Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 84 YILLIK CUMHURİYET TARİHİNİN EN KÖTÜ BORÇ KARNESİ AKP’DE C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER 2 KASIM 2007 CUMA Bayrak nuları niye mi gündeme getirdim? Çünkü hâlâ birileri “Bu bayrağın sahibi biziz” gibi tehlikeli bir bencillik, davranış biçimi ortaya koyuyorlar. Bir diğerleri de kendi özgürlük, bağımsızlık, barış içinde yaşamalarının da olmazsa olmaz koşulu, tek bayrak altında buluşmayı, bayrağımızı reddediyorlar. Her iki uç azınlıkta kalsalar da, özellikle ülkemiz için çok kritik bir dönemeçte, çok tehlikeli tahriklerin aracı olabilecek davranış kalıplarından inatla vazgeçmiyorlar. Aslında onların da çoğunluğu için bilinçsiz yönlendirilmiş bu davranış kalıpları, evrensel büyük oyunların etkin araçları. Ne yazık ki şeytan ayrıntıda gizlenebiliyor. Bayrağımız gerçekten hepimiz için birleştirici, barışçı, özgürlüğümüzün, bağımsızlığımızın simgesi, işlevi üzerinde en büyük oyunlar oynanmaya çalışılıyor. Bayrağımız simge.. oynanan tüm oyunları, tuzakları kırmanın anahtarları var elbet. Kavramları yerli yerine oturtarak evrensel insan haklarından ülkemizin ayakta kalabilmesine uzanan tüm değerlere; gerçek işlevi, amaç ve standartları ile savunmak, sahip çıkmak. Bayrağımız bizim insan hakları, demokrasi, cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimleri, özgürlüğümüz, bağımsızlığımızın simgesi. Türk Kürt göçmeni ile hepimizin... Irkçılığın tuzağına düşmekten korkmadan, bilinçle, onurla taşımak, sahip çıkmak konumundayız. Oyunları, tuzakları bozmanın tek yolu bu... soner?cumhuriyet.com.tr Kriz yıllarını bile geride bırakan AKP, ‘ekonomik istikrar’ döneminde, cumhuriyet tarihinin borçlanma rekorunu kırdı Borçlanma rekoru AKP’de ANKARA (ANKA) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlığında kurulan 58., Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu 59. ve 60. AKP hükümetleri, Cumhuriyet döneminin borçlanma rekorunu kırdı. AKP hükümetlerinin, yaklaşık beş yıllık icraat döneminde, kendinden önceki tüm Cumhuriyet hükümetlerinin yüzde 127’si kadar iç borçlanmaya gittiği; dış borçlarla birlikte toplam merkezi yönetim borcunu ise bir kata yakın artırdığı belirlendi. Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizinin de yaşandığı 56. ve 57. Bülent Ecevit hükümetleri döneminde merkezi yönetim borç stoku yaklaşık 80 milyar dolar artarken siyasi istikrar ve kalkınma aşbakan Erdoğan, döneminde 118.2 milyar dolarla önceki 80 yıldakinden daha fazla net iç borçlanmaya gidildi. B B ülent Ecevit başkanlığındaki 56. ve 57. hükümetler, borç artışında yaklaşık 80 milyar dolarla ikinci sırada. kunu 95.2 milyar dolardan devralan Erdoğan, bu rakamı eylül ayı sonu itibarıyla 213.3 milyar dolara çıkardı. Buna göre Erdoğan döneminde, 118.2 milyar dolarla önceki tüm hükümetlerden daha fazla net iç borçlanmaya gidildi. Bu dönemde merkezi yönetimin iç borç stoku yüzde 124 artış gösterdi. Merkezi yönetimin dış borcu ise dönemi olarak kabul edilen Türkiye’nin 58 ve 59. ve 60. AKP hükümetleri dönemindeki artış 132 milyar doları geçti. Ecevit, borcu en çok artıran ikinci başbakan olarak Erdoğan’ın ardından geldi. Merkezi yönetim borcunu en az artıran başbakanın ise Necmettin Erdoğan olduğu belirlendi. İç borç sto bu dönemde 11.6 milyar dolar artışla 57.1 milyar dolardan 68.8 milyar dolara ulaştı. Böylece; Merkez Bankası ve yerel yönetimler gibi merkezi yönetim dışındaki kamu kuruluşları ile özel sektörün borcu hariç olmak üzere sadece hükümetin tasarrufundaki toplam iç ve dış borç olan “merkezi yönetim borç stoku” Erdoğan başkanlığındaki 59. ve 60. hükümetler döneminde yüzde 85.2 oranında, 129.8 milyar dolar artarak Eylül 2007 sonu itibarıyla 282.1 milyar dolara ulaştı. Merkezi yönetim borç stokunu 57. Ecevit hükümetinden 149.9 milyar dolar olarak devralan Gül hükümeti, bunu 152.3 milyar dolara çıkararak Erdoğan hükümetine devretmişti. aşadığımız travma, kuşatılmışlık, çaresizlik, bizi ortak değerlerimize, bayrağımıza sarılmaya yöneltiyor; her yerde toplanan kitleler, ellerde bayraklar, kırmızı beyaz renklere bürünüyorlar. Bu yılın Cumhuriyet Bayramı algılaması, kutlamalara kitlesel katılım mesajları çok farklı, anlamlı. Tezkere, şehitler, ABD, AB, Irak’tan gelen gerilimi tırmandıran mesajlar, Cumhuriyet değerleri, kazanımları, tek bayrak altında birleşme, kenetlenmenin anlamını yüceltti. Milyonlarca yeni bayrak satışı bir gösterge. (Beş günde beş milyon bayrak satılmış.) Bayrağımız, bu ülkede yaşayan, vatandaşlık kimliğini taşıyan Türk Kürt Ermeni Rum Yahudi göçmen, herkesin özgürlük ve bağımsızlığının ortak simgesi, değeri... Ne yazık ki ırkçı, ayrımcı birileri, sağlıksız ideolojilerinin kirli yüzünü saklamak için bayrağımızı yerli yersiz kullandılar. Emperyalizmin kirli çıkar oyunlarında yine ırkçı, ayrımcı oyunlarının tuzağında bir diğerleri ayrı bayrak düşleri ile bayrağımıza savaş açtılar. Sessiz çoğunluk bu çirkin, acımasız savaşta zaman zaman şaşkın, baskı altında bocaladı. Ya bayrağına sahip çıkmaktan vazgeçmese de bunu göstermekten utandı, ya da bayrağımızın simgelediği değerlerden, birlikte barış içinde yaşama niyetinden vazgeçmediği halde bayrağı elinde taşıma onuru, duygusuna yabancılaştı. ??? Şimdi ayrıntı gibi gelen bu ko Y Grafik: MÜGE KAYGUSUZ Büyümenin yavaşlamış hali: Yüzde 11.5 Ekonomi Servisi Çin’in ekonomik büyümesi üçüncü çeyrekte biraz yavaşladı ancak bu oran, faizlerde yeni artış veya ekonominin fazla ısınması riskine karşı politikalarda getirilebilecek başka önlem beklentilerini gidermeye yeterli olmadı. Çin İstatistik Bürosu yaptığı açıklamada, üçüncü çeyrekte yıllık gayri safi yurtiçi hasıla büyümesinin beklentiye uygun olarak yüzde 11.5’e gerilediğini açıkladı. Bu oran nisanhaziran döneminde 12 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 11.9’a çıkmıştı. Pekin’deki BNP Paribas’ın başekonomisti Chen Xingdong, “Sanayileşme, kentleşme ve Çin’in global imalat gücü, yüksek büyümenin devamını sağlayan üç motor” dedi. Hong Kong’daki DBS’den ekonomist Chris Leung, “Faiz oranlarında her an bir artış bekliyorum. Bu yıl bir kez daha artırım olabileceğini söyleyebilirim. İki kere olursa da, bu şaşırtıcı olmaz” dedi. Yatırımcıların daha yüksek borçlanma faiz oranını fiyatlamasının da etkisiyle Çin borsası yüzde 5’e yakın düştü. Türkler Almanya’ya yerleşti A lmanya’daki Türklerin 33.6 milyar Avro değerinde 210 bin gayrimenkulü bulunuyor. lıyor. Türk göçmenler arasında yerleşikleşme eğilimine paralel belirginleşen konut edinme eğilimi 2000’li yıllara girilirken bir patlamaya dönüştü. Türkiye Araştırmalar Merkezi’nin (TAM) 1996 yılında gerçekleştirdiği araştırmada 54 bin olan konut sayısı, 2002 yılında 135 bine, 2007 yılında ise 210 bine ulaşmış bulunuyor. Artan konut sayısının Türklerin Almanya’da yerleştiğini göstermesi gerektiğine işaret eden TAM Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, 90’lı yıllardan itibaren belirginleşen konut ediniminin birinci kuşağın sermaye birikiminin yanı sıra aile dayanışması ve Türklere dönük bir emlak piyasasının ortaya çıkmasıyla bağlantılı olduğunu belirtti. T ürkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Vakfı’nın derlediği veriler, Almanya’daki Türklerin gayrimenkul edinimlerine ışık tutuyor. Almanya’da yaşayan 2.75 milyon Türk kökenliden yüzde 71.6’sı kirada yaşamasına karşın yüzde 11.5’lik bir kesim kendi dairesinde, yüzde 16.9’luk kesim ise kendi müstakil evinde yaşamını sürdürüyor. 000’Lİ YILLARDA PATLAMA Kendi evinde yaşamayı tercih edenlerin sahip oldukları gayrimenkulün ortalama brüt değeri 160 bin Avro iken toplamda 33.6 milyar Avro brüt emlak serveti değerine ulaşı Her uçakta TEİ’den bir parça var Can HACIOĞLU ESKİŞEHİR Dünyanın ve ülkemizin önemli havacılık kuruluşlarından biri olan (Türk Havacılık ve Uzay Sanayi AŞ) TEİ, 1987’de yılda 3 milyon dolar ihracat yaparken, bugün bu rakamı 237 milyon dolara çıkardı. 2008’de ise TEİ, 300 milyon dolar ihracat yapmayı hedefliyor. Ek tesislerini de bir yıl içinde bitirmeyi hedefleyen TEİ’de ek tesisler bittiğinde, 800 kişilik çalışan sayısına 400 kişi daha eklenecek. 10 yıllık süreçte yapacağı üretimin siparişlerini bugünden alan TEİ, artan iş kapasitesine yetişmek için, ek bina inşaatına önümüzdeki ay başlıyor. Dünyanın en gelişmiş makineleri ile üretim yapan TEİ’de ek inşaat binası bittiğinde, 800 nitelikli personeline 400 kişi daha ilave edilecek. Havada uçan, nakliye uçaklarından askeri uçaklara ve yolcu uçaklarına kadar tüm uçaklarda TEİ’nin ürettiği bir parça mutlaka bulunuyor. 2 umhuriyet, diğer önemli dönüşümlerle birlikte, hukukun da çağdaş bir nitelik kazanması anlamına gelir. Laiklik ilkesini temel alan Cumhuriyet, hukukun da dinin etkisinde kalmamasını esas alır. Anayasa Mahkemesi’nin son Başkanlık seçimi tartışmalarına da bu bağlamda bakılmalıdır. ??? Anayasa Mahkemesi, 1961 Anayasası’na, önceki on yıllık Demokrat Parti iktidarında yaşanan hukukun temel ilkelerinin zedelenmesine karşı “hukuk devletini egemen kılmak” amacıyla konuldu. Türkiye’nin sağcı iktidarı, 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlükçü ortamı ve kurumları kaldıramadı. Anayasa Mahkemesi, özellikle dini siyasete alet eden sağcıların hedef tahtası oldu. Mahkeme de özellikle askeri darbe dönemlerinde sergilediği tutumla, kendisini tartışmalı bir duruma taşıdı; tartışmalı olmaya devam ediyor. Mahkeme ilk ağır yarayı, 12 Mart 1971 sonrasında, Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) kapatmakla aldı. Çünkü, basında yer aldığına göre, o zamanki Mahkeme Başkanı, tam bir hukuk dışı davranışla, zamanın Başbakanı’nı telefonla arıyor ve: “Beyefendi, istediğiniz yapıldı” diye müjde veriyordu. Yargının iktidar gücüne teslimiyeti, 12 Eylül rejimiyle çok daha ileri boyutlara taşındı. Hukukun cuntacılarca ayaklar altına alındığı o karanlık yıllarda, Anaya C ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK sa Mahkemesi, darbecilere bağlılıklarını sergiliyor; iyi dileklerini sunuyordu. Mahkeme bununla da kalmadı; yerleşim yeri sorununu da böyle çözdü. Askeri darbeciler DİSK’i kapatmışlar; DİSK’e bağlı Genelİş Sendikası’nın Çankaya son durakta bulunan ve yapımı tamamlanmakta olan genel merkez binasına el koymuşlardı. Mahkeme oraya taşındı; şimdilerde de orada çalışıyor.Ne yazık ki, yargının en tepesinde bulunanlar, bir işçi sendikasının genel merkezi olarak işçilerin parasıyla yapılan bir binayı askeri darbecilerin kendilerine vermesini içlerine sindirdiler. Aldılar ve oradan topluma adalet dağıtacaklarını sandılar! Daha sonra, 12 Eylül darbesinin doğrudan sonucu olan bir başbakanın, yaptırdığı yasa oyunları ile, hukuk eğitimi bile almamış ancak “Nakşibendi” olduğu açıklanan bir kişiyi önce vekil yaptılar; şimdi de başkan! Aslında son aylarda, Anayasa Mahkemesi, cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili olarak Meclis’in toplanabilmesi için yeterli milletvekili sayısı konusunda verdi Cumhuriyet Yargısı ği karar ve daha sonra da referandum yasasında “son anda yapılan ve hemen tüm hukuk çevrelerinin bir hukuk garabeti” saydığı değişiklikleri iptal etmeyerek kendisini siyasal tartışmaların ortasına attı; kendi çöküşünü bir kez daha belgeledi.Başkan’ının seçimi süreci ise bu aşağıya doğru gidişi daha da hızlandırıyor; Mahkemenin ikiye bölündüğünü gösteriyor. Önemli bir nokta daha var; o da Başkan’ın seçimi için aynı yönde oy kullananların, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı ve Anayasa Mahkemesi Başkan Vekilliği’ni de kendi aralarında paylaşmalarıdır. Bu durum toplumda, bu seçimde kişisel çıkarların etkili olduğu kanısını uyandırırsa, bunun ülkede hak ve hukuk kavramına verebileceği büyük zarar ya da yıkım hesaplanmış mıdır? Yargının en tepesinde bulunanların, daha doğrusu “hak dağıtanların”, on yıllardır toplumda hak ve adalet duygusunun yerle bir olduğu bir ortamda bunu yapmaya hakları var mıdır? ??? Cumhuriyet’in kuruluşundan çok de ğil iki yıl sonra, 5 Kasım 1925’te Ankara Hukuk Fakültesi’nin o zamanki adıyla Okulu’nun açılışında yaptığı konuşmada Mustafa Kemal Atatürk bakınız ne diyor: “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş günlerinde bu oluşu hukuk ilkelerine ve bilimsel görüşlere aykırı bulanların başında ünlü hukukçular vardı. Cumhuriyet ilan olunduktan sonra bile baş gösteren bir acıklı olayı uyanık gözlerinizde canlandırmak isterim: En ileri, en bayındır bir kentimizin hem bizim yurdumuzda hem Avrupa’da okuyup yetişmiş seçkin üyelerinden kurulu baro topluluğu, açıktan açığa halifeci olduğunu söyleyen birisini kendine başkan diye seçmiştir. ..bir yeni hukuk kuşağı yetiştirmek için bu okulu açıyoruz. Cumhuriyetin yapıcısı ve kollayıcısı olacak bu büyük kuruluşun açılmasında duyduğum mutluluğu hiçbir girişimimde duymadım.” Umarım, büyük çoğunluğu Hukuk Fakültesi kökenli olan Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri, siyasetin rüzgârına kapılarak hukukun daha fazla ayaklar altına alınmasına olanak tanımazlar. Cumhuriyet Bayramı’nda toplumda yarattıkları hukukun sarsılacağı kaygısını onaran davranışlar sergiler; Anayasa Mahkemesi’ni de saygın bir noktaya çıkarırlar. yakupkepenek06@hotmail.com Petrol 93 dolarla yeni bir rekor kırdı Ekonomi Servisi Uluslararası piyasalarda ABD hafif (Batı Teksas tipi) petrolünün varil fiyatı 93 doları aşarak yeni bir rekor kırdı. Asya piyasalarında aralık teslimi ABD hafif petrolünün varil fiyatı 93.20 dolara kadar çıktı. Petrol fiyatlarındaki son yükselişte, ABD’nin İran’a karşı yeni yaptırımlar getirerek tutumunu sertleştirmesi, Afrika’nın en büyük petrol ihracatçısı olan Nijerya’da petrol üretilen alanlardaki şiddet eylemleri, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine sınır ötesi harekât düzenleme ihtimalinin devam etmesi, düşük dolar, kış yaklaşırken stokların düşük olması gibi faktörler rol oynuyor. Petrol fiyatlarındaki yükseliş ışığında 100 dolarlık bir fiyatın artık sürpriz olarak kabul edilmediği belirtiliyor. Petrol fiyatları 2002 yılı başından bu yana dörde katlanırken yılbaşından bu yana da yüzde 40’ın üzerinde bir artış gösterdi. Yükselişin altında yatan temel neden arz talep dengesizliğine ilişkin tedirginlikler. Petrol arzının talebi karşılayamayacağına ilişkin spekülasyonlar, petrole olan talebi canlı tutuyor. Burada hem petrol arzına ve arz güvenliğine ilişkin sorunlar hem de durmaksızın büyüyen dünya ekonomisinin giderek artan petrol talebi önemli rol oynuyor. Dünyadaki ekonomik büyümenin devam etmesiyle talep artışının da devam edeceği belirtiliyor. Bu noktada özellikle iki ülke büyük önem taşıyor: Çin ve Hindistan. Dünyanın sayılı ekonomileri arasına giren iki ülkenin de 1 milyarı aşan nüfusu ve yüzde 10’luk ortalama büyümeleri, petrolde dengeleri değiştiriyor.