23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyethafta18 18 GÜNCEL C 29/3/06 13:28 Page 3 (1,1) haberlerin devamı 31 MART 2006 CUMA Bergamalı altın buldu Baştarafı 1. Sayfada gamaOvacık Madeni’nde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkını koruyan 6/1. maddesi ile yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özel ve aile yaşamına saygı hakkını koruyan 8. maddesinin ihlal edildiğine’’ karar vermişti. Kararla ilgili Türk hükümetinin AİHM Büyük Dairesi nezdinde yaptığı itiraz reddedilmiş ve karar 30 Mart 2005 günü kesinleşmişti. AİHM bu kapsamda daha önce de 10 köylüye 3’er bin Avro tazminat ödenmesine hükmetmişti. Öte yandan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, kararı tepkiyle karşıladı. Aydın’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Güler, ‘‘Bergama’daki olaydan ve kanunlardaki bazı eksikliklerden faydalanmak isteyenler var. Ben Etibank’ın genel müdürlüğünü de yaptım. Madenlerin ne olduğunu, çıkarılması, işlenmesi ve kullanımı konularında geniş bilgi birikimine sahibim. Bu konuyu en kısa sürede çözüme kavuşturarak bu tabii kaynağı kullanmaya devam edeceğiz’’ dedi. Madeni işleten Koza Altın şirketinden yapılan açıklamada da kararın eski döneme ilişkin olduğu, üretimin kesintisiz sürdüğü savunuldu. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Amaç: MB’nin Yüzünü İslama Çevirmek Kiliseye İmam Atamak!.. M edya, AKP iktidarıyla gelişen geriye dönüş eylemlerini dışımızdaki dünyanın nasıl algıladığını araştırmıyor. Sadece kimilerinde dışarının bize olumsuz bakışını yansıtan kimi haberlere hayıflanan yorumlar, yazılar yayımlanıyor. Batılı medya, çağdaşlığa yön çevirmiş Türk toplumunun bu hükümetin, bu hükümet başkanının elinde geri kalmış İslam ülkelerine dönüştürüldüğünün bilincinde. Yayımlanan haberlere göre, Batılı toplumlar giderek Türkiye’den uzaklaşıyor. Türkiye’nin Osmanlı kafasına, İslam yaşamına dönüşünü, ‘‘aslına rücu ettiğini’’ içeren yorumlar giderek çoğalıyor. İslamcı hükümetin icraatını şirin gösterme çabalarını Batılı artık yutmuyor. AKP ilçe kongreleri yapılıyor; AKP Genel Başkanı hemen her ilçe kongresinde konuşuyor. Daha önceleri konuşmalarında kadınlara örgütte yüzde 30 oranında yer verilmesini isteyen RTE; 850 ilçede başkanlık yapan kadın sayısının yüzde 5’i geçmediğini elbette biliyor. ??? Biliyor bilmesine de imam hatiplerde eğitim görürken İslamın kadına bakışını çok iyi bildiği için ülkede kadını ikinci plana atan siyasal davranışlara karşı aldığı yegâne önlem; illere, il kongrelerinde sözüm ona sorunun düzeltilmesini ve yüzde 30 kotasına uyulması talimatını göndermek! RTE ilçelerdeki uygulamalardan gerçekten ‘‘gayri memnun’’ mu? Yoksa kadına siyasal alanda geniş ölçüde yer verilmesini isterken ilçelerde kadını görmezden gelen uygulamalara, İslam dünyasının kuralları gereği ‘‘memnuniyetle’’ mi bakıyor? Özgürlükçü görünerek kadını örtünmeye yönlendiren bir siyasetçinin kadına örgütte fiili görev vermek istemeyenlere karşı çıkması içten midir acaba? 2 milyon üyesi olan bir partide kadın üye sayısı 800 bin. Kadınlara nerede ne zaman gereksinim duyacak RTE? Seçimlerde! Geçen seçimlerde, hatta Erbakan’ın kurduğu sonradan kapatılan partilerde örtülü kadınlar seçim propagandasında kapı kapı dolaşarak önemli rol oynadılar. Sandık başlarında partileri adına erkeklere taş çıkartacak kadar önemli görevler yaptılar. Bu kafaya göre, kadın evde ‘‘her işe yarar’’ bir araç! Seçimlerde verilen görevi yaptıktan sonra... en değerli varlığımız edebiyatıyla... evine, erkeğinin hemen her gereksinmesini itiraz etmeksizin yerine getirmeye... Yallah! ??? Dışarıya şöyle ama iç bünyede böyle diye tanıtılan kadın politikasında yaşanan tezadı RTE’den öğrenmenin olanağı yok! ‘‘Duyarlı gördüğü’’ konularda açıklama yapmamayı ilke edinmiş; örneğin MB başkanlığına atamak istediği (eşi ve kızı türbanlı) Adnan Büyükdeniz’i Cumhurbaşkanı’nın veto gerekçesini ‘‘açıklamak zorunda olmadığını’’ söylüyor. Fakat artık İslamcı damgasını yiyen hükümetin Büyükdeniz’i MB’nin başına getirme operasyonuna Batılı medyanın (hatta medyamızın) vurduğu damgayı, vetoya temel teşkil etmesi olası gerekçeyi neden açıklamıyor? Elbette şu olasılıktan: Zira gerekçe RTE’nin kimliğine, siyasal anlayışına, Türkiye’yi hemen her alanda nereye sürüklemek istediğine ayna tutuyor. Haber ve yorumlarında doğruluk payı tartışılmayan BBC; vetoyu bu açıdan yorumlarken ‘‘Büyükdeniz İslam yasalarına göre faaliyet gösteren ve müşterilerin hesaplarında faiz uygulamayan Albaraka Türk’ün başında bulunuyor’’ diyor ve: Hükümet başkanı, faiz oranları konusunda karar organı, tek söz sahibi MB’nin başına, faizsiz bankacılık yapan Albaraka Türk’ün başındaki kişiyi getirmeye çalışıyor. Kuşku yok, hükümet, MB’nin başına İslama dönük birini getirme arayışında. Bu savını gerçekleştirirse: ‘‘MB’nin yüzünü de İslama çevirdik!’’ diye övünecek. Son zamanlarda bir bu kalmıştı söylenmedik... F ‘Turuncu’nun hezimeti Baştarafı 1. Sayfada miş sert şamar’’ olarak niteliyor. Yanukoviç, zaferini ilan ettiği konuşmada, ‘‘Tüm siyasi partilerle çalışmaya hazırız’’ dedi. Yanukoviç, AB yanlılarıyla Moskova yanlılarını bir araya getirmenin gerekliliğini vurguladı. ‘‘Turuncu’’ kampı, sandıkların kapanmasından hemen sonra Timoşenko’nun başbakanlıktan alınınca muhalefet saflarına geçmesine yol açan anlaşmazlığı unutmaya hazır olduğunu ve onu tekrar iktidarda görmek istediğini ilan etti. Gözlemciler, bu ‘‘çözümün’’ Yuşçenko’nun Batı yanlısı politikalarının sürdürülmesini sağlayacağına işaret ediyor. TİMOŞENKO’YA GÜN DOĞDU Yulya Timoşenko da ‘‘Yuşçenko beni başbakan yapmazsa Yanukoviç’i yapmak zorunda kalacak’’ diyor. Timoşenko, Yuşçenko’nun olası bir koalisyonun dışında kalma tercihinin tam bir ihanet olacağını söyledi ve ‘‘Böyle bir durumda Yuşçenko yalnızca Yanukoviç’in yardımcısı haline gelecektir’’ dedi. Başkanın yakın çevresinin de bu konuda yumuşama belirtileri gösterdiği belirtiliyor. 3 liberal partinin koalisyonu, 450 sandalyeli mecliste en az 255 sandalyeye ulaşıyor. Bölgeler Partisi ve komünistlerden oluşacak muhalefetse 195 sandalyede kalacak. STOIBER, ALMAN YURTTAŞI OLAN TÜRK ERKEKLERİNE ALMAN ANAYASASINI HATIRLATTI Şiddet devletin tekelindedir ‘‘Hangi Alman başbakan Nobel ödülü aldı?’’ gibi soruların yer aldığı vicdan testiyle ilgili tartışmalara bir katkı da Stoiber’den geldi. Stoiber ‘‘Alman yurttaşı olanlar, bizde şiddet tekelinin Türk erkeğinde değil, devlette olduğunu bilmeliler’’ dedi. D ış Haberler Servisi Alman Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Genel Başkanı ve Bavyera Eyaleti Başbakanı Edmund Stoiber, Alman yurttaşlığına geçen yabancıların, şiddete başvurma yetkisinin sadece ‘‘Türk erkeğinin tekelinde değil devlette olduğunu bilmeleri gerektiğini’’ söyledi. Almanya’da, yurttaş olmak isteyen yabancılara yönelik uygulamaların yarattığı tartışmalar sürüyor. Stoiber dün Bild gazetesine yaptığı açıklamada, Alman vatandaşlığına geçenlerin anayasayı bilip buna saygı göstermeleri gerektiğini belirterek ‘‘Alman yurttaşı olanlar, bizde şiddet tekelinin Türk erkeğinde değil, devlette olduğunu bilmeliler’’ dedi. ABD ve Kanada’da vatandaş olmak isteyenlere uygulandığı gibi Alman vatandaşlığına geçmek isteyen kişilerle de konu şulması gerektiğini ifade eden Stoiber, böyle bir uygulamanın ülke çapında geçerli olması için partisinin öneri taslağı hazırlayarak tüm eyaletlere sunacağını kaydetti. Stoiber, vatandaşlık sınavına karşı çıkan Sosyal Demokrat Parti’yi (SPD) de eleştirdi. İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble de yabancılar için ülke genelinde geçerli olacak bir testin uygulanması konusunda ısrar ediyor. Schaeuble, Süddeutsche Zeitung’a yaptığı açıklamada, ‘‘Alman vatandaşlığının herhangi bir eyalette diğer bir eyalete göre daha kolay elde edilmesi kabul edilemez’’ dedi. Alman Meclisi SPD Grup Başkan Yardımcısı Ludwig Stiegler ise Hessen eyaletinde uygulanmak istenen vatandaşlık testinin kötü niyetle çıkarıldığını savundu. 30 SORULUK TEST Kuzey Ren Vestfalya eyaleti Uyum Bakanı Armin Laschet, Hessen ve BadenWürttemberg eyaletlerinde uygulanmak istenen testlere karşı. BadenWürttemberg eyaletinde ocakta uygulamaya konulan ‘‘vicdan tes ti’’ Müslümanlar tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Vatandaşlık başvurusunda bulunan kişilerin, Almanya’nın temel değerlerini kabul edip etmediklerinin belirlenmesi amacıyla uygulandığı belirtilen ve 30 sorudan oluşan testte, ‘‘Kadın eşine itaat etmelidir ve kadın eşi tarafından dövülebilir şeklindeki görüşler hakkında düşünceleriniz nelerdir?’’, ‘‘11 Eylül saldırıları hakkında ne düşünüyorsunuz?’’, ‘‘Kızınız Müslüman olmayan biriyle evlenmek istese tepkiniz ne olur?’’, ‘‘Oğlunuz eşcinsel olduğunu ve başka bir erkekle yaşadığını söylese ne yaparsınız’’ gibi sorular bulunuyor. Hessen eyaletinin hazırladığı ve tüm eyaletlerde uygulanması planlanan sınavda ise Almanları bile zorlayacak sorular yer alıyor. Sorulardan bazıları şöyle: ‘‘Hangi Alman başbakanı Nobel ödülü aldı?’’, ‘‘Fizikçi Otto Hahn neyi buldu?’’, ‘‘Doğu Almanya için 17 Haziran 1953 tarihinin önemi ne?’’ 100 soruluk sınavda Alman felsefecilerin, Nobel ödüllü yazarların adları, bestecilerin yapıtları, dağların isimleri vb. de soruluyor. Türkiye’de ilk Alman üniversitesi OSMAN ÇUTSAY ESSEN Türkiye’de öğrenim dili Almanca olan bir ‘‘Alman üniversitesi’’ için çalışmaların ilerlediği, iki ülke yöneticilerinin de böyle bir girişimi olumlu karşıladığı bildirildi. Çalışmalarını Almanya’nın Essen kentinde sürdüren Türkiye Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, Ankara’da bir süre önce bu konuyu Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ile de bir görüştüklerini, Ankara’nın böyle bir projeye çok sıcak baktığını kaydetti. TAM Direktörü, Türkiye’de şu anda, 19’unda İngilizce, birinde de Fransızca öğrenim verilen üniversite bulunduğuna dikkat çekerken, ‘‘Türkiye’nin dış dünya ile bağlantılarında en önemli ülke konumundaki Almanya’nın bu alanda bir varlık gösterememesi gerçekten ilginçtir’’ diye konuştu. Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Faruk Şen, Türk hükümetinin de böyle bir projeye açık olmasını memnuniyetle karşıladıklarını söyledi. TAM Direktörü, Avrupa’da 95 milyon insanın Almancayı birinci dil olarak kullandığını, Türkiye’nin de en yakın olduğu bu Batı dili üzerinden Avrupa’da yeni açılımlar yapabileceğini de savundu. Faruk Şen, Alman üniversitesinin, öncelikle ekonomi, bilişim ve mühendislik gibi dallarda eğitim vereceğini bildirdi. Bu üniversitenin ‘‘vakıf üniversitesi’’ olarak kurulacağını kaydeden Prof. Şen, Münster Üniversitesi ile yoğun bir işbirliğine gidileceğini vurguladı. Halen Türkiye’de Almanca konuşulan ülkelerden dönüş yapmış 2.5 milyon insan yaşadığını, Alman üniversitelerinde ise şu anda 36 bin Türk öğrencinin öğrenim gördüğünü anımsatan Şen şöyle konuştu: ‘‘Bu üniversitenin kurulması için tüm koşullar olgunlaşmış bulunuyor. Hem Almanya’nın en büyük hem de en fazla Türk nüfusun yaşadığı eyalet olan Kuzey Ren Vestfalya’nın hükümeti de, örneğin Eyalet Bilim Bakanı destek vereceklerini bildirdi. aizsiz bankacılık kültüründen yetişmiş, bu alandaki kurumların en üst yönetimlerine kadar gelmiş kişilerin, faizi yöneten Merkez Bankası’nın başına getirilmesi, sanırım başlıktaki gibi anlatılabilir. Turgut Özal, 6 Kasım 1983’te iktidara geldiğindeilk olarak faizsiz bankacılığın önünü açan kararnameyi yaşama geçirmişti. O dönemin ANAP iktidarının ilk icraatı bu olmuştu. Özal daha sonra yaşam biçimini tüm Türkiye’ye yaydı. Dünkü gazetelerde Özalizmin nimetlerinden söz ediliyordu! Geçelim... Faizsiz bankacılık sistemi gerçekten çok ilginç bir uygulama. Arkadaşlar faiz vermiyorlar. Ne veriyorlar? Kâr payı... Ne kadar? Faiz kadar! Faiz düştükçe kâr payı da düşüyor, yükseldikçe kâr payı da yükseliyor. Tanrı baba bu numaraya ne der, bilemem! ??? Bugün Ziraat Bankası’nı, Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu’nu faizsiz bankacılık sisteminden gelen kişiler yönetiyor. Merkez Bankası’na da bu yönde bir atama yapılmak isteniyor. Kararnamesi Köşk’ten dönen Adnan Büyükdeniz’in kökeni de aynı... Güncel soru şu: Merkez Bankası’nın yeni başkanı kim olacak? Başbakan Erdoğan dün baklayı ağzından çıkardı. Merkez Bankası’nı halen Erdem Başcı’nın yönettiğini, herhangi bir sorun da olmadığını söyledi. Öyle anlaşılıyor ki, Merkez Bankası da vekâleten yönetilen kurumlar arasına girdi, giriyor. TÜBİTAK Başkanı’ndan Milli Kütüphane Başkanı’na, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan Gençlik ve Spor Genel Müdürü’ne, TRT’den Özürlüler İdaresi’ne, Gümrük Müsteşarı’ndan İçişleri Bakanlığı Müsteşarı’na, İlköğretim Genel Müdürü’nden Gelirler İdaresi’ne kadar çok geniş bir yelpazede devletin ana organlarını oluşturan yüzlerce, binlerce makam vekâleten doldurulmuş durumda. Merkez Bankası olayında AKP şöyle bir senaryo yazmış olmalı: Bankanın gelenekleri gereği bir kişi vekâleten bu makama oturur. O, bizim istediğimiz kişi olur. Sonra Çankaya Köşkü’ne, Cumhurbaşkanı’nın evet demeyeceği bir kişinin kararnamesini göndeririz. Kararname geri döner, gerekirse yine Köşk’ün onaylamayacağı bir isim daha göndeririz, o da döner. Ama, kurumu biz yönetmeye devam ederiz. Başbakan’ın Sudan’a giderken, sudan bir konudan söz eder gibi Merkez Bankası’nın halen yönetiliyor olduğunu söylemesi, bu senaryoyu güçlü kılıyor. ??? AKP’nin Büyükdeniz yerine Köşk’e çıkarabileceği başkan adaylarının adları birkaç gündür gazete sayfalarında yer alıyor. TMSF Başkanı’ndan İstanbul Anakent Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı’na kadar pek çok kişinin adı geçiyor. Bu noktada şu dikkatimizi çekti: AKP’nin Merkez Bankası’nın içinden, bu bankanın gelenekleriyle yetişmiş kişiler arasından önerdiği bir isim yok! Bugüne dek kendi içinden çok sayıda başkan çıkaran Merkez Bankası kurudu mu? Elbette kurumadı. Ancak AKP, ne olursa olsun benden biri olsun mantığıyla hareket ettiği için Merkez Bankası kökeninden gelen birini kabul etmiyor. Kadrolaşma yöntemleri için şeytana pabucunu ters giydirirler diyeceğiz ama, arkadaşlar ona da pabuç bırakacak gibi görünmüyor! Gerilim? Baştarafı 1. Sayfada olumlu not verilmesini sağlamaz. Bir hükümetin başı, ülkede gerilim yaratmakla görevli değildir, tersine sorunların sakin bir ortamda tartışılıp çözüm yollarının bulunmasını sağlamakla görevlidir. İşte bu ortamda Cumhurbaşkanı Sezer’in dengesi ve serinkanlılığı daha çok göze çarpmakta, topluma güven duygusu aşılamakta, ‘İyi ki var’ deyişinin anlamı da elle tutulacak bir somutluğa dönüşmektedir. ? Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni dinci bir devlete dönüştürmek çağdışına düşürmek demektir. AKP iktidarı, üstündeki bu şaibeyi silmek ve kuşkuları gidermek yerine tersine bir politikayı yeğliyor; iktidar partisinin bu tutumu dış dünyada da dikkat çekmeye başlamıştır. Başbakan, sinirleneceği yerde, bu kuşkuyu silmek için gerekli açıklamayı yaparsa, kendisinin, partisinin ve Türkiye’nin hayrına bir görevi yerine getirmiş olacaktır. Savcı Sarıkaya suçlu bulundu NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanlığı müfettişleri, Şemdinli iddianamesini hazırlayan Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya hakkındaki raporunu tamamladı. Müfettişler, Sarıkaya’ya ‘‘iddianamede bulunmaması gereken hususlara yer vermek’’ ve ‘‘İl Jandarma Alay Komutanlığı’na yazılan bir yazı’’ nedeniyle disiplin cezası verilmesini istedi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in onayı ile başlayan soruşturmada görevlendirilen müfettişler, Van’daki incelemelerinin ardından geldikleri Ankara’da çalış A malarını tamamladı. Müfettişlerin hazırladığı raporda, Savcı Ferhat Sarıkaya’ya 2 eylemden dolayı disiplin cezası verilmesi istendi. Bu eylemlerin, ‘‘Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre iddianamede bulunmaması gereken hususlara yer vermek’’ ve ‘‘İl Jandarma Alay Komutanlığı’na yazılan bir yazı’’ olduğu bildirildi. İddianamede bulunmaması gerekirken yer verilen konuların Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt başta olmak üzere komutanlara yönelik suçlamalar olduğu belirtildi. Komu tanların olası soruşturma ve yargılamaları askeri savcılık ve askeri mahkemelerin yetkisinde bulunuyor. Raporda, Sarıkaya’ya bu 2 eylem nedeniyle Hâkimler ve Savcılar Yasası’na göre disiplin cezası verilmesi istendiği, ancak cezanın türünün takdirinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na bırakıldığı belirtildi. Hakkında disiplin cezası istenen Savcı Sarıkaya için cezai yönden işleme gerek olmadığı kaydedildi. Hâkimler ve Savcılar Yasası, suçun ağırlığına göre, hâkim ve savcılara ‘‘uyarı, kınama, yer değiştirme’’ ve ‘‘meslekten ihraç’’ cezaları verilebileceğini öngörüyor. Raporda, Van Cumhuriyet Başsavcısı Kemal Kaçan ve Başsavcıvekili İbrahim Özer hakkında ise disiplin yönünden herhangi bir işleme yer olmadığı yönünde görüş bildirildiği öğrenildi. Rapor, Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün incelemesinin ardından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na gönderilecek. Soruşturmaya ilişkin kesin kararı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu verecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear