23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

20 Erdal SARIZEYBEK TUSAM İç Güvenlik ve Terör Danışmanı esarizeybek@tusam.net Türkiye’ye karşı kullanılan kartlar ayrı ayrı… C S TRATEJİ VARILAN NOKTA Emperyalist tuzağın başlangıç kurgusu dağdaki teröristler direndiği için henüz istenen sonuca ulaşamamıştır. 16 Aralık 2007’den günümüze sürdürülen kara ve hava harekatı ile teröristlerin az ya da çok bir darbe aldığı kesindir. Ancak kesin olan bir husus daha vardır, o da; çok sayıda teröristin Barzani’ye sığınmış olduğudur. Üstelik terör örgütünün iki numaralı ismi ve 92 Şemdinli karakol baskınlarında şehit düşen 74 askerimizin katili Osman Öcalan’ın Barzani bölgesi olan Süleymaniye’de fırıncılık yaptığını kamuoyunda artık bilmeyen kalmamıştır. ABD, sınırlı istihbaratıyla yönlendirdiği TSK’nin sınırlı harekatı ile teröristleri Barzani’ye itmekte ve ayrılıkçı hareketin parçalanmaması için kesin sonucu sağlayacak istihbaratı Türkiye’ye vermemektedir ve asla vermeyecektir. PKK, ABD’nin müşterek düşmanı değildir ve hiçbir zaman da olmamıştır. Anlık istihbarat şeklinde karşılıklı çıkarların korunduğu bir işbirliği de yoktur. Bu istihbaratla yapılan harekatın görünen sonuçları karşısında Türkiye’nin ulusal çıkarlarının aksine Barzani liderliğinin güçlendirildiğini düşünmek mümkündür. Nerdeyse hemen her gün Çukurca ve Şemdinli güneyindeki Zap, Avaşin ve Basyan’da görüntü veren teröristlere karşı kapsamlı bir kara harekatına girişilememesi bu düşüncelerimizi doğrulamaktadır. ABD istihbaratıyla nokta olarak vurulan onca hedefe karşın teröristlerin 9 Mayıs 2008’te Aktütün jandarma bölüğüne saldırması ve 6 askerimizin çatışmada şehit edilmesi Türk tarihine son dönemlerde sıkça yazılan trajedilerden yalnızca biridir. Bu trajedi, hem teröristlerin eylem güçlerini koruduklarını göstermekte hem de ABD istihbaratı ile bir yere varılamayacağını belirten görüşlerimizi kanıtlamaktadır. Bu saldırı aynı zamanda Öcalan çizgisindeki radikal teröristlerin ABD planına karşı direneceklerini dolayısıyla eylemlerinin süreceğini de işaret etmektedir. Irak cephesindeki tuzak bu yönüyle işlerken, Avrupa cephesinde ise Öcalan çizgisindeki PKK’nın ERNK siyasi cephesine AB ülkelerince verilen destek artarak sürmektedir. Hava harekatı ile eş zamanlı olarak gelişen bu durum AB’nin Ortadoğu’daki gelişmeleri ABDİsrail inisiyatifine bırakmak istemeyişinin bir işareti olarak değerlendirilmelidir. Ortadoğu’nun eski mandaterleri İngiltere ve Fransa, Barzani ile ilişkiler geliştirmek suretiyle de tarihsel ikili oyunlarını sürdürmektedir. İşbirlikçi niteliği sergileyen bir siyasetin yüzünden "hasta adam" görüntüsü veren Türkiye’nin üniter yapısına yönelik tehditler bundan böyle ABDİsrailBarzani üçlüsü ile Öcalan çizgisindeki ABDTP ikilisi arasında geçecek olan strateji savaşlarının sonuçlarına göre şekillenecektir. Bu strateji oyununda roller ve hedefler bu şekilde açığa vurulmuşken ABD’nin ikinci bir hamle yaparak PKK’yı uyuşturucu ticareti yapan kaçakçılar listesine almasını nasıl yorumlamak gerekmektedir? T ürkiye’de kaçakçılık eylemleri İranIrak ve Suriye sınırlarında yaşayan vatandaşlar için uzun yıllar boyu hep "bir ekmek kapısı" söylemiyle tanımlandı. Bu tanım, "ne yapsınlar iş yok, vatandaşın ekmek parası, kaçakçılık değil sınır ticaretidir" şeklindeki siyasi söylemlerle desteklendi ve yasalara göre suç teşkil eden eylemler ulusal bir ekonomi yaratılmadığı için hep göz ardı edildi. Bu süreç VanHakkariŞırnak üçgenini kaçakçılığın çekim merkezi haline getirdi ve bu çekim merkezi Irak kuzeyindeki terör kampları ile kuşatıldı. 80’li yılların sonlarına gelindiğinde artan terör olayları kaçakçılıkla mücadeleyi ikinci plana itti ve bölgede oluşan kaçak ekonomisi kısa vadeli tedbirlerle çözülmesi olanaksız bir hal aldı. 1990 ve sonrasında PKK terör örgütünün güç kazanması, sınır boylarında sözde gümrük teşkilatı kurarak kaçakçılığı bir finans kaynağı haline dönüştürmesi ve uluslararası teşkilatların resmi raporlarında Türkiye çıkışlı kaçakterör ilişkisinin sıkça dile getirilmesiyle bu sorun yeniden gündeme taşındı. Siyaset yapıcıları terörün finans kaynaklarının kesilmesi konusunda ne yapılması gerektiğini düşüne dursun, Barzani’ye süpürmeye çalıştığı PKK terör örgütünden ummadığı bir direnişle karşılaşan ABD bu kez PKK’nın finans kaynaklarını Aralık 2007 günlü basın açıklaması bu görüşümüzü kesmeye yöneldi. Beyaz Saray’ın Haziran 2008 ayı doğruluyordu ama kimse dikkate almadı. 21 itibariyle PKK'nın "Başkanlık Yabancı Uyuşturucu Şubat’taki kara harekatına konu olan Zap Kaçakçıları Listesi"ne alındığına ilişkin resmi bölgesindeki teröristlerin Barzani bölgesine doğru açıklaması medya günlüğüne birkaç satırla yansıdı kaçmaya çalıştığı ve çatışmada yaralanan teröristlerin ama "neden şimdi" sorusu bu günlükte yer almadı. ise bazı hastanelerde tedavi edildiğini açıkça ifade Aslında PKK terör örgütünün nerdeyse yirmi yıldır eden 24 ve 26 Şubat 2008 sayılı basın bildirileri de sürdürdüğü uyuşturucu destekli kara para trafiğini aynı istikametteydi ama medya ve uzmanlar bu tuzağı şimdiye kadar görmezden gelen ABD’nin bugün yine görmezden geldi. Görmezden gelinse de sonuç ortaya çıkarak "Terör örgütünün finans kaynaklarını değişmiyor; Türkiye’ye kurulan tuzak işliyor, kurutmak ve bu yolla örgüte darbe vurmak" örselenen teröristler ağır ağır Barzani’ye itiliyor, söylemiyle nereye varmak istediğini sorgulamak atılan her bomba şu mesajı çağrıştırıyor; "dağdaysan gerekmektedir. Bu hamle 6 Kasım ErdoğanBush terörist, yerdeysen peşmerge". görüşmesinin ikinci ayağıdır. Bu yeni hamle ABD’nin PKK terör örgütünü AB desteğinde Barzani legalleştirmek ve Irak kuzeyinde yapay olarak oluşturulan Barzani liderliği altında toplamak şeklinde açığa çıkan tuzağının bir parçasıdır. ABD’nin Ortadoğu’da kullandığı Kürt kartı Barzani ve Talabani üzerine yoğunlaşıyor. ABD, Türkiye’nin Barzani’yi tanımasını, bölgedeki politikalarının geleceği açısından önemli sayıyor. Terörde ABDAB kıskacı TUZAĞIN BAŞLANGIÇ KURGUSU 21 Ekim 2007 günü Türk Ordusunun bir piyade taburuna yapılan saldırıya tepki vermeyerek Türk milletinin Irak’a müdahale edilmesine yönelik iradesini hiçe sayan Başbakan Erdoğan, terörle mücadele konusunu danışmak için Kasım 2007’de gittiği ABD ziyaretinden Başkan Bush’un kalıplaştırdığı "PKK müşterek düşman ve anlık istihbarat paylaşımı" sözüyle geri dönmüştür. 1991 Körfez harekatıyla Barzani ve PKK terör örgütünü güçlendiren, 2003 Irak işgaliyle de birini ayrılıkçı Kürt hareketinin bölgesel lideri, diğerini ise AB destekli siyasi bir güç konumuna getiren ABD Türkiye’yi içine çekmeye çalıştığı tuzağı aslında bu söylemle başlatmıştı. Bu söylemin ardında, "terör" kılığını çıkartarak "peşmerge" kılığını giymesi ve başlangıçtaki siyasi hedefine Barzani liderliğinde yürümesi için PKK terör örgütüne "bombalı ikaz"da bulunmak amacı yatıyordu ama kimse görmek istemedi bu tuzağı. 16 Aralık’ta ABD’nin kurguladığı gibi başlayan hava harekatı ile Metina, Zap, Avaşin, Hakurk ve Kandil terör yuvalarında vurulan çok sayıda yaralı teröristin Barzani’nin kontrolündeki Erbil, Raniyah, Kaladiza ve Choman’daki hastanelere götürüldüğünü açıklayan Genelkurmay’ın 16 PKK’NIN KAÇAKÇILIKTAKİ ROLÜ PKK terör örgütünün kaçakla olan ilişkisi yeni bir durum değildir ve özellikle 1990 yılından itibaren İran ve Irak sınırlarımızdan yapılan kaçakçılığı sınır boylarına yerleştirdiği üç beş kişilik sözde gümrük teşkilatı ile kontrol altına aldığı ve bu yolla önemli bir gelir elde ettiği öteden beri bilinen bir gerçektir. Bu gerçek, Öcalan’ın 1999 yılında Ankara DGM savcılarınca alınan ifadesinde, "Sınırlarda kaçakçılardan vergi adı altında para alınmaktadır. Uyuşturucunun Türkiye’deki en
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear