27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 Nisan 2017 Çarşamba Akademi 7 >>Önlenmesi Hakkında Uluslararası Sözleşme”den aktardıktan sonra, tanımla bağlantılı diğer uluslararası sözleşmeleri de temel alarak bu metinlerdeki “terör” kavramından anlaşılması gerekenin “hükümet güçlerine yapılan saldırılar değil, sivil halka karşı saldırılar olduğu”nu belirtiyor. Ardından, ulusal durumla karşılaştırma için Türkiye’de Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 1. maddesinde yapılan terör tanımını ele alıyor: Bu [TMK 1. maddedeki] tanım terör eylemlerini sivil halkı hedef alan eylemler olarak değil, devleti hedef alan eylemler olarak nitelemekte, kullandığı kavramlar bakımından kapsamını çok geniş ve belirsiz yapmakta.4 Kanımca Türmen’in tespitinde birbiriyle bağlantılı ve sonuçları açısından yaşamsal önem taşıyan iki yön var: Birincisi TMK tanımı ile uluslararası tanım arasında “önemli farklar” (çelişki? çatışma?) bulunması. İkincisi, TMK’nin 1. madde tanımında kullanılan kavramların kapsam olarak “çok geniş ve belirsiz” tutulmuş olması. lNormlar hiyerarşisi Birinci yön açısından, hukukçuların “normlar hiyerarşisi” adını verdikleri ilke devreye giriyor. Normlar hiyerarşisinde uluslararası sözleşmeler, bırakınız ulusal yasaları, ulusal anayasalardan bile önce gelmektedir.5 Türmen’in “[terör sözcüğünün] uluslararası standartlara göre yeniden ele alınmasına gereksinim var”6 derken gönderme yaptığı ilke budur. Öyle görünüyor ki “terör” sözcüğünün tanımı Türkiye’nin bugün bulunduğu bir yol ayrımının, uluslararası hukuk sistemi ile otokratik bir “yerli” hukuk arasındaki yol ayrımının simgelerinden, hatta anahtarlarından biridir diyebiliriz. Türmen’in tespitindeki ikinci yön, TMK 1. maddede “terör” sözcüğünün “çok geniş ve belirsiz” bir kapsamla tanımlanması, yani terim niteliğinden uzaklaştırılmasıdır. Öyle ki Türkçe hukuk terimleri sözlüklerinde bu terimi ve türevlerini bulamayıp yasada verilen tanımla yetinmek zorunda kalıyoruz. Türkçe hukuk sözlüklerinde “cinayet, hırsızlık, dolandırıcılık” vb. adli suç terimlerinin büyük çoğunluğu yer alıyor. Toplumsal/siyasal alana, yani kamu hukuku alanına gelince, hukuk sözlüklerinde sözgelimi “şiddet” var, “huzur(u bozmak)” var, “tahrik” var; ancak “terör” ve türevleri yok. Oysa “terör” ve türevleri, ceza hukukuna ve ceza mevzuatına çoktan girmiş durumda. Peki sözlüklere ne den girememiş olabilirler? Hayatımızı boydan boya belirlemeye başlayan bu olgu nasıl olur da disiplin sözlüklerinde yer almayabilir? Nasıl olsa genel sözlüklerde var diye hukuk sözlüklerine alınmamışlardır diyemeyiz, çünkü hukuk disiplini de tıpkı diğer disiplinler gibi kendi terim ve kavramlarını kendi çerçevesinde ayrıca tanımlamak ihtiyacındadır. Zaten diğer suçlar genel sözlüklerde madde başı olarak yer aldıkları halde hukuk sözlüklerinde ayrıca tanımlanmışlardır, çünkü ilke budur. Gerçi yeni bir suç türü olan ayrımcılık karşıtı “nefret suçları” da henüz terim olarak hukuk sözlüklerinin tümüne alınmış değil ama onun hiç değilse çevrimiçi sözlüklerin bir bölümünde yer bulduğunu görüyoruz. “Terör” sözcüğünün peşinden gelen “propaganda” sözcüğü de terimleşememiş durumda. Oysa bu sözcük Türk Ceza Kanunu’na “terörizm”den önce “komünizm propagandası” biçiminde girmişti ve “komünizm propagandası” ifadesi de alabildiğine geniş bir kapsamla yorumlanmak konusunda “terörizm”le aynı yazgıyı paylaşıyordu. 1990’lı yılların başlarında Ceza Kanunu’ndaki ünlü 141 ve 142. maddelerin yürürlükten kaldırılmasıyla “komünizm propagandası” serbest bırakılmış oldu. Ancak adeta onun yerine konulan “terörizm propagandası” yasak olarak iki yasada birden hükme bağlandı ve “Çözüm Süreci” dışında gitgide bulanıklaştı rılan bir içerikle yürürlüğe konuldu. Böylece uygulamada ifade ve örgütlenme özgürlükleri açısından en küçük bir gelişme bile önlenmiş oldu. lSözlükler bize ne söyler? Bir dilin sözlük durumu bize yal nızca dilsel boyutta değil, tarihseltoplumsal boyutlarda da bilgi verir. “Terör” sözcüğünün Fransızca kökenli olduğu, 1789 devriminde iktidarı ele geçirenlerin uyguladığı baskı ve korku politikaları ile bu politikaların belirlediği 179394 döneminin bu sözcükle anıldığı bilinir. Sözcük çoktandır dünya ortak kültür sözlüğüne mal olmuş durumda. Fransa devleti dahil Avrupa devletleri özellikle şu son çeyrek yüzyılın uygulamalarında “terör” fiilini devlet/siyasi iktidar edimleriyle sınırlı olmaktan çıkarıp “terörizm” başlığı altında örgütler ve gruplar düzlemine yaydılarsa da Türkiye’deki gibi fiilin öznesini bütünüyle devlet dışına (ve karşısına) atmayıp Türmen’in aktardığı tanımla terimleştirdiler. Bugünkü Fransızca ceza hukuku sözlüklerinde “terör” tanımı başlangıçtakinden çok uzaklaşmış değil. Bizdeki gibi sorunların kartopu misali büyüdüğü bir toplumda terimleştirmekten kaçınmaya bir kez başladınız mı, Türmen’in de belirttiği üzere işi her muhalife terörist demeye kadar vardırabilirsiniz. Bu arada “terör örgütü propagandası”, “terör örgütü iltisaklısı” gibi yeni yeni bulanık ifadeleri dolaşıma sokabilirsiniz. Bu tür belirsiz kapsam genişletmelerinin “kanunsuz suç olmaz” ilkesine aykırı olup olmadığı da tartışılmayı bekliyor. l Hayati sorular Yukarıdakiler ışığında sorulmayı hak eden daha epey hayati soru var: TMK’nin 1. maddesinde yapılan “terör” tanımıyla birlikte, o tanıma dayanılarak kaleme alınmış tüm yasa maddeleri ve mahkemelerde onlara dayanılarak verilen hükümler de tartışmalı hale gelmiyor mu? Ülkemizde zaten sağlam bir anlayışa kavuşturamadığımız ifade ve örgütlenme öz gürlüklerinin bu tanımlarla büsbütün çıkmaza sürüklendiği bir gerçek değil mi? Bugün ülkemiz yöneticileri ile AB ülkelerinin yöneticileri arasında kimin terörist olup kimin olmadığı üstüne her gün tanık olduğumuz çekişmelerin temelinde de uluslararası tanımın farklılığı ve devletlerin fırsatçı tavırları yatmıyor mu? Birkaç soru daha: Bulanık tanımlar savcı ve yargıçlara olağan koşullarda kabul edilmesi olanaksız “aşırı yorum” payları bırakarak sorumluluğun bütününü onlara yüklemiş olmuyor mu? Mahkemelerin bu çerçevede inanılması zor kararlar7 verebilmelerinde, sorumluluğu hiç değilse üst mahkemelerle paylaşma isteği olarak yorumlanamaz mı? Yorumda şüpheyi sanığın lehine değerlendirecek olan yargı aşaması, sanığın aylar boyu tutuklu kalmasına yol açacak kadar yükseklerde midir? Ve ulusal yollar tüketilince gidilen AİHM’nin, Türkiye’den giden ihlal dosyaları altında “çökmek” üzere olduğu haberlerinin yukarıdaki sorunlarla bir ilgisi olmayabilir mi? n 1 “Pozitif hukuk” terimi, belirli bir anda yürürlükte olan yasa, kararname ve yönetmelikler bütünü (=mevzuat) anlamına geliyor. 2 Yasemin Işıktaç, “Dil, Yorumlama ve Hukuk İlişkisi”, Ankara Barosu Dergisi 2001/1 (2001), 25. 3 Rıza Türmen, “Terör ve hukuk”, T24, 6 Mart 2016, http://t24.com.tr/yazarlar/rizaturmen/terorvehukuk,14046, erişim tarihi 26 Mart 2017. 4 Türmen, “Terör ve hukuk”. 5 Bkz. Yasemin Işıktaç ve Sevtap Metin, Hukuk Metodolojisi, 5. baskı (İstanbul: Filiz Kitabevi, 2016), 252 vd. 6 Türmen, “Terör ve hukuk”. 7 Gazeteci Ahmet Şık hakkında aynı anda hem PKK hem de FETÖ “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla verilen tutuklama kararı bu konudaki sayısız örnek arasında herhalde en ünlülerinden biridir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear