26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 F AB bütçesi tartışmaları ‘ertelendi’ ransaİngiltere rekabetini kim kazandı? Cemile Akça ATAÇ C S TRATEJİ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası caatac@tusam.net 6 Aralık günü AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun eğilerek İngiliz Başbakanı Blair’in kulağına “Eğer bütçe konusunda anlaşamazsak basın toplantısında ne diyeceğimizi düşün” diye fısıldaması, AB’deki çözülmeyecek gibi görünen bütçe krizinin kırılma noktası oldu. İngiltere, 17 Aralık’ta sabaha karşı, bütçeye yaptığı katkının sabit yüzdeler ile kendine geri ödenmesi (rebate) hakkından 10,5 milyar Avro fedakarlık yaptığını ve 20072013 bütçesinin 862,36 milyar Avro olacağını açıkladı. Yeni üye ülkeler, bütçeden alacakları payın 157 milyar Avro’ya çıkarılması ile rahat bir nefes aldılar. Fransa, Ortak Tarım Politikası (OTP) ile ilgili bir taviz vermeden, İngiltere’ye karşı kazanılmış böylesine bir başarının sarhoşluğu içinde. Hollanda ve İsveç de, İngiltere’nin son anda gelen teklifinin bütçeye yaptıkları net katkıyı azaltması ile birlikte bütçe uzlaşmasından memnun üye ülkeler arasındaki yerlerini aldılar. Almanya ise, Angela Merkel’in oynadığı “arabulucu” rolünden dolayı, hem mutlu hem gururlu, “Avrupa liderliği” hayalleri kurmaya başladı. Yukarıdaki tabloya baktığımızda İngiltere, AB’deki sorunun tek kaynağıymış ve geri adım attığında, çıkmaza giren bütün konular birer birer çözüme ulaşmış gibi bir izlenim ediniyoruz. Genel olarak Fransız basınından elde edilen böylesine bir bakış açısı, Fransa’nın Brüksel zirvesinin galibi oldu 1 ğuna işaret etmekte. İngiltere’nin “rebate”den taviz vermesi ile AB’nin reform edildiğini söyleyen Fransızlar, daha büyük bir reforma ihtiyaç duyulursa, İngiltere’nin hâlâ fedakârlık yapabileceğini, her bütçe döneminde kendisine geri ödenen 5055 milyar Avro’su olduğunu hatırlatıyorlar. Ayrıca Merkel’in, İngiltere’yi ikna etme çabalarını, AB içindeki geleneksel FransızAlman cephesinin bir başka başarısı olarak görüyorlar. Bütçe krizi ve sonrasının, ülkesinde bu şekilde algılanması akabinde Jacques Chirac ise, politik hayatının sonbaharında yeniden “inatçı ve başarılı” politikacı imajı oluşturma yolunda. “AB’nin öngördüğü değişiklikleri, kendi istediğimiz şekilde ve hızda yapacağız” diyen Chirac, her zamankinden daha cesur bir duruş benimsemeye çalışıyor. Fakat, bu şekilde kısa vadeli kazançlarına odaklanan Fransız kamuoyu, uzun vadede Fransa’nın, AB’nin tartışmalı bir çok meselesinin tam ortasında yer alacağını hesaba katmıyor. İngiltere’nin gördüğü “özel muamele”den taviz vermesini sağlayan Fransa, gözlerin şimdi OTP dahilinde kendi gördüğü “özel muamele”ye çevrildiğinin farkında değil. İngiltere’nin böylesine büyük çapta bir tavizi gerçekten karşılığında hiçbir şey kazanmadan verdiğini düşünmemek gerekiyor. AB bürokratlarının bütçe sonrası verdikleri mesajlar da bu görüşü destekler nitelikte. Kriz gerçekten çözüldü mü? zun tartışmaların konusu olan AB bütçesi şimdilik aşılmış görünüyor. İngiltere’nin ortak bütçeden U alacağı payın bir kısmından fedakarlık etmesi Fransa’yı erken zafer havasına soktu. İngiltere’de ise Blair’e karşı muhalefet başladı. Kamuoyumuzun da yakından tanıdığı Verheugen durumu, ‘AB’deki kriz, bu zirve ile bitmedi; sadece geçici olarak durduruldu’ uyarısında bulunuyor. Ortak Tarım Politikası tartışmalarının ise yeniden başlaması bekleniyor. gün OTP’nin doğrudan desteği bir Fransız çiftçisinin vergi öncesi brüt gelirinin yüzde 80’ini oluşturuyor. AB’nin, bütçe kalemlerini yeniden düzenleyeceği 20072009 yılları arasında, bunu göz ardı etmesinin artık imkanı yok. Krizin gerçekten bitip bitmediğini merak edenlere Guardian’dan Peter Preston, “bugün gidin, 1 Ocak 2007’de gelin” diyor. Kaybeden İngiltere mi? lk bakışta bu bütçe savaşından İngiltere yenik çıkmış gibi gözüküyor. Blair İngiltere’nin, “AB’yi yıkan ülke” olmaması için, Maliye ve Ekonomi Bakanı Gordon Brown’a bile danışmadan, çok büyük bir taviz verdi. Brown şimdi, İngiltere’nin yıllık bütçesinde meydana gelen 1 milyar Sterlin’lik açığı nasıl kapatacağını düşünüyor. İngiliz basını, özellikle Robert Murdoch grubu, Blair’e ateş püskürüyor. Sunday Times’tan Simon Jenkins, “Lanetli AB, dokunduğunu zehirliyor” diyerek Blair’in İngiliz çıkarlarını nasıl ayaklar altına aldığını anlatıyor. 1997’den beri ilk defa Muhafazakar Parti, kamuoyu yoklamalarında İşçi Partisi’nin önüne geçmiş gözüküyor. Ancak, Blair gibi tecrübeli bir politikacının kendisine ve ülkesine böylesine bir zararı bir hiç uğruna verdiğini düşünmek çok gerçekçi olmuyor. Aslında İngiltere, bütçe krizindeki “dar bütçe” cephesinde tamamen yalnız değildi. Bütçede katma değer yaratan kalemlere destek verilmesini isteyen Almanya, İsveç ve Hollanda, İngiltere’nin OTP’ye karşı duruşunu desteklemektedir. Hatta Blair’in geri adım atması karşısında en sert tepkiyi bir Alman gazetesi, Welt am Sontag gösterdi. “Avrupa uluslarının dünyanın en zengin çiftçilerine sübvansiyon Ö ncelikle, 20072013 bütçesinin Avrupa Parlamentosu’nda (AP) kabul edilmeden resmi nitelik kazanmayacağını göz önünde bulundurduğumuzda, krizin kesin olarak sona erdiğini söylemek doğru olmaz. Nitekim Parlamento Başkanı Josep Borell Fontelles, 20072013 bütçesinin “kritik olduğunu ve AP parlamenterlerinin çoğu tarafından onaylanmadığını” söyledi. Bu nedenle de yeni bütçe teklifinin henüz Parlamento’da onaylanmayacağını ve Avusturya’nın dönem başkanlığının beklendiğini de ekledi. Böylece, AP içinde bütçenin 1 trilyon Avro olmasını isteyen bir grubun varlığı da hesaba katılırsa, bu tartışmanın önümüzdeki aylarda yeniden canlanması çok uzak bir olasılık değil. Ayrıca, AB Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Sanayi Komiseri Günter Verheugen de “AB’deki kriz, bu zirve ile bitmedi; sadece geçici olarak durduruldu” uyarısında bulundu. Bütçe ile ilgili yaşanan bu “yüzdeler savaşını” sona erdirmek için yapılan son teklifin, AB liderleri tarafından kabul edilmesine rağmen hiçbir şekilde optimum çözüm olmadığı açıktır. Barroso da sorunun, İngiltere’nin tavizi ile sona ermiş olmayacağının ve “önümüzdeki üç yıl içerisinde AB bütçesinin bütün kalemlerinin, hiçbir konuya tabu muamelesi yapılmadan, gözden geçirilip iyileştirilmesi” gereğinin altını çiziyor. Bu da OTP’nin yeniden gözden geçirilmesi için, Fransa’nın inandığının aksine, 2013 yılına kadar beklenmeyeceği anlamına geliyor. Bu İ ?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear