Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 46 / 10 Haziran 2008 ZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi, tarıma verdiği destekler ve uyguladığı “sözleşmeli üretim modeli” ile tüm Türkiye’ye örnek oluyor. Belediye bütçesinde tarımın desteklenmesi için 5 milyon YTL pay ayıran Başkan Aziz Kocaoğlu, üreticiye yönelik desteklerini arttırarak sürdüreceklerini söyledi. Türkiye’de “Tarım” için daire başkanlığı kuran ilk büyükşehir belediyesi olan İzmir, gerçekleştirdiği tarımsal desteklerle öne çıkarak “çiftçi dostu” uygulamalarıyla Türkiye’ye örnek oldu. Ücretsiz toprak analizinden organik tarımın yaygınlaştırılması, sözleşmeli üretim modelinden ücretsiz bağ çubuğu ve meyve fidanı dağıtımına kadar pek çok konuda üreticinin yanıbaşında yer alan İzmir Büyükşehir Belediyesi, tarım sektörüne yönelik desteklerinin artarak ve çeşitlenerek süreceğini duyurdu. Aziz Kocaoğlu, “Tarım sektörüne yönelik çalışmalarımızla Türkiye’deki tüm belediyeler içinde çok özel bir yere sahip olduk. Üreticimizi her platformda desteklemeyi sürdüreceğiz” dedi. Bayındır Çiçekçiler Kooperatifi ile yaşama geçirdikleri “sözleşmeli üretim modeli”nin önemini vurgulayan Kocaoğlu, “Büyükşehir Yasası’ndaki değişiklikle sorumluluk alanımıza 10 yeni ilçe, 38 ilk kademe belediyesi ve 164 orman köyü dahil olunca, üreticilerimize karşı olan yükümlülüklerimiz daha da arttı. Bu değişime en kısa süre içinde adapte olabilmek için yoğun çaba harcadık. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye’de tarım sektörüne en yakın yerel yönetimlerden biri olduk. Ancak sektörünün içinde bulunduğu genel durum, hiç de iç açıcı değil! Biz İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak, her zaman üreticilerimizin yanında olduğumuzu, somut uygulamalarımızla net bir şekilde ortaya koyuyoruz. Tarıma yönelik desteklerimiz ve katkılarımız artarak sürecektir ” dedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarıma hangi destekleri veriyor? İzmir Büyükşehir Belediyesi, yeşil alan ve peyzaj düzenlemelerinde ithal değil, yerli bitki kullanıyor. İ İzmir'de tarıma belediye desteği Büyükşehir bütçesinde tarımın desteklenmesi için 5 milyon YTL pay ayrıldı. 2008 başında Bayındır Çiçekçiler Kooperatifi ile “sözleşmeli üretim modeli”ni yaşama geçirmek için protokol imzalandı. 2007 yılında Bayındır Çiçekçiler Kooperatifi’nden 1 milyon 731 bin 500 adet çiçek ve bitki satın alındı. 2008 başında sözleşmeli üretim modeli ile 1 milyon 200 bin çiçek ve bitki alımı için anlaşma yapıldı. Böylece, kooperatif üyesi çiçekçiler hem üretimlerini planlama olanağına kavuştu hem de satacakları ürün karşılığı ne kadar gelir elde edeceklerini önceden bilir hale geldi. Tahtalı Havzası’nda, organik tarımı desteklemek amacıyla toprak tahlili yapılabilmesi için çiftçilere burgu aleti dağıtıldı. Torbalı, Menderes, Kemalpaşa ve Foça ilçelerine bağlı köylerde 738 adet ücretsiz toprak analizi yapılarak üreticiler, hangi bitki türünü ve nasıl yetiştirmeleri durumunda verim alabilecekleri konusunda bilgilendirildi. Ayrıca Yeni Bulgurca, Foça, Kırıklar, Belenbaşı, Özdere, Ahmetbeyli, Doğanbey ve Gümüldür’de 231 adet üreticiye yaprak analizleri yapıldı. Organik tarımın geliştirilmesi amacıyla Efemçukuru, Yeni Bulgurca Köyü ve Çatalca Köyü üreticilerine 4000 adet çekirdeksiz siyah üzüm bağ çubuğu dağıtıldı; Efemçukuru’na ayrıca üzüm satışyeri kazandırıldı. Organik tarım üretimini geliştirmek isteyen Karşıyaka Doğançay’daki çiftçilere 954 adet zeytin, 468 adet meyve fidanı, Yeni Bulgurca Köyü’nde 459 adet, Eğridere Köyü’nde de 845 adet meyve fidanı dağıtıldı. Bu memlekette ziraatın “Prof.’u” yoktur! irincin, günümüzde en değerli madde konumuna çıktığı, kuru fasulye ve bulgurun da kendilerini nimetten saydırdığı günlerde “reyting”i tam yakalamak üzere Tv kanallarından birinde (NTV) “Dünya Günü Nedeniyle, Yeni Tehdit Gıda Krizi mi? “ konulu bir program hazırlanmıştı (22.Nisan 2008’de). Çok sayıda önemli belgesele imza koyan bir gazeteci tarafından düzenlenip sunulan programa 5 konuşmacı çağrılmıştı; ancak nedense bunlardan 4’ünün İktisat “Prof.’u”, 1’inin de Ziraat Mühendisleri Odası Başkanının olması benimsenmişti. Bunlara ek olarak, doğabilecek sorulara yanıt hazırlamak ve sunmak için Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü’nün de konuşmacılar arsına katılması uygun bulunmuştu. İktisatçı meslektaşlarımın beni hoş göreceklerini umuyorum ve şunu da hemen teslim etmelerini diliyorum: Henüz akademik yaşamın son kademesine gelmemiş olsa da, kısa süre içinde kariyerini geliştirmeye yardımcı olacak çok sayıda aşamayı tamamlayan değerli oda başkanının, “gıdanın” tarımsal kaynaklı olması nedeniyle Türkiye’de ekilebilir alanlar ve buralardan elde edilen ürünlerin, en iyi onun tarafından anlatılmış olması; sonradan yakın çevreden edindiğim olumlu izlenimlerin de bu savı destekler yönde toplanması, programdan beklenen hususları güzel bir biçimde ortaya koymaktadır. Programda yer alan 4 Prof.’un kimisi içten, kimisi de P Prof. Dr. Tümer URAZ Ankara Ziraat Fakültesi dıştan örneklerle hep “fiyatlar” üzerinde durmayı yeğledi. Durum böyle olunca da oda başkanına yeterli bir süre tanınamadı. Ancak arada bir, stüdyonun bir köşesine tek başına oturtulmuş bulunan, ama ziraatçı olmayan T.M.O. Genel Müdürü’ne (işin icabı gibi) olayların gerçek yanıtı alınamasa bile bir takım sorular yöneltildi. Sonuçlar notla değerlendirilmediği için alınan yanıtlar “mantıken” doğru sayılabilir düzeydeydi ! Bu tip programlar yıllardan beri pek çok kanalda uygulanmakta ve süre tamamlandığında da yapımcı, bir başarının huzuru içinde köşesine çekilip “yeni programının” hayaline dalmaktadır. Sözü edilen program bir “çiftçi eğitimine ya da bilgilendirilmesine” yönelik değildi. Ekran başında bulunabileceklerin büyük çoğunluğunun günlük gereksinimlerini zor karşılayan kesimden olduğu dikkate alınırsa, onlar için de yararlı bilgilerin yansıtılabildiği pek öne sürülememektedir. Bir eli yağda, bir eli balda bulunan zenginlerin ise “magazinsel programlar ya da dizilerden” kendilerini alıp bu tip tartışmalara takılabileceğini tahmin etmek oldukça zor ! Gazetecilikte geçerli olan bir kuraldan hareketle, güncel konulara ilişkin program hazırlamak gerektiğinde, hedef kitlenin iyi saptanması ve onlara aydınlatıcı, eğitici bilgileri sunabilen konuşmacıların ekrana taşınması daha yararlı olmaz mıydı ? Burada bir meslek taassubu gütmüyorum ! Ben ziraat mühendisiyim, ancak “Süt Endüstrisi” alanında uzmanlaşmış biriyim. Türkiye’nin, alanında ilk yüksek eğitim kurumu niteliğini taşıyan “Ankara Zi raat Fakültesi” başta olmak üzere, üniversitelerin hemen her ilgili biriminde “Tarım Politikaları”, “Tarım Ekonomisi”, “Tarla Ziraatı” vb. dalların uzmanı pek çok “Ziraat Profesörü” görev yapmaktadır. Değerli oda başkanımız kısa da olsa çok doyurucu bilgiler sunmuş bulunmasına karşın, tümüyle fiyat oluşumu ve ithalat etrafında gelişen oturumun topluma ne gibi bir yarar sağladığını kestirmek zor değil ! Adı geçen televizyonun internet sayfasındaki bilgiler, bu hususu çok güzel bir şekilde ortaya koymaktadır. Oysa program süresini kapsayan 2 saate yakın bir zaman aralığında Türkiye’nin bu günlere nasıl geldiği, toplumun hemen her bireyini yakından ilgilendiren gıda sorunundan nasıl çıkılabileceği üzerinde daha ayrıntılı bilgiler izleyicilere aktarılabilirdi. Bunun yanı sıra, Türkiye gibi “Gıdada” kendine yeterli olduğu öne sürülen bir ülkenin gelecek için neler yapması gerekirdi ? Buna benzer daha pek çok “ucu açık” sorular akla gelebiliyor. Şu sıralar siyasilerin de yeniden hatırladığı “tarım”, artık bu ülkede “üvey evlat muamelesinden” çıkarılmalıdır. Ne denli zengin olursak olalım, daima o “eli nasırlı köylüye” muhtaç bulunduğumuzu unutmayalım ! Birkaç ay sonra (Eylül 2008) 5. yılına girecek olan Cumhuriyet Tarım, Gıda ve Hayvancılık Eki, gazete çalışanlarının üstün gayretleriyle ülkenin tek ve doyurucu yayını haline gelmiş bulunmaktadır. Ama bu yolla bilgilendirmenin, tirajla sınırlı kaldığı da bilinmektedir. Onun için televizyon gibi son derece etkileyici araçların beyin yıkamada değil, beyin oluşturmada kullanılması daha yararlı olmaz mı? 29