22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 C dizi Şeriat ve ılımlı İslam açmazı.. 2 KASIM 2007 CUMA AL GÖZÜM SEYREYLE IŞIL ÖZGENTÜRK İlk AKP deneyimi Fas’ta... Bahadır Selim DİLEK eni muhafazakâr sıfatlı ABD stratejistlerine göre Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) kapsayan coğrafyanın en Batı noktası olan Fas’ta tipik bir “siyasi İslam” deneyimi yaşanıyor. Aslında Fas’ta yaşanan bu pratik, hem içerik hem de şekil açısından Türkiye ile yakından benzeşmekte... Ülkenin resmi adı “ElMemleketü’l Magribiye”. Yani Mağrib Ülkesi. 31.4 milyon nüfusu olan Fas’ta, ağırlıklı olarak Arapça ve Berberice konuşuluyor. Yönetim şekli ise meşruti krallık. Görünürde çoğulcu demokrasi işliyor. Her ne kadar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “İslamın ılımlısı, serti olmaz. İslam İslamdır” dese de bugün Türkiye’de yaşanmakta olan ılımlı İslam veya siyasi İslam pratiğinin ilk ortaya çıktığı ülkelerden birisi Fas. Washington, yöntemini AKP’yi Türkiye için bir ılımlı İslam projesi olarak kurgularken, örnek olarak Fas’taki bir siyasi parti alındı. Hem adıyla hem simgesiyle hem de parti programıyla... Ancak küçük bazı değişiklikler saklı kaldı. Fas AKP’sinin gaz lambası olan simgesi modernize edilip ampule çevrildi, adı aynı kaldı, programındaki ana hatlar ise korundu. Fas AKP’sinin önde gelen isimlerinden Lahsen Davudi bu gerçeği saklamıyor. Davudi’nin Fas AKP’sine ilişkin, “Evet bizimki de sizinki gibi Adalet ve Kalkınma Partisi. Sizin AKP bizi model alarak kuruldu, hâlâ ilişkilerimiz çok iyi!” yönündeki sözleri Türk basınına yansımıştı. Davudi’nin AKP ile ilgili Türk basınına yansıyan görüşleri sadece partinin adıyla ilgili değil. Özellikle ılımlı İslamın küreselleştirilmesi bağlamında Davudi’nin şu değerlendirmesi dikkat çekici: “İslam bütün Müslüman ülkelerde tekrar referans haline geliyor. Fas ve Türkiye’deki AKP’den başka, Irak’ta ve Uzakdoğu’da bir ülkede de yeni AKP’ler kurulmak üzere. Niye yarın bir AKP Enternasyonali olmasın!” Aslında bu cümlelerin satır araları iyi okunduğunda Davudi’nin, AKP ile simgeleşen ılımlı İslam projesinin küresel hale getirilmesine işaret ettiği hemen göze çarpıyor. Yani, FasMalezya eksenindeki Müslüman ülkelerin, ABD’nin çıkarları doğrultusunda dinselleştirilmesi... Fas’taki AKP’nin Latin harfleriyle okunuşu “Hizbu’ladl ve’tTenmiye”... Yani Adalet ve Kalkınma Partisi. Yaygın Fransızca kullanımıyla PJD. Partinin bu isimle kuruluşu 1998 yılında olmuş. Ancak ideolojisinin geçmişi 60’lı yılların sonuna kadar uzanıyor. İdeolojisi ile birlikte kendini açıkladığı ilk tarih 1967. Yani soğuk savaşın bütün sıcaklığı ile devam ettiği dönemde siyasi varlığını ilan etmiş. Fas AKP’si aslında ABD’nin soğuk savaş döneminde Mısır’daki Sovyet yanlısı Nasır rejimine karşı oluşturduğu ve siyasi İslam anlamında bugün önemli bir “deneyim” olarak gösterilen Müslüman Kardeşler örgütünün bir uzantısı. Altın Portakal Ah Ne Kadar Alaturka ürk sinemasının yarıştığı ve bir miktar para kopardığı Antalya Altın Portakal Film Festivali hakkında yazıp yazmama konusunda çok düşündüm; “Bırak Işıl” dedim, “eninde sonunda bir para var.. bu da filmlere yarıyor”. Ama artık dayanamadım, izninizle, iddia büyük: “Altın Portakal Türkiye’nin Cannes’ı olacak!” Olamaz beyler, bayanlar ve Sayın Kültür Bakanı, öncelikle yarışma filmlerinden biri benim yanıbaşımdaki bir sinemada oynuyor, sevimli TürkAlman film yönetmeni Fatih Akın’ın “Yaşamın Kıyısında” filmi. Ayrıca film pek çok yarışmaya katılmış, ödül almış, şimdi ne işi var Altın Portakal’da? Önce adam gibi kuralları belli bir katılım belgesi hazırlayın, örneğin benim kafam iyice karıştı. Almanya adına Yabancı Oscar adayları arasında yarışacak olan “Yaşamın Kıyısında, bir Türk yapımı mı, yoksa bir Alman yapımı mı?” Ayrıca Fatih senin ne işin var Altın Portakal’da, Cannes ve Oscar adaylığı sana yetmedi mi? Sen Batılı değerlerle büyümüş bir Türk yurttaşısın, örnek olman gerek. Ödül gecesini izliyorum, “Mutluluk” filmi en iyi kadın, en iyi erkek oyuncu ödüllerini alıyor, arkadaşlar dünyanın neresinde sinemalarda oynamış, gerektiği kadar seyredilmiş bir film, iddiası büyük bir festivalde yarışabilir? Festivallerin para vermek dışındaki en önemli amaçlarından biri çok özel bir filmi kamuoyuna tanıtmaktır. Sayın Antalya Jürisi, Siz neyi tanıtıyorsunuz? Ödüller verdiğiniz “Mutluluk” filmi çoktan oynadı bitti, belki de siz hayatınızda ilk kez Türk filmleriyle karşılaştınız, öyle olsa gerek, yoksa yaptığınız jürilik görevini en azından kendi aranızda tartışırdınız. İş baştan alaturka.. ya da para ve güç her şeyin üstünü örtüyor. Buradayız, Türkiye’de, yılda toplam otuz filmin yapıldığı bir ülkede, üç yıldır büyük bütçelerle Altın Portakal’ı parlatan TÜRSAK (Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı) adları sır gibi saklanan bir ön jüri oluşturup yarışacak on iki filmi seçiyor. Bu arada eleştirmen Attila Dorsay, dayanamayıp ön jüride yer aldığını belli ediyor ve dünyada söylenmeyecek bir söz söylüyor: “Cannes’da da bir ön jüri vardır ve filmleri seçer.” Attila, sen ki bu işleri bilirsin, Cannes’da bir ön jüri filan yoktur, tek seçici vardır ve bütün dünyadan gelmiş 1000’in üstünde film arasından yarışacak yaklaşıkyirmi film seçilir. Ayrıca bu filmlerin daha önce hiçbir festivalde gösterilmemiş olması gerekir. Cannes’ı Cannes yapan da budur. Ayrıca Cannes, ilk filmini yapanları açıkça kayırır, onlar için ayrı bir bölüm açar. Türk Cannes’ı olacağım iddiasıyla yola çıkan Altın Portakal’ın, en azından ilk filmini yapan yönetmenlere böyle bir ayrıcalık tanıması çok mu zor? Söylenecek çok söz var; örneğin ilk filmi Dokuz’la kendini pek bir iyi kanıtlamış yönetmen Ümit Ünal, yeni filmi, adları sır gibi saklanan ön jüri tarafından seçilmeyince sektördeki bütün örgütleri protestoya çağırdı. Ve çağrısı yanıtsız kaldı. Çünkü sektördeki tüm örgütlenmeler Altın Portakal’ın parasal gücü karşısında susmayı tercih etti. Para, sen nelere kadirsin!.. Ümit sana da bir çift söz, bir zamanlar bu festival protestolarla anılırdı; tek başına oralara gitseydin ve protestonu yapsaydın! Emin ol filminin çok iyi bir tanıtımı olurdu. Yapmadın, seçilmeyen pek çok yönetmen gibi.. Sustun! Neyse, ben de sussam iyi olacak. Kendimi riske atıp TÜRSAK ve başkumandan Engin Bey’in Cannes’ı Altın Portakal’ı, fena eleştirdim, aman aman başıma taşlar yağacak. Giderayak son bir söz, hepiniz o fıkrayı bilirsiniz, deveye sormuşlar: “Senin boynun niye eğri?” o da yanıtlamış: “Nerem doğru ki...” Burası Türkiye. T Y Siyasal İslam yükselişte Gelişmeler tersinden değerlendirildiğinde, bu terörist saldırı ABD’nin Fas ile stratejik ilişkilerini çok daha geliştirmesi için “gerekçe” oluşturmuştu. 2003 yılından sonra Washington yönetimi için Fas, artık başta El Kaide olmak üzere radikal İslamcı teröre karşı mücadelesinde Afrika’daki en önemli dayanak noktasıydı. Fas ile ABD arasında kurulan yakın ilişki, ülkedeki siyasi sistemi de Washington’ın görüşleri doğrultusunda şekillendirdi. İslamiyetin genel olarak ülkenin dokusuna damgasını vurmuş olması, radikal İslam, yani şeriat yönetimi ile ılımlı İslam yani siyasi İslam arasında bir tercih arayışını ortaya çıkardı. ABD etkisinin yanı sıra ülkede İslamın yükselmesindeki en önemli etkenlerden birisi de devletin sosyal ve ekonomik sorunları çözememesi oldu. Siyasal İslam son dönemde hızlı bir yükselişe geçti. Fas AKP’si ülkedeki seçimlere ilk kez 1997 yılında katıldı. Bu seçimlerde parlamentoya 9 sandalye ile girebildi. 2002 seçimlerinde milletvekili sayısını 42’ye yükseltti. 2002 seçimlerinde Fas Kralı’nın ricası üzerine AKP’nin fazla aday göstermediği ve muhalefette kalmayı tercih ettiği konuşuluyor. ABD’deki 11 Eylül terör saldırılarından sadece bir yıl sonra gerçekleşen 2002 seçimlerinde AKP hükümetin baskısı ile seçim bölgelerinin sadece yüzde 22’sinde, yani 55 bölgede, seçime katılmayı kabul etmek zorunda kalmıştı. Bunun yanı sıra parti başkanının değişmesi konusunda “devlet sistemi” de devreye girmişti. Belli ki Fas derin devletince, AKP’nin daha fazla güçlenmesi istenmiyordu. Üstelik ülkenin seçim sistemi de tek parti iktidarını neredeyse olanaksız kılıyordu. Ancak bütün bunlara karşın parti, 2002 seçimlerinde ülkenin üçüncü büyük siyasi oluşumu durumuna geldi. Yolsuzluk ve yoksullukla mücadeleyi temel amacı olarak ortaya koyan parti programını ise “İslami çerçeve ile demokratik tercih” kurmuştu. Seçim sürecinde Fas AKP’si “şeriat” bağlamında gizli gündeminin olduğu yönündeki iddiaları da sert bir dille reddediyordu. Aslına bakıldığında, bu durum AKP’nin Milli Görüş çizgisinden gelen kadrolarının “değiştik” söyleminin bir başka yoldan dile getirilmesiydi. Ilımlı İslamın temsilcisi olan Fas AKP’sinin hızla yükseliyor olması, 2007 yılındaki seçimlerde iktidara geleceği şeklinde yorumlanıyordu. Seçim öncesi yapılan bütün kamuoyu yoklamaları, Fas AKP’sinin, iki büyük rakibi olan İstiklal Partisi ile Sosyalist Halk Güçleri Birliği’nin (USFP) önünde gittiğini gösteriyordu. Yapılan yorumlar ise 2002 seçimlerinde Türkiye’de yapılan değerlendirmeler ile büyük benzerlik taşıyordu. Toplumun nabzını tutan uzmanlara göre Fas halkı, bugüne kadar iktidarda olan partilerin politikalarından bıkmıştı ve hiç iktidara gelmemiş bir partiyi denemek istiyordu. Üstelik bu parti, İslama yaklaşımı ile dinsel kökleri güçlü olan Fas halkının ilgisini çekiyordu. Türkiye’nin 2002 seçimleri öncesindeki deneyimi, büyük benzerlikler ile birlikte Fas’ta da yaşanıyordu. AKP liderleri, 2007 seçimleri sonunda, 42 olan sandalye sayısını 80’e yükseltmeyi umut ediyordu. Ancak olmadı, geçen ay yapılan seçim sonrasında AKP’nin vekil sayısı 47’de kaldı. Koalisyon hükümetinde yer alan İstiklal Partisi, 52 koltukla seçimlerin birincisi oldu. Öte yandan, 33 partinin yarıştığı seçimler, Fas tarihinin en düşük katılımlı seçimleriydi. 15 buçuk milyon seçmenin bulunduğu 33 milyon nüfuslu ülkede, seçmenlerin sadece yüzde 41’i sandığa gitti. Sonuçları, “AKP kazandı ama Fas kaybetti” şeklinde yorumlandı. İstiklal Partisi ve Sosyalistler, seçim öncesinde kesinlikle AKP ile koalisyona girmeyeceklerini açıklamıştı. Ülkede aslında parlamento çok kısıtlı yetkilere sahip. Asıl yetkiler kralın elinde bulunuyor. Bakanlar konseyine başkanlık eden kral, istediği kanun teklifini veto edebiliyor. Seçim sonuçlarını dikkate almadan, başbakan olarak istediği bir ismi atayabiliyor. Bu isim dışarıdan da olabiliyor. Bu nedenle AKP seçimden zaferle çıksaydı bile Fas’ın özel yönetim sisteminden ötürü iktidar olabilmesi yine de Kral’a bağlı olacaktı. Fas AKP’sinin gaz lambası olan simgesi modernize edilip ampule çevrildi, adı aynı kaldı, programındaki ana hatlar ise korundu. Fas AKP’sinin önde gelen isimlerinden Lahsen Davudi bu gerçeği saklamıyor. AKP’si, Jeostratejik hesaplar ve ekonomik pragmatizm adına İsrail’le bile ittifaktan kaçınmayan Recep Tayyip Erdoğan’la, bugün Filistin’de iktidarda olan HAMAS direniş örgütü arasında bir orta yol tutturmak istiyor. Fas AKP’sinin programına bakıldığında ise resmen şeriatçı. Programda “Devletin İslami karakteri, her türlü parti programı ve politikasının referans olarak İslamı almasını emreder” deniyor. Fas’taki siyasi İslamcılar, Türkiye’deki AKP deneyimini dikkat izliyor. Türkiye AKP’sinin AB politikasından, Kürt sorununa ilişkin yaklaşımına, laik devlet kurumları ve askersivil ilişkilerine kadar bütün yaklaşımları, Fas AKP’si tarafından not ediliyor ve değerlendiriliyor. LIMLI İSLAMIN YÜKSELİŞİNDE ABD ETKİSİ... Geleneksek Müslüman kökleri dışında Fas’taki İslami yükseliş soğuk savaş döneminde başlamış. Ülkenin 1956 yılında bağımsızlığını kazanmasının ardından, Washington yönetimi “stratejik ortak” olarak Fas’taki meşruti yönetim ile yakın ilişki içine girdi. Çünkü Fas, Washington yönetimi için gerek Akdeniz’e, Atlas Okyanusu’na kıyısının olması, Afrika’nın Avrupa’ya yaklaştığı uçta yer alması, Atlas Okyanusu’nun Akdeniz’e olan kapısı Cebelitarık Boğazı’nı kontrol etmesi nedeniyle “stra I REFERANSI İSLAM... Muhalif tutumundan dolayı kapatılan Tel Quel dergisinin eski Genel Yayın Yönetmeni İdris Ksikes, Türkiye ile Fas AKP’sini karşılaştırırken önemli saptamalar yapıyor. Ksikes’in görüşleri Türk basınına yansımış, ancak Türk kamuoyunda çok fazla yankı bulmamıştı. Ksikes’e göre Fas tejik bir noktada” bulunuyordu. Afrika’nın en ucundaki Tanca şehri Fas’a ait ise de Fas topraklarındaki Ceuta ve Melilla’nın İspanyol yönetiminde bulunması, ülkenin stratejik konumunun önemli bir göstergesi... Fas’ın, Afrika ile Avrupa arasındaki en yakın nokta olduğu gibi Türkiye’nin, Avrupa ile Asya, Mısır’ın Afrika ile Arap yarımadası, Malezya’nın da Çin’e giden enerji ve ticaret yolları üzerinde olduğu düşünülürse, ılımlı İslam rejiminin dayatılmasının stratejik ve ekonomik nedeni de çok daha kolay anlaşılabiliyor. Yani, ABD yönetiminin küresel egemenliğini sağlaması açısından, Türkiye, Malezya, Fas ve Mısır’ın stratejik konumları büyük ölçüde benzeşiyor. Çin’in son dönemde dünya ticaretinde giderek ön plana çıkması, ABD’nin dünya üzerindeki ticaret ve enerji yolları bağlamında stratejik noktaları çok daha iyi denetim altına alması gereksinimini de beraberinde getirmişti. Fas’ın soğuk savaş döneminden bu yana ABD ile stratejik ilişkileri bulunuyor. Bu stratejik ilişkilerin daha gelişmesi, 11 Eylül saldırılarının ardından oldu. Radikal İslam terörüne karşı Fas ile ABD stratejik işbirliğini sıkılaştırdı. Siyasi olarak ılımlı İslam modeli etkinleştirildi. Tıpkı 2002’de Türkiye’de olduğu gibi... Washington ile Fas arasındaki ilişkiler, 2003 yılındaki Kazablanka’daki terörist saldırıların ardından daha da ileri bir noktaya taşındı. isilozgenturk?gmail.com ‘Galata Limanı’ satışa sunulacak Haber Merkezi Müzayede şirketi Antik AŞ, 250. müzayedesinde Osmanlı Saray Ressamı Fausto Zonaro’nun en önemli 3 resminden biri olan “Galata Limanı”nı satışa sunacak. Turgay Artam tarafından yönetilecek olan müzayede 4 Kasım’da Swissotel’de saat 14.00’te başlayacak. Müzayedede Osmanlı Saray ressamı Fausto Zonaro ile Leonardo de Mango ve Fabius Brest ile Hikmet Onat’ın İstanbul konulu resimleri de satışa sunulacak. Sami Yetik’in “Kartopu” ile “Medrese” konulu eserleri İstanbul peyzajları ile ünlü Hoca Ali Rıza’nın yapıtı, İbrahim Çallı’nın meşhur “Manolyalar”ı, Mahmud Cuda’nın “Elmalar”ı, Naci Kalmukoğlu’nun yine İstanbul nü çalışması, Vecihi Bereketoğlu’nun “Harman”ı, Şefik Bursalı’nın “Bursa” konulu yapıtı, Halil Paşa’nın “Boğaziçi” konulu eseri ile Ali Sami Boyar ve Cemal Tollu’nun yapıtları da koleksiyonerlerle buluşacak. u noktada, ılımlı İslamın Fas’taki siyasi temsilcisi AKP’nin, “hangi radikal tehdide karşı” kurgulandığı sorusu da gündeme geliyor. Fas’ta radikal İslamcı olarak, İslami çevrelerde Şeyh Yasin’in cemaati olarak bilinen “El adl vel İhsan” örgütü var. Aslında laik kesim ülkede güçlü değil. Çünkü, ülkede Türkiye’nin 1923’te yaptığı gibi bir devrim yaşanmamış. Toplumun, köklerinden gelen İslami yapı korunmuş. Ancak ılımlılar ve kendini “liberal” olarak gören kesimler, Şeyh Yasin’in cemaatini önemli bir tehdit olarak görüyor. Bu bağlamda Fas AKP’sinin ılımlı İslam yaklaşımı hem taban buluyor hem de devlet ile “barışık” olmasını sağlıyor. Çünkü parti, krallığın hassasiyetlerine karşı “dikkatli davranma” po B ABD politikası: Radikalizme karşı ılımlı... litikasını benimsemiş durumda. Geleneksel İslam, monarşi ve Fas’ın toprak büünlüğü ve siyasi birliği, Kral’ın “kritik eşikleri”... Batı Sahra sorunu da Fas’ın en önemli dış politika başlıkları arasında. AKP, bu konuda da Kraliyet’e aykırı bir politika oluşturmamış durumda. Çünkü, bu noktada kırılacak bir siyasi yapı, AKP’nin sonu anlamına gelebilir. Aslında ılımlı İslamın temsilcisi AKP’nin siyasi hedefleri ile diğer siyasal İslamcı ör gütlerin hedefleri arasında büyük benzerlikler bulunuyor. Asıl fark, şekilde ve sunumda. Fas AKP’si de aynı Türkiye’deki adaşı gibi kendi yapısını Avrupalı “Hıristiyan Demokrat” partilere benzetiyor. Fas AKP’sine göre radikal İslam ile ancak ılımlı İslam mücadele edebilir. Parti kuvvetle, ülkenin ABD ile stratejik ilişkisinin devamından yana. Üstelik, parti eliti Fas’ın AB ile ortaklık ilişkisi içine girmesini de istiyor. Tıpkı Türkiye’deki AKP’nin AB’ye kayıtsız koşulsuz yönelimi gibi... HAFTAYA: Mağrib’in umutsuz ülkesi: Cezayir... Dinci kuşatma ve iç savaşların ülkesi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear