Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Parası neyse ödeyelim! Adalet Bakanlığı’nın sessizce hazırladığı yeni yasa taslağı, kadın örgütleri tarafından “kadına yönelik suçları suç olmaktan çıkardığı için” tepki çekiyor. KADIN gitmeden, etkin kurumlar yaratmadan, hızlı ve maliyetsiz çözüm arıyoruz. Oysa bu torba yasalar hiçbir sorunu çözmüyor, tam tersine sistemi içinden çıkılmaz, mağduru çaresiz hale getiriyor.” Üstelik bu çaresiz mağdurun saldırganıyla bir odada oturup konuyu “müzakere etmesi” bekleniyor. “Kadınların cezaevi görüşlerinde bile boğazı kesilerek öldürüldüğü bir ülkede, saldırganıyla 45 gün bir odada müzakere etmek büyük cesaret gerektirecektir” diyor Gülbahar. Taslak, kadın/erkek tüm yurttaşların haklarına, güvenliğine ve onuruna karşı suçları, “yeni bir vergi toplama yöntemi” haline getirmeye çalışmasıyla da eleştiriliyor. Hollywood filmlerinden, özellikle “mahkemeli” olanlardan aşinayız Amerikan hukukuna. Bu yüzden Türkiye’de hakimler, zaman zaman tanıklık yapmadan önce sağ elini kaldıranları, “itiraz ediyorum” diye yerinden fırlayanları azarlar. Bizde öyle bir sistem yoktur, Amerika’da da azarlama! İşte o filmlerde, savcı zanlıya, “gel suçunu kabul et, cezan şu kadar düşsün” der. Bazı filmlerin gururlu kahramanları, suçsuzluğunu ispat için bunu reddedip yargılanmayı seçer. Film de o zaman başlar zaten. Henüz seçim sonuçlarını yansıtacak bir hükümet kurulmadı ama Adalet Bakanlığı’nın böyle bir değişim olmamışçasına çalıştığını, geçtiğimiz günlerde haberleri çıkan yeni yasa taslağından öğrendik. AngloAmerikan ceza sisteminin dava pazarlığı usulünden esinlenen taslak, kadın örgütlerinin hayli tepkisini çekti. Onlara göre mahkemeye gitmeden uzlaşma yöntemiyle cezanın indirilmesini ya da paraya çevrilmesini öngören taslak, kadına yönelik suçları suç olmaktan "iyice" çıkaracaktı. Nasıl mı? "Eşinin 20 bıçak darbesiyle öldürdüğü Şefika Etik’in sırtında bıçakla fotoğrafının yayınlanması çok tartışılmıştı. Ama devlete ait bir sığınakta kalırken, barıştırmauzlaştırma heveslisi sığınak görevlilerince nasıl şiddetinden kaçtığı katiline “teslim edilebildiğinin” konu bile edilmediğini" kadın hakları savunucusu Avukat Gülbahar. CEZA YERİNE UZLAŞMA Taslak, 5 yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçlarda şüpheli suçunu kabul ederse, mahkemeye gitmeden cezanın 1 yıla indirilmesini, para cezasına çevrilmesini veya kamu hizmeti gibi yaptırımlar uygulanmasını öngörüyor. Para cezasında “ön ödeme” kolaylığı da sağlıyor; ön ödemedeki sınırı 3 aydan 2 yıla çıkarıyor ve zanlılara "ödekurtul" fırsatı sunuyor. Hapis cezasının karşılığı olarak her gün için 20 TL üzerinden hesaplanacak miktarı ödeyenlere dava açılmayacak. Bakanlık sessizce bu hazırlığı yaparken, televizyonlarda da uzlaşmayı, arabuluculuğu özendiren kamu spotları yayınlanıyor. Konunun kadınlarla ilgili vahim kısmı pazarlığın, yaralama, eziyet, sarkıntılık, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz, tehdit, şantaj, hürriyetinden yoksun kılma gibi özellikle kadınların mağdur edildiği suçları da kapsıyor olması… Sistem Amerika’dan esinlenmiş ama orada sistem izin vermiyor ki polis “Hadi git evine, kocandır” desin, hakim “tecavüze uğradın ama sen istedin”, “çocuğun da rızası var” diyerek 4 Emel Armutçu @earmutcu Kadın hakları savunucusu, avukat Hülya Gülbahar: Kadın cinayetleri salt adli bir suç değil, aynı zamanda sistematik bir insan hakları ihlali, nefret suçudur. Bu nedenle, taslak derhal geri çekilmeli. tecavüzcüleri serbest bıraksın, çocuklar kendisini hastanelik eden babalarına teslim edilsin, kadın katilleri efendi adam, kravat da takmış diye indirimlerle ödüllendirilsin! Türkiye’de kadınlara yönelik suçlarda çok ciddi bir “cezasızlık” söz konusu. Avukat Hülya Gülbahar, 2011’de, eşinin 20 bıçak darbesiyle öldürdüğü Şefika Etik’in sırtında bıçakla fotoğrafının bir gazetede yayınlanmasının çok tartışıldığını, ama devlete ait bir sığınakta kalırken, barıştırmauzlaştırma heveslisi sığınak görevlilerince nasıl şiddetinden kaçtığı katiline “teslim edilebildiğinin” tartışılmadığını hatırlatıyor. Türkiye’de her gün bu hikayelerden onlarcası yaşanıyor. Artık karısını öldürmeyi kafasına koyan adamlar, önce tahrik, iyi hal indirimlerini hesaplayıp gidiyor cinayet mahalline. Şimdi bu indirimlerin üstüne bir de “öde kurtul”, “gel el sıkışalım” “anlaşırız biz” kolaylıkları eklenince, siz tahmin edin bu suçların ne kadar daha kolay işlenebileceğini. Yaptırımı olmayan suç olabilir mi? Tıpkı Alaattin Çakıcı’nın üvey oğlu Onur Özbizerdik’in ‘vakalarında’ olduğu gibi. “Serbest bırakılır bırakılmaz sevgilisini hastanelik etmiş, mağdur kadın ‘görüyorsun, bana bir şey olmaz’ diyerek defalarca şiddet uyguladığını anlatmıştı. Yapılmak istenen son değişikliklerle bu cezalar daha da etkisiz hale gelecek” diyor Hülya Gülbahar. YASA VE SÖZLEŞMELERE AYKIRI Üstelik “cinsel dokunulmazlığa karşı suçların uzlaşmaya tâbi olmamasını” öngören Ceza Yargılaması Yasası’na da aykırı. Türkiye’nin ilk imzacısı olmakla hep övündüğü, kısaca İstanbul Sözleşmesi olarak anılan kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni de pek çok açıdan ihlal ediyor. Gülbahar’a göre, İstanbul Sözleşmesi her aşamada mağdurun haklarını merkeze alırken taslak tam tersine mağduru umursamıyor, uzlaşmada onayına bile gerek görmüyor. Kadına karşı şiddeti önlemeye dair 6284 sayılı yasa ise daha ilk maddesinde İstanbul Sözleşmesi’nin de aralarında olduğu uluslararası sözleşmelere atıf yapıyor. Yani tuhaf bir cümle olacak ama bu yasa taslağı yasaya aykırı! TECAVÜZCÜNÜZLE BİR ODADA, MÜZAKERE! Peki Adalet Bakanlığı bunu neden yapıyor? Gerekçe, "ceza yargılamalarında iş yükünün azaltılması ve alternatif çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi." Eşitiz Kadın Grubu buna “Kadınların adalet arayışı iş yükü olarak görülemez” diye karşı çıkarken, Gülbahar şöyle açıklıyor: “Son on yılda yeni gelen soruşturma dosyası sayısı yüzde 40 artmış. Suçu yaratan ekonomik, toplumsal, siyasal koşularda hiçbir iyileştirmeye Çocuklar alınır satılır mı olacak? Hülya Gülbahar’ın taslağa sayısız itirazından biri de şu: “Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu işlendiğinde, fail ve mağdur ikisi de çocuk ise doğaldır ki adına uzlaşma denilecek bu süreç failin ailesinin, mağdurun ailesine para vermesi yoluyla olacak ve bir şekilde para karşılığı cinsel ilişki devlet gözetiminde onaylanacaktır. Çocukların cinselliği aileler arasında alınır satılır hale gelecek, sadece ücret sonradan ödenecektir. Ayrıca yetişkin çocuk istismarcısı cezadan kurtulmak için istismar ettiği çocuğun ailesiyle parasal pazarlık mı yapacak, yine çocuk üzerinden bir cinsel ilişki pazarlığı mı yürüyecektir? Bir adım sonrası, çocukların istismarcılarıyla aile onaylı evlilik görüntülü seri tecavüzler olacaktır.” 9 AĞUSTOS 2015