29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Zihniyet her dönemde aynı Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı D anışma meclisi Bütçe Komisyonunun 22.12.1981 tarihli toplantısında Ticaret Bakanlığı Bütçesi görüşülürken üyelerden Prof. Dr. Mahmut AKKILIÇ ile Bakan arasında şu konuşma geçer; "Sayın Bakan, ben fındık yemezsem ölmem, çay içmesem ölmem; Alman halkı ya da Avrupalı da fındığı yemezse ölmez, gerektiği zaman bunu ithal etmeyebilir; ama hiçbir insan et, süt ve yumurtadan vazgeçemez, onsuz yaşayamaz. O bakımdan acaba neden et, süt ve yumurta temel mallar arasından çıkartılmış durumdadır? Biliyorsunuz et, süt ve yumurtaya destekleme politikası uygulanmamaktadır." Bakan "Gerçekten katılıyoruz, bu konuyu tez elden inceleyeceğiz" Bu anıyı almış olduğum Veteriner Hekimler Derneği Dergisinde, şu anda emekliliğinin baharını yaşayan Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontolojisi Hocam (ömrü uzun olsun) Sayın Prof. Dr. Ferruh DİNÇER bir konuşmasına bu sözlerle başlıyor ve en sonunda soruyor: Bu tarihe göre aradan 6 yıl geçmiştir. Konu gerçekten incelenmiş midir? Sonuç nedir? (Herhalde o dönemde fındığın da yıllar sonra aynı akibete uğrayacağını kimse tahmin etmiyordu). Yukarıdaki alıntıyla 1981 yılının zihniyetini gördük. Bu zihniyet hiç değişmeden günümüze kadar geldi ama bakınız zamanın Devlet Bakanı Dr. A. Esat KIRATLIOĞLU imzasıyla Başbakan Tansu ÇİLLER’e gönderilen 29.03.1995 tarihli rapor oldukça ilginç. Belki canlı hayvan ithalatı yapmak isteyen kafalara bir şey hatırlatır. Oldukça ayrıntılı olan bu raporda yapılacaklar reform olarak adlandırılıyor. Sözde reformun dikkati çeken bölümleri şöyle; 1. Bu yıl ve 5 yıl süreyle yılda 100.000 adet gebe düve (en az 3 aylık) ithal edeceğiz (7 yıl vadeli dış krediyle) her aileye 3 adet gebe düve verilecek. Aynı zamanda her yıl 35.000 aile (165.000 nüfus) ek gelire sahip olacak. Süt kombinaları devreye konacak, kontrollü olacak, aileler aldıkları düvelerin parasını ödemeyecekler, her düve için aldıkları gebe düve ayarında düve vereceklerdir. Bu gebe düveler de aynı şartlarda başka ailelere verilecektir. Devlet de kredinin karşılığını enflasyonsuz kapatmış olacak. Erkek dana kendisinde kalacak. 2. Yalnız bu yıl 50.000 adet besi hayvanı ithal edilecek, 46 ay beslendikten sonra hayvanlar kesime gidecek, bunun için 500 dolarlık ton başı fon 100 dolara inecek ve geri yöreler için bu fon 0 olacak. 3. Bu yıl ve her yıl mevcuda ilave olarak ithal edilecek sperm ile en az 1 milyon sığıra suni tohumlama yapılacak, 10 yıl sonunda bu rakam 13 milyona ulaşacaktır. Özel sektör veteriner hekimleri teknisyenleriyle devreye girecek ki bunun adedi 50.000’dir (Gerçekte bu sayı o dönemde çeyreği bile değildi, ama Sayın Bakanı birileri yanıltmış olmalı). Hayvan yemine yeni statü getirilecek ve dünya standartı ve fiyatı uygulanacak 4. Kesif yem 5 yılda 5 milyon tondan 290 milyon tona çıkarılacak 5. Köyden kente göçün durdurulması sağlanacak 6. Hayvancılık sektöründe yılda 100 trilyon TL vergi alınır hale getirilecek 7. 1995 yılında et sıkıntısının beli kırılacaktır. 2005 yılına kadar Türkiye’nin yıllık hayvansal ürün tüketimi yeterince sağlanacaktır. Sayın Bakan sonucu şöyle bağlıyor; Ülkemiz bu kapasiteyi sağlayacak doğal şartları içermektedir. Bu çalışma hayvancılığımızın gelişimi ve alınacak netice itibariyle bir reformdur. Ne yazık ki geldiğimiz noktada Sayın Bakanın söylediklerinden hiç birisi tutmamıştır. Bürokratları tarafından yanıltıldığı apaçık ortadadır. Demek ki kafa 1980’den sonra hep aynı hiç değişmemiş. Bir kere şunu belirtelim 1980’den sonraki zihniyet hayvancılığın yapısını bozdu. Siz bu bozuk yapıyla ne kadar destekleme yaparsanız yapın, ağzınızla kuş da tutsanız hayvancılıkta istediğiniz hedefleri (gerçekten istiyorsanız tabii) tutturamazsınız. Hayvancılık sektöründe yapısal bozuklukları giderecek, sektörün potansiyelini harekete geçirecek, kamuda ve özel kesimde yeni örgüt model ve yapılanmalarına gitmek 21. yüzyılda uygar bir ulus olmanın da gereğidir. Demek ki uygarlık yolunda daha çok ekmek yememiz lazım. Gelişmiş ülkelerde, bir mesleğin hizmetlerinin etkin bir şekilde uygulanmasında en önemli faktörün örgütlenme olduğunu görmekteyiz. Mesleki örgütlenmesi iyi olmayan bir ülkede hizmetlerin gerektiği gibi yerine getirildiğini söylemek mümkün değildir. Türkiye'de veteriner hekim liği mesleğinin icrasına imkan verecek, gelişmiş ülkelerdekine benzer bir örgütlenmenin olmaması, hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu darboğazdan çıkamamasında önemli bir etken olmuştur. Dünyada bilginin üretilmesi, saklanması ve kullanılmasında sağlanan gelişmeler, ekonomik ve sosyal yapılarda değişmelere neden olmuş, bireylerin mesleki rolleri de yeni boyutlar kazanmıştır. Bu küresel değişmelerin ülkemize yansıyış biçimi, kamu kesiminde veteriner hekimliği hizmetlerinin yeni bir yaklaşımla ele alınması gereğini çok açık olarak ortaya koymaktadır. Tüm dünya ülkelerinde, 20. yüzyıl ortalarına kadar veteriner hekimliği hizmetleri, kamu kesimi aracılığı ile yürütülmüş, ancak özel veteriner hekimliğin gelişmesi sonucu, kamu kesimi ağırlıklı olarak araştırma, kontrol ve denetim hizmetlerini üstlenmiştir. Ülkemizde ise, özel veteriner hekimliği hizmetleri son yıllarda gelişme göstermiş olup, kamu kesimindeki veteriner hekimliği hizmetleri ise halen ağırlığını ve önemini korumaktadır. Bugünkü yazımı biraz da farklı bir bakış açısıyla bitirmek isterim ki bu ülkeden uygar zihniyetlerin çıkabileceğini de göz ardı etmeyelim. Ankara’da 23.01.1943’te Veteriner Fakültesinde mesleğin 100. yıldönümünde Fakülteye teşrif eden Sayın İsmet İnönü yaptığı konuşmasında (24.1.1943 gün ve 6622 sayılı Cumhuriyet gazetesinden) "Öğrenmenin ilk çağlarından beri Veteriner mesleğinin genişliğini hissetmiştim, görüşüm arttıkça millet kültürü ve fende millet varlığı içinde veteriner hekimlerin büyük rolünü anlayışla kavradım, bu mesleğin olanakları ve yetkilerinin artması için gücüm yetiştikçe yardım etmeye çalıştım. Veteriner hekim konusunu vatandaşların benim kavradığım gibi anlamalarını isterim. Milletin fende kalkınması ve gelişmesi için Veteriner Hekim baş rol sahibi olanlardandır. Biyoloji, veteriner hekim himmetiyle ufuklarını genişletebilir, bir çok hekimlik sorunlarını halletmek ancak hayvanlar üzerinde araştırmalar yapmakla mümkün olur. Denilebilir ki insan hekimliği veterYalnıız bu yıl iner hekimliğin yanında 50 bin baş okyanusa karşı iç deniz hayvan ithal gibidir. Veteriner hekimedilecek... lerin 100.yılını hepimiz milletin kıymetli bir varlığı gibi sevinçle kutluyoruz" demiştir. 23
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear