Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
MW gücünde bir nükleer araştırma reaktörü, ? Isfahan’da, Çin orijinli, 30 kw gücünde araştırma reaktörü, ? Buşehr1 ve Buşehr2 (1000 MWe 1300 MWe gücünde) nükleer santralleri, (Bunlar İranIrak Savaşı’nda hasar görmüşlerdir. Buşehr1’in inşası Rusların teknik yardımıyla tekrar başlamıştır.) ? Arak’da ağır su üretim tesisi, ? Natanz’da uranyum zenginleştirme tesisi, ? Bonab ve Ramsar’da sivil nükleer araştırma reaktörleri ve ? Yazd eyaletinde uranyum maden yatakları vardır. Bonab ve Ramsar tesisleri 1997’de Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından kontrol edilmiş ve buralarda gizli askeri çalışmalar tespit edilmemiştir. Tahran’daki Şerif Teknoloji Üniversitesi’nde santrifüjle uranyum zenginleştirme ve plütonyum araştırmaları yapıldığı sanılmaktadır. Yine Isfahan Nükleer Araştırma Merkezi’nde nükleer silah geliştirme çalışmaları yapıldığı iddia edilmektedir. İran’ın nükleer silaha kavuşması ile ilgili zaman açısından çeşitli tahminler yapılmaktadır. Genel tahmin Isfahan Uranyum Zenginleştirme Merkezi’nin ve Arak’daki ağır su tesisinin 2005 sonlarında üretime başlayabileceği yönündedir. Natanz’da 2006’larda ciddi miktarda zenginleştirilmiş uranyum üretiminin, 2010’larda da Arak’daki plütonyum üretiminin başlayabileceği iddia edilmektedir. İran’ın şu andaki sorunu, elindeki bilgi birikiminin, nükleer bomba geliştirmeye yeterli olup olmadığıdır. Ancak yurtdışında binlerce öğrenci ve bilim adamı yetiştirilmesi konusunda başarılı yatırımları olan İran’ın yeterli bilgi birikimi olduğu muhtemeldir. Kaldı ki Pakistan’ın nükleer gücünü tek bir kişinin, Dr. Abdülkadir Han’ın bireysel çalışmalarıyla elde ettiği düşünülürse, bu yola baş koyan İran’ın nükleer güç olma konusundaki kararlılığından vazgeçirilme olanağı yok gibidir. İran, oyalama taktikleri ve 40’ın üzerinde değişik yere yaydığı söylenen nükleer araştırma tesisleriyle, bir gün ansızın Kuzey Kore gibi nükleer güç olduğunu ilan edebilecektir. İran’ı vurma planları alen 50.000 civarında zenginleştirme amaçlı santrifüje sahip olduğu söylenen İran’ın bu potansiyel ile yılda 400500 kilogramlık nükleer bomba üretimine uygun zenginleştirilmiş uranyum elde edebileceği ve bununla da yılda 1020 civarında bomba üretme kapasitesine sahip olabileceği olgusu ABD ve İsrail’in uykusunu kaçırmaktadır. Buna karşı ABD ve İsrail’in ayrı ayrı veya ortaklaşa girişebileceği saldırı seçenekleri varsa da her seçeneğin siyasal ve askeri dezavantajı da mevcuttur. C S Her iki ülkenin müşterek veya tek başlarına düzenleyebilecekleri harekatları siyasal açıdan gelebilecek tepkilere açıktır. Özellikle İsrail’in tek başına gerçekleştireceği bir harekat, bütün Ortadoğu’da İsrail’e karşı İslam ülkelerini ortak bir tavır almaya sürükleyebilir. Ortadoğu’daki terör örgütlerinin, İran’ın maddi açıdan daha yoğun bir şekilde destekleyebileceği İsrail karşıtı operasyonları ve asimetrik savaş ısrarları da söz konusu olabilir. Aynı husus daha düşük ölçekli de olsa yine, ABD’ye karşı ve esasen Irak’ta süregelen ve şimdilik yalnız Sünnilerce sürdürülen asimetrik savaşın, Irak’taki bütün Şii milislerce ve özellikle bunların Bedir Tugayları ve Mehdi Ordusu gibi askeri güçlerince yapılmasını da söz konusu eder. Esasen ABD’nin girişeceği bir harekatta, İran’ın Irak’ta mevcut olduğu söylenen 50.000 ajanını ve 10.000 civarındaki paralı askerini de hesaba katması gerekir. Ayrıca her iki ülkenin de olası bir hava harekatında İran’ın elindeki etkin hava savunma gücünü de kesinlikle dikkate alacağı ve bunları hedefleyen operasyonlar yapma zorunda kalacağı düşünülebilir. ABD’nin olası bir hava harekatı, öncelikli olarak Buşehr, Natanz ve Arak tesislerini hedef alacaktır. Muhtemelen Diego Garcia, İngiltere, Katar ve ABD’den doğrudan kalkacak olan görünmez özellikli B2’ler ve diğer ağır bombardıman uçakları, F117 görünmez özellikli avcı uçakları eşliğinde bu tesisleri vuracaktır. Bu seçenekte, bu üç tesisin vurulmasıyla İran’ın nükleer geliştirme programları bir süre durdurulabilir, geciktirilebilir veya bu üç tesisin yanı sıra 40’a yakın olduğu söylenen diğer yardımcı ve gizli tesisin vurulması da söz konusu olursa o zaman harekatın süresi ve boyutları da genişleyecektir. Bu durumda İran Silahlı Kuvvetleri’nin hava kuvvetlerinin ve hava savunma gücünün devre dışı bırakılması gereği ortaya çıkacaktır. Bu noktada ise ABD’nin Irak ve Körfez ülkelerinde fiilen bulunmasının avantajları ortaya çıkar. Harekatın bu şekilde genişlemesi durumunda bu ülkelerde bulunan F15 E’ler, F16’lar ve uçak gemilerindeki savaş uçakları rahatlıkla kullanılabilecektir. Ayrıca ABD Deniz Kuvvetleri’nin elindeki Tomahawk Cruise füzeleri de böyle bir harekat için kullanılabilirler. İsrail’in girişeceği bir hava harekatında, elindeki savaş uçakları ve geçmişteki benzer harekat deneyimleri TRATEJİ 17 ? Yine İran’ın çalışmalarını yedekli yapmış ve yer üstündeki tesisleri yer altına da belli ölçülerdekurabilmiş olabileceği söz konusudur. ? Bütün bunlar eksik istihbarat halinde yapılacak harekatın başarısızlığını ve risk faktörünü de söz konusu etmektedir. ? İran, elindeki HAWK, SA2, SA5, Rapier, RBS70, Tigercat, SA16, SA7, SA6 ve SA300 gibi uçaksavar füze sistemlerini ve 1700 kadar uçaksavar topunu Irak Ordusu’na göre daha etkili ve bilinçli şekilde kullanabilirse ABD ve İsrail’in işinin çok da kolay olamayacağı ortaya çıkmaktadır. ? İran’ın olası bir harekatta elindeki 300’e yakın ScudB ve 100 adet ScudC füzesiyle Irak’taki ABD güçlerini ve tesislerini hedef alması ve Rusya’dan alacağı “Moskito” ve “YahontE” füzeleriyle özellikle Körfez’deki ABD deniz güçlerini hedefleyeceği açıktır. ? Ayrıca, sahip olduğu 2000 kadar deniz mayını ile Hürmüz Boğazı’ndaki gemi trafiğini ve dolayısıyla dünya petrol gereksiniminin yüzde 25’ini bloke etmesi söz konusudur. Yine İran’ın yeniden organize ettiği söylenen, ? Şahap3 ve Şahap4’lere sahip “15. Ghaem Füze Tugayı” ve ? Şahap3 ve Şahap4’lere teçhiz edilmiş “5. Ra’ad Füze Tugayı’ndaki orta menzilli füzelerle İsrail’i vurması söz konusudur. Ayrıca “ScudC ve D’lerle teçhiz edilmiş “7. ELHadid Füze Tugayı”, ELNaze ve Zelzal güdümsüz roketlerine sahip “19. Zülfikar Roket Tugayı” ile son sıralarda sayısını 3’den 5 Roket Tugayına çıkaran “İran Devrim Muhafızları Gücü” körfezde etkin bir şekilde özellikle ABD güçlerini hedefleyebilecektir. İran’ın Rusya’dan sipariş ettiği, 1,5 milyar Dolar değerindeki TORM1 hava savunma füzeleri[3] gelmeden ABD ve İsrail tarafından yapılacak olan olası bir harekatın zamanlaması önemlidir. Aksi durumda İran, bu silahların da katkısıyla saldırıya daha etkin yanıt verebilir. Bu husus muhtemelen özellikle ABD tarafından göz ardı edilmeyecektir. Bütün bu hususlar, ne pahasına olursa olsun bir nükleer güç olma arzusunda olan İran’ın bunu elde etmede oldukça çetin ve engebeli bir yolda olduğu ve İsrail ile ABD’nin de olası saldırılarında işlerinin hiç de kolay olamayacağı gerçeğini gözler önüne sermektedir. Hiç şüphesiz böyle bir harekatın başlangıcı bütün Ortadoğu’yu ve özellikle Türkiye’yi çok değişik boyutlarda etkileyecek sonuçlar doğuracaktır. [1](http://www.timesonline.co.uk/article/0,,20891920074,00.html ) [2](http://forum.keypublishing.co.uk/showthread.php?p=784903 ) [3] ABD’nin Rusya’ya baskı yaparak satışı engellenmek istediği söylenmektedir. ükleer hedefini önümüzdeki yıl sonuna kadar N başarıyla tamamlamak isteyen İran, olası saldırılara karşı koyabilmek için özelikle Rusya’dan silah alma yoluna gidiyor. Saldırılması durumunda İran’ın İsrail ile ABD’nin Irak’taki kuvvetlerini vurma yeteneği bulunuyor. ABD’nin olası saldırısı Irak’ta işini daha da zorlaştırabilir. Bu ülkede ABD’ye karşı açık tavır almayan Şii çoğunluğun tavrı değişebilir. The Guardian 24 Aralık H önem kazanmaktadır. Özellikle ellerindeki, 69. filoya ait 2200 kilometre harekat menzilli 25 adet F15 ve ek yakıt tanklı 2100 kilometre harekat menzilli F16 I’lar özellikle 1500 kilometre kadar uzaktaki Buşehr ve Isfahan’a saldırmak için yeterli gözükmektedir. Eylül 2004’te ABD’den satın aldığı söylenen ve yeraltındaki tesisleri tahrip edebilecek 500 adet BLU109 tipi bomba, İsrail’in böyle bir saldırı amacını söz konusu eder. İsrail’in böyle bir saldırıda 6 önemli İran tesisini hedeflediği ve böylelikle en azından İran’ın çalışmalarını uzun bir süre için aksatmayı düşündüğü söylenmektedir. Hava gücünün yanı sıra İsrail’in, en yetenekli Özel Kuvvetler Birliği olan 262. Tugayı’nı, İran’ın derinliklerindeki gizli tesislere karşı kullanabileceği de iddia edilmektedir.[1] Yine, İsrail’in yeni edindiği çok gelişmiş Dolphin tipi denizatlılarının, İsrail’in özel talebiyle dizayn edilen standart dışı 650 mm.lik kovanlarının, stratejik silah kullanabilir bir şekilde geliştirilmiş olması da muhtemeldir.[2] Bütün bu olasılıklara karşı yapılabilecek bir saldırıda ABD ve İsrail açısından şu hassas ve muhtemelen de çözümlenmemiş, sorun yaratabilecek noktalar mevcuttur: ? Eğer İran nükleer tesislerini yer altına indirmiş ise, ABD ve İsrail’in bunlar hakkındaki istihbaratının doğruluğu konusu bu noktada önem kazanmaktadır. Özellikle, Amerikalı yetkililerin geçmişte, Sovyetlerin gizlenmesine önem verdikleri hiçbir tesisi başarıyla tespit edemediklerini çeşitli yerlerde belirtmiş olmaları dikkate alınması gereken önemli bir işarettir. Bu husus, Kuzey Kore ve Pakistan’ın başarılı gizleme çalışmalarında da geçerli olmuştur. Bu ülkelerin başarılı gizleme çalışmalarının yanı sıra, aldatmaca olarak yer üstünde tuzak olarak kullandıkları bazı tesisler yaptıkları da söylenmektedir. İran’ın da aynı taktiği uyguluyor olması mümkündür.