25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER ğlumun şehit olacağı içine doğmuş. Üç gün önce telefonla konuşurken hakkımı helal etmemi istedi” demiş... Yavrusunu yitirmiş anne için bu inanç, acıyı katlanabilir kılabilir umarım... Aslını ararsak, ölümle iç içe yaşamak zorunda olmanın, sürekli ölüme tanıklık edip ölümü beklemenin bir dışavurum biçimi olmalı. Ağlayacak, kaçacak konumda değil de göze alarak, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirme çabası içinde yaşayanların iç dünyalarının, yiğitliğe toz kondurmamanın, yansıması... Tetiğin soğuk namlusu enseye dokunmasa da her an ölümle iç içe yaşamak başka bir şey; daha önceki sıcak çatışma günlerinde, Jirki Dağları arasından erzak taşırken ölümü kayalıklar arkasındaki bir pusuda bekleyen askerin, tuzağa düşmemek için korkuyla açılmış gözlerinin, hızla yol alan kamyon üzerinde dağların kıvrımları arasında dolaşmasını, aynı çeviklikte eli makinelisinin tetiğinde hızla dönenmesini hiç unutamadım; “Ölümle iç içe, ölüm korkusuyla yaşamak işte böyle bir şeymiş” diye içimden geçirmiştim... Asker uğurlama aylarında evim otogara yakın olduğu için, günlük haberleri izlemesem dahi, sıcak çatışma, ölüm olasılığının arttığı dönemleri, asker uğurlayanların gürültülerinden ayırabilirim. Şehit cenazelerinin çoğaldığı dönemlerde, askere uğurlama törenleri birden abartılı gösterilere dönüşür, uğurlama konvoyları uzar, gençlerin sarhoş olma, gürültü yapma, tehlikeli araç kullanma, hatta kurusıkı patlatma, taşkınlık halleri çekilmez olur. Gidenin dönmeme olasılığı artmış, ölüm korkusunu yenme, örtme çabaları taşkınlığa dönüşmüştür. Aynı tarihlerde gece otogarlarda rastlaşma söz konusuysa trafik felç olmuş, araçların çıkışı, askere uğurlananların yakınlarının aracın önünü kesip durdurmaları nedeniyle gecikme üzerine gecikme kaydetmiştir. Gençlerin havalarda atılmaları, ağlamayla gürültülü kahramanlık sloganlarının birbirine karışması hallerinden daha vurucusu, uzakta durmaya çalışan annelerin görüntüleridir. Dövüneni mi çocuğu için daha az iç acıtıcı, dik durmaya çalışıp sonra bayılanı mı, hiç bilemedim... ??? Bildiğim dünkü tarihle karşılaştığım kimi İstanbul’da yaşayan annelerin, şimdiden daha ortaöğretim çağındaki çocuklarıyla ilgili korku ve kaygıları... Otobüste yanımda oturan bir anne varını yoğunu satıp, gerekirse borçlanıp kolejde okutma planı yapıyordu. Çocuğunu yurtdışına kaçırmaktan söz ediyordu. Her nefesini dinleyerek yetiştirdiği çocuğunun, çözüm üretmeyen siyasetin kurbanı olarak böylesine haksız, pisi pisine bir ölüme mahkum olmasına izin vermeyeceğini haykırıyordu. PKK pususu ile ölümü, vatan savunma 12 EKİM 2007 CUMA Özelleştirme ve satın almaların da etkisiyle 10 yılda 43 milyar dolar geldi Yabancının adresi yine Türkiye Türkiye, OECD ülkeleri arasında, son 10 yılda en çok net doğrudan yabancı sermaye çeken yedi ülke arasında yer aldı. Ekonomi Servisi Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Türkiye’nin, geçen yıl 20 milyar doların üstünde doğrudan yabancı sermaye çekerek, tarihi bir rekor kırdığını açıkladı. OECD tarafından hazırlanan “Doğrudan Yatırım Trendleri Raporu’nda, Türkiye’nin, her geçen yıl daha çok yabancı yatırım çektiği ifade edildi. Raporda, 2006’da, yabancı sermaye girişi açısından tarihi rekora ulaşan diğer ülkeler Fransa, Yunanistan, İzlanda, Polonya, Slovakya ve İsviçre olarak sıralanıyor. OECD verilerine göre Türkiye’ye, 2002’de 1.1 milyar dolar doğrudan yatırım gelirken bu miktar 2003’te 1.8 milyar dolar oldu. 2004’te ise Türkiye’ye 2.9 milyar dolar, doğrudan yabancı sermaye girdi. Türkiye’ye, 2005’te giren doğrudan yabancı sermaye, bir önceki yıla göre üç kattan fazla artış göstererek 9.8 milyar dolara ulaştı. 2006’da da 20.2 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye girişi oldu. Raporda, Türkiye’nin, OECD ülkeleri arasında, son 10 yılda en çok net doğrudan yabancı sermaye çeken yedi ülke arasında yer aldığı belirtilirken Türkiye’ye, 19972006 döneminde, 42.6 milyar dolarlık net doğrudan yabancı sermaye girişi olduğu, bu süreçte Türkiye’den çıkan sermayenin de toplam 6.2 milyar dolar düzeyinde bulunduğu kaydedildi. İçine Doğmaz sında şehitlik olarak algılayamıyordu... Yolcuların kimileri annenin isyanına hak veriyor, kimileri yargılıyorlardı... Bu arada Anadolu’nun bizi hâlâ ayakta, birlikte tutan çokkültürlülüğü, hoşgörüsü ile uzaktan yakından ilişkisi kalmamış, öfkeli tepkilerden hiç örnek vermek istemiyorum. Siyaset çözüm üretemez, şehit cenazelerinin sonu gelmezse, hain pusulardan örnekler yinelenip durursa, biriken öfke, en ikel savunma refleksi, tepkilerle, dipten gelecek dalganın bugüne kadar hiç düşünmediğimiz, bu ülkede yaşanmamış çok ürkütücü sonuçları olabileceğinin bir kez daha altını çizmekle yetiniyorum. ABD’nin Irak ekseninde Türkiye’ye dayatmaları, Kuzey Irak, Ortadoğu üzerine hesapları, PKK ekseninde Erdoğan hükümetine dayatılan koşullar, daha bir hafta önce imzalatılan anlaşamamanın anlaşması, teröre destekle eşdeğer oyalamalar, set çekmeler, Türkiye’nin uluslararası hukuktan gelen haklarının elinden alınması.. öyle yenilir yutulur travmalar değil.. ??? Yine bildiğim ölümün içine doğması halinin aslında ölümle yüz yüze yaşama zorunluluğunun bir yansıması olduğudur. Şehit annesinin oğlunun acısını dağlayan helallik isteme telefon konuşması, beni bir kez daha Uğur Mumcu’nun öldürülmesinden bir ay önceki günlere götürdü. Araştırmacı gazetecilik, ülkesini sevme, doğru bildiklerini sonuna kadar savunma, yazma sorumluluğu.. yaşamını öylesine ölümle iç içe hale sokmuştu ki... Karısını ve çocuklarını kanlı bir tuzaktan korumak üzere kendince önlem almıştı. Arabasının kontak anahtarını çevirmeden, onlara evin kapısının dışına çıkmayı yasaklamıştı. Ölümü tam da öyle, bana evinin kapısının arkasında, karısını ve çocuklarını beklettiği yerde, anlattığı gibi oldu. Arabasının kontak anahtarını çevirince bomba patladı. Karısı ve çocukları kurtuldu.. Güldal Mumcu’nun hem Uğur Mumcu kimliği hem de bilinçli, kararlı kadın kimliği ile bugün Meclis’te bizi temsil ediyor olması onur ve teselli kaynağımız. Kanlı pusu, katledilmesinde ailesini kurtarabilmesi, elbette Uğur Mumcu deha zekâsında bir kişiliğin kendisine yönelik ölüm tehdidi algılamasının, bilincinin, ölümle iç içe bildiği yolda yaşama sorumluluğunun bir yansıması idi. Mustafa Kemal’in devrimlerinin açtığı yoldan yürüyen çağdaş, demokratik, laik, insan haklarının korunabildiği Türkiye Cumhuriyeti, Uğur Mumcu’nun, askere giden gençlerinin yaşamlarının güvenceye alınabildiği siyasi erk, iktidarlar elinde ancak yaşayacaktır. Bugünlerde olup bitenlerde Erdoğan hükümetinin, iktidarının sorumluluğu başta gelir. İktidar, çıkar uğuruna verilen ödünlerin hesabı sorulmalıdır. “O Küresel şirketlerin yeni gözdesi: Çin Uluslararası denetim, danışmanlık ve vergi şirketi PricewaterhouseCoopers’ın (PwC) Çin sigortacılık sektörü üzerine gerçekleştirdiği anket çalışmasına göre, küresel sigorta şirketleri, Çin’deki finansal hizmetler faaliyetlerini genişletmeyi planlıyor. Çin’de faaliyet gösteren 24 küresel sigorta şirketinin üst düzey yöneticileri ile gerçekleştirilen “Çin’deki Yabancı Sigorta Şirketleri” anketi, yerel şirketlerin egemenliğindeki Çin sigortacılık sektöründe yabancı yatırımcıların hızla büyümeye devam edeceğini ortaya koyuyor. Ankete göre, Çin’de yerel şirketlerle ortaklık kuran yabancı sigorta şirketleri, Çinli ortaklarına güçlü bir şekilde bağlılar. Çin sigortacılık sektörünün gelişimi için, uluslararası deneyim ve ölçekleri ile yabancı şirketlerin getireceği uzmanlık büyük önem taşıyor. Ancak, ankete katılan yöneticiler, büyük oyuncularla rekabetin güçlüğü ve kısıtlayıcı yasal düzenlemelerin yenilik ve hızlı büyümenin sağlanmasını güçleştirdiğini belirtiyorlar. Yabancı sigorta şirketleri yeni yatırım getirilerini kıyaslarken Hindistan ve Çin’i alternatif olarak ele alıyorlar. Bu rekabetin gelecekte yasal düzenlemeleri etkilemesi bekleniyor. Düzenlemelerin uzun vadede uluslararası normlara yaklaşması bekleniyorsa da sigorta şirketi yöneticileri kısa vadede sınırlı bir etki olacağı görüşündeler. SAĞLIK BÜYÜK FIRSAT Sağlık ve emeklilik hizmetleri ise yabancı sigorta şirketleri için büyük bir fırsat niteliğinde. Sağlık sigortasında, ABD başta olmak üzere deniz aşırı oyuncular teknik bilgilerini Çin’de geliştirmek için ciddi girişimlerde bulunuyorlar. Bireysel emeklilik yönetimi ise sektör için önemli bir zorluk oluşturmakla birlikte teknoloji ve idari kontrol alanlarında yabancı sigortacıların sunduğu olanaklar da yerel şirketlere göre daha fazla. Ankete göre, küresel sigorta şirketleri Çin’deki finansal hizmetler faaliyetlerini genişletmeyi planlıyor. Almanya’nın önde gelen grupları, Türkiye’ye dönük orta dönem stratejilerini açıkladı Audi ve VW fabrika kuracak Murat KIŞLALI BERLİN Deutsche Post Yönetim Kurulu üyesi Werner Scheller, Türkiye’deki demiryolları ve PTT özelleştirmesiyle ilgilendiklerini açıkladı. Volkswagen Yönetim Kurulu üyesi Michael Kern, Türkiye’ye fabrika yapmalarının gündemlerinde olduğunu belirtirken Audi de iki fabrika yatırımının sırada olduğunu açıkladı. Audi’nin 2010 yılına kadar kuracağı üç fabrikanın yatırım tutarının 120 milyon Avro, istihdam edilecek sayının da 1200 kişi olduğu belirtildi. Türk Alman Ticaret ve Sanayi Odası’nın (TATSO) yeni yönetim kurulu yapılan seçimlerle belirlendi. Yönetim kurulu üyelerinin belirlenmesinin ardından, oda seçimleri için Berlin’de bulunan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu bir basın toplantısı düzenleyerek yeni yönetim kurulu üyelerini basına tanıttı. Yöneticileri arasında Türk Alman Ticaret ve Sanayi Odası’nın üyelerinin de bulunduğu Almanya’nın önde gelen gruplarının Türkiye’ye dönük stratejileri şöyle: Volkswagen: Türkiye’deki ortakları Doğuş Grubu’ndan çok memnun olduklarını belirten Volkswagen Yönetim Kurulu üyesi ve Türk Alman Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu üyesi Kern, Türkiye’de fabrika kurmalarının gündemlerinde olduğunu belirterek “Bu konunun pozitif sonuçlanacağını düşünüyorum” diye konuştu. Deutsche Post: Genel Müdür Scheller, Türkiye’de demiryolu ve PTT özelleştirilmesiyle ilgili gelişmelerle ilgilendiklerini açıkladı. Audi: Türkiye’de faaliyet gösteren 5 fabrikasıyla otomobil koltuğu üretimi yapan Audi Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Rolf Köniks, 2010’a kadar Türkiye’ye 2 yeni fabrika kuracaklarını söyledi. Şu anda fabikalarında 2 bin kişinin çalıştığını belirten Köniks, “2010 yılına kadar dünyadaki fabrika sayımızı 83’ten 100’e çıkaracağız. Bu kapsamda Türkiye’ye de 3 fabrika kuracağız” dedi. Köniks, Türkiye’de kurulacak fabrikaların yatırım tutarının 120 milyon Avro olacağını belirtirken, yeni fabrikalarda 1200 kişiyi istihdam etmeyi planladıklarını söyledi. Metro: İstanbul’da açılan Media Markt’ın açılışında yaşanan izdihamla gündeme gelen Metro Grubu’nun Halkla İlişkiler Sorumlusu Dr. Rainhardt Leoprechting, Türkiye’ye yatırım yapma kararı aldıklarında artık kimsenin bu kararı sorgulamadığını belirtti. soner?cumhuriyet.com.tr Napolyon artık Türk kirazı Dünya kiraz üretimi ve ihracatında başı çeken ülkelerden biri olan Türkiye’de yılda yaklaşık 250 bin ton kiraz üretiliyor. KONYA (AA) Dünyanın en kaliteli kirazının yetiştiği Türkiye, geçen yıl 54 bin tonluk ihracatla ABD’nin ardından 2. sıraya yerleşti. Artık, Napolyon olarak da bilinen “Ziraat 900’’ cinsi kiraza dünyada “Türk kirazı’’ denilmeye başlandı. Türkiye’de, yılda yaklaşık 250 bin ton kiraz üretiliyor. Geçen yıl bu kirazın 54 bin tonu ihraç edildi. Türkiye, coğrafi özellikleri, güneşlenme süresi gibi iklim şartları nedeniyle dünyanın en kaliteli kirazını üreten ülke durumunda. Türkiye’de pek çok yerde kiraz üretilirken, özellikle Konya’nın Ereğli, Hadim ve Akşehir ilçeleri, ihracata giden kirazın büyük bölümünü karşılıyor. ylardan ekim! İktisatçılar için senenin sonu geldi demek. Hem de öyle bir sene sonu ki temmuz ortasında genel seçim nedeniyle yetmezmiş gibi, senenin son üç ayı da harcamaların artacağı iki dini bayramla bloke olmuş durumda! Oysa, bazı iktisatçılarımız 2007 için ne de parlak düşler kurmuşlar!.. AKP’nin iktidarı daha çok milletvekiliyle yakalaması halinde “istikrar” denen büyünün devam edeceğini nasıl da savunmuşlardı!.. “Gözucuyla” ise, 2007’nin “ateş üstünde” bir yıl olacağını, bunun tüm yükünü de dış şoklara bağlayamayacağımız uyarısında bulunmuştu. Bunun temelinde: • AKP’nin iktidarda kalmak için IMF’nin önerdiği para politikalarının yapıcısı değil uygulayıcılığını kabullenmiş olması; dolayısıyla dış şoklar karşısında bağımsız politika uygulama şansının bulunmaması; • Yüksek faizdüşük kur politikalarının KOBİ ağırlıklı bir ekonomide üretim üzerinde baskı oluşturup istihdamı kıstığı; • İhracata dayalı sanayi üretim yerine ucuz ithalata dayalı ticaret modeline geçildiğinden başta istihdam olmak üzere temel ekonomik sorunların daha da artacağı; • Bu sorunların seçim nedeniyle makyajlanması halinde AKP hüküme A GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ 2008 Bütçesine Ek Önlem Paketi Yolda! Farkına varmasına vardı da bütçedeki revizyon piyasaları canlandırmak için değil! Aksine, piyasadaki daralmayı bahane ederek seçim nedeniyle genişleyen harcamaları 2008 üzerinden finanse etmek için!.. Bürokratların Yüksek Planlama Kurulu toplantısı ardından masaya yatırdığı tabloya bakılırsa ithalat az da olsa yavaşlamış ama ithalattan alınan Katma Değer Vergisi de azalmış! İç talepteki daralma da hem KDV’nin hem de Özel Tüketim Vergisi’nin gerilemesine neden olmuş! Uzun lafın kısası... 2007 KDV gelirleri 2 milyar YTL azalmış! Bu da vergi gelirlerini artırıcı uygulamaların eli kulağında olduğunun sinyali. En azından seçim öncesinde vaat edilen cep telefonlarındaki Özel İletişim Vergisi ne bu yıl ne de gelecek yıl yapılacak! Ne var ki, bizim ülke insanı eli sobaya değmeden yanmayı anlamadığı için bu uyarıya da inanmayacak ama olsun. Nasıl olsa, 17 Ekim’de bütçe ta tinin sıcak paracılardan oydaşlarına kadar “güven” sorunuyla karşı karşıya getireceği; • Seçim nedeniyle ödeneklerin aşılarak mali disiplinin bozulacağı endişesi vardı. Kaldı ki AKP de her parti gibi siyaset oyununu “güven” halkaları üstüne inşa etmek zorundaydı. Diğer partilerden farklı olarak AKP hükümetinin devamı sistemden nemalanan paydaşların para koymaya devam edip etmeyecekleri üzerine kuruluydu. Yani? Sıcak parayla kurulan saadet zincirinin “güven” halkalarının devam etmesine ki... AKP, 22 Temmuz seçiminde de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’nda da bu nedenlerle ısrarcı oldu. AKP hükümetinin 2008 Bütçesi’ni arka arkaya revize ettiğine bakılırsa... Ekonomi yönetimi geç de olsa sıcak parayla büyümenin devam edemeyeceğini keşfetti ve... Piyasadaki daralmanın farkına varabildi. sarısı TBMM’ye geldiğinde inanmak zorunda kalırlar. KDV gelirlerindeki 2 milyar YTL’lik daralma 2008 bütçe büyüklüklerini nasıl etkileyecek derseniz... Yüzde 6.5’luk faiz dışı fazla hedefi değişmeyecek ama: • 2008’de vergi gelirlerinin hedeflenenin 45 milyar civarında altında gerçekleşmesi beklendiğinden vergi gelirlerinin 169174 milyar YTL’ye çekilmesi; • Bunun da daha önce 207 milyar YTL civarında hedeflenen bütçe gelirlerini 2002002 milyar YTL’ye gerileteceği, dolayısıyla... • 226 milyar YTL’lik bütçe büyüklüğünün 1516 milyar YTL civarında tırpanlanacağı şimdilik kesinleşmiş gibi. “Vergi gelirleri azalır, bütçe büyüklükleri buna göre düzenlenirken yüzde 6.5’luk faiz dışı fazla hedefi nasıl mı tutturulur?” Aslında cevap çok basit; “ek önlem paketi”yle! Yüksek Planlama Kurulu’nun toplantısına sunulan rakam ise 10 milyar YTL! 10 milyarlık paketin vergi artışları ve sağlık, sosyal güvenlik gibi temel harcamaların daha da kısılmasıyla gerçekleşeceğini söylememe herhalde gerek yok! turkmini@superonline.com www.turkelminibas.net EN KALİTELİ KİRAZLAR Bu 3 ilçe arasında en fazla üretim yapan Ereğli, Türkiye’nin beyaz kiraz üretiminin tamamına yakınını karşılarken, Türkiye’deki en kaliteli Napolyon (Ziraat 900kırmızı) kirazı ise Hadim ilçesinde üretiliyor. Konya Tarım İl Müdürlüğü’nde görevli, Hadim başta olmak üzere Konyalı kiraz üreticisi ve çiftçi kuruluşlarına danışmanlık yapan Ziraat Mühendisi Abdurrahman Ayan, Türkiye’de Napolyon olarak da bilnen Ziraat 900 cinsi kiraza dünyada Türk kirazı denilmeye başlandığını söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear