23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Dinleyin Yüzyılın cazcısı Türkiye’de Pozitif’in ‘20. Yıl Konserleri’ serisi kapsamında caz dünyasının büyük ismi Ron Carter Babylon’a konuk olacak. 60’lı yıllardan bu yana dünya çapında tanınan bir bas gitar ve viyolonsel virtüözü olan Ron Carter, 1 ve 2 Nisan akşamları Babylon’da hafızalardan silinmeyecek bir konser verecek. Tommy Flanagan, Gil Evans, Bill Evans, B.B. King, Wes Montgomery ve Boby Timmons gibi ünlü isimlerle çalışıp, 2 bin 500 kadar albümün yapımına yardım eden sanatçı, Miles Davis Quintet grubunun bir üyesiydi. Miles Davis Tribute Band ile ‘En İyi Caz Enstrüman Grubu’ dalında ilk Grammy ödülünü kazanan sanatçı, 1998’de de ‘Sheet Blues’ şarkısıyla ikinci Grammy’sini aldı. (0216 556 98 00, biletler 75, 45 ve 30 TL) 4 28 MART 2009 CUMARTESİ Kendisini rahatsız eden onlarca sorunla savaşmanın yolunu şarkı yapmakta bulan Fuat, rap sayesinde şiddete başvurmadan şiddeti paketleyebildiğini söylüyor. Rap olmasa psikopat olurdu Otto’da caz keyfi Otto Santral, her Çarşamba akşamı yemek saatinde caz ustalarını müzikseverlerle buluşturmaya devam ediyor. 1 Nisan Çarşamba akşamı saat 21.00’de ‘Sarp Maden Quartet’, Elif Çağlar’la birlikte konser verecek. Türkiye’nin en iyi caz vokalistlerinden biri olarak bilinen Çağlar’a önemli gitaristlerden Sarp Maden, birçok ünlü müzisyenle çalışan aranjör Genco Arı, Kangroove grubunun kurucularından gitarist Alp Ersönmez ve kendine has tarzı ile Türkiye’nin aranan davulcularından Turgut Alp Bekoğlu eşlik edecek. (0212 427 18 89, giriş ücretsiz) Türkçe rap’in önemli isimlerinden Fuat, yeni albümü ‘Kalbüm’ü geçtiğimiz günlerde yayınladı. Şarkıları aracılığıyla karşı çıktığı şeyleri dile getiren ŞİRİN Fuat, bu albümünde yine yaşadığı karmakarışık dünyadan GÜVEN dem vuruyor. “Uzaktan çocuk yahnisi yapılan dünya” diye haykırdığı parçasıyla pek çok şey anlatmak istiyor. Çünkü o şikayetçi... Ekonomik krizden, dünyanın her yerindeki savaştan, uzaktan atılan füzelerin çocukların yaşamlarını bitirmesinden, acımasız çarkın dönmesi için insanlara kan kusturulmasından ve dünya üzerindeki dengesizliklerden... Onu rahatsız eden onlarca sorunla savaşmanın yolunu şarkı yapmakta bulmuş. Nitekim, “Benim için rap müziğin en önemli özelliği bu. Şiddete başvurmadan şiddeti paketleyebiliyorum. Çünkü dilin yarası, her zaman bir tokadın ya da merminin verdiği acıdan azdır” diyor. Hatta daha da ileri gidiyor ve rap müziğin onu şiddete başvuran biri olmaktan alı koyduğunu anlatıyor: “Rap müzikle kendimi anlatamasaydım kesinlikle şiddete başvururdum. Kendimi ifade edemeseydim psikopatın biri olurdum, şiddet uygulayan bir holigan olurdum. Ben ‘rap’in beni doğru yoldan ayırmadığına eminim. Kesinlikle kendime hakim olmama, kendimi kontrol etmeme neden oluyor.” RAP EVRENSEL Fuat, rap’i Mevlana’ya benzetiyor: “Bu müzik kim olursan ol, yine gel diyor. Burada istediklerini yaşa, söylemek istediklerini haykır diyor”. İnatla her felsefenin ve her ideolojinin bu müzik içinde kendine yer bulabileceğini vurguluyor, rap’in özünün insanların kendilerini ifade etme isteklerinin olduğunu söylüyor. Yüzleştikleri problemlere ve hayatın tüm eşitsizliklerine karşı gösterdikleri bir reaksiyon olduğunu... Hem agresif hem duygusal! Rüya, Kemal Bozkurt, Barbaros Akbulut ve Korkut Peker’den oluşan alternatif bir rock grubu. Onları bir arada tutan hayata karşı söylemek istedikleri. “Masal Kitabı” ilk albümleri. Yaklaşık üç yıldır bar programları yapan “Rüya”, daha önceleri “No Way” ismini kullanıyordu. Şu an ki kadrosuna ise altı ay önce ulaştı. Rüya, modern rock ve pop rock arasında, daha çok buralı melodileri müziğine yansıtmaya çalışan bir ekip. İsimleri de dinleyenin algısıyla anlamlı hale geliyor. Grubun isminin hikâyesini basçı Kemal Bozkurt, “Rüya çift anlamlı. Hem agresif hem duygusal. Çünkü iyi rüyalar kadar kötüleri de var. Yani kimileri için kâbus olmamız kaçınılmaz” diye özetliyor. Korkut Peker de barda müzik yaparken kazandıkları tecrübeleri albüme aktarmak için geç bile kaldıklarını düşünüyor. Cover yaparken onların hakkını vermek için çok emek harcamalarının yollarını açtığı görüşünde. Yorumladıkları şarkıları alışık olan duyumlarının dışına çekmeleri onların farkı. Kendilerinden, özgün ve özel bir şeyler koymanın peşindeler. Albümdeki besteleri ise uzun zamandır gün yüzüne çıkmayı bekleyen şarkılar. Rüya’nın ilk albümün adı “Masal Kitabı” Bu isim, albümdeki “Yanında” isimli şarkıdan esinlenerek konulmuş. Şarkı sözleri şöyle; “Masal kitabı gibisin, okuması güzel, ama inanması çok zor”. Albümün, Dinçer Dinç imzalı fotoğrafları da bir masaldan kareleri andırıyor. Grubun kurucusu Barbaros Akbulut, “Biz arada kalmışlığı seviyoruz, iyi ile kötü, doğru ile yanlış arasında ince bir çizgi var. Önemli olan bunu fark edebilme sağduyusu” diyor. Olcay yeni albümüyle Zuhal Olcay yeni çıkan albümü ‘Aşk’ın Halleri’ndeki şarkılarını seslendirmek üzere bu akşam Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde bir konser verecek. Sanatçı en az oyunculuk kadar başarılı olduğu yorumculuğunu geniş bir müzikal çeşitliliğe sahip olan yedinci albümündeki parçalar aracılığıyla bir kez daha gösterecek. Olcay, sevenleri için yeni şarkılarının yanı sıra, unutulmamış eski parçalarını da seslendirecek. Konser saat 21.00’de başlayacak. (0216 556 98 00, biletler 40 ve 50 TL) ALİ DENİZ USLU İLK ŞARKI Fuat Ergin, Almanya doğumlu. 11 yaşında Türkiye’ye gelmiş. Ailesiyle beraber Şile’de yaşamaya başlamış ve o yıllarda rap ile tanışmış. 13 yaşında babasını, üç yıl sonra da annesini kaybedince Almanya’ya dönmeye karar vermiş. Duvarın yıkılmasından tam bir ay sonra... Daha geniş bir perspektife sahip olacağı, kendine daha iyi bir gelecek hazırlayabileceği umuduyla... Nitekim alabildiğine büyük bir rap, hiphop dünyasının içine düşmüş. Zamanla insanlarla tanışmış, olay büyümüş ve ilk şarkısını 1992’de yapmış. Ancak o zamanlarda kendi dilinde rap yapma cesaretini gösteren pek olmadığı için, İngilizce yazmış şarkılarını. Türkçe’den başka bir dilde kendini tam olarak anlatamamaktan endişe etse bile... 1995’te ‘bu böyle olmaz’ diyerek Türkçe rap yapmaya başlamış. Yıl 2004 olduğunda Türkiye’ye dönmeye karar vermiş. Her ne kadar 400’ün üzerinde konser verse, Almanya’nın bütün köylerine, kasabalarına gitse de, dil barikatı sorun olmuş. Konserlerine gelen Almanlar’ın onu hissetmesi, enerjisini görmeleri ona yetmemiş. Bahsettiği dertlerin de anlanmasının gerekliliğine inanmış. Ve dönmüş Türkiye’ye. Ayağının tozuyla Ceza ile tura çıkmış. Beraberce Anadolu’da gidebildikleri her yere gitmişler ve kötü ses sistemlerine rağmen şarkılarını haykırmışlar. Böylece Türkiye serüveni başlamış Fuat’ın. 2005 yılındaki ilk albümünden sonra “Bu albüm benim kalbim” diyecek kadar inandığı yeni albümünü de çıkardı Fuat. Albümü tüm müzik marketlerde, o ise bugünlerde Anadolu’da konserler veriyor. Dertlerini haykırabilmek için... cesurca bir hamle olarak yorumluyor. “Çünkü” diyor, “Bizi ciddiye almayanlar kadar eleştirenler de olacaktı, oldu da. Biz ise bu şarkıyı yeni kuşağa aktarmak istedik. Asıl derdimiz buydu”. Kemal Bozkurt da bu şarkının zamanına göre çok muhalif olduğu görüşünde. Bunları konuşurken Barbaros Akbulut, Üsküdar’da parkta içki içerken yediği cezayı anımsıyor, “Nereden nerelere geldik!”. Ekranda görünen sigaranın bile flu hale getirildiği bu döneme karşı eleştirileri sert: “İnsanları sigaradan böyle mi koruyorlar? Nasıl bir zihniyet?”. Grup elemanları ilk albümde politik duruşlarının yeteri kadar yansıtamadıklarından yakınıyor. Kendilerine de acımasızca eleştiriyorlar. İlk albümde temalarının aşk olmasının kolaya kaçmak olduğunun farkındalar. Yeni albümlerinde bu açıklarını kapatacaklarını söylüyorlar. Deniz Gezmiş için yazdıkları “Başka” isimli parça da bir başlangıç. Munyar Studio Live’da Müzik hayatına 9 yaşında klasik piyano eğitimiyle başlayan Sırma Munyar, 16 Nisan Perşembe akşamı saat 21.30’da Studio Live’da konser verecek. Robert Kolej’i kazandıktan sonra okul orkestrasıyla yaptığı çalışmalarla müziğe olan ilgisini genişleten Munyar, 2007 yılında Randy Esen’den ses eğitimi almaya başladı. Aynı yıl, American Turkish Society tarafından verilen Arif Mardin Bursu’na layık görüldü ve 5 hafta boyunca Berklee College of Music’te eğitim gördü. Dönünce Esen’in yanı sıra Sibel Köse ile de çalışmalarına devam etti. 2008 yılında Nardis’in düzenlediği Genç Caz Vokalistler Yarışması’nı kazanarak Polonya’da Pulawy Workshop’ına katılmaya hak kazandı. Munyar, eğitimine Berklee College of Music’te devam edecek. (0212 244 77 12) HER ÇARŞAMBA SHAFT’TA Rüya üyeleri sürekli kendilerini sorgulayan, pişmanlıklarından ders alan ve değişime açık bir tavra sahip. Paketleyip rafa koydukları albümlerini sahnede çok daha farklı bir tavırla seyirci ile paylaştıklarını özellikle belirtiyorlar. Sahnede mutlular, çünkü stüdyo onlar için sıkıcı. O yüzden sahnedeki duruşları dinlenme oranlarını belirliyor. Zira albümler de artık kartvizit oldu. Barbaros Akbulut grup olmanın sahnede geçirilen ortak zamanla eşdeğer olduğunu savunuyor, “Ne kadar profesyonel olsanız da sahnede keyif alarak çalmanın verdiği dinamizm farklı” diyor. Rüya grubunun üç elemanının da meslekleri farklı. Korkut, reklam sektöründe, metin yazarı. Barbaros’un müzik stüdyosu var. Kemal ise uluslararası bir şirkette portföy yöneticisi. Kazandıklarını müziklerine yatırıyorlar. Çünkü müzik onlar için hayata tutunmanın ve hayatla çarpışmanın bir yolu. Elbette istekleri yalnızca müzik üreterek hayatlarını devam ettirebilecek duruma gelebilmek. Rüya’yı her çarşamba Kadıköy Shaft Club’ta dinleyebilirsiniz. www.ruyaonline.net. YENİ ALBÜM DE YOLDA Masal Kitabı’nda bir Tanju Okan klasiği, “Dostlarım İçkim Sigaram” parçası var. Bu iddialı bir şarkı. Ne de olsa herkesin ruhuna bir dönem meze olmuş bir parça. Sözleri Selami Şahin’e ait olan bu parça için grup Şahin’den izin almış. Gitarist Korkut Peker bunu sirin.guven?gmail.com Dijital çağda müzik BİRİLERİ Bu hafta New York’tan müzik haberleri vereceğim. Günümüz müziğine yön veren en önemli kentlerden birisi olduğu için, New York’ta olup bitenleri izlemek gerekiyor. ZÜLAL Hiphop’ın, punk rock’ın doğduğu bu kentte, birbiri KALKANDELEN ardına sürekli yeni gruplar kzulal?yahoo.com çıkıyor, eğilimler belirleniyor... Fakat müzik alanında öncülüğünü sürdürse de, son yıllarda bu sektörde yaşanan bazı gelişmeler, bu kenti de önemli ölçüde etkiledi. New York’un merkezi Manhattan, özellikle müzik mağazalarıyla ünlüydü. Kimisi içinde ne ararsanız bulabileceğiniz bir süpermarket kadar büyüktü; kimisi belli müzik türlerine odaklanmıştı. Bazılarında bağımsız plak şirketlerinden çıkan, hiç kimsenin adını bile duymadığı albümler satılırdı. Bu mağazalarda saatlerce zaman geçirirdi müzik tutkunları... Albümlerin satın alınmadan önce dinlenebildiği, yeni sanatçıların ya da grupların keşfedildiği yerlerdi buralar... Ama, görüldüğü gibi, bu satırları geçmiş zaman kipiyle yazıyorum. Çünkü müzikseverler, son birkaç yıldır müziğin başkentinde bile bu zevkten mahrum kalmaya başladı. Müzik mağazaları birer birer kapanıyor... Önce bağımsız sanatçılara ağırlık verenler zincir vurdu kapıya... Ardından diğerleri geldi... Times Meydanı’ndaki ünlü Virgin Megarecords mağazasının girişinde bugünlerde bir duyuru asılı: “Kapanış Ucuzluğu”... Neredeyse bu meydanla özdeşleşen, gençlerin buluşma yeri olarak kullandığı, kocaman bir müzik market, gelişmelere direnemeyip bu ay elveda diyor. Aynı zincirin Union Meydanı’ndaki mağazası ise, mayıs ya da haziran ayında kapanacak. Bazı mağazaların kapısında da, iPod için dijital şarkı yüklendiğini duyuran bir yazı var. Dijital müzik çağında, modern insanın vazgeçilmezlerinden biri olarak günlük yaşama giren MP3 çalar gerçeğinin vardığı son nokta bu. Artık CD almak yerine, MP3 satın alıyor insanlar. Bu gidişata ayak uydurmak zorunda kalan müzik mağazaları da, MP3 formatında şarkı satıyor... MÜZİK SEKTÖRÜ VE PİYASA KOŞULLARI Birkaç yıl önce kapanan New York’un en büyük müzik mağazalarından Tower Records ise, sadece internet sitesi üzerinden satış yapıyor. Tüm bunların nedeni, CD satışlarındaki büyük düşüş... RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com Bir yandan internete girebilen herkesin müziğe daha hızlı ve daha kolay ulaşabilmesi söz konusu... Çağın baş döndürücü hızına uygun bir gelişme kuşkusuz. Ama bir yandan da, içinde uzun saatler geçirip dış dünyadan bir süreliğine kaçabildiğimiz, birçok kişi için bir tür sığınak işlevi gören müzik mağazaları yok oluyor... Onların yerine belki de bundan sonra hamburgerciler açılır... İnsanoğlu yemeye hiç ara vermeyecek nasılsa... Yine de 2000’li yıllar, yalnızca müzik dünyasında her şeyi alt üst eden bu kasırgalarla anılmayacak. Yaratıcılık, tarihin bu döneminde de sesini duyurmak için yeni yöntemler geliştirip çıkış yolu arıyor... “Largerthanlife rock star” denilen, kitleleri peşinden sürükleyen görkemli rock yıldızları dönemi artık sona erdi. Kimse, yeni bir John Lennon çıkmasını da beklemiyor... Kimse, Madonna gibi hırstan ne yapacağına şaşırıp, 50’sinde bile çıplak pozlar vermeyi sürdüren yeni megastarlar arayışında değil... Bu gerçekleri göz önünde bulundurursanız, bir sanatçı olarak milyonlarca albüm satmasanız da, stadyum konserleri vermeseniz de, mutlu olabilmeniz olanaklı. Bunun için de öncelikle, sanat ve piyasa koşulları ilişkisini sorgulamak gerekli. Tüm sanat dallarını ilgilendiren bu değerlendirme, CD satışı kriterinin ortadan kalkmasıyla müzik sektöründe belki de çok daha sağlıklı bir şekilde yapılabilecek... “Daha küçük ama sadık bir izleyici kitlesi” işin temeli. Bu nedenle, yeni sesleri duymak isteyenler blogları takip edecek, pazarlama yöntemlerine değil sanata odaklanılacak ve daha ufak salonlarda daha çok konser verilecek... Gelecek yazılarda, bu konserlerde gördüğüm ilginç gruplardan söz edeceğim. Onlara ulaşmak bu çağda bir “tık” meselesi! www.zulalkalkandelen.com C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear