Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 ARALIK 2006 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN TURHAN SELÇUK DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 İki Yıldız Kaydı evgili, Bir zamanlar İnönü Stadı’nın eskiden Gazhane’nin bulunduğu vere yapılmış olan ve “yeni açık” tabir edilen tribününün tepesinde, Atatürk’ün olduğu söylenen bir ibare vardı: “Ben sporcunun çevik, zeki ve ahlaklısını severim”. Bu hafta yitirdiğimiz Galatasaray’ın eski futbolcusu İsfendiyar Açıksöz tam bu tanıma uyan bir sporcuydu. Futbol oynadığı dönemlerde, Galatasaray’ın ve ulusal takımın yıldız sağaçığı olan İsfendiyar sürati, etkinliğinin yanı sıra kişiliğiyle de sivrilmiş, kendisini herkese sevdirmiş bir sporcuydu. Daha lise yıllarında iken Galatasaray takımında yer almış olan İsfendiyar Açıksöz, Türkiye’nin Macaristan’ı 31 yendiği tarihi maçta da yer almıştı. Doğan Koloğlu, Coşkun Özarı, Turgay Seren ve İsfendiyar, takımın son okullu yıldızlarıydı. Onlardan sonra oynayan Güngör ile Atilla takımda uzun süre kalıp anılarda yer alamadılar. Son sınıftan arkadaşım Yaman Çora ise genç takımdan A takımına geçtiğinde ancak bir iki maç oynadı. Aynı zamanda okul takımının da kalecisi olan Kanarya Metin de (Turgay okul takımında kaleci değil santrfor oynardı) Galatasaray’da değil, başka takımlarda ünlü oldu. İsfendiyar Abi’nin aydın yanını yıllar yıllar sonra kendisini tanıdığımda keşfettim. Sürekli okuyan, sorgulayan bir insandı. O dönemin futbolcularının bu yönü hiç yadırganmazdı. Nitekim çoğu sporu bıraktıktan sonra, kendi uğraş alanlarında da sivrilmiş kişilerdi. İsfendiyar Açıksöz Abimi hep hasretle anacağız, mekânı nur olsun! ??? Ahmet Münir Ertegün’ü İsfendiyar Abi’den birkaç gün sonra yitirdik. Şöhretini ABD’de yapmış ve kurduğu Atlantic Şirketi’nin müzik dünyasına kazandırdığı büyük değerler yüzünden, tüm ülkelerde tanınan Ertegün kardeşlerden (Nasuhi Bey kendisinden beş altı yıl önce öldü) Ahmet Bey, çok ünlü, cenazesi tarihe geçmiş olan Mehmet Münir Ertegün’ün oğluydu. Washington’da büyükelçi olduğu sırada, ABD’nin efsanevi başkanlarından Roosevelt ile uğraşı dışında kişisel dostluk kurmuş olan Mehmet Münir Ertegün’ün cenazesi Pasifik’teki Japon Amerikan savaşına son veren mütarekenin güvertesinde imzalandığı tarihi Missourri zırhlısıyla İstanbul’a gönderilmişti. Bu olayın tarihimizin önemli dönüm noktalarından biri haline gelmesi, Stalin’in Boğazlar ile Kars, Ardahan üzerindeki talepleri karşısında, önceleri müttefiklerin yalnız bıraktıkları Türkiye’ye ABD’nin ilgi göstermesinin ilk işareti olmasındandır. Pop müziğin ve caz dünyasının unutulmaz ismi Ahmet Münir Ertegün, uzun süre birlikte çalıştığı dostu, ünlü müzik adamı ve yazar İlhan Mimaroğlu (ki, o da bu hafta MAIM ödülünü aldı) gibi bir aydındı ve aynı zamanda da Türkiye’nin fahri elçisiydi. Ne garip tecellidir ki dostu İlhan Mimaroğlu’na, tebrik ve başsağlığı mesajlarımızı aynı günde iletmek durumunda kaldık. ??? Sevgili, bu hafta keyifli olaylar da yaşadık. MIAM’ın, İlhan Mimaroğlu’na müzik onur ödülünü vermesinden bir gün önce, aziz dostum Ercan Akyol, Sedat Simavi Basın Ödülü’nü aldı, beni de çağırarak onurlandırdığı kutlama gecesine ise grip yüzünden katılamadım. Ercan Akyol’un Sedat Simavi Basın Ödülü’nü almasının da simgesel bir yönü var. Hürriyet gazetesinin kurucusu, Türk basın dünyasının seçkin isimlerinden Sedat Simavi’nin aynı zamanda bir karikatürist olduğunu sanırım herkes bilmez. Abdi İpekçi için de durum aynıdır. O basın hayatına Galatasaray Lisesi’nde öğrenciyken okul dergisine çizdiği karikatürlerle başlamıştı. Çetin Altan gibi aynı zamanda avukat olan İlhan Selçuk’un da bir zamanlar çizer olduğunu, basın hayatına ise mizah ile başladığını da sanırım pek çok kişi bilmez. Sedat Simavi Ödülü’nün Ercan Akyol’a verilmesindeki diğer simgesel yan da bu başarılı sanatçımızın aynı zamanda Sedat Simavi’nin ‘’Kalemini gerekirse kır ama sakın satma” öğüdünü yaşam ilkesi haline getirmiş bir basın emekçisi olmasıdır. Düşünür olmayan başarılı bir karikatüristin bulunabileceğini pek sanmıyorum. Hatta diyebiliriz ki karikatüristler, yalnız düşünür olmakla kalmaz, aynı zamanda çizgiyle düşündürürler insanları. Ercan da her sabah Melih Aşık’ın “Açık Pencere’si içindeki “ÇiziYorum” penceresiyle, bizi kahkahayla güldürürken “Bunda gülecek ne var?” diye düşündürür. Dostum Ercan’ı bu ödülü dolayısıyla kutlarken onlardan biri olarak izleyicilerinin de duygularına tercüman olduğumu sanırım. S Tecrit, Ölüm ve İnsanlık... çlığı ve ölümü göze alan insanlar. Bir özveri bu aslında. Çoğu insanın yapamayacağı bir özveri... Sabah gazeteye geldim... Mektupları tek tek saydım. Yirmi mektup F tipi cezaevlerinden geliyordu. Mektupların bazı bölümleri, cezaevi yetkililerince tükenmez kalemle silinmişti. “Hayata Dönüş Operasyonu”nun üzerinden sanırım beş yıl geçti. Otuz kişi yaşamını yitirmişti beş yıl önce... F tipi cezaevleri yine gündemde. Avukat Behiç Aşçı’nın “ölüm orucu” 259. gününü doldurdu. Hiç kimse “ölüm orucu”nu desteklediğimi sanmasın... Ancak, F tipi cezaevlerindeki “tecrit” bir insanlık ayıbı. Bu ayıbı ne yazık ki toplumun büyük kesimi görmüyor. Görenler, sadece tutuklu ve hükümlü yakınları... Bir pazartesi sabahı televizyonlarda haberleri izliyorum. Dışarıda sanki bahardan kalma bir gün. Yalancı bahar, neredeyse badem ağaçlarına çiçek açtıracak... F tipi cezaevlerini düşünüyorum. Orada yatan tutuklu ve hükümlüleri... Gerçekten insan onuruna uygun bir düzenleme midir F tipi cezaevleri? Kimi yetkililerin açıklamalarını okuyorum bu arada... Diyorlar ki: “Ölüm oruçları terör örgütlerinin baskısıyla oluşmuş bir şeydir!” Doğru olabilir, o ayrı bir konu... İstanbul Barosu’nun yaptığı açıklama ortada... Ben de İstanbul Barosu gibi bakıyorum olaya. İnsanlık onurunun çiğnenmesinden söz ediyorum. Ne olursa olsun, hastalanan insanların durumunu ortaya koyuyorum. Toplum her konuda olduğu gibi “tecride” de tepkisiz. Bir örgütün bunu yapıyor olmasından aydınlar da duyarsız. Duyarsız bir toplum olduk!.. Göz göre göre bir insan ölüp gidecek ve kimsenin tepkisi olmayacak!.. ??? Türkiye’de gündem o denli hızlı değişiyor ki ayak uydurmak için insan zorlanıyor... Anımsayın, mayıs ayında Cumhuriyet gazetesi bombalandı, ardından Danıştay’a kanlı saldırı yapıldı... On gün sonra İsrail Lübnan’ı bombaladı, binlerce sivil öldü, evler yıkıldı... Dinci ve tarikatçı yapılanma Türkiye’de tüm hızıyla sürerken, Atatürk Havaalanı’nın apronunda deve kurban edildi... Siyasal İslamdan, dinci yapılanmadan, tarikatlardan söz ederseniz, Milli Eğitim’in gericilerin elinde olduğunu yazarsanız hemen karşınıza dikiliyorlar: “Cuntacı Kemalistler, devlete teslim olmuş solcular...” Türkiye’nin sosyal, toplumsal ve ekonomik gerçekleri ortada... 80 bin cami, 70 bin okul... 10 bin dinci vakıfların yurdu... 10 bin Fethullahçı dershane... Yüzlerce tarikat hastanesi... 1200 tarikat okulu... Kuran kursları, tekkeler, zaviyeler... Halkımız dinci kadrolaşmada tepkisiz, F tipi cezaevlerinde yaşanan insanlık onurunu aşağılayan “tecrit” olayına da... Türkiye’de kendisini “solcu” olarak görenler, dincilerle, Kürtçülerle “ittifak” kurmuyorlar mı? Siyasal İslam büyük kentlerin varoşlarında, Anadolu’nun bozkırında para dağıtıyor, “şeriat”a giden yol için her şeyi göze alıyor... Bunları görmek, yazmak, tartışmak cuntacı Kemalist olmak mıdır? Demokrasi ve özgürlükleri savunana kimi kadın aydınlarımız, bilim insanlarımız televizyon ekranlarından “Ben Çankaya’da sıkmabaşlı bir kadının oturmasını isterim” diyebiliyorsa, benim yazacak hiçbir şeyim yok!.. İran’da kadınlar “şeriat” düzenine karşı başlarını saçları görülecek biçimde örterken, Mustafa Kemal’in kurduğu laik, demokratik Cumhuriyet’te bir bilim kadını nasıl olur da “sıkmabaşlı cumhurbaşkanı”nı savunabilir, anlamış değilim... ??? Tuhaf bir ülkede yaşıyoruz... Cezaevlerinde yaşanan sorunlar sürüyor, aydınlar, yazarlar, sanatçılar, bilim insanları, demokratik kitle örgütleri ve sendikalar tepkilerini ortaya koyamıyorlar... Din temeline dayalı bir siyaset, Türkiye’yi dört koldan kuşatıyor... Tepki yok!.. “Ulusal” sözcüğünü söyleyemiyoruz, karşınıza “faşist”, “cuntacı” diye çıkıyorlar... Sosyal, toplumsal yaşamımız giderek gericileşirken sadece seyretmekle yetiniyoruz... Tepki yok!.. Behiç Aşçı, ölüme yolculuğa çıkmış, gün gün eriyor, cezaevlerinde bir iyileştirme söz konusu değil, “tecrit” destek görüyor... Tepki yok!.. Böyle bir Türkiye’de yaşayıp gidiyoruz işte!.. A PAPADOPULOSA.B.NİN LİDERİ BENİM... UNICEF: Çatışmalarda 300 bin çocuk savaştırılırken 2 milyon çocuk da seks ticaretinde kullanılıyor Seks kölesi çocuklar ANKARA (AA) BM Çocuk Fonu UNICEF’in “Çocuk İstismarına Son” kampanyası çerçevesinde açıklanan verilere göre dünya çapında 246 milyon çocuk “çocuk emeği sömürüsü”ne maruz kalıyor, yüzbinlerce çocuksa savaşlarda kullanılıyor. UNICEF’in kampanyasında yer alan, dünyada çocukların istismar edilmesiyle ilgili genel bilgiler şöyle: BM rakamlarına göre çocuk ticareti rakamı yılda 1.2 milyon civarında. Çocuk ticareti endüstrisinde, örneğin Batı Afrika’da çocuk ticaretinin amacı kızlara ev işleri yaptırmakken Pakistan ve Hindistan’da Bangladeşli erkek çocuklar imalat sanayisinde çalıştırılıyorlar. UNICEF’e göre çoğu kız, ancak Özellikle az eğitimli ve yoksul ailelerin çocukları daha savunmasız durumda. Çocukların bazıları kaçırılırken, büyük çoğunluğu yabancı yerlerde iş ve eğitim vaadiyle kandırılıyor. önemli bir kısmı da erkek çocuk olmak üzere yaklaşık 2 milyon çocuk, milyar dolarlık seks ticaretine dahiller. Yalnızca Güneydoğu Asya’da, 1 milyon çocuğun bu alanda çalıştığı tahmin ediliyor. UNICEF, Sri Lanka sahillerinde 1015 bin erkek çocuğun kendisini seks için turistlere sattığını belirtiyor. Çoğu çocuk seks işine zorlanırken, bir kısmı da yüksek gelir amacıyla bunu yapıyor. Örneğin Vietnam’ın başkenti Hanoy’da çocuk fahişeler ayda 1000 dolar kazanabiliyor, bu da 25 dolar olan ortalama aylıkların 40 katı. ÇOCUK İŞÇİLER Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2002 yılında dünya çapında “ekonomik olarak aktif” 352 milyon çocuğun bulunduğunu hesapladı. Bu çocukların 211 milyonu 514 yaş grubunda. ILO, yine bu çocukların 246 milyonunu “çocuk işçiler” olarak sınıflandırdı. Çocuk emeği istismarında en ciddi sorun Sahraaltı Afrikası ülkelerinde meydana geliyor. Burada 514 yaş arasındaki çocukların yüzde 29’u (48 milyon) çalışıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü Human Rights Watch’a göre 30’dan fazla ülkedeki çatışmalarda 8 ile 18 yaş arasındaki yaklaşık 300 bin çocuk kullanılıyor. Çocuklar, çatışmalarda savaşçı, ulak, hamal, ahçı olarak kullanılıyor ya da cinsel hizmet sağlıyorlar. Çeteler ve uyuşturucu müptelası aileler, polisin kuşkusunu çekmemek için çocukları uyuşturucu kuryesi olarak da kullanıyor. Sokak çocukları, uyuşturucu ticaretinin olduğu şehirlerde özellikle savunmasız durumdalar. Dünya onların peşinde renkli ilan Barış Özden ve Umut Dilli’nin ücretsiz ders olanağı sağladıkları site, 600 bin kullanıcı sayısına ulaştı. İZMİR (AA) Kurdukları internet sitesi ile üniversiteye hazırlanan gençlere ücretsiz ders olanağı sağlayan Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğrencileri Barış Sözen ve Umut Dilli, Türkiye’de sponsor bulmakta zorlanırken ABD’li firmalar işbirliği yapmak için sıraya girdi. Sözen ve Dilli ise parasız eğitim uğruna milyon dolara ulaşan tekliflere direniyor. Barış Sözen, “Dershane sanal, başarı gerçek’’ sloganıyla yola çıkarak, yaklaşık bir yıl önce açtıkları www.dersizle.com sitesini ziyaret edenlerin sayısının 600 bini geçmesi üzerine, internet sitelerinin Amerikalı şirketlerin ilgisini çektiğini söyledi. Sözen, merkezi San Diego’da bulunan Software Industry Council ve Kaliforniya’da Silikon Vadisi’nde çalışmalarını sürdüren Association Of Software Enterpraise şirketlerinin, sitenin paralı hale getirilmesi için kendilerine “servet’’ teklif ettiğini bildirdi. “Sponsor olmaları için Türkiye’de elektronik postayla, telefonla, faksla ulaşmadığımız büyük firma kalmadı. Hiçbiri dönüp bizimle ilgilenmedi bile” diyen Sözen, siteyi paralı yapmamak için direndiklerini belirtti. asirmen?cumhuriyet.com.tr hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69