Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 GÜNCEL C haberlerin devamı Cumhurbaşkanı adayı Gül, anayasaya ve Cumhuriyetin ilkelerine bağlı kalacağını söyledi 27 NİSAN 2007 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK RTE’ye ‘Özde de Sözde de’ Uygun: Cumhurbaşkanı Gül Abdullah... ürlü iniş çıkışlar… parti bünyesinde aday pazarlıkları… Gizlilik içinde tek seçicinin (RTE’nin) cumhurbaşkanı adayını sakalı bilse keseceğini söyleyerek ser verip sır vermeyeceğini açıklarken… kendine özgü argo sözlüğüne yeni bir ek yaparak, “fazla kalmadı be, 48 saat” diyerek kültür seviyesini bir kez daha sergilemesi… RTE, 23 Nisan resepsiyonunda Çankaya adayını hiç kimseyle, yağan yağmurda (nereden nereye) birlikte yürüdüğü eşi Emine Hanım’dan ve tabii o gün uzun görüştüğü TBMM Başkanı’ndan gizlediğinin altını çizerken; hemen yanı başında duran Bülent Arınç’ın basına adayı bildiğini açıklaması…. Tepkilerden sonra RTE’nin 11. cumhurbaşkanı olmaktan vazgeçmesi… ve fakat tek seçiciliğin hakkını vererek adayı gizlerken; muhalif muvafık, partili partisiz hemen her çevreye “siyaseti vallahi çok iyi kavramış bu adam, ayak üstünde beş türlü yalan kıvırıyor, helal olsun bu yollar Kasımpaşalıya” dedirtmesi… Bu gelişmelerden sonra; Beşir Atalay mı olacak, Vecdi Gönül mü savları manşetlere geçerken, Abdullah Gül yeniden Cumhurbaşkanlığı gündeminde yerini aldı. 23 Nisan’a damgasını vuran bu gelişmelere karşın yaşadığımız daha doğrusu RTE’nin yaşattığı kıvrak, kıvırgan, yalan dolan içerikli döneme; Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, “Cumhurbaşkanı adayını hiç merak etmedim” diye teşhis koydu. ??? Orgeneral Büyükanıt’ın teşhisini doğrulayan açıklamayı adayla ilgili “ölçülerin ne olduğu” sorusunu yanıtlarken RTE yaptı: “TBMM’den olacak. ‘AKP’li’ olacak. Anayasanın aradığı niteliklere sahip olacak!” dedi. Bu saptamayı şu biçimde okumak da olanaklı: “TBMM’den olacak ammmma mutlaka bana bağlı AKP’den biri olacak. Geçmişimle, beş yıllık icraatımla anayasaya göre cumhurbaşkanında bulunması gereken niteliklerden yoksun olduğum için… aday olamıyorum. Anayasanın aradığı niteliklere sahip olduğu sanılan biri aday olacak!” “AKP’li biri” olacağını söylerken, anlaşıldı ki partiden (RTE’den) kopması olasılığı olmayan bir cumhurbaşkanı, kısacası Abdullah Gül portresi çiziyordu. Bu nedenle RTE’nin açıkladığı aday (Gül) merak değil, kaygı uyandırıyor. Zira AKP’li bir cumhurbaşkanı demek: RTE’nin önderliğinde AKP’nin Cumhuriyet ilkelerini en hafif anlatımla altını oyma girişimlerine bu kez Çankaya Köşkü’nün de katılacağını kabul etmek, demek.. ??? Demokrasiyi, Cumhurbaşkanlığı’nı partisel amaçlarına hizmet veren dar kalıplar içinde, emrindeki bakanlar gibi, müsteşarlar, genel müdürler gibi bir kurum olarak gören RTE kafası; uzlaşma yöntemiyle TBMM’nin Türkiye’nin kucaklayacağı birini seçmesine sürekli karşı çıktı. Oysa, uzlaşma yoluyla saptanacak bir aday, kamuoyunu hem rahatlatabilir hem de geleceğe dönük kaygıları, kuşkuları bir ölçüde ortadan kaldırabilirdi. Tek seçici RTE’nin Gül’ün adaylığıyla sonuçlanan başarılı bularak uyguladığı politika Orgeneral Büyükanıt’ın söylediği gibi acaba “Türkiye’yi rahatlatacak bir karar” olacak mı? Partici kimliğiyle Gül, anayasanın tarafsızlık emrine ne derece bağlı kalacağı kuşkulu isim. Sonuçta, “ya sen, ya Gül” diye dayattığı söylenen Bülent Arınç kazandı. Sonuçta; RTE özde de sözde de kendine uygun bir cumhurbaşkanı buldu: Gül Abdullah! ??? Meclis’teki 23 Nisan resepsiyonunda ağzından kaçırmış: “Köşk’e çıkmamı isteyen de var istemeyen de” diyor. Çankaya’ya çıkmasını isteyenler; il, ilçe, kadın, gençlik başkanlarıyla, yerini alacak genel başkanla 4 Kasım’daki genel seçimde apışıp kalacaklarından korkan genel merkez yöneticileri… Ya istemeyenler?.. Milyonları temsilen Tandoğan Meydanı’nda toplanan Cumhuriyete sahip çıkan yüz binler… Tek seçicilik gibi RTE demokrasisinin ucubesi bir yöntemle Baykal’ın da vurguladığı gibi “AKP milletvekillerinden bile kaçırılan bir cumhurbaşkanı seçimi” yapılıyor. “Bu bir seçim değil, tebligat” diyor CHP Genel Başkanı. Hayır! Tek seçicilik uygulaması ile bu, elbette bir seçim değil. Uygulanan yöntemlerin yanında “tebligat” nitelemesi hafif kalır. RTE, Çankaya’ya kararnamesini 354 milletvekiline imzalatacağı AKP’ye kapıkulu “bir atama” yapıyor. ‘Türban bireysel tercihtir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin cumhurbaşkanı adayı, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, eşinin türbanlı olmasıyla ilgili olarak, “Bunlar bireysel tercihlerdir. Bireysel tercihlere herkesin saygı göstermesi gerekir. Demokrasi içinde herkesin bireysel temel hak ve özgürlükleri vardır. Bunlara bireysel, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde bakarsanız o zaman Türkiye’nin birçok probleminin zaten çözüldüğünü görürsünüz” dedi. Gül, partisinin grup toplantısının ardından bir grup milletvekiliyle TBMM Başkanı Bülent Arınç’a giderek adaylık başvurusunda bulundu. AKP, tartışma yaratacağı endişesiyle milletvekillerinden daha önce toplanan imzaları kullanmak yerine yeniden milletvekillerinden imza topladı. 352 milletvekilinin Gül’ü aday gösterdiği başvuru dilekçesinin TBMM Başkanlığı’na sunuldu.. Gül, daha sonra bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilerin sorularını yanıtladı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendi iradesiyle cumhurbaşkanı adayı olmayı tercih etmediğini açıkça bildirdiğini kaydeden Gül, anayasaya göre cumhurbaşkanının Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletini temsil ettiğini, bunun “Cumhurbaşkanının cumhuriyetin temel il Adaylık başvurusunu yapan Abdullah Gül, gazetecilerin soruları üzerine, “Anayasamızın ilkeleri ve emirleri çerçevesinde hareket edeceğimden kimsenin kuşkusu olmasın” dedi. kelerine, anayasamızda belirtildiği gibi demokratik, laik ve sosyal hukuk ilkelerine bağlı olması, ayrıca halkı en iyi derecede temsil etmesi gerektiği” anlamına geldiğini belirti. ÜYÜK BİR ŞEREF VE ONUR’ Abdullah Gül, “Bu bakımdan TBMM uygun görür ve beni Cumhurbaşkanlığı’na layık görürse, muhakkak ki anayasamızın bu ilkeleri ve emirleri çerçevesinde hareket edeceğimden kimsenin kuşkusu olmasın” dedi. Türk milletini temsil etmenin büyük bir şeref, onur ve aynı zamanda büyük bir sorumluluk olduğunu vurgulayan Gül, bu bilinç içinde hareket edeceğini söyledi. “Milletimizin değerleri bizim değerlerimizdir” diyen Gül, halkla bütünleşeceğini belirterek bu tür makamların ve kimliklerin halkla ve değerlerle birleştirici, bütünleştirici boyutuna işaret etti. ÜRKİYE LAİK BİR DEVLETTİR’ “Arzumuz Türkiye’yi büyük Atatürk’ün de dediği gibi muasır medeniyetlerin üzerine taşımaktır” diyen Gül, bunun, kimsenin sorgulayamayacağı güçlü bir demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve güçlü bir ekonominin varlığıyla mümkün T ‘B ‘T olacağını, tüm bunların Türkiye’deki tüm kurumların ilkeleri olduğunu bildirdi. Gül, eşinin başörtülü olduğunun anımsatılması üzerine, şu görüşleri dile getirdi: “Bunlar bireysel tercihlerdir. Bireysel tercihlere herkesin saygı göstermesi gerekir. Demin söylediğim gibi, anayasamızın ilkeleri açıktır. Türkiye, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Demokrasi içinde herkesin temel hak ve özgürlükleri vardır. Bunlara bireysel, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde bakarsanız, o zaman Türkiye’nin de birçok probleminin zaten çözüldüğünü görürsünüz.” Eşi Hayrünisa Gül’ün AİHM’ye başvurusunun anımsatılması ve bu konunun zamanında sıkıntı yarattığı yorumunun yapılması üzerine Gül, “Sıkıntı falan söz konusu değildi, çünkü Türkiye vatandaşlarına AİHM’ye başvurma hakkını vermekten övünç duymuştur. Ama bazı şeyler vardır ki şık olmaz ve siz fedakârlıklarda bulunmak zorundasınız. Benim o konumuma pek yakışmıyordu. Ama eşimin bireysel hakkıdır o. Dolayısıyla AİHM’ye gitmekten dolayı sıkıntı olduğu doğru değil; o zaman Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşlarına verdiği hakkı önemsemiyor demektir” dedi. Malatya Çözümlemesi: Örgüt İşi! aşlıkta, “çözümleme” dedik ama, Malatya olayında henüz bir netlik yok. Ancak ilk soruşturmayı tamamlayan savcılık, olayın “örgüt işi” olduğu kanısına vardı. Bundan sonra davanın bu şekilde yürüyeceğinin haberini vermiş oldu. Olayın üzerinden 6 gün geçti. Çözüm bir yana, düğümler artıyor. Dikkatimizi çekenleri paylaşalım... 90’lı yıllarda yaşanan ve “faili meçhul” olarak adlandırılan cinayetlerde Türk toplumu saldırının Türkiye’nin düzenine, laik yapısına yönelik olduğu, dış bağlantısının bulunduğu değerlendirmesini yaptı. Katledilen aydınlarımızın daha cenazesi kalkmadan bu kanı sloganlaştı. O cinayetlerle, Santoro, Dink ve Malatya olayını “failler açısından” karşılaştırdığımızda ortaya şu çıkıyor: Katiller içimizde! Evet doğru, tümü içimizde. Ama bu katillerin bir gerisine henüz ulaşılmış değil. Bu durumda akla şu soru geliyor: Son 3 cinayetin ortak paydalarından biri, “Siz bu tür durumlarda gizli servis, dış bağlantı aramayın, suçlu olan sizsiniz, yüzleşin ve gereğini yapın” mesajı vermek mi? Eğer buysa, başardılar. Toplumsal kesimler birbirine düşmüş durumda. İkinci cumhuriyetçiler içimizdeki “misyoner düşmanlarına” saldırıyor. Şeriatçıların hedefi milliyetçiler... Sanki “yeni iç düşmanlar” bulmamız için bize dışarıdan büyük bir yardım var! ??? Malatya faillerinin yaşamlarıyla ilgili kırıntı halinde de olsa haberler geliyor. Her birinin yaşamöyküsüne, yaşına başına bakınca şu yargıda bulunmak işten değil: Bu gençler eğer suçüstü halinde yakalanmasaydı, sonradan kaldıkları yurtta ya da bir kahve köşesinde operasyonla ele geçirilseydi, toplum bunların katil olduğuna inanmazdı. Belki de “Cinayetin failinin meçhul kalmaması için polis kimi bulduysa getirmiş” kanısı bile öne çıkardı! Ama bir gerçek var ki; tümü 20 yaşın altındaki o gençler, insan boğazladı! İlk ifadeler ve sızan bilgiler ışığında o gençler için şu yargıda bulunmak da abartma sayılmaz: Ha insanları boğazlamada kullanılan bıçak, ha ölenlerin bağlandığı ip, ha onları boğazlayan eller... Bir başka deyimle, bu gençler silah, bıçak gibi “olay yerinde ele geçirilen suç aleti” gibi... Yargılamanın başlangıç biçimi dikkate alınırsa; gençler “örgüt üyesi” olduğuna ve başka yakalanan olmadığına göre, biri lider olarak yargılanacak, “ömür boyu ağırlaştırılmış hapis”. Ötekiler lider yardımcısı ve üye olarak “ömür boyu hapis”... Örgütün tüm kadrosu ele geçirilecek, ama örgüt açığa çıkmayacak! Bu noktada bize ancak Türkçe yardım edebilir; örgüt sözcüğü “ör” ve “güt” hecelerinden oluşuyor. Demek burada hücreler yok, heceler var. Bu gençleri “ör”en ve istediği gibi “güden” bir yapıyla karşı karşıyayız. ??? Bize göre ana hedef, girişte vurguladığımız durum! Dikkatimizi çeken bir şey daha var... Dünyanın dört bir yanından olaya tepkiler geliyor. Liderler, senatörler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri tepkilerini ortaya koyuyorlar. Bunları özetlediğimizde ortaya şu tablo çıkıyor: Türkiye; hoşgörünün, iç barışın olmadığı, inançlara saygının bulunmadığı bir ülke ama AKP hükümeti mükemmel! Kimse AKP’ye toz kondurmuyor. AKP’nin, Başbakan’ın, yardımcılarının her fırsatta övüne övüne anlattığı, tüm dünyada kabul gördüğünü ilan ettikleri “Medeniyetler Buluşması” sanırız bu değildi! Bunu ayrı bir yazı konusu yapacağız ama tüm dünyaya bir sözümüz var: Biz Yunus Emre’nin dilinden “Bir kez gönül yıktın ise / bu kıldığın namaz değil” sözlerini büyütüp yeşerten bir toplumuz... Malatya cinayeti başka bir şey... Büyük bir oyunun parçası... Bu tehlikenin de farkındayız! B Emine KAPLAN ANKARA AKP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün belirlenmesinde, TBMM Başkanı Bülent Arınç etkili oldu. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Devlet Bakanı Beşir Atalay’ı öneren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, Arınç rest çekti. Erdoğan da TBMM Başkanlığı seçiminde olduğu gibi Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Arınç’ın dediğini yapmak zorunda kaldı. Arınç, aday olmayacağını açıklayarak Gül’e destek verdi. Parti örgütleri, milletvekilleri ve MKYK üyelerinin uyarılarını dikkate alarak adaylıktan vazgeçen Erdoğan’ın, Çankaya Köşkü’ne çıktıktan sonra parti içinde büyük bir liderlik kavgası yaşanacağı, Gül’ün karşısına Arınç ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in çıkması olasılığını dikkate alarak böyle bir karar verdiği belirtildi. Erdoğan’ın kararında, kamuoyu anketlerinde Köşk’e çıkması durumunda partiye olan destekte büyük azalma olacağı sonucunun çıkmasının da etkili olduğu dile getirildi. Arınç’ın dediği oldu Erdoğan, aday olmamaya karar verdikten sonra Gönül ve Atalay’ın ismini Gül aracılığıyla Arınç’a iletti. Ancak Arınç, Erdoğan’a “Cumhurbaşkanı adayı ya sen, ya Gül, ya da ben olmalıyım. 4. ismi tabana anlatamayız. Biz partiyi kurarken 3 kişi yola çıktık ve kararları ortak alacağımıza söz verdik. Şimdi bu zinciri kırma. Böyle olmayacaksa ben aday olurum” dedi. Bunun üzerine Erdoğan, Arınç ile görüşerek ikna etmeye çalıştı. Ancak, Arınç görüşünü yineledi. Geç saatlere kadar süren pazarlıklar sonucunda Erdoğan ve Arınç, Gül’ün adaylığı üzerinde uzlaşmaya vardı. Bazı milletvekilleri, Gül’ün adaylığını “Gönül, abi dediğimiz bir kişidir. Ama sana nasıl ayak uyduracak. ‘Aynı uçakla gezeceğiz’ dediniz. Köşk’e çıkacak kişi size ayak uydurmalı ve yabancı dili olmalı. O yüzden Gül olmalı” diyerek desteklediler. Erdoğan, Gönül’ün adaylığında diretmesi ve Arınç’ın da aday olması durumunda, başka adayların da çıkması olasılığı ve partide oluşabilecek bölünmüşlük görüntüsünden çekinerek Arınç’ın restine karşılık vermemeyi seçtiği belirtildi. ERDOĞAN’IN KAZANIMLARI Erdoğan, Gül’ü aday göstererek “bir taşla birden fazla kuş vurmuş” oldu. Erdoğan, “Eşi başörtülü birini Çankaya Köşkü’ne aday yaptım” diyerek tabanına mesaj verdi. Türbanlı 29 Ekim resepsiyonları, Köşk’te türbanlı görüntüler nedeniyle oluşabilecek krizleri Gül’e havale eden Erdoğan, gelecek dönemde krizli sürecin muhatabı olmaktan kurtulacak. Erdoğan, parti içinde en yakın çalışma arkadaşı olmakla birlikte bir numaralı rakibi olan Gül’ü Çankaya Köşkü’ne göndererek partiden tasfiye etmiş olacak. Büyükanıt’ın mesajıyla yanıt ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan’a “hayırlı olsun” dediğine ilişkin haberleri yalanladı. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun da, “Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anayasasını benimsemiş, onun temel niteliklerini, yani laik, demokratik devlet ideallerine sadece uygun değil, özde bağlı olmalı. Bunun tamamını davranışlarına yansıtmalı” dedi. Genelkurmay Başkanlığı TBMM’de verilen 23 Nisan resepsideğerler dışı bir yayıncılık anlayışının göstergesidir.” Bu arada İsrail Ulusal Günü nedeniyle Speraton Oteli’nde düzenlenen resepsiyona katılan Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun da Cumhurbaşkanlığı’na ilişkin açıklamalarda bulundu. Saygun gazetecilerin Gül’ün adaylığı ile ilgili soruları üzerine şunları söyledi: “Bizim... Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili görüşünü, Sayın Genelkurmay Başkanı 12 Nisan’da açıkladı. Onun dışında şimdi söyleyebileceğim bir şey yok. İfade edildiği gibi cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anayasasını benimsemiş, onun temel niteliklerini, yani laik, demokratik devlet ideallerine sadece uygun değil, özde bağlı olmalı. Bunun tamamını davranışlarına yansıtmalı... Bunun dışında ekleyeceğim bir şey yok.” Orgeneral Saygun, “Gül’ün adaylığı bu tarife uyuyor mu” sorusuna, “Bilmem, ben söyleyeceğimi söyledim” yanıtını verirken gazetecilerin, Gül’ün eşi Hayrinnüsa Gül’ün türbanlı olduğunu anımsatmaları üzerine ise, “Söylediklerimin dışında daha başka bir şey yok. Az önceki ifadelerin içinde sorunun cevabı var” dedi. ILSON: GÜL’E SAYGI DUYUYORUZ Resepsiyona katılanlar arasında bulunan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, sorular üzerine, cumhurbaşkanının kim olacağına dair kararın artık milletvekillerine ait olduğunu belirtti. Gül’ün, tanıdıkları, dört buçuk yıldır yakın olarak çalıştıkları ve çok saygı duydukları bir isim olduğunu belirten Wilson, kendilerinin bu konuda bir “adayı” olmadığını belirtti. Gül, adaylık başvurusunun ardından CHP ve ANAVATAN’ı ziyaret etti. CHP:Destek yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, adaylık başvurusunu yaptıktan sonra, CHP lideri Deniz Baykal ve Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu ile görüşerek destek aradı. Baykal, Gül’e “Size destek olmayız, seçime katılmayacağız. 367’yi bulamazsanız Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz” karşılığını verdi. ANAVATAN Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun ise Gül’e 367 koşulunun sağlanması gerektiğine inanmadıklarını, oylamaya girip girmeme kararını MKYK’de netleştireceklerini belirterek “Biz birbirine hakkı geçmiş iki insanız” demesi dikkat çekti. Gül ilk olarak Tayyip Erdoğan’ın görüşmekten kaçındığı Baykal’ı parti genel merkezinde ziyaret etti. Ziyarete CHP’nin “sempatiyle” baktığı Devlet Bakanı Abdüllatif Şener ve Ertuğrul Yalçınbayır’ın da katılması dikkati çekti. Yaklaşık bir saat süren görüşmeden sonra Gül, “Destek verene de vermeyene de saygı duyarız. Ben demokrasinin gereğini yaptım, diyalog için olması gerekeni yaptım” dedi. Görüşmenin ardından CHP genel başkan yardımcıları Mustafa Özyürek, Onur Öymen, Cevdet Selvi ile Grup Başkanvekili Ali Topuz açıklama yaptı. Görüşmede destek isteyen Gül’e Baykal şu karşılığı verdi: “Ziyaretiniz için teşekkür ediyorum, ama size destek olma şansımız yok. Aday uzlaşmayla belirlenmediği için oylamaya katılmayacağız, 367’yi sağlamanız gerekiyor. Bunu bizsiz sağlarsanız söyleyecek sözümüz yoktur ama sağlayamazsanız Anayasa Mahkemesi’ne gideriz. Eğer uzlaşma aransaydı AKP’ye mensup bir milletvekili üzerinde de mutabakat sağlanabilirdi. Ancak uzlaşma aranmadı, şimdi bir aday dayatılmak isteniyor, bunu kabul etmeyiz.” Gül daha sonra ANAVATAN Genel Merkezi’ne giderek Mumcu’dan destek istedi.Görüşmede Mumcu’nun Gül’e, “Bizim aramızda iktidarmuhalefet ilişkisinin ötesinde bir ilişki var. Benim AKP’ye katılmamda sizin payınız büyük. Sizin bende hakkınız, benim de sizde hakkım var” diyerek Gül’ü umutlandırdığı bildirildi. Gül daha sonra bağımsız milletvekilleri Ülkü Güney, Fuat Geçen, Süleyman Bölünmez, Mustafa Sayar, Ersoy Bulut Hakkı Akalın’la görüştü. Ülkü Güney, Süleyman Bölünmez, AKP kökenli Fuat Geçen ilk tur oylamasına katılacaklarını bildirdiler. yonunda Genelkurmay Başkanı ile Başbakan arasında geçen konuşmaya ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada şöyle denildi: “24 Nisan 2007 tarihinde bir televizyon kanalında, 23 Nisan’da TBMM’de verilen resepsiyonda, Genelkurmay Başkanı tarafından Başbakan’a ‘Cumhurbaşkanlığı’nın hayırlı olması dileğinde bulunduğu’ şeklinde bir haber yer almıştır. Bahse konu konuşmalar onlarca basın mensubu önünde yapılmış olup, Genelkurmay Başkanı tarafından böyle bir ifade kesinlikle kullanılmamıştır. 24 Nisan 2007 tarihli basın organlarında da gerçek ifade doğru olarak yer almıştır. Bir televizyon kanalında yer alan bu haber, yalnız gerçek dışı olmayıp, aynı zamanda etik W ankcum?cumhuriyet.com.tr