28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 C GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK haberlerin devamı İnternetten yapılan satışların tüm payı AKP’li Ankara Anakent Belediyesi’ne aktarılacak 25 TEMMUZ 2008 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Yokuş Aşağı Koşanlar rgenekon (Agarta) davasına TSK’yi de bulaştırma çabalarına gün geçmiyor ki bir yenisi eklenmesin. Son habere göre, Hava Kuvvetleri’nde örgütlenen Ergenekon’un varlığı üç yıl önce MİT tarafından keşfedilmiş ve gönderilen gizli bir yazıdan sonra Hava Kuvvetleri’nde 6’sı kurmay albay 20 subay hakkında soruşturma başlatılmıştı. Gazete (Akşam) habercilik alanında bir zafer kazandığına inanmış olmalı ki; Serdar Turgut, manşetten verdiği bu haberi yorumlayan yazısında; “Askerler Ergenekon’la bağlantılı soruşturma başlattı. Bu adım Türkiye’yi biraz olsun rahatlatacak” diyordu. Genelkurmay, Türkiye’yi yalnızca Akşam’daki haberi değil, TSK’yi Ergenekon bataklığına çekmeye çalışan bu türden haberleri yalanlayan içerikte yayımladığı açıklamayla rahatlattı: “Bu tür yayınlarda kasıt aramamak mümkün değildir” diyor. “...Kaynağı neresi olursa olsun, bu tür haberlerin TSK’ye yönetilen hukuk dışı saldırılar…” olduğunun altını çiziyor. Çeşitli zamanlarda bu çabanın ürünleri daha çok dinci veya AKP yanlısı medyada görülüyordu ve son zamanlarda: Amaçlı, dış kaynaklara, örneğin ABD’deki gizli servislere hizmet verenler dışında kimi gazeteler de Ergenekon rüzgârına kendini kaptırmış, yokuş aşağı koşuyor. Adeta Ergenekon soruşturmasına TSK’yi nasıl bulaştırırım telaşı içinde. ??? Bu türden yayınlar, iktidara egemen bir kanadın ekmeğine yağ sürüyor. AKP bünyesinde yuvalanan dinciler, önce askerin etkisini sıfıra indirmek ve sonra kendine bağlı bir kurum haline getirmek için sürekli yazdığımızbir planı uygulamaya çalışıyorlar. 2002’den sonra kısa, orta ve uzun vadeli bir uygulamaya giriştiler. İlk aşamada askerle iyi geçinerek üzerlerine çekmemeye özen gösterdiler. Orta aşamaya girdik. TSK’yi yıpratmak ve sürekli anayasa dışı eylemlere hazırlanan bir kurum gibi gösterme yolunu seçtiler. Kimi gazeteler de bu oyunlara kapıldı. Son ve uzun vadede komuta sınıfına kendilerine uygun gördüklerini getirmektir amaçları. Yerli, yabancı anketlerde halkın TSK’ye güveni her kurumun önünde gidiyor: Yüzde 82! AKP neden rahatsızlık duymasın? ??? Ne çare anayasaya göre barış dönemlerinde TSK’nin komutanı olan Çankaya’daki AKP’li; askeri Ergenekon olaylarına bulaştırma çabaları karşısında lakayt ve sessiz kalmayı, gelişmeleri tribünden izlemeyi yeğliyor. Bu konuda ortalıkta Çankaya’dakini sıkıştıracak babayiğit de yok ya; bu bir başka konu. Çankaya’da oturmuş, ya yeni bir dış gezinin planını inceliyor ya da öğle yemeklerinde yalnız kalmamak için ismi var sesi ve etkisi yok kimilerini ya da dindaş kardeşlerini kabul edip söyleşiyor. Çankaya’yı ilgilendiren bir iki haber gazetelerde boy gösterdi. Büyükelçilerimize yemek verdi, konuştu. Eski bir dışişleri bakanından, üstelik devletin taa tepesinde görev alan birinden dış politikada yeni hedefler gösteren bir konuşma yapması beklenirdi ama; Çankaya’daki AKP’li, gazetelerdeki haberleri ve “kardeşinin” söylemlerini yineleyen bir konuşma yaparak kıratını ortaya koydu. Çoook önemsenen bir başka kabulü, GS’den dinci eylemleri ve tutumuyla kapı önüne konulduğu söylenen, Fethullahçı olduğunu zaten inkâr etmeyen Hakan Şükür’le uzun görüşmesi… AKP’nin başları Şükür’e önem veriyor. Golcü diye mi, iki kız sahibi baba olduğu için mi? Elbette hayır! Hakan Şükür’e el bebek gül bebek muamelesi yapmalarının tek nedeni, din konusunda AKP’ye koşut bir yaşam biçimi benimsemesi ve futbol takımını dinci öğretileriyle kıbleye çekme uğraşısı. Çankaya’daki AKP’linin söylediğine göre çok, ama çoook kitap okuyan, başucunda en az beş kitap bulunan türbanlı eşi Hayrünnisa Hanım ise artık Kayseri’den ara durak Suudi Arabistan’ı katmazsak Ankara’ya, Kayseri mantısından ıstakozlu makarnaya... ve şimdi de dışa açılmaya karar vermiş; örneğin İngiliz Times muhabirini kabul ediyor. Beynini değil başını örtüyormuş, böyle diyor. Beynindeki çağdaşlığı örten örtüyü kaldırabilir mi acaba? Yukarıda o ve o, aşağıdaki o ile o… Kocalar ve eşleri… Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Müzekart’ta Gökçek parmağı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’deki 300’ü aşkın müze ve ören yerini, 20 YTL karşılığında yıl boyunca sınırsız gezme olanağı sunan “Müzekart”, müze giriş ücretlerinden belediyelere aktarılması gereken pay konusunda tartışma yarattı. Yurttaşlar tek kartla müzeleri dolaşabilecek ama kartın gelirinden tüm belediyeler pay alamayacak. İnternet satışlarının tüm payı ise sadece AKP’li Melih Gökçek yönetimindeki Ankara Anakent Belediyesi’ne aktarılacak. 2464 sayılı Belediye Gelirleri Yasası’na göre, müze ve ören yerlerinde satılan biletlerden elde edilen gelirinin yüzde 5’i bakım, onarım, temizlik ve çevre düzenlemesi gibi hizmetlerden yararlanılması için o müze ve ören yerinin bulunduğu yerdeki yerel yönetimlere aktarılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’nin (TÜRSAB) ortak hayata geçirdiği “Müzekart” uygulaması ise ayrı ayrı ücret ödemeden yıl boyunca tüm müze ve ören yerlerini gezme olanağı sunuyor. Bu durum, “Müzekart” ücretlerinden belediyelerin nasıl pay alacağı sorusunu akla getiriyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, “Müzekart”tan elde edilen gelirlerin ayrı hesaplanmadığını belirtti. Yetkililer, “Örneğin, Ayasofya’nın tüm gelirleri içerisinde ‘Müzekart’ da dahil olmak üzere tüm gelirler hesaplanıyor ve içinden topluca belediyeye pay ayrılıp, ödeniyor” dedi. Yurttaşlar eğer kartını internet üzerinden alırsa, hiç Ankara’ya uğramadan diğer illerdeki müzeleri gezse bile gelirin belediye payı sadece Ankara Anakent Belediyesi’ne aktarılıyor. Yetkililer, internetten satılan “Müzekart”ların Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü’nün (DÖSİM) Ankara’daki merkez ofisinde basıldığını, bu nedenle gelirinin yüzde 5’lik kısmının Ankara Anakent Belediyesi’ne aktarıldığını bildirdi. İnternet üzerinden yapılan satışların şimdilik günde 200300’ü geçmediğini belirten yetkililer, önümüzdeki dönem, internet satışlarının artması durumunda müze gelirlerinden ayrılan payın dağıtımının belediyeler arasında dengesizlik yaratıp yaratmayacağıyla ilgili soruyu da şöyle yanıtladı: “Sorun olmaz diye düşünüyoruz. Bunu ayrımlandırmak son derece güç. Belediyeler nezdinde bir adaletsizlik ortaya çıktığı düşünülüyorsa, tüm belediyelere dağıtılması durumu söz konusu olabilir ama bu hem zor hem de daha büyük haksızlıklara yol açabilir.” Türkiye Belediyeler Birliği ise “Müzekart” uygulamasına yeni başlandığından, kartın satışından elde edilecek gelirin yüzde 5’inin belediyelere dağıtımının nasıl yapılacağının henüz bilinmediğini belirtti. Kıbrıs’ta Fason Tango! ıbrıs’ta iki tarafın her buluşması ağırlıklı olarak şu başlıkla sunulur: Son tango! İş tamamdır... Çözüm aşamasına gelinmiştir... Bu artık son şanstır... Taraflar bunu değerlendiremezse ipler kopacaktır... Falan filan... Özellikle 2004’ten bu yana yukarıdaki yaklaşıma benzer yılda ortalama 23 başlık atıldığını görüyoruz. Başbakan Erdoğan, 3 Kasım 2002 seçimlerinin verdiği güçle Denktaş’ı daha görevdeyken kenara çekme arayışına girmişti. Erdoğan’ın o günlerde verdiği demeçlerden biri şuydu: “40 yıllık politikalarla bu iş çözülmez...” Erdoğan bu sözü söyleyeli 5 yıl oldu! Kendi hesabını dikkate alırsak yolun 8’de 1’i bitti! Bugünlerde biri çıkıp Erdoğan’a şunu söylese hakkıdır: “5 yıldır bu yıl Kıbrıs’ta çözüm yılı olacak diyorsunuz... 5. baskı da bitiyor, ne diyorsunuz?” Zira Erdoğan adadan iki gündür yine takvim veriyor: “2008 Kıbrıs’ta çözüm yılı olacak!” 2004 de öyleydi... 24 Nisan 2004’te adanın iki yakasında yapılan Annan Planı referandumu artık kesin çözümün bir parçasıydı! Annan Planı bin parça oldu! 2005 de çözüm yılıydı... Türkiye’nin ve KKTC’nin eli güçlenmişti, AB’nin de omuz verdiği Annan Planı’na evet diyen taraf olarak top artık Rumlardaydı. Rumlar da “mademki top bizde, sizin eliniz güçlüyse bizim de ayağımız” dediler... Her türlü ayak oyunuyla yine üstte kalan taraf oldular... ??? Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 34. yıldönümüydü. KKTC’deki törenlerde yapılan konuşmaları dinledik; gerek Erdoğan’ın gerekse Talat’ın konuşmasının kimi bölümleri vardı ki, mırıldanmadan edemedik: “Bu kısımları Denktaş yazmış olmasın!” Erdoğan “milli dava” dedi... “Şehit kanlarıyla alınmış topraklar” dedi... Dedi de dedi... Talat, 1974 kazanımlarının öneminden söz etti... Acaba bu söylemlerle eylemler örtüşecek mi? Bunun için her şeyden önce sadece Türk tarafının değil Rumların da çözümden yana olması gerekli. Oysa Rum yönetimi lideri Hristofyas’ın, Talat’la “eski yoldaş” kucaklaşması yaparken tarihi Rum tezlerinin hiçbirinden ödün vermediğini görüyoruz. Şu tümce Hristofyas’ın Avusturya basınına temmuz başında verdiği demeçten: “Talat’la birlikte işgale ve anavatana bağımlılığından kurtulma yönünde mücadele veriyoruz.” ??? Talat’la Hristofyas 25 Temmuz’da yeniden bir araya gelecek. Ortada bir dizi tez uçuşuyor. İki liderin üzerinde birleştiği iddia edilen zemin şu: “Tek egemenlik ve tek vatandaşlık.” Adanın iki yakasındaki nüfus dengesinin yüzde 20’ye 80 Türkler aleyhine olduğu dikkate alınırsa, tek egemenliğin kime ait olacağı kolayca anlaşılacaktır. Kaldı ki, Hristofyas’ın Talat’la yaptığı ilk görüşmelerin ardından İngiltere’ye giderek bu ülke ile imzaladığı mutabakat zaptı geleneksel Rum tezlerinin altının bir daha çizilmesinden ibaret. Hristofyas’ın duruşundan, gülüşünden, demeçlerinden anlaşılan şu: 2008 yılını karşılıklı görüşmelerle yayacak... 2009’a gelindiğinde Türkiye’nin karşısına yine AB kalkanıyla çıkacak! Öyle anlaşılıyor ki, Erdoğan da olası çözüm seçeneklerinin Türkiye’de anlatılamayacak kadar kötü olması halinde topu Talat’a atıp şöyle diyecek: “KKTC yönetimine herkes saygı duymalı. Biz bu saygının gereği olarak Talat’ın attığı adımların arkasındayız...” O aşamaya gelinir mi? Zor görünüyor... Bu durumda, son tangonun başına “fa” getirmek abartma olmaz: Kıbrıs’ta fason tango! E K GÖKÇEK’TEN ÖDÜL! Harem selamlık yaz kampı Efe Can BELGE ANKARA AKP’li Melih Gökçek yönetimindeki Ankara Anakent Belediyesi tarafından başarılı öğrencilerin gönderildiği yaz kamplarında “haremselamlık” uygulamalar dikkat çekiyor. Yaz kampından kız ve erkek öğrenciler “ayrı ayrı ve farklı devreler halinde” yararlanabilirken söz konusu uygulama eğitim sendikaları tarafından “AKP’nin gerici ve muhafazakâr zihniyetinin bir parçası” olarak değerlendiriliyor. Anakent Belediye Başkanı Gökçek tarafından geçen yıllarda uygulamaya konulan “Takdir Teşekkür Sizden Tatil Bizden” kampanyası kapsamında okullarında başarılı olan veya dereceye giren öğrenciler Altınoluk Eğitim ve Dinlenme Kampı’na ücretsiz yaz tatiline gönderiliyor. Bu yıl toplam 750 öğrencinin gönderilmesinin planlandığı yaz kampından 21 Haziran26 Temmuz tarihleri arasında erkek öğrenciler, 26 Temmuz23 Ağustos tarihleri arasında ise kız öğrenciler birer haftalık devreler halinde yararlanabiliyor. Belediyenin bu “haremselamlık” uygulamasına eğitim sendikaları sert tepki gösterdi. ZİHNİYETİ İŞBAŞINDA Eğitimİş Sendikası Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, söz konusu uygulamanın bir ilk olmadığının altını çizdi. Son yıllarda merkezi idareyle yerel idarenin “AKP zihniyetine teslim olduğunu” vurgulayan Adıbelli, Atatürk ve devrimlerinin yok sayıldığını, “şirin” gözükmek amacıyla “bedava tatil” uygulamasının gerçekleştirildiğini belirtti. Adıbelli, hükümetin eğitime de el atarak bu alanı kendi zihniyeti doğrultusunda dönüştürmeye çalıştığının altını çizerek “Cumhuriyet’in temel niteliklerine karşı olan bu zihniyet eğitim birliği ilkesini hiçe sayıyor” diye konuştu. EğitimSen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç da, uygulamanın tek örnek olmadığını, Gönül Köprüsü Projesi kapsamında doğu illerinden İzmir’e getirilen öğrencilerin “mescit benzeri bir yere götürülüp kendilerinden ayakkabılarını çıkarmalarının istendiğini” savundu. Mezunlar ve öğrenciler: Gökçek’e teslim olmayacağız ODTÜ’lüler tek yürek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ODTÜ öğrencileri ve ODTÜ Mezunları Derneği, Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, ODTÜ yerleşkesi içindeki binaların bazılarının kaçak olduğu gerekçesiyle ODTÜ’ye kestiği rekor cezayı protesto ettiler. ODTÜ Rektörü Prof. Ural Akbulut Gökçek’in asıl amacının ODTÜ Kampusu içerisindeki Eymir Gölü’nü almak olduğunu söyleyerek “Eymir’i alamazsın. Alsan da çivi çakamazsın. Orası sit alanı” diye konuştu. ODTÜ Postanesi’nin önünde toplanan yüzlerce ODTÜ’lü, basın açıklaması ile Gökçek’i protesto etti. Açıklamada, “Ankara’yı yağmaya açan, halka zehirli su vermekten çekinmeyen Gökçek ‘pervasızlıklarına’ bir yenisini ekledi. Anakent Belediyesi ‘halka açma’ söylemi altında ODTÜ arazisinden pay istemektedir” denildi. Açıklamada, Gökçek’in “sert kayaya” çarptığı ifade edilerek, “ODTÜ’yü teslim etmeyeceğimizi bildirmeyi borç biliriz” görüşüne yer verildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, CHP’li Nesrin Baytok, gazeteci Can Dündar, ODTÜ Mezunları Derneği üyeleri, Peyzaj Mimarları Odası üyeleri, TMMOB üyeleri de ODTÜ’deki eyleme destek olmak amacıyla eylemde yerini aldı. ERYILMAZ’A ZİYARET ODTÜ Rektörü Akbulut, Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz’ı makamında ziyaret ederek, ODTÜ’de kaçak olduğu iddia edilen yapıların imar planı düzenlemelerine ilişkin toplantı yaptı. Akbulut, Gökçek’in farklı düşüncelerle hareket ettiğini savundu. ODTÜ yerleşkesindeki Eymir Gölü’nün 50 yıldır halka açık olduğunu ifade eden Akbulut, halkın yürüyüş yapmak için serbestçe girebildiğini söyledi. Muzaffer Eryılmaz da Gökçek’in yaptığı her işin altında rant yattığını söyleyerek, “Gökçek ‘yeşil’ gördü mü ‘ben buraya nasıl inşaat yaparım?’ düşüncesiyle hareket eder” diye konuştu. ODTÜ Rektörü Akbulut, Gökçek’in amacının Eymir Gölü’nü almak olduğunu söyledi. EĞITİMİŞ: AKP ‘Hayal ürünü iddialar’ Ergenekon’la ilişkilendirilen Hizbullah, basın açıklaması yaparak Fethullahçı yayın organlarına tepki gösterdi Mehmet FARAÇ Zaman gazetesinde yer alan “Hizbulvahşet’in büyük hamisi Ergenekon çıktı” manşeti, Hizbullah örgütü yöneticilerini kızdırdı. Örgüt ilk kez bir basın açıklaması yaparak Fethullahçı yayın organlarını hedef aldı. Açıklamada, “Fethullahçıların gerçek kimliklerinin ortaya çıkması endişesiyle örgütü hedef aldığı” ileri sürüldü. Önce Aksiyon dergisi, sonra da Zaman gazetesinde yer alan haberlerde, Beykoz’da öldürülen örgüt lideri Hüseyin Velioğlu’nun Adana’da üst düzey jandarma görevlileriyle işbirliği içinde olduğu iddialarına yer verilmişti. Haberde, Velioğlu’ndan “komutanların emir eri” diye söz edilmişti. Yalnız bunlar değil, Zaman’ın büyük bir gafı da örgütü kızdırdı. Zaman, İran’da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Hizbullahi Menzil kanadı siyasi lideri Molla Mansur Güzelsoy’un, örgütün İlim kanadınca öldürüldüğünü iddia etmişti. ASA BAŞINDA ÜRETİLMİŞ...’ Kamuoyu önüne çıkmaktan genellikle kaçınan örgüt adına ilk kez bazı gazetecilere gönderilen maillerde, Fethullahçı yayın organlarına ağır eleştiriler getirilerek şöyle denildi: “Son günlerde özellikle Fethullah Hoca grubuna bağlı basın yayın organlarında Hizbullah cemaatini Ergenekon yapılanmasıyla ilişkilendirme çabaları görülmektedir. Her halinden ısmarlama ve hayal ürünü olduğu anlaşılan bu yazı çelişkiler Kamuoyu önüne çıkmaktan genellikle kaçınan örgüt adına ilk kez bazı gazetecilere gönderilen epostalarda, “Son günlerde özellikle Fethullah Hoca grubuna bağlı basın yayın organlarında Hizbullah cemaatini Ergenekon yapılanmasıyla ilişkilendirme çabaları görülmektedir. Her halinden ısmarlama ve hayal ürünü olduğu anlaşılan bu yazı çelişkilerle doludur” ifadeleri kullanıldı. le doludur. Bu grubun, aynı istikamette masa başında ürettikleri hayal ürünü yalan ve iftiralarına geçmişte de şahit olduk. Fethullah Hoca grubuna birkaç hatırlatmalarda bulunmak isteriz. İslama bağlılıkta eğer samimi iseniz, içinde bulunduğunuz bu hal ve eylemlerinizde İslamı ölçü olarak almanız gerekir. Belgesiz iftira ve karalama eylemlerini değil İslami bir cemaate karşı yapma, kâfir bile olsa hiçbir insana karşı böyle bir fiili işlemeye İslam cevap vermemektedir. Bugün atılımlar ve çıkarmalarla yerleşmek istediğiniz Güneydoğu’ya gelip rahat faaliyet yürütme imkânını, bağlı bulunduğunuz derin devlet size sağlamamıştır. Aksine Hizbullahçıların Allah yolunda akıttıkları temiz kanlarının bereketiyle oluşan ortam sayesinde olmuştur. Doksanlı yıllarda içinde bulunduğunuz zillet ve alçaltıcı durumu unutmayın.” ETHULLAHÇILARI TEL’İN!.. “Hizbullah Basın Bürosu” imzasıyla yapılan örgüt açıklamasında, Fethullah grubunun “Devlet nezdindeki konumunu güçlendirmek, maddi ve teşkilati varlığını korumak uğruna kendi dışındaki İslami gruplara saldırı ve düşmanlık yaptığı” öne sürülerek şu ifadelere yer verildi: “Kürt halkına hakaret içerikli dizileri televizyonunuzda yayınlatmaktasınız. Şoven tavrınızı İslami bir kamuflajla yaptığınız için bu hatalarınızın bedelini Müslümanlar ödemektedir. Her ne kadar bölge halkı sizi iyi tanıyor ve gerçek yüzünüzü biliyorsa da Türkiye genelinde bu yayınlarınızla iğfal ettiğiniz çok sayıda insan vardır. Bunların hesabının, bu dünyada sorulmazsa bile ahirette sorulacağını unutmayın. Hizbullahi Müslümanlara bu şekilde saldırma ve onları karalamanın nedeni, gerçek kimliğinizin ve bağlantılarınızın ortaya çıkacağı telaş ve endişesi içinde olduğunuz gibi bir tedirginlik gözlenmektedir. İçeride derin devlet ve gayrimeşru oluşumlarla, dışarıda ise uluslararası müstekbir güçlerle var olan karanlık ilişkilerin ortaya çıkmasından en çok korkusu olanlar sizler olmalısınız. Ayrıca Ergenekon operasyonunun tek tanığı olan ve Kanada’ya yerleşen şahsın da sizin televizyonun personeli olduğunu herkes bilmektedir. Sözde İslami bir grubun iftiralarını tel’in ediyoruz.” Fahir Atakoğlu Amerika’da 1 numara Kültür Servisi Dünyaca ünlü Türk piyanist, ve bestecisi Fahir Atakoğlu’nun ‘İstanbul in Blue’ adlı albümü Amerika Caz Radyoları Listesi’nin ‘Dünya Müziği’ dalında 1. sıraya yükseldi. ‘İstanbul in Blue’ ayrıca, Amerika Caz Radyoları Listesi’nde, ‘caz albümleri’ dalında en çok çalınan 200 albüm arasında 38. sırada. Fahir Atakoğlu, elde ettiği başarıyla ilgili olarak “Amerika Caz Radyoları Listesi’nde 1. sıraya yükselmek her müzisyenin hayali. Önümüzdeki günlerde Türkiye’ye geleceğim ve bu başarımı Türk halkıyla birlikte kutlama olanağına sahip olacağım” diye konuştu. ‘M ankcum@cumhuriyet.com.tr F Ordu Hedef... Baştarafı 1.Sayfada İçerde Ordu’ya akıl almaz bir seviyesizlik ve düşmanlıkla saldıranların kökleri artık çok iyi biliniyor ki dışardadır. Ordu’nun müdahalesine karşıyız, ama, teminatından da vazgeçemeyiz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear