22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

27 NİSAN 2007 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM Yunan Merkez Bankası ile görüşen banka, iki şube açılması konusunda ilke kararı aldı C İlk Turun Ardından tılarla ‘genel tartışma’da varlığını hissettiriyordu. ??? Demirel gibi fil bellekli ve popülist, RTE gibi pragmatik ve oportünist, Baykal gibi kariyerist ve hırslı, Bahçeli gibi otoriter ve milliyetçi, artı ABD yanlısı (Türkiye konusu hariç), artı sermaye çevrelerinin gözbebeği, artı geleneksel Fransızlık değerlerinin altbaş (şampiyon aşırı sağ adaylar) savunucusu, eşittir Nicolas Sarkozy. Kamuoyu yoklamalarının üst sınırının üstünde oy aldı. Yüzde 31,18’nin yüzde 5’i aşırı sağdan, bir o kadarının da daha önce oy vermeyen 65 yaşı üstü gruptan geldiği tahmin ediliyor. Muhtemel cumhurbaşkanı... Kimilerine göre aşırı ihtiraslı ama her durumda kararlı, tabanı dinlemekte eşsiz kendi başına hareket etmekte rakipsiz, her girdiği ortamda erkeklerin egemenliğine darbe vurmasını bilmiş, ortalama bir Fransız yıldız sinema oyuncusu kadar zarif ve güzel, artı babasına isyan etmiş asker kızı, artı sosyal Avrupa yanlısı (Türkiye dahil), artı eğitim ve aile gibi konularda geleneksel değer ve ölçülerden yana, eşittir Segolene Royal. Anketlerin öngörü yelpazesinde oy aldı. Yüzde 25,87’sinin yarıya yakını solun solu oy ambarından. 1,8 milyon yeni seçmen, banliyölü gençler, müslüman kökenli seçmenler büyük oranda Royal’i desteklediler... Yüzde 18,57 (2002 seçimlerinin tam üç misli) oranında oy alan merkezci aday François Bayrou merkez sol oyların büyük bir kısmını kaptı. Royal solun sadık katmanı, örneğin eğitim ordusunda güvensizlik yarattı. Bayrou birlikçi ve yenilikçi söylemiyle bu kesimden ve aydın gruplarında ciddi oy aldı... Seçimin gerçek mağlubu ama düşüncelerinin yaygınlaşması yolunda galip, aşırı sağın hayalet moruğu, Milli Cephe partisi lideri JeanMarie Le Pen yüzde 10,44’le kariyerine noktayı koydu... ??? Güzel Segolene’nin başkanlık olasılığı çok az. Kamu oyu araştırmaları şimdilik (iyimser ihtimalle) yüzde 5347 ile Sarkozy’i başkan görüyorlar. Tek ümit 2 Mayıs’ta televizyonda yapılacak, Sarkozy ile “Düello”’da. Birinin elinde tabanca ötekinde kılıç. Benzeri koşullar 1981 seçimlerinde dönemin cumhurbaşkanı Valery Giscard d’Estaing ile Ortak Sol’un adayı François Mitterrand arasında yaşanmıştı. Mitterrand mucizevi bir başarıyla Giscard’ı televizyon tartışmasında açık düşürerek ‘sempati potansiyeli’ni olağanüstü biçiminde yükseltmiş ve favori rakibini sayı farkıyla devirmişti. Son yılların yetiştirdiği en iyi demagog ve hatip ustası bir Sarkozy önünde, söylevlerini çoğu zaman okuyarak yapan bir Segolene’nin şansı ne olabilir ? İlk turdan bir ay kadar önce bir grup genç bir kitle hareketi başlattılar. Adları “Erken Uyanan Fransa”, sloganları “Sarkozy Hariç Herkes”. Gençler her sabah saat 6’da Paris’in ve giderek Fransa’nın farklı noktalarında çoğalan bir katılımla toplanıyorlar. Buluşma yeri günbegün internetten duyuruluyor. Davul, düdük, tencere ve her türlü gürültü çıkarmaya aday alet eşliğinde başlıyorlar patırtıya. Avazları çıktığı kadar “Duyduk duymadık demeyin. Sarkozy tehlikedir. Üstelik tehlike geliyorum, diyor. İnsancıl, dayanışmacı toplum bitecek, bencil yaban bireylerin cemaatleri oluşacak. Uyarması bizden..”, ve benzeri çığlıklarla gaflet uykusundaki Fransızları uyandırmağa çalışıyorlar, fazla geç kalmadan.. ugur.hukum@gmail.com 9 Ziraat Atina’ya girdi Murat İLEM ATİNA Türkiye ile Yunanistan arasında son yıllarda artan ticari ilişkiler, bankacılık sektöründeki ortaklıklar ve satın alımlar ile yeni bir aşamaya girdi. Yunanistan ulusal (Etniki) bankasının Türkiye’de 2.9 milyar dolara Finansbank’ı satın alması, ardından yine bir Yunan bankası olan Eurobank’ın Alternatifbank ile görüşmelerde bulunması iki ülke arasındaki bankacılık sektörüne büyük bir ivme kazandır Mayısta yeniden Yunanistan’a gidecek banka yetkilileri Atina ve Gümülcine’de şube açmak için resmi başvurda bulunacak. mıştı. Bu gelişmeler üzerine harekete geçen Türk bankacılık sektöründeki önemli kuruluşlar, Yunanistan’da banka alımı ya da şube açılması konusunda arayış içine girmişlerdi. Bu çerçevede Yunanistan’a gelen Ziraat Bankası yetkilileri, Yunanlı yetkililer ile yaptıkları ilk temaslarda iki şube açılması konusunda prensip anlaşmasına vardılar. Yunan Merkez Bankası yetkilileri tarafından da büyük memnunlukla karşılanan Ziraat Bankası’nın girişiminin önümüzdeki ay başında resmiyete dökülmesi bekleniyor. Ziraat Bankası yetkilileri ilk aşamada başkent Atina ile Türklerin yoğun olarak yaşadığı Batı Trakya’nın Gümülcine şehirlerinde şube açmayı planlıyorlar. Bu konudaki görüşlerini Yunan yetkililere aktaran ve olumlu yanıt alan Ziraat Bankası yöneticileri, önümüzdeki mayıs ayı başında Tekrar Atina’ya gelerek varılan prensip anlaşmasını resmi hale ge tirecekler. Bu konuda atılacak imzaların ardından, Atina ve Gümülcine’de iki şube açılması konusunda yer aranmasına başlanacak. Ziraat Bankası’nın bu girişimi Yunanistan’da bir ilk oluyor. Bugüne kadar bazı Türk bankaları gayri resmi olarak Yunanistan’da banka ya da şube açılması konusunda arayış içine girmişler, ancak prensip anlaşmasına varamamışlardı. Bu girişimin özellikle Türklerin yoğun olarak yaşadığı Batı Trakya’da memnunlukla karşılanması bekleniyor. ‘Stahltec’, Almanya dışında, Finlandiya, Belçika, Hollanda ve Avusturya’dan sonra ABD’de de sahneye çıktı Bir ‘montaj’ başarısı WORMS (Cumhuriyet) Merkezi Almanya’nın Worms kentinde bulunan ve 140 kişiye istihdam sağlayan Stahltec montaj şirketi, 5’inci yaşını bir kokteylle kutladı. Worms iş ve politika çevrelerinin yoğun ilgi gösterdiği kokteylde, Worms Büyükşehir Belediye Başkanı Michael Kissel de bir konuşma yaparak, “Worms ekonomisinin amiral gemisi” olarak nitelediği “Stahltec”in başarısına dikkat çekti. Ülke ekonomisinin zorlu bir dönemden geçtiğini ve bölgelerindeki çoğu firmanın küçülmek, hatta kapanmak zorunda kaldığını hatırlatan Kissel, “Stahltec”in böyle bir ortamda “istikrarlı büyümesini takdirleri toplayacak şekilde sürdürdüğünü” söyledi. Kokteyle katılan Federal Almanya Parlamentosu Milletvekili (SPD) Klaus Hagemann, yaptığı konuşmada, göçmen kökenli bir şirket olarak Stahltec’in Alman ekonomisine örnek bir katkı sağladığının altını çizdi. Gençlere meslek eğitimi fırsatı sağlaması dolayısıyla da “Stahtec”i öven ve onu “sosyal sorumluluk sahibi bir işletme” olarak niteleyen Rheinhessen Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Andrea Wensch de, görev yaptığı dönemde, bölgede başka bir işletmenin “Stahltec” düzeyinde bir başarı grafiği yakalayamadığını belirtti. Wensch, şöyle konuştu: “Müşterilerinin arasında Alman ekonomisin BASF, Shell ve ESSO gibi dev isimlerinin yer aldığını göz önünde bulundurduğumuzda, Stahltec’in sunduğu hizmet standardının boyutlarını görebiliyoruz. Bu 5 yıl aslında Alman ekonomisinin zorlandığı, işyerlerinin kapılarına kilit vurduğu bir dönemdi. Stahltec, bu gerilime karşı büyümüş, üstelik Avrupa’nın diğer ülkelerine ve Amerika’ya da açılmıştır.” SPD Eyalet Parlamentosu Milletvekili Jens Guth, Worms Devlet Hastanesi Genel Müdürü Friedrich Haas, Rheinland Falz Eyaleti Enerji Santralı Yönetim Kurulu Üyesi Helmut Antz, RheinlandPfalz Eyalet Parlamentosu Üyesi Jeanette Wopperer (CDU), Worms Belediye Meclisi Üyesi Willi Fuhrmann’ın gibi konukların da bulunduğu 5’inci yıl kokteyline, “Stahltec” yöneticileri Gök Montaj sektöründe hizmet veren “Stahltec” şirketinin Genel Müdürü Gökmen Saylık, Avrupa’da yaşayan Türk ailelerin çocuklarının meslek eğitimi alması konusunda itina göstermeleri gerektiğini söyledi. “Gençler geleceğimizdir“ diyen Saylık’a göre, bu alandaki her girişim, insanlarımız için yakıcı bir gereklilik içeriyor. men Saylık (Genel Müdür), Sinan Erbektaş (İşletme Müdürü) ve Stefan Syre (Proje Müdürü) ev sahipliği yaptı. BAŞARI TESADÜF DEĞİL Ortadoğu’da yaşanan işgalin ardında “kültür çatışmasının değil, büyük ölçekli şirketlerin paylaşım manevralarının“ yattığını söyleyen kokteylin ev sahiplerinden Gökmen Saylık, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. CUMHURİYET Bundan 5 yıl önce Stahltec olarak olanaklarınız ve hedefleriniz nelerdi? GÖKMEN SAYLIK Stahltec kurulduğunda altı kişilik bir kadroya ve 10 bin Avro sermayeye sahipti. Fakat başaracağımıza olan inancımız tamdı. Bugün Stahltec bünyesinde 140 kişi çalışıyor. Bu ilerlemede asıl belirleyici olan faktör, çalıştığımız insanların kendi alanlarında son derece profesyonel olmalarıdır. Bu konuda ısrarcı davrandık. Bununla beraber, Alman ekonomisinin alışkın olduğumuz seyri son yıllarda göstermemiş olması, adımlarımızı daha dikkatli atmamızı zorunlu kılmıştır. CUMHURİYET Alman ekonomisindeki bu daralmayı siz neye bağlıyor sunuz? SAYLIK Şansölye Schröder’in iktidarı boyunca genel olarak ABD’nin istekleri doğrultusunda hareket etmemesi ve onun yanında yer almama eğilimine karşılık olarak, çok uluslu şirketlerin Almanya içerisindeki yatırımlarını başka ülkelere çekmesinin bir sonucuydu bu ekonomik daralma. Nitekim Merkel hükümetinin iş başına gelmesi ile birlikte ABD – Almanya ilişkilerinde gözle görülür bir yumuşuma yaşandı. Bu yumuşama karşılıklı ekonomik işbirliği sürecini tekrar canlandırdı ve Alman ekono misinde gözle görülür bir hareketlilik sağlandı. Bilindiği gibi, Avrupa doğalgaz ihtiyacının büyük bölümünü Rusya’dan karşılıyor. Rusya’nın zaman zaman Avrupa’yı bu konuda tehdit etmesi de ekonomiyi ‘tedbirli davranmaya’ itti. Ancak, şöyle bir şey var: Almanya hükümeti meslek eğitimine gereken desteği vermiyor. Kalifiye eleman bulmak zorlaştı. Ustalar emekli olduklarında yerlerini dolduracak yetişmiş eleman bulmakta zorlanıyor firmalar. Gençlerimizin bunun farkına vararak, meslek eğitimlerine gereken önemi vermeleri son derece yerinde olacaktır. Bugün Almanya gençliği perspektifsizlikten kaynaklanan büyük bir karamsarlık içerisindedir. Gençlik, bir ülkenin geleceğidir. Hükümet bu konuda üzerine düşenleri yerine getirmeyecek olursa, Almanya’yı ilerde zor günlerin beklediğini söylemek kehanet olmaz. CUMHURİYET Türkiye’de son yıllarda, enerji açığını kapatmak için ısrarla atom enerjisinin tek çözüm olduğu izlenimi yaratılmaya çalışılıyor. Türkiye’yi ve enerji sektörünü iyi tanıyan bir işletmeci olarak siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? SAYLIK Türkiye’nin bir atom santraline ihtiyacı olduğuna inanmıyorum. Türkiye, sadece doğal kaynaklarını kullanarak, hem kendi enerji talebini karşılayabilir, hem de dışarıya elektrik satan bir ülke haline gelebilir. Yeterli kaynaklara sahiptir. Stahltec İşletme Müdürü Sinan Erbektaş: ‘Enerji çözümlerimizde Türkiye de var’ “Stahltec olarak yer altındaki ısıdan enerji üretme çalışmalarımız da sürüyor. Evrende, kullanabileceğimiz başlıca üç adet sınırsız enerjiden söz edebiliriz; Güneş enerjisi, manyetik enerji ve yerin kendi ısısı. Yerin yaklaşık 30 metre derinliğine bidonlar yerleştiriliyor ve bu sayede yerkürenin merkezine doğru inildikçe artan ısıdan enerji elde edilmiş oluyor. Bu, sektörde çok genç bir enerji kaynağıdır ve henüz Türkiye’de kullanılmamaktadır. Stahltec olarak, Türkiye’de piyasaya sürmek üzere bu konuda çalışmalar yapıyoruz.” esimde, Türk halkının büyük kurtarıcısı Mustafa Kemal 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM’nin açılışında dua ederken görülüyor. R KAVŞAK ÖZGEN ACAR ‘...Soysuzlar Bilsinler ki!’ cep Tayyip Erdoğan, Afganistan “Hizbul İslami Hareketi’nin” başı Gülbeddin Hikmetyar’ın dizi dibinde görülüyor. Kapatılan Refah Partisi’nin İl Başkanı Erdoğan, bir Afgan tarikat liderinin dizi dibinde! Neredeyse önünde secdeye kapanacak. Belki de kapanmıştır. Belki de elini öpüp alnına götürerek hayır duasını da almıştır. Resim, Erdoğan’ın, Ata’sının mı yoksa Hikmetyar’ın mı izinde olduğunu kanıtlıyor. Ne dersiniz, Atatürk kimleri tanımlamış? Atatürk, Türkiye’nin başbakanının bu resmini görseydi acaba ne ya Bu törenden üç yıl sonra büyük kurtarıcı, halkın yönetimi olan Cumhuriyet’i ilan etti. 1. Cumhurbaşkanı Ata’nın o günlerdeki şu sözlerini anımsayalım: “Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar bilsinler ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülüklerden gelmiştir.” Atatürk iki yıl sonra da şöyle konuşacaktır: “Baylar ve ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.” Şimdi de şu fotoğrafa bakalım: Bu resimde Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı adayı Re pardı? Halkımız, 2002’de iktidara getirdiği bu kişilerle bugün ektiğini biçiyor. Önce Trabzon’da Santa Maria Katolik Kilisesi papazı Andreas Santoro’yu 16 yaşındaki O.A. öldürdü. Sonra Agos Gazetesi Sahibi Ermeni vatandaşımız Malatya doğumlu Hrant Dink’i Trabzon’dan giden 17 yaşındaki O. S. öldürdü. Daha sonra Mehmet Ali Ağca’nın yeşerdiği Malatya’da Hıristiyanlık kitapları basan ve yayan Alman vatandaşı Protestan Tilmann Geske ve Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçen Necati Aydın ve Uğur Yüksel vahşice bıçaklanarak öldürüldüler. 1920 yaşındaki Emre Günaydın, Hamit Çeker, Abuzer Yıldırım, Cuma Özdemir, Salih Güler’in adları zanlı olarak açıklandı. Bir yabancı tarikat liderinin dizi dibinde boy gösteren ülkenin başbakanı ve 11. cumhurbaşkanı adayı Türkçemizin benzetmesiyle“vur” deyince bu gençler de “öldürmüşler”di. Erdoğan, Afgan atasının dizinden ayrılmazsa, gençlerin de böyle bir atanın izinden gitmelerinden başka ne beklenir ki? aygıdeğer (!) Türk basınının ‘nadide’ gazetelerinden bir tanesi pazartesi baskısında, Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerini aktardığı fotoğraflı haberlerinin yanına “Katılım çok yüksek” ikinci başlığını düşmüştü. Saydam seçim sandıklarının başında bekleyen kuyrukları belgeleyen resmin yazısında, “Havanın güzel olması, restoranların da oyunu kullananlara indirim vaad etmesi tüm Fransızların sandığa koşmasına yol açtı.”, deniyordu. Satırların yazarı dahiyane bir ‘analiz’le durumu çözmüştü. Gerçekten de son haftalarda buralarda ‘Hava’, Demokrasi havası çok parlaktı ve Fransızlara yakın gelecekte ne yiyeceklerine, kaça yiyeceklerine dair vaatlerde bulunan Siyasi lokantacılar oldukça ilginç bir ‘menü’ sunuyorlardı. Kara ekmekten, konyaklı pastaya çeşni bir hayli zengindi. Elbetteki saf kraliçe MarieAntoinette’ten pembe demir yumruklu Segolene Royal’e tarih köprülerinin altından çok sular akmıştı. Ancak ‘menü’de esasa ilişkin fiyatlar değişmemişti. Önemli olan okurun yukardaki haberi nasıl okuyacağıydı. Mis havada bedava yemek yiyen vatandaş mı, bir reyinin hesabını soran sorumlu yurttaş mı ?... ??? İkisi arasında paralellik kurmaktan çok hoşlandığımız Türkiye ve Fransa’nın yolları, hoş bir seçim rastlantısıyla bir kez daha çakışıyordu. Ancak birindeki sözümona olağanüstü gerilim ve heyecan, “Sıkmabaş örtüsünü Çankaya’nın cenderine ‘çektiydun çekmediydun’ ikilemine hapsedilirken”, ötekinin ‘12 rakip 12’ program etrafında yarattığı olağanüstü katılım ve tartışma ortamı ‘ehveni şer’ demokratik bir sistemin nelere kaadir olduğunu sergilemesi açısından örnek olarak zikredilmeye değerdi. Birinde, sığ ve yavan bir süreç ‘kof sürprizle’ noktalanırken, ötekinde toplumu en geniş kesimleriyle düşünmeye, hareket etmeye, tavır almaya iten bir süreç ‘etkin bildiğe’ virgül koyuyordu. Birinde tek boyutlu bir siyasal süreçte, kayıtlı seçmenlerden oy kullananların üçte birinden aldığı destekle kendini “İlah” görenlerin mutlak, muhalefetsiz iktidara kavuşmalarına, en kolay yoldan dünya cennetine ermelerine tanık oluyoruz. Ötekinde başta Cumhurbaşkanlığı, Millet Meclisi, Senato, Belediye Yönetimleri, İl ve Bölge İdare Kurulları olmak üzere, her biri seçimle gerçekleşen en azından 6 boyutlu bir siyasi yapının, tüm engebelere karşın zorlu ama sağlıklı çalışmasını, mücadelesini izliyoruz... ??? Evet, 44 474 519 seçmenden 37 260 798’i yani yüzde 83,78’i 21 Nisan 2007 günü tek oyluk iradelerini ifade etmek üzere sandık başına gitmişlerdi. Bu, her şeyden önce “Demokrasi”yi kayıtsızlık rejimi diye küçük düşürmeye çalışan, ilkel ideolojik ve dini ölçütleri yüceltmeye çalışanlara atılmış bir tokattı. Aşırı sağ geleneksel sağın içinde erimeye yüz tutarken, solun solu gerektiğinde geleneksel solu destekleyebilecek kadar bilinçli, olgun olduğunu kanıtlıyordu. Sağı ve soluyla bir merkezin varlığı sorgulanıyordu. “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” ilkeleri üzerine kurulmuş aydınlanma değerleri çerçevesinde “tutuculaşmış” Fransa, tarihinde ilk kez (bizce büyük bir gecikmeyle) bir kadını ‘finiş pisti’nde finalist konumuna yükseltiyordu. Tüm dünyada endişe yaratan, kimi zaman aşırı milliyetçilik, kimi zaman aşırı dincilik biçiminde ‘tezahür’ eden olgular Fransa’da da kendine özgü ayrın S Hızlı büyüme Çinlileri bile korkuttu Ekonomi Servisi Çin ekonomisi yılın ilk çeyreğinde beklentilerin üzerinde büyüdü.Yılın ilk çeyreğinde GSYH, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11.1 arttı. Piyasa beklentileri GSYH artışının yüzde 10.3 olacağı yönündeydi. Çin Başbakanı Wen Jiabao, ülke ekonomisinde aşırı ısınmayı engellemek için zamanında önlemler alınması gerektiğini söyledi. Hükümetin internet sitesinde yayımlanan yazılı açıklamada Wen, para arzının ve kredinin çok hızlı büyüdüğünü ve yetkililerin fiyatları istikrarlı tutması gerektiğini söyledi. Çin hükümeti ilk çeyrek büyüme verilerine ilişkin olarak yaptığı açıklamada, ödemeler dengesindeki dengesizliklerin, aşırı likiditenin; irrasyonel ekonomik yapının ve ekonominin temel problemi olduğunu belirtti. Çin Ulusal İstatistik Bürosu sözcüsü Li Xiao Chao da ilk çeyrekte yaşanan hızlı büyümenin, ekonomideki yapısal ayarlamalar ve artan tüketimden kaynaklandığını vurguladı. Çin’de açıklanan milli gelir rakamlarının merkez bankasını faiz artırmaya zorlayacak kadar hızlı büyüdüğüne işaret edeceği spekülasyonları, hisse senetlerinin sert düşüş yaşamasına neden oldu. Shenzhen bileşik endeksi yüzde 4.9, Şanghay bileşik endeksi yüzde 4.5 düştü. oacar?superonline.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear