26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Anatomik Venüs’ten sanal ortama CEM SUNGUR Londra’ya gidenler Amy Winehouse’ın ve Michael Jackson’ın mumyaları ile daha da güncelleşen ve zenginleşen Madame Toussod Müzesi’ni rehberlerindeki “mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler” listesinin üst sıralarında bulacaklardır. Ancak ağustos başından itibaren Wellcome Institute’da sergilenmeye başlayan “Mükemmel Vücutlar” adlı yeni sergi, mumyadan yapılan insan modelleri konusunda izleyicilerini çok farklı boyutlara taşıyor. Kraliçe Victoria dönemine ait olan mumya modeller insanları eğitmek, cezbetmek ve hatta hayrete düşürmek için hazırlanmış. 1832 yılında birçok alanda reformların gerçekleşmesini sağlayan yasal düzenlemelerden birisi de anatomiyle ilgiliydi. Çünkü giderek azalan kaynaklar nedeniyle kadavralar zorla elde ediliyor ve uzun süre kullanılıyordu. Yasal düzenleme sonucunda, kadavralar yerine insan vücuduna çok benzeyen mumya modellerle eğitime geçildi. Avrupa soyluları 18. yüzyılda mumya modellerin kullanıldığı doğa müzeleri kurmaya başladıkları için başta İtalya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde önemli mumya model sanatçılığı merkezleri oluşmuştu. Dolayısıyla mumya modellerin kullanıma girmesi göreceli olarak kolay oldu. Mumya modeller aynı zamanda gezgin panayırların da gözdesi haline geldiler. Halk, mumya Venüslerin iç organlarının tek tek yerinden çıkışını veya zührevi hastalıklar nedeniyle korkunç görünüm kazanan yüzleri merakla ve dehşetle izliyordu. Kraliçe Victoria dönemindeki reformlardan en çok yararlananların başında kadınlar geliyordu. Wellcome Enstitüsü’nün sitesinde yer alan bilgilere göre kadınlar tek başlarına, ama erkeklerden farklı saatlerde anatomi müzelerine gidebilmeye başladılar. Bazı müzeler kadın eğitmenler görevlendirip, aileleri için bir hemşire ve öğretmen görevi üstlenen kadınların sağlık konusunda eğitilmelerini sağlıyordu. Bazı tıp çevreleri ise, saygın kadınların anatomi konusunda bu kadar ayrıntılı bilgi sahibi olmasını bir skandal olarak görüyorlardı. Sergide kadın ve erkek vücudu, iç organlar, doğum, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve ölüm gibi konulardaki mumyaları izlerken aynı zamanda o dönemin konuya ilişkin moral değerlerini algılamak olası. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların neden oldukları sağlık sorunları son derece korkunç görüntülerle sunuluyor; çiçek hastalığının izlerini taşıyan bir kol, frengiden etkilenen bir erkek yüzüne ilişkin modeller ilgiyle izleniyor. Soyulabilen ve iç organları tek tek çıkarılan bir Anatomik Venüs, fetusun anne rahminde yer aldığı ve doğum eğitiminde kullanılan bir mumya ve doğum sonrası plasentanın çıkarılışını gösteren kesitsel bir başka mumya dönemin ilginç modelleri arasında yer alıyor. Anatominin bilim olarak son derece uzun ve izler bırakmış bir geçmişi var. Doku ve organların incelenmesi eski Mısır’da dini bir törendi. Orta Çağ’da ise yaşam, ölüm ve hastalıkların ruhani ve sanatsal değerlendirmesi oldu. On dokuzuncu yüzyılda kadavralar yerlerini mumya modellere bırakmaya başladılar. Günümüzde anatomik incelemelerin gerçekleştirilmesindeki zorluklara farklı bir çözüm sağlanmaya çalışılıyor. Bilgi işlem teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde üç boyutlu görüntüler üzerinde anatomik incelemeler yapmak artık mümkün. Serginin küratörü olan Kate Ford mumyaların üç boyutlu görüntüleme öncesi bir geçiş döneminin ürünleri olduğunu söylüyor. Öte yandan sergi, modelleme ne kadar başarılı olursa olsun, gerçek anatomik incelemelerin her zaman eğitsel, duygusal ve felsefi bir yönü olduğunu da anımsatıyor. [email protected] 8 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ 5 Alkol tek başına bırakıldı üreticiler isyan etti Alkollü içeceklerin reklamlarına getirilen yeni düzenlemeler tartışmaları da beraberinde getirdi. Çünkü yasakları çok... Artık reklamlarda ‘boğazda rakı balık’ ya da ‘şarappeynir’ denemeyecek. Reklamlar bundan böyle sinemalarda sadece ‘18+’ filmlerin bitişinde, gazetelerde ise gençlerin okumadığı sayfalarda yayınlanacak. Peki bu değişiklik neden? Alkollü içki ürünlerinin reklamlarına ilişkin getirilen yeni düzenlemeler herkesi şaşırttı. Çünkü yeni yasayla artık alkol firmaları reklamlarında gıda ürünü ŞİRİN kullanamayacak. Yani bizim kırk GÜVEN yıllık “rakıbalık keyfimiz” tarih oldu. Artık şahane ikililer ‘rakıbalık’, ‘şarappeynir’ ve ‘birapatates’i reklamlarda yan yana göremeyeceksiniz. Üstelik yasanın dedikleri bununla da sınırlı değil. Bundan böyle sinemalarda alkollü içki reklamı sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı Değerlendirme ve Sınıflandırma Kurulu’nun ‘18+’ olarak sınıflandırdığı sinema filmlerinin sonunda gösterilecek. Yani ancak film bittikten sonra sinemada kalan olursa bu reklamları izleyebilecek. Alkollü içki firmaları bu duruma “Bu sinemada reklam göstermeniz yasak” demekle aynı şey diyor haliyle. Bir yıl içinde en fazla sekiz adet ‘18+’ sınıfına girmiş filmin gösterime girmesi, bu filmlerin hasılatlarının az olması ve şiddeterotizm içermeleri de başka tabii... Yeni düzenlemelerde bazı gri alanlar da var. Muğlak ifadeler “Acaba bu yasaklar yoruma açık mı olacak” sorusunu akıllara getiriyor. Mesela yasanın bir maddesi yazılı medya ve elektronik iletişim araçlarına verilen reklamların çocuk ve gençlerin okuduğu sayfa ve bölümlerde kullanılmasının yasak olduğunu söylüyor. Peki ekonomi ya da siyaset sayfalarını gençler okur diye mi yoksa okumaz diye mi düşünmeliyiz? Dahası da var... Reklamlarda coğrafi, tarihi, kültürel ve sanatsal değerler de kullanılamayacak. Yani İstanbul’un güzellikleriyle rakı yan yana olamayacak artık. Peki bizim Boğaz’da rakı keyfimiz ne olacak? Bu yeni uygulama dünyadaki örneklerden de çok farklı. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde içeriğe böyle bir müdahale yok. Nitekim alkol üreticileri dava açmaya hazırlanıyorlar. Peki nedir bu yasanın amacı, sonuçları ne olacak? Söz alkollü içki firmalarının öncülerinden Mey İçki ve Efes Bira’da... Yasanın içeriğine bakan ve “Burada doğru olmayan bir şeyler var ve biz yüksek alkollü içkilerin lideri ve sözcüsü olarak, Yeni Rakı olarak bir şey söylemeliyiz” diyen Mey İçki, ajansları Wunderman ile bu reklamları hazırlamış. Yasaklamıyor gibi gösterip yasaklıyorlar ? Efes Bira Grubu Türkiye Bölge Başkanlığı Pazarlama Direktörü Dilek Başarır Alkollü içki reklamlarında, içki tüketiminin diğer gıda maddeleriyle ilişkilendirilmesinin yasaklanmasının nedenini anlayamıyoruz. Çünkü bizler, alkollü içkilerin uygun bir yiyecekle birlikte tüketilmesinin çok daha Yasa tehdit unsuru gibi ? Mey İçki Pazarlama Direktörü Çiçekten Becel Böyle bir yasak neden çıktı bilmiyoruz, anlamıyoruz. Bu sektörde faaliyet gösteren firmaların hepsi belli bir sorumlulukla ve Türkiye’nin hassasiyetlerine son derece özen göstererek çalışıyorlar. Çünkü zaten bir Müslüman ülkedeyiz ve insanların belli konularda hassasiyetleri var. Bir de işin sağlık yönü de var. Bugüne kadar bunlara dikkat ederek ve Avrupa Birliği’nde uygulanan normlara uygun olarak işimizi yaptık zaten. Kaldı ki, bu yeni yasa bir takım riskler içeriyor çünkü çok muğlak ifadeler ve tutarsızlıklar var. Nitekim biz de alkol üreticileri olarak şu anda konuyu hukukçularla görüşüyoruz, bir karşı dava açmayı düşünüyoruz. Reklamların sinemalarda gösterilmesine ilişkin yeni durum, sinema reklamı yasaktır diyor aslında. Çünkü ‘+18’ kodlu filmler bir yıl içinde çok az vizyona giriyor zaten ve bu filmler şiddet içeren tatsız filmler oluyor genellikle. Ayrıca her sinemaya giden insanın takdir edeceği gibi, kimse film bittikten sonra salonda beklemiyor. ‘Sinemada reklam yasaktır, nokta’ diyorlar, başka bir yoruma bile gerek yok. Reklamlarda gıda ile ilişki kurulmaması da dünyadaki uygulamalardan farklı. Çünkü Avrupa’dan Güney Amerika’ya kadar dünyanın hiçbir yerinde reklamların içeriğine bu biçimde müdahale edilmiyor. Sadece alkol içtiğiniz zaman fiziksel olarak bir güç kazandırma gibi bir ima ya da telkin olmasın bilinçli bir tüketim yolu olduğuna inanıyoruz. Sinemalara ilişkin yasak ise sanki yasaklamıyor gibi yapıp aslında açık bir şekilde reklamı yasaklamakta. Ayrıca “Coğrafi, tarihî, kültürel, sanatsal değerlerle ilişkilendiren içerik kullanılmamalı” deniyor. Bu da turizm gelirlerine katkıda bulunmak ve daha çok turisti ülkelerine çekmek amacıyla birçok ülkenin kullandığı yöntemin Türkiye’de yasak olmasının ülkemize rekabet dezavantajı getireceği demek. Bu değişikliklerin gençleri alkolden koruma amacıyla yapıldığı belirtiliyor. Oysa tüm dünyada olduğu gibi 18 yaş altına Türkiye’de de alkol satmak ve onların içki satılan yerlere girmeleri yasak. Ancak bu yeni düzenlemeler yetişkinleri de kapsayacak şekilde geniş tutuluyor. Reklama getirilen düzenlemeler yasaklamıyor gibi gösterip yasaklamanın ince bir yolunu oluşturuyor. Üyesi olmayı hedeflediğimiz Avrupa Birliği üyesi ülkelerde piyasayı düzenleyen çalışmalar var, ancak pazarlama ve tanıtım faaliyetlerinin bu derece kısıtlanması hiçbirinde söz konusu değil. isteniyor. Onun dışında ‘Akropol’ü mü yanına koymuşum, yoksa Eyfel Kulesini ya da gravyer peynirini mi’ diye bir durum yok. Dolayısıyla bizde şu anda bunun dışına çıkılıyor. Sonuçta alkol ağırlıklı olarak yiyecekle tüketiliyor. Özellikle de şarap ve rakı... Bunu bu kadar zorlayarak ayırmak anlaşılır bir şey değil. Tüketmeyin demeye çalışıyorlarsa reklamları tümden kaldırmalılar çünkü reklamın özü zaten insanları tüketime teşvik etmektir. Ayrıca Türkiye’de pek çok turist var. Biz neden rakıyı dünyaya tanıtamayalım ve dolaylı olarak da ihracatımızı arttırmayalım? Neden ben rakıyla Boğaz’ı, Galata Köprüsü’nü yan yana koyamayayım? Biz Türkiye’ye gelen turistlere rakıyı tanıtıyoruz aslında ama şimdi bunu yapamayacağız. Rakıya hem bir taraftan milli içki statüsü kazandırmaya çalışıyoruz, Ouzo ile benzer avantajları almasını istiyoruz, sonra da böyle bir yasak getiriyoruz. Avrupa Birliği uyumu çerçevesinde yapılan çalışmalardan biri buydu aslında. Bizzat Egemen Bağış’ın üstlendiği bir görevdi yani ama şimdi bu yasakla biz Ouzo ile aynı statüde değiliz, Ouzo tüm Yunan kültürünü kullanabiliyor, biz kullanamıyoruz. Yasada gazete reklamlarını düzenleyen kısım da muğbak. Gazetelerin hangi bölümünü gençler okuyor? Kim ekonomi sayfasını hiçbir gencin okumadığını iddia edebilir? Yani ben ekonomi sayfasına ilan verdiğimde yarın biri bana karşı dava açabilecek mi? Bazı tutarsızlıklar var, gösterilen amaca uymayan muğlak kısımlar... Bunları biz gerçekten anlayamıyoruz çünkü ne AB çabalarına uyuyor, ne de yurt dışındaki örneklere... Çok açık uçlu bir yasa... Hatta bizim için devamlı bir tehdit unsuru gibi: “Acaba bu ilan bir soruna neden olur mu.” Bu kampanya Türkiye’yi ağaçlandırıyor Ormanlardaki azalma; küresel ısınma, çölleşme, erozyon, tarım alanlarının yok olması ve kuraklık gibi afetlerin oluşmasında en önemli etkenlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Topraklarımızdaki ormansızlaşmanın boyutları göz önünde bulundurulduğunda ülkemizde doğal varlıkların ve çevre sağlığının korunması ile ağaçlandırmanın önemi hakkında kamuoyunda bir “farkındalık” yaratmak, giderek aciliyet kazanıyor. Türkiye İş Bankası da sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında başlattığı “81 İlde 81 Orman” kampanyasıyla Türkiye’yi ağaçlandırıyor. Türkiye İş Bankası, erozyon ve çölleşme tehdidi altındaki Türkiye için geliştirdiği çevre projesini hedeflerine uygun biçimde adım adım hayata geçiriyor. Türkiye İş Bankası’nın sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında başlattığı “81 İlde 81 Orman” projesi, TEMA ile Çevre ve Orman Bakanlığı Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü’nün işbirliğinde gerçekleştiriliyor. Geçen yıl sonunda başlayan ve bir ağaçlandırma seferberliğine dönüşen proje kapsamında şimdiye kadar Adana, Amasya, Balıkesir, Bursa, Denizli, Gaziantep, Isparta, İzmir, Kahramanmaraş, Kilis, Manisa, Mardin, Mersin, Sivas ve Uşak illerinde fidan dikimleri gerçekleştirildi. Böylece 2008 yılında 15 ilde 300 hektar alana toplam 450 bin fidan dikildi. 2009’da ise 295 hektar alana yaklaşık 500 bin fidan dikilmiş, böylelikle iki yılda 32 ilimiz ağaçlandırılmış olacak. Türkiye’nin en büyük çevre projelerinden biri olan “81 İlde 81 Orman” için 12 milyon TL tutarındaki kaynak da hazır. Türkiye İş Bankası beş yıl boyunca yılbaşlarında müşterilerine vereceği hediyelerden tasarruf yaparak kaynak yaratmayı planladı. “81 İlde 81 Orman” kampanyası kapsamında İş Bankası, her dikim döneminin ardından beş yıl boyunca fidelerin bakımını da üstlenecek. Kampanya ile özellikle ilköğretim öğrencilerinde çevre bilinci ve doğa sevgisi oluşturmak üzere yerel fidan dikim şenlikleri düzenlenmesine devam edilecek. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear