23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

parlamenter sistem özellikleri görülüyor. Ancak istikrarla kastedilen genel seçimlerin zamanında yapılması olduğunda yarıbaşkanlık sisteminin bunu vaat ettiğini söylemek mümkün değil. Dünya üzerinde uygulanan bütün hükümet modelleri kâğıt üzerinde işler birer sistem olarak gözükse de uygulamada aynı sözleri söylemek mümkün olmuyor. Üstelik bir modelin bir ülkede sorunsuz işliyor olması diğer bir ülkede de aynı başarıya ulaşılabileceğini göstermiyor. FRANSA’DA BİRLİKTE YAŞAM Romanya’da Basescu anayasal yetkilerini aşmakla suçlandı ancak bu sistemde cumhurbaşkanının yetkilerinin belirli bir sınırının bulunduğunu söylemek zor. Üstelik kimi zamanlarda anayasada tanınmış yetkilerin yerini demokrasinin başka araçlarının aldığı da görülebiliyor. Genel bilgi yarıbaşkanlık sistemlerinde dış politikanın devlet başkanı kontrolüne bırakılmış olduğu şeklindeyse de böylesi bir görev ayrımını uygulamak her zaman mümkün olmuyor. Fransa’da Mitterand Cumhurbaşkanı iken 1986’da sağ görüşlü Chirac’ın Başbakan olması ile başlayan süreç birbirini yıpratan ancak sistemi kilitlemeyen bir çift başlı yürütmenin mücadelesi örneğidir. Örneğin Mitterand, Chirac hükümetinin özelleştirme, seçim reformu ve çalışma saatlerinin düzenlenmesine ilişkin kanun hükmünde kararnamelerini imzalamamış, yetkilerini Başbakan’ı engellemek için kullanmıştır. Bu dönemde Mitterand iç işlerine karışmakla kalmamış hükümeti halkı sokağa dökmekle dahi tehdit etmişti. Hükümetin lise eğitimi ile ilgili çıkarmak istediği bir yasayla ilgili olarak televizyonlarda konuşma yapan Mitterand’ın "siyasi muhalefetin birazının da sokaklarda yapıldığı" sözleri yasaya muhalif olanların daha o gece sokağa dökülmesine yetmiş ve hükümet yasayı geri çekmek zorunda kalmıştı. Öte yandan yine Mitterand’ın "Bugün Fransa’nın devlet başkanı olmaktan utanıyorum" sözleriyle eleştirdiği İranlı mültecilerin bir gecede İran’a teslim edilmesi de kesinlikle dış politika alanına girmekle birlikte Chirac, bu karardan devlet başkanının haberdar olmamasını konunun iç politikayı ilgilendirdiği kesin yanıtıyla cevaplamıştı. Bu da tarafların uzlaşmaya niyetleri olmadığında anayasal yetkilerin esnek biçimde kullanıldığını gösteriyor. İktidarın vermiş olduğu hazzın anayasal yetkilerin zorlanmasını veya tasarlanan programa müdahale edilmesini engellemek için yapılan akıl oyunlarına güzel örnekler verir kuşkusuz Fransa. Ancak cumhurbaşkanı ve parlamentonun farklı görev sürelerinin sık sık yıpratıcı kohabitasyon dönemlerine sebep olması Fransa’da da sıkıntı yaratıyordu çözüm cumhurbaşkanının görev süresinin yedi yıldan beş yıla çekilmesinde bulundu. Cumhurbaşkanının görevden el çektirilmesiyle sonuçlanan impeachment yöntemi ise uzlaşının artık kesinlikle mümkün olmadığının en önemli göstergesi. Bu aşamadan sonra cumhurbaşkanının güçlenerek geri dönmesi parlamentonun yenilenmesi ve yeni bir başlangıç yapılmasını şart koşar. Nitekim Romanya da bu yolda ilerliyor. C S TRATEJİ 19 karşısında daha esnek olduğu ve daha fazla istikrar vaat ettiği genel kabul görmüş düşüncedir. Yapılan araştırmalar da bu görüşü doğrular nitelikte. 53 ülkenin 1973–1989 arasındaki demokratik rejiminin ve dolayısıyla siyasi istikrarının sürdürülebilirliğini inceleyen bir araştırmaya göre,(7) bunlardan parlamenter rejimle yönetilenlerin yüzde 61’i belirtilen yıllar arasında en az on yıl sürekli olarak demokratik rejimi sürdürebilirken başkanlık sistemiyle yönetilenlerde bu oran ancak yüzde 20 olmuştur. Parlamenter sistemin uygulandığı ülkelerin yüzde 18’i bir askeri darbeye uğramışken başkanlık sisteminin tercih edildiği ülkelerde bu oranın yüzde 40 olduğu görülmüştür. Nitekim siyasal krizlerin güçlü ve yetkili bir cumhurbaşkanı aracılığı ile çözülmesi düşüncesi egemenliğini gittikçe yitirmektedir. Yarıbaşkanlık sisteminin de uygun parlamento çoğunluğu sağlandığında başkanlık sistemindeki başkandan daha geniş yetkili cumhurbaşkanları yaratma potansiyeli dikkate alındığında bu sistemin her coğrafya için ve her konjonktürel ortam için uygun olmayacağı anlaşılıyor. Cumhurbaşkanının geri çekilmek yerine sistemin aktif oyuncusu olmayı ve kendi programını her koşulda uygulamayı tercih etmesi durumunda Romanya’da yaşanan kriz ortaya çıkıyor. Son yaşanan olayda Cumhurbaşkanı’nın görevden alınmasına dek giden kriz sürecinin sorumlusu bir uzlaşı kültürünün Romanya’da oluşturulamamış olmasıydı. Temel sorun özellikle Basescu’nun diğer güçleri yok farz ederek anayasal yetkilerinin sınırlarını zorlamaktaki ısrarıydı. Sistemi kilitleyen de bu ısrarın karşılık görmemesi oldu. Yarıbaşkanlık sisteminin isim babası Maurice Duverger’in belirlemesinin dikkate alınması gerekiyor: "..hesap vermek zorunda olmayan bir başkan popülist demagog olur. Böyle bir sistem, yerine getirilmeyen seçim vaatlerinin sürekli yinelenerek katlandığı bir oyun ve güçsüz bir parlamentoyu, bir demagogla baş başa bırakmak demektir. Sonuç diktatörlüktür!". Dipnotlar: 1 HUNTINGTON, Samuel.P , Üçüncü Dalga, Yirminci Yüzyıl Sonlarında Demokratlaşma, çev. E.Özbudun, Türk Demokrasi Vakfı Yay., Ankara, 1993 2 ATAY, Ender.E., YarıBaşkanlık Rejimi ve Özellikle Fransa Örneği, http://www.dicle.edu.tr/dictur/suryayin/khuka/ybr.htm 3 ONAR, Erdal, "Türkiye’nin Başkanlık ve YarıBaşkanlık Sistemine Geçmesi Düşünülmeli midir?", Başkanlık Sistemi, TürkiyeBarolarBirliği Yay.2005 4 SHUGART, Matthew.S.CAREY John.M., Presidents and Assamblies Constitutional Design and Electoral Dynamic, Cambridge1992 5 Jack Hayward ed., Developments in French Politics, TheMacmillanPresLtd., HongKong,1994 6 Hewlett, Nick, Modern French Politics.., Polity Pres, 1998 akt Erdal Onar, agm. 7 Alfred StepanCindy Skach, "Presidentialism and Parliamentarism in Comparative Pespective", The Failure of Presidential Democracy, Juan J.Linz, TheJohnsHopkins University Pres, 1994 YENİLENEN SEÇİMLER Fransa’daki işleyiş incelendiğinde uzlaşının olmadığı durumlarda meclisin feshedilmesi suretiyle ülkenin yeni bir seçime götürüldüğünü görüyoruz. Sosyalist Parti lideri Mitterand 1981’de yedi yıllığına cumhurbaşkanı seçildiğinde, merkez sağda yer alan Başbakan Barre hükümetinin istifasını kabul ederek sosyalist bir hükümet oluşturmuş ve parlamentoyu da feshederek halktan yeni hükümeti destekleyecek sol bir meclis çoğunluğu sağlamalarını istemişti.(5) Destek gören Mitterand dönemin Başbakanları Mauroy ve Fabius ile yetkileri paylaşmaksızın ülkeyi yönetmişti. 1986 yılına gelindiğinde parlamentonun beş yıllık süresi dolmuş, yeni seçimlerde merkez sağ çoğunluğu oluşturunca da Mitterand sağcı Chirac’ı hükümeti kurmakla görevlendirmek zorunda kalmıştı. Bu ilk kohabitasyon dönemiydi. Mitterand, 1988’de cumhurbaşkanlığını bir yedi yıl için daha kazanınca sağ çoğunluktaki meclisi tekrar feshetmişti. Seçimlerde Sosyalist Parti çoğunluğu sağlayınca kohabitasyon beş yıllık dönem boyunca yani 1993’teki yeni seçimlere kadar sona ermişti. 1993’te mecliste çoğunluğu yine merkez sağ sağlayınca solcu Cumhurbaşkanı Mitterand ve sağcı Başbakan Chirac ile Fransa’da ikinci kohabitasyon dönemi başlamış oldu. Sağcı meclis çoğunluğu, 1995’te yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Chirac’la taçlanmış ancak bu da uzun sürmemişti. 1997’de genel seçimlere henüz bir yıl varken Cumhurbaşkanı meclisi feshetti. Seçimler merkez sağın mecliste azınlığa düşmesiyle sonuçlandı; sağcı Chirac’ın Cumhurbaşkanlığı devam ederken soldan Jospin’in kurduğu koalisyon hükümeti ile yine bir kohabitasyon dönemi başladı.(6) Sistemin tamamen kilitlenmediği ancak bedelinin sık yenilenen genel seçimler veya hükümetlerin yıpranması olduğu kohabitasyon dönemlerini sona erdirebilmek adına Eylül 2000’de gerçekleştirilen anayasa değişikliği ile Fransa cumhurbaşkanının görev süresi, meclisinkiyle eşitlenerek beş yıla indirildi. Böylece aynı yıl içinde birbirine yakın tarihlerde yapılan seçimlerle cumhurbaşkanı ile yasama çoğunluğunun farklı partiden olma ihtimali ve görev süresi örtüşmesiyle de kohabitasyon engellenmek istenmiştir. Nitekim 2002’de cumhurbaşkanlığı seçimini Chirac bir dönem daha kazanırken genel seçimleri de merkez sağ kazanmıştır. 2007’ye gelindiğinde ise cumhurbaşkanlığı seçimlerini merkez sağdaki Halk Hareket Birliği’nden Sarkozy kazandığına göre Sarkozy’nin kendi programını uygulayabilmesi için 10 ve 17 Haziran’da yapılacak genel seçimlerde sağın meclis çoğunluğunu da kazanması gerekecektir. İSTİKRAR VE YETKİ Mevcut siyasi istikrarsızlıkların giderilmesi için hükümet sistemlerinin değiştirilmesi çeşitli ülkelerde sıklıkla gündeme gelen bir konu. Açıkçası siyasi istikrarsızlığın çözümü devlet başkanını kimin seçeceğiyle doğrudan ilişkili değil. Ancak en azından klasik parlamenter sistemlerin demokrasileri tehdit eden büyük krizler Ukrayna ve Romanya’da yaşanan siyasi krizler, uygun olmayan koşullarda yarıbaşkanlık sisteminin yarattığı istikrarsızlığa örnek oldu. Chirac Basescu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear