Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 GÜNCEL C haberlerin devamı 11 NİSAN 2008 CUMA ‘Selçuk’un özel hayatı ihlal edildi’ ‘KİŞİSEL VERİ’ TASARISI GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK AKP Cephesinde Yeni Bir Şey Yok nin günlerdir beklenen “yol haritası” nihayet açıklandı. Partinin derin hukukçularından Genel Başkan Yardımcısı DMM Fırat’ın varılan sonucu açıklayan sözleri, kimi medyada “AKP MKYK’den ‘sağduyu’ çıktı” diye yorumlandı, manşetlere geçti. Gerçek DMM Bey’in açıkladığı ve medyanın sağduyu olarak yansıttığı gibi mi? Açıklanan metin dikkatle okunursa AKP’nin amaçlarında dünden bugüne önemli ve yeni fazla değişiklik olmadığı görülebilir. İki aydır genel başkanları neler geveliyorsa, yol haritasında bunlar kapalı ifadelerle yineleniyor. Özetlemek gerekirse; AKP cephesinde önemli bir değişiklik yok! ??? Önce eleştirisel ağızlara bir parmak bal uzatılıyor. “Sayın genel başkanları” tarafından “tayin edilen çalışma grupları tarafından mahkeme sürecinin kendi mecrasında yürütülmesi” kararlaştırılıyor. Tabii medyamız bu kısa ifadeyi, AKP’de yargıya saygı ve alacağı kararı baştan kabullenmek diye yorumluyor. Oysa kazın ayağı böyle mi? AKP, genel başkanın (RTE’nin) saptayacağı “çalışma gruplarından” birini, örneğin Anayasa Mahkemesi kulislerini izlemeye memur edebilir. Bu grup artık geceleri mi olur yoksa gündüz gözüyle mi, bu yanı elbet bilinmez, örneğin Anayasa Mahkemesi Başkanı veya AKP anlayışına koşut gördükleri üyelerle görüşmeyle görevlendirilebilir. Bir diğer grup da Yüksek Mahkeme’ye sunulacak yazılı ve sözlü savunmaları toparlamak görevini üstlenebilir. ??? Ne var ki bütün bunlar AKP’nin yargıya saygısını ve güvenini yansıtmıyor. DMM Bey uzun uzadıya, tabii içinde bol miktarda ulusal irade, demokrasi ve parlamento sözcükleri geçen ve asıl amaç olan AKP’nin kapatmaya karşı duruşunu içeren ifadeler sıralıyor... “Elbette mahkeme süreci kendi içinde yürüyecektir” diyor demesine de, işte bu noktada AKP baklayı ağzından çıkarıyor: Amma ve de lakin; “ …ülkemizin istikrar ve huzurunu, birlik ve bütünlüğünü koruyacak tedbirler almak da siyaset kurumunun görevidir…” diyor. Bu görevi üstlenecek siyaset kurumu mevcutlardan hangisi? Elbette AKP! Açıklamada “çözüm zemini” olarak TBMM gösteriliyor. Böylece siyaset kurumunun ikinci ayağı ise kuşkusuz parlamento ve parlamentoda çoğunluğu elinde tutan AKP oluyor. Açıklamada bir de “siyaset kurumu içinde ‘mutabakat’ arayışlarının süreceğini” ifade eden satırlar var. Bu da bir başka uyutma yöntemi. AKP, CHP’nin ve koşulları kabul edilmeyen MHP’nin partiyi ve RTE’yi kurtarma amacıyla hazırlanacak anayasaya destek vermeyeceklerini adı gibi biliyor. Parlamentoda tek başına kalır, anayasa değişikliğini yeterli oyla geçiremezse, referanduma gitme yolunda muhalefeti suçlamaya hazırlanıyor. “Demokrasinin genişlemesi çabama kısır particilik dürtüleriyle karşı çıktılar, kapatılmamı engelleyecek anayasayı referanduma götürmek zorunda kaldım” demeye hazırlanıyor. Uzlaşma, çözüm olanakları ararken hangi kapıyı açarsan karşına AKP amaçları çıkıyor. ??? Eğri oturup doğru konuşalım. AKP’nin Merkez Karar ve Yürütme Kurulu’nda alınan kararların, RTE’nin iki aydır il il dolaşarak söylediklerinden bir santim farkı yok. Sadece MKYK kararı RTE’nin söylediklerini düzgün bir metinde toparlamış ve kimi yeni siyasal hikmetler ortaya atıyormuş gibi DMM Bey’in davudi sesiyle kamuoyuna sunuluyor. Pekâlâ AKP neyi açıklıyor? Şunu: AKP, Anayasa Mahkemesi’ndeki gelişmeleri kulisiyle, hukuksal yanıyla özenle izleyecek ve: Kararın aleyhte, partinin kapatılması ve RTE’nin siyaset dışı kalacağı biçimde çıkacağını kestirdiği gün: Partilerin kapatılmasını zorlaştırdığı ayağıyla parlamentoya AKP’yi ve RTE’yi kurtaracak anayasa değişikliğini getirecek! Kanıt mı? RTE ta kendisi. Bugüne dek herkese yutturduğunu sandığı alaturka siyaset oyunları… AKP’ Irk, din ve özel yaşam verileri işlenemeyecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kişisel Verilerin Korunması Yasa Tasarısı’yla kişisel veriler belirli şartlar dışında yalnızca ilgilinin rızasıyla kayıt altına alınabilecek. Kişilerin ırk, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ya da inançları, dernek, vakıf ve sendika üyeliği, sağlık ve özel yaşamları ve her türlü mahkumiyetleri ile ilgili kişisel veriler işlenemeyecek. Ancak kişisel verilerin, özel yaşamın ve aile yaşamının gizliliğinin korunmasını sağlayacak yeterli önlemlerin alınması şartıyla bazı durumlarda işlenmesi mümkün olabilecek. Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan tasarıya göre kişisel veriler üçüncü kişilere aktarılamayacak. Ancak aktarmayı isteyen gerçek ve tüzelkişilerin belirli bir olayda yasadan doğan bir görevini yerine getirmesi için bu bilgiye gereksinim duyması durumunda ya da milli güvenliğin ve milli savunmanın sağlanması, suçun önlenmesi, soruşturulması amacıyla yapılan istihbari faaliyetlerle ilgili olarak yasadan doğan bir görevin yerine getirilmesi için gerekli olması durumunda da kamu kurum ve kuruluşlarınca kişisel veriler ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılabilecek. Kamu kurum veya kuruluşlarının görev alanlarıyla ilgili konularda yapacakları talep üzerine, gizlilik esaslarına göre görev yapan personelin bilgileri hariç olmak üzere, kişilerin nüfus kayıt örnekleri ve adresleri bildirilecek. İŞİSEL TAKİP YAPILABİLECEK Herkes ilgili birimlere başvurarak, kendisiyle ilgili kişisel veri kaydedilip kaydedilmediğini öğrenme, kaydedilmişse bunları talep etme, verinin içeriğinin eksik ya da gerçeğe aykırı olması durumunda bunların düzeltilmesini, hukuka aykırı olması durumunda ise silinmesini, yok edilmesini ya da aktarımının engellenmesini ve buna göre yapılacak işlemlerin, verilerin açıklandığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme hakkına sahip olacak. Yasayla verilen görevleri yapmak üzere, Başbakanlığa bağlı Kişisel Verileri Koruma Kurumu kurulacak. Hukuka aykırı olarak kişisel verileri işleyen kişiler Türk Ceza Yasası uyarınca cezalandırılacak. İstanbul Haber Servisi Gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarımız İlhan Selçuk’a Ergenekon soruşturması kapsamındaki sorgusunda, özel hayatına ilişkin sorular sorulmasının yasaya açıkça aykırı olduğunu ifade eden ceza hukukçuları, “Selçuk’un özel hayatının ihlal edildiğini” belirttiler. Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit Kocasakal, olayın sorgu için çağrılma süreci ve ifadenin alınmasında yöneltilen soruların içeriği olmak üzere iki boyutu olduğunu söyledi. Kocasakal, Yeni Ceza Muhakemesi Yasası’nın (CMY) 145. maddesinde, ifadesi alınacak ya da sorgulanacak kişinin davetiye ile çağrılacağı, gelmez ise zorla getirileceğinin yazdığını anımsatarak “Ne zaman zorla getirilebilir? Hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli nedenler bulunan kişiler... Bunun için de kişinin suçu işlediğine dair kuvvetli olguların olması gerekir. Kişinin kaçabileceği, delilleri karartabileceği ya da tanıkları baskı altında tutabileceği gibi emarelerin bulunması gerekir” dedi. Selçuk’un gözaltına alınması sürecinde bunların hiçbirinin olmadığına dikkat çeken Kocasakal, “Yasa kasten ihlal edildi, idare tamamen keyfi davrandı. Bence yetkiyi veren ve yerine getirenler, görevi kötüye kullanma suçu işledi” ifadesini kullandı. Kocasakal, CMY’nin 147. maddesine göre sorguya alınan kişiye suçun anlatılması gerektiğine dikkat çe kerek şöyle devam etti: “Sorular da ancak ve ancak isnat edilen bu suça ilişkin olabilir. ‘Falan gün neredeydin, falancayı tanıyor musun’ gibi sorular sorulamaz. Bu özel hayatın gizliğini ihlaldir. 148. maddeye göre sorgulanan kişinin beyanı özgür ifadesine dayanmalı. Bu nedenle kişiye kötü davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma gibi müdahaleler yapılamaz. Oysa İlhan Selçuk gibi belirli yaştaki biri, sabaha karşı evinden alınıyor, aç bilaç yorgun bir halde sorgulanıyor. Bu yasak sorgudur. Bu süreç tamamıyla hukuksuz. Bir şeyleri bulandırma, örtbas etme amacı var.” SUÇ NE?’ “Sorgulanan kişi, özel hayatının baskısını üzerinde hissetmemeli. Özel hayat konuları bir kenara bırakılarak sadece bahsi geçen suça ilişkin sorular sorulmalı. Özel hayata ilişkin soruları katiyen sorulamaz. Bireylerin özel hayatına yüksek özen gösterilmeli. Sorgulamada kişiye, suçlamanın temeli açıklanmalı. Oysa kimse henüz Ergenekon soruşturmasında suçun ne olduğunu, kimlerin bu suça katıldığını bilmiyor” dedi. ORGULAMA AİHS’YE AYKIRI Galatsaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Bayraktar da Milliyet gazetesinde konuya ilişkin yayımlanan yazısında, Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) göre kişinin sorgulanması sırasında özel hayata ilişkin, iş ve aile ilişkilerini konu edinen soruların sorulamayacağına dikkat çekti. Prof. Bayraktar, yazısında şu görüşlere yer verdi: “Sorgulanan kişinin mesleki etkinliklerinin gün ve yer itibariyle ortaya konulması, davetlerden söz edilmesi, arkadaş çevresinden isimlerin sayılması, aile yaşantısının ortaya konulması ve bunlarla ilgili açıklama talep edilmesi, yorma, aldatma ve ruhsal müdahale olarak kabul edilebilir. Bu gereklilik ve özelllik Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3 a maddesinde de yer almaktadır.” ABD Se’NATO’su! omanya’nın başkenti Bükreş’te yapılan NATO zirvesi, son yılların en stratejik zirvelerinden biriydi. Bir dizi yeni adım bekleniyordu, yarım oldu! Zirvenin başlangıcından sonuna yapılan açıklamalar, Soğuk Savaş döneminin ürünü olan NATO’nun 21. yüzyıla henüz uyarlanamadığını gösteriyordu. NATO kime karşı kurulmuştu? Moskova’ya... Bugün kiminle ittifak arayışında? Moskova’yla... Salt bu tablo bile değişimin, hatta başkalaşımın somut göstergesi... Tüm gazetecilerin, yorumcuların üzerinde birleştiği durum şu: Zirveye damgasını vuran kişi Putin oldu. Rusya Devlet Başkanı olarak son NATO zirvesine katılan Putin’in, önümüzdeki dönemde de “başbakan olarak” ağırlığının aynen devam edeceği Bükreş’te de görüldü. ABD bu zirvede, Ukrayna, Gürcistan, Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan’ı içine alarak çemberi genişletmek istiyordu. Rusya dedi ki: “Arkadaş, ötekilere karışmam ama, Ukrayna ile Gürcistan’ı alamazsın.” Neden? “İstemiyorum...” Şu aşamada Rusya’nın dediği oldu... ??? Soğuk Savaş sonrasında ABD ile Avrupa arasında yeni bir güç dengesi oluştu. Sovyet etkisinden çıkan bölgede hâkimiyet savaşı iki kurum üzerinden yürüdü: NATO ve AB... 1990’lı yıllardan 2000’lere, bu iki kurumun genişlemesine baktığımızda birbirine çok yakın ilerlediklerini görüyoruz. Her ikisi de 10’lu rakamlardan 20’li rakamlara ulaştılar, 30’un ucunda durdular! Bu süreçte Rusya kendisini toparladı, önce evinin içini düzene soktu, ardından yakın çevresine bakınmaya başladı. Öyle anlaşılıyor ki, Ukrayna ile Gürcistan’ın NATO’ya ve AB’ye giriş tarihi birbirine yakın olacak. Yeri gelmişken vurgulayalım; Doğu Avrupa ülkeleri ekonomi için AB’yi, güvenlik için NATO’yu hedef seçtiler. NATO’ya üyelik kabulü oybirliğiyle olduğundan Türkiye, 90’lı yıllarda onlar açısından da “çok kıymetli” idi. NATO üyeliğinin kesinleşmesinden sonra bakış açılarının değiştiğini görüyoruz! Türkiye’nin NATO içindeki yeri ne olacak? Bükreş zirvesinden kesin sonuçlar çıkmadı ama, BushPutin görüşmesinin sonucuna göre “füze kalkanı” projesinin başlıca zeminlerinden birinin Türkiye olması bekleniyor. Rusya’nın güneyindeki, Balkanlar’ın doğusundaki, İran’ın batısındaki, Ortadoğu’nun kuzeyindeki Türkiye, NATO açısından şöyle bir tanıma oturacak: Merkez lojistik ülke! ??? Bir bütün olarak NATO’nun geleceği ne olacak? Başından beri ABD ağırlığı var. Bükreş’te NATO’nun gündemi ile ABD’nin gündemi neredeyse arasına kopya kâğıdı konmuşçasına aynıydı! Hani NATO için şöyle bir benzetme yapsak da yeridir: Amerikan Se’NATO’su! ABD, “Afganistan’a ek asker şart” diyor... NATO da! ABD, “Dünya jandarmalığı için yeni bir örgütlenme şart” diyor... NATO da! ABD, “Enerji yollarının güvenliği özel olarak ele alınmalı” diyor... NATO da! Bütçeye baktığımızda da tablo şu: NATO’nun toplam bütçesi 930 milyar dolar. Bunun 640 milyar doları ABD’ye ait! Ne demişler? Parayı veren NATO’yu yönetir! Şu aşamada Rusya ile ABD NATO’su karşı karşıya görünür ama, soğuk barış havasının bu ikilemde gelişeceği Bükreş’te kesinleşmiş oldu... R S ‘ERGENEKON’DA Ceza avukatı Kemal Kumkumoğlu da şüphelilere ilişkin araştırma yapılırken telefon dinlemenin en son başvurulacak yöntem olduğuna dikkat çekerek “Dinleme, söz konusu suça ilişkin başka bilgi ve belgeye ulaşılamayan hallerde devreye girer. Oysa polis en baştan telefon dinleyerek en rahat yolu seçiyor” değerlendirmesini yaptı. Kumkumoğlu, telefon dinlemenin sonucunda elde edilen kayıtlardan, özel hayatla ilgili kısmın derhal imha edilmesi gerektiğini vurgulayarak “Hatta bu konu tekrar konuşulmamalı, savcı bile özel hayatla ilgili kısımlara bakmamalı” ifadesini kullandı. Hukuktaki, “Savunma suçlamayla başlar” ilkesinin altını çizen Kumkumoğlu, Baykal: Hukuk çözecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AKP hakkındaki kapatma davasını düşürmeye yönelik girişimlerle ilgili olarak “Demokrasi paketleri aşkı ortaya çıktı. Laiklik ilkesini boğazlayacaksınız da sesi fazla çıkmasın diye demokrasi davulu mu çalıyorsunuz? Ortada anayasa ihlali varsa, çözüm siyasetin işi değil, artık hukukun işi” dedi. Baykal, grup toplantısında yaptığı konuşmada, Başbakan Erdoğan’ın son günlerde sürekli partisine ve kendisine çattığına dikkat çekti. Baykal, “Bu, sağlıklı bir ruh hali değil. Sıkıntısının tedavisini yanlış yerde arıyor. CHP, krizin tarafı değil. Krizin tarafı Başbakan ile Türkiye’nin anayasası, devletin düzeni. Bunu AKPCHP çatışmasına dönüştürmeyi Başbakan istiyor olabilir, biz buna katkı yapmıyoruz. Nasıl ferahlıyorsa öyle konuşsun. Ancak gaf yapmamalı. 30 yıl önce rüşvet verdiğini söylüyor, beni suçluyor. Senin tıynetinde rüşvet vermek varsa Baykal ne yapsın? Rüşvet vermekle almak aynı kapıya çıkmıyor mu? 30 yıl öncesine gideceğine, kendi Enerji Bakanlığı’na bakıversin” dedi. Baykal, “bir sağlık sorunu nedeniyle PM’ye katılmaması üzerine AKP kongrelerinde sağlık sorunlarıyla ilgili dedikodu yapılmasının da ruh hallerini gösterdiğini” kaydetti. Baykal, kapatma davasının açılmasından sonra “Ne yapacağız” telaşı başladığına dikkat çekerken “Ne yapacaktınız?.. Biz uyardık, neden araba devrilmeden önce yapmadınız” dedi. “Dinin, tarikatın siyaset pazarında tedavüle sokulmasının” yarattığı tehlikelere dikkat çeken Baykal, “Almanya Nazizmi tehdit görmüş, ona göre tedbir almış. Biz de, din istismarına dayalı bir tehlike var, onu anayasamıza koyduk. Kimse bunu demokrasi zafiyeti gibi görmesin, bu aymazlık olur” dedi. Baykal sözlerini şöyle sürdürdü: “Konu yargının önüne kondu. Bu tabloyu, devlet kurumları, Türkiye’nin savunma mekanizmaları seyirci kalma durumunda bırakılırsa bu Türkiye’yi nereye getirir kaygısı karşısında tedbir alma, bir daha bu yanlışların yapılmamasını güvence altına alma diye görmek lazım. Aman AKP kapatılmasın diye müdahale etmek isteyenler var. Bunlar, Türkiye’de bir tarafta laiklik, bir tarafta dincilik var, diyorlar. Tartışma bu. Elin yabancısı bunu agörüyor söylüyor, içeride bazıları hâlâ görmüyor. Bu tartışma hukuk ve siyaset tartışmasıdır. Gönül isterdi ki siyaset bunu önlesin, önleyemedi. Toplumun savunma mekanizmalarından biri de hukuk. Hukukun elini tutmaya dönük her girişim, anayasada laiklik duyarlılığına gerek yok, anlamına gelir. Hukuk işlerse kriz, kaos çıkarmış. Asıl, engellenirse kaos çıkar. Bizim kültürümün temel anlayışlarından biridir: Şeriatın kestiği parmak acımaz, anlayışı. Parmak acıyorsa şeriatı değiştiriver, anlayışı yoktur. Şimdi demokrasi aşkı ortaya çıktı, mini, midi, maksi mi olsun diye konuşuluyor. K SOSYAL GÜVENLİK YASASI Grup toplantısında AKP hakkında açılan kapatma davasına ilşikin değerlendirmeler yapan Baykal, “Ortada anayasa ihlali varsa, çözüm siyasetin işi değil, artık hukukun işidir. İpini koparan Türkiye’ye akıl vermeye başladı” dedi. Siyasetin dava açılmadan bu süreci önleme başarısı gösteremediğini belirten Baykal, “Toplumun savunma mekanizmalarından biri de hukuk. Hukukun elini tutmaya dönük her girişim, anayasada laiklik duyarlılığına gerek yok, anlamına gelir” diye konuştu. Laiklik ilkesini boğazlayacaksınız da, sesi fazla çıkmasın diye demokrasi davulu mu çalıyorsunuz? Bedel ödenirmiş, siyaset çözüm üretmeliymiş... Ortada anayasa ihlali varsa, çözüm siyasetin işi değil, artık hukukun işidir. İpini koparan, Türkiye’ye akıl vermeye başladı. Bu kadar meraklıysanız RP kapatılırken neredeydiniz? O zaman, müstahaktır, diyorlardı. RP, milli duyarlılıklarla bazı dayatmalara karşı çıkıyordu... RP iktidarda olsa Vakıflar Yasası çıkar mıydı? Yabancılar işi gücü bıraktı, akıl veriyor. Burası hukuk devleti, bırakın kendi sorunlarımızı kendi hukukumuzla çözelim.” Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile yaptığı görüşmede “iddianameyi şikâyet konusu yaptığını” kaydederken, Sokrates’in kendisini hapisten kaçırmak isteyen yakınlarına ülkesinin yasalarına uyacağını söylediğini anımsattı. Erdoğan’ı eleştiren Baykal, “Vallahi diğer konuları bilmem ama bu geçtiyse, böyle olduysa bundan dolayı senin hakkında en ağır cezanın alınması gerektiğine inanıyorum” dedi. İşten ayrılana 90 gün sağlık hizmeti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda çalışanların birçok kazanılmış hakkını yok eden Sosyal Güvenlik Yasası’nın görüşmelerine devam edildi. Tasarının 42. maddesinde yapılan değişiklikle, işten ayrılan sigortalıların sağlık hizmetlerinden yararlanma süresi 10 günden 90 güne çıkarıldı. Genel kurulda, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nda değişiklik öngören tasarının 2. bölümünün görüşülmesine devam edildi. Görüşmelerine başlanan 42. madde üzerinde hükmetin verdiği önergeyle değişiklik yapıldı. Kabul edilen önergeye göre, 18 yaşını doldurmayanlar, tıbben başkasına muhtaç olanlar, acil haller, iş kazası ve meslek hastalığı halleri, bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar, koruyucu sağlık hizmetleri ve analık halleri dışında, sağlık hizmetlerinden yararlanmak için son 1 yıl içinde toplam 90 gün genel sağlık sigortası primi ödeme koşulu aranacak. BağKur ve Türkiye’de ikamet eden ve başka bir ülke mevzuatı kapsamında olmayan yabancı ülke vatandaşlarında bu süre 60 gün olacak. SSK’liler, zorunlu sigortalılıkları sona erdiği tarihten itibaren 90 gün süreyle genel sağlık sigortasından yararlanabilecek. Tasarıda bu süre 10 gün olarak yer almıştı. ankcum?cumhuriyet.com.tr İstanbul Haber Servisi Gazetemize yönelik molotofkokteylli saldırı düzenlediği gerekçesiyle tutuklanan Bedirhan Şinal’ın polis ifadesi, gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk’a suikast planını ortaya çıkardı. Suikast emrini ise mafya lideri Sedat Peker’in verdiği öne sürüldü. Milliyet gazetesinde Tolga Şardan imzasıyla yayımlanan habere göre, tutuklu sanık Şinal, ifadelerinde Selçuk’a suikast planını şöyle anlattı: ? Bayrampaşa’da, bana ve anneanneme yardım eden, 10 yaşından beri tanıdığım, çete suçundan cezaevine düşen Eyüp Ülkü Ocakları Başkanı Bora Ballı, Seyhun Zaim ve Sinan Çetin’le yattım. Bağımsız milletvekili adayı Tuncay Şeyranlıoğlu’nu öldüren Bayram Demir, Ballı’ya, İlhan Selçuk’un vurulması eyleminden bahsetti. ? Bora Ağabey’e bu işi yapıp yapamayacağını teklif etti. Bora Ağabey kabul etti, karşılığında ne alacağını sordu. Selçuk’a suikast planı O da “Güzel şeyler alacaksın. Sen de, biz de memnun olacağız” dedi. Akşam Ballı ile yalnız konuşurken “Bak Bedirhan, Selçuk istediği adamı getirir, istediğini götürür. Derin devlet ilişkisi var. Güçlü biri. Bu kadar büyük... Bu işi yaparsak senin de hayatın değişir. Anneannen daha iyi yaşar, ona para göndeririz” dedi. ? Bayram Demir, Bora Ağabey’e paranın nereden, ne şekilde alınacağını söyleyecekti. Bora Ağabey de bana cezaevinden parayı kimden ve nasıl alacağımı. 20 bin YTL alacaktım. Para anneanneme gelecekti. Ben cezaevine girdikten sonra anneanneme para vermeye devam edeceklerdi. Bana avukat tutup cezaevinde de bakacaklardı. ? Cezaevinde İlhan Selçuk konusu aklımdan çıkmıştı.Televizyonlarda Selçuk’un gözaltına alındığını duydum. Anneannemin cep telefonu çaldı. Seyhun arayıp “Oğlum, bizim sözümüz sizde geçmiyor mu? Biz sizin abiniz değil miyiz” dedi. Selçuk’un gözaltına alındığını belirterek işimi bitirmediğim için bana kızdı. “Kolunu, bacağını kıracağım, öldüreceğim” dedi. Telefonu alan Ballı, “Biz içerideyken bizi dinlemiyorsun. Bu işin dışarısı da var” dedi. ? Demir’in grubu, Eyüp Belediye Başkanı Ahmet Genç’i vuracaklarını söylüyordu. İnşaat ve diğer işlerine engel oluyormuş. Ballı sürekli Orhan Pamuk’u öldüreceğimizi söylüyordu. Pamuk’un 1 milyon dolara ev aldığını söylüyordu. ? Plana göre, Selçuk’u vuracağım si lahı Ballı temin edecekti. Selçuk hakkında bilgi toplayacak durumda değildim. Oturduğu yeri ve gazeteyi, ne zaman gelip gittiğini bilmiyordum. Beni sürekli aramalarından dolayı ben de Cumhuriyet gazetesine yönelik bir eylem yapmayı düşündüm. Aklıma önce gazeteye ateş etmek geldi. Ancak basit olur diye vazgeçtim. Sonra aklıma el bombası atmak geldi. “Bunu yaparsam ağır mı olur” düşüncesine kapıldım. Sonra aklıma molotof atmak geldi. ? Cezaevinde ben, Bora Ballı, Seyhun Zaim, Sinan Çetin’in olduğu ortamda, Rober Hatemo’nun İstiklal Marşı’nı bir i... gibi söylemesi nedeniyle ayaklarına sıkılması konusu görüşüldü. Eylemi cezaevinden çıktıktan sonra Seyhun yapacaktı. Sponsorluğunu Bayram üstlenecekti. İzmit çetesi diye bir grup vardı. Herkes eylemin yapılmasına destek olacaktı. Demir, eylemi yapacak kişiye 50 bin YTL vereceğini söylüyordu.