25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 24 İkincikânun 1936 Ahk Abdül 4 Bir mayıs sabahıydı, sürekli yağmuı larla ıslanmış topraklardan şimdi arük oldukça kızgın bir güneşin sıcağile ha fif, ve yeni bir hayat kokusu getiren, bir buhar yükseliyor; ağaclar iyice yeşenyor; güller hemen açılmağa hazır goncelerile gözlere ilk gülümsemelerini getiriyordu. Bütün tabiatte yeniden hayata çıkmaktan doğan bir şetaret vardı. Artık köyün en güzel günleri başlamıştı. Ben de hemen bütün saatlerimi kırlarda, daha ziyade bahçemde geçiriyordum. Acaba bu baharın taze havası, ılık güneşi Abbülde de yaşamak zevkini mi kamçılamıştı? Onun da sık sık sesini işitir olmuştum; bazan ta uzaklardan, ekseriyet üzere yakın bahçelerden birinden hemen hergün onun kalın ve gür sdsi, bilinemez nasıl bir iniltili yanık ifadesile, o hiç değişmiyen türküsünün bir parçasını getirmiş olurdu. Bunu bir günde ancak bir defa söylerdi, sonra bitirince galiba durur, daima sesine refakat eden tulumba gıcırtısı da susar, anlaşılan suyunu çekmiş bulunarak biraz nefes almak için kuyunun yanına çömelir, belki de âdeti olduğu üzere kuyunun kapağını açarak uzun uzun dibine bakardı. Burada suya mı bakardı, suyun içinde görmek ümidile sevgilisini mi arardı?.. ( YENİ ESERLER Perşembe Gazetesi )Ç ASKERÜK İŞLERİ Mükellefiyet kanunundaki tadilât ) Fransız Tiyatrosu Halk Opereti Bu akşam saat 20.30 da Halid Ziya Uşaklıgil Artık türküsünün ne olduğunu öğrendikten sonra, onu dinlerken ben de zihnen ona uyarak, men'i mümkün olmıyan Zayi Istanbul İthalât gümrüğünde bir sürüklenişle, güfteyi tekrar eder oltesçil ettirdiğim 16/1/936 tarih ve 16615 muştum. Bestede ona uymak pek zordu. O, bir usul dairesinde söylemez, neşideNo. h beyannamenin birinci ve ikinci nin ötesine berisine uzun fasılalar kor, nüshaları kaybolmuştur. Yenileri ah sözleri yarısında keserek durur, sonra nacağından hükmü kalmamıştır. tekrar ederek, yüreğinde kaynıyan duyGalata Havyar han 22 No. gular ne karar verirse onların arkasına takılarak, lâhni tamamlardı. Rakid havaIsak Kordova ve Moiz Razon Bir düzeltme larda, hele hafif lodoslarda onu büsbüFatih Askerlik şubesinden: tün, hiçbir parçasını kaybetmiyerek işitirvennişti. Ve olduğu gibi ayaklan yukaGazetenizin dünkü nüshasında neş dim; sertçe poyrazlarda rüzgâr neşideyi rıda ta dibe kadar düşmüş, ve başı kuyu rolunmak üzere 22/1/936 tarih ve 610 parça parça koparıp alır, götürür, sanki Nihayet tatbikı mümkün çare bulun nun kenarında sivri kaya parçasma sap No. lı yazımıza bağlı olarak gönderdiğikınk dökük, perişan enkaz halinde, de du. Zabıta ve belediye memurlan yetişlanmıştı. Aşağıdan gelen tafsilâttan anla miz ilânda: nizlere dökerdi. Şubemizde toplanma günü 25 ikinciti, uzun ve kalın urganlar geldi, kuyuya şıldı ki onu çevirmek ve başı yukanda * * inmek için fedakâr adamlar çıktı, bun çekmek mümkün değildi. Evvelâ bacak kânun 936 ve bedel verecelkerin be Bugün, mayısın pek güzel, her vakit lardan en alışkm olmak üzere tanılan biri larından bağlanacaktı, sonra tekrar bir dellerinin de 24 ikincikânun 936 akşa ten daha güzel bir günüydü, ve tabiat fazla elbisesini attı, urganlardan birinin ip daha lâzımdı, kollarını iki yanına bağ mma kadar kabul edileceği yazılı idi. Buna aykırı olarak toplanma günü hergünden daha büyük bir açlıkla gü ucunu beline doladı, ve yavaş yavaş in lamalıydı ki taşlara takıhp kınlmasın... 25/2/936 ve bedel verme müddeti 24/2/ neşten akan hayatı kana kana, doya doya meğe başladı. Bütün bu tertibat alınıp ta kuyuya 936 akşamma kadar şeklinde çıkmıştır. yutuyor gibiydi. Ben bahçede yaşamak O inerken hep müthiş bir intizar için inen adamm çıkmasına kadar geçen za Keyfiyet tashihen ilânmı dilerim. zevkinin bu bayramına iştirak ederek do de bekleştik. Otede ana da durmuştu, o man ölçülemiyecek kadar uzun oldu. laşırken, birdenbire ta yakınlarda, bir so nun da sesi kesilmişti, hep kuyudan geleO çıkınca hemen bütün ağızlardan tek kak aşın bir bahçeden, gene bir tulumba cek sesi bekliyorduk. Nekadar zaman bir sual fırladı: Anî olarak vefat eden ve bizgıcırtısının refakatine kanşan Abdülün geçti, uzun saatler geçmiş gibiydi. Niha Yaşıyor mu?.. leri sonsuz teessürler içinde bısesini işittim. yet bekçilerden biri, bu ana oğlu ilk günO dudaklannı bükerek şüphe göste rakan Akay muhasebeci muavilerindenberi himaye eden Durmuş Ağa, riyordu. Bir kere çıkmalıydı ki iş anlaşılHasretin bak ne hale koydu beni... zel broş hediye edilecektir. ni Ziya Ertürün cenazesinde buDiye başladı. Ve son heca ... ni, gene kuyunun ağzında elinde tuttuğu urganı sm!.. demek istiyordu. Çocuklara mahsus fiyatlar: lunmak suretile kederlerimize bir inilti ile, ve artık bu bedbahtın hikâ yavaş yavaş salıverirken, dayanamadı, İkinci balkon ve fotöyler 2 0 Nihayet kavi kollar urgana yapıştı iştirak eden muhterem zevata yesini öğrenmiş bulunduğum için olacak içeriye inen adama seslendi: kuruş LUks balkon ve lar; ve yavaş yavaş, bilekler gücünü ayve arkadaşlarına ayrı ayrı tegelip beni buldu, garib bir eza vererek... Ne haber? Yaşıyor mu... mevkiler 2 5 kuruş. ni saniyede birleştirmeğe çalışarak, çekAilesi Âdeti olduğu üzere gene biraz durdu, Içeriden boğuk bir ses geldi, ne dediği tiler, çektiler.. Ve Abdül, ayaklan yuka şekkür ederiz. belki yaran dakika, yalnız tulumbanm anlaşılamadı. Hep bekçinin aldığı cevabı rıda, kuyunun ağzına kadar geldi, o zagıcırtısı işitildi, sonra: bize de bildirmesini bekliyorduk. Sordu man onu kucakladılar, çeke çeke, en son, Ölmeden bir kere görseydim seni lar, «Ne diyor?..» dediler. «Ne diyecek, başını da kurtardıktan sonra, oraya ya Diye devam etti. Bunu söylerken ken daha kuyunun yarısına gelmemiş!..» diye tırdılar; ve görüldü ki kafatası yarılmış, disince bulunmuş bir vakfesi vardı: sinemalarında birden. Senenin en büyük filmi cevab verdi. bir oluktan boşanırcasına kanla karışık Olmeden bir kere görsey... Bundan sonra daha büyük bir azabla beyni akıyordu. Dedikten sonra, ufak bir duruşu olu hep kıvrandık, sabredemiyerek dolaşanOtede kadm daha ziyade dayanamıyor, birden, sanki coşarak, sanki püskü lar, pek uzaklaşmağa kuvvet bulamaksı yarak yığılmış, bayılmıştı. Ben bu bedrerek, kimbilir buna ne manalar ilâve e zın etrafta yürüyenler oluyordu, ve ka baht adamm manzarasına tahammül ederek, yeni baştan: labalık halkası daha ziyade genişliyordu. demedim, yalnız sağ kaşile sağ gözünü V 1 C T 0 R F R A N C E N A N N A B E L L A ... seydim seni... Ana gene kıvrana kıvrana, uğuna uğu gördüm. Kaşı daha yukanya çekilmiş, Bu fı'lm için davetiveler muteber dejjildir Diye mısraı bitiriyor, ve gene sonuna na: «Kurtann, kurtarın, oğlancağızı açık kalan gözü daha irileşmişti. Hâlâ o ta derinlerden geldiğinde şüphe olmı mı!...» diye uluyordu. sevgilisini arıyor, hâlâ: yan iniltiyi koyuyordu. Asıl meyanda coNihayet... Olmeden bir kere görseydim seni... şar, taşar, bunu etrafa bir sayha, nasıl taNihayet kuyunun başında çömelip içeDiye inlivor gibiydi. a an bir etmeli, adeta bir na'ra halinde salı ridekile konuşan bekçiden kopuk kopuk HALİD ZlYA UŞAKLIGÎL verirdi. tafsilât ahndı. O kendisini başaşağı salıSON Yoluna ettim feda can ve teni... Derken o zaman, onun hikâyesini anlattığı sırada anasınm bana söyledikleri hayalime bir levha getirir, Abdülü: «Boğuluyorum, ana!..» diyerek bir elile gömleginin yakasına yapışırken, onu omzuna kadar yırtarken gösterir gibi oluyordu. Bu feryadı etrafa savurduktan sonra gene: ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ Yerlerinizi evelden aldırınız. Telefon :40690 ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ Olmeden bir kere görseydim seni.. Diye ve her vakitten fazla bir hicranla sızladı, ondan sonra sustu, tulumbanm gıcırtısı da durdu. «Mutlaka gene kuyunun başına oturmuş, belki de kapağını açarak ölmeden bir kere görmek istediği yarini aramağa başlamıştır» diye düşündüm, «burada olsaydı ona bir sigara verirdim, sağ kaşı biraz inmiş, gözü biraz büzülmüş, dumanını savurarak avunurdu!» diye bu düşünceye bir lâhika ilâve ettim. Aradan nekadar zaman geçti, belki beş dakika, belki çok daha fazla, bilmiyorum, onu unutmuştum. Birdenbire gene oradan, biraz evvel onun türküsü gelen bahçeden bir çığlık koptu, bir kadm feryadı... İmdad istiyen, «Yetişin!..» diyen, çıldırmışçasına çırpındığı anlaşılan bir kadm haykınşı. «Ne oldu acaba?» diye kulak verdim, bu feryadın etrafında gittikçe büyüyüp genişliyen sesler, uğultular, hemen toplanıvermiş bir kalabalığın içinden çıkan ve arada söylenilmiş şeyler, anlaşılamıyan gürültüler... Artık tereddüde imkân yoktu. Mutlaka bir kaza olmustu. Hatırıma gelen kaza hayalini sanki elimle zihnimden koparıp atmağa çalışarak seslerin geldiği bahçeye doğru yürüdüm, ben oraya varıncıya kadar etraftan koşuşanlar, toplananlar, kadm, erkek, çocuk bir kalabalık vardı; ve bütün bu halk kapağı açık kuyunun başında, müracaat olunacak çareyi bulamıyarak, aczin verdiği bir kıvranışla, bekleşiyor; herkes biribirinden imdad umarak, hemen her kafadan derhal bulunuvermiş bir fikir çıkıp biribirile çarpışarak, ne yapılacağına karar veremiyordu. Kaza tefsire muhtac değildi. Bir tarafta, kuyuya yaklaşmağa kuvvet bulamıyarak uzakta, ta köşkün duvan dibinde, ana, bir yıgın halinde, uğunarak, ellerini dizlerine vurarak: «Kurtarın, Allahaşkına!..» diye uluyordu. Perşembenin 43 üncü sayısı 16 sahife olarak çıktı. Bu nüshada Reşad Nurinin Salgırt isimli romanı, Güzide Sabrinin Sabah keyfi ismindeki hikâyesi, Güzel San'atlar Akademisinde bir röportaj, İbrahim Alâeddinin fıkrası, Avrupada kış sporları, Ölüm yolkanı, bugünkü Amerikalılar, kadın sahifesi, kısa fıkra lar, resimli aktüalite. sinema sahifesi. karikatürler. Fiatı yalnız 7,5 kuruştur. RADVO BU akşamki program J Holivut Holivutun 214 üncü sayısı çok güzel resimler ve zengin yazılarla çıkmıştır. Konser Viyana konservatuarından birincilikle mezun olan ve henüz 20 yaşında bulunan profesör Arto Benan tarafından ayın 31 inci akşamı saat 8 de Fransız Tiyatrosunda bir konser verilecektir. Profesör Arto maruf profesör Sanerin talebesidir. Kongreye davet Kızılay Unkapanı başkanlığından: Kamunun 936 yılı kongresi Unkapanı C. H. P. semt ocağında 2/2/936 pazar günü saat 20 de yapılacağmdan bugün kamunumuz üyelerinin gelmelerini önemle özleriz. Zayi 1334 rumî senesinde Kasta monu lisesinin sekizinci sınıfından al mış olduğum tasdiknameyi zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. tneboluda Emir Ahmed oğlu Salâhaddin 1111 sayılı askerlik mükellefiyeti kanununun bazı maddeleri 2850 sayılı kanunla değiştirilmiştir: 1 Eski kanunda yazılı 86 ve 89 mad deleri hükmüne tâbi olanlardan alınacak para cezaları kaldırılmıştır. Bun dan sonra bu gibi vaziyette bulunanlar askerî mahkemelere verilerek askerî ceza kanununa göre hapis cezasile ce zalandınlacaklardır. Askerî ceza ve askerî usulü muhakemeleri kanunlanna bunlar için 2861 sayılı kanunla yeniden ağır ahkâm konmuştur. 2 Yoklama kaçağı, bakaya ve sak lıların mezkur kanunun neşrinden ev vel tahakkuk edenler altı ay içinde askerlik şubesine kendiliklerinden geldikleri takdirde hükmü kaldırılan 86 maddeye göre cezalandırılacaktır. Altı ay içinde gelmiyenler yeni kanuna göre hapis cezası göreceklerdir. 3 86 ncı madde hükmüne tâbi yoklama kaçağı, bakaya ve saklılardan naktî bedel alınmıyacaktır. Ancak hükmü kaldırılan 86 ncı maddeye göre para cezasile cezalandırılanlardan naktî bedel vermek istiyenlerin bu yoldaki kanun ve talimata göre para cezaları ve naktî bedelleri alınacaktır. 4 îşbu kanunlann neşrinden evvel askerlik şubelerine gelen veya ellerinde muameleleri henüz tekemmül etmemiş olanlar hükmü kaldırılan 86 ncı maddeye göre cezalandırılacak ve naktî bedelleri alınacaktır. 5 Bu gibilerin esası yoklama ka çakları, bakaya ve saklılar hakkında askerlik şubelerince yeni kanuna göre muamele yapılacağmdan mensub ol dukları ve yahut nüfuslarını nakil ettikleri askerlik şubelerine başvurarak bu kanunun değişen kısımlarmda gösteri len kolayhktan zamanında istifade et meleri ve yabancıların dahi oturdukları askerlik şubelerine müracaatle kanu nun yeni metnini görmeleri menfaat leri icabından olduğu ilân olunur. TEŞEKKUR İSTANBUL: ' 17 Üniversiteden nakil, tnkılâb dersf, Yazan: Yusuf Süruri Müzik: Karlo Receb Peker tarafından 18 DokuzunKapoçelli. cu senfoni, Bethoven (plâk) 19,30 triGişe gündüz açıktır. Telefon: 41819 yo (hafif musiki), stüdyo san'atkârlarıFiatlar 35, 50, 60, 75, 100; loca 300 400 mız tarafından 20,30 stüdyo caz tango ve orkestra grupları 21,35 son haberYeniköy sulh hâkimliğinden: ler, saat 22 den sonra Anadolu Ajansı • Rumelihisarmda Balta limanı yolun nın gazetelere mahsus havadis servisi da 42 numarada mükim Yeniköy Bele verilecektir. diye muhasebeciliğinden mütekaid YaVİYANA: kub oğlu Şakirin hacrile karısı ayni 17,10 gramofon 18 konuşmalar 18,35 evde oturan Ayşe Serverin vasi tayin ekonser 19,15 spor haberleri 19,40 kodildiği ilân olunur. nuşma, haberler, hava raporu ve saire 20,15 ulusal yayın 20,20 Tiefland mu 1 sikili facia, opera binasından naklen 23,05 haberler 23,15 kış sporları 23,40 eğlenceli konser 24,05 sualler ve ce Bugündenitibaren neşeli progran vablar 24,15 konuşma 24,30 konserin devamı. BERLİN: 17,05 şan konseri 17,35 zamane ya • yını 17,55 hukukî nasihatler 18.05 şan ve musiki 18,35 konuşma 19,05 Layp* zigden 20,50 günün akisleri 21,05 ha« MAGDA SCHNEIDER WIL berler 21.15 Aurora operası 22,35 GöLY FORST tarafından ringin nutku 23.05 haberler 23,25 at yanşı 23,35 Ştutgarttan. «* •• •• BUDAPEŞTE: 17,15 genclerin zamanı 18,05 Çingene musikisi 19,35 konferans 19,55 sak sofon konseri 20,15 siyasî haberler • 20,35 opera nakli 23,40 gramofonla dans musikisi 1,10 haberler. GEORGES MILTON ve BÜKREŞ: JEANNE BOITEL 18,05 orkestra konseri 19,05 konfe • Duhuliye 15 kuruştur rans 19,20 orkestra konseri 20.05 haberler 20,20 gramofon ? 20.55 konfe • rans 21,15 koro konseri 21,45 konfe • rans 21,55 orkestra konseri 22,15 şan konseri 22,35 haberler 22,50 radyo orkestrası 23,50 almanca ve fransızca Dırık Diller haberler 24,50 gece musikisi. yazıhnız, çünki bir asrî dili çabuk LONDRA (Regional): ve esaslı öğrenirsiniz. Bir dil bil20,05 haberler 20,35 salon orkestra • me diploması alırsınız. FRANSAsı 21,05 komedi 21,55 revü 22.15 radDA bedava okumanızı bitirirsiniz. yo orkestrası 23,05 musiki 23.25 asKayıdlar açıktır. kerî bando 24,05 haberler 24,15 gra mofonla dans havaları 24,35 dans or Istanbul Ankara kestrası. Istiklâl caddesi, 375 Konya caddesi PARİS (P. T. T.): 19,05 senfonik konser 19.35 konfe rans 20.05 org 20,35 haberler 21.40 Büyükler ve küçükler... Sinesenfonik musiki 22,05 haberler 22,35 ma kraliçesi, 6 yaşındaki yıldız edebî yaym 24,35 haberler. SHIRLEY TEMHLE'yi ROMA: 18.05 musiki 19.30 yabancı dillerde yayın 19,55 havadis 20,05 haberler, Fransızca sözlü Holanda dilinde konferans 20,25 ingilizce haberler 20.50 fransızca haberler20,55 Yunanistan için yayın 21,10 haEmsalsiz filminde görünüz vadis 21,20 haberler 21,40 orkestra Hamiş: Bu filmi görecek ilk 3 0 0 0 çocuğa SHIRLEY TEMP konseri 22.50 havadis 23,05 koro LE'in resmi bulunan birer gll 23,50 haberler. Büyük operet DENÎZ HAVASI ASRÎ SiNEMADA Tapıyorum SANA Surusune BEREKET BERLİTZ SARAY Sinemasında ÖLDÜREN GÖZLER Nöbetci eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun lardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Etem Pertev)'. Eminö » nünde (Ali Rıza), Bakırköyünde (Hi lâl), Beyazıdda (Belkis), Eminönünde (Beşir Kemal Cevad), Fenerde (Emil yadi), Karagümrükte (Suad), Küçük « pazarda (Hasan Hulusi), Samatyada Erofilos), Şehremininde (Nazım), Şehzadebaşı Veznecilerde (Üniversite). Beyoğlu cihetindekiler: Beşiktaşta (Receb), Galata Mahmu • diye caddesinde (tsmet), Hasköyde (Ye ni Türkiye), Kalyoncukullukta (Bey • oğlu), Kasımpaşada (Yeni Turan), Şişli Hamamda (Hal), Taksimde (Tak sim). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Mehmed), Heybelide (Yusuf), Kadıköy Pazaryolunda (Ri fat), Modada (Sıhhat), Üsküdar îskelebaşmda (Merkez). İPEK MELEK SiLAH Başına HİNDİSTAN KAHRAMANI Lm b™en HilâlSinemasındaJ KBANDOSU FERNAND GRA VE Y 2 saat durmadan neşe ve kahkaha 4 orkestra: Zîgan Macar Gene kızlar ve caz ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ M ^ H ^ ^ ^ ^ ^ kadar kaldı. Oradan aynldığı vakit güneş batmak üzere idi. Delikanlı evden 100 150 adım aynlınca toz toprağa bulanmış bir yolcu ile karşılaştı. Üstünde iğreti gibi duran elbisesi, çok kocaman şapkası daha çehresi görülmedeîr nazarı dikkati celbediyordu. Holland onun yüzünü görünce büsbütün şaşırdı. Bu bir Çinli idi. Elinde epey kocaman bir paket vardı. Çinlilerden bahsediyordu ve işte şimdi de bir Çinli kendisine çince bir mektub getiriyordu. *** Holland gazeteye gidince aktrisin mücevherleri hikâyesini yazdı. Fakat tahrir müdürü bu yazıdan hiç te memnun ol madı. Tab Holland eğer gene onun is mini yazmıyacak olursak bu yazının hiç bir kıymet ve ehemmiyeti kalmaz. Sonra diğer bir gazete mücevherahn sahibini lahkik edip te hakikati yazarsa fena bir vaziyette kalırız. Kendisini ismini yaz mağa ikna edemez miyiz? Zannetmem. Bu nasıl fikir? Bu kadm rahibe mi olacak? Bunu bana söylemedi. Ya bu yazıyı böyle yazalım, yahud yazmaktan vaz geçelim. b> olan bu lokanta oldukça pahah bir yerdi. Maamafih buna mukabil bazı hususiyetleri de yok değildi. Bunlann en başlıcası lokantanın müşterilerinin hep ayni olması, bunlann orada kendi evle rinde imiş gibi hareket edebilmeleri idi. Bu bir lokanta değil, aşağı yukan bir kulübdü. Bazan Tobi lokantasının nefis yemeklerini yemek üzere yabancılar da gelmez değildi. Fakat bunlar daima her zamanki müşterilerin mükâlemelerinin işitilemiyeceği karanlık ve sapa yerlere oturtulurlardı. Mister Stot son günlerde bu lokantanın en mühim, sözü en çok dinlenen si malarından biri olmuştu. Bermutad gene bir konferans veriyordu. Onu dinliyenlerden biri atıldı: Stot, bunlan niçin zabıtaya haber vermiyorsunuz ? Mister Stot esrarengiz bir şekilde güldü. Bu akşam T Ü R K Sinemasında büyük sinema müsameresi olarak ^ ^ . Yeni zabıta romanımız : 21 Kanlı Bilmece Yazan: Edgar Wallace Dün İtalyaya gitti. Kendisini bizzat uğurladım. Gene kızın Reks hakkmdaki alâkası azahr gibi oldu. Bunu hisseden delikanlı başka şeylerden bahse başladı. Trasmerenin hayatını ve sergüzeştlerini öğrenmesini çok istiyorum, dedi. Bunlar hayli meraklı şeyler olacak. Evet benim fikrim de böyle! Bilhassa Çindeki hayatı. Çinliler, onların yaşayışı beni hayran ediyor. Sahi mi? Demek onlan tanıyorsu nuz. Siz Çinde bulundunuz mu? Hayır, Çinde bulunmadım. Fakat bir iki Çinli tanıyorum. Hizmetimi bırakarak Londraya ilk geldiğim günlerde... Holland alay etti: Hizmetinizi bırakarak mı? Siz vaktile ahçı mı idiniz? Yoksa orta hizmet çisi mi? Evet, onun gibi bir şey... Gülmeyin. Bir nevi ahçı yamaklığı yaptım. Patates ayıkladım, bulaşık yıkadım. O vakit ancak on üç yaşında idim. Bu sırada bir çocuğu olan bir Çinli ile ahbab ol dum. Zavallının çocuğu pek hasta idi. O da benim oturduğum evde oturuyor du. Ev sahibesi pek fena bir kadındı. Çocuğun esrarengiz bir şark hastalığına tutulduğunu zannediyor, bu hastalığın kendisine de geçeceğinden korkuyordu. Bu çocukla biraz alâkadar oldum. Ço cuğun babası o vakit pek fakirdi. Bir Çinli lokantasında garsonluk yapıyordu. Bu suretle arkadaş olduk. Bana mubaIâğah bir şükran hissile bağlandı. Hal buki yaptığım şey fevkalâde birşey de ğildi. Sonraları kendisini daima gördüm. Ya çocuk? O iyi oldu. Babası ona garib ga rib ilâclar verdi. Çocuğun hastalığı zannedersem barsak hastalığı idi. O bugün Çinde mühim bir şahsiyettir. Tab Holland aktrisin evinde akşama Urologlann toplantısı Türk Urologi cemiyeti başkan urloğ Bahaeddin Lutfi Varnalmm başkanlı ğında toplanarak aşağıda yazılı meseleler görüşülmüştür: 1 Uroloğ Saim Ahmed bir fistol vak'ası takdim etmiştir. Münakaşalara urolog doktor Fuad Hamid Bayer, profesör doktor Behçet Sabit Erduran iş tirak etmişlerdir. 2 Urolog doktor Fuad Hamid Ba • yer idrar kolu basüozi mevzuunda bir tebliğde bulunmuştur. Münakaşalara operatör Rıza Enver, baktriyolog Rağıb Refik, profesör Behçet Sabit, profesör Kenan Tevfik, urolog Saim Ahmed, urolog Bahaeddin Lutfi ve urolog Ali Eşref iştirak etmişlerdir. Mutad olan ilmî içtimadan sonra Türk Urologi cemiyetinin kuruluş tarihinin senei devriyesi münasebetile cemiyet tarafından azaya Rojans lo kantasında bir akşam yemeği verilmij ve geç vakte kadar eğlenilmı§tir. Çinli Hollandı görünce ona doğru ilerIedi. Hiçbir lâkırdı söylemeden cebinden bir mektub çıkararak ona gösterdi. Mektub Ursula Ardferne yazılmıştı. Zarfın üzerinde ingilizceden başka çince yazı lar da vardı. Garib adam yanmyamalak bir ingilizce ile: ( Nerededir, söyleyiniz! dedi. Şu solda gördüğünüz ev. Uzaktan mı geliyorsunuz? Çinli bu suali duymamış göründü. 13 Pekâlâ! diyerek uzaklaştı. Mister Stotun yazıhanesi civarında Tab Holland bu tesadüften kuşku müşterileri yalnız banger, direktör, iş alanmıştı. Ursula Ardfern biraz evvel damlan olan bir lokanta vardı. Ismi To (Arkan oar)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle