25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

21 EYLÜL 2007 CUMA haberler AYDINLANMA Yeni Çağ gazetesi Yazıcıoğlu’nun ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi de hedef aldı C ‘Mahalle Baskısı’ Nedir? Ebulala Mardin Bey’den ‘ham sofu’ diye geniş kullanımı olan bir tabir işitiyordum. Yaptığım iş bunu değiştirerek kullanmaktan ibaret. ‘Mahalle baskısı’ diyerek önemli bir sosyal olguyu anlamada ilk adımı atmış oluyorum. Sosyal bilimciler bu kavramı araştırırlarsa çok isabetli olur…” Ruşen Çakır ’ın, “Mahalle baskısı dünyada da kullanılan bir kavram mı” sorusu üzerine: “Hayır kullanılmıyor. Onun yerine ‘fondamantalist’ kavramı bunların hepsini örtüyor. ‘Mahalle baskısı’ kavramıyla ilgilenmemin nedeni Jön Türkler’in bu konudaki korkularını merak etmemdir. İttihat ve Terakki Partisi döneminde bir grup aydın, İslam’ın müesseseler üzerindeki etkilerini kaldırmak istiyordu. İkinci grup ise dindardılar dindar olmalarına, ama kendi estetik duygularından farklı bir davranış tarzı olarak gördükleri ‘mahalle İslamı’ndan ürküyorlardı.” ??? Mardin’in “Mahalle baskısı” “Mahalle havası” “Mahalle İslamı” dediği olgu, bireyi biçimlendiren, onun tutum ve davranışlarını belirleyen, sosyal psikolojinin “Grup dinamiği” alanına giren ünlü “Grup baskısı” kavramının, tüm ilişkileri de kapsayarak topluma egemen olması, bireyleri ve toplumu belli bir yöne sevk etmesidir. Durkheim’dan beri bilinen, irdelenen “toplumsal bilinç” denilen kavram, işte bu toplumsal olgudur: Birey aile içinde büyür, eğitilir, kişilik kazanır. Arkadaş gruplarıyla gelişir. Formel eğitimle biçimlenir. Çalıştığı işyerinden, meslektaşlarından, medyadan etkilenir. Komşularıyla, mahallesiyle birlikte yaşar. Mardin’in sözünü ettiği “Mahalle baskısı” “Mahalle İslamı” işte bütün bu grupların, üstelik de birbirleriyle etkileşim halinde güçlenerek yaptığı büyük baskının adıdır. Mardin , “Mahalle baskısı” “Mahalle İslamı” karşılığında Batı’da genel olarak “fondamantalist” (köktendinci) teriminin kullanıldığını ve kendisinin de bu deyimi “Ham sofu”dan esinlenerek geliştirdiğini belirtiyor; böylece bu baskının radikal siyasal İslamcı (şeriatçı) niteliğine de ayrıca vurgu yapıyor. Tabii AKP iktidarının, mahalle İslamı’nı destekleyici politikaları, hem baskıyı arttırıyor, hem de devletin, bireyleri bu baskıya karşı koruma olanaklarını (laiklik kavramının altını oyarak) yok ediyor; böylece durum temel hak ve özgürlükler açısından son derece vahim bir hal alıyor. 5 Ülkücülerin kavgası büyüyor Mehmet FARAÇ BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de ülkücü kesimden ağır eleştiriler alıyor. Abdullah Gül’ün MHP oylarıyla Çankaya’ya çıkarılmasıyla başlayan tepkiler, Bahçeli ile Başbakan Erdoğan’ın Söğüt’teki yakın ilişkisi nedeniyle doruğa ulaşıyor. Yeni Çağ gazetesi Bahçeli’yi Ülkü Ocakları’nı kapatma hazırlığı ve partinin televizyonunda ülkücü öldürmüş komünistleri çalıştırmakla suçluyor. BBP lideri Yazıcıoğlu’nu milletvekilliği uğruna mücadele arkadaşlarını terk etmekle suçlayan Yeni Çağ’ın hedefinde artık Devlet Bahçeli bulunuyor. “Milli direnişin kalesi” sloganıyla 6. yayın yılına giren Yeni Çağ, MHP’nin yeni mücadele anlayışına ve AKP ile diyaloğuna sert tepki gösteriyor. Bahçeli’ye ilk tepki Ülkü Ocakları’na yönelik çete operasyonlarının sıklaştırılması yüzünden geliyor. 15 Ağustos’ta, “Ahmet Seyhan” imzasıyla yayımlanan “Ülkü Ocakları’nı kim kapatacak?” başlıklı yazıda, Bahçeli’nin yaşananlara göz yumduğu öne sürülüyor: EMRE KONGAR Yeni Çağ, MHP’nin yeni mücadele anlayışına ve AKP ile diyaloğuna sert tepki gösteriyor. MHP’nin Devlet Bahçeli ile gerildiği ve küçüldüğü belirtiliyor. ve çete kavramlarıyla anılmasına özellikle sessiz ve seyirci kalmıştır!” Eleştiriler daha sonra Bahçeli’nin koltuğunu sarsmaya yöneliyor. Selahattin Önkibar 6 Eylül’de, “MHP Bahçeli ile geleceğe yürüyebilir mi” diye sorarken “Kral çıplak” diye isyan ediyor: “Olmuyor, olamıyor. MHP, Bahçeli ile yürümüyor. Yürüme, ilerleme, gelecek bir yana, MHP Bahçeli ile geriliyor, küçülüyor, lime lime oluyor. Daha da önemlisi Devlet Bahçeli ile ülkücüler asimile ediliyor!” Önkibar eleştirinin dozunu Söğüt şenliklerinden bir gün sonraki yazısında artırarak “Bahçeli, Erdoğan’a biat mı ediyor” diye sorarken MHP liderinin çapını da sorguluyor: “Yahu Bahçeli değil midir; ‘Başbakan bizi DTP ile bir tuttu. Özür dilemeden elini sıkmam’ diyen. 2002’de AKP’nin önünü açan, Abdullah Gül’ü Çankaya’ya gönderen. Söğüt fotoğraflarından sonra birileri ortaya çıksa ve ‘Bu Bahçeli AKP’nin gizli partneri mi’ diye bir soru sorsa ülkücüler hangi karşılığı verecek? Hayır Bahçeli AKP’nin partneri falan değildir. Sadece ufku, vizyonu, liderliği, çapı ve kapasitesi bu kadardır. İtaat kültürünün sürüsü olarak değil, 12 Eylül öncesinde toprağa düşen binlerce gencin hatırası sorumluluğuyla cevap verin, bu Bahçeli ülkücü deryaya baş olabilir mi?” Yeni Çağ’ın “Cihan Paçacı bölücü terör örgütüyle aynı tabana hitap eden partiye övgüler yağdırdı” başlığıyla çıkması da bu kesimin MHP’ye yönelik tavrını sertleştireceğini kanıtlıyor. lanan bir isim bile çalışıyor. İşte tam bu noktada sormak lazım, bir televizyonu bile yönettirmekten aciz bir liderlik anlayışı ile ülkücüler nasıl iktidar olabilir ve Türkiye’yi yönetebilir?” Ahmet Seyhan imzalı yazıda ise “Devlet Bey sorarsa böyle hesap sorar!” şeklinde alaycı bir üslupla Bahçeli’nin seçim meydanlarında söyledikleri ile Söğüt’teki tavrı arasındaki çelişki sert eleştirilerle dile getiriliyor: “Bahçeli’nin, ‘AKP’den hesap soracağım’ ifadesine inanıp oy verenlerin büyük bir kısmı şimdi pişmanlık ve öfke içinde. Pek çoğu da kandırılmışlık psikozu yaşıyor. Nasıl şaşırmasınlar ki? Muhalefet yapar diye ümit bağladıkları MHP, sanki AKP iktidarının gizli ortağı. Bahçeli, ‘hesap soracağım’ dedikleriyle yol arkadaşı ama Ozan Arif ile mahkemelik. Bu tehlikeli yolculuğun ilk adımında Erdoğan’ın sivil anayasası, sonrasında ise federasyon hazırlığı vardır!” Ülkücüler hem Yazıcıoğlu hem de Bahçeli’nin artık kendilerini temsil edemeyeceği inancıyla isyanını yükseltirken Yeni Çağ iki partiyi de sarsmaya devam ediyor. ATA TV’DE KOMÜNİSTLER Önkibar ise yazısında MHP’nin televizyonu Ata TV ile ilgili ilginç bilgiler veriyor. Ahmet Çelik’in Yeni Çağ gazetesi ve televizyonunu zarar etmelerine karşın tekstil sektöründeki yatırımlarıyla ayakta tuttuğunu belirten Önkibar, MHP’nin ise Hazine’den aldığı yardımla yayın yaptığını ifade ederek oklarını Bahçeli’ye yönlendiriyor: “Bu TV kanalında çalışanların önemli bir yekunu da eski komünistlerdir. İnsanın inanası gelmiyor ama kanalda 12 Eylül öncesinde bir ülkücüyü katletmekten yargı BAHÇELİ İLE ASİMİLASYON “Bahçeli ilk fırsatta bunun gereğini yerine getirip Ülkü Ocakları’nı kapatacaktır. Bahçeli, yaşanan süreçte Ülkü Ocakları’nda ortaya çıkan olumsuzluklara bilerek müdahil olmayıp yaklaşık 10 yıl boyunca ‘şartların olgunlaşmasını’ beklemiştir. Ülkü Ocakları’nın suç Türbana dolaylı güvence Emine KAPLAN ANKARA Anayasa taslağı üzerindeki tartışmalar “eğitim ve öğretim hakkı” başlıklı maddeye üniversitelerde türban yasağını kaldıracak bir hüküm konulup konulmayacağına odaklanırken taslakta anayasanın Başlangıç bölümü, Cumhuriyetin nitelikleri, din ve vicdan özgürlüğü, eğitim ve öğretim hakkına ilişkin maddelerdeki değişiklik önerileri, türban serbestliğinin yolunu açacak hükümler içeriyor. Bu öneriler, Anayasa Mahkemesi’nin 1989 yılındaki türban yasağıyla ilgili kararına gerekçe gösterdiği dayanakları ortadan kaldırıyor. Mahkemenin gerekçe gösterdiği maddeler ile anayasa taslağında aynı maddeler için önerilen değişikler şöyle: Anayasanın Başlangıç bölümü: Mahkeme, türbanla ilgili hükmü iptal ederken mevcut anayasanın başlangıç bölümünün anayasa metni kapsamında olduğunu vurgulayarak “Anayasanın Başlangıç’ında, Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda; Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde; hiçbir düşünce ve görüşün Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılaplarıyla medeniyetçiliği karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesi gereği kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı” görüşünü dile getirdi. AKP’nin anayasa taslağında ise tamamen değiştirilen başlangıç bölümü anayasa metni kapsamı dışında bırakılıyor. Anayasanın 2. maddesi: Yüksek mahkeme, Cumhuriyetin niteliklerini açıklayan anayasanın 2. maddesinde Başlangıç’taki temel ilkelere yollama yapmakla kalmayıp Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunun belirtildiğini vurguladı. Mahkeme, laiklikle ilgili “...Demokratik devlet, ancak laik devlettir. Dinsel gerekli düzenlemeler dinsel çabaları, zorlamaları, bunlar da dinsel ayrılıkları getirir. Sonuçta demokrasinin özgürlükçü, çoğulcu, hoşgörücü niteliği kalmaz...” deniyor. Anayasa taslağında, anayasanın 2. maddesinin gerekçesinde laiklikle ilgili yeni bir tanım getirilirken, “Devletin, tüm dini inanışlar karşısında eşit mesafede durarak herkesin inançlarına uygun şekilde yaşaması için gerekli ortamı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır” deniyor. Anayasanın 10. maddesi: Anayasanın “Eşitlik” başlıklı 10. maddesine dayanak gösteren mahkeme, “Anayasa yönünden din, kimi haklara sahip olmanın koşulu değildir... Dinsel nedenle başörtüsü ve türbanla boyun ve saçların örtülmesine serbestlik tanınması, bu tür yönlendirme bir anlamda zorlamadır” gerekçesini ortaya koydu. Anayasa taslağında ise “Eşitlik” başlıklı maddeye, “Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi özel surette korunmayı gerektiren kesimler için alınan tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz” hükmü ekleniyor. Anayasanın 24. maddesi: Yüksek mahkemenin iptal gerekçelerini dayandırdığı maddeler arasında “din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24. madde önemli bir yer tutuyor. Mahkemenin gerekçesinde, “Söz konusu madde, dinsel inançları simgeleyen başörtüsü ya da türbanla yükseköğrenim kurumlarına gelip öğrenimlerini ve bilimsel çalışmalarını bu durumda sürdürmelerine olur vermekle yükseköğrenim ilgilileri, özellikle gençler arasında sosyal görüş, inanç, din ve mezhep ayrılığını kışkırtarak bölünmelerine yol açabilecek, sonuçta devlet ve ulus bütünlüğü, kamu düzenini ve güvenini bozabilecek niteliktedir” deniyor. Anayasa taslağında, ibadet, dini ayin ve törenlerin “laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmaya dönük faaliyetler biçiminde” yapılamayacağına ilişkin hüküm kaldırılırken, “Herkes din ve inanç hürriyetine sahiptir. Bu hak, tek başına veya topluca, alenen veya özel olarak ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama ve bunları değiştirebilme hürriyetini de içerir” hükmü öngörülüyor. Anayasanın 42. maddesi: Mahkemenin iptal gerekçesinde, “Laik hukuk düzeni, laik eğitimöğretim ve laik yönetim birbirinden ayrı düşünülemez. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda yapılır”deniyor. evgili okurlarım, Türkiye’deki Çok Partili Rejim’in, Dinci Oligarşi’ye doğru kayması uzun ve çok faktörlü bir süreç. Bu sürecin günümüzde gittikçe önem kazanan bir öğesi de Prof. Şerif Mardin’in “Mahalle baskısı” “Mahalle havası” “Mahalle İslamı” diye adlandırdığı bir “grup dinamiği” olgusu. ??? 15 Mayıs 2007 tarihinde Vatan gazetesinin kitap ekinde yayımlanan Ruşen Çakır ’la yaptığı konuşmada şöyle diyor: “…Siyasal İslam, iktidara tam sahip olduğu zaman bayağı ağır şartlar yaratan bir rejimi de kurabilir…” “…İslam’ın iktidarı tam olarak ele geçirmesi durumunu, liberal bir ortamın devam ettirilmesi olarak göremiyorum…” “…Türkiye’de “mahalle baskısı” diye bir şey var. Jön Türkler’in en çok korktuğu şeylerden biri de oydu. “Mahalle baskısı” bilinmeyen ve sosyal bilimce ifade edilmesi çok zor olan bir havadır. Bu havanın AKP’den bağımsız olarak Türkiye’de yaşadığına inanıyorum. Dolayısıyla bu havanın gelişmesine müsait şartlar oluşursa o zaman AKP de bu havaya boyun eğmek zorunda kalacaktır…” “…Buna örnek olarak daha çok İran’da ortaya çıkmış olan ve bugün Ahmedinejad’ın devam ettirdiği sistemi gösterebiliriz. O dinsel otokrasinin çevreyle, mahalleyle, ona destek veren insanların ortaya çıkardığı havayla da çok ilişkisi var. O havanın İran devriminde çok etkili olduğuna inanıyorum. Bu hava Türkiye’de de çıkabilir bir gün. 1020 sene öncesine kıyasla daha az şansı var, ama bugün o havayı pompalayan başka şeyler, tuhaf oluşumlar, kendiliğinden olan birtakım olaylar var. Bazı İslami altçevreler ortaya çıkıyor. Bunda günümüzün gelişmiş imkânları da etkili oluyor. Mahalle havası dediğimiz şeyin bu İslami altçevrelerle yeni bir şekil almış olduğuna inanıyorum. Bu yeni şekil AKP’yi döver. Demek istiyorum ki eğer böyle bir hava gelişirse AKP ona biat etmek zorunda kalabilir…” Mardin , benim “Dinci Oligarşi” dediğim düzene “Dinsel Otokrasi” diyor ve mahalle baskısının, AKP’ye de boyun eğdirebileceğini, Türkiye’nin İran’a dönüşmesi olasılığının bulunduğunu söylüyor. ??? 10 Haziran 2007 tarihli Vatan ’ın Pazar ekinde Ruşen Çakır ’ın, Mardin’le yapılmış ikinci bir röportajı yayımladı. “ …Ailemde, özellikle de S ekongar?cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org Erdoğan şifrecileri artıyor Fırat KOZOK ANKARA Yazdığı kitapta, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “zihin şifrelerini” çözen Akif Beki’nin Başbakanlık Sözcülüğü’ne getirilmesinin ardından Erdoğan’ın “şifreleri yeni bir pazar haline geldi”. Çevre ve Orman Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Fatih Bayhan, “Recep Tayyip Erdoğan’ın Liderlik Şifreleri” adlı kitabında, Erdoğan’a övgüler dizdi. Toplam dört bölümden oluşan kitabın üçüncü bölümünde yer alan “Liderlik Şifreleri”, “samimiyeti, çalışkanlığı, vefalı olması, ekip kurabilmesi, yönetebilmesi, kararlıtutarlı davranması, dürüst olması, ilkeli, cesur, halk adamı, değişimi gerçekleştirmesi, teşkilatçı olması, mütevazılığı, inisiyatif kullanma, insana değer verme, kamuoyu oluşturma yeteneği, problem çözücü olma, kriz yönetebilme, programlı olma, vizyon sahibi olma, inançlı olması ve yaptığı işe inanması” olarak sıralanıyor. Erdoğan’ın “çalışkanlığıyla”, “bizden adam olmaz” felsefesini yok ettiği savunulan kitapta, Erdoğan bu yönüyle Atatürk ve Nelson Mandela’ya benzetiliyor. Kitapta, Erdoğan’ın oğlunun gemi alması da şu görüşlerle savunuluyor: “Asıl onu lider yapan ve kitlelere mal eden, dürüstlüğüdür. Muhaliflerinin ‘oğlunun gemisi var’, ‘ağabeyinin ticarette kârı büyüdü’ türünden eleştirilerine bakıldığında da bunların içinde halkın güvenini zedeleyecek bir durumun olmadığı açıkça görülmüştür.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear