23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

7 3 ŞUBAT 2020 Demokrasiyi iklimsel sorunların emrinde tartışmak hafif bir fon müziği gibi algılanIYOR Demokrasinin iklim ile büyük imtihanı AnneCéCILE ROBERT* İ klim bilimci FrançoisMarie Bréon (1) “Alınması gereken önlemleri kabul etmek zor olacak. İklim değişikliğine karşı mücadelenin bireysel özgürlüklere ve dolayısıyla demokrasiye aykırı olduğunu söyleyebiliriz” diyor. Astrofizikçi Aurélien Barreau, kanıksadığı “bireysel, özgürlüklerimizi etkileyen, zorlayıcı, popülist olmayan önlemler alma” zorunluluğu olduğu görüşünü eklemeden önce “Ben, (küresel ısınmaya karşı mücadele için) çözümlere sahipmişim gibi davranmak istemiyorum, bunun için çok daha yetkin uzmanlar var” (2) ifadesini kullanıyor. Demokrasiyi, iklimsel sorunlar çerçevesinde tartışmak hafif bir fon müziği gibi yayılıyor. Gazeteci Stéphane Foucart, “Uzun süredir tabu olan, kısıtlayıcı çözümlerin zorunluluğu ve popülist olmayan kararlar alma fikri gittikçe zemin kazanmaya başlıyor” diyor. Ve sonuç olarak: “Alternatif çözüm ise rahatsız edici: Küresel ısınmayı engellemek için mevcut demokrasi biçiminden vazgeçmek mi yoksa küresel ısınmanın demokrasiye hak vermesini beklemek mi?” (3) diye soruyor. “Valeurs actuelles” dergisinin (4) imza kampanyasına katılım sağlayan birkaç bilim insanı ve iddialarına rağmen, iklim değişikliği gerçeği kabul görmüş durumda. Öyleyse özgürlüklerimizin temel ifadelerinden biri olan demokrasiyi, çevreye tabi tutan söylemin geçerliliğini sorgulayalım. Kuşkusuz ufukta bir “yeşil diktatörlük” görünmüyor. Seçim, en azından Batı dünyasında, iktidar uygulamasının alfa ve omega’sı olmaya devam ediyor. Buna karşın, demokrasinin çerçevelenmesi, çoğu zaman gerçek bir tartışma zemini olmadan benimsenen somut önlemlerin konusu olmaya başlıyor ve bu yüzden “iklim aciliyeti” konusunu ağırlaştırıyor. Fransa’da çevre tüzüğü, 2005 yılından bu yana İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi ile birlikte Anayasa’nın önsözüne dahil edildi. 2018 yılında Meclis Yasama Komisyonu daha ileri giderek “iklim değişikliğine karşı mücadele”yi Anayasa’nın 1. Maddesi’ne dahil etmeyi teklif etti ve böylece bu sorunu Cumhuriyet’in “bölünmez, laik, demokratik ve sosyal” tanımı ile aynı seviyeye, yani normlar hiyerarşisinin zirvesine taşıdı. 12 tarafsız kişi 4 Ekim 2019’da yürürlüğe giren İklim İçin Yurttaş Konvansiyonu (CCC) sağduyulu ve geç kalmadan hareket etme ihtiyacına bariz şekilde aykırı görünen, düşünülmeden ve tehlikeli bir şekilde dile getirilen söylemleri içeriyor. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Anne Frago (Meclis Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Müdürü) ve Michèle Kadi (Senato Hizmetleri Onursal Genel Müdürü) ile garantörlüğünü üstlendiği CCC’nin oluşum kararını Büyük Ulusal Tartışma sürecinin sonunda verdi. Yönetmen ve yazar Cyril Dion “Temsili demokrasi modelimiz mevcut zorluklarla yüzleşmek için gerekli radikal önlemlerin alınmasına izin vermiyor” açıklamasıyla hedefi inceltiyor. Ona göre elde edilecek sonuç daha sonra kamu yetkilileri tarafından benimsenecek çözümlerin ortaya çıkmasına izin veren müzakere alanları yaratılmasında yatmakta. Telefon rehberinden kura ile seçilen yüz elli konvansiyon üyesi altı haftada bir çözümlenmesi gereken sorunları açıklayacak uzmanlarla bir araya gelecek. Daha sonra alınan kararların biçimsel olarak onaylanması parlamentoya veya kararların desteklenmesi seçmenlere kalacak. Dion “Bizim sorumluluğumuz hükümet ile içerden bir güç ilişkisi oluşturmak. Hükümet tarafından onaylanan öneriler geliştirmek ve ardından bir referandum sağlamak” diyor. İlk bakışta makul görünen bu söylem aslında soru işaretleri barındırıyor. İlk olarak, kura ile seçilen vatandaşların bu göreve uygunluğu konusu var. Yolsuzluğa karşı duruşları, önyargılı olup olmadıkları, konuya ilgileri vb. Dahası, kura çekilişine atfettiğimiz şeffaflık ve tarafsızlık erdemleri, 250 bin telefon numarası arasında yapılan ön çekiliş sırasında nasıl olduysa şans Daniel Cohn Bendit’e isabet etti. (Kendisi yoğunluğu nedeni ile katılmayı reddetti). İkincisi, kura sonucu bir araya gelen ve herhangibir yetkiye sahip olmayan bu Fotoğraf: AFP topluluk neye dayanarak halk tarafından seçilen siyasilerin kararlarını etkileyecek? Çünkü, seçilmişler karar verme yetkisini muhafaza ederlerse “Yeni Bakış” demokrasisinin erdemleri ile süslenen ve medya kargaşasınca övülen, CCC tarafından yapılan dostane teklifi gerçekten atlatabilirler mi? Olası bir sandık cezasına ek olarak şu anda yasal işlem riskiyle karşı karşıyalar. Sanat dünyasından ünlü isimler tarafından desteklenen Oxfam, Les Amis de la Terre (Dünyanın Dostları), Le Réseau Action Climat (İklim Eylem Ağı) veya Greenpeace gibi çevreci dernekler, “L’affaire du siècle” (5) Yüzyılın Davası platformu üzerinden devleti “iklim değişikliği karşısında hareketsizlik” argümanı ile yargıya taşımak arayışı içerisinde değiller mi? Yasal araç aynı zamanda 2019 İnsan Hakları Ligi Güz Üniversitesi’nin temasıydı. Eğer demokrasi, doğası gereği genel çıkar adına vatandaşlara uygulanan kısıtlamayı kabul ederse, burada belirsizlik, ekonomik analiz ve sosyal güç ilişkilerini dikkate almanın ötesinde objektif bir iklimsel gelişim tanımına inanmaktan kaynaklanır. Bu nedenle CCC, “iyi” çözümlerin ortaya çıkmasını, yani bir tür bilimsel gerçeğe dayanarak aydınlatmaktan sorumlu “uzmanlara” merkezi bir rol vermektedir. Ancak tarihçi Valérie Chansigaud, “ekolojik ilerleme” kavramının bir anlamı olmadığını söylüyor. (…) İstediğimiz sosyal mimariyi düşünmezsek, ekoloji herkesin giyebileceği bir tür zırhtır.. İki yüzyıl boyunca, bütün politik aktörlerde halkların kimliğinin temeli olarak gören aşırı sağdan, en ılımlılardan geçerek çevrenin korunmasını toplumsal ilerleme ve eşitlik talebinin kökeni olarak gören anarşistlere kadar doğaya saygı referansları bulduk. Esasen, “doğaya saygı göstereceğimizi” (6) ilan etmek hiçbir şey ifade etmez. Örneğin, sera gazlarının sınırlanması enerji (elektrik, ısıtma) ve yakıt (otomobil, havacılık veya deniz taşımacılığı) üretimi kadar çeşitli sektörleri, aynı zamanda ormansızlaşmayı ve sanayi tipi tarım veya hayvancılığı içeren politik bir konudur. En etkili önlemlerin tanımı ve öncelik sırası kendiliğinden ortaya çıkmaz. Zorlayıcı olmak yeterli değildir: Neyin neyle ve kiminle ilgili olması gerektiğini söylemek gerekir. Örneğin, düşük maliyetli ulaşımdan kaynaklı onyıllarca süren çılgınlıktan sonra, kitle turizminin zararını merak etmeye yeni başlıyoruz. Buna ek olarak deneyimlerimiz, “uzman” hükümlerini, ekonomik, finansal alanda, televizyonlardaki konuşmalarda, bakanlık toplantılarında, uluslararası toplantılarda dile getirdiklerini de, kişisel çıkarları açısından dikkatle değerlendirmek gerekir. CCC uzmanlarını seçmekten sorumlu on iki “tarafsız” kişi arasında özellikle doğayı kirleten çokuluslu bir maden şirketi (7) olan Eramet’in icra memuru Catherine TissotColle olduğunu öğrendiğimizde tüm şüpheler haklılık kazanır. Daha tarafsız bir akıl hocası hayal edebilirdik... CCC ekonomik ve finansal çıkarları savunan bu yanlış fikir birliğinin inşasına katılmıştır. Ekonomik, Sosyal ve Çevre Konseyi üyesi Allain BougrainDubourg, “Gerçeküstü bir demokratik demagojiye tanık oluyoruz, çünkü sorulan sorulara, onlara nasıl cevap verileceğini zaten biliyoruz” diyor. (8) Konu medyada yayıldıkça, küresel ısınmaya ilişkin söylem ilginç bir şekilde, sağlam inşa edilmiş bilim ve düşünce dünyasından koparılarak; inanca, sosyal olarak belirlenmiş gerçeklere ve eleştirel düşünceden uzak bir yorum alanına çekildi. Dünya liderlerinin dikkatini çekmeyi başaran iklim ikonu Greta Thunberg, burada serbest ticaret anlaşmaları hakkında tek kelime etmeden dünya çapında kalabalıklara liderlik eden bir tür postmodern Bernadette Soubirou’ya büründü. Kitle turizmini kısıtlamak Antroposenden bahsetmişken insan sorumluluğunu vurgulamak, küresel ısınmaya karşı mücadelenin bir tür “benzersiz düşüncesi” lehine, üretkenlik veya kapitalist üretim tarzının (9) sorumluluğunu maskelemek suretiyle yeşil kapitalizmin iyi tarafını gösterir. Siyasetbilimci PierreYves Gomez, bu durumu şöyle özetliyor: “İnsanda kalıtsal günahlar bulmak şu an içinde yaşadığı somut sosyal dünyada tüketim, üretim ve etkileşimleri eleştirme sorumluluğundan kaçmaktır”. (10) “Vahşi kapitalizmin” zararlarını eleştiren çevre hareketinin mutabakat figürü Nicolas Hulot, yine de bireysel çabaların “iklim hedeflerine giden yolun yüzde 20’sini oluşturacağına” (11) inanıyor. Bu rakamı kesin veri olarak alırsak, kamu otoriteleri neden kendilerini doğrudan ilgilendiren yüzde 80’e öncelik vermezler? Hulot, “Amaç, bireysel olarak yolu göstererek siyasi aktörleri daha ileri gitmeye teşvik etmektir” görüşünde. Dünya genelinde iklim değişikliğiyle acil mücadele çağrılı protestolar çığ gibi büyüyor. Fransa’da bu protestoların en büyük hedefi ise Macron yönetimi. Anlamı, vatandaşlar, disiplin ve çelişki yoluyla, neredeyse hiç sınırlandırılmayan güçlülere örnek teşkil etmelidir, fikri. Sosyal ve ekonomik ilişkiler konusuna daha duyarsız kalabilir miyiz? Küresel ısınmanın ve büyük ölçekli kirliliğin etkileri o kadar korkunç görünüyor ki, aslında öyle, korkunç fikirleri ön plana çıkarıyorlar. Şüphesiz, hâlâ ısrarla özgürlüklerini sorgulayan bir azınlık başkalarının özgürlüklerini etkileyecek sınırları tanımlayabileceklerini hayal ediyor. Kitle turizmini kısıtlarsak, örneğin kurvaziyer gemilerinin tonajını sınırlayarak veya nakliye maliyetini artırarak, zenginler üzülmeyecek çünkü dünyayı dolaşmak için başka yollar bulacaklar. Balear Adaları sahilinde milyarder olan bir tur operatörü, kalabalık teknesine bakarak, “Daha adil bir dünya, daha çirkin bir dünya olurdu” diyor. Terra Nova düşüncesi Başka bir deyişle: eğer çevre bu fiyata ise (böyle bir durum söz konusuysa), turist keşfini yat sahiplerine ayıralım. Ekonomist JeanMarieHarribey ve Pierre Khalfa (12), özetle gezegenin korunması için zorunlu olan yeni bir “sosyal hayal”in, “radikal olarak farklı bir toplum kurulumu” üzerinde küresel bir fikir çalışması yapılmadan doğamayacağını beyan ediyor. Böylece, ekolojik argüman egemen sınıfın hizmetinde, insanları suçlu hissettirmek için kullanılacak bir disiplin aracı haline gelebilir. Ayrıca, insanları kötü oy kullanmakla suçlayan bir kısım seçkinin demokrasiye itiraz ettiği bir dönemde, demokraside bir ihlal yaratmaya vesile olur. Terra Nova düşünce kuruluşunun genel müdürü ve Sosyalist Parti’ye Macron ile eşit mesafede olan Thierry Pech, “İşçi popülizmlerinin oy hakkı mutlaklığına dayandığı” görüşünü açıkladı. “Ne Bolsonaro (Brezilya Devlet Başkanı), Orban (Macaristan Başbakanı) ne de Putin (Rusya Devlet Başkanı) seçimlerden başka hiçbir şeyin ürünü değil. Ayrıca ne basın için, ne aracı kurumlar için ne de adalet için hiçbir meşruiyetleri var (13)”. Yardımsever uzmanları ve “tarafsız” gerçekleriyle CCC, bu “ihtiyatlı demokrasinin” küçük bir laboratuvarı olarak işlev görür ve bu nedenle iktidarı elinde tutanlara o kadar güven verir ki... İki popüler fikir akımı çevre sorununun gerici ve antidemokratik suiistimalini desteklemekte. Bir yandan insan doğası gereği kötüdür, gezegenin talihsizliklerinden sorumludur ve köleliği hak etmektedir. Öte yandan, hayatta kalmamızı garantilemek için her şeyi feda edebileceğimiz veya her şeyi yapmamız gereken tartışılmaz bir çevresel gerçeğin var olabileceği, yani bir tür benzersiz düşünce var. İnsan doğasının eğilimlerine ilişkin felsefi bir tartışmaya girmeden, yalnızca yırtıcı homo sapiens olması nedeniyle insanlık, iklim değişikliğinden sorumlu mudur veya örneğin asıl sorumlu, doğa ile daha uyumlu olan köylü kültürünün zararına çalışan endüstriyel kültür müdür? İlerici düşünürler, özellikle Aydınlanma düşünürleri, eğitim ve eleştirel düşünme yoluyla gelişebilme yeteneği hakkındaki iyimserlikleriyle öne çıkmışlardı. Buna karşılık gericiler herhangi bir ilerleme fikrine daima meydan okudular ve kötümserdiler, hesapçı ve bencil bir insan görüşü geliştirdiler. İklim sorunları onlara beklenmedik bir avantaj sağlar mı? Çeviri: Diane Dilek Cat (1) Makale: Aurore Coulaud, FrançoisMarie Bréon, “İklim mücadelesi bireysel özgürlüklere aykırıdır”, Libération, 29 Temmuz 2018. (2) Makale: Anna Benjamin, “İklim: medyatik göktaşı?”, L’Express, 10 Ekim 2018. (3) Makale: Stéphane Foucart, “İklim: demokrasi çevrenin testine tabi tutuldu”, Le Monde, 3 Ocak 2019. (4) Makale: “Gereksiz ve maliyetli iklim endişesini ortadan kaldırmak”, Valeurs actuelles, 19 Temmuz 2018. (5) https://laffairedusiecle.net (6) Makale: Claire Chartier, “Demokrasi çevreci ilerlemenin merkezindedir”, L’Express, 18 Ağustos 2019. (7) Makale: Gaspard d’Allens, “Lobici iklim konvansiyonunun kalbinde, çevre kirliliğinden sorumlu bir lobici”, Reporterre, 5 Ekim 2019, https://reporterre.net (8) Radyo yayını: Europe 1, 4 Ekim 2019. (9) Makale: Lire JeanBaptiste Malet, “Dünyanın sonu gelmedi”, Le Monde diplomatique, Ağustos 2019. (10) Kitap: PierreYves Gomez, L’Esprit malin du capitalisme, Desclée de Brouwer, Paris, 2019. (11) Makale: Frédéric Mouchon, Nicolas Hulot, “Çocuklarımızın uyarı çığlığını dinleyelim”, Le Parisien, 14 Ekim 2019. (12) Makale: JeanMarie Harribey et Pierre Khalfa, “Doğa ile denge hiç yoktu, bu yüzden nasıl geri kazanılacağını bilmiyoruz”, Le Monde, 6 Ağustos 2019. (13) Radyo yayını: France Culture, 5 Kasım 2018 [réf. à venir].
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear