26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Keeper) Nick Cassavetes’in yönettiği ve Cameron Diaz, Abigail Breslin, Alec Baldwin ile Jason Patric’un oynadığı film, Jodi Picoult’nun çok satan kitabının beyazperde uyarlaması. Film, aile sevgisi ve sadakat anlayışını gözler önüne seriyor. Sara ve Brian Fitzgerald çiftinin genç oğulları ve iki yaşındaki kızları Kate’le sürdürdükleri hayat, Kate’in lösemi hastası olduğunu öğrendiklerinde sonsuza kadar değişir. Ebeveynlerin tek umudu, Kate’in hayatını ? Kız Kardeşimin Hikayesi (My Sister’s kurtarmak için bir çocuk daha doğurmaktır. Bazıları için, böylesi bir genetik mühendislik ahlaki sorular doğururken, Fitzgerald çifti, özellikle Sara için Kate’i hayatta tutmak için ne gerekiyorsa yapmaktan başka çare yoktur. Ve gereken şeyin adı, Anna’dır. Anna doğduktan sonra kızlar ilgi odağı olur ve tek oğulları Jesse neredeyse unutulur. Ta ki şimdi 11 yaşında olan Anna hayır diyene dek. Tıbbi açıdan özgürlük isteyen Anna, bir avukat tutarak aileyi bölen ve Kate’in hızla tükenen vücudunu kaderin ellerine teslim edebilecek bir dava açar. “Fransa’da Türkiye Mevsimi” ile Türkiye, 1 Mart 2010 tarihine dek gerçekleştirilecek 400’ü aşkın etkinlikle Fransa’nın konuğu oluyor. Türkiye ve Fransa’nın Dışişleri ve Kültür Bakanlıklarının himayesinde gerçekleştirilen Fransa’da Türkiye Mevsimi, tam dokuz ay boyunca Fransa’nın çeşitli kentlerinde Türkiye’nin kültürsanat alanındaki enerjisini, yaratıcılığını ve çeşitliliğini yansıtacak. Mevsim kapsamında Autrans Dağ ve Macera Filmleri Festivali’nin onur konuğu olan Türkiye Dağ Filmleri Festivali, Türkiye dağ kültürünü Fransızlara tanıtmak amacıyla, Türkiye’den dağ ve doğa fotoğrafları ile filmleri arıyor. 11 Eylül 2009’a kadar yapılabilecek başvurular için gerekli şartname, form ve detaylı bilgiler www.dagfilmfest.org adresinden edinilebilir. Film Gösterimleri için süre ve tür ayrımı yok. Dağ, doğa, her tür doğa sporu (kara, hava ve deniz) dağ kültürü ve/veya insan temalı olan tüm eser yapımcı ve yönetmenler katılabilir. Fotoğraf sergisine ise tüm amatör ve profesyonel fotoğrafçılar başvuru yapabilir. ? Fransa’da “Türkiye mevsimi” MILK Aşk, tiksinti ve seks bağımlılığı Tıkanma (Choke), insanlığı tüketim çılgınlığıyla meczup eden bağımlılıklar çağına verip veriştiren, sivri dilli ve her şeye karşın kalburüstü bir seyirlik. Tutarsız, ahlaksız ve anlamsız... Ve baştan sona çarpık ALPER ve darmadağınık... Aslına bakarsanız, yeraltı TURGUT edebiyatının hazmı zor ve hayal gücü yüksek romanı Tıkanma’nın beyazperdeye tutunabilmesi öylesine zordu ki... Peki, başarılabildi mi? Sadık okurlar için kesinlikle “hayır”... Ancak yine de biliyor ve hakkını teslim ediyoruz. Çünkü sonuç ne olursa olsun denemeye değerdi. “Dövüş Kulübü” (Fight Club), “Gösteri Peygamberi” (Survivor), “Görünmez Canavarlar” (Invisible Monsters), “Ninni” (Lullabay), “Kaçaklar ve Mülteciler” (Fugitives & Refugees), “Günce” (Diary)... Henüz Türkçeye çevrilmeyen “Stranger Than Fiction”, “Haunted”, “Rant”, “Snuff” ve elbette asıl konumuz Tıkanma... Evet, Chuck Palahniuk, günümüz yeraltı edebiyatının en bildik ve en güçlü kalemi... Ziyadesiyle yaratıcı ve mümkün mertebe sistem karşıtı... Ana akım edebiyata tezat oluşturan ve uçlara savruldukça sarsıcı ve sersemletici bir ivme yakalayan yeraltıcıları bekleyen en büyük tuzak ise hiç kuşkusuz popülerleşip gün ışığa çıkma bahtsızlığına düşmeleridir. Bu yazın türünün büyük ağabeyleri Marquis de Sade ve Charles Bukowski’yi de anmadan geçmeyelim. beraat ettiğini de ekleyelim. Türkiye’de ilk kez Filmekimi 2008’de gösterilen Tıkanma, bu hafta vizyona girdi. Ve ne yazık ki yukarıda belirttiğimiz kitlenin beklentileri bir anda boşa çıktı (her zaman iyi orta gol getirmiyor) ve sanırım filmi izleyecek olan pek çok seyirci de bu görüşü paylaşacaktır. Ancak yılgınlığa kapılmak yok, Palahniuk’un dört kitabı daha filme dönüşmek üzere... Öncelikle 230 sayfalık çetrefilli bir kitap, 89 dakikalık kısa sayılabilecek bir filmde karşılığını bulamaz. Yönetmen seçimi ise başlı başına soru işaretleri taşıyor. Keşke aktörlüğü bile vasatı aşamayan Clark Gregg, ilk uzun metraj filmini çekmek için Tıkanma’yı seçmeseydi. Hayır, hayli ince bir işçilik ve üst düzey deneyim isteyen malum projenin başına nasıl geçebildi. İşte bu anlaşılabilir gibi değil ve tek suçlu Gregg (üstelik filmin senaryosunu da yazdı ve Lord Charlie karakterini canlandırdı) olmasa gerek. Filmin oyuncu kadrosu ise (Sezar’ın hakkı Sezar’a) aksine dört dörtlük... Sam Rockwell, Anjelica Huston, Kelly Macdonald, Brad William Henke... Pek güzel oynamışlar, istisnasız... Sonuçta; kara mizahtan demlenen Tıkanma, romanı baz alırsanız sizi tıkar, bağımsız düşünürseniz keyifli bir seyirliğe de dönüşebilir. Karar sizlerin... Amerikan sinemasının kalbinin attığı gidiyordu, Türk hamamlarının sürekli müşterisiydi. Günümüzde Ellen DeGeneres, Neil Patrick Hollywood’da 2009 yılı dünyadaki eşcinseller Harris, Rosie O’Donnel gibi TV oyuncuları içinde imrenilecek bir yıl oldu. Eşcinsel iki sanatçının, yönetmen eşcinselliklerini çoktan açıkladılar. Yıldız Tom ASLI Gus Van Sant’la senarist Dustin Cruise ise kimliğini gizli tutmaya çalıştı. İngiliz aktör Ian McKellen 2006’da bir oyuncunun cinsel Black’in yapıtı Milk SELÇUK Lance seçimini belirtmesinin zorluğunu çünkü sinema (2009) Hollywood’un hoşgörülü yeni bir yüzünü yansıtıyor. Erkek endüstrisinin eşcinsellik konusunda sert ve tepkisel olduğunu belirtti. Gus Van Sant, Todd Haynes, oyuncu (Sean Penn) ve özgün senaryo Oscar’larını Bryan Singer, Roland Emmerich gibi alan filmiyle Van Sant izleyiciyi yetmişlerin hem yönetmenlerse bu eğilimlerini saklamadılar. İki açılımlarla hem de acımasız önyargılarla dolu eşcinsel sinemacının gerçekleştirdiği The Celluloid Amerika’sına götürerek o günden bugüne acaba Closet (Rob Epstein, Jeffrey Friedman/1995) çok şey değişti mi sorusunu soruyor. MGM’in belgeselinin açıkladığı gibi eşcinsellik sinemada ya patronu Louis B. Mayer’in cinsel eğilimlerini gülünç, ya acınacak bir öğe olarak ya da saklamayı rededen yıldız oyuncusu William korkulacak, iğrenilecek bir hastalık gibi işlendi. Haines’i stüdyodan kovduğu 1933 yılı sanki Doksanlı yıllarda bağımsız sinemacılar “queer gerilerde kalmış gibi. Six Feet Under dizisinin cinema” (eşcinsel sinema) türüyle eşcinselliğe ayrı yapımcısı Alan Poul, 1991’in Hollywood’unu bir boyuttan baktılar. eşcinsellikten uzak bir endüstri olarak tanımlıyor: Jonathan Demme Philadelphia’yı(1993) çekti. “Eskiden olduğu gibi kent alabildiğine Büyük başarı kazanan eşcinsellerle doluydu ama hiç kimse film eşcinsellikten çok Aids’i anlatıyordu. eşcinselliğini açıklamıyor ketum bir tutumla saklıyordu. Bugünse eşcinsellik nerdeyse tabu olmaktan çıktı”. Cary Grant’ın, Tyrone Power’ın biseksüalitelerini gizledikleri, Rock 2005’te Brokeback Mountain (Brokeback Hudson’ın kadınların dayanamadıkları erkek Dağı/Ang Lee) sinemada bir dönüm noktası oldu. görünümünü üstlenip sergilediği dönemse Hollywood filme Oscar gerilerde. 1940’ların vermeyi reddetti. Medyada tutucu, önyargılı çıkan haberler Hollywood’un Amerika’sında hem BROKEBACK MOUNTAIN eşcinsellikten ne ölçüde görünür ve göz iğrendiğini böylece önünde olmak hem de doğruladı. Brokeback cinsel seçimini Dağı’nın ardından gizlemek ağır bir işti. eşcinselliği anlatan 1950’lerde Marlon projelerde artış oldu. Brando, 1993’ten beri Milk üstünde Montgomery Clift, çalışan Gus Van Sant filmi James Dean’le çekmek için tam 16 yıl Amerikan sinemasına bekledi. Yönetmen yeni bir oyuncu fragmanlarda filmin eşcinsel kuşağı geldi. Bu kuşak boyutundan çok politik doğal yorumlarıyla, yönünü öne çıkarmaya bağımsız tutumlarıyla yaslandı. Amerikan Hollywood’un yıldız yaratma düzenini alt üst televizyonu sinemadan daha hoşgörülü davrandı: edivermişti. 1997’de Ellen DeGeneres sitcom’unda kültürel bir olay yarattı. 2001’e göre geceleri televizyona çıkan gay ve lezbiyenlerin sayısı arttı. Kalıplarına karşın TV dizisi Will ve Grace Amerika’da eşcinselliğin Kırkların iki yüzlü Amerika’sında ilk cinsel hoşgörüyle karşılanmasını sağladı. Örümcek deneyimlerini yirmi yaşında yaşayan Montgomery Adam’ın çizeri Stan Lee, Showtime kanalı için Clift (19201966) eşcinselliğinin starlığı için eşcinsel bir süper kahraman yaratacağını açıkladı. büyük bir engel olduğunun ayrımındaydı ama sert Queer as Folk, The L Word gibi kışkırtıcı diziler bir ahlak anlayışında olsa da bu eğilimini tümüyle gündeme geldi. Milk’in Oscar adaylıkları saklayacak bir yapıda değildi. Eşcinselliğini açıklanırken Lifetime kanalı Prayers for Bobby’yi örtmek ona hep acı verdi. Red River’da (Kanlı (Russel Mulcahy) gösterime soktu. Dram, inançlı Nehir/Howard Hawks, 1946) Clift’in bir anneyle (Sigourney Weaver) din baskısı eşcinselliğinden aşırı tedirgin olan bağnaz John yüzünden intihar eden eşcinsel oğlunun(Ryan Wayne sette ondan hep uzak durdu. Anlamlı yeşil Kelley) gerçek öyküsünü anlatıyordu. Bazıları gözleriyle, incinebilir, çekici görüntüsüyle, Kaliforniya eyaletinde eşcinsel evliliği yasaklayan kararsız cinselliğiyle Montgomery Clift Amerikan 8 numaralı önerinin onaylanmasından önce Milk sinemasının en önemli yüzlerinden biriydi. James gösterime girseydi seçmenler üstünde olumlu etkisi Dean’se (19311955) Amerikan gençliğinin idolü olabilirdi düşüncesini savundular. Brad Pitt seçim olmaktanda öte onların ilk kez beyazperdede kampanyası süresince eşcinsellerin haklarının özdeşleşebildikleri bir antikahramandı. Stüdyolar savunulması için 100 bin dolar bağışladı. Los genç adamın cinsel eğilimlerini kalabalıklardan Angeles Film Festivali’nin koyu mormon başkanı saklamak zorunda kaldılar. 1949’da askere eşcinsel evliliğe karşı yaptığı bağış için görevinden çağrıldığında görevlilere “Beni askere istifa etmek zorunda kaldı. alamazsınız ben eşcinselim” diye açıklayıp ABD karşıtlıklar ülkesi olmayı hala sürdürüyor. doğruyu söylemişti. New York’taki gay barlara Deliliğin resmi geçit töreni Kahramanımız Victor Mancini, iflah olmaz bir seks bağımlısıdır. Tıp fakültesini yarım bırakan ve Kolonyal Dönem’in canlandırıldığı bir parkta çalışan Victor’un hayattaki tek yakını ise sıra dışı bir kadın portresi çizen annesi Ida’dır. Alzheimer hastası olan yaşlı kadın, pahalı bir bakımevinde kalmakta ve Victor, annesinin (kendisini onun oğlu olmaktan daha çok rehinesi olarak görür) giderlerini karşılamak için ahlaksız bir iş çevirmektedir. Lokantalara kurban bulmak için giden Victor, boğazına takılan yiyecekle boğulma numarası yapmakta ve oyuna gelen kurtarıcısına maddi ve manevi yük olmaktadır. Biricik dostu Denny ise mastürbasyon yapmadığı her gün için eve bir kaya getiren tuhaf bir tiptir. Seks bağımlılarının devam ettiği grup terapisine de katılan Victor’un amacı oldukça farklıdır: Bir diğer bağımlıyla sevişebilmek. Rayından çıkmış adamın kapısını elbette aşk da çalacak, bu muazzam duygu Mancini’nin seks bağımlılığını bile sekteye uğratacaktır. Yaşlanma korkusu çektiğini bildiğimiz annesinin sağlığına özel bir önem gösteren cazibeli Doktor Paige (finalin kilidi ondadır) ile yakınlaşan Victor, karanlık geçmişini de sorgulamaya başlar. Nefret ve sevgi karışır, algı bozulur. Sıra her türden deliliğin resmi geçit törenindedir. Kitabı yargılanmıştı Palahniuk’un, tam 10 yıl önce ünlü yönetmen David Fincher tarafından sinemaya uyarlanan güzelim yapıtı Dövüş Kulübü, tüm dünyanın ilgisini çekmiş ve film kısa sürede “kült” mertebesine ulaşmıştı. Dolayısıyla fanatik Palahniuk okurları ve “genel izleyici” sınıfından ayrılan özde sinemaseverler, Tıkanma’yı da hayal kırıklığına dönüşebilmesi muhtemel bir özlem ve sabırla bekliyorlardı. Kişisel düşüncem, Tıkanma’nın, beyazperdeye layıkıyla adapte edilmesinin mucizeye davetiye çıkarmakla eşdeğer olduğu yönündeydi. Nasıl mı? Fikir sahibi olabilmek adına sadece kitabın arka kapağına bakmak yeter; “Tıkanma; seks, sümük, g.t, hastalık, bağımlılık, algı ve ölümle dolu. Deforme olmuş tavuklardan söz etmeye bile gerek yok. Bunlardan tiksinen biriyseniz, Tıkanma size göre bir roman değil. Aslında Palahniuk size göre değil. Gidip kendinize daha sığ ve yergiden yoksun bir yazar bulabilirsiniz”. Yazarın ikazı da benzer istikamette; “Eğer bu kitabı okumaya niyetliyseniz vazgeçin. Kendinizi kurtarın. Televizyonda mutlaka daha iyi bir şeyler vardır. Burada anlattığım şeyler önce sizi kızdıracak. Sonra her şey daha da kötü olacak.” Tıkanma hakkında 2004 yılında toplatılma kararı çıktığını ve ardından kitabın Karşıtlıklar ülkesi Gizlenen kimlikler 10 Yönetmen ve Türk Sineması Ertekin Akpınar’ın “10 Yönetmen ve Türk Sineması” adlı kitabı 2. baskısıyla Hayalet Sinema Kitaplığı etiketiyle piyasaya sunuldu. Ömer Kavur, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ, Memduh Ün, Erden Kıral, Yavuz Özkan, Ali Özgentürk, Yeşim Ustaoğlu, Tunç Başaran ve Ziya Öztan… Ertekin Akpınar konuştuğu bu 10 yönetmenle birlikte tarihe ortaklık ederek sinema aşkının, diğer aşklar gibi mutluluğun yanında hüznü de barındıran bir macera olduğunu farklı bakış açılarıyla sunuyor okuyucuya. Yönetmenlerin kitapta yer alan sinema dolu hayat tecrübeleri kendi kendi ağızlarından öğrenilebilecek. TIKANMA KAN GÖLÜ Cinsel tercih yargılamalarının yıllanmışlığı Çocuklar, şiddet ve kan gölü Kan Gölü (Eden Lake)... Aşırı şiddet öğeleriyle yüklü bu gerilim filmini, James Watkins (Ölüm Bizi Gözetliyor’un senaristiydi) yazdı ve yönetti. Kan Gölü’nün başrollerinde güzeller güzeli İngiliz aktris Kelly Reilly (İspanyol Pansiyonu’ndan hatırlarız kendisini) ile bol ödüllü “Açlık” (Hunger) filminde oyunculuğunun doruğuna ulaşan Michael Fassbender var. Göl kenarındaki tipik bir İngiliz taşra kasabasında kamp yapmak isteyen çifte kumrularımız Jenny ve Steve’nin, hafta sonu tatili şiddete meyilli ergenler tarafından cehenneme çevrilecektir. Birçok iyi filmi bir potada eritmeye çabalayan ortalama bir metin ve yapıtın unutulabilirlik süresini uzatan mükemmele yakın bir final. Heyecan, aksiyon ve tepeden tırnağa korkularımız. Yalnızca türü sevenler için hararetle önerilir. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear