15 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 İYİ Kİ AVUKAT VAR! 5 NİSAN 2012 PERŞEMBE 21 Eylül 1982... ORHAN APAYDIN Eski İstanbul Barosu Başkanı Türkiye Barış Derneği Savunmalarından “….Başta anayasa olmak üzere yasalara, ahlaka, meslek onuruna ve kurallarına uygun davranmaya namus ve vicdan üzerine ant içerek göreve başlayan bir meslek mensubuyum. İstanbul Barosu Başkanı olarak yüzlerce meslek mensubuna bu andı içirdim. Bağlı olduğum tek disiplin, baronun disiplinidir. Baro disiplini meslek kurallarına kesinlikle uymayı gerektirir. İstanbul Barosu’nun 104 yıllı bulan yaşamında oluşan geleneklere de bağlıyım. Baro avukatların kayıt kabul ve disiplin işleriyle uğraşan bir meslek odası niteliğinde kabul edilemez. Baro üyesi bağımsız hukukçular topluma karşı da görevleri oldukları bilincinde olmuşlardır. Baro tarihinde bunun parlak örnekleri vardır. ??? Çağdaş baro anlayışı evrensel ölçüde belirlidir. Milletlerarası Hukukçular Komisyonu’nun kararları baroların fonksiyonlarını ve topluma karşı görevlerini açıklamaktadır. Barolar, kuvvetler ayrılığı, hâkim bağımsızlığı, temel haklar, idari tasarrufların kanuniliği, kanunların ve idari tasarrufların bağımsız hâkimlerce denetlenmesi, hukukun üstünlüğü kavramını savunmaya kendini hasretmiş, yürütme karşısında bağımsız bağımsız baro anlayışını dünyanın her yerinde savunuyorlar. İstanbul Barosu Başkanı olarak temsil ettiğim çağdaş baro anlayışı bütün davranışlarımda egemendir. Biz avukatlar açıklıktan hoşlanırız. Gizlilikle, gizli örgütlerle ilişkimiz olamaz. İddianame ile şahsıma yapılan suçlamaları şiddetle reddediyorum. Beni sanık sandalyesine sürükleyen meslek disiplinine bağlılığım ve üstlendiğim görevleri sonuna kadar yerine getirmemdir. Bizim için meslek görevlerimizi engellemeye yönelik baskılar karşısında baş eğmek söz konusu olamaz. İddianamedeki suçlamaları bütünüyle reddediyorum”. Avukat kimdir? Av. BAŞAR YALTI* Avukat; soru soran, sorgulayan, kuşku duyan, araştıran, olaylara farklı açılardan bakmasını bilen hukukçudur. Düşünüyorum, çünkü kuşku duyuyorum, der. Avukat sorgulayıcıdır. Avukat ayrıntıları önemser. Gerçeğin küçük bir parçası bile olsa, bir ipucu olarak ayrıntıdan yola çıkarak gerçeğe ulaşmaya çalışır. Avukat, analitik düşünme becerisine sahiptir. Avukat araştırmacıdır. Avukat ayrıntıları incelerken, bütünü gözden kaçırmaz. Parçayı ve bütünü bir arada görür. Avukat, diyalektiğe inanır. Avukat, her sorunu, her olguyu felsefesine inerek kavrar. Ama safsata yapmaz, totolojiye düşmez. Avukat düşünürdür. Avukat özgür düşüncelidir. Avukat akla ve bilimsel mantığa güvenir. Sorgulama gücünü ve yeteneğini buradan alır. Herkesin aynı şeye inandığı bir ortamda, gerekirse herkesi, bütün toplumu karşısına alarak farklı sonuçların olabileceğini gösterir. Avukat aykırı kişidir. Avukat tasarlama, soyutlama ve muhakeme yeteneği gelişmiş kişidir. Avukat yargılama sürecini başından sonuna kadar zihinsel olarak yaşar. Her adımını tasarlayarak atar. Avukat için her dava bir satranç oyunudur. Stratejdir avukat. Avukat tartışmayı sever. Tartışmaktan çekinmez. Savunduğu kişiye karşı, kendisine karşı, yargıca ve savcıya karşı, gerekirse tüm topluma karşı Türkiye’nin önemli şansı, henüz bağımsızlığını yitirmemiş, siyasal iktidarların, dogmatik güç odaklarının emrine ve güdümüne girmemiş, dünyada ve ülkede olup bitenleri kavrayan yetkin avukatların ve baroların bulunmasıdır. hak ve hukuk adına bağımsızlığını korumasını bilir. Avukat bağımsızdır. Yargılama diyalektik bir süreçtir. Tez ve antitezi avukat üretir. Çelişkinin olumlamasını, adil bir sentezi avukatın varlığı ve katkısı gerçekleştirir. Adalet değerini en iyi şekilde koruyan avukattır. Bir teknik olarak hukuktan, bir kültür olarak hukuka kadar hukukun sahibi avukattır. Avukat, hukukun mimarıdır. Yargılama meşruluğunu savunmadan, avukatın varlığından alır. Yargı bağımsızlığının güvencesi avukattır. Hak aramaktan daha önemli kamusal bir iş yoktur. Yargılamanın adil, inandırıcı, güvenilir olması ancak yargılamaya halkın katılması ile olabilir. Avukat yargılamada halkın biricik temsilcisidir. Yargılamayı adil ve güvenilir kılan avukatın varlığıdır. Avukat, kamuya adanmış kişiliktir. Avukat, bir değer olarak adaletten asla ödün vermez. Hak olarak adalet ile acıma biçiminde adaleti birbirinden ayırır. Acıma duygusu olarak adalet kişiyi küçültür. Onurunu kırar. Avukat, hak olarak adaleti savunur. Avukat, acıma duygusu üzerinden hukuk üretilemeyeceğini bilir. Avukat, adaletin ödünsüz savunucusudur. Avukat aydındır, barışçıdır, uzlaşmacıdır. Avukat dürüst ve güvenilir kişidir. Cesurdur. Yüreklidir. İnsan haklarını tarihte avukatlar geliştirdiler ve genişlettiler. Avukatın savunduğu ve koruduğu değer, çağdaş insanlığın en önemli değeri olan insanlık onurudur. Yargının kahramanı avukattır. Avukat serbest meslek sahibidir, tüccar değildir. Serbest piyasacı hiç değildir. Avukatın sermayesi bilgidir. Hukukun üstünlüğüne saygı ilkesiyle yönetilen bir toplumda avukat özel bir role sahiptir. Charles Dickens, “Kötü insanlar olmasaydı, iyi avukatlar olmazdı”, der. Ülkemizde, kötü insanlar olduğu gibi, iyi işlemeyen, kötü bir yargı sistemi de var. Kötü niyetli yasalar, yargıçlar, savcılar ve avukatlar var. Hukukun üzerine bir karabasan gibi çöken yeni anlayış, Cumhuriyetin, aydınlanmanın özgür düşünceli yargıçlarını, savcılarını, avukatlarını ve hukukçularını ürkütüyor, sindiriyor. Özgürlük ve bağımsızlığın bir hukukçu karakteri olduğu unutturuluyor. Yargı siyasallaştırılıyor. Paralel yargı anlayışları üretiliyor. Bilinçaltındaki yerleşik değerlere göre karar veren, dogmatik anlayışlı, intikamcı, köhne zihniyetli hukukçular gizlendikleri karanlık köşelerinden ortaya çıkıyorlar. Hukuk ve yargıyı, ele geçirilecek bir mevzi gibi gören, tasarlanmış bu kara saldırıyı önleyecek tek güç bağımsız avukatlardır. Halkın gerçeği görüp kavraması için verilecek hukuk ve adalet mücadelesidir. Türkiye’nin önemli şansı, henüz bağımsızlığını yitirmemiş, siyasal iktidarların, dogmatik güç odaklarının emrine ve güdümüne girmemiş, dünyada ve Ülkede olup bitenleri kavrayan yetkin avukatların ve baroların bulunmasıdır. Bu umudu yeşerten ise Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinde, hukuk ve adalet adına kahramanca görev yapan avukatların varlığıdır. Despotlar ve iktidar sahipleri avukatları sevmez. Adalet ve hukuk duygusu gelişmemiş olanlar avukatı sevmez. Laf cambazları avukatı sevmez. Maskesi olanlar, hilebazlar, sömürüden yana olanlar ve sürüngenler avukatı sevmez. Taş kafalılar avukatı sevmez. Benciller avukatı sevmez. İstismarcılar avukatı sevmez. Sorumsuzlar, neme lazımcılar avukatı sevmez. İnsan onuruna ve emeğine, doğaya saygı duymayanlar avukatı sevmez. Diktatörler avukatı sevmez. Kötüler avukatı sevmez… * İstanbul Barosu, Bu yazı Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinde görev yapan avukatlara adanmıştır. için her memlekette her zaman avukatlar vardır? Ve niçin bunlar bir disipline tabidirler? İnsanlar arasındaki ihtilafların yumrukla hal olunmadığından beri avukatlar vardır. Kısa veya uzun olsunlar, kanunlar daima karanlık, daima eksiktirler. İnsanlar arasında çıkabilecek sayısız kavgalar birkaç düsturda toplanamaz. Bunları önce kestirmenin imkânsızlığı göz önünde tutulacak olursa, kanun bulunan her yerde onu tefsir edecek, aydınlatacak, hâdiselere uyduracak bir de hâkimin gerekliliği meydana çıkar. Ve, bir hâkimin bulunduğu her yerde, en aşağı iki avukat bulunur. Bu, her şeyden evvel bir ihtiyat tedbiridir: her davacı menfaatini hakkı ile, hakkını da asıl (hak) ile birbirine karıştırır. Bu asıl hakkı muzaffer kılmak bahis mevzuu olunca, en insaflı davacılar bile kayıtsızlığı ele alırlar. Hem hâkimlerin mümkün olduğu kadar az hataya düşmelerini, hem de davacıların, ister istemez, adaletin iyi yürümesine yardım etmelerini temin için bazı ihtiyat tedbirlerinin alınması faydalı görülmüştür. Bunun için, hâkimlerle davacılar arasında, hüküm isteyenlerin (tarafların) menfaatlerini müdafaayı ve fakat aynı zamanda doğruluğu ve nezaketi kendilerine meslek edinmiş birtakım mutavassıtların bulun N NEDEN AVUKAT ? durulmasından başka bir çare görülmemiştir. Bu birinci sebeptir. Fakat biricik sebep değildir. Davacıların hepsi insaflı bile olsalardı, bu hal, avukatların lüzumsuzluğunu yine icabettirmezdi. Birisi çağrılsa da, bir işin avukat yazıhanesinde, nasıl anlatıldığını önce davacının kendi ağzından ve sonra, aynı işin muhakeme salonunda hâkimlere ne yolda anlatıldığını ve hasımla nasıl çarpışıldığını avukatın ağzından dinlese! Arada ne büyük çalışma! Söylenileni anlamak, söylenmek istenmeyeni sezmek, esası meydana koymak, lüzumsuzu atmak, davanın tarihçisi kesilmek, sebepleri anlatmak, âmilleri göstermek, özürlere kıymet ve kuvvet vermek! Bu, vakıaların anlatılışıdır. Karanlıkları aydınlatmak, boşlukları doldurmak, ara sıra tenakuzları telif etmek! Bu da mukavelelerin tefsiridir. Prensipleri meydana çıkarmak ve tahlil etmek, benzer hadiseleri araştırmak, şerh etmek, o hadiseleri birbirleriyle ve kavgalı işle uzlaştırmak! Bu ise hakkın münakaşasıdır. Ah! Hâkimler davacılarla yalnız ve başbaşa kalsalardı, ne kadar sıkıntı çekerlerdi! Daha bu da bir şey değil! Hâkimler her şeyi bilseler, ‘âlimi kül’ dahi olsalardı, avukatın araya girmesi yine derin bir ruhi lüzum ve ihtiyaca tekabül edecekti. Tanrı her şeyi bilir. Bu böyle olmakla beraber, onunla insanlar arasında mutavassıtlar bulunur ve insanlar, Allah’tan ziyade Azizlere hitap etmeği severler. İşte davacılar da, yardakçılık etmeksizin ve her dediklerini alkışlamaksızın kendilerini sabır ile, yumuşaklık ve tatlılık ile dinleyecek, kendilerinin seçtikleri, kendileri gibi, emniyetli bir adam, bir sırdaş isterler. Aritmetikle uğraşan kafalar ve onların biçare yakınları, her şeyi büyük bir sâdelik içinde görmek isteyen zekâlar, bütün bunları güçlükle kabul ederler. Bu söylediğim kimseler, resim yardımı ile bir hakikati öğrenebilselerdi, sıcak ve sessiz bir tatil günü sabah bir İtalyan müzesinde gördüğüm eski ve kinâyeli bir tabloyu gözleri önünde canlandırmayı pek isterdim. Ortada adalet, ellerinde kılıç ve terazilerle oturuyor. Elbisesinin kıvrımları arasında, davaların kozlarını teşkil eden, ufacık oyuncaklar: bir kese altın, bir hayvan sürüsü, bir ev, belki de bir kalp. Her iki yan da, menfaat hırsıyla gözleri kapanmış, kör davacılar. Büzülmüş elleri, karmakarışık bir halde, mukavelenameler, mektuplar, kanun sayfaları, şehâdetnameler, hicivnameler tutuyor... Zavallı adamlar! İçlerinde en açık gözlüsü bile, elinde tuttuğu ve karşısındaki hissiz ilâheye uzattığı bu şeylerin kıymetini bilmiyor. Fakat işte, adaletle davacı arasında başka bir adam. Yalnız o sakin, yalnız o menfaatten uzaktır. Bütün bu boş yaprakları ilkin tetkik edecek, tartacak, takdir edecek odur. Bunlar arasında şüpheli, hattâ tahrif edilmiş olanları ayırdıktan sonra terazinin kefesine ağır basacaklarını o kefeye atacak olan yine kendisidir. Kim bilir? belki müvekkilinin şerefini, servetini ve hattâ hayatını kurtarabilecek kadar kati bir hükmü haiz olan, aynı müvekkilin hor görüp ayakları dibine düşürdüğü bir kâğıdı, düştüğü yerden almak yine ona nasip olacaktır. Bunlardan sonra, bütün medenî memleketlerde, hukuk ilminden başka, avukatların ve onlar kadar, hattâ onlardan ziyade, mesleke has bir disiplinin koruduğu titiz bir doğruluğun neden aranılmış olduğuna şaşılmaz. F. PAYEN, BARO, SANAT VE VAZİFE KİTABINDAN ALINMIŞTIR... Çeviri: A.H. ÖZKENT AVUKAT C İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Editör: Hayri Arslan Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Tel: 0 212 251 98 7475 Tel: 0 232 441 12 20 Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Cumhuriyet Gazetesi’nin Ekidir Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear