17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 11 tkincikânun 1936 KUçUk hikfiye Zülfüyar ^^ Suad Derviş Onlar taraçada oturuyorlardı; biz ti, otuz beşinde bile görünmüyor...» DeMuallâ ile birlikte kapısı taraçaya açı mek zülfüyar... Soğukkanlı görünmeğe gayret ediyorlan küçiik salonda. Muallâ piyano çalı amma gözüme yaşlar geliyordu. yordu. Muallâ piyano çalarken daima dum lâmbalan kısar, san'atkâr heyecanını ka Muallâ hâlâ kırılasıca ellerile ekzersizi En güzel karihatUrlerini andıran birşeyler çalıyordu. ranlık daha kamçılarmış!!... bugün çıkan Yerimden kalktım. Taraçaya çıkıp Ben yüksek musikiden pek ziyade zevk almadığım için mümkün olduğu kadar nişanlımın yüzüne bağırmak: «Tuuu.. Ubulacaksmız pencere tarafına gelmiştim. Görümcemin tanmaz! Çapkınlık, sırnaşıklık yüzünden Bir haftanın en şen hikfiyesan'atını dinleyeceğime biraz ileride otu işinden atldıın değil mi?. îşte al» diye lerini, en hoş fıkralarını, en rup babasile sigara içen nişanhmı gözuci parmağımdan yüzüğümü çıkarıp kafasına nükteli ve zarif yazılarını atmak istiyordum. Fakat hiçbir şey yapale seyretmegi tercih ediyordum. bugün çıkan Nişanlım bugün pek suratlı idi. Bunun mıyordum, olduğum yerde mıhlanmış gisebebini biliyordum. lşinden çıkanlmış bi duruyordum. Onlar şimdi gezinmekten bulacaksmız .. tı. Şirketin en iyi bir mühendisi olan ni vazgeçmişler, gene yerlerine oturmulşarşanlım şirket müdirile bir münakaşa yap dı. Birden bir ses duydum: Gene ağlıyorsun Cavidan? mıştı. Münakaşanm ne olduğunu: «Sen Herkesin sevdiği, beğendiği Muallânın sesi heyecan ve sevincle anlamazsm» diye bana söylememişti. en güzel mizah mecmuasıdır Hakikaten bir maden şirketinin mühen titriyordu. Çaldığı piyanonun beni böyle disile müdürünün aralannda geçecek bir coşturup ağlattığını zannediyordu. münakaşanın mevzuunu anlamama im Yüzümü kolumla kapadım ve hıçkır kân da yoktu. Şimdi orada hasır koltuk mağa başladım. Muallâ yanıma gelmiş Sinemanın şaheseri larda oturmuşlar, bir taraftan sigaralan ti. Ben Muallâyı daha mektebin ilk sıEmsalsiz manzume rıı içerlerken bir taraftan da besbelli bu nıfmdanberi tanırdım. Beraber büyümeseleden konuşuyorlardı. müştük. Benim en samimi dostumdu. Bü Şayanı hayret senfoni Bu şey benim de canımı sıkmıştı. T a tün sırlanmızı birbirimize söylerdik ve biî nişanlım yeni bir iş buluncıya kadar o bana görümceden daha evvel bir ar kadaştı: ister istemez nikâhımız gecikecekti. GRiEG musikisi ile ahenkdar Nene ağlıyorsun, diye ısrar ediHalbuki ben bu yaz, düğün yapmak zengin ve rengin bir film yordu. istiyordum. Bütün çeyizim yazlık bir Bu hafta: Nihayet hıçkırıklarım biraz kesilince düğüne göre hazırlanmıştı. Ne yapa ona sordum: iım... kader böyleymiş. *** Şirket müdürünün karısını sen ta Nişanlım sigarasını asabiyetle yere a nıyorsun değil mi?... Evet, ey sonra ne olmuş?.. tarak ayağa kalktı. Babası da onun gibi O, nasıl bir kadındır... Kaç yaşınyaptı. Şimdi taraçada bir aşağı bir yukagörülmemiş bir muvaffakiyetn yürümeğe başladılar. Bu suretle ara dadır. le devam ediyor da bir bizim bulunduğumuz salonun ö Kaç yaşında olduğunu bilmem göniinden de geçiyorlardı. Bulunduğum rünüşte ancak otuz beş... Güzel, şık... pencerenin önüne yaklaştıklan zaman Ne o... Gene neye ağlıyorsun?... bu harikayı görünüz onlann sesini duyuyordum. Bir defasın Ağlamıyorum... Onun ismini bilida kaynatam: yor musun? Sana o kadar söyledim Ömer, di Evet, bir halâyık ismi gibi birşey.. gördün, bu kadar tahsil ettin, zülfüyârin yordu. Sen kendini hâlâ nerelerde zan Dur, dur sana şimdi söylerim... Misli ne olduğunu bilmiyor nuı*"""* nediyorsun... Işbaşındasın ve müdürün yâr mı?.. Yoksa, yoksa?... Muallâ: huyuna, suyuna doğru gihnek lâzım.. Zülfüyar değil mi?... Hayır? Gözlerime baktı: Hem... Dedi. Sonra kaynatam yüksek ses Diyordu. Diğer bir defasmda nişan Evet, dedi. Zülfüyar. Sen nere le: den biliyorsun?.. lım: Zülfüyar, demek diye söze başla Fakat baba... Ben ocakların va Hemen parmağımdaki yüzüğümü çıdı. Zülfüyar demek bir... ziyetini... kardım. Onun avucuna koydum: Ve zülfüyânn ne olduğunu anlattı. Diye bir şeyler mınldanıyordu. O Lutfen bunu ağabeyine verirsin, Bir şirket müdürünün zülfüyârine nasıl günkü meseleden konuşuyorlar. Ge dedim, bir daha onu görmek istemem. zinmekte devam ediyorlardı, ben de Arkadaşım hayretle gözlerime bakı dokunulur onu da izah etti. Burada bunu anlatmağa ne hacet, elbet benden onlan seyretmekte ve biraz da dinle yordu. başka herkes zülfüyârin ne olduğunu bimekte.. Çünkü sonunda bizim düğünden Ne oldu?... de konuşacaklarını ümid ediyordum ve Ne olacak şimdi babanla konu lir, değil mi?... maksadım düğün için ne düşündüklerini şurken duydum. Onun müdürü çok kıs Nişanlım: anlamaktı, ümidim de boşa çıkmamıştı. kanc bir adammış. Baban ona yüz kere Cavidan nerede? diyordu. Hakikaten bir kere geçişlerinde kayna zülfüyâre dokunma, zülfüyâre sataşma, Muallâ: tamın: demiş... Ve nihayet bir gün müdür Evine gitti.., Ah. Eğer sen zülfüyâre dokunma onu zülfüyâre dokunurken yakalayın Dedi.. Nişanlımın: Baydm sizin düğün de bir aya kadar ola ca.. Hemen arkasından gidelim diye caktı, dediğini işittim. Hıçkırıklar fazla söz söylememe mâ haykırdığını duydum. ni oluyordu. Fakat benim çok iyi bir Nişanlım: *** Ben zülfüyâre dokunmadım ba dostum olan Muallâ benden fazla isyan Koşarak eve geldim. Salona girdim. etmişti: ba.. diye kendini müdafaa ediyordu. Nasıl dokunmadm oğlum?.. Sana Ah şu erkekler .diyordu, hakkm Gönlüm ferahlamıştı, artık ağlamıyor Fakat kızarmış gözlerimden annem kaç bin kere tembih ettim.. Zülfüyâre var şekerim. Şimdi gider yüzüğü suratı dum. ağlamış olduğumu anladı. Babamla andokunma diye.. Müdür bunu çeker mi?.. na atarım o mendeburun. Zülfüyar mı?... Bu da ne demekti?.. O taraçaya doğru giderken ben deneme neden ağlamış olduğumu anlatmaBenim nişanlım neye dokunmuştu?.. Zül odanın kapısından sofaya, oradan mer ğa vakit kalmadan bahçeden sesler gel füyar?.. Zülfüyar?... Lise mezunu i divenlere, bahçeye sıvıştım. Şimdi bir meğe başladı: dim... Şimdiye kadar böyle bir söz duy taflan kümesinin arkasına saklanmıştım.. Cavidan, Cavidan! diye bağırışımamıştım... Taraçada geçecek şeyleri görmek isti yorlar, kahkahalarla gülüyorlardı. Ni Zülfüyar?!.... yordum. Fakat taraça yüksekti, birşey hayet hepsi odaya doldular. Muallâ, nigöremiyordum. Kulaklarımı kabartmış şanlım, kaynatam, hatta kaynanamla daGene dönmüşlerdi. Müdür çok kıskanc bir adamdır, tım, işitmeğe gayret ediyordum. Acaba dı bile beraber gelmişlerdi. Kaynatam diyordu kaynatam. Çok kıskancdır. Ken yüzüğümün suratına çarpılma sahnesi bir kahkaha fırtınası içinde bizimkilere hain nişanlımın üzerinde nasıl bir tesir meseleyi anlatıyordu. Nişanlım yanıma disinin yanında başka insanlann... Ve gene uzaklaşmışlardı. Kalbime yapacaktı?. Muallânın heyecanlı heye gelmişti: bir çarpıntı gelmişti. Müdür kıskanc bir canlı birşeyler söylediğini duyuyordum. Küçük sersem! diyordu. Zülfü adammış ve nişanlım da zülfüyâre do Muallâ benim tarafımdan yaptığı konfe yârin ne olduğunu bugüne kadar bilmi kunmuş... Zülfüyar... Bir Çerkes ha ransı bitirir bitirmez ne oldu biliyor mu yor muydun?.. layık... Veya bir ahretlik ismi olabilir sunuz?... Müthiş bir kahkaha koptu. NiÖnüme bakıyordum. Cehaletimden di?.. Evet Külnihal, Şehriyar, filân gi şanlım gülüyor, kaynatam gülüyordu. mahçub bir vaziyete düşmüştüm. Fakat bi isimlerden bir isme benziyordu bu zül «Vay hain vay, dedim.. Demek yü tam o esnada ihtiyar amcam imdadıma füyar sözü... züğümün geri verilmesi ona bu kadar yetişti: Birdenbire elimi alnıma vurdum. Mü tesir etti ha!» Biz ihtiyarlar ne dersek diyelim, dürün kansının eski şehzadelerden birinFakat Muallâ susmamıştı. Gene si den boşanmış bir kadın olduğunu duy nirli sinirli birşeyler söylüyordu. Muallâ dedi. Osmanlı diline bir hatime okumak zamanı çoktan gelip geçti! mamışmıydık... Hem Muallâ bana: nın babası birdenbire yüksek sesle: 2 nci sayısı bugün çıktı Cemal Nadir Ramiz Münif Fehim Ercümend Orhan Ural'ın KARİKATUR i"^i"""""^^" Buglinden itibaren ••^^^•^•••i Şehzadebaşı H I I G I Sinemasında iki müstesna harikalar filmi birden: Sinema aleminin "MİRNALOY KLARK GABLE WİLLİAM POWELL,, gibi Uç sevimli yıldızı tarafından büyük bir kudretle başarılan Fransızca sözlü büyük his ve heyecan filmi, ÇARLES PİKFORD v e RAKEL TORES tarafından dünyanın en büyük ve hissî hayvanat sırkında muvaffakiyetle oynanmış olan RADYO aksamki program J İSTANBUL: 18 Manon operası (üçüncü ve dordün» cü perdeler) 19,30 çocuk saati, hikâ yeler 20 muhtelif plâklar 20,30 stüdyo caz ve tango orkestra grupları 21.35 son haberler, saat 22 den sonra Anadolu Ajansmrn gazetelere mahsus havadis servisi verilecektir. VIYANA: 17.55 gramofon 19,20 konuşma 19,35 halk şarkılarmı öğrenelim 20,05 ha berler, hava raporu ve saire 20,35 muK telif musiki parçaları 21,15 klâsik ve modern musiki 22.45 filimlere dair 23,05 haberler 23,25 Polonya şarkı lan 24.05 konuşma 24,20 cazband takımı. BERLÎN: 17,05 Kolonyadan 19.05 spor 19,20 musiki 20,05 orkestra konseri 20,50 günün akisleri 21.05 haberler 21,15 Kolonyadan 23.05 haberler 23,35 dans havaları ve şarkılar. BUDAPEŞTE: 18,05 bir bira fabrikasından nakil 18,50 konser 19,10 konferans 19.40 şan konseri 20,35 konferans 21.15 Viyanadan naklen musiki 22,45 haberler23.05 cazband takımı 24,05 gramofon. BÜKREŞ: 18 05 askerî mızıka 20.05 haberler 20,20 şan konseri 21,20 cazband takımı22,35 haberler 22,50 viyolonsel kon seri 23,20 gece musikisi 23,50 almanca ve fransızca haberler 24,05 gece kon • serinin devamı. LONDRA (Regional): 20,05 haberler 20,35 salon musikisi • 21.05 orkestra konseri 21,50 kanşık yayın 22,35 musiki 23,35 orkestra konseri 24,35 haberler 24,45 gramo fonla dans musikisi 1.05 Droitvich. PARİS (Radio Paris): 19,35 gramofon 20,35 musiki 22,05 şan konseri • 22.35 haberler 22,50 opera yayını 24,50 dans musikisi 1,20 hafif musiki. ROMA: 17,50 Asmaradan nakil 18.20 konser19,15 memleket yayını . 19,30 yabancıdillerde haberler 19,55 haberler, esperanto dilinde haberler 20,05 haberler, esperanto dilinde konferans 20.25 ingilizce haberler 20,50 fransızca haberler 20,55 Yunanistan için yayın 21,20 haberler 21,40 Neron operası. SON G U K A H KARİKATUR'de KIRMIZI KARiKATUR'de KARİKATUR Bugün talebe matinesi vardır. Her yer 15 kuruştur. Matinelen 2 buçukta ve beşie, suvare 20 buçukta Dühuliye 20, paradi 15 kuruştur. Dehşet, heyecan ve harikalar filmi VAGON ı Bugün A Z A K sinemasında Istanbul, Gedikpaşa, Tiyatro caddesi PEER G Y N T PEER G Y N T ŞİNEMASINDA r P matinelerden itibaren Büyük şark opereti E PO SİNEMASINDA TÜRK ANNABELLA JEAN MURAT CHARLES VANEL J. P. AUMONT tarafından temsil edilen SARAY G İ D İ N İ Z Büyük ve güzel film başlıyor. Bir harb tayyaresinin efradı, olüm ve vazifede birleşen ve fakat, birisi âşıkı ve diğeri zevci bulunan bir kadın kalbi yüzünden birbirinden ayrılan iki dost, ayni tayyare efradından bulunan iki adamın ruhlarındaki insanî hissiyatın kaynaşması, beşeriyet hududunu geçirmeksizin bir büvüklük tasvirini veren K E S S E L, in meşhur şaheseri, kendisinde bütün hissiyab beşeriyeyi gizleyen bir eser, Yerlerinizi evvelden aldırınız. Tel. 40690 ( L'Equipage ) çuş film Bu hafta E L H A M R A Sineması Görülecek Şarl Boyar P. Richard Wilm NATALIE PALEY Her ikisi büyük ACA iki büyük Brigitte Helm Pierre Blanchar ROGER KARL Fransız filmleri ALT I N DANTE'nin Heyecanlı... Müthiş.... Muazzam. Binlerce figüran Fransızca sözlü Ayrıca: MAVİ TUNA 120 kişilik orkestra tarafından ve en son FOX JURNAL Kadıköy S Ü R E Y Y A Nöbetçi eczaneler CEHENNEMi CAMILLA HORN daha güzel ve daha sevimli AŞKIM SENİNDİR ( Ein Walzer fuet dich ) filminde Üsküdar Hâle sineması Bu gece nooeıçi olan eczaneler şun « lardır: îstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Sarim), Alemdarda (Abdülkadir), Bakırköyünde (Merkez), Be yazıdda (Cemil), Eminönünde (Hüsnü Haydar), Fenerde (Vitali), Karagüm rükte (M. Fuad), Küçükpazarda (Yor gi), Samatya Kocamustafapaşada (Rıdvan), Şehremininde (A. Hamdi), Şeh zadebaşmda (Halil). Beyoğlu cihetindekiler: Beşiktaşta (Rıza), Bostanbaşında (İtimad), Galatada (Kapıiçi), Hasköyde (Halk), Kasımpaşada (Merkez), Maç kada (Maçka), Taksimde (Tarlabaşı), Tepebaşmda (Kinyoli). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Şinasi), Heybelıde (Ta naş), Kadıköy eski İskele caddesinde (Büyük), Kadıköy Yeldeğirmeninde (Üçler), Üsküdarda (Ahmediye). Fransız Tiyatrosu Küçük Anne FRANSİSKA GAL Gayet ihtiraslı bir roman KONİGSMARK Ş AHAN E F i Li M DENİZ H AVAS I Pek yakında m T İLK Bugün VORONZEFLERİN E SRAR I Brigitte Helm Jean Murat Anna Sten Gary Cooper Yeni FOX JURNAL. Ilâveten; sinemasında AN GECE Halk opereti Buşrün matine saat 16 da Bu akşam saat 20,30 da Halk Operetinde «Hâlâ gene, güzel bir kadın, demiş Budala! diye bağırdı. Mekteb SUAD DERVtŞ SiLLi SENFONi Büj'ük operet Yazan: Yusuf Süruri Müzik. Karlo Kapoçelli. Telefon: 41819 Gişe gündüzleri açıktır. Fiatlar: 35, 50, 60, 75, 100, loca 300, 400 Pek yakında DENİZ HAVASI E Mî R SEVİYOR Yeni zabıta romanımız: 11 Kanlı Bilmece Yazan: Edgar Wallace Hayır. Ben çifte anahtar bulun duguna inanmam. Eğer böyle birşey olsaydı Valters onu elde etmenin çaresini bulur, o kadar zahmete katlanıp yeni bir anahtar yapmağa kalkışmazdı. O bütün hayahnı çifte anahtarlarla temin etmek tedir. §u halde siz katilin bu anahtarla iş gördüğünü söylemek istiyorsunuz. Buna eminim. Küçük kan lekelerine dikkat. Katil bu anahtarı sadece kapıyı dışarıdan kapamak için değil, içeriden açmak için de kullanmıştır. Peki anahtar nasıl oluyor da masanm üzerinde bulunuyor? Şimdilik size vereceğim cevab «Allah bilir» den ibaret kalacak. Fakat elbet anlıyacağız. Diğer çekmecelerin taharrisini başka zamana bırakalım. Şim dilik yaptığımız iş kâfidir. Karver beyaz eldivenli elile iğneyi alDelikanlı gürültüden uyandı. HollanKarver ve Tab Holland mahzenden dı. Işığın altma giderek muayene etti. da: dışan çıktılar. Bundan bir netice elde edebilece Seni saat üçe kadar bekledim, dePolis müfettişi: ğimizi zannetmiyorum, dedi. Fakat ne o di. Valters yakalandı mı? Yahud başka Artık biraz dinlenebiliriz, dedi. lur ne olmaz... Saklıyacağım. bir tutulan var mı? Fakat Holland onu dinlemiyordu. O Polis müfettişi böyle söyliyerek iğneyi Ben Karverden ayrılıncıya kadar nun gözleri yere, ayaklarının ıruna di anahtan koyduğu kibrit kutusunun içine böyle birşey olmadı. Yani on dakika evkilmişti. attı ve kutuyu cebine yerleştirdi. veline kadar, yalnız Valtersten değil, Sokağa çıkınca ikisinin de gözleri ay Vellingtondan da şüphe ediliyor. Mah 7 Delikanlı tam ayağmın bastığı yer dınlıktan kamaştı. zenin kapısı önünde onun eldivenleri buPolis müfettişi: de, döşeme üzerinde bir çelik parçasmın lundu. Tab Holland, dedi, bu facianın panldadığını görmüştü. Gayriihtiyari iğil Çinden gelen Vellingtondan mı? birçok safahatına şahid oldunuz. Gördü Evet ümid ederim. O müthiş bir adama di ve onu aldı. ğümüz ve bulduğumuz şeyler hakkında benziyordu. Yarabbim ne korkunc fa Polis müfettişi merakla sordu: kimeseye birşey söylememeye dikkat et cia... Mahzendeki sahne bir türlü gözü O nedir? melisiniz. Yoksa işimiz berbad olur. Tab Holland: mün önünden gitmiyor. Deli olacağım. Ne bulduk ki ne söyliyeyim. Bu Bir iğne! dedi. Sana iyi bir havadis getirdim, Filhakika bu tahminen dört santimet topluiğneden mi bahsedeceğim ? Reks. Amcanın vasiyetnamesini bulduk. Polis müfettişi biraz sert bir eda ile: ro uzunluğunda bildiğimiz bir iğneydi. Reks Lander biraz lâkayd bir eda ile Yalnız kullanılması rnutad olmıyan bü Onu bile söylememelisiniz! dedi. mukabele etti: yüklükte bir topluiğne... Bir hususiyeti *** Ya, öyle mi?.. Fakat bu havadisin de biraz iğrice olmasıydı. Üzerinde başTab evine girince gündüz olduğu hal iyiliği neresinde? Şimdi benim öyle şey ka bir fevkalâdelik göze çarpmıyordu. de bütün lâmbalann yandığını gördü. düşündüğüm var mı? Varis kim oluyor? Polis müfettişi: Reks Lander elbisesile bir minderin ü Malul köpekler hastanesi mi? zerine uzanmış, orada uyumuş kalmıştı. Onu bana veriniz! dedi. Hayır, gene ve mahir mimar Reks Vellington hakkında henüz hiçbir Lander. Nç yazık ki bizim şu şimdiki yaşayışımız bu vasiyetnamenin tatbik mev haber alamadık, dedi. Bulunması zor. kiine konulmasile değişecek. Zengin ol Çünkü kendisini tanıyan hemen hemen duğun vakit arasıra seni ziyarete gelece kimse yok, gibi. Buna mukabil Valtersin taharrisi çocuk oyuncağı kabilinden bir ğim. Tabiî beni tanıyacak olursan. Reks sabırsızlığını anlatan bir hareket şey. Maamafih onu da henüz bulamadık ya... Herşeyi bildiğimiz halde hâlâ ya yaptı. Benim şu anda düşündüğüm şey kalıyamamamız şayanı hayret. Bmdıği o» para değildir. Ben büsbütün başka şey tomobilin şoförünü buldurduk. Onu merkez istasyonuna bırakmış. Yolda bir şapdüşünüyorum. Tab Holland bundan sonra yatarak ka almak için durmuşlar. Karver, aklınıza başka bir ihtimal dört saat uyudu. Uyandığı zaman Reks Landerin sokağa çıktığını öğrendi. O da gelmiyor mu? giyinerek çıktı. Polis müfettişi pencereden dışan bakıSokaklarda pazar günlerine mahsus yordu. gazeteler satılıyordu. Hemen hepsi ilk saUzun boylu, ince yapılı, yüzü buru hifelerinde Trasmerenin katlinden bah şukluklarla dolu bir adamdı. setmekteydiler. Birçok faraziyeler akla geliyor, deTab Holland evvelâ gazeteye uğradı. di. Hepsi de aşağı yukan doğru olabilir. Cinayet hakkında kısa bir yazı yazıp bı Kurşunun tecdidi hava deliklerin raktıktan sonra çıkarak polis müfettişi Karverin evine gitti. Bekâr olan Karver den birinden atılmış olması ihtimalini hiç mobilyah bir apartımanda oturuyordu. düşündünüz mü? {Arktut MT> Tab onu tıraş olurken buldu. Polis müfettişi:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle