Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 AĞUSTOS 2007 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM asınyayın” bir ülkenin, bir toplumun vitrini, aynası... Hangi benzetmeyi yaparsak yapalım kesin olan, çoğu zaman “basınyayın” görmek istemediklerimizi de, mevcudu da tüm acılığı, çıplaklığıyla yansıtan bir araç. Yeter ki bakmasını bilelim. Farklı ifadesiyle, örneğin aynanın çarpıtan cinsinden olması; aksesuar, kostüm, maske, makyajların ustalıkla veya beceriksizce yapılması; aynaya bakanın miyopluğu, hangi açıdan, hangi “aydınlık”ta baktığı; neyi görüp, neyi görmek istediği de, hatta aynanın sırmasının kalitesi, vitrinin renkleri, konumu da bir o kadar görüntüyü yani gerçeği etkileyen veriler. Türkiye’nin vitrinindeki müstakbel cumhurbaşkanı adayı, “liberal demokrat İslamcı”, pardon “liberal demokrat muhafazakar” makyajlı AKP’li kişilik Abdullah Gül’ü dünyaya, Fransa’ya yansıtan aynaların sırını kazımak bize düşmez. Kaldı ki o aynaların baktığı, sorduğu, istihbarat edindiği, yatıp kalktığı, sohbet ettiği, beslendiği vitrin(ler) fütursuzpatavatsız tekelci kuklacıların, kukla oynatıcıların elinde olursa, neler yaratılmaz, o kuklalara işi bitinceye kadar neler oynattırılmaz ki? ??? Artık hayatta olmayan Edouard Sablier (19202006), JeanPierre Thieck, (takma adıyla Michel Farrere 19491990) veya Eric Rouleau (1926), Ali Kazancıgil gibi yıllarca Fransız gündelik, süreli basınında Türkiye hakkında yazmış değerli gazeteci, diplomat ve bilim insanlarının daha yıllarca önce belirttikleri gibi, bugünkü Fransız gazete haber ve yorumları ne gazeteciliğin eski özen ve meslek ahlakına sahip, ne de Fransa’nın Türkiye’ye resmi bakışı aynı. Üstelik Brezilya, Hindistan, Güney Afrika, Güney Kore ve Türkiye gibi nispeten az riskli ve yükselen ülkeler genç ve bilgisiz Fransız gazeteciler için kariyerlerinde nispeten kolay birer tramplen olarak algılanıyor. Bir de buna Avrupa’daki “entelektüel” yatırımlarını, kaynağı belirsiz olağanüstü mali olanaklara sahip “Abant Platformu” veya “Avrupalı Türk Demokratlar” gibi İslami hassasiyetli kuruluşlarla örgütleyenlerin Fransız ve Avrupalı basına “bedava” (!) sunduğu olanakları; PKK yanlısı olsun olmasın, çeşitli resmi ve gayriresmi sübvansiyonlardan desteklenen Kürt ve Ermeni davası yandaşı çevrelerin “militanca” (!) çabalarını eklediğinizde ortaya sanıldığından çok daha çapraşık bilgihaber kaynağı, manipülasyon merkezleri, kanaat önderleri ve karar vericileri etkileme yapılanması çıkıyor. İşte Abdullah Gül’ün adaylığının “yine yeniden piyasaya sürülmesi” haberi, bu girift yapının son örneği, basit bir yansıması olarak Fransız basın aynalarında yerini aldı. Basmakalıp fikirleri, ucuz önyargıları, hazırlopçu sütunları, TV ve radyo programlarını bol bol besledi... ??? 15 Ağustos dini bayramı nedeniyle yayınlanmayan gündelik katolik La Croix, komünist L’Humanite ve ekonomi gazeteleri Les Echos ve La Tribune dışındaki Fransız basının üç ağır topu Le Figaro, Le Monde ve Liberation geçen hafta çarşamba günkü baskılarında Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığına oldukça geniş yer verdiler. Sabah gazeteleri, muhafazakar Le Figaro ve sol Liberation, haberi yaklaşık aynı başlıkla, “Abdullah Gül cumhurbaşkanlığını yine deniyor” ifadesiyle okurlarına aktardılar. 16 Ağustos tarihini taşıyan, ancak bir gün önce ve öğlen yayınlanan merkez sol Le Monde ise birinci sayfanın çeyrek manşetinden “Gül’ün adaylığını sürdürdüğü” yorumhaberini iç sayfada “Abdullah Gül başkanlığa yeniden göz dikti” başlığıyla veriyordu. Le Monde ve Le Figaro İstanbul muhabirleri, Guillaume Perrier ve Laure Marchand çiftinin haberleri belirli ayrıntılar dışında her zaman olduğu gibi aynıydı. Merkez ve/veya liberal sol veya muhafazakar İran’la imzalanacak anlaşmada, alınacak doğalgazın 3. ülkelere satılamayacağı hükmü yer alıyor Türkiye yine aktarıcı olacak Ankara, Tahran ile adeta ikinci bir Mavi Akım anlaşması imzalamış olacak. Türkiye, Rusya ile yaptığı Mavi Akım anlaşması gereği, Moskova’dan aldığı gazı da satamıyor. Mahmut GÜRER ANKARA İran ile imzalanacak doğalgaz anlaşmasının ayrıntıları netleşmeye başladı. Buna göre, Pars Doğalgaz Bölgesi’nin 22, 23 ve 25. fazlarından doğalgaz çıkarmak üzere Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile İran Ulusal Petrol Şirketi arasında Tahran merkezli yeni bir ortaklık kurulacak. Doğalgaz yatırımını bu ortaklık yapacak. Ancak Türkiye’ye gelen doğalgaz, Ankara tarafından Avrupa’ya satılamayacak. 6 milyar m3 Türkmen gazının Avrupa’ya geçişi sırasında da Türkiye para kazanmayacak. Türkiye Mavi Akım Hattı’ndan gelen doğalgazı da satamıyor. Cumhuriyet’in edindiği bilgilere göre, Tahran’da Enerji Ba Fransız Basınında ‘Abdullah Gül’ arasındaki nüansların silindiği bu yorumları özetlemek gerekirse, şöyle: “Abdullah Gül, nisan ayında yaşanan krize rağmen seçimlerden daha güçlenmiş olarak çıkmanın verdiği cesaretle partisi tarafından yine Cumhurbaşkanlığı makamına aday gösterildi. Aşırı milliyetçi MHP ve Kürt yanlısı DTP vekillerinin 20 Ağustos’da yapılacak ilk tur oylamada yer alacaklarını açıklamaları, AKP’nin adayının 3. turda Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. cumhurbaşkanı seçileceğine kesinlik kazandırdı. Eşi türban takan bir cumhurbaşkanının Kemalistlerin kendi tımarları gördüğü Çankaya Köşkü’ne çıkması uzlaşmaz laik kampı sarsacak. Ancak AKP’nin seçim zaferinden sonra ordunun da, aşırı laik CHP’nin de manevra alanları daraldı.” Marchand yazısında geçtiğimiz aylardaki kitlesel tepkileri CHP’nin düzenlediğini iddia ederken, Le Monde muhabiri Perrier ise şöyle bir ayrıntı eklemiş: “Milliyetçi ‘Cumhuriyet’ gazetesine göre, ‘Sıkmabaş Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün kapısında’...” Yukarda açıklamağa çalıştığımız “çapraşık yapılanma”nın Türkiye’de boy hedefi bir haber kaynağı varsa o da Cumhuriyet gazetesi. Bu çevrelerin, kendi aralarında konuşurken “faşist” deyimini kullandıkları gazete, geniş bir Fransız aydın kesiminin elinden düşürmediği, uluslararası basından derlemeler veren haftalık Courrier International dergisi yazı kurulunun da aforoz ettiği bir gazete. Türkiye’yi yansıtmak için sürekli İslamcı ve Liberal (eski/yeni) Marksist köşe yazarlarını kaynak kullanan dergi 19 Temmuz tarihli, 872’nci sayısında bir “Türkiye Seçimleri” dosyası hazırladı. İçinde istisnai bir İlhan Selçuk makalesi çevirisi yer alıyordu. Dergi yazı kurulunun seçtiği başlık çok anlamlıydı; “Plutot brun que vert / Yeşil Yerine Kahverengi”. Tam tercümesi, “İslamcı yerine Nazi tercih edilir”... ??? Bu arada Fransız Ulusal Basın Ajansı AFP’nin Türkiye ilgili düzenli yayınladığı bültenlerin bir hayli doyurucu ve objektif olduğunu, zaman zaman tartışma götürse bile en zengin ve değerli haber kaynağı oluşturduğunu, ancak Fransız medyasının bu kaynağa yeterince başvurmadığını yeri gelmişken vurgulayalım. Birçok Fransızca radyo ve TV kanalına İstanbul muhabirliği yapan Jerome Bastion’un ise Türkiye’de yaşadığı 10 yılda çok ciddi bir evrim gösterdiğinin altını çizelim. İyi Türkçe öğrenmesinin yanı sıra Türk toplumunu içinden kavrayan olumlu ve olumsuz yanlarını dürüstlükle yansıtan bir gazeteci olan Bastion’un hazırladığı haber ve bilgilerin Fransız yazılı basınında yer almaması iki taraf açısından da bir kayıp. 15 Ağustos tarihli gazetelerimize dönmek gerekirse, Fransız basınının nadir gerçek Türkiye uzmanlarından Liberation yazarı Marc Semo ise genel durumu özetlediği çarşamba günkü makalesinde, “Karşıtlarının ‘Gülümser İslamcı’ namıyla andığı Abdullah Gül’ün, yeniden aday olarak laik kampa meydan okuduğunu, uzun süre Suudi Arabistan’da yaşamış bu iktisatçının ‘kardeşi’ Recep Tayyip Erdoğan’ın da desteğini aldığını” vurgulamış. CHP’li Onur Öymen’in “Abdullah Gül adı uzlaşmadan ziyade AKP’nin dikkafalı inatçılığıyla eşanlamlıdır” ifadelerini de aktaran Semo, kitlesel protestoları, “Milyonlarca Türk sokaklara dökülerek, ülke kurumlarının islamlaştırılmasından duydukları endişeyi dile getirmişlerdi” şeklinde yorumluyordu. Yazar makalesini Galatasaray Üniversitesi profesörlerinden Ahmet İnsel’den şöyle bir alıntıyla noktalamış: “Tarihi bir dönemece giriyoruz. AKP tam egemenlik fethiyle meşgul. Siyasi anlamda muhafazakar, hatta moral (ahlaki) planda yobaz iktisadi planda aşırı liberal bir iktidar oluşturmakta...” ugur.hukum@gmail.com C 9 ABD’ye bir dizi anlaşma “B E nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, İran’la elektrik iletim hatlarının geliştirilmesi konusunda mutabakat sağlandığını, pik saatlerde (elektrik tüketiminin tavan yaptığı saatler) yılda 36 milyar kilovat/saat elektrik alışverişinin mümkün olabileceğini söyledi. İran dönüşü Ankara’da konuşan Güler, Türk özel sektörünün İran’da 2000 megavat gücünde 3 adet doğalgaz çevrim santralı kurması konusunda da mutabakata varıldığını hatırlatarak, Türk işadamlarının İran’da 10 bin megavat kurulu gücünde hidroelektrik santralları yapişletdevret yöntemiyle yapmaları konusunda da anlaştıklarını söyledi. Bakan Güler, bir gazetecinin “Bu gezi Amerika’nın tepkisine rağmen yapıldı’’ demesi üzerine, bu alanlardaki mevcut görüşmeler ve çalışmaların daha önceden belirlenen takvim çerçevesinde yürüdüğünü belirtti. İran’ın nükleer faaliyetlerine devam etmesi nedeniyle işbirliğine karşı çıkan ABD, İran’ın güvenilir kaynak olmadığını ifade ediyor. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Güler’le görüşmesinde Türkiye ile İran arasında işbirliğinin günden güne geliştiğini, hiçbir dış etkenin mevcut ilişkileri zayıflatamayacağını belirtti. Anlaşmaya göre, Türkiye ile İran arasındaki ortaklığa, yabancı şirketler de ortak olabilecek, ancak bu şirketlerin oranı belli bir seviyeyi geçemeyecek. Söz konusu seviyenin ise Ankara’da iki ülke arasında eylül ayında yapılması planlanan son pazarlıkta netleşmesi bekleniyor. Ancak ne olursa olsun Türkiye ve İran’ın paylarının toplam yüzde 70’ten az olmayacağı vurgulanıyor. kanı Hilmi Güler başkanlığındaki Türk heyeti ile İran heyeti arasında gerçekleştirilen pazarlıktan Ankara istediği sonuçları alamadı. Taraflarca uzun pazarlıkların ardından oluşturulan taslak anlaşma metnine göre, Pars Sahası’ndaki 3 bölgeden doğalgaz çıkarılması için yaklaşık 14 milyar dolar tutacak olan yatırımın tüm masraflarını Türkiye üstlenecek. Yatırımların yapılıp doğalgaz çıkmaya başlamasının ardından ise, yüzde 50 ortaklıkla kurulacak olan şirket doğalgaz satış yönetimini ele alacak ve gazın fiyatını bu şirket belirleyecek. ÜRKİYE KARIŞMAYACAK T Anlaşma kapsamında İran’ın Türkmenistan ile olan mevcut anlaşması kapsamında her yıl satın aldığı 8 milyar m3 doğal gazın 6 milyar m3’ünü de Türkiye üzerinden Avrupa’ya vermesi öngörülüyor. Ancak bu doğalgazın fiyatını da İran belirleyecek. Bu da Türkiye’nin sadece bir aktarım görevi yapacağını ortaya koyuyor. Böylece Türkiye, İran ile adeta ikinci bir Mavi Akım anlaşması imzalamış olacak. Türkiye Rusya ile yaptığı Mavi Akım anlaşması gereği, Moskova’dan aldığı gazın satışını gerçekleştiremiyor. TSE, AB baskısıyla 768 üründe standardı kaldırdı, Türkiye zehirli oyuncak cennetine döndü AB baskısı zehir saçtı Standart aranmaması nedeniyle geçen yıl ocaktan itibaren biberondan oyuncağa, kınadan diş macununa pek çok sağlıksız ürün tüketiciye satılmaya başlandı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Ticaret Odası (ATO), hükümetin AB direktifleriyle 768 çeşit malda TSE standardı arama zorunluluğunu kaldırdığını anımsatarak, Türkiye’nin, sağlığa zararlı ürünlerle dolduğunu açıkladı. ATO Başkanı Sinan Aygün de “Oyuncaklarda yaşananlar buzdağının görünen yüzüdür. Halen sağlığa zararlı pek çok ürün zararları bilinmeden kullanılmaktadır’’ dedi. Açıklamada, 1 Ocak 2006’dan beri oyuncaktan biberona, diş macunundan banyo küvetine kadar pek çok sağlıksız ürünün yurda girdiği belirtildi. Bu gelişmeden ötürü istihdam yaratan üreticinin perişan olduğuna dikkat çekilen açıklamada, şu bilgiler verildi: Armatür, Musluk Batarya Sektörü: 30 bin kişiye istihdam yaratan ve yıllık 150 milyon dolarlık ihracat yapan sektör, denetimsiz ithalat nedeniyle zor durumda kaldı. Parke Üreticileri ve Satıcıları: Türkiye’de üretim yapan neredeyse hiçbir parke üreticisi kalmadı. Çoğu yüksek maliyetler nedeni ile fabrikalarını komşu ülkelere taşıdılar. Isıtma, Soğutma, Klima Üreticileri: Denetimlerin kaldırılmasıyla sektör tamamen korumasız bırakıldı. Tekstil Sektörü: Pamuk ipliği denetim dışına çıkarıldı ve sektör, Türk pazarına dalga dalga giren kalitesiz ürünlerle karşı karşıya bırakıldı. Seramik Sektörü: Sektörde ithal mal denetimlerinin kaldırılması ile büyük bir haksız rekabet başladı. Dünyada 42 yıllık petrol kaldı Ekonomi Servisi Dünyanın kesinleşmiş petrol rezervi cari üretim düzeyini 42 yıl daha sürdürebilecek düzeyde bulunuyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından Uluslararası Enerji Ajansı verileri dikkate alınarak hazırlanan, “Türkiye Petrol Piyasası Raporu”na göre, 2005 yılı sonunda dünyanın petrol rezervi 1.293 milyar varil olarak belirlendi. Rezervlerin yüzde 62’si Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde toplanıyor. Tüm rezervlerin yüzde 20’si ile Suudi Arabistan dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesi konumunda bulunuyor. En büyük rezerve sahip 20 ülkenin 7’si de Kuzey Afrika bölgesinde yer alıyor. 2005 yılında gerçekleşen günlük ortalama 83.6 milyon varillik petrol üretiminin 35.5 milyon varili ve 2006 yılında gerçekleşen günlük ortama 84.5 milyon varillik petrol üretiminin 35.2 milyon varili Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ülkeleri tarafından yapılıyor. Dolayısıyla dünya petrol üretiminin yüzde 40’ından fazlası OPEC ülkeleri tarafından sağlanıyor. Rapora göre, 2005’te küresel petrol talebi günlük 83.7 varil, 2006’da 84.5 milyon varil düzeyinde gerçekleşti. ABD tek başına günlük 20.6 milyon varil ile en büyük petrol tüketicisi ülke konumunda bulunuyor. Dünya enerji talebinin yüzde 58.1’lik kısmı OECD ülkelerine, yaklaşık dörtte birlik kısmı da sadece ABD’ye ait bulunuyor. acı Bektaşı Veli’yi anma törenleri ve kültürsanat etkinlikleri başladı. Etkinliklere, sadece Türkiye’den değil, dünyadan da önemli katılımın olması, Hacı Bektaş’ın, bugün bile ne ölçüde evrensel bir değer olduğunu gösteriyor. Hacı Bektaşı Veli’ler... Abdal Musa’lar... Yunus Emre’ler... Mevlana’lar... Ve daha niceleri... Yaşadıkları dönemin kaos ortamı Anadolu’nun ortasında birer ışık gibi parladılar. ‘Önce insan’ dediler. İnsanlara sevgiyi, birliği, birlikte yaşamayı, insan gibi yaşamayı öğrettiler. ??? ‘İnsan hakları’ kavramı Batı dünyasının ürünü. Bugünün en yüce değeri. Bugünün anayasalarında, antlaşmalarında, sözleşmelerinde insan hakları ön sırada geliyor. Ki H GENİŞ AÇI HİKMET BİLA ‘OkunacakEn Büyük Kitap’ rının, kadınerkek eşitliğinin bayraktarlığını yapmışlardı. Üstelik, kuru bir insan sevgisi edebiyatıyla değil. İlimle, bilimle... Ve aydınlanmanın anahtar sözcüğü ‘akıl’ la... Eşitlik dediler, hoşgörü dediler, saygı dediler. “İlimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” diyordu Hacı Bektaşı Veli... ??? Hararet nardadır sac’da değildir, Keramet baştadır, tac’da değildir, Her ne ararsan kendinde ara, mileri, bu kavramı çıkarları için kullansa da insan hakları, insanın kendine dair ulaştığı son değer noktası. Batı dünyası, bu noktaya yüzyıllarca devam eden bir süreçten sonra geldi. Çok geç geldi. Rönesans’ı, Reform’u, Aydınlanma’yı yaşaması gerekti. İnsan haklarının uluslararası kural olması için, İkinci Dünya Savaşı’nın sonunu görmesi gerekti insanlığın... Oysa, Hacı Bektaş’lar, Yunus Emre’ler, Mevlana’lar, 800 yıl önce insanın, insan sevgisinin, insan hakla Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir. ??? ‘İnsan’ı bundan daha güzel nasıl anlatabilirsiniz? Hacı Bektaş anlatmış. Hem de 800 yıl önce. Anadolu’da... “Okunacak en büyük kitap insandır” diyen de Hacı Bektaş... Daha ne desin? Anadolu, önünde sonunda bu güzel öğretiye dönecek. ??? EMİN ÇÖLAŞAN Her yerde Emin Çölaşan konuşuluyor. Meslek örgütleri, meslektaşları birbiri ardına Çölaşan’a destek mesajları veriyorlar. Okurları destek mesajları yağdırıyorlar. Bu kadar sevilen, bu kadar okunan yazar olmak demek, buymuş demek... hikmet.bila@ntv.com.tr Türkiye altında dünyanın 3. büyük pazarı Ekonomi Servisi Dünya Altın Konseyi Türkiye Genel Müdürü Murat Akman, Türkiye altın piyasasının ilk defa 2007’nin ikinci çeyreğinde ABD altın piyasasını geride bırakarak dünyanın en büyük üçüncü altın piyasası konumuna geldiğini söyledi. Akman, altın piyasasında ikinci çeyrek sonuçları için Türkiye’yi değerlendirdiği açıklamasında, Türkiye’de altın talebinin, bir önceki yılın ikinci çeyreğine oranla takıda yüzde 14’lük bir artışla yeni rekor olan 52.2 tona, yatırım alanında ise yüzde 5’lik bir artışla yine yeni ikinci çeyrek rekoru olan 20.5 tona ulaştığını kaydetti. Akman, özellikle mayıs ve haziran aylarında dolar karşısında kuvvetli YTL ve sınırlı altın fiyat hareketliliğinin altın alımları açısından uygun bir ortam oluşturduğunu söyledi.