam manasile «Halk Opereti» oldular. Fransız tiyatrosunun hmcahınc doluşu buna en kat'î delildir. Operetin son haftalanndaki fazla rağ• beti şüphesiz biraz da, îstanbulda Konfinyotis temin etmiştir. Lâkin böyle bir vesileyi hazırlamak ta ayn bir muvaffakiyettir. Türk Yunan artistleri Çardaş Fürstin, sonra bu hafta da Leblebici Horhor operetini temsile başladılar. Çuhacıyanm *hele bazı operet bestelerine bakarak şaheser diyebileceğimiz bu eseri, Fransız tiyatrosu sahnesinde şimdiye kadar hiçbir trupun erişemediği bir mükemmeliyetle oynanmış ve çalınmıştır. Zozo Dalmas Fatma rolünde fevkalâdeydi. Muhtelit temsil diyebileceğimiz iki dilde oyunlann yegâne mahzuru olarak bir Türk kadınınm rumca konuşması belki yadırganabilirdi; ancak muhavere bakımından.. Yoksa zaten esası fantazi olan operetlerde kanşık lisan temaşaya bir nevi türlü çeşnisi vermektedir! Hele Zozonun arasıra türkçe cümleler de söylemesi başka bir zevk ve neşe vesilesi bile oluyor. Hulâsa olarak, bir Türk tiyatrosunda bu dost memleket artistini, görmekten derin bir memnuniyet duyduğumuzu da ilâve edebiliriz. ^ Konfinyotis türkçeyi hiç bilmiyor. Lâkin mükaleme sıralanndaki hareketleri, mimikleri o kadar kuvvetli ki, söyledik Ierini anlamamanm o derece büyük bir poksan teşkil etmediği hissi derhal galib geliyor.. Türk artistlere gelince; ilk plânda iki kardes san'atkânn, Celal ve Lutfullah Federal Reserve System denilen ihtiyat akçesi usulü 1913 te teessüs etmiştir. Bu tarihte Amerikadaki altm miktarı (260) milyon îngiliz lirasıydı. 1934 te bu miktar dolann kıymetten düşmesi ü zerine (806) milyon îngiliz lirasından birdenbire 1 milyar (365) milyona çık mış bulunuyordu. 1935 temmuzunun başlannda 1 milyar (821) milyonu bu lan altm ihtiyat akçesi haricden Ame rikaya mütemadiyen akan ithalât saye sinde günden güne çoğalıyor. 1936 ya devrolunan altm ihtiyat ak çesi 2 milyar (23) milyona baliğ olmuştur. Bu, dünyanm altmca zengin elli milletinin mecmu servetinin dörtte birini teşkil etmektedir. Aklın almıyacağı kadar çok olan bu altını içteki ve dıştaki düşmanlardan muhafaza etmek için bu serveti Amerika deniz kenan merkezlerden içe nakletmek üzeredir. Şimdi deniz kenan şehirlerinde bulunan altınlar iç vilâyetlerden Cola rado ve Kentuckyde Denver ve Fort Knox şehirlerine naklolunmaktadır. Şimdiye kadar Pasifik sahillerinden Denvere (600) milyon İngiliz liralık altm naklo lunmuştur. Operetin iki muvaffak artisti Zozo Dalmas ve Lutjullah Süruri Sürurinin pürüzsüz muvaffakiyetlerin sevinçle kaydetmeliyiz. Her temsilde ayn bir tip yaratan Celâl Süruri Leblebic Horhor rolünde olabileceği kadar mü kemmeldi. Esprilerinde ifrata kaçmıyordu. Hislerini izhan, hayreti, hiddeti, he şeyi hesablı, müvazeneliydi. LÛtfaHaK W*rUiVr Kh i p e k t saVat bıhakkın öpfct <ehnıştıft ^5nda\ her rtev piyes oynıyan, bugün en ağır drama, ya rın en komik bir operete çıkarılan kan şık bir şahsiyet değil, bütün hüviyetile operet şubesine sanlmış ve muvaffak ol muş bir karakter buluyoruz. Bu yoldi en büyük misali de Leblebici Horhord. vermiştir. Cingöz rolünde Mehmed, Kal fa rolünde Nebahet, Kamer rolünde Ne cile de iyinin fevkinde idiler. Temsilin bütün seyrince, müzik, bale ler ve oyunlar güzel, ve muntazamdı. Zozonun ilâve veya ibda ettiği şark dans lan da caba! Paris Üniversitesinde dersler başlandı Paris 10 (A.A.) Profesör Gaston Jeze bu sabah fakültedeki dersini ve rebilmiştir. Mühim inzibat tedbirleri alınmıs.tı, Cümle kapısımn önünde duran beş po lis, içeriye yalnız profesörlerin dersin girecek olan talebeyi bırakıyor, başka lannı sokmuyordu. M. Joze içeriye girince alkışlarla kar şılanmışsa da ders başladıktan on da kika sonra, talebeden biri, ayağile göz yaşı döktüren bir gaz tüpünü ezmiştir. Öteki talebeler bu hareketi protesto etmişler ve derse, başka bir odada devam edilmiştir. Tüpü ezen talebe Disiplin konseyin sevkedilmiştir. Siyasette olduğu gibi ticarette de, ka* zanc kaygusu hâkimdir. Büyük Frederik* «Prusyanın küçük bir menfaati için en önemli sözümü ayak altma almazsam ahklık etmiş olurum» derdi. Bir ticarel müessesesi de işini yürütmek için her çareye başvurabilir. Elverir ki bu çareler, anunlara karşı saygısızhk ve halk hesamemleketimizde ehemkim, ilâc, hastaya veri bma bir ziyan teşkil etmesin. miyetle telâkki edile len gıda bedeli velha Müşterilerinin şartlarını yerine getiren cek bir vahamette misıl hepsi dahil olarak dokuma fabrikası direktörünün yaptığı i | dir? Verem memlekethesablanmış ve mey te çok ilerilemiş midir?.. dana çıkmış ki bir ya te bu zarurî hareketlerden olup halka ziGenc doktor cevab tak için senede 1214 yan vermesi şöyle dursun, millî servelî veriyor: bin dolar lâzım. Bizde korumağa medar olan tedbirler cümle • İki sene kadar herşeyi daha ucuza mal sinden olduğu için takdire bile değer* Bursada verem dis ettiğimizi farzetsek da Çünkü yabancı markalara gelişigüzel gön panserini idare et hi gene senede yatak Dr. Mehmed Osman Saka terilen rağbet, düpedüz gaflettir. Bu gaftim. Trabzonda da disbaşına 10 bin lira ayırpanserde çahştım. Verem Trabzon mamız Iâzımdır. Halbuki bir dispan letin yaratacağı zararları karşılamak ise dan daha fazla Bursada tahribat yap ser senevî yirmi bin liraya mal o yurda hizmettir. mıştı. Orada dispansere müracaat etmiş lur ve bir dispanser büyük bir ve Giyecekleri kostümlerin kumaşım olan hastaların takriben yüzde 3040 ı rem mıntakasile mücadele eder. Ameriçerlerken yerli malı olmamasını şart ke veremli çıkıyordu. Bu hastaların bü kada şimdi ismi aklıma gelmiyen bir yanlann bu davranışlan bana, Nasrede yük bir kısmı Bursanın yerlileri değil hükumet dahilinde yapılan bu nevi disdi, oraya sonradan yerleştirilmiş olan panserlerle, otuz sene mücadeleden Hocanm meşhur fıkrasını hatırlabyc muhacirlerdi. İlk Yunan muhacirleri sonra verem orada adeta yok derece O, yemeğe çağınldığı bir eve günlük yafetile gidip te umduğu kadar saygı gÖM geldiği zaman bu işte o zamanki ace sine indirilmiş. Dispanserlerin bu mücadelede oy meyince hemen dönmüş ve yabanlık kürmiliğimiz yüzünden çok meşakkat çektikleri ve çok bakımsız kaldıkları için nıyacakları mühim rol nedir?.. künü giyerek geri gelmişti. Bu sefer va Veremden kurtulmak için istira ziyet değişti, Hocaya iltifat ziyadeleşti ve aralarında bu hastalığa tutulanlar pek hat, gıda, açıkhava ve bilgi Iâzımdır. Fort Knoxdaki mahzenler, bu altm çoktu. Esasen geçici hastalıkların ek Dispanserlerin vazifesi hastalara mua en baş köşe kendine verildi. O da şahsına serisi gibi, meselâ kolera ve veba gibi, değil, kürküne gösterilen bu saygının çubuklarından ancak (1) milyar (400) verem de kütlenin içinde çabucak ya venet etmekle beraber asıl profilâktik yersizliğini ev sahibine anlatmaktan geri milyon îngiliz lirahğını istiab edecektir. yılır. Çok şükür kolera, veba gibi has öğüdlerle mmtakasmdaki halkı ve bil hassa bir hastanm etrafmdakileri ten • kalmadı, sofrada kürkünün eteğini sahaAltm mahzenlerini hırsızlardan, pat talıkların aşısı bulunduğu için şimdi layıcı maddelerden muhafaza için her onlann tehlikesi pek çok değildir. Fa vir etmektir. Bir dispansere müracaa na doğru yükseltti: «Ye kürküm ye, bu eden hastaya verem teşhisi konulduk ikramlar hep sanadır» dedi. türlü tertibat ahnmıştır. Betonarme du kat veremin aşısı olmadığı için muhatan sonra o hastanm adresi alınır, haf ceret esnasmda aralarında bulunan birAlacaklan kumaşta yabancı fabrika varların kalınlığından sarfınazar, arala tada bir hemşire bu hastayı evinde zinna konan çelik levhalar öyle tertibatı kaç hastadan verem muhacirlerimizin yaret eder, hemşirelerin fişleri vardır. markası anyanlar da, yaptıracaklan koshavi olacaktır ki bunlarla en ufak bir te arasma bir salgın gibi yayılmıştı. Trab Bu fişlere hastanın ahvali geçici olup tümlerin göze görünen bir tarafında ve mas neticesi tehlike çanları çalmağa baş zonda hastalık pek kesif değildi. îstan olmadığmı yazar, onlara ilâc götürür. meselâ yakalannda o markanm görülmebulda ise vaziyetin nasıl olduğunu billıyacaktır. Etrafında olanlara ve hastanm kendi sini temin etmelidirler. Çünkü öyle bir miyorum. Çünkü böyle bir işin başınsine hastalığımn mahiyeti korkulu bir zevke böyle bir rozet yakışır!.. Muhafızlara mahsus kulübeler kur da değilim. Bizim memleketimizde is M. TURHAN TAN şun geçmez çelikten inşa olunmuş, bun tatistikler yok. Hastalığın adedi sene şey olmadığı, fakat şu, şu gibi tedaviy muhtac bulunduğu anlatılır ve geçic: lann hepsi de dört bir tarafa mitralyöz den seneye artıyor mu, eksiliyor mu olduğu için de diğerlerine korunma ateşi açacak şekilde konmuştur. farkmda değilim. Fakat bu afetle mü çareleri öğretilir. Hasta iyi olmasa bil Samsundaki tütün amelesinirt Fort Knox, isminden de anlaşıldığı ü cadele etmek her medenî memlekette bu nasihatlerle dispanserin yapacağı e grevi zeVe Amerika *ordusunun makineleşmiş olduğu gibi bizim memleketimizde dç büvük vazife yeni insanların musab ol |Tlln J lnı Iâzımdır. Çünku memlekette vefiyatın mamasına dikkat etmek, onlara tahaf Samsun Valisinden şu mektubu aldıkî •iivaeLciİ7İitvnlar 9"î\" "~ "*** «Gazetenizin 27/1/936 tarih ve otomobılfcr, fceşrt otomobıllen, makineli ekseriyetini veremliler teşkil ederler. fuzu öğretmektir. Sonra da hastaya iç timaî muavenette de bulunulur, yağ 4204 sayılı nüshasının ikinci sahifesinde tüfekler, radyo ve sair tertibata ilâvetcn Veremle nasıl mücadele edilir? yumurta, et gibi şeyler dağıtılır. «Samsun tütün amelesinin grevi» başlıFort Knoxda (1300) kişilik süvari mu Operatör doktor Cemilin size ver Ben burada konuştuğum veremli ğı altmda bir yazı görülmüştür. Hâdise hafız kıtaatı vardır. diği cevabı okudum. Kendisi dispanser ler arasında dispanserlerden bu nev tasvir edilen mahiyette değildir. TarafımŞimdi filâdelfiya ve Nevyorkta bu Ierin bu mücadelede mühim bir rol oy muavenet görenlere tesadüf etmedim. dan söylenilen sözler müşevvik ve mülunan albnlann içerilere nakli de başlı Buradaki dispanserleri bilmem. Bi nıyamıyacağı kanaatindedir. Ben de sebbibleri haklarında kanun yönünden başma bir meseledir. Altınlan çelikten büyük bir sanatoryom yapılmakla Bursada bunları yapıyorduk. yapılması lâzım gelen muamelenin tat <* mamul vagonlar dahilinde nakledecekler Demek sizce sanatoryomdan ewe! bik edileceğini beyandan ibaret oldudir. Şimendifere naklini temin edecek a memleketteki bu hastalığın önüne ge dispanser lâzım? çilemiyeceğinden eminim. Bütün Türmelenin başında mitralyözlerle ve taban Sanatoryom da lâzımdır. Hükume ğundan keyfiyetin bu suretle tavzihini n* kiye içinde iki bin yataklı bir sanator tin bütçesile bütün hastaları, sağları ca ederim. calarla müsellâh muhafızlar bulunacak arasından tecrid etmek ve balgamlann ve şimendifer vagonlarında da ayni tak yom... Bütün: Türkiye için değil, diyo da mikrop kalmayıncıya kadar onları Londradaki et işçilerinin grev! yidat yapılacaktır. Maamafih bu işle uğ sanatoryomda alıkoyabilmek ideal bir raşan sahibi salâhiyet kimselerin şimdiye rum.. İstanbul için. Londra 10 (A.A.) Et nakliyat işçişeydir. Fakat bunu yapmanın imkân: kadar vaki beyanatlarına bakılacak olur Hatta îstanbul şehri için de hiç leri federasyonu grevin bittiğini ilân etyoktur. Tabiî halkın kesif olduğu yer sa bu işe Gangsterlerin müdahalesinden mesabesindedir. Bugün böyle bir sanamişse de işçilerin salı akşammdan ev * lerde sanatoryomlar yapılmalıdır. Fa endişe edilmemektedir. toryoma yatırılacak hastaları araştır kat dispanserlerin kurulması çok vel işe başlıyamıyacakları anlaşılıyor, Şimdiki halle 1790 yılındaki vaziyet sak üç bin yatak dolduktan sonra gene himdir. Onlar az masrafla çok iyi ne Memurlar, gürültülü bir toplantıda kümukayese eden bir ihtiyar Amerikalı ga hesabsız, sayısız sıra bekliyenler de ka ticeler verirler. SUAD DERVtŞ çük bir ekseriyetle işe başlamak karan zetelerin birine şu sözleri söylemiştir vermişlerse de etleri kamyonları yük • liyen işçiler işe başlamak istememişler« 1790 da Filâdelfiya darphanesi Hitler hasta mı, değil mi? Yeni Prag elçimiz dir. Binaenaleyh grev ancak kısmen bitni gündüzleri tek bir nöbetçi beklediğin Berlin 10 (A.A.) Propaganda Ankara 10 (Telefonla) Yen miş olacaktır. eski kitablarda okumuştuk. Geceleri d( Bakanhğı M. Hitlerin, Garmisch OlimYeni bir rökor kırıldı bu kuvvet ikiye iblâğ olunurmuş. Faka pik oyunlarının açılış töreninde soğuk al Prag elçisi Yakub Kadri bu akşam va zifesi başma gitmek üzere îstanbula h: gündüzleri tek başma bekliyen nöbetçi dığmdan kat'iyyen haberdar bulunmadı Londra 10 (Hususî) Taninmiş öğle yemeğine gittiği vakit yerine bıra ğını söylemiş, Hitlerin şimdi Münihte bu reket etti. tayyarecilerden miralay Ross 3 gün îngiliz hava kuvvetleri kacak kimse bulamadığı için çarnaçar lunduğunu ve son günlerde kendisile gö171/2 saatte Londradan cenubî Afrikarüşen ziyaretçilerin ifadesine nazaran, pek sevdiği köpeğini kulübenin yanına Japonyaya gidiyor da Kap şehrine gitmeğe muvaffak ol * bağlar ve sadık hayvan da günde bir sa sıhhatinin mükemmel olduğunu ilâve etSingapur 10 (A.A.) Askerî deni muştur. at için efendisinin vazifesini görürmüş miştir. tayyaresi filotillâsı, Tokyoya gitmek ü Miralay Ross bu muvaffakiyetli uçüPropaganda Bakanhğı, Hitleri tedavi Bugünkü vaziyetle o zaman arasında bir zere Sarawaka doğru hareket etmiştir. şile Misis Morrissonun rökorunu kırmi] etmek üzere doktorların çağırıldığına dair hayli fark olduğunu söylemekte hakl îngiliz askerî hava kuvvetlerinin Ja ve ayni mesafeyi 13 saat daha evvel kaortaya çıkan rivayetlerin saçma olduğunu değil miyim?» söylemiştir. ponyayı bu ilk ziyaretidir. tetmiştir. geldi. Eh görülmeğe değerdi... Genc, güzel kadını görünce, bizim kan da a fallamadı mı?... Yukarılarda elektrik olmadığı aklıma gelmişti. Kırmızı mantolu kadın; birazdan gelip, beni buradan a lacaklar. Belki telâşla sizin bahşişinizi vermeği unuturum! dedi, çantasını açtı, bizim karınm eline bir beş liralık tutuş rurdu... Bizim kanda renk değişti... Hemen koştu, odayı, yaktı mumu, düştü öne... Artık, ne dil dökmeler... Ba na; sen, aşağıda bekle; arayan, soran olursa, hemen yukanya haber ver, dedi. Ben, aşağıda bekliyordum amma, aklım hep, o kadında idi. Nekadar zaman geçti, bilmiyorum. Apartımanın kapısı önünde bir ayak sesi oldu, hemen toplandım. Genc bir adam kapıya yaklaştı. Bana bakıyor. Ben, anladım; kırmızıh kadının beklediği adam olacaktı. Kapıcılıkta, gözümüz açılmış, kulağımız delinmiştir. Hep ihtiyath iş görürüz. Anlamamazlıktan geldim: Kimi aradınız? diye sordum. Genc adam, buraya bir kadın geldi mi? dedi. Konuşuşu bir tuhaftı.. Yerliye pek benzemiyordu. Durun, haber vereyim, dedim. Yukan koştum. O saatte, apartıman gezilmezdi. Öyle bir kadının geldiği, geleceği .de fal, atılsa, güç bilinirdi. Kırmızıh kadın, zaten yukan katlann hepsini gezmemiş... Birinci katı beğenmiş, bizim kan ile konuşuyormuş. Haberi alınca, indi ve genc adamla birlikte çıkıp gittiler. Biz, arkalarından baka kaldık... Ali Tunc, kapıcının söylediklerini, bir kelimesini kaçırmadan dinlemişti: Hakikaten şaştığın kadar var! Bu kadın, neye böyle geceyarısı apartıman geziyor? Senin karına, bir şey söylememiş mi? Kapıcı, aklını toplar gibi elile tutmuş, uğuşruruyordu: alnını Sen, fransızca bilir misin? Kapıcı, öğünür gibi göğsünü kabart « mıştı: Bilirim. Peki, ne konuştular? Anlıyamadım. Fransızcanm ele * nikasııfl konufuyorlardı. Kadın, bize, sclâm verir gibi baş iğdi, mantosunun eteklerini topladı, keklik gibi sekip gitti.., Ben, çok lâkırdıdan kazetmem. Evlen i meden evvel, şakayı, lâkırdıyı severdim, velâkin evlendikten sonra kadının gırgırından şakayı da unuttum, lâkırdıyı da.< Şimdi, uzun boylu konuştuğuma bakma. îki gündür şaşkınlıktan kurtulamadım. Kadm, giderken bizim kadının eline u * sulcacık bir beş liralık daha sıkışhrmış. Cenevre Üniversitesi mezunu ve Cenevre Halk sanatoryomları nın sabık asistanı bulunan göğüs hastalıkları mütehassısı doktor Mehmed Osman Saka Dr. Mehmed Osman sanatoryomlar çok pahalıdır, onları tesise çalışmakla beraber dispanserlerle mücadele iyi neticeler verir, diyor « • • • H H j lu". Hem iki bin ya « B K ^ ^ ^ ^ ^ ^ R H H t a k İ 1 b i r sanatoryom flHj^^^^^HBH senede iki yüz mbinr ali a ra k a d a r bir as f j ^ ^ H | H H m a l olur 16 r B^^^^^^Em A" 01™^21 böyle bİr JL " WF' 'H H s^3* ^0111T «L ^ » 1 H H d a hir y a t a İ ı n senede ya soruyorum: kaça mal olduğu, tesi Verem meselesi satı, amortismanı, he ve macera romanı prya gittim. Camı açıp baktım. Uzun boylu, gencden, güzel bir kadın! duru yor. Bana, aç kapıyı, kirahk katlan ge zeceğim! dedi. Öyle dik dik söylüyordu ki, vakit değil, yarın gelin! diyemedim. Kapıyı açtım, içeri girdi. Ne kadm! Ali Tunc, hem dinliyor, hem içinden gülüyordu. Yeşil gözlü kadın, durgun, sessiz kapıcıyı bile dile getirmiş, geveze etmişti: Çok mu güzeldi? Kapıcı, gözlerini'süzerek başmı sallıyordu: Güzel de söz mü? O kaş, o, göz! O, boy bos, endam... Bir kusuru yok işte... Giyinişi de göz alıyor... Topukla ra kadar uzanan kıpkırmızı bir manto giymiş... Dilim tutuldu, birşey söyliye medim ki... Anahtarlan almak için, o dama gittim, kan ile başladık kavgaya.. Bu saatte, apartıman gezdirilir miymiş?.. İşte şudur, işte budur... Karı kısmına lâf anlatılır mı? Ben caketimi giydim, anahtarlan aldım; kan da yataktan fır Iadı, sırtma hırkasını geçirdi, peşimsıra Yazan: MAHMUD YESARl 13 Çok gelip gezenler var. Amma, «onra uğrryan yok. Ev sahibinin oğlile anlaşamıyorlar mı, ne? Gelgelelim, ev velki gece, bir genc kadm geldi, doğrusu şaşhm. Ali Tuncun kalbi çarpmağa başlamışb: Niye şaştın? Kapıcı, beşinci kattaki dairenin ka pısmı kilidliyordu: Şaşılmıyacak iş değil ki... Kapıyı kilidledi, anahtarlan caketi nin cebine soktu, Ali Tunca merdiveni gösterdi: Buyurun, inelim. Merdivenden inerlerken kapicî anla tıyordu: Evvelki gece, saat on bir miydi, yoksa on biri geçiyor muydu? Kapı çahndı. O saatte kiracı olmaz. Evini, apartımanını şaşıranlar olur; eski kiracılan soranlar çıkar. Gene onlardan biridir, dedim. Önce aldınş etmedim. Kapı, tekrar çahndı. Aklıma ev sahibinin oğlu geldi. Aksiliği tutmuş, vakitsiz gelmiştir! dedim. Sıcak yatağımdan kalktım, ka Kapının önüne gelmişlerdi; Ali Tunc, Doğrusunu istersen, kari da ben de kapıcıyı biraz daha oyalamak için, sigara şaşkınlıktan, ne dendiğini, ne söylendi çıkanp verdi: ğini, ne olduğunu, ne gittiğini farkede Zengin, hoppa kadmlar verdır. medik. Kadın, genc adamla, fransızca Kim bilir, ne dalavere için bu apartımanı konuştu. tutacaktır? Belki gündüz gezmek, iş.ine Ali Tunc, bu ipucunu kaçırmamak is gelmiyordur. tedi: CArkaa var). I